0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » Ay doğdu üzerlerine veda tepelerinden...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
Ay doğdu üzerlerine veda tepelerinden...

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 15:42
Cinsiyeti: Erkek 
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Küba mevkiinde birkaç gün kaldı. Bu esnada, Küba mescidi yapıldı. Hazreti Ali'de, Mekke'de yapması gereken işleri yapmiş, Peygamber efendimize Küba'da yetişmişti.
Efendimiz Küba'dan hareket edeceğini söyleyince, ahali buna çok üzüldü. Küba'ya yerleşmesini rica ettiler. Evlerinde kaldığı Amr oğulları toplanarak:
–Ya Resulullah! Bizden bezdiğin için mi yoksa daha hayırlı bir yere gitmek için yanımızdan ayrılıyorsun?
Resulullah:
–Te'küllülkurâ kariyesıne gitmekliğim, bana emr olundu.(1) buyurdular.

* * *
Hazreti Ali Küba'ya gelip Efendimizle buluştu... Ali'ye istirahat edebileceği bir yer gösterildi. Ali'nin kaldığı yer, bir kadına aitti. Gecenin ilerleyen saatlerinde evin kapısını çaldılar. Ali kapının çalınması ile uyandı, eli kılıcında beklemeye başladı.
Ev sahibi kadın, kapıyı açtı, gelen adamla kısa bir konuşmadan sonra, adam kadına bir şeyle vererek çekip gitti. Bir sonraki gece yine aynı saatte kapı çalındı, bir önceki gece olanlar oldu.
Hazreti Ali bu defa sabah olunca merak içinde kadına sordu:
–Ey Allah'ın kulu! İki gecedir bir olaya şahit oluyorum. Bir adam gelip kapını çalıyor, sen adamı karşılıyor, sana bir şeyler veriyor, sonrada çekip gidiyor. Sen mümin bir kadınsın, üstüne üstlük birde koçan yok. Hareketlerine dikkat etsen iyi olur. Kadın:
–Gece gelen, Sehl Bin Huneyf'tır. Benim kimsesiz olduğumu bilir. Her gece kavminin taptığı putlardan bir tanesini kırıp parçalayarak bana getirir. Bende odun parçacıklarını ısınmada kullanırım,(2)der.

* * *
Bir rivayette Peygamberimizin Küba'da geçirdiği son günlerde, birileri tarafından rahatsız edildi. Küba'daki Amr bin Avf oğullarından bir takım edepsiz insanlar geceleyin Efendimizin kaldığı evi taşlamaya başladılar. Bu hadisenin cereyan etmesinden sonra Efendimiz Medine'ye hareket emrini verdi. Hazırlıklar yapılırken dedesi Abdulmuttalıp'ın dayıları olan Neccar oğullarına haber göndererek, Medine'ye güvenlik içinde girebilmek için onlardan yardım istendi.
Neccar oğulları silahlanıp, Resulullah'ın etrafını sardılar. Neccar oğullarının lideri:
–Emniyetiniz alınmıştır. Güven içinde develerinize binip, yola çıkabiliriz, dedi.
Küba'dan Cuma günü yola çıkıldı. Aynı günün gecesi, yanı Rebiül–evvel ayının on ikinci gününün gecesinde Medine'ye girdiler.
Medine ayaktadır. Sevinç çığlıkları Medine semalarında dalgalanmaktadır. Yaşlısı genci, kadını çocuğu, herkesin dilinden şu mısralar dökülmektedir.
"Veda yokuşunda doğdu dolunay bize.
Allah'a yalvaran oldukça, şükretmek gerekir mesut halimize,
Ey bize gönderilen yüce peygamber, sen,
İtaat etmemiz gereken bir emirle geldin bize."agla3)

* * *
Efendimizin devesi Kasvâ Medine sokaklarında ilerlemektedir. Yol kenarlarını dolduran kalabalıktan sesler yükselir:
–Ya Resulullah bize buyurun!
Bir başkası:
–Ya Resulullah! Kalacağınız yeri önceden hazırladım.
Efendimiz davetleri tebessümle karşılıyor ve onlara şöyle diyordu:
–Hayra erin, deveme yol verin, ona nereye gideceği emrolunmuştur.
Deve, Ebû Eyyûb el–Ensârî'nin evinin önüne geldiğinde, evin tam karşısında Neccar oğullarından iki yetim çocuğa ait olan boş arzının üzerinde çöktü. Resulullah:
–İnşallah konak yerimiz buradır, buyurdular.(4)
Bu duruma birçokları üzülmüş, sadece Ebû Eyyûb el–Ensârî sevinmişti. Çok üzülenlerden biride Cebbar bin Sarh'tır. Sarh deveyi tekrar hareket ettirmek için, ayağı ile ona vurur. Bunu gören Ebû Eyyûb el–Ensârî:
–Ey Cebbar! Sen benim evimin önünden kaldırmak için ona vurdun. Resulullah'ı hak dinle gönderen Allah'a yemin ederim ki, İslamiyet mani olmasaydı sana kılıçla vururdum.(5)

* * *
Devenin ilk çöktüğü yer Neccar oğullarından iki yetim çocuğun arazisiydi. Bu araziyi hurma kurutmak için kullanıyorlardı. Yetim çocuklar Muaz bin Afra'nın gözetimi altında bulunuyorlardı. Resulullah deveden aşağı inmedi, ancak yularını serbest bıraktı. Deve tekrar hareketlendi, kısa mesafe ilerledi ve tekrar durdu. Arkaya dönerek baktı ve ilk çöktüğü yere dönüp geldi ve tekrar çöktü. Bir daha da hareket etmedi. Yorgundu, boynunu ve göğsünü yere koydu.(6) Efendimiz deveden indi, boş arazı hakkında bilgi aldı.
Hicretten önce, Mus'an'ın Medine'de İslam'ı anlattığı günlerde, Es'ad bin Zürâre bu arsayı zaman zaman namazgâh olarak kullanıyordu. Resulullah devenin çöktüğü arazı üzerine mescit yapacağını bildirdi. Çocuklara arsanın satın alınacağı haberi ulaşınca, onlar:
–Biz burayı Allah için hibe ediyoruz, dediler.
Peygamber Efendimiz onların hibesini kabul etmedi. Ücret karşılında almaya karar verdi.(7) Bir rivayette Efendimiz yetim çocukların arazisine on dinar ödedi.(8)
Peygamber Efendimiz çevresinde ki insanlarla sohbet ederken, Ebû Eyyûb el–Ensârî'da O’nun eşyaları evine taşıdı.

* * *
Efendimizin kalacağı yer belli olmuştu. Ebû Eyyûb el–Ensârî'nin evi.
Ebû Eyyüb'un evine doğru ilerlerken, karşı tarafta ikamet etmekte olan Neccar oğullarının kızları sevinçten şarkı söylemeye başlar. Kızlar şu beyti okuyorlardı:
"Neccar oğulları oymağının kızlarıyız biz.
Ne hoştur, komşuluğu Muhammed'in!"
Bu mısraları duyan Efendimiz:
–Beni seviyor musunuz? Diye sordu.
Onlar da:
–Evet, Ya Resulullah! Dediler.
Bunun üzerine Efendimiz:
–Allah bilir ki, kablım sizin sevginizle doldu, buyurdu.(9)

* * *
Resulullah'ın Medine'ye gelişinden rahatsız olanlarda vardı. Böyle bir hadiseyi birkaç yıl sonra Resulullah'a zevce olma şerefine erecek olan Hazreti Safiye Radıyallahu Anha'dan dinleyelim.
"Ben babama çocuklarının en sevgisiydim. Amcam, Ebû Yâsir'da beni çok severdi. Resulullah'ın Medine'ye doğru gelmekte olduğu, birkaç gündür Küba'da dinlenmekte olduğu haberi bize ulaşınca babam Huyey bin Ahtab ile amcam Ebu Yâsir bin Ahtab sabahın erken saatlerine onu görmek için evden ayrıldılar.
Güneş batıncaya kadar dönmediler.
Akşamın karanlığından yorgun, isteksiz, moralsiz perişan bir halde çıkageldiler. Ben her zaman yaptığımı yaptım ve onları sevinç ve neşe içinde karşıladım.
İkisi de bana bakmadı bile. Moralleri çok bozuktu, kedere bürünmüşlerdi.
Oturup kendi aralarında konuşmaya başladılar, bende onlara kulak misafiri oldum.
Amcam Ebû Yâsir, babama sordu:
–O, gerçekten beklenen mıdır?
Babam:
–Evet, vallahı odur, dedi.
Amcam:
–O'nu iyice tanıyabildin mi? Bize ulaşan vasıfları onun üzerinde iyice görebildin mi? dedi.
Babam:
–Evet, dedi.
Amcam.
–Peki, ona karşı kalbinde nasıl bir duygu var? dedi.
Babam:
–Vallahı, o sağ oldukça ona düşmanlık edeceğim, dedi.
Dedikleri gibide yaptılar. Yahudilerin içinde Araplara karşı en kıskanç, kın ve nefretle davranan Huyey bin Ahtab ve kardeşi Ebû Yâsir bin Ahtab'tı.
Bu iki Yahudi, ömürlerini Müslümanlara kin ve nefretle geçirdiler. Müslümanları dinlerinden döndürmek, onlara tuzak kurmak, aralarında fitne çıkarmak için her yola başvurdular. Allah Teala onlar hakkında şu ayet–i kerimeyi inzal buyurdu:
"Ehl–i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir."agla10)

* * *
Bundan sonrasını Resulullah Sallalahu Aleyhi ve Sellem'ın misafir kalacağı evin sahibinden dinleyelim. Ebû Eyyûb el–Ensârî anlatıyor:
“Benim evim iki katlı idi. Resulullah benim evime geldiği zaman alt kata yerleşti. Bende Ümmü Eyyûb ile üst katta kalacaktık. Bu durum beni ve hanımımı rahatsız etti. Resûlullah'a dedim ki:
–Ya Resûlullah! Anam babam sana feda olsun, senin üstünde olmamdan ve senin de bizim altımızda olmandan sıkıntı duyuyoruz. Bu durum bize çok ağır geliyor. Sen üst katta kal, bizde altta kalalım.
Resulullah:
–Ey Ebû Eyyûb! Bize ve bizim etrafımızdakilere en iyisi evin alt katında kalmamızdır, buyurdular.

* * *
Ebû Eyyûb el–Ensârî anlatıyor:
"Bir gece, içi su dolu kovamız kırıldı. Resulullah'ı rahatsız edecek diye o kadar korktuk ki; elimizdeki tek kadife örtü ile suyu temizledik. Resulullah'ın üzerine bir damla suyun düşerde, o bundan rahatsız olur düşüncesi içindeydik.
Eşim Resûlullah'a yemek hazırlıyor, bende götürüyordum. Yemeklerden artan kısmını tekrar geri getiriyordum. Yemeğin artığını görünce, seviniyor bu durum bize bereket ve uğur getireceğine inanıyorduk. Yine bir akşam hanımımın hazırladığı yemeği O'na götürdüm. Sonrada boşalan kapları almak için gittiğimde, yemeklere hiç dokunulmadığını gördüm. Endişe ve korku ile sordum:
–Ya Resulullah! Anam babam size feda olsun. Yemeğe hiç dokunmamışsınız, bir şey mi oldu?
Resulullah:
–Ben onda o bitkinin kokusunu buldum, ben münacat eden bir kişiyim. Siz onu yiyebilirsiniz, buyurdu.
Biz o yemeği yedik ve bundan sonra artık o bitkiden yemek yapmadık."agla11)
Yemekte bahsi geçen bitti, sarımsak ve soğandı. Her ikisi de ağız kokusuna sebebiyet veriyordu. Resûlullah "ben münacat" ederken, melekler kokudan rahatsız olurlar diye ondan uzak durdu.

* * *
Medine şehri artık Resulullah ile anılmaktadır.
Medine'nin o günkü sosyal ve kültürel yapısına kısaca değinelim. Resulullah'ın Medine'ye geldiği tarihte, şehrin nüfusu on bin çıvarında olduğu rivayet edilmiştir. O günün şartlarında, Arap yarımadasında on bin nüfusa sahip şehirler çok fazla değildi.
Medine Nüfusu'nun önemli bir kısmı Yahudilerden meydana geliyordu. Hıristiyanlar ise oldukça azınlıktaydı. Nüfusun geri kalan kısmını Araplar oluşturuyordu. Araplar iki kabilede toplanmıştı, biri Evs diğeri de Hazreç'ti.
Kalabalık Yahudi nüfusuda üç kabileye bölünmüştü. Bunlar, beni Kaynuka, Beni Kurayza ve Beni Nadr'dı.

* * *
Resulullah üzerindeki yorgunluğu attıktan sonra ilk iş olarak Mescit'in yapımına başladı. Mescit inşa edilecek arazının içinde dikenli ağaçlar, hurma ağaçları ve müşriklere ait eski mezarlar vardı. Arazı önce ağaçlardan temizlendi. Sonra müşriklerin mezarları tek tek açıldı, kemikler çıkarıldı ve başka bir yere kazılan mezarlara nakledildi.
Temizlenen arazının içinde bir tarafı 100 zira, diğer tarafı da 100 zira olarak kare şeklinde bir yer hazırlandı. Bir ziranın 68 santim olduğundan hareket edersek, 68 metreye, 68 metre ebadında, yaklaşık 460 metre kareden oluşan bir mescit'in yapılmış olduğunu anlıyoruz.
Mescit'in duvarlarını kerpiçten yaptılar. Resulullah mescit'in yapımında bizzat bulundu, ashabı ile birlikte taş taşıdırlar. Mescit'in kıblesini Mescit–ı Aksa'ya istikametinde yaptılar. Mescit'in direklerini hurma ağaçlarının gövdelerinden, tavanını da hurma ağaçlarının dallarından yaptılar. Ashap dedi ki:
–Ya Resulullah! Mescidin üzerine güzelce bir tavan yapalım.
Resulullah:
–Musa'nın gölgeliği gibi bir gölgelik kâfi gelir. İşimiz çok acildir, buyurdular.
Mescit'in tabanına gelince, kum ve çakıl taşı ile döşendi.(12)



Dipnotlar:
1–M. Asım Köksal, "İslâm Tarihi", Şamil Yayınları, İstanbul 1987, c. 8, s. 16
2–Teberi Tarihi; cilt 2, sh.294
3–Salih Suruç, Peygamberimizin Hayatı, Feza Gazetecilik AŞ. İstanbul 1999, cilt, 1, sh.316
4–Prof.Dr. M.Said Ramazan el–Bûti, Fıkhussiyre, İslam Edebiyat Yayınları, Çev, Ali Nar, İstanbul 2002, sh.184
5–Salih Suruç, Peygamberimizin Hayatı, Feza Gazeteçilik AŞ. İstanbul 1999, cilt, 1, sh.317
6–İbn–i Hişam, İslam Tarihi, Kahraman Yayınları, Ter; Hasan Ege, İstanbul 1985, cilt, 2, sh.164
7–Buhari;4/258
8–Prof.Dr. M.Said Ramazan el–Bûti, Fıkhussiyre, İslam Edebiyat Yayınları, Çev, Ali Nar, İstanbul 2002, sh.197
9–Prof.Dr. M.Said Ramazan el–Bûti, Fıkhussiyre, İslam Edebiyat Yayınları, Çev, Ali Nar, İstanbul 2002, sh.197
10–Bakara Süresi; 109
11– İbn–i Hişam, İslam Tarihi, Kahraman Yayınları, Ter; Hasan Ege, İstanbul 1985, cilt, 2, sh.168
12– Prof.Dr. M.Said Ramazan el–Bûti, Fıkhussiyre, İslam Edebiyat Yayınları, Çev, Ali Nar, İstanbul 2002, sh.198

Ekleme Tarihi: 08.08.2007 - 20:56
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1260 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59721 saniyede açıldı