0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SORULAR & CEVAPLAR » haram aylar ve bolgeler

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
-=[ E_R ]=- su an offline -=[ E_R ]=-  
haram aylar ve bolgeler

892 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.06.2003
En Son On: 07.07.2007 - 15:44
Cinsiyeti: ----- 
Ahmet hocam..
Peygamber efendimizin (s.a.v) hayatini okuyorumda..

cozemedigim ve merak ettigim vede belkide aciklamasini kacirdigim, yane dikkatimden kactigi konu..
kitapta soz edilen Haram Aylar..
ve Haram Bolgeler..

bunlar ne anlama geliyor? yane nerden cikti.. ne ozellikleri vardi.. simdi de gecerlimi?

yardimci olursaniz sevinirim gül

Ekleme Tarihi: 15.04.2006 - 19:55
Bu mesajı bildir   -=[ E_R ]=- üyenin diğer mesajları -=[ E_R ]=-`in Profili -=[ E_R ]=- Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
yoktan su an offline yoktan  
...

1227 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.11.2003
En Son On: 16.03.2009 - 10:55
Cinsiyeti: Erkek 
EŞHURU'L-HURUM (HARAM AYLAR)



Haram aylar, hürmete lâyık aylar (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Receb). Bu aylarda savaş yapmak yasak olduğu için bu adı almıştır.

Câhiliye devrinde Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnız haram aylarda savaş yapılmazdı. Bu aylarda panayırlar kurulur, şiir yarışmaları yapılır; yahudiler, hristiyanlar ve puta tapıcılar dinlerini yayarlardı. Eğer bu barış aylarında savaş olursa, yasak çiğnendiği için "Ficâr savaşı" denirdi. Peygamberimiz (s.a.s.)'in yirmi yaşlarında iken, Kureyşlilerle Hevâzin kabilesi arasında yapılan Ficâr savaşlarına katıldığı rivâyet edilmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu savaşta kimsenin kanını dökmemiş, yalnız atılan okları toplayıp amcalarına vermiştir.

Haram aylar, Arapların Hz. İbrahim'den beri kullandıkları, kameri aylardandır. Yani ayın hareketine göre düzenlenen takvimin aylarındandır. Hicret, İslâm tarihinde bir dönüm noktası olduğu için hicretin yapıldığı ay olan Muharrem ayı Hz. Ömer zamanında takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Böylece hicretin yapıldığı yıl birinci yıl olmak üzere hicri kameri yıl ortaya çıkmıştır. Muharrem ile başlayıp Zilhicce ile sona eren hicrî-kamerî senenin ayları şunlardır: Muharrem, Safer, Rebîulevvel, Rebîulâhir, Cemâzilevvel, Cemâzilâhir, Receb, Şâban, Ramazan, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce.

Kur'an'da haram aylardan Tevbe suresinde bahsedilir:

''Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah'ın katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram (ay)lardır. İşte doğru din budur. O aylar içinde (konulmuş yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve Allah'a ortak koşanlar nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın ve bilin ki Allah (günahlardan) korunanla beraberdir. Haram ayı içinde savaşmak yasaklanmıştı. Bu ayda savaşmak için haram ayını başka bir aya ertelemek, küfürde daha ileri gitmektir. İnkâr edenler onunla saptırılır. O (haram ayını) bir yıl helâl sayarlar, bir yıl haram sayarlar ki, Allah'ın haram kıldığının sayısını çiğneyip, Allah'ın haram kıldığını helâl yapsınlar. Yaptıkları işin kötülüğü kendilerine süslü gösterildi Allah kâfirler toplumuna yol göstermez '' (et- Tevbe, 9/36-37) .

Bu ayette geçen "nesî" (geciktirme)'nin nasıl olduğuna ve Arapların bu sûretle haram ayı nasıl helâl saydıklarına gelince; Ay senesi (354 gün) ile güneş senesi (365 gün) arasında on bir günlük bir fark olduğu için kamerî aylar her sene on bir gün evvel geliyordu. Buna göre Hac mevsimi bazan kış ortasına gelir, bazan yazın en sıcak zamanlarına rastlardı. Bu durum müşriklerin hoşuna gitmiyordu. Çünkü yazın sıcağında kışın soğuğunda bedevîler Kâbe ziyaretine gelemiyor, ticaret hayatı da aksıyordu. Bundan dolayı her üç yılda bir defa bir meclis toplanır, o senenin aylarına bir ay eklenerek ay senesi on iki aydan on üç aya çıkarılırdı. Hac mevsimi ise devamlı olarak, dört mevsimden işlerine gelen (mesela ürünlerin yetiştiği) mevsime bırakılırdı. Bu suretle Hac mevsimi değişmiyor fakat aylar yer değiştirmiş oluyordu. Muharrem ayı Saferden başlayarak sırasıyla onikinci ay olan Zilhicce'ye kadar bütün on bir ayın yerini alırdı. Böylece haram aylar helâl ayların yerine geçmiş olurdu. Hac ayı (Zilhicce) de, her sene on bir ay sonraya bırakıldığı (yani nesî' yapıldığı) için hakiki Hac ayı olan Zilhicce'nin dokuzuncu günü ancak otuz üç senede bir defa esas kendi yerini buluyordu. Nitekim Hicretin onuncu yılı Zilhicce'si aslı yerine gelmişti.

Peygamberimiz (s.a.s.) Veda Hutbesi'nde haram aylar konusunda şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar, harbedebilmek için haram ayların yerlerini değiştirmek, şüphesiz ki küfürde çok ileri gitmektir. Bu, kafirlerin kendisiyle dalalete düşürüldükleri bir şeydir. Bir sene helâl olarak kabul ettikleri bir ayı öbür sene haram olarak için ederler. Cenâb-ı Hakk'ın helâl ve haram kıldıklarının sayısına uydurmak için bunu yapıyorlar. Onlar Allah'ın haram kıldığına helâl, helâl kıldığına da haram derler. Hiç şüphe yok ki zaman, Allahu Teâlâ'nın yarattığı gündeki şekil ve nizamına dönmüştür. Sene oniki aydır; dördü haram aylardır; üçü peşpeşe gelir: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Şaban'la Cemâzilevvel arasındaki Mudar kabilesinin Receb'i (Mudar kabilesi Receb ayına çok hürmet ettikleri için böyle denilmiştir) (et-Tâc, II, 149).

Bu aylarda savaş yasağı neshedilmiş (kaldırılmış)tır. "Nefislerinize zulmetmeyiniz'' ayetindeki "zulüm" günâh işlemek olarak tevil edilmiştir. Dolayısıyla bu aylarda günâh işlemenin cezası diğer aylara göre daha çoktur.

Alıntı

Veda Hutbesinden:

Ey insanlar!

Ayların yerini değiştirerek geri bırakmak inkarda aşırı gitmektir. Kafirler böyle yapmakla doğru yoldan saptılar. Allah'ın haram haram kıldığı ayların sayısını uygun yapmak için, bir yıl haram ayını helal, diğer yıl onu haram sayarlar. Böylece Allah'ın haram kıldığını helal kabul ederler. Zaman Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gibi aynı duruma döndü. Allah'ın katında aylar on ikidir. Bunların dördü mukaddes (haram) aylardır ki üçü arka arkaya gelen Zilkade, Zilhicce ve Muharrem, dördüncüsü de Cemaziyelahir ile Şaban'ın arasındaki Recep'tir. Ey mü'minler! Bu ay hangi aydır?
-Allah ve Resulü daha iyi bilir.
-Zilhicce ayı değil midir?
-Evet, Zilhicce'dir.
Bu içinde bulunduğumuz belde hangi beldedir?
-Allah ve Resulü daha iyi bilir.
-Mekke şehri değilmidir?
-Evet Mekke'dir.
-Bugün hangi gündür?
-Allah ve Resulü daha iyi bilir.
-Yevmünahr'dır. (kurban kesme günü) değilmidir.?
-Evet yevmünahr'dır.


Bu diyalogdan sonra Resulullah (S.A.V.) sahabelere dönerek

Şu halde iyi bilinizki; bu şehrinizde, bu beldenizde, bu gününüzün mukaddes(haram) olduğu gibi birbirinize kanlarınızı dökmek, mallarınızı haksız yere almak, namuslarınızı kirletmek de haramdır, her türlü saldırıdan masumdur. Muhakkak ki siz Rabbinize kavuşacaksınız, o zaman bütün bu işlerden sorulacaksınız.


****

HAREM, HAREMEYN (HARAM BÖLGELER)



Mekke ile Medine'nin çevresi. Yasak kılınmış, mukaddes olan şey. Kişinin namusunu koruduğu yakınları. Çoğulu ehrâm'dır. Yabancıların girmesi yasak olan ev dâiresine ve bu dâirede oturan kadınlara da harem veya harîm denir. Fıkhî bir terim olarak, iki kutsal şehir Mekke ve Medine'nin çevresinde belirli alana kadar olan yerlere, "iki harem bölgesi" anlamında harameyn veya haremân denilmiştir. İlk olarak Yavuz Sultan Selim'in kullandığı Hâdimü'l-Haremeyn ünvânı "İki harem bölgesinin hizmetkârı" demektir.

Mekke'nin çevresinde bir miktar alana "Mekke Haremi" veya "Harem-i Şerif", bunun dışında kalan ve mikat denilen ihrama girme yerlerinin içinde bulunan alana da "hıll" adı verilir. Harem bölgesi; Mekke'ye Medîne yolundan üç mil, Yemen yolundan yedi mil, Irak yolundan yedi mil, Taif ve Arafat yolu üzerindeki Nemire vadisinden yedi mil, Ci'râne yolundan dokuz mil, Cidde üzerinden on mil uzaklıktaki alanın çevrelediği bölgeyi içine alır. Mekke hareminin sınırlarını Cebrâil (a.s) Hz. İbrahim'e göstermiş; Rasûlullah da aynı sınırları yenilemiş; Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Muâviye bu nirengi noktalarının günümüze ulaşmasında rol oynamışlardır. Buna göre Mekke haremi çok eskilere dayanır. Nitekim Hz. Peygamber Mekke fethedildiği zaman şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz burası Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günde haram kıldığı bir beldedir. Burası kıyâmet gününe kadar Allah'ın haram kılmasıyla haramdır" (Buhârî, İlim, 37, Cenâiz, 76, Hac 43, Sayd, 8-10, Büyû', 28, Cizye, 22, Meğâzî, 51, 53; Tirmizî, Hac, 1, Diyât, 13). Mekke'de Kâbe ve Mescid-i Harâm, harem bölgesinin merkezini oluşturur. Yeryüzünde, insanların ibâdet etmesi için ilk inşa edilen mâ'bed Kâ'be-i muazzama'dır. Buna Beyt-i Harâm veya Beytullah (Allah'ın evi) da denir.

Âyet-i kerîmelerde şöyle buyurulur:

"İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev Mekke'de bulunan mübârek ve âlemler için bir hidâyet kaynağı olan kâbe'dir. Orada apaçık deliller vardır. İbrâhim'in makamı vardır. Kim oraya girerse emniyette olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkese, Allah için Kâbe yi ziyaret edip haccetmek farzdır" (Âlu İmran, 3/96, 97). "İbrahim şöyle dedi: Ey Rabbim, bu beldeyi emniyetli kıl" (el-Bakara, 2/126). "Biz Kâbe yi insanlar için bir toplantı ve emniyet yeri yaptık" (el-Bakara, 2/ 125). "Biz onları, nezdimizde bir rızık olarak, herşeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği emin ve mukaddes (harem) bir yere yerleştirmedik mi?" (el-Kasas, 28/57). "Çevrelerinde, insanlar kaçırılıp zulmedilirken, bizim Mekke'yi mukaddes ve emin bir belde yaptığımızı görmediler mi" (el-Ankebût, 29/67).

Haremde yapılacak iyilik ve kötülükler, diğer beldelere göre kat kat sonuç meydana getirir. Âyette şöyle buyurulur: " Kim Mescid-i Haram'da zulmü ile haktan uzaklaşmaya yeltenirse; biz, ona da ağır bir azâb tattıracağız" (Hacc, 22/25). Hadislerde şöyle buyrulur: "Mescid-i Haram'da bir namaz, benim bu mescidimde kılınacak yüz namazdan daha üstündür" Ahmed b. Hanbel İbn Ömer'den A.b. Hanbel'in naklettiği rivayette ise; " Mescid-i Haram'da kılınacak bir namaz, başka yerde kılınacak yüz bin namazdan daha üstündür" buyurulur.

Hacc, umre veya ticaret gibi bir maksatla Mekke'ye gelmek isteyen bir müslüman mikatta ihrâma girmek zorundadır. Bundan sonra İhrâm yasakları başlar. Meselâ, eşiyle cinsî temasta bulunamaz; avlanamaz; haremdeki yeşil ağaç ve otları kesip koparamaz.

Medine şehrinin çevresinde de harem bölgesi vardır. Bu bölge: Şehrin güney ve kuzeyinde Âir (ayr) dağı ile Sevr dağı arasındaki alanla, doğu ve batıdaki kara taşlık alanı içine alır. Hz. Peygamber'in "Medine Ayr'dan Sevr'e kadar haremdir" hadisi ile "Rasûlullah (s.a.s) Medine'nin doğu ve batısındaki kara taşlık arasındaki alanları harem kıldı" hadisi bunun delilleridir (Buhârî, Cihâd, 71, 74, Medîne, I, Büyû', 53, Enbiyâ, 10, Megâzî,27; Müslim Hacc, 445, 446, 455; Tirmizî, Menâkıb, 67). Hz. Peygamber'in belirlediği bu Medîne harem bölgesi on iki mil kadardır. Bu bölgenin merkezini Hz. Peygamber (s.a.s)'in, ashâbıyla birlikte bina ettiği mecsid-i Nebî'dir. Bu mescid ilk yapılışında 70 x 60 zirâ' büyüklüğünde iken Hz. Ömer, Osman, Abdülmeük b. Mervân ve oğlu Velîd tarafından genişletildi. Son genişletme Suud Ailesi'nden Kral Abdülazîz tarafından yapıldı. Günümüzde Mescid'in çevresinde geniş bir alan istimlâk edilerek yeni genişletme çalışmaları yapılmaktadır.

Medine Harem bölgesi de kutsal bir bölge sayıldığı için oradaki ameller başka yerlere göre farklı işlem görür. Hadislerde şöyle buyurulur: "Benim bu mescidimde kılınacak bir namaz. Mescid-i Haram dışında başka yerlerde kılınacak bin namazdan üstündür" (Buhârî-Müslim). İmam Nevevî, bunun Mekke'de olduğu gibi farz ve nâfile namazları kapsamına aldığını söyler. Çoğunluk bilginlere göre bu üstünlük mescidin sonradan genişletilen ilâve kısımlarını da içine alır. İbn Ömer şöyle demiştir: "Ömer b. el-Hattâb Mescid-i Nebevî'ye ilâve yaptı ve şöyle dedi: Eğer bu mescid'e Medine mezarlığına (Cibâne) kadar ilâve yapsaydık, bu kısımlar da Allah Rasûlü'nün mescidi olurdu" (Zerkeşî, İ'lâmü's-Sâcid, s. 246 vd.).

Mescid-i Nebevî'de kırk vakit namaz kılmanın fazileti ile ilgili olarak Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:

"Kim benim Mescid'imde lıiçbir namaz kaçırmadan kırk vakit namaz kılarsa, ona cehenem ateşinden berât ve kıyâmet günü kurtuluş yazılır" (Taberânî, el-Evsat, Enes b. Malik'ten).

Medine hareminin Mekke hareminden farklı olan özellikleri vardır. Meselâ; Medine harem bölgesindeki yeşil ağaç veya otların ihtiyaç olduğu zaman kesilmesi câiz görülmüştür. Medine Tarım bölgesi olduğu için Hz. Peygamber'den bu konuda izin istenmiş ve kendilerine Mekke haremindeki bazı bitkilerin zarûret hâlinde koparılmasına izin verildiği gibi Medine'de daha geniş izin verilmiştir. Yine Medine dışında avlanma serbest bırakılmıştır. Ancak Mekke'ye ihramsız girilememesi sebebiyle O'nun kutsallığı Medine'den daha üstün sayılmıştır (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletühu, III, 336, 337).


Alıntı
Ekleme Tarihi: 16.04.2006 - 07:43
Bu mesajı bildir   yoktan üyenin diğer mesajları yoktan`in Profili yoktan Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1143 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Lübe (48), umut_cml (39), egskasap (43), batincan (44), beniadem (55), karatasx66 (34), Melody of ISLAM (38), avicenna13 (46), vuslat32 (51), micingirt (60), kadir zafer gül (42), sybusram (46), scaler (37), isaltan (41), gonulkusum (38), ebrar-1 (56), Sahih (41), asil_amedli (45), Bastuhan (38), ravza71 (49), hattab20 (51), sade-1 (36), mergun (33), mustafagec&yacu.. (46), mustafacihan200.. (38), yusufi21 (44)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.73404 saniyede açıldı