0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » ÇOCUK EĞİTİMİ » Çocuklarda Karşı Gelme (Agresyon)

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 5 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
hazanrengi su an offline hazanrengi  
Çocuklarda Karşı Gelme (Agresyon)

608 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.11.2003
En Son On: 07.10.2007 - 00:58
Cinsiyeti: Bayan 


Genelde agresyon çocuğun sosyalleşmeye başlamasıyla daha açık fark edilir. Bu nedenle erken teşhis çok önemlidir. Çünkü saldırganlık davranışı çocukluktan ergenliğe kadar devam edebilmektedir.


Bu hafta agresif davranışlar gösteren çocukların ayırıcı ölçütlerini ve bununla ilgili neler yapabileceğimizi sizlerle birlikte paylaşmak istedim. Böylelikle sorularınıza cevap bulabileceğinize inanıyorum. Hep sevgiyle kalmanız dileğiyle.

"Karşıt olma - Karşı Gelme Davranışı" DSM IV Tanı Ölçütleri kitabında, aşağıdaki tanı ölçütleri ile ele alınmıştır:

Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu

A. En az 6 ay süren, bu sırada aşağıdakilerin dördünün (ya da daha fazlasının) bulunduğu bir negativistik, hostil ve karşı gelme davranış örüntüsü:

Sık sık hiddetlenir.

Sık sık büyükleriyle tartışmaya girer.

Büyüklerinin isteklerine ya da kurallarına uymaya çoğu zaman etkin bir biçimde karşı gelir ya da bunları reddeder.

Çoğu zaman, isteyerek, başkalarını kızdıran şeyler yapar.

Kendi yaramazlıkları için çoğu zaman başkalarını suçlar.

Çoğu zaman alıngandır, çabuk darılır ya da başkalarınca kolay kızdırılır.

Çoğu zaman içerlemiş, kızgın ve güceniktir.

Çoğu zaman kincidir ve intikam almak ister.

B. Bu davranış bozukluğu toplumsal, okuldaki ya da mesleki işlevsellikte klinik açıdan önemli derecede bozulmaya neden olur.

C. Bu davranışlar sadece psikotik bozukluk ya da duygu durum bozukluğunun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır.

D. Davranım bozukluğu için tanı ölçütlerini karşılamamaktadır, kişi 18 yaşında ya da daha ileri bir yaşta ise antisosyal kişilik bozukluğu için tanı ölçütlerinin karşılamamaktadır.

Yapılan çalışmalarda bazı araştırmacılarda bu tür davranış gösteren çocuklarda aşağıdaki özellikleri tanımlamışlardır:

Çok kolay kızarlar, bağırmaya başlar, geçimsiz olarak tanımlanabilirler.

Çok kolay hayal kırıklığı yaşarlar.

Kolay dikkatleri dağılır

Kendini dışlanmış hissederler.

Başkalarıyla alay eder,kötü isimler takar,oyun arkadaşlarıyla sık kavga ederler.

Yaptıkları faaliyet kesildiğinde öfkelenir.

Diğer çocukları ısırır, iter ve onlara vurur, canlarını acıtır, tepkilerinde ölçüsüz davranırlar.

Öfkelendiğinde yetişkinlere de vurur, bazen kendini kasma, dişlerini-yumruklarını sıkma gözlenebilmektedir.

İstemediği bir şeyi yaptığında diğer çocukları rahatsız eder, cezalandırır.

Söz dinlemez, anlaşmazlığı kaba kuvvetle çözmeye çalışır, cezalardan neredeyse hiç etkilenmiyormuş gibidirler.

Bazen de bu duruma eşlik eden davranış bozuklukları da görülebilir; tırnak yeme, eline geçeni etme-kırma, saç koparma, kendini yaralama...

Genelde agresyon çocuğun sosyalleşmeye başlamasıyla daha açık fark edilir. Anaokulunda, kreşte ya da okulunda aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği, kendini sosyal ilişkilerden geri çekme, saldırgan davranışlar ve okulda başarısızlık olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu nedenle erken teşhis çok önemlidir. Çünkü saldırganlık davranışı yerleşik olabilmekte ve çocukluktan ergenliğe kadar devam edebilmektedir. Çocuk gelişiminde inatlaşma her yaş döneminde görülebilmekte, çocuk anne-babaları ve çevresindeki yetişkinlerle ayırım yapmadan her konuda istediği her an çatışmaya girebilir. Bazen, neyi isteyip neyi istemediğini bile anlayamazsınız. Örneğin, dondurma ister, alırsınız bu sefer tost ister, tostçuya gidersiniz, ben bundan istememiştim ötekinden alın diye tutturur, diğerinden alırsınız başka bir bahane bulur... Biri yenik düşene kadar bu çatışma sürer gider.

2,5-3 yaşlarında çocukların gelişim özellikleri gereği huysuzlaştıkları bilinmektedir, bu huysuzluğun niteliği, niceliği ve kalıcılığı ileri yaşlarda da bu davranışları sürdürmelerine, bunu bir alışkanlık haline getirmelerine ya da anne-babanın bu çatışmalara çözüm olarak şiddete başvurmalarına neden olabilmektedir. Daha da kötüsü çok küçük yaşlarda başlayan ve çocukların doğasında olan bu zıtlaşma, ebeveyn ve çocuk arasındaki bir iletişimsizliğin başlangıcı olabilir ve içinden çıkılamaz bir kısırdöngüye dönüşebilir. Sizin amacınız ne olursa olsun onun tek bir amacı vardır; sizin söylediklerinizin tersini yapmak. Bunu fark edemeyen birçok anne baba gereksiz sıkıntılarla hem kendini hem de çocuğunu yıpratmakta,kalıcı olabilecek başka problemlere zemin yaratmaktadır.

Peki, tüm bunlar gelişimin doğası ise problem haline gelmeye başladığını nasıl anlayabiliriz? Öncelikle çocuğunuzun gösterdiği davranışların sıklığı ve şiddeti çok önemlidir. Yaşıtları arasında kendini ayırt ettiren karakteristik özelliklerinin olup olmaması, yaşıtları ya da genelde çevresiyle kurduğu ilişkinin türü, agresif davranışları neden yaptığı(dikkat çekme, engellenme,yemek yeme, oturakta oturmaya zorlanma sırasında vs...) gözlenmelidir. Ayrıca ebeveyn olarak bu davranışlara vermiş olduğunuz cevaplar (ceza, dayak, odayı terk etme, bağırma...bunlardan sonra da vicdan azabıyla aşırı ilgi, sevgi veya hediye alma...) gözlemlerinize eklenmelidir.

Genelde, "ileride zaten çok kısıtlanacak evde rahat etsin ya da henüz küçük" diyerek çok fazla kural ev ortamında konulmamaktadır. Oysa zıtlaşma döneminde de olsa çocukların her yaşta kendi özellikleri çerçevesinde kurallara ihtiyacı vardır. Evde her türlü özgürlüğe sahip olan çocuklarımız, okul hayatına başladığında kurallarla tanışırlarsa okulu sıkıcı bir yer olarak görmeye başlamakta, okula gitmeyi istememekte, öğrenmeyi reddetmekte veya farklı uyum ve davranış bozuklukları geliştirmektedir. Bunların içinde en yaygın olanı içe kapanma ya da kural tanımaz, agresif davranışlar içinde olmadır. O halde çocuklar "hayır" kelimesiyle evde tanışmalıdır. Yalnız, burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus konulan kuralların gerçekten gerekli olduğundan ve bunlarda tutarsız davranışlar göstermeyeceğinizden emin olmanızdır. Örneğin; durduk yere bağıran çocuğunuza dinlenmiş ve keyfinizin yerinde olduğu bir zamanda ses çıkarmayıp, başınızın ağrıdığı bir zamanda, açıklama a yapmadan sadece kızıyor, sus diyorsanız çocuğunuz neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamayacaktır.Gereksiz konularda da yasaklamalar getirmeniz, bir süre sonra çocuğunuza çok fazla ‘hayır’ demeye başlamış olmanıza, bu da çocuğunuzun bağımsızlığının elinden alındığını, her şeyi yanlış yaptığını hissetmesine neden olacak. Böylelikle özgüveni sarsılan çocuğunuz, kendini kanıtlama çabasıyla daha zıt tepkiler vermeye başlayacaktır. Ayrıca yetişkinlerin olmadığı zamanlarda bu kuralları ihlal etmeye daha eğilimli olacağını da hatırlayın.

Sonuç olarak, çatışma halinde yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir:

Her şeyden önce çocuğun krizlerine ilgi göstermemeye, soğukkanlı olmaya çalışmalı. Derin bir nefes alın ve onun sadece kendi kişiliğini ve sınırlarını bulmaya çalışan küçük bir çocuk olduğunu hatırlayın. Azar ya da dayak onun ne kadar laf anlamaz ya da inatçı olmasının sonucu değil sizin sözünüzü doğru yollardan dinletemediğinizi gösterir ki bu da onun hatası değildir.

Öfkeli bir ton yerine, yumuşak ve uzlaşmacı bir ses tonuyla konuşmaya özen gösterin. Bunu daha önce denediğinizi, işe yaramadığını aklınıza getirmeyin. Ona yasakladığınız şeyi, nedenini yeniden hatırlatın ve yapabileceği alternatif bir şey önerin. Örneğin yemekten önce çikolata yemek istiyorsa, ‘hayır, yemekten önce yenmez’ demek yerine ‘çikolatayı şimdi yersen yemeğini yemek istemeyebilirsin, ama istersen bunu saklayabiliriz ve yemekten sonra yiyebilirsin’ diyerek ona alternatif bir zaman sunun. Veya duvarları çiziyorsa, ‘duvarı çizme’ demek yerine, ‘duvarları çizersen duvarlar kirlenir, ama eğer istersen sana kağıt verebilirim veya çizmen için duvara kağıt yapıştırabilirim’ diyebilirsiniz. Ondan birşey yapmasını veya yapmamasını isterken, bir birey olduğunu, kendi kararlarını kendisinin verebildiğini ve kendinizin emirlere, yasaklara karşı olan duygularını unutmayın.

İstediği şeyi neden yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın, istediği şeyi sizin de istediğinizi ama koşulların buna izin vermediğini ve bu durumdan dolayı üzgün olduğunuzu söyleyin. Duygularını paylaşmanızla rahatlayacak ve sizi engel koyan bir düşman olarak görmeyecektir. Tüm bunları yaparken eşinizle neyin kabul edilir ya da edilmez olduğu konusunda mutabık kalmanız çok önemlidir. Tutarlı olun ve ona sizi anlaması için zaman tanıyın. Bir süre sonra yeniden istediğini elde etmek konusunda sizinle inatlaşmaya başlayabilecektir, hiç tepki vermeyin, vazgeçecektir.

Bir ringte olmadığınızı hatırlayın, burada amacınız ona, kimin güçlü kimin güçsüz olduğunu ispatlamak değil, o anda onaylamadığınız şeyden vazgeçmesini sağlamak olmalıdır. Önce "hayır" dediğiniz bir şeye sonradan "evet" derseniz bunu sürekli kullanmaya başlayacak ve siz evet diyene, pes edene kadar her yolu deneyecektir. Siz ona ne kadar çok ‘hayır’ derseniz, o da size o kadar çok ‘hayır’ diyecektir. Çocuğunuzun sorunu zaten sakinleşememektir. Sizin öfkeniz onunkini besler, bunu dışa atamazsa da kendine zarar verebilir.

Sakin ve sabırlı olun.

Kendisiyle ilgili kararları kendisinin verebildiğini düşünmesini sağlayın. Sunduğunuz seçenekler ne kadar az olursa çocuğunuzun karar verme süresi de o kadar kısa olur. Çocuğunuzun zaten size göre doğru olanı seçeceğini düşünerek çok zıt, çeldiricili seçenekleri sunmayın. Tümünün makul olmasına dikkat edin ki herhangi biri seçildiğinde tekrar hayır'lar, öfke nöbetleri yaşanmasın.

Negatif cümleler kurmaktan da kaçının. Yapılmasını istediğiniz şeyi olabildiğince pozitif cümleler kullanarak ifade etmeye çalışın. ‘Ayakkabılarını çıkart’ demek yerine, ‘Haydi terliklerimizi giyelim’ demek daha etkilidir Mesajlarınızı, ‘hayır’ yanıtı alamayacak şekilde iletin. ‘Sütünü iç’ yerine, ‘sütünü balıklı bardağınla mı, yoksa cam olanla mı içmek istersin’ şeklinde mesajınızı iletin Agresif çocukların düşünme biçimlerine bakıldığında bir problem karşısında çok az alternatif çözüm üretebildiklerini görebiliriz. Aranızda çıkan sorunu ortadan kaldırmaya çalışmak yerine, çözüm üretmeye çalışın ve onu da buna davet edin.

Her şeye rağmen inatlaşmaya devam ediyorsa, dikkatini başka noktaya çekmeye çalışın. Bu bir çizgi film, sevdiği bir yiyecek veya oyun, kitap vb. herhangi birşey olabilir.Sakinleşene kadar ilgisini çekebilecek değişik alternatifler deneyebilirsiniz. Bu küçük yaştaki çocuklarda daha çok geçerlidir.

Yasaklara uymadığında cezalandırmak yerine, kurallara uyduğunda onu ödüllendirin.Ödül verirken de ‘benim oğlum uslu çocuk, büyüklerinin sözünü dinler’ gibi küçük olmanın altının çizildiği bir cümle kullanmak yerine ‘çok güzel, bunu ne güzel yaptın’ gibi davranışını onayladığınızı belirtir bir cümleyi tercih edin. Onun yanında başkalarına, çocuğunuzun doğru davranışlarından övgüyle söz edin.

Öfke nöbetlerine neden olan etkenlerin başında kıyas ve kıskandırma da gelmektedir. Ne kardeşi, ne arkadaşı ne de yakın çevreniz ile kıyaslamayınız. Çocuğunuzu kendi yetenek sınırları içinde kendisi ile kıyaslayınız. Örneğin;'bak ablan hiç ağlıyor mu' yerine, 'daha önceden daha çok ağlayarak benden birşeyler isterdin ama şimdi sakin bir şekilde isteyebiliyorsun bundan dolayı çok mutluyum ve seni daha iyi anlayabiliyorum' deyin.

Başkalarına düşmanca duygular beslediğinizi çocuklara göstermeyiniz. Anlaşmazlığa düştüğünüz kimseler hakkında öfkeli sözler söylediğinizi duymalarına izin vermeyin.

Gelişim özelliklerini takip, beden ve irade zayıflıklarını kontrol edin. Gelişimde geri kalmış olmanın yaratacağı zayıflık duygusu, aşağılık duygusu öfkeyi körükler. Ailenin değer verilen bir üyesi olduğunu hissettirin.

Olabildiğince sosyal yaşantısını destekleyin. Almaktan olduğu kadar vermekten de hoşlanan biri olmasını destekleyin. İlgi alanlarına göre, resim, boyama,spor faaliyetlerine yönlendirme, drama oyunları oynama gibi faaliyetlerle duygularını dışarı vurmasını sağlayın. Ev içinde yaş düzeyine uygun görevler verin.

Doğru model olun! Unutmayın, öfkeyi hissetmek değildir sorun olan. Sorun bunu nasıl yansıttığımızdır. Kendinizin öfkeli olduğunuz zamanlardaki davranışlarınızı belirleyin.



Ekleme Tarihi: 09.03.2004 - 01:13
Bu mesajı bildir   hazanrengi üyenin diğer mesajları hazanrengi`in Profili hazanrengi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Emirdag su an offline Emirdag  
Allah razi olsun

1071 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.04.2003
En Son On: 03.05.2009 - 15:41
Cinsiyeti: Bayan 
Gercekten bir cok konuda bilincli degiliz.:(ağlarağlar Yazandan ve aktarandan Allah razi olsun.
Ekleme Tarihi: 09.03.2004 - 03:43
Bu mesajı bildir   Emirdag üyenin diğer mesajları Emirdag`in Profili Emirdag Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Suhedanur su an offline Suhedanur  
RABBİM RAZI OLSUN KARDEŞ.

339 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.11.2003
En Son On: 11.11.2009 - 08:13
Cinsiyeti: ----- 
ELLERİNE SAĞLIK GERÇEKTEN ÇOK GEREKLİ VE FAYDALI BİR KONUYU İŞLEMİŞSİN ...
Ekleme Tarihi: 09.03.2004 - 11:42
Bu mesajı bildir   Suhedanur üyenin diğer mesajları Suhedanur`in Profili Suhedanur Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
hazanrengi su an offline hazanrengi  
selam ve dua ile...

608 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.11.2003
En Son On: 07.10.2007 - 00:58
Cinsiyeti: Bayan 
Rabbim hepimizden razı olur inşaallah......her ailenin yaşadığı bir durum olsa gerek sizlerle paylaşmak istedim......sevinçli
Ekleme Tarihi: 09.03.2004 - 23:49
Bu mesajı bildir   hazanrengi üyenin diğer mesajları hazanrengi`in Profili hazanrengi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
hulsen su an offline hulsen  
RE: Allah razi olsun

14 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2005
En Son On: 20.09.2007 - 14:22
Cinsiyeti: ----- 
HEPİMİZİN BİLİNÇLİ BİR MÜSLÜMAN OLARAK İLERLEMESİ ÇOK GÜZEL.BU BİLGİLER BİZLERİ DAHADA BİLGİ SAHİBİ YAPACAKTIR.PC de göz kırpma
Ekleme Tarihi: 17.03.2005 - 16:24
Bu mesajı bildir   hulsen üyenin diğer mesajları hulsen`in Profili hulsen Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1733 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sabrikucukseren (61), Simsek61 (41), dido (41), xserpilx (40), cezabel (52), ahmetcotur (49), ARES (60), alacali_sevim (59), mfilizfidan (41), CILGINPiLOT1 (46), sultan53 (48), ahunal31 (53), musavi (60), adem51 (50), omerpolat04 (35), Bayram-25 (51), ASK (38), medineyevaramad.. (35), Sinan_iht (38), banckal (39), sülü (39), islaminsesi (37), talhardty (52), mmy55 (42), allahbirdir (35), ismer (46), aykiz833 (41), batil (43), sedat1965 (59)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.64112 saniyede açıldı