0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » Müslüman-Hıristiyan düşmanlığının arkasında kimler var?

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Evrensel su an offline Evrensel  
Themenicon    Müslüman-Hıristiyan düşmanlığının arkasında kimler var?

237 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.04.2004
En Son On: 23.06.2008 - 15:29
Cinsiyeti: ----- 
"Fitne"nin arkasında kim var?


12 Nisan 2008 Cumartesi

Hollandalı ırkçı bir milletvekili İslam'ı ve Peygamberini tahkir eden ve bununla Müslümanları tahrik etmeyi hedefleyen “Fitna” adında bir belgesel çekmiş. Şimdi dünya bu filmi tartışıyor. Bunu yayınlamanın bir “fikir özgürlüğü” olduğunu savunanlar var. Bu yüzden İslam ve peygamberi hakkında olumsuz yayınlara gösterilen tepkileri bazı batılılar fikir hürriyetine müdahale olarak kabul ediyorlar.



Daha önceki tahriklerin oluşturduğu gerginliklerden batılı yetkililer ders çıkarmış görünüyorlar. Bu defa batı kamuoyu da sağduyulu davranıyor ve provakatif eylemlere prim vermiyor. Batının daha makul ve olumlu davranmasında İslam Kalkınma Örgütünün gayretlerinin ve Müslüman örgütlerin lobi çalışmalarının ciddi katkısı var.



Son yıllarda İslam'a, Kur'ana ve İslam Peygamberine hakaretlerin ardı arkası kesilmiyor. Bu saldırıların hepsinin ortak özelliği Müslümanların gururunu incitecek, onları sokaklara dökecek kadar çirkin-aşağılayıcı olması. Şeytanın Ayetleri'nden karikatür krizine, çevrilen filmlere kadar, yapılanların hepsi Müslümanların damarına basarak hırçınlaştırmaya yönelik gibi görünüyor.



İslam'a ve değerlerine hakaret ederek saldıranların ortak özelliği batı menşeli veya destekli görünmesidir. Provokasyonların arkasından ya radikal Hıristiyanlar veya ırkçı faşistler çıkmakta. Kanaatimce birileri bir taraftan Müslümanların nefretini, şiddetini Hıristiyan kimliğine yöneltirken; diğer taraftan Hıristiyanların zihnine “terörist”, “geri kafalı”, “cahil”, “gayrı medeni” Müslüman imajı yerleştirmeye çalışıyor. Bazı odaklar Müslümanlarla Hıristiyanların kanlı bıçaklı olması için sürekli malzeme üretiyor ve bunu batılı Hıristiyan kimlikler üzerinden, medya kanalıyla ajite edecek şekilde servis ediyor.


“Müslümanlarla Hıristiyanlar dost mu ki başka sorumlu arayalım?”, “Hıristiyanlar ne zaman İslam'a ve değerlerine saygılı oldu ki bu gün olsun?” gibi sorular aklınıza gelebilir.



Ben ise; “dünyanın iki büyük dinini ve toplumlarını birbiri ile vuruşturmak kimin işine gelir?” diye düşünüyorum.


Bu gün batıda Hıristiyanlığın etkisi çok zayıf, din duygusu ve dini inançlar insanları yönlendirmede oldukça yetersiz. Seküler bir anlayış, bohemce ve bencil bir yaşam hâkim batıya. Ortalama batılıların ne Hıristiyanlıkla ilgileri var, ne de Müslümanlık hakkında bilgileri. İslam ve Müslümanlıkla ilgili malumatları yüzeysel. Medyada çıkan olumsuz haber ve imajlara dayanarak İslam hakkında yalan-yanlış bilgiler ediniyorlar ve bu malumatlara göre fikir sahibi oluyorlar. Hıristiyanlar İslam'a karşı kültürel ve tarihi olumsuz bir bakışa sahiplerse de, Yahudilere göre çok daha müsamahalı ve objektiftirler. Öğrenmeye, yanlıştan dönmeye açıktırlar.



11 Eylül öncesine kadar özgür düşünce ortamı, müsamaha, diğerine saygı, doğruyu bulma isteği gibi olumlu özellikler batıyı giderek İslam'a yaklaştırıyordu. Batı insanının zihninde İslam merak ve heyecan uyarıyordu.

Bu durum Yahudilerin dünyadaki mevcut hakimiyetleri için ciddi tehdit oluşturuyordu ve bu tehdidin acilen bertarafına ihtiyaç vardı. Batı ve kocaman bir Hıristiyan dünya hızla yayılan ve ilgi çeken İslam'a karşı gerilime geçirilmeli, İslam'ı bir tehdit olarak görmeliydi. Zira Yahudilerin batı medeniyetinin direksiyonunda kalabilmeleri için bu iki büyük dinin düşmanlığına, vuruşmasına, enerjisini birbiri ile kaybetmesine ihtiyaç vardı. Bu arbede ve sis duman arasında Yahudiler hem gündeme gelmeyecek, hem de denge unsuru olacaktı. İllüzyonistlerin yaptığı gibi dünyanın nazarını terör İslam-fundamantalizm vs gibi konulara çekerek işlerini suhuletle yürütecekler, saltanatlarını devam ettirecekler, kutsal hayallerini gerçekleştireceklerdi..



Yahudiler ve Neo-Conlar 11 Eylül ve sonrası İslama-fobiyi, terörist Müslüman imajını dünyaya bu maksatla pompaladılar. Batının ve dünyanın ilgisinin bu tarafa çekilmesi, İslam'a yönelişin durdurulması, Müslümanların zan altında kalması için bu tür malzemeleri (Üsame, El Kaide vb piyonlar vasıtasıyla) sürekli gündemde tuttular. İslam'ın dünya nezdinde yayılmasının, hedeflerine tehdit oluşturmasının önüne geçmeye çalıştılar.

Batı dünyasında Hıristiyanlara mal edilerek çıkarılan İslam karşıtı provakatif film, yazı, haber, hakaret vs. arkasında da bu kesimlerin olabileceğine güçlü bir şekilde inanıyorum.



Bu tür konulardaki tecrübelerinden ve becerilerinden dolayı batıda İslam aleyhine çıkan kışkırtıcı yayınların arkasında Yahudilerin olduğunu düşünüyorum.



Zira, Yahudilerin en iyi yaptığı şey başkalarını vuruşturarak aradan sıyrılmak, güçlü ve dengeleyici olarak ayakta kalmaktır.

http://www.aktifhaber.com/author_article_detail.php?id=3892
Ekleme Tarihi: 12.04.2008 - 21:02
Bu mesajı bildir   Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Kur'an, Şiddet ve Fitne Üzerine Bazı Tesbitler

07.04.2008 / dogus.nl

Her geçen gün ivme kazanan İslam karşıtlığının karşısında, Müslümanlar da boş durmuyorlar. Kimi hukuki, kimi ilmi, kimi fikri, kimi de eylemsel olarak bu çirkinliğe karşı durmaya çalışıyorlar. Hollanda İslam Federasyonu'nun açtığı dava 7 Nisan'da karara bağlanacak. Amsterdam'ın Dam meydanında toplanan binlerce kişi Wilders ve ırkçılığı protesto ettiler. Pek çok ilmi ve fikri makale yayımlandı. İşte bunlardan biri de Prof. Dr. Ahmet Akgündüz tarafından sadece Doğuş için kaleme alındı. Kafalarda yeni soruların, yeni şüphe ve istifhamların oluşmasına engel olacak bu önemli
belgeyi istifadenize sunuyoruz.

İslam hoşgörü dinidir; insanı en kıymetli varlık olarak kabul eder; ma'sum insanlara karşı yapılan tecavüz ve hücumları büyük günahlar arasında sayar. Nitekim bahsini ettiğimiz Kur'an ayeti bunu haykırmaktadır: 'Kim bir başka canı öldürmek veya yeryüzünde anarşi çıkarmak gibi bir suçu bulunmadan haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Kim bir canının kurtuluşuna vesile olursa, bütün insanlığı ihya etmiş gibi olur. Bizim peygamberlerimiz, onlara çok açık deliller getirdiler. Ancak bütün bunlardan sonra insanlardan çoğu yine yeryüzünde aşırıya gitmiş ve zulm etmişlerdir.' (5: 32). Gerçek şu ki, Müslüman ölüme değil, sadece hayata hizmet eder. Bu hadise sebebiyle İslam'ın koyduğu iki temel hukuk prensibini asla unutmamalıyız: Netice itibariyle Kur'an'ı veya İslam'ı şiddet Kitabı veya şiddet dini olarak vasıflandıranlar, ya İslam'a ve Kur'an'a düşmanlıklarından veya cehaletlerinden yahut akli dengesizliklerinden bunu yapmaktadırlar. Bize düşen bilimle ve akılla bunlara cevap vermektir. Bazan onları muhatap almamak en iyi cevap teşkil edebilir. Zira “Her üren köpeğe taş atacak olursanız yeryüzünde taş kalmaz” sözü meşhur bir atasözüdür.

1- İslam hoşgörü dinidir
2- Savaş Hukuku ve Barış Hukuku Hükümlerinin Kasten Birbirine Karıştırılması Asla Kabul Edilemez; Wilders bunu yapmaktadır.
3- Savaş Zamanında Şiddete Karşı Çıkan İslam, Barış Zamanında şiddete müsaade eder mi?
4- Fitne ne demektir?
5- Bütün Dinler Ahiretin Olduğunu ve Ahirette Allahın Ebedi bir Azabı Bulunduğunu Kabul etmektedirler

1.İslam hoşgörü dinidir
Dünyada ve Hollanda'da bazı siyasiler ve çevreler tarafından Kur'an'ın, şiddeti ve terörü teşvik eden bir din olduğuna dair ithamlar yapılmaktadır. Bundan dolayı bütün dünyada bu konu tartışılır hale geldi. Bu sebeple haklı olarak bazı Müslümanlar da bu konuyu sorar hale geldiler. Bize düşen meseleyi bazı yönleriyle öncelikle de Müslümanlara hitaben anlatmaktır. Elbette ki aklı olan her insan bu sözlerimizin muhatabıdır.
İslam hoşgörü dinidir; insanı en kıymetli varlık olarak kabul eder; ma'sum insanlara karşı yapılan tecavüz ve hücumları büyük günahlar arasında sayar. Nitekim bahsini ettiğimiz Kur'an ayeti bunu haykırmaktadır: 'Kim bir başka canı öldürmek veya yeryüzünde anarşi çıkarmak gibi bir suçu bulunmadan haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Kim bir canının kurtuluşuna vesile olursa, bütün insanlığı ihya etmiş gibi olur. Bizim peygamberlerimiz, onlara çok açık deliller getirdiler. Ancak bütün bunlardan sonra insanlardan çoğu yine yeryüzünde aşırıya gitmiş ve zulm etmişlerdir.' (5: 32). Gerçek şu ki, Müslüman ölüme değil, sadece hayata hizmet eder. Bu hadise sebebiyle İslam'ın koyduğu iki temel hukuk prensibini asla unutmamalıyız: Birincisi: Kur'an'ın 'Bir suçlu bir başka suçlunun yükünü yüklenemez' (6: 164). düsturudur. Yani bir cani yüzünden bir başka insan asla cezalandırılamaz. Hukukta cezalar ve suçlar şahsîdir.
İkincisi ise, berâat-i zimmat esastır. Yani suçluluğu isbat edilinceye kadar kimse suçlanamaz. Delil olmadan kimseyi cezalandırmak adalet değildir. Aksi isbat edilmedikçe insanlar masum kabul edilirler.
İslam'ın temel anlayışı şudur: Sen bir gemide veya bir evde bulunsan, seninle beraber dokuz masum ile bir câni de orada olsalar. O gemiyi batırmaya ve o evi yakmaya çalışan bir adamın, ne derece zulm ettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, yerlere ve göklere işittirecek derecede haykırırsın. Hattâ bir tek masum, dokuz câni olsa; yine o gemi hiç bir kanun-u adâletle batırılamaz.



2. Savaş Hukuku ve Barış Hukuku Hükümlerinin Kasten Birbirine Karıştırılması Asla Kabul Edilemez
Bundan birkaç sene önce Twente Üniversitesinde bir konferansa katıldım. 600 kişiyi bulan dinleyiciler arasından birisi, Kur'an'ın şiddet içerdiğini ve insanları şiddete teşvik ettiğini iddia etti ve bana Kur'an'dan bir ayet okudu. Meali şöyleydi: 'küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan adamlardır. (Onlara karşı savaşırsanız) umulur ki küfre son verirler.' Ben ise ayetin baş tarafını okumasını söyledim Okumak istemedi. Ben tamamladım. 'Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar, ve dininize saldırırlarsa,….' (Kur'an, Tevbe, Ayet 12). Şu anda bazı siyasetçilerin ve İslam'a bu yönüyle saldıranların tamamı bu şekilde davranmaktadır ve ayetleri sadece işlerine gelen yönlerini alarak çarpıtmaktadırlar.
Daha önemli bir nokta da şudur: Bildiğiniz gibi, her devletin savaş hukuku ile barış hukuku kuralları ayrıdır. Eğer siz barış hukuku kuralları ile savaş hukuku kurallarını birbirine karıştırırsanız, o zaman Hollanda'nın, Afganistan'da ve Türkiye'nin Kuzey Irak'ta yaptığına da şiddet dersiniz. Aynen öyle de İslam Hukukunun birinci kaynağı Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an-ı Kerim'de hem barış dönemine ve hem de savaş dönemine ait ayetler vardır. İşte Wilders ve benzerleri, Kur'an'ın savaş dönemine ait bazı ayetlerini alarak, sanki genelmiş gibi göstermektedirler. Doğrudur; Kur'an'da 109 tane Savaş Hukuku ile alakalı hüküm vardır. Mesela Hz. Peygamberin, Medine'yi müdafaa ederken inen bazı savaş hükümleri bunlara misaldir.
'190. Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.
191. Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir.
192. Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah gafûr ve rahîmdir.
193. Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.' (Bakara Suresi).
Şimdi siz bu ayetleri okur da, barış zamanına uygularsanız, o zaman hata yapmış olursunuz. Maalesef, mesela Washington Times'ın yazarlarından Cal Thomas tıpkı Wilders gibi davranmış ve bu ayetin sadece 'Onları yakaladığınız yerde öldürün' kısmını alarak İslam'ı ve Kur'an-ı suçlamıştır. Doğrudur; Kur'an-ı Kerim'de 109 adet savaş ayeti bulunmaktadır. Ancak bunlar tamamen savaş dönemine ait hükümlerdir. Eğer siz bu ayetlerin niçin nazil olduğunu veya hangi münasebetle Peygambere indirildiğini bilmezseniz, manayı anlayamaz ve yanlış hüküm verirsiniz. Yukarıda, naklettiğimiz ve tamamen savunma savaşıyla alakalı olan Bakara suresinin ayetlerini, şiddet ayetleri olarak vasıflandırırsınız. Ben bu ayetlerden bazılarının numaralarını verebilirim: (2: 244, 216; 3: 56, 151; 4: 74, 76, 89, 95, 104; 5: 53 gibi). Maalesef dünyadaki bazı politikacılar, Kur'an ve İslam Hukuku konusunda cahildirler. Bunlar Kur'an'ın Savaş Hukuku ile alakalı ayetlerini tahrife uğratarak; Kur'an'da, şiddeti teşvik eden ayetlerin olduğunu iddia etmektedirler. Ayrıca her konuda olduğu gibi bu konularda da genellemelere gitmektedirler. Bu sebeple, yanlış tefsir edilmeye çalışılan bazı ayetleri zikretmek istiyoruz.

A) Ayet 47:4 “(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince, bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu ki, Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz..”
Bu ayet tümüyle savaş hukukunu düzenlemektedir. Eğer bu kuralları modern savaş hukuku ile kıyaslayacak olursanız, Kur'an'ın koyduğu hükümlerin daha mükemmel ve insanlığın yararına olduğunu görürsünüz. Başka türlü izahlar tamamen çarpıtmadır.

B) Ayet 8: 39: “Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.” Bu surenin adı, savaş ganimetleri manasını ifade etmektedir. Hatta Ku'an-ı Kerim, ayet 8: 1'de şöyle demektedir: “Sana savaş ganimetlerini soruyorlar …”
Bir çocuk bile, Kur'an'ın bu ayetlerle savaş hukukunu düzenlediğini anlar; zira bu ayetten sonra yine, Kur'an'ın ganimetlerin taksimini düzenleyen ayeti gelmektedir.

C) Ayet 8: 60: “Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız..”
Eğer bütün silah teknolojilerini ve harp taktiklerini fitnenin ve şiddetin belirtisi Kabul ederseniz, o zaman dünyadaki en büyük fitne ve şiddet, Amerika Birleşik Devletleri ve Batılı Devletlerdir; zira bütün dünyaya silah teknolojisini veren ve hazırlayan bunlardır. Kur'an, Müslümanlara kendilerini harbe hazırlanmaları için talimat vermektedir. Bundan normal daha ne olabilir? Bu ayet de, Savaş Hukukuna dâhildir. Keşke bütün İslam ülkeleri bu talimatlara uysalardı da batılı devletler gibi kuvvetli olsalardı ve barış için bir denge oluştursalardı.

D) Ayet 4: 89: “Sizin de kendileri gibi inkâr etmenizi istediler ki, onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin”.

Bu ayet de Savaş Hukuku ile alakalıdır. Eğer herhangi akıllı bir insan, savaş hukukunda uzman olsun olmasın, diyecekler ki, bu ayet savaşı ilgilendirmektedir, barış zamanını değil. Zaten bir sonraki ayeti okuyan da hemen bunu anlayacaktır: “Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna.….”
Böylesine bir çarpıtma ne ahlakidir, ne insanidir; aynı zamanda bütün mukaddes kitaplara da hakarettir, cahillik ve ahlaksızlıktır.



3. Savaş Zamanında Şiddete Karşı Çıkan İslam Barış Zamanında şiddete müsaade eder mi?
İslam'da soykırımın olup olmayacağını veya insana karşı şiddet uygulanıp uygulanamayacağını; harp halinde bile yasak ve serbest fiilleri ayrı ayrı özetleyerek izah edebiliriz:

A) Yasak fiiller: Zulüm ve işkence ile öldürmek; muhârip sınıfına girmeyen kadınları, çocukları, sahiplerine hizmet için gelmiş köleleri, sakat ve müzminleri, yaşlıları, hastaları, akıl hastalarını ve dünyadan el etek çekmiş din adamlarını öldürmek yasaktır. Ancak bunlardan biri bedeni, fikri ve malı ile savaşa katılırsa, öldürülebilirler.
İnsan ve hayvanların uzuvlarının kesilmesi (müsle) de yasaktır. Verilen söze veya muâhedeye aykırı hareket yasaktır. Savaş zarureti bulunmadan ziraî mahsuller, orman ve ağaçlar yakılamaz. Zina ve gayr-i meşrû münasebetler yasaktır. Rehineler öldürülemez; ölülerin başı ve uzuvları kesilemez ve katliam yapılamaz. Başta baba olmak üzere, yakın akraba, savaşla ilgisi olmayan esnaf ve tüccarlar öldürülmez. Daha başka yasaklar da bulunmakla beraber, biz bu kadarıyla iktifâ ediyoruz[1].

B) Normal zamanlarda yasak olduğu halde, savaş sebebiyle serbest hale gelen fiiller iki gruba ayrılır:
Birinci grup; düşman şahıslara karşı yapılması caiz olan fiillerdir. Savaşa katılan düşman askerlerini öldürmek, yaralamak, takip etmek ve esir almak caizdir. Öldürülmemesi gerekenleri daha önce belirtmiştik. Hz. Peygamber'in “Harp hiledir” hadisi gereği, düşmanı şaşırtmak, moralini bozmak ve yanlış taktik ve stratejilere sevk etmek amacıyla savaşta hile yapılabilir. Bunun hazırlayıcısı olan 'soğuk harp' yani 'propaganda' da caiz görülmüştür. Düşmana her çeşit silahla hücum edilebilir. Ancak zehirli silahların kullanılması, hukukçular tarafından reddedilmiştir. Kalelerin yakılması veya düşmanın suda boğulması da caiz görülmüştür. Gece baskını ve pusu da harbin sevk ve idaresinde caiz görülen harb vasıtaları arasındadır. Bedir harbinde yapıldığı gibi suyolları kesilebilir veya kullanılmaz hale getirilebilir. Düşmana haber sızdıran casuslar ölüm cezasına çarptırılırlar. Kısaca, yasak fiillerin dışında bütün fiiller, harp zamanında serbest hale gelir. Bu arada hava ve deniz harbinin de caiz görüldüğünü belirtelim[2].

İkinci grup ise; düşman mallarına karşı harp esnasında yapılabilecek fiillerdir. İslâm hukuku, temelde sulh veya harp halinde her çeşit mal telefini yasaklar. Ancak harp zarureti gereği, bu kaidenin istisnaları ortaya çıkmış ve düşmana ait binaların yıkılması, ağaçların kesilmesi ve ziraî mahsullerin telef edilmesi caiz görülmüştür[3].
Harp halinde bile bu sınırlamaları getiren bir dinin şiddete, insan öldürmeye, katliama ve soykırıma müsaade etmesi mümkün değildir.

4. Fitne ne demektir?
Fitnenin, imtihan anlamında kullanılan genel tanımın yanında, biz daha çok "insanlar arasında fesat çıkarmak, dirlik ve düzeni bozmak, ortalığı karıştırmak" gibi özel manaları üzerinde duracağız. Bu nedenle Cenab-ı Hak: "... Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha şiddetli bir günahtır." [Bakara: 191] "... “Onlarla çarpışın (ve cihat edin ki) fitne ortadan kalksın, din yalnız Allah'ın dini olsun." [Bakara: 191] buyurmaktadır.
İnsanların kafasını karıştıracak, şaşkınlığa ve taşkınlığa sebep olacak ve ihtilaf çıkaracak şekilde bazı yersiz ve yararsız konuları gündeme getirmek de, manevi bir fesatçılık sayılmıştır. "Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve kendi keyiflerine göre yorumlamak için, müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun hakiki te'vilini Allah'tan başka kimse bilemez" [Al-i İmran: 7] ayeti bu duruma işaret etmektedir.
Fitnenin, bir diğer manası da, zalim yöneticilerin istismar aracı olmak ve onların zulmüne uğramaktır. "Rabbimiz bizi zalimlerin fitnesi kılma. Rahmetinle bizi inkârcı güruhun elinden kurtar" [Yunus: 85]

5. Bütün Dinler Ahiretin Olduğunu ve Ahirette Allah'ın Ebedi bir Azabı Bulunduğunu Kabul etmektedirler
Pavlos, Romalılara yazdığı bir mektupta demektedir ki, 'Allah insanları kendi itaatsizliklerinden dolayı ve bütün insanlara merhamet olsun diye ebedi hapse atacaktır.' (Rom. 11: 32). Ebedi azap konusunda da (Matt. 25: 46) şu hakikat, Hıristiyanlıkta vurgulanmaktadır ki, ebedi azap kesindir, nihaidir ve devamlıdır.
İslamiyet'e göre de, mükâfat veya mücazat bu dünyadaki hayat imtihanından sonra insanlar beklemektedir. İyi işler yapan ve Allah'a inanan insanlar, Allah'ın rızasını kazanırlar ve ebedi Cennet ile mükâfatlandırılırlar. Sapıtanlar, Allah'ı inkar edip O'nun hükümlerini çiğneyenler ise, Cehenneme müstahak olurlar ve ebedi azap ile karşılaşırlar.
Bazı cahil insanlar ebedi azap ile alakalı Kur'an'ın bazı ayetlerini okuyarak; Kur'an insanlığa karşı şiddet ihtiva ettiğini iddia etmektedirler.

Mesela 4:56 ayeti gibi ki buyruluyor: “Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah daima üstün ve hakîmdir..” Böyle bir iddia bütün mukaddes kitapları inkârdır ve onlara hakarettir. “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (23: 115).

İslam'a göre, Cehennemin varoluş, vücudu ve şiddetli azabının, hadsiz rahmete ve hakiki adalete ve israfsız, mizanlı hikmete zıddiyeti yoktur. Belki rahmet ve adalet ve hikmet, onun vücudunu isterler. Çünkü, nasıl bin mâsumun hukukunu çiğneyen bir zâlimi cezalandırmak ve yüzlerce mazlum hayvanı parçalayan bir canavarı öldürmek, adalet için mazlumlara bin rahmettir. Ve o zâlimi affetmek ve canavarı serbest bırakmak, bir tek yolsuz merhamete mukabil, yüzlerce biçareye yüzlerce merhametsizliktir.
Evet, nasıl bir serseri, âsi ve raiyete tecavüz eden bir adam, oranın izzetli hâkimine dese, "Beni hapse atamazsın ve yapamazsın" diye izzetine dokunsa, elbette o şehirde hapis olmasa da o edepsiz için bir hapishane yapacak, onu içine atacaktır. Aynen öyle de, kâfir-i mutlak, küfrüyle izzet-i celâline şiddetle dokunuyor. Ve azamet-i kudretine inkâr ile dokunduruyor. Ve kemâl-i rububiyetine tecavüzüyle ilişiyor. Elbette Cehennemin pek çok vazifeler için pek çok esbab-ı mucibesi ve vücudunun hikmetleri olmasa da, öyle kâfirler için bir Cehennemi halk etmek ve onları içine atmak, o izzet ve celâlin şe'nidir.

Netice itibariyle Kur'an'ı veya İslam'ı şiddet Kitabı veya şiddet dini olarak vasıflandıranlar, ya İslam'a ve Kur'an'a düşmanlıklarından veya cehaletlerinden yahut akli dengesizliklerinden bunu yapmaktadırlar. Bize düşen bilimle ve akılla bunlara cevap vermektir. Bazan onları muhatap almamak en iyi cevap teşkil edebilir.

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz
Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü
Ekleme Tarihi: 12.04.2008 - 23:09
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 10:25
Cinsiyeti: Erkek 
Muhtazaf abimizinde yazdığı gibi......

"Yahudiler ve Neo-Conlar 11 Eylül ve sonrası İslama-fobiyi, terörist Müslüman imajını dünyaya bu maksatla pompaladılar. Batının ve dünyanın ilgisinin bu tarafa çekilmesi, İslam'a yönelişin durdurulması, Müslümanların zan altında kalması için bu tür malzemeleri (Üsame, El Kaide vb piyonlar vasıtasıyla) sürekli gündemde tuttular. İslam'ın dünya nezdinde yayılmasının, hedeflerine tehdit oluşturmasının önüne geçmeye çalıştılar. "

...Sorunun sorumuzun cevapı burada saklı ama şunlarıda eklemek lazım bu fitnenin içine bunların fikir babaları arsında daima melun ingilizler her zaman olmuştur olacaktırda....

Mevlaya emanet olun..gül
Ekleme Tarihi: 13.04.2008 - 07:44
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1478 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.76512 saniyede açıldı