0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » K İ T A P / K Ü L T Ü R / S A N A T » KİTAP & DERGİ » Cevdet Said: Ademoğluınun İlk Mezhebi. İslam ve Şiddet Üzerin

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Cevdet Said: Ademoğluınun İlk Mezhebi. İslam ve Şiddet Üzerin

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Cevdet Said, İslam ve Şiddet

İçerisinde yaşadığımız coğrafyada yer alan yoğun önyargı ortamında Cevdet Said’i okumak ilaç gibi geliyor.
İslam ve şiddet ikilisini kitaplarında irdeleyen Said, kamuoyunda kurgulanan İslam = şiddet formülünden sıkılan, bu fomüle karşı “İslam’da şiddet yoktur!” söylemiyle cevap vermeye çalışan kesim için doyurucu bir okuma alanını sunuyor. Ancak başlangıçta, Cevdet Said’in çıkış noktasının, bu kurguya karşı bir çözümleme sunmak değil, İkinci Dünya savaşından sonra geleneksel İslam dünyasında var olan şiddet eksenli eğilimlere bir öz eleştiri getirmek olduğunu belirtmemiz gerekir. Cevdet Said, eserinin reel zeminini oluşturan ve ortadoğu ile özdeşleşmiş geleneksel İslam dünyasının içerisinde bulunduğu, işgal, iç savaş ve iktisadi gerilik olgularında yansımasını bulan kaos durumunu göz önünde bulundurarak şiddete meşru zemin aramaya çalışan kesime, yaşanılan bütün bu olumsuzluklara rağmen bir reddiye sunuyor.
1931 doğumlu Cevdet Said, değindiğimiz sorunlu coğrafya ile ilgili ön kanaatini, Ademoğlu’nun ilk mezhebi isimli kitabının önsözünde, ’’İslam dünyasının içinde bulunduğu sorun, insanlığın beşte birini ilgilendiren bir sorundur. Onun için; İslam dünyasının başına gelen bu geri kalmışlık sorununun çözümüne katkıda bulunma gücü olan herkes, bu konuda yardım elini uzatmalı, konuya gereken önemi verip üzerinde fikir yormalıdır’’ cümlesiyle bildiriyor. Çözüme katkıda bulunma maksadıyla, kendi araştırma alanını ‘İslam ve şiddet’ olarak tespit eden Said, çalışmasında, İslami mücadelede şiddetin kabul edilmesine karşı tezleri ortaya koyuyor. Akabinde, geri kalmışlıktan çıkış yolu olarak İslam = bilgi formülünü geliştirmeye çalışıyor.
Said: Şiddet asrın hastalığıdır
Peki Cevdet Said şiddete olan karşıtlığını kuramsal çerçevede nasıl gerekçelendiriyor? İslami mücadelede, tebliğde şiddeti bir arac olarak kullanmayı reddederken hangi delilleri öne sürüyor? Öncelikle, ’’hiçbir şiddet eylemine başvurmaksızın kendilerine yöneltilen eziyetlere sabır ve tahammülle karşılık veren peygamberlerden canlı kesitler başlığını taşıyan bölümde Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Musa, Hz. Şuayb, Hz. İsa (as) ve son peygamber Hz. Muhammed’in (sav) mücadelelerinde şiddetin bir yöntem olarak yer almadığına, Kuran-ı Kerim’de yer alan ayetlerden yola çıkarak değiniyor. Yazar, ’’peygamberlerle toplulukları arasında cereyan eden münakaşa ve mücadelenin Kur’an’da anıldığı tüm yerler dikkatli bir şekilde tetkik edilirse, sonuçta peygamberlere karşı tavır konmasının tek sebebinin, bir şiddet eylemi veya bir öldürme fiili yahut bir suikast girişiminde bulunmaları değil; ’’Rabbimiz sadece Allah’tır’’ demeleri olduğu açık bir şekilde görülecektir’’, dedikten sonra saydığımız peygamberlerin hayatlarından örnekler sunuyor.
Konunun aydınlatılmasında ele alınan diğer alan, meselenin etrafındaki şüphelerdir. Said bu noktada, şiddetin bir arac olarak benimsenmesinde meşrulaştırıcı vasfa sahip olan bir takım şüphelere karşı cevaplar veriyor. Ya cihad devre dışı kalır, cihad ruhu sönerse; hakk söz, kuvvet olmadan nasıl etkili olacaktır; Korkak, cesaretsiz ve sorumluluktan kaçan bir tavır ne kadar başarılı olur, sorularında özetleyebileceğimiz bu şüphelerle ilgili yapılan yorumlar, peygamberlerin hayatlarında görüldüğü gibi, toplumda şiddet kullanımı ve dayatmanın bir çözüm olamıyacağını delillendiriyor. Said’in genel kanaatini ifade eden şu sözler, bütün bu açıklamaların ardından anlam kazanıyor: ’’Şiddeti eksen alıp dayatmayı fikirden/konuşarak anlaşma metodundan önde tutan ve şiddetin tüm tezahürlerini kutsal addedip sosyal değişimde ona ilk faktör olarak bakan şüphe sahipleri vardır. Bu düşünceyi kendilerinin hareket noktası benimseyen bu kimseler, iki hataya düşmekten kurtulamazlar: Ya şiddetle karşı tarafı hizaya getirmeye çalışırlar, ya da eşit oranda bir maddi güce sahip oluncaya kadar karşı güce boyun eğmek zorunda kalırlar. Doğrusu ben böyle bir metottan yana değilim; başkalarına düşüncemizi şiddet yoluyla dayatmaya razı olmadığım gibi, sahip olduğu güçten dolayı başkalarının düşüncesine boyun eğmeyede razı değilim. ‘Biz sadece Allah’a tevekkül eder ve sadece ona dayanırız’.’’
Özeleştiriye muhtacız
Çevdet Said’in şiddete karşı olan gerekçelerini bu düşüncelerle tanıdıktan sonra, onun kitabında bu bağlamda yaşanan diğer sorunlara ilişkin kanaatlerini okumakda mümkün. Ona göre ‘‘Müslüman olarak bizlerin iki şeyi birbirinden ayırdetmemiz gerekiyor: İslam’ın görüşü ve kendi görüşümüz. Bunları ayırtedemediğimiz zaman sorunlarımızın çözümü imkansızlaşıyor. Zira o zaman müslüman, Hakk uğrunda verilmesi gereken mücadeleden çok daha fazlasını batıl uğrunda vermeye çalışıyor.’’ Buna ek olarak Said, ‘‘İslami ve gayri islami kesim ile içinde yaşadığımız kültürel ortamda hayat süren ve genel olarak gidişattan memnun olmayan üçüncü bir kesim, mevcut ortamın ancak siyasi bir inkılap ile değişebileceğini düşünmektedir. Ben şahsen, bu düşünceden ve bunu prensip olarak benimseyen kimselerden çok endişe duyuyorum’’ dedikten sonra değişimde şiddeti öne almanın fikri hareketliliği durdurduğuna dikkat çekiyor. Müslümanların şiddet sorununa karşı açık ve net bir tavır ortaya koyamadıklarından yakınan Said, ‘‘...zira onlar, İslami bir toplumun içinde bulunduğu sorunlara çözüm aramada ‘şiddetin kullanılmaması gereken bir metod olduğunu’ açık bir şekilde ifade etmeyi İslam’a ihanet olarak telakki ediyorlar’’ düşüncesini belirtiyor.
Özeleştirisini, özeleştiriyi ayıp ve kendini teşhir olarak agılayan mantığı mercek altına alarak devam ettiren Said’e göre, ‘‘Müslüman bugün kendini bir özeleştiriye tabi tutup eylemlerini ve tarihini ibret nazarıyla tefekkür etmekten aciz bir durum yaşıyor. O, kendisini geri bırakan etkenlere boyun eğmiş ve bu duruma sağlıklı bir şekilde karşı koyacak gücü kaybetmiş durumdadır. Daha da gerçeği o, tevbenin ifade ettiği manadan yoksun kalmıştır. Yani ‘kendini özeleştiriye tabi tutup hatasını anlama ve buradan hareketle onu tashih etme gücünü’ kaybetmiştir.’’ Bu çerçevede şiddet konusunun kapalılığa terkedilmesi ve muallakta bırakılmasını sakıncalı olarak değerlendiren Said, ‘‘özellikle şiddete diğerlerinden daha fazla meyyal olan ve tebliğ metodunun önemini net bir şekilde kavrayamayan gençler için, fikir önderlerinin bu hususu vurgulamasının, problemi büyük oranda çözeceğini’’ düşünmektedir.
Çözüm, bilgidedir.
Ademoğlunun ilk mezhebi kitabı, şiddet sorunu çerçevesinde meselenin adının konulması işlevini görürken, yine Cevdet Said’in kaleminden çıkan Ademin oğlu Habil gibi ol isimli eser, çözüme odaklanan bir çalışmadır. Geleneksel İslam dünyasında egemen olan kriz içerisinde yalnızca ‘‘kitap ve kelam anlamını ve değerini yitirmiş değildir; onlarla birlikte düşüncede anlamını ve önemini yitirmiştir. Burada dünya hayatıyla ilgili, insanların bir şey yaptıklarını sanmalarına rağmen, tüm çabalarının nasıl boşa çıktığı hususunun da, aynı ciddiyetle araştırılıp ortaya konulması gerekir.’’ Bu hedefe ulaşmak için bilgiye yoğunlaşılması ve ortaya çıkan sonuçların uygulamaya aktarılması gerekir. Cevdet Said bu doğrultuda yaptığı denemede, bilgi ve iktidar, tarih, Avrupa Birliği konularına kendine has yaklaşımlar sunar.
Eserler:
Cevdet Said: Ademoğluınun İlk Mezhebi. İslam ve Şiddet Üzerine, 2000 İstanbul
Cevdet Said: Ademin oğlu Habil gibi ol. Yeni bir kimliğin inşası, 2002 İstanbul
Ekleme Tarihi: 26.03.2008 - 09:13
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1181 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
aliye72 (49), maliyeter (45), Mehmet Ögretmis (66), REHBER2 (60), meltem35 (54), banazli (48), kardelen55 (53), rojda (39), yakobus (48), ibo13 (47), zeyd82 (42), erhan baker (50), seferistan (53), rufat (43), KAMCILI_MIZRAK (52), ejderha (57), Sofican (44), ofluenes61 (39), manly (51), boncell (53), zümer (44), ferdi33 (54), recai (47), Hidayet Demir (67), yelizyagci (48), doxan1 (45), imparator_57 (43), DELÝVELÝOGLU (60), KURTBEY66 (47), Murtaza GÜRSOY (38), yalovalifurkan7.. (34), durak1 (69), sinos (52), isik_67 (38), DaMLaM (47), EnDeRuN (53), Baha_RIP (35), cristor (46), AVLAYANHASAN (51), seyyid_emin (46), beyzanur61 (45), sekkos (42), necla caltekin (72), ekrem1992 (32), MuhammetColak (42)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.60637 saniyede açıldı