0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » MESNEVİ HAKKINDAKİ BİLMEDİKLERİNİZ

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 10 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ebubera su an offline ebubera  
MESNEVİ HAKKINDAKİ BİLMEDİKLERİNİZ

133 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.07.2006
En Son On: 27.08.2013 - 11:53
Cinsiyeti: Erkek 
İran tasavvuf edebiyatının en büyük panteist temsilcisi sayılan [1] Celaleddin Rumî 1207 yılında Belh'de doğmuştur. Babası, Harizm'li Muhammed Bâhauddin Veled'dir. Sufîler ona "Sultanül Ulema" unvanını vermişlerdir. Ailece Konya'ya gelip yerleşmelerinde Alaaddin Keykubat'm davetinin etkin olduğu zannedilmektedir. (1256). [2]

1230'da Babasının ölümü üzerine 9 sene kadar, türbesi Kayserİ'de bulunan Tirmiz'li Seyyid Burhaneddin'le beraber bulunmuştur. Celaleddin, Seyyid Burhaneddin'le tanışıncaya kadar, ilerde "kufuryoklere attığını" söyledeceği zahir ilimlerini (kısır: kabuk ilmini) tahsil etmiştir. Burhaneddin ona, zahirî ilimlerin yanında bâtın ilmini de elde etmesi gerektiğini telkin etmiştir. [3]

Celaleddin üzerinde asıl şiddetli ve sarsıcı tesiri 1244 yılında Konya'ya gelen, Şems-i Tebrîzî adındaki, bir rivayete göre İsmailî bir ailenin çocuğu olan derviş [4] ile tanışması yapmıştır. Celaleddin'le Şems attı ay bir hücrede halvette kalmışlar, [5] ve ona ne olmuşsa bu halvetten sonra olmuştur. Daha önce sema ve raksa rağbet etmeyen Celaleddin, bu halvetten sonra hiç semâ'dan hâli kalmamış [6]

Celaleddin Şems'e, "tasavvufi manada âşık" olmuştur. [7]

1273 Yılında Konya'da ölmüştür. [8]

C. Rumî'nin Kur'anla taban tabana zıt panteist fikirlerinin perde arkasındaki gerçek müessir nedenin, kitabî İlimlerin düşmanı olduğu söylenmiş olan [9] Şems adındaki bu derviş olduğunu anlamak zor değildir. Celaleddin'in kendisine, ne idüğü belirsiz bir aşkla aşık olduğu bu kişi, Celaleddin'e, Adem'den beri Cihan'da "evliya-yı kâmil" bulunduğunu; bunların zahiri ilimler erbabınca bilinemeyeceğini telkin etmiştir. Şems'e göre bu "evliya" makamının üstünde bir de "maşuk" makamı vardır ve kendisi de gizli olan bu makamın temsilcilerinden biridir. [10]

İşte bu mistik hezeyanlarla kurulan, bir anlamda beyni yıkanan Şems'in, varsayımsal makamlarla ona çizdiği tasavvuf! hedeflere kendisini kitleyen Celaleddin'in panteist düşüncelerinin hikayesini anlamak güç olmalıdır.
Şems'in, yanından ayrılıp gitmesiyle adeta çılgına dönen Celaleddin, kendisini sema'a vermiş, Şems için yazdığı şiirlerinin mecmu'una “Divan-ı Şemsül Hakayık" adını vermiştir.

Celaleddin Rumî 25.700 beyitlik [11] Mesnevisini en fazla Hüsameddin çelebi adındaki yakın müridi ve dostunun teşvik etmesiyle yazmıştır. [12] Celaleddin söylemiş, Hüsameddin yazmıştır.

Celaleddin Rumî, şeyhi ve maşuku Şems'in telkinleriyle batini ilim dedikleri sapkınlıklara kendini o kadar kaptırmış ki, tamamen kendi zihninin ürünü olan ve Hüsameddin Çelebt'nin (vahiy katibi demek daha doğru olur herhalde) kaleme aldığı şiirlerini, yani tamamen beşer ürünü olan sözleri, Alemlerin Rabbi Allah'dan inzal olunan Kur'an-ı Kerim'le boy ölçüştürmüştür. Gerçi, değil boy ölçüştürmek, Kur'an'dan yüce sayması da mümkündür, çünkü ilahlık makamına ulaşan bir kişi için bu sıradan bir iştir.

Tasavvuf dîni ulularının kendilerini değil peygamberden, Allah'dan bile yüce

saymaları [13] yadırganacak bir inanış değildir. Dolayısıyla Mesnevi'nin Kur'an'la eşdeğer, hatta ondan da üstün görülmesine şaşmamak gerekir.


Celaleddin Rumi, Mesnevinin Arapça dibacesinde kitabıyla ilgili aynen şunları söylüyor:
"Mesnevi-i Kerîm, salih elçiler (katipler) eliyle yazılmıştır. Ona temiz (mutahhar) olanlardan başkasının el sürmesine mani olurlar. Mesnevi Alemlerin Rabbinden indirilmelidir. Bâtıl onun önünden de, arkasından da yaklaşamaz. Allah onu korur ve gözetir... Mesnevinin başka lâkapları da vardır. O lâkapları Allahu Teala vermiştir. Fakat bu azıyla yetiniyoruz." [14]

Mesnevi sarihlerinden Tahirul Mevlevi, Şeyhi Celaleddin'in bu sözlerinin Vakıa suresi 78 (v.d) ayetleriyle, Abese 12-15. ayetlerine nazîre olduğunu kabul eder. [15]

Tahirul Mevlevi, Mesnevi'yi Kur'an gibi Allah kelamı saymakta pirinden daha pişkindir: Mesnevi için "onun önünden de arkasından da bâtıl yaklaşamaz" ifadesini, Fussilet-42. ayetiyle bağdaştırır. [16]

Mevlevi devamla şöyle der;

"Cânib-i ilahî'den vahy-i münzel olan Kur'an-ı Kerim nasıl avn-i Samedanî'de ise, onun evvelinden de, sonundan da bâtıl zuhuruna imkan ve ihtimal yoksa Mesnevi de öyledir. İlham-ı Rabbani eseridir. Kendisinden sapıklık zuhuruna imkan yoktur. Hatta iptali ve tahrifi de kabü değildir." [17]

Demek ki, Mesnevi'deki bütün sapık hikayeler, örneğin (okuyuculardan özür dileyerek, mecburen atıfta bulunmak zorunda olduğumuz) kabak hikayesi [18] ve bizim aynen iktibas etmeye haya ettiğimiz, homoseksüel ilişkilerin tasvirine ilişkin terbiye dışı, ateist bir insanın bile yazmaktan ar edeceği sözler de -haşa- Allah tarafından nazil olmuştur Celaleddin'e..

Görüldüğü gibi, ayrı bir dinin mensubu olan sûfî ekolü, Kur'an ayetlerini sapık amaçları için kullanmaktan hiç bir çekince duymamışlardır. Bu konuda zerre kadar Allah korkusu taşımamışlardır.

Mesnevi şiirleri Celaleddin Rumi'nin, bilhassa efendisi Şems'in gitmesinden sonra, mahiyetini bilemediğimiz aşkının ızdırabıyla yakıştırdığı sözler olup; sufî tabakasının manevî dedikleri, bize göre gerçeğinden hiç farkı olmayan sekr (sarhoşluk) halinin bir ürünüdür. Sarhoşken sarfedilmiş sözleri, Allah'ın kelamıyla kıyaslamak, putperest insanların bile girişmeyeceği bir haddini bilmezliktir. Biz böyle bir kıyasın, sahibinin, imanla-islamla alakasının bulunmadığının bir deklarasyonu olduğunu kabul ederiz. Çünkü tevhîd, Allah'ın otoritesine hiç bir ortak kabul etmemektir. Celaleddin Rumi kendisini Allah'ın otoritesine ortak görmektedir.
[1] (Köprülü, 217) Fuat KÖPRÜLÜ, Ord. Prof. Dr., Türk Edebiyatında ilk Mutasavvıflar, DlBY. Ank-1991.

[2] (Köprülü, 217).

[3] (H. Ritter, I.A., 54}. H RİTTER, Celaleddin Rumî, islam Ans. (MEB), 3, C.

[4] (Köprülü, 219)

[5] (Köprülü, 221)

[6] (Köprülü, 222),

[7] (H.Ritter, 55).

[8] (Köprülü, 229).

[9] {H. Ritter, 55)

[10] (H. Ritter, 55).

[11] (H. Ritter, 57)

[12] (Köprülü, 226).

[13] (Sultan Veled, Maarif, 20) Sultan VELED, Maarif, MEB Y- İst-1993.

[14] (Mesnevi, 14). Celaleddin RUMl, Mesnevi, M.E.G.S.B. Y. İsi-1988.

[15] (Tahirul Mevlevi, I/36). Celaleddin RUMl, Mesnevi, Tahirul Mevlevi, Tercüme ve. Şerhi, Selam Y, lst-1963

[16] (Mevlevi, 38).

[17] (Mevlevi, 38).

[18] (Mesnevî, 5/111-119) Celaleddin RUMl, Mesnevi, M.E.G.S.B. Y. İsi-1988.
Ekleme Tarihi: 09.03.2008 - 11:42
Bu mesajı bildir   ebubera üyenin diğer mesajları ebubera`in Profili ebubera Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebubera su an offline ebubera  

133 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.07.2006
En Son On: 27.08.2013 - 11:53
Cinsiyeti: Erkek 
mesnevi hakkında fikir sahibi olmanız ve içindeki müstehcen hikayelerden haberdar olmanız mesnevinin nasıl bir kitap olduğu konusnda fikir sahibi omamız için bu hikayeleri buraya alıntı yapmamız gerekti.
Cilt 2 EŞCİNSELLİK (3155.-3160 Beyitler 137-138. Sf)

Oğlanın iriyarı adamdan korkması.adamın ”Korkma çocuğum,ben er değilim” demesi

3155. Bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. Bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı.
Adam dedi ki “ Güzelim, emin ol.. sen benim üstüme bineceksin.
Ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben bir ibneyim. Deveye biner gibi bin üstüme, sür”
İnsanların suretleriyle mânaları da işte böyledir. Dışardan adam görünürler, içerden melûn Şeytan!
Ey Âd gibi ipiri adam, sen rüzgârın tesiriyle dalın vurduğu davula benziyorsun.

3160. Tilki, hava ile dolu tulum gibi bir davul yüzünden avını yele verdi.
Davulda bir can olmadığını, içinin hava dolu olduğunu görünce dedi ki: “ Domuz bile şu bomboş tulumdan yeğ!”
Davul sesinden tilkiler korkar, fakat akıllı kişi onu öyle döver ki deme gitsin!



Cilt 5 OĞLANCI HİKAYESİ ( 2497-2515. Beyitler 205-207.sf)
Bir adam ve birlikte olduğu oğlanla sohbeti...



Bir oğlancı, evine bir oğlan götürdü. Onu baş aşağı edip düzmeye koyuldu.
Bu sırada o mel'un çocuğun belinde bir hançer gördü. Dedi ki: Belindeki ne?
Oğlan, kötü düşünceli biri hakkımda kötü bir düşünceye kapılırsa bununla karnını deşeceğim diye cevap verdi.

2500. Oğlancı, Tanrı'ya hamdolsun dedi, iyi ki ben sana bir hile yapıp kötü bir düşünceye kapılmadım.
Sende adamlık olmadıktan sonra hançerlerin ne faydası var? Yürek olmadıktan sonra bunda ne fayda var ki?
Tutalım Aliden Zülfikar'ı miras aldın, Tanrı aslanındaki kol, sende de varsa göster.
Mesih'ten bir nefes bellediğini farzedelim, İsa'nın dudağı, dişi nerde ki a çirkin adam?
Kazanmak, bir şeyler elde etmek için diyelim ki bir gemi yaptın, Nuh gibi bir gemi kaptanı hani?



Cilt 4 MÜSTEHCEN FIKRA (3545-3550. Beyitler Sf. 283)
Bir Kadın’ın kocasının önünde aşığıyla oynaşmak istemesi



Bir kadın oynaşı ile aptal kocasının gözü önünde sevişip buluşmak istiyordu.

3545. Kocasına a iyi talihli kişi, ağaca çıkıp meyve toplamak istiyorum dedi.
Ağaca çıkınca kocasına baktı ağlamaya başladı.
Dedi ki: A merdut ahlâksız... üstündeki lûti kim?
Karı gibi onun altına yatmışsın... meğerse sen ne ibneymişsin!
Kocası senin başın döndü galiba... çünkü burada benden başka kimse yok dedi.

3550. Kadın o üstüne binen kalpaklı herif kim, söyle hele diye birkaç kere daha sordu, söylendi.
Adam,a kadın ağaçtan in; başın döndü; adam akıllı bunadın sen dedi.
Kadın, ağaçtan indi; kocası ağaca çıktı. Kadın da oynaşını göğsüne çekti.
Kocası bağırdı: A orospu maymun gibi üstüne çıkan o adam kim?
Kadın burada benden başka kimse yok ki dedi... kendine gel, senin başın döndü galiba, saçmalama.

3555. Adam, bu sözü birkaç kere söylediyse de kadın, "Bu armut ağacından olacak!
Ben de armut ağacının üstündeyken öyle şeyler gördüm be hey kaltaban!
Aşağıya inde bak... benden başka kimse yok, bütün bu hayaller armut ağacından!
Şaka ve lâtife bir şey belletmeye yarar... onu ciddi gibi dinle; görünüşte lâtife oluşuna kapılma!
Her ciddi şey, maskaralara göre maskaralık, şakadır... fakat akıllara göre de lâtifeler, ciddidir.



Cilt 4 ALLAH’TAN VAHİY ALIYORUM (1850-1855. Beyitler Sf. 151 (2245. Beyit sf.178 Ayrıca bknz. Sf. 326)


1850. O padişah, Ebulhasan’ın ihsanına, kıskanmasına ait ne gibi huylar söylediyse aynen zuhur etti.
Çünkü onun önünde giden levhimahfuz’dur... neden mahfuzdur o levh? Hatadan!
Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya... Tanrı, doğrusunu daha iyi bilir ya, Tanrı vahyidir!
Sofiler, bunu halktan gizlemek için gönül vahyi demişlerdir.
Sen istersen onu gönül vahyi farzet... Gönül zaten onun nazargâhıdır... Gönül, ona agâh olunca nasıl hata eder?

1855. Ey mümin, sen, Tanrı nuruyla bakar, görürsün... hatadan, yanılmadan eminsin!





cilt 5 CUHA'NIN KADIN KILIĞINA GİRMESİ HİKAYESİ (3325-3330. Beyitler 272-273.sf)
Mesnevi kahramanı Cuha'nın Kadın kılığına girip Hamamda bir kadına cinsel organını elletmesi...


3325.Sözü kuvvetli,cerbezesi yerinde bir vazeden vardı.Mimbere çıkmış vaız ediyordu.Kadın,erkek herkes mimberin dibine toplanmıştı.
Cuha da bir çarşaf giyip yüzünü örttü,kadınlar arasına karıştı.Kimse onu tanımıyordu.
Bir kadın,vaız edene gizlice sordu:Kasıktaki kıllar,namazın bozulmasına sebep olur mu?
Vaiz dedi ki:Uzun olursa namaz mekruh olur.
Ya hamam otuyla,ya ustra ile traş etmen lazım ki namazın tamam olsun,kabul edilsin.

3330.Kadın: Ne kadar uzun olursa namazın kabul olmaz dedi.
Vaız eden dedi ki:Bir arpa boyu uzun olursa traş etmek farzdır.
Cuha,hemen kızkardeş dedi,bak bakalım,benim kasığımın kılı o kadar olmuş mu? Tanrı rızası için elini uzat da bir yokla. Bakalım,mekruh olacak kadar uzamış mı?
Yanındaki kadın,Cuhanın şalvarına el atar atmaz eline aleti geldi.

3335.Derhal şiddetli bir nara attı.Hoca,sözüm gönlüne tesir etti dedi.
Cuha dedi ki:Hayır,gönlüne tesir etmedi,eline tesir etti.A akıllı adam,gönlüne tesir etseydi vay haline!



Cilt 5 BABA İLE KIZI ARASINDA CİNSEL İLİŞKİ ÜZERİNE BİR SOHBET ( 3716-3736.Beyitler 302-304.sf. )


Zengin bir adam vardı. Bu adamın da zühre yanaklı, ay yüzlü, gümüş bedenli bir kızı vardı.
Kız, kendini bildi, babası onu kocaya verdi. Fakat kocası kızın dengi değildi.
Kavun, karpuz oldu, sulandı mı yarmazsan telef olur gider.
Babası da kızın baştan çıkmasından korktu da onun için onu, dengi olmayan birisine verdi.

3720. Kızına dedi ki: Kendini kocandan koru, sakın gebe kalma.
Ne yapayım? Bu yoksula seni vermek zorunda kaldım. Bu adamı garip say, garipte vefa olmaz.
Ansızın her şeyi bırakır, kaçıp gider. Çocuğu, başına dert olur kalır.
Kız dedi ki: Babacığım, dediğini tutarım, öğüdün pek doğru, kabulüm.
Babası, her iki üç günde bir kere kızına aman ha sakın diye öğüt veriyordu.

3725. Derken kız, birdenbire gebe kalıverdi; ikisi de gençti.
Kız, bunu babasından gizledi. Çocuk, karnında beş, yahut altı aylık oldu.
Artık iyiden iyiye belli oldu. Babası dedi ki: Bu ne? Ben sana ondan kendini koru demedim mi?
Öğütlerim, yelmiydi ki hiç sana tesir etmedi?
Kız, baba dedi, nasıl tahammül edeyim? Erkekle kadın, şüphe yok ki ateşle pamuk.

3730. Pamuk, ateşten nasıl çekinebilir? Yahut da ateş nasıl olur da pamuğu yakmaz, çekinir?
Babası dedi ki: A kızım, ben sana onun yanına gitme demedim. Yalnız menisinden kendini koru dedim.
Tam zevk anında onun beli gelirken kendini çekmeliydin.
Kız, peki, beli ne vakit gelecek, ben ne bileyim? Bu, pek gizli bir şey, anlaşılmaz ki dedi.
Babası, gözleri süzüldü mü anla ki beli geliyor deyince,

3735. Kız dedi: Onun gözü süzülünceye kadar benim bu iki gözüm de kör oluyor a baba!
Her bayağı akıl, hırs ve öfke zamanı, yerinde durmaz ki!
Ekleme Tarihi: 09.03.2008 - 11:44
Bu mesajı bildir   ebubera üyenin diğer mesajları ebubera`in Profili ebubera Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebubera su an offline ebubera  

133 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.07.2006
En Son On: 27.08.2013 - 11:53
Cinsiyeti: Erkek 
Cilt 5 KABAK HİKAYESİ (1335-1420. Beyitler 112-118.sf)
Bir Hanımefendi,Bir Hizmetçi ve Bir Eşek...İhtirasın acı sonuçları...


Bir halayık (hizmetci) şehvetin çokluğundan, hırsının fazlalığından bir eşeği kendisine alıştırmıştı.
O eşek, kendisine yakınlaşmayı adet edinmiş, insana yakın olmayı öğrenmişti.

1335. O hilebaz halayığın bir kabağı vardı. Eşek kendisine ölçülü yaklaşsın diye kabağı, eşeğin aletine takardı.
Yakınlaşma zamanında aletin yarısı girsin diye bu işi yapmaktaydı.
Çünkü, eşeğin aleti tamamı ile girse rahmi de parçalanırdı, damarları da.
Eşek boyuna zayıflayıp durmaktaydı. Eşeğin sahibi olan kadın da neden bu eşek böyle zayıflıyor, neden böyle kıl gibi inceliyor deyip dururdu. Fakat işin ne olduğunu anlamakta acizdi.
Nalbantlara illeti nedir, neden zayıflamakta diye gösterdiyse de,

1340. Onda hiçbir illet görünmedi, kimse bunun iç yüzünü haber veremedi.
Kadın bu işin aslını adamakıllı araştırmaya başladı. Her an eşeğin haline dikkat etmekte, neden böyle zayıfladığını bulmaya çalışmaktaydı.
İnsanın adamakıllı çalışmaya kul olması gerekir. Çünkü her şeyi iyice arayan nihayet bulur.
Eşeğin haline dikkat edip dururken bir de ne görsün? O halayık eşeğin altına yatmıyor mu?
Bunu kapının yarığından gördü bu hale pek şaştı.

1345. Eşek, erkekler kadınlara nasıl yakınlaşırsa aynen onun gibi halayığa yakınlaşmış, işini becermekteydi.
Kadın hasede düştü. Dedi ki, bu eşek, benim eşeğim, nasıl olur bu iş? Bu işin bana olması lazım ben işe daha ehlim.
Eşek işi öğrenmiş, alışmış. Adeta sofra yayılmış, mum da yanmış.
Görmemezlikten gelip ahırın kapısını vurdu. A kız ne vakte dek ahırı süpürüp duracaksın? dedi.
Bu sözü işi gizlemek için söylüyor, ben geldim kapıyı aç diyordu.

1350. Sustu, halayığa hiçbir şey söylemedi. Bu işe tamah ettiği için işi gizledi. Halayık bütün fesat aletlerini gizleyip kapıyı açtı.
Yüzünü ekşitip gözlerini yaşartarak dudaklarını oynatmaya başladı, güya oruçluyum demek istiyordu.
Eline sapı yıpranmış bir süpürge aldı, develerin yatması için ahırı süpürüyor göründü.
Elinde süpürge kapıyı açınca kadın, dudak altından seni usta seni, dedi.

1355. Yüzünü ekşittin, eline süpürgeyi aldın, iyi. Fakat yemeden içmeden kesilmiş eşeğin hali ne?
İşi yarıda kalmış, öfkeli, aleti oynayıp durmada. Gözleri kapıda seni beklemede.
Bunu dudağı altından söyledi, halayıktan gizledi. Onu suçsuz gibi ululayıp,
Dedi ki: Tez çarşafını başına al. Filan eve git benden selam söyle.
Şunu söyle, böyle yap, şöyle et. Neyse ben kadınların masallarını kısa kesiyorum.

1360. Maksat neyse sen onun hülasasını al. O işi görmezlikten gelen kadın onu yola vurunca,
Zaten şehvetten sarhoş olmuştu, hemen kapıyı kapadı, oh dedi.
Yalnız kaldım, bağıra, bağıra şükredeyim. Artık erkeklerin gah tam, gah yarım yamalak yakınlaşmasından kurtuldum.
Kadının keçileri, sanki bini bulmuştu, öyle neşelendi. Eşeğin şehvet ateşiyle kararsız bir hale düştü.
Hatta ne keçisi? O yakınlaşma kadını keçi haline getirdi. Ahmağı keçi haline getirmeye, hor hakir bir hale sokmaya şaşılmaz ki!

1365. Şehvet isteği, gönlü sağır ve kör yaptı mı eşeği bile Yusuf gibi nurdan meydana gelmiş bir ateş parçası gösterir.
Nice ateşten sarhoş olmuşlar vardır ki ateş ararlar, kendilerini de mutlak nur sanırlar.
Yalnız Tanrı kulu böyle değildir. yahut da Tanrı birisini çeker çevirir de yola getirir, yaprağı döndürür bu da başka!
Böyle olan o ateş hayali bilir, o hayalin yolda eğreti olduğunu anlar.
Hırs çirkinleri güzel gösterir. Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.

1370. Şehvet yüz binlerce iyi adı kötüye çıkarmıştır. Yüz binlerce akıllı, fikirli adamı şaşkın bir hale getirmiştir.
Bir eşeği bile Mısır Yusuf’u gibi güzel gösterdikten sonra o çıfıt, bir Yusuf’u nasıl gösterir?
Pisliği afsunu ile sana bal göstermede, iş inada bindi mi balı nasıl gösterir? Bir düşün artık.
Şehvet yemeden olur, az ye. Yahut bir kadın nikahla da kötülükten kaç.
Yedin içtin mi şehvet, seni harama çeker. Ele gireni elbet harcetmek gerektir.

1375. Şu halde nikah Lâhavle okumaya benzer. Oku, yani bir kadın nikahla da şehvet, seni belaya düşürmesin.
Madem ki, yemeye içmeye hırsın var, çabuk bir kadın al evlen. Yoksa bil ki kedi gelir yağlı kuyruğu kapar.
Sıçrayan eşeğin sırtına taş yükü vur, o kaçmadan, sıçramadan önce sırtına yükü yükle.
Ateşin ne yaptığını bilmezsin, savul oradan. Bu çeşit bilginle ateşin çevresinde dönüp dolaşma.
Ateşe çömleği koyup çorba pişirmeyi bilmiyorsan bil ki ne çömlek kalır, ne çorba.

1380. Su hazır olmalı, ahçılığı da bilmelisin ki o tenceredeki çorba, dökülmeden, bozulmadan pişsin.
Demircilik sanatını bilmiyorsan demirci ocağından geçerken sakalını bıyığını yakarsın.
Kadın kapıyı kapadı, sevine, sevine eşeği kendisine çekti, cezasını da tattı ya! Eşeği çeke, çeke ahırın ortasına getirdi. O erkek eşeğin altına yattı.
O kahpe de muradına ermek üzere halayığın yattığını gördüğü sekiye yatmıştı.

1385. Eşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı. Eşeğin aletinden kadının içine bir ateştir düştü.
Alışmış eşek kadına abandı, aletini ta hayalarına kadar sokar sokmaz kadın da geberdi.
Eşeğin aletinin hızından ciğeri parçalandı, damarları koptu birbirinden ayrıldı. Soluk bile alamadan derhal can verdi. Seki bir yana düştü o bir yana.
Ahırın içi kanla doldu, kadın baş aşağı yıkıldı, öldü. Kötü bir ölüm, kadının canını aldı.

1390. Kötü ölüm, yüzlerce rezillikle gelip çattı babacığım. Sen hiç eşeğin aletinden şehit olmuş insan gördün mü?
Kuran’dan rezillikle azap edilmeyi duy da böyle kepazelikle can verme.
Bil ki bu hayvan nefis bir erkek eşektir. Onun altına düşmekse ondan daha kötü ve ayıp bir şeydir.
Nefis yolunda benlikle ölürsen bil ki hakikatte sen de o kadın gibisin.
Tanrı, nefsimize eşek sureti vermiştir. Çünkü suretler, huylara uygundur.
Ekleme Tarihi: 09.03.2008 - 11:45
Bu mesajı bildir   ebubera üyenin diğer mesajları ebubera`in Profili ebubera Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebubera su an offline ebubera  

133 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.07.2006
En Son On: 27.08.2013 - 11:53
Cinsiyeti: Erkek 
Cilt 5 BİR SULTANIN BİR CARİYEYE DÜŞKÜNLÜĞÜ CARİYENİN YOLDA KÖLEYLE EVDE SULTANLA MACERALARI... ( 3831-4025.Beyitler 312-326.sf)
Bir kovucu, Mısır halifesine, Musul padişahının: huri gibi bir cariyesi olduğunu söyleyip dedi ki:
Onun bir cariyesi var ki âlemde onun gibi güzel yok.
Güzelliğinin haddi yok, söze sığmaz, anlatılmaz ki. işte resmi, şu kâğıtta, bir bak!
O ulu halife, kâğıttaki resmi görünce hayran oldu, elindeki kadeh düştü.

3835. Derhal Musul'a büyük bir orduyla bir er gönderdi.
Eğer o ay parçasını sana teslim etmezse orasını tamamiyle yak yık.
Verirse bir şey yapma, bırak, yalnız o ay parçasını getir de yeryüzündeyken ayı kucaklayayım dedi.
Er, binlerce Rüstem'le, davul ve bayraklarla yola düştü, Musul'a yollandı.
Sayısız asker, şehri mahvetmek üzere tarlama çevresine üşüşen çekirgeler gibi oraya üşüştüler.

3840. Savaş için her yana Kafdağı gibi mancınıklar kurdurdu.
Oklar yağmur gibi yağmada, mancınıklarla atılan taşlar gök gürler gibi gürlemeye, kılıçlar şimşek gibi çakmaya başlamıştı.
Savaş, tam bir hafta sürdü, kanlar döküldü. Taştan yapılma kale mum gibi eridi, yerle yeksan oldu.
Musul padişahı, bu korkunç savaşı görünce içeriden bir elçi göndererek,
Müslümanların kanını dökmekten maksadın ne? Bu şiddetli savaşta ölüp gidiyorlar. Meramın nedir?

3845. Maksadın, Musul şehrini almaksa böyle kan dökmeden de olur bu iş.
Ben şehirden çıkayım gel, sen gir. Tek mazlumların kanı, seni tutmasın.
Yok, muradın mal, altın ve mücevherse bunu, bu şehirden almak, zaten kolay bir şey dedi.

Elçi, o erin huzuruna gelince er, cariyenin resmîni verdi.
Bu kâğıda bak dedi, bunu istiyorum. Derhal teslim etsin, yoksa ben üstünüm.

3850. Elçi gelip maksadı söyleyince o erkek padişah dedi ki: Bu suret eksik olsun, tez götür.
Ben, iman ahdında puta tapanlardan değilim. Putun, puta tapanda olması daha doğru.
Elçi, kızı getirince o yiğit er, derhal âşık oldu.
Aşk bir denizdir, gökyüzü, bu denizde bir köpük. Aşk, Yusuf'un havasına kapılan Zeliha gibi insanı hayran eder.
Gönüllerin dönüşünü aşktan bil. Aşk olmasaydı dünya, donar kalırdı.

3860. O yiğit er de kuyuyu yol sanmış, çorak yerden hoşlanmış, oraya tohum ekmeye kalkışmıştı.
O yatıp uyuyan, rüyada bir hayal görür, onunla buluşur, düşü azar.
Uyanıp kendine gelince görür ki o oyunbazlık, uyanıkken olmamış.
Vah der, beyhude yere erlik suyumu zayi ettim, o işveli hayalin işvesine kapıldım.
O yiğit er de beden yiğidiydi, asıl erliği yoktu. O yüzden erlik tohumunu öyle bir kuma saçtı gitti.

3865. Aşk bineği, yüzlerce gemi atmış, ölümden bile korkmam diye nara atmaktaydı.
Aşk ve sevdada Halifeden pervam bile yok. Varlığımla ölümüm birdir bence diyordu.
Fakat böyle ateşli ateşli ekmeye kalkışma. Bir iş eriyle danış.
Fakat meşveret nerde, akıl nerde? Hırs seli, adama yıkık yerleri kazdırır, tırnaklarını uzatır.
Bir güzele âşık olanın önünde de sed vardır, ardında da. öyle adam, artık önünü, ardını az görür.

3875. O yiğit er de Musul'dan döndü, yola düştü. Yolda bir ormana, bir yeşilliğe geldi.
Aşk ateşi, öyle bir parlamıştı ki yerle göğü fark etmiyordu.
Çadır içinde o ay parçasına kasdetti. Akıl nerde, Halifeden korkma nerde?
Şehvet, bu ovada davul dövdü mü akıl dediğin ne oluyor ki a turpoğlu turp:
Yüzlerce halife, o anda o erin ateşli gözüne bir sinekten aşağı görünür.

3880. O kadına tapan er şalvarını çıkarıp cariyenin ayak ucuna oturdu.
Aleti, dosdoğru gideceği yere giderken orduda bir gürültü, bir kızılca kıyamettir koptu.
Er sıçradı, götü başı açık bir halde ateş gibi Zülfikar elinde dışarı çıktı.
Birde ne görsün, ormandan kara bir erkek aslan, kendisini ordunun içine kapmış koyvermiş.
Atlar, ürküp köpürmüşler, her çadır ve ahır yeri yıkılmış, herkes birbirine girmiş.
3885. Erkek aslan, ormanın gizli bir yerinden fırlamış, havaya deniz dalgası gibi tam yirmi arşın sıçramıştı.
Er, pek yiğitti, aldırış bile etmeden sarhoş bir erkek aslan gibi aslanın önünü kesti.
Kılıçla bir vurdu, başını ikiye böldü. Derhal o ay yüzlü dilberin bulunduğu çadıra koştu.
O hurinin yanına gelince aleti hâlâ dimdikti.
öyle bir aslanla savaştı da erliği, yine sönmedi, hâlâ ayaktaydı.

3890. O tatlı ve ay yüzlü güzel, onun erliğine şaşıp kaldı.
istekle ona kendisini teslim etti. O anda o iki can, birleştiler..
Bu iki canın birbirleriyle birleşmesi yüzünden gayıptan bir başka can gelir erişir.
Kadının rahminde meniyi kabule mâni bir şey yoksa bu can, doğuş yoliyle gelir, yüz gösterir.
Her nerde iki adam, sevgiyle, yahut kinle birleşseler, bir üçüncü can, mutlaka doğar.

3900. Kadının canı da kıyamet gününü bekler, erkeğin canı da. Bu âlemde emeklemen nedir ki? Daha çabuk adım at.
O er, o yalancı sabah yüzünden yolunu kaybetti de sinek gibi ayran kabına. düştü işte.
Birkaç gün murat alıp murat verdiler. Fakat sonra o büyük suçtan pişman oldu.
Ey güneş yüzlü, bu işe dair Halifeye bir şey söyleme diye cariyeye yemin verdi.
Halife cariyeyi görünce sarhoş oldu, onun tası da damdan düştü.

3905. Onu, övdüklerinin yüz misli güzel buldu. Hiç görme, işitmeye benzer mi?
Övme, akıl kulağı için bir tasvirdir. Fakat suret, bil ki gözün harcıdır, kulağın değil.
Birisi, bilir bir adama sordu: A sözü güzel er, hak nedir, bâtıl ne?
O er, adamın kulağını tutup bu bâtıldır dedi, gözse haktır onun her şeye yakîni vardır.

3925. O ahmak Halife de bir zaman o güzel cariyeye kapıldı, onunla gönül eğledi işte.
Tut ki bütün doğuyu, batıyı zaptettin, her tarafın saltanatına sahip oldun. Mademki bu saltanat, kalmayacak, sen onu bir şimşek farzet, çaktı, söndü.
Ebedî kalmayacak mülkü, gönül, bir rüya bil!
Cellat gibi boğazına yapışan debdebeyi, şan ve şöhreti ne yapacaksın ki?
Bil ki bu âlemde de bir emniyet bucağı vardır. Yalnız münafıkın sözünü az duy, çünkü o söz, zaten söz değildir.

Halife buluşmayı diledi, bu maksatla o cariyenin yanına gitti.
Onu andı, aletini kaldırdı. O cana canlar katan, o sevgisini gittikçe artıran güzelle buluşmaya niyetlendi.
Kadının ayakları arasına oturdu. Oturdu ama takdir, zevkinin yolunu bağladı.

3945. Farenin catırdısı kulağına değdi. Aleti indi, uyudu, şehveti tamamiyle kaçtı.
Bu ıslık, yılan ıslığı olmasın, çünkü hasır kuvvetle oynamakta dedi.

Cariyeciğin, Halifenin şehvetinin zayıflığını görüp o beyin kuvvetini hatırına getirerek gülmeye başlaması ve Halifenin bu gülüşten bir şey anlaması

Cariye, Halifenin gevşekliğini görünce kahkahalarla gülmtğe başladı.
O erin, aslanı öldürüp geldiği halde hâlâ aletinin inmediğini hatırladı.
Kahkahası arttıkça arttı, uzadıkça uzadı. Kendini tutmaya çalışıyordu ama bir türlü dudaklarını kapatamıyordu ki.

3950. Esrara alışık olanlar gibi boyuna gülüyordu. Kahkaha, kârına da üstün gelmişti, ziyanına da.
Ne düşündü, aklına ne getirdiyse fayda vermedi; aklına getirdiği şeyler de gülmesini artırıyordu. Sanki bir selin bendi, birden yıkılmıştı.
Ağlayış, gülüş gönlün gamı, neşesi.. BU ki her birinin ayn bir madeni vardır.
Her birinin bir ayn mahzeni vardır ve o mahzenin anahtarı, kapalı kapılan açan Tanrı'nın elindedir.
Bir türlü gülmesi dinmiyordu. Nihayet Halife alındı, huysuzlandı.

3955. Hemencecik kılıcını kınından sıyırdı. Habis dedi, neden gülüyorsun? Söyle.
Bu gülüşten gönlüme bir şüphe düştü. Hileye kalkışma, doğru söyle.
Yalanla beni kandırmaya kalkışırsan, yahut boş bir bahane icat edersen,
Ben bunu anlarım, gönlümde bunu anlıyan bir nur vardır. Doğruyu söylemek gerek vesselam.'
Bil ki padişahların gönüllerinde ulu bir ay vardır. Bazı bazı gaflet yüzünden bulut altına girer ama ehemmiyeti yok.

3965. Cariye âciz kalınca ahvali anlattı. O yüz Zâl'e bedel olan Rüstem'in erliğini söyledi.
Yoldaki gerdeği, o sırada vukua gelen halleri bîr bir nakletti.
Erin kılıcını çekip gidişini, aslanı öldürdükten sonra gelişini, aletinin hâlâ gergedan boynuzu gibi ayakta olduğunu söyledi.
Ondan sonra namuslu Halifenin gevşekliğini ve farenin bir çıtırtısından aletinin söndüğünü görünce dayanamayıp güldüğünü bildirdi.
Tanrı sırları meydana çıkarır. Mademki sonunda bitecek, kötü tohum ekme.

Padişahın, işi anlayınca o hıyaneti örtüp affetmeyi ve kendisinin, Musul padişahına zulmettiği için "Kim kötülük ederse kendine eder" ve "Şüphe yok, rabbin gözetleme yerindedir, seni görür" âyetleri mucibince bu kötülüğe uğradığını anlayıp intikam almaya kalkışırsa, bu zulüm ve tamahın cezasını çektiği gibi o intikamın cezasına da uğrayacağını kestirerek cariyeyi o beye vermeyi kurması

3995. Padişah, kendi kendisine suçunu, kabahatini, kızı ele geçirmek için ettiği ısrarı anıp tövbe etti, Tanrı'dan yarlıganmak diledi.
Dedi ki: Başkalarına yaptığım şeyler, ceza haline geldi, bana gelip çattı.
Mevkiime güvenip başkalarının eşine kasdettim. Bu kasıt, bana döndü, kuyuya düştüm.
Başkasının kapısını dövdüm, o da tuttu, benim kapımı dövdü.
Kim, başkalarının karısına kötülük ederse bil ki kendi karısına pezevenklik eder.

4010. Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik, bir hatada bulunduk. Ey merhameti büyük Tanrı, bize acı!
Ben onu affettim, sen de yeni suçumu da affet, eski suçlarımı da.
Sonra cariyeye sakın dedi, bu senden duyduğum sözü kimseye söyleme.
Seni, beyinle evlendireceğim. Tanrı hakkı için sakın bu hikâyeyi bir daha anma.
Anma da o, benden utanmasın. Çünkü o, bir kötülükte bulundu ama yüz binlerce de iyilik etti.

4015. Ben, onu defalarca sınadım, ona, senden de güzel kadınları emniyet ettim.
Hiç dokunmadı. Bu olan şey, benim yaptığımın cezası.
Bundan sonra o beyi huzuruna çağırdı. Âlemi: kahretmeyi düşünen hışmını yendi.
Ona kabul edilecek bir bahane buldu. Dedi ki: Ben bu cariyeden soğudum.
Sebebi de şu: Çocuğumun anası, bu cariyeyi kıskanmada, âdeta bir tencere gibi kaynayıp durmada, yüzlerce sıkıntılara uğradı.

4020. Oğlumun anasıdır, onun nice hakları vardır. Böylece cevir ve cefalara lâyık değildir o.
Kıskançlığa başladı, kanlar yutmada. Bu cariye yüzünden pek şiddetli acılara düştü.
Hâsılı bu cariyeyi birine vereceğim. Buna karar verdikten sonra azizim efendim, senden daha iyisini bulacak değilim ya.
Sen onun için canınla oynadın. Artık onu senden başkasına vermek doğru değil.
Onu, o beye nikahlayıp verdi, öfkesini, hırsını kırdı geçirdi.
Ekleme Tarihi: 09.03.2008 - 11:46
Bu mesajı bildir   ebubera üyenin diğer mesajları ebubera`in Profili ebubera Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 10:25
Cinsiyeti: Erkek 

s.a kardeş sen ne yapmaya çalışıyorsun ALLAH aşkına yahu
anlayalım ya....Senin bu yazdıklarını çoğumuz algılayamayız sen okumuşsun ama bize zorla bunları emboze etme ALLAH aşkına ya...Senin kafan karışmış anlaşılan...Bunu buraya yazacağına başka konuda bizleri aydınlatsan daha iyi olmazmı...msesela kaçımız kaç kişi biliyor namazda tadili erkanı ....

düsün

kaç kişi biliyor namazın rükünlerini..1 rekat namazda kaç farz.vacip.sünnet .müstehap var..çoğumuz bilmez

düsün

benden sana tavsiye burası bir

gül

bahçesi malumunuzda bilir böyle kafayı zihnimizi bulandıracak konular bence ALLAH rızası için açma derim vebal alırsın bu yazıları okuyan biçareler ne ler düşünür ...Evliyaullah hakkında .....zaten bilidiklerimizin yarısını unuturuz günah kasvesinden azda olsa burada hepimiz bir şeyler öğrenmeye dinlemeye çalışıyoruz ..selamtle...


Ekleme Tarihi: 09.03.2008 - 12:53
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
MELIKSAH04** su an offline MELIKSAH04**  

328 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.06.2007
En Son On: 06.08.2009 - 15:05
Cinsiyeti: ----- 
ebubera kardeş açtığınız bu konuyu çok talihsiz buluyorum hiç hoş değil... dünya zaten çirkinliklerle dolu biz burda güzel ve faydalı konuları paylaşıyoruz MAKSAT KELAM OLSUN kardeşime sonuna kadar katılıyorum hatta moderatörlerden bir incelik gösterip lütfen bu konuyu kaldırmalarını istiyorum eminim kötü bir niyetiniz yoktur ama hakkınızı helal edin bu konu beni oldukça rahatsız ettiüzüntülü üzüntülü üzüntülü
Ekleme Tarihi: 09.03.2008 - 16:16
Bu mesajı bildir   MELIKSAH04** üyenin diğer mesajları MELIKSAH04**`in Profili MELIKSAH04** Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebubera su an offline ebubera  

133 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.07.2006
En Son On: 27.08.2013 - 11:53
Cinsiyeti: Erkek 
bunları buraya yazmak elbette istemzdim ama herkes bir mesnevidir tutturmuş gidiyor lakin içindekilerden habersizler birşeyi savunuyorkende bir şeye karşı çıkıyorkende bu konu hakkında bilgi sahibi olmalıyız.
maksat kelam olsun kardeşim benim kafam hiç karışık değil elhamdulillah ama göreüyorumki senin kafan karışmış burada yazılanlardan ötürü belkide mesneviyi böyle bilmiyordun.
yine evliya tabirinin kimler hakkında kullandığımıza dikkat edelim inşaallah kuran yunus suresinde velinin tanımını yapar.
mesvevideki bu hikayeler olsa olsa fısktır.lakin bu ifadeler küfürdürCelaleddin Rumi, Mesnevinin Arapça dibacesinde kitabıyla ilgili aynen şunları söylüyor:
"Mesnevi-i Kerîm, salih elçiler (katipler) eliyle yazılmıştır. Ona temiz (mutahhar) olanlardan başkasının el sürmesine mani olurlar. Mesnevi Alemlerin Rabbinden indirilmelidir. Bâtıl onun önünden de, arkasından da yaklaşamaz. Allah onu korur ve gözetir... Mesnevinin başka lâkapları da vardır. O lâkapları Allahu Teala vermiştir. Fakat bu azıyla yetiniyoruz."
Ekleme Tarihi: 10.03.2008 - 11:31
Bu mesajı bildir   ebubera üyenin diğer mesajları ebubera`in Profili ebubera Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
farandag su an offline farandag  

251 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2007
En Son On: 17.06.2008 - 14:57
Cinsiyeti: Erkek 
ebuberra kardes cok yazılarında olumlu fıkırlerınden dolayı senı tebrıkle bırlıkte destekledık lakın ıkı yanlısın var su anda bu konu kısa zaman oncede bu sekılde burda verıldı hatta daha agır ıfadelerle gecmısıne bakarsanız gorursunuz ha dıyeceksınız bu mesnevı hakkında yazılanlar gerceklerı yasanmısları yazılmısları degıstırecekmı...
kesınlıkle hayır mesnevı okuyup okumadıgınızı bılmıyorum ama emınımkı okumadıgınız ve sadece buraları bır yerden duydunuz dehsete kapıldınız ve buraya eklemeye karar verdınız....
ancak sunu unutmayalım mevlana gıbı ınsanları boyle bır anda karalayıp yaptıkları hızmetlerı gormemezlıkten gelmek ve bakmakla gormek okumakla anlamak arasındakı farklarıda goz onunde bulundurmak lazım...

mesnevıde olayların anlatıs seklı o gunku yasanmıs seylerın anlatımları ıle dıryanı ogut verırken hıkayede sansur uygulamaıslıgı farklılık ıcerır belkı....ama benım ılmım nekı onları tartısıp onları elestırebıleyım ben dogru olduguna ınandıgım seylerı aklımın yettıgınce ınanmaya bedenım gucu yettıgı ve vesveseye dusmemeye calısarak ıbadet edebılmeye calısıyorum mesnevının yazdıgı her kıssayı hayatıma uygulayacak hayatımla kıyaslayacak degılım....

yanı aslında kusur ve yaramazlık aramak ıstersen ve gormek ıstersen mesnevıde de bulursun rıdale nurdada dıgerlerınde de sana mevlanada sapık gelır kurt saıt de...

bızım ınancımıza gore yanlıssız sapmayan tek kıtap kurandır ,gercı bazı alım olduklarını soyleyenler kafırlele bır olup onuda degıstırmek ıstıyorlar ya....
senın gıbı guzel eklemelerı olanlar boyle gereksız seyler eklerse bazı sapık yazılar ıcıerenlere laf soylemek abes kacar


DAHA VERIMLI YAZILAR VE EKLEMELERINLE GORMEK DILEGIYLE EBUBERRA

SELAM VE DUA ILE
Ekleme Tarihi: 10.03.2008 - 12:31
Bu mesajı bildir   farandag üyenin diğer mesajları farandag`in Profili farandag Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebubera su an offline ebubera  

133 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.07.2006
En Son On: 27.08.2013 - 11:53
Cinsiyeti: Erkek 
kardeşim konuya yaklaşımın için ve itidalli olduğun için teşekkürler . rabbim bizi doğruya iletsin.
şuvarki mesneviyi baştan sona okummakla birlikte okudum ve hatta buraya aktardığım yazıları son zamanlarda yeni şafakın vermiş olduğu mesnevi baskısında bile var.açıp bakabilirisn
sonra sevgili kardeşim kendilerine belli bir yafta yapıştırılmış yada insanlar nazarında evliya diye adlandırılan kişilerin yapmış oldujkları hataları ve kuran ile sünnet ile bağdaşmayan sözlerini ve anlatımlarını bile benim ilmim neki ben ne diyebilirimki diye karşılayamyız. rabbim bize bir akıl vermiş ve kuranı indirmiş . ki furkan olan kuran ile hak ile batılı ayırd edebilelim. kim veli kim değil bilelim. ne doğru ne yanlış anlayalım.
yine bir ksısm insanlarda o müstehcen hikayeleri yazışının sebebi olarak o dönemim şartlarını ve o dönemdeki insanlrın böyle olduğu safsatasını ortaya atar. onlarada denirki bizim kendisine iman etmekle mükellef olduğumuz lut peygamberimiz var o bu tarz insanlara nasıl tebliğ etmiş. bizler celaleddin rumiye değil lut a.s a iman etmekle emrolunduk.bizler mesneviye değil kurana iman etmekle emrolunduk. dediğim gibi bu hikayeler olsa olsa fısktır rabbimin affetmesi umulur. lakin mesnevi için kendi yazmış olduğu bir kitap için Mesnevi-i Kerîm, salih elçiler (katipler) eliyle yazılmıştır. Ona temiz (mutahhar) olanlardan başkasının el sürmesine mani olurlar. Mesnevi Alemlerin Rabbinden indirilmelidir. Bâtıl onun önünden de, arkasından da yaklaşamaz. Allah onu korur ve gözetir... Mesnevinin başka lâkapları da vardır. O lâkapları Allahu Teala vermiştir. Fakat bu azıyla yetiniyoruz bu gbi tabirler kullanarak kuranın vasıflarını kendi eliyle yazmış olduğu bir kitaba verirse biz burada dur deriz ve bu sapkınlığı insanlara anlatırız. yukardaki sözleri diyen kim olursa olsun kurana göre veli değil ancak aduvullah tır
Ekleme Tarihi: 14.03.2008 - 13:32
Bu mesajı bildir   ebubera üyenin diğer mesajları ebubera`in Profili ebubera Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
farandag su an offline farandag  

251 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.05.2007
En Son On: 17.06.2008 - 14:57
Cinsiyeti: Erkek 
ya kardesım surda eklemelerını okudugum bır nkackısıden bırısın yanı guvenerek okudugum hak verdıgım yanlısını soyledıgım,,
mutlaka kı ALLAH c.c. daha ıyı bılır, mevlananın yazmıs oldugu kıtabta kı o cumlelerı kendının mı yoksa kıtabın cogaltılırken bılerek ve ısteyerek ıslama zarar vermek ısteyenler tarafından mı yazıldı,yoksa ALLAH C.C bu sahsın yapmıs oldugu ıbadetlerde gosterıs gordugu ıcın ıbret manasında mı eklemesını nasıp ettı bunu bılmek bu devırde bu ılımle bızlerı asıyor ılk yazıda da dedıgım gıbı onumuzde kuran gıbı bır deger varken baska yerden dogruları almaya calısmak yanılgıdır,mesnevıyı okudum ne anladın dıye sorarsam rabbımın bana nasıp ettıgı ordakı aldıgım ılım sadece bır ıkı kısasla olayları daha farklı bakmak,baskaları bundan daha cok ıstıfade ederler hatta baskaları bunu sapkınlık ıcın kullanır..sız okuduktan sonra ne aldınız ona bakın ıslamla kuranla bagdasıyormu bagdasmıyormu,unutmayın ınsanar oyle yaratıklarkı kendını bu devırde peyganberım dıyenın pesıne gıder seytanım dıyenlerın pesıne gıder hatta hasa ben tanrıyım dıyenın bıle pesıne gıden bınlerce ınsan var.....

ya yanı demek ıstemem suku kımsenın oyle mevlaya taptıgı felan yok ıslamı anlatıs tarzı ıkı ımam arasında bıle degısırken uslubda kı farklılık onemlı degıl ama kıtabına vermıs oldugu ısım gercekten dusundurucu ben kesın bılmemekle bununda ıslam dusmanlarının ondan sonra ekledıgını dusunmek ve ıslama bu kadar ıhızmetı gecmıs bır ınsanın kotu oldugunu dusunmek ıstemıyor ve ALLAH C.C. ONUN HAKKINDA EN DOGRUSUNU BILIR DIYORUM SELAM VE DUA ILE

DAHA GUZEL KONULARDAKI EKLEMELERI OKUMAK DILEGIYLE SELAMETLE
,
Ekleme Tarihi: 14.03.2008 - 13:59
Bu mesajı bildir   farandag üyenin diğer mesajları farandag`in Profili farandag Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1312 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.64774 saniyede açıldı