0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Gurbet Hakkinda güzel bir yazi!!!

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ônder23 su an offline Ônder23  
Gurbet Hakkinda güzel bir yazi!!!

569 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 27.10.2006
En Son On: 17.11.2016 - 13:20
Cinsiyeti: Erkek 
Arkadaslar ben bu yaziyi okudum cok hosuma gitti ve sizinle paylasmak istedim.Umarim sizlerde begenirsiniz.

Sözün Bittiği Yer...Gurbet

Bir kaç gün önce Time Dergisi’inin seçtiği 2006 yılının en iyi fotoğraflarını yayınladı uzaklar.com. Orada bir fotoğraf, gurbette ve uzaklarda olmanın bütün insanlık durumlarını çağrıştırdı bana.
Irak’ta, Mukteda El Sadr’a bağlı direnişçileri ararken muhtemelen kapısını tekmeyle açtığı ama kimseyi bulamadığı bir evde dinlenen Amerikan askerinin fotoğrafıydı bu. Duvarda El Sadr’a ait bir resim.

Asker; kırmızı renkli koltuğun kenarında, pencereden yüzüne vuran yabancı diyar güneşinin ışığına bakarken, ne işim var benim buralarda’ oturuşuyla oturuyor. Ve büyük olasılıkla Demokratlara oy vermiş bir babası var.

O da gurbette ben de gurbetteyim, fakat niyeyse bu Amerikan askeriyle empati kurmakta bir hayli zorlandım. Ve anladım ki empati denen nane, her durumda başvurulabilen eğlenceli/kullanışlı birşey değilmiş.(Viyana yakınlarında biryerde bağdaç kurmuş, eli kulağında bozlak söyleyen bir yeniçeriyle empati kurmamın daha kolay olduğunu düşündüğümü de kim söyledi?)

Bugün bu fotoğraftan yola çıkarak sıla-gurbet ve savaş-barış sarkacında gidip gelen bir yazı amaçlamaktayım. İlerleyen satırlarda konuda bir yalpalama ya da bir savrulma sezerseniz, bilin ki gurbetin yan etkisindendir...

Teknolojide ve özellikle internetteki baş döndürücü ilerlemeler, edebiyatımızın ve kültürümüzün en önemli (b)esin kaynağı olan “sıla” ve “gurbet” konseptini baştan ayağa değiştirmiştir. Tıpkı ‘savaş’ ve ‘barış’ kavramlarını alt üst ettiği gibi. Tıpkı geleneksel kompozisyon yazımındaki giriş, gelişme ve sonuç ilişki ve hiyerarşisini yer ile yeksan ettiği gibi.

Dostlarınızın sesine ve görüntüsüne dokunacak kadar yakın, mektuplu yılların binlerce kilometresi kadar uzaksınız artık.

Dostlarımız ilk başlarda harf harf, sözcük sözcük geçti ekranlarımızdan, monitörlerimizden, e-posta kutularımızdan.

Resimli geçitler yaptılar daha sonra. Sonra kanlı canlı, jestli mimikli halleriyle karşımıza çıktılar.

Bir gariplik vardı diye düşündük hepimiz en başta ama adını koyamadık. Zamanla anladık ki yavaş yavaş zehirleniyormuşuz.

Dedik ya teknoloji gurbet algısını da savaş algısını da tümden değiştirdi. Mesene diye bir kolaylık sundu teknoloji bize..Hadi özleyin bakalım dostlarınızı. Sıkıysa özleyin. Özle/n/meye fırsat veriyor muyuz?

Beş ya da on yıl sonra karşısına çıktığınız dostunuzu şaşırtmanızın, dostunuzun sizi şaşırtmasının imkanı kalmamıştır artık. Elbette şaşırmak/şaşırtmak zorunda değiliz ama gurbetin bir anlamı olmalı değil miydi?

Sıla nerede biter, gurbet nerede başlar? Savaş mı barıştan sonra gelir, barış mı savaştan sonra?...

“Gurbet ne yana düşer usta, sıla ne yana?” diye sormuştu bir zamanlar Refik Durbaş.

Sahi postacı kapıyı kaç kere çalıyor sizin oralarda.? Eskiden postacılardan alırdık mektupları. Şimdilerde posta kutularından alıyoruz.

Elma ağaçlarından topluyoruz misket bombalarını.

Eskiden de heyecanlanırdık postacıdan aldığımız mektupları açarken. Ya bir ayrılık ya bir sevda çıkacak bahtımıza diye.
Ya şimdi. Şimdi yine heyecanlanıyoruz fakat, çok farklı şeyler için. Telefon faturaları, vergi ödemeleri, abuk subuk reklam bröşürleri vs için.

Akşam yemeği için gittiğiniz bir evde, evin büyüğü, yemek vakti haberlerdeki savaş görüntülerini midesinin kaldırmadığını söyleyip televizyonu kapattırıyorsa ve mükellef sofradaki yemekleri hapur hupur yiyebiliyorsa/yiyebiliyorsak, hadi sözedin bakalım savaşların acımasızlığından, savaşın ve barışın evrensel anlamlarından...

Dünya nereye gidiyor böyle? Çekilecek kahrı da kalmadı gurbetin. Manas Destanı bir milyon dizeyi geçmiş diyorlar. Helal olsun Kırgız kardeşlerimize. Sözü çoğaltıyorlar ya. (Türk işçilere yaptıklarını unutmadan söylüyorum bunları..Manas hatırına görmezden geldik bu defa yapılanları...)

Teknoloji sözü tüketiyor. Sözün bittiği yerde şiddet başlıyor. Şiddet her akşam evimizin baş konuğu. Televizyon haberlerinin olmazsa olmazı.

Epeydir dikkatimi çeken bir şey vardı. Cnn, Bbc gibi büyük haber kanalları da, Belçika ve Hollanda gibi küçük ülkelerin küçük kanalları da haber sunumunda ölümcül -belki de yaşamsal- bir ayırım yapmaktalar. Kendi ülkelerine ve insanlarına ait trafik kazası, cinayet, deprem, yangın, savaş vs gibi haberleri verirken asla ve asla bırakın cesetleri, hafif yaralıları dahi ekranlara getirmiyorlar.

Ama sıra başka ülkelerdeki ve özellikle de müslüman halkların yaşadığı ülkelerdeki haberleri vermeye gelince, en kanlı ve trajik görüntüleri gözlerini kırpmadan yayınlayabiliyorlar. İkiz Kuleler’e yapılan saldırıdan sonraki haberlerde de dikkatimizi çekmişti bu durum fakat bunun bir habercilik anlayışı olarak bütün bir batı dünyasında uygulanıyor olması çok düşündürücü.

Emperyalizmin hücrelerimize kadar nüfuz ettiği bir dünyada gurbetten ve yan etkilerinden söz etmek ne kadar gerçekçi olur?
Zihinlerimizi tutsak etmiş bir güç, aptalcasına bedenlerimizi de ele geçirmeye çalışıyor..Ne lüzum vardı buna...Silaha sarılmaya ne gerek...

‘Kısık ateşte kaynayan kurbağa’ idik bizler ne güzel. Gül gibi haşlanıp gidiyorduk; koka kolamızla, Küçük Ev’imizle, Dallas’ımızla, milyarlar döküp öğrenmeye çalıştığımız en geçerli lisanımızla...Ne gerek vardı şimdi bütün bunları hatırlatmanıza...
Silaha ne gerek vardı.

Azdınız artık itiraf edin...

Yoksa bize barışın ne kadar değerli olduğunu göstermek için mi savaşıyorsunuz; sizin kadar iyi İngilizce konuşan, fast food beslenen, yazılarına sizin dilinizden sözcükler tıkıştıran insanlarla?

Güçlü de olsanız doğduğunuz topraklardan uzakta olmanın bir sancısı hep vardır yüreğinizin insan kısmında.
Gurbet ne de olsa. Buruk bir tat var hep ağızlarda. Şarkıdaki gibi; “o kadar acı ki ne varsa içinde.”
Acıya ilişkin ne varsa içinde barındırıyor gurbet.

Gurbet sözcüğünün kökeni “garip”. Eliniz silahlı da olsa garipsiniz orada. Başınızdaki kurşun geçirmez miğfer sizin ne kadar garip ve hatta zavallı olduğunuzun delilidir. Göğsünüze doladığınız çelik yeleğin kurşun geçirmezliği ile doğru orantılıdır sizin gurbetiniz...

Emperyalizmin gurbet kuşlarısınız siz.

Ebabil kuşları’na bile ihtiyaç kalmadan yeniliyor olmanız ne acı.

Gurbette yaşayanlar için bu kelime çağrıştırdığı bütün anlamları hak ediyor.

Her şey hem gariptir, tuhaftır hem de olabildiğince yabancıdır, uzaktır, eldir, ölümdür bir yanıyla size.

En başta dili gariptir gurbetin. Bilseniz bile garip durur sizin ağzınızda oranın dili. Bilmiyorsanız zaten yok sayar sizi gurbet.
İçiniz geniş olacaktır, olmalıdır. Herşeyi oraya atacaksınız günü geldiğinde çıkarmak üzere.

Yüzünüzde seyyar gülücükler taşıyacaksınız. Buna alışacaksınız. Her güne yeni bir ruh haliyle başlamayı deneyeceksiniz.

Gurbet işte.

Alır, hep alır sizden, vermeye yanaşmaz asla. Siz kazandığınızı düşünürsünüz hep, kaybederken.

Derken akranlarınızın ölüm haberlerine bile alıştırır sizi. Yanıbaşınızdaki ölümlere de...Kentucky’deki kız kardeşinizin ölümüne de...

Kırkına girmeniz umurunda değildir gurbetin. Hangi yaştan sonra pozitifazdığınız da.

Teneşirin bir adının da gurbet olduğunu gurbete çıktığınızda anlarsınız. Lejyoner olmasanız da anlarsınız ne yaman bir gurbette olduğunuzu...

Uzak” sözcüğünün “tuzak” sözcüğüyle yaptığı zengin kafiyeye bakıp daha da kederlenebilirsiniz. Hemen akabinde “yakın” ile “sakın” daki kafiyeyi düşündüğünüzde ise “hurufilik” sınırlarında gezindiğinizi görür ve vazgeçersiniz bu ilişki kurma biçiminden.

Ihlamur ağacından kopardığınız ıhlamur çiçeğinin kokmamasına mı yoksa kuş seslerinin size hiçbir şey hatırlatmamasına mı yanacağınızı bilemezsiniz.

Kuşlara ve ıhlamura inancınızı kaybedersiniz. İkisine birlikte yanarsınız bu size ağır gelse de. Artık size savaşı hatırlatan barıştan da nefret ettiğinizi farkedersiniz. Barışa hayır dersiniz özgürlük meydanlarında. Barışa ve yalana hayır!

Şimdi acaba diyorum, topraklarında Saddam’ın muhafızlarını görmektense, Sam Amca’nın paralı askerlerini görmek isteyen Iraklı’ların yaşadığı gurbetin, garabetin, hakedilmiş garipliğin bir açıklaması var mıdır?

Gurbet mi, sıla mı? Savaş mı, barış mı? Kırk katır mı kırk satır mı?

Orada, elindeki, kaç Iraklı’nın kanına girdiğini bilmediğimiz silahıyla yeni ölümler için soluklanan askerin fotoğrafını gördüğümde, asıl gurbetin nerelerde yaşandığını da acıyla farkettim.

Amerikan postallarıyla çiğnenen Telafer dokuması halının üzerinde bir zamanlar neşeli Irak şarkıları söyleyerek eğlenen evin çocukları şimdi kimbilir hangi dağın eteklerinde bir mağarada aç karınlarında, taze yüreklerinde ve kan çanağı gözlerinde kin büyütüyorlar.

Ölüm sılada/sırada bekliyor Iraklı çocukları, yaşam dağlarda, gurbette.

Ve anladım ki bunca kan ve göz yaşına bulanmış bir dünyada ‘bir anlık barış ve naif bir gurbet’ yazısı yazmak, Pinochet’yi destekleyen ödüllü yazar Proust’a özenmekmiş...
Ekleme Tarihi: 15.08.2007 - 13:57
Bu mesajı bildir   Ônder23 üyenin diğer mesajları Ônder23`in Profili Ônder23 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1176 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
leyla_ozcan89 (36), hnb sonnefes (31), Xmaill (47), RebeRenaS (44), paqpaq23 (43), nvbhr (41), sureyyahanim (57), kirmizi-gul (48), www.geceyolcusu.. (55), hasan bozdogan (53), Fatich (36), aFFeDiLMeYeN (49), metude (31), ardic (54), _mert_x44 (61), mkaltintas (60), Feyzanur S. (47), Ecem (39), karanlýk.. (42), rabia24 (44), aliya2003 (40), ALMANYALI_DADAS (53), Enderr (44), xsedanurx (41), seta (40), xAsudex (52)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71529 saniyede açıldı