0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » İnsan Davranışlarına Yön Veren zihinsel (IQ) duygusal (EQ) ve ruhsal (SQ) süreçler

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
İnsan Davranışlarına Yön Veren zihinsel (IQ) duygusal (EQ) ve ruhsal (SQ) süreçler

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 15:42
Cinsiyeti: Erkek 
İnsan, yaratılışından gelen acizlikle, yani insan olması hasebiyle bazen hata yapabilir, yanlış kararlar alabilir, günah işleyebilir; fakat bu böyledir diyerek, bunun arkasına sığınarak, bile bile aynı hatalı fiilde ısrar etmek insana yakışmaz."Mü'min, bir delikten iki defa ısırılmaz."

Psikoloji, insan her zaman ve her konuda pozitif düşünmeli, olayların olumlu yönlerine bakmalı… dediği ya da terapi uygulamalarında "Hayata daha olumlu bakmalı ve olumlu düşünceler geliştirerek ilişkilerini düzenlemelisin…" denildiği için değil…
Bunu herkes kendinden, kendi yaşantısından biliyor:
İnsan, istenmedik bir durumla karşılaştığında, kendisini etkileyen bir davranışın o anda olumlu mu, yoksa olumsuz mu olduğunu düşünemez. Ruh dünyası yaşamakta olduğu o olayla iç içeyken, onun etkisindeyken, düşüncelerini toparlayamaz ve onun pozitif yönlerini göremez. Fakat daha sonra, olayın gerçek mahiyetini anladığında beyninde şimşekler çakar:
"Nasıl anlayamadım, niye göremedim!", "Benim düşündüğüm gibi değilmiş", "Aslında bana birçok şey öğretti o yaşadıklarım..." der.
Bize tecrübe kazandıran bu gibi durumlarla, hayatımızın her köşesinde karşılaşırız. O anda yaşamış olduğumuz olayın güzel ve olumlu yönlerini göremeyebiliriz; fakat daha sonra aynı olaya şöyle dönüp bakmalı ve bunun bizlere bir tecrübe kazandırdığını düşünmeliyiz ve benzer bir durumla karşılaştığımızda aynı hatayı yapmamamız gerektiğinin şuuruna ermeliyiz. İnsan, yaratılışından gelen acizlikle, yani insan olması hasebiyle bazen hata yapabilir, yanlış kararlar alabilir, günah işleyebilir; fakat bu böyledir diyerek, bunun arkasına sığınarak bile bile aynı hatalı fiilde ısrar etmek insana yakışmaz. "Mü'min, bir delikten iki defa ısırılmaz" hadisi şerifi ışığında kendimizi bu gibi durumlar karşısında analize tâbi tutmalı ve hiçbir gerekçeye sığınmadan kendimize ve yaşamımıza olması gereken şekli vermeliyiz.
Günümüz insanı, günlük hayatın bir türlü bitmek bilmeyen sıkıntıları, dertleri ve meşakkatleri karşısında Pozitif Düşünmeyi (Kendi eksenimizde baktığımızda, Kur'anı Kerim'in biz insanlara bıraktığı mesajı) unutmuş ve ruh dünyası, içinden çıkılamayan bir hâl almıştır. Özellikle şu son günlerde insanlarımızın içinde bulundukları ruhsal gerginlikler, bir hayli arttığından dolayı bu olumsuz atmosferden kurtulmak neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Bu nedenle insanımız bir an önce kendine dönmeli, kendi gücünü, kapasitesini ve potansiyelini keşfetmelidir. Bunu yaparken de ileri gitmeden, benliğini yüceltmeden, Allah'ın karşısında âciz bir kul olduğunu asla unutmadan, yani kendisine verilmiş olan irade gücünü tam anlamıyla kullanıp sınırlarını aşmadan yapmalıdır.
Bunun için, insan davranışlarına yön veren zihinsel, duygusal ve ruhsal süreçleri, Pozitif Düşüncenin üç önemli öğesi olarak görürüm ben. Bu süreçlerden her biri o kadar önemlidir ki, biri olmadığında veya eksik kaldığında, diğer ikisini etkilemekte ve onların fonksiyonlarını tam mânasıyla yerine getirmelerine engel olmaktadır. Bu üç süreç içerisinden şu daha fazla etkilidir, ya da şu o kadar önemli değildir diyebileceğimiz biri yoktur. Çünkü insan davranışı o kadar komplekstir ki, aynı davranışın içinde o anki ruhsal yapısı da etkilidir, duygusal boyutu da etkilidir, zihinsel donanımlarının yeterince aktif olup olmaması da aynı derecede etkilidir. Her üçü de birbirini desteklemekte ve anlamlı bir bütünlük oluşturmaktadır.
Bir insanın aynı olay karşısında, farklı zamanlarda değişik ve birbirine hiç uymayan davranışlar sergilemesinin nedenlerini hiç düşünmüş müydünüz? Olay aynı olay, insan aynı insan… Fakat ortaya çıkan tepkide dağlar kadar farklılıklar oluyor. Aynı şeyi sadece bir insan için değil de, birbirini hiç tanımayan ve farklı kültürel ortamlarda yetişmiş olan birden çok insan için düşündüğünüzde ortaya çıkan tepkilerin nasıl da farklı olduğunu, birbirine hiç benzemediğini göreceksiniz. Başka yerlere ve başka kültürlere gitmeye gerek yok aslında. Kendi yaşamınıza, bir günlük kendi hayatınıza bakmanız bile yeterli olacak ve ne demek istediğimi o zaman daha iyi anlayacaksınız.
Evet, ister basit olsun isterse karmaşık, yapmış olduğumuz her davranışımızda Ruh, Zihin ve Duygu üçlüsü birlikte hareket etmektedir. Şöyle ki; zekâ seviyesi yerinde olmayan bir insandan (halk arasında deli diye tabir edilenlerden), normal bir davranış bekleyebilir misiniz? Peki, aynı kişiden duygusal yahut ruhsal bir tavır, davranış ya da hareket bekleyebilir misiniz? Oysaki o kişinin tek sorunu zihinsel süreçlerinin aktif olmaması değil midir? Durum böyleyken, duyguları ve ruhu da etkilenmekte hatta devre dışı kalmaktadır.
Duygu yoğunluğu olan, tüm davranışlarında duygusal tepkilerle hareket eden, duygularını kontrol edemeyen başka bir insan da, zekâ sorunu olan o kişiden farklı değildir. Davranışlarına yön veren duygusallıktan kurtulamadığı için, günlük yaşamında ve birçok ilişkilerinde ruhunu ve zihnini hiçe sayarak hareket etmektedir. Aşkı için ölümü göze alan bir insan, niçin böyle bir karar alıyor sizce? Sevdiği insanı öldürmeye kadar varan ve "Ya benimsin ya toprağın!" diyerek tetiğe basan ve sonra bir kurşun da kendi kafasına sıkan birilerinin aşk hikâyeleri, niçin bu şekilde son buluyor dersiniz? Oysaki zekâ seviyelerinde hiçbir sorun yoktur hatta bu tür insanların hayatta çok başarılı birileri oldukları da sonradan öğrenilir. Sorun, o kişilerin zekâlarında değil; sadece duygularıyla hareket edip diğerlerini unutmalarındandır. Hiç yabancı olmadığınız, her gün gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında çok sık karşılaştığınız bu gibi intihar vakalarına bir de bu gözle bakın.
Ruhsal zekâya, ruhun derinliklerinde cereyan eden davranışlara da değinmeden olmayacak. Varoluşunu, yaşamını, hayatı, insanları, kısaca tüm her şeyi anlamayan, sorgulamayan; ruhu acılar içinde kıvranan; dert, sıkıntı, keder, mutsuzluk çeken; hayata, doğaya, insanlara, daha da önemlisi kendine küsen; tüm bunların sonucunda ise Yaratıcı'sına isyan etmeye kadar varan; hep nedenlere ve niçinlere takılıp, yaratılış güzelliğini unutan bir insan, zihinsel ve duygusal zekâsı ne kadar yüksek olursa olsun (ki olması da beklenemez; çünkü ruh dünyası alt üst olmuştur), istenmedik davranışlar ortaya koyacaktır. Birçok ruhsal bozukluklara yol açan bu durumun temel nedeni ise, ruhsal zekâsının yeterince işlememesidir. Fakat bunun sonucunda zihinsel ve duygusal süreçler de etkilenmekte, onların da görevlerini aksatmalarına neden olmaktadır.
İster zihinsel, ister duygusal ve isterse ruhsal zekâ olsun bu üçü, kesinlikle bir birinden ayrılmayan bir bütünlük arz etmektedir. Birinin eksikliği diğerlerini aynı anda etkilemektedir. Uyumlu ve sorunsuz bir davranış, bu üçlünün birlikte hareket etmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Bu konu üzerinde araştırmalar yapan, kitaplar yazan, NLP seminerleri veren ve kendilerini kişisel gelişim uzmanı diye tanıtan insanlar, amaçları ne olursa olsun, bir şeyler yapmak ve insanları olumlu yönde geliştirip harekete geçirmek istiyorlarsa, bu süreçlere çok dikkat etmek zorundadırlar. Hem de üçüne de aynı oranda değer vererek.
Çünkü bir şey unutuluyor Pozitif Düşüncede: Zihin, Duygu ve Ruh üçlüsü birlikte hareket etmediğinde, birbirlerini desteklemediklerinde ve her biri ayrı tellerden çaldığında, bu anlatılanlar sadece o anda etkili oluyor, hayata, uygulamaya yani eyleme geçmiyor. Diğer bir nedeni ise, bu işi yapan uzmanların Zihin, Duygu ve Ruh üçlüsünü aynı anda verememelerinden kaynaklanıyor. Birisi sadece zihinsel süreçlere vurgu yaparken, diğeri ruhsal süreçleri öne çıkarıyor, onu yüceltiyor. Başka birisi ise, her şeyi duygularda, duygusal süreçlerde ya da günümüzün modern tabiriyle "Duygusal Zekâ"da görüyor. Bu üçlünün birbirini tamamladığını, biri olmadan diğerlerinin eksik olacağını anlayamıyorlar yahut anlatamıyorlar…
Pozitif Düşüncenin, düşünceden çıkıp harekete yani eyleme dönüşmesi için Zihin (IQ), Duygu (EQ) ve Ruh (SQ) birlikte hareket etmelidir. Birinin "evet" dediğine diğeri "hayır" dememelidir. Davranışlara yansımayan, sadece düşüncede kalan "Pozitiflik" hiçbir anlam ifade etmez. Bu da teoriler silsilesinde yerini alır.
Hayata yansımayan, insanlar arası ilişkilerde kendini gösteremeyen his, duygu ve düşüncelerin hiçbir değeri yoktur. İnsanı harekete geçirmeyen, günlük hayatında hiçbir işe yaramayan, davranışlarına şekil vermeyen, sadece hayaller âleminde kalan ve tüm bunlara "pozitif düşünmek, hayatı olumlu yönlerinden görmek..." diyerek kendini avutan her insan şunu iyi bilmelidir ki, insan ruhsal bir varlık olmaktan da öte şuur sahibi bir varlıktır. Hislerini duygulara, duygularını düşüncelere, düşüncelerini hayata yani eyleme geçirebilen, yaşama aktarabilen bir varlıktır. Hislerin duygu, düşünce ve hayatla birleşmediği hiçbir yerde canlılıktan hareketlilikten, farklılıktan ve yükselmekten söz edilemez. Orada "bitkisel bir hayat" hükümranlık sürmektedir çünkü. İmam Rabbânî Hazretleri'nin de dediği gibi:
"Allah'a, emirlerine teslim olmakla yaklaşılabilir. Düşünmekle ve hayal ile değil."
O hâlde pozitif düşünme kabiliyetini yaşam ile bağlantı kurarak, eyleme geçirerek, ulaşabileceğimiz en üst seviyeye çıkmak için kullanmalıyız. Bunu yaparken üzerinde önemle durmaya çalıştığım "ruhsal", "duygusal" ve "zihinsel" süreçleri kesinlikle göz ardı etmeden ve üçüne de gereken ehemmiyeti göstererek hareket etmeliyiz.


EsSelam Aleykum...

Ekleme Tarihi: 28.03.2007 - 18:23
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
~HiLaLaY~ su an offline ~HiLaLaY~  

2765 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.02.2006
En Son On: 04.12.2007 - 10:08
Cinsiyeti: Bayan 
çok güzel bir paylaşım teşekkürler


Allah Razı Olsun


Tüm paylaşımlarınız çok güzel, faydalı sevinçli

Rabbim bu hizmetinizi daim eylesin,

mukafatını versin inşaAllah...



Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın

en güzelini, hayrlı olanını yaşatsın her daim inşaAllah....



ALLAH (C.C) emanet olunuz...


Sevgi Selam ve DUA ile...


Ekleme Tarihi: 29.03.2007 - 10:13
Bu mesajı bildir   ~HiLaLaY~ üyenin diğer mesajları ~HiLaLaY~`in Profili ~HiLaLaY~ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
runal su an offline runal  

65 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 05.05.2005
En Son On: 17.02.2009 - 12:20
Cinsiyeti: Erkek 
Artık kuşak Çatışması her alanda yaşanıyor

Eskiden yaşlılar ile gençler arasında görülen çatışmalar günümüzde 5 yaş ve üzeri yaş farkı olan tüm bireyler arasında da görülebilmektedir. Öyleki 25 li yaşlardaki bireyler ile 18 yaşlar arasındaki bireyler arasında uçurumlar olabilmekte ve kuşak çatışması yaşanabilmektedir. Kuşak çatışmaları genellikle genç yaş grubu üzerinde odaklanmaktadır. Çünkü gençlik döneminde duygular yoğundur ve sürekli dalgalanma gösterirler. Gençler sevinçle üzüntü, sevgi ile nefret arasında gidip gelir.

Ruhsal tepkilerinde aşırılık, davranışlarındaki çelişki bu döneme özgü bir bocalamanın belirtisidir. Gençler, bir yandan içinden gelen dürtülerini dizginlemeye çabalarken öte yandan çevresi ile çatışmaya girebilir. İç dünyası ile dış dünya arasında dengeler kurmaya çalışır. Gençler, kendine özgü yaşamak istemekte, bağımsızlığını kazanmaya çabalamaktadır.

Gencin aradığı yeni bir kimliktir. Ben neyim? Kimim? Nasıl bir insan olmalıyım sorularına yanıt arar. Bir kişi ve bir birey olarak ana babasından değişik özellikleri olduğunun bilincine varır. Kendisine ve çevresine eleştirici bir gözle bakar. O güne dek yanılmaz ve kusursuz tanıdığı ana babasını yeni bir değerlendirmeden geçirir. Onlarda hiç görmediği eksikler, beğenmediği yanlar bulur. Öğütleri saçma, koydukları kuralları sıkı, yasakları anlamsızdır. Ne eğlenmesini bilirler, ne de giyinmesini, kısacası yaşamasını bilmezler.

Yetişkinler ve yaşlılarda ise durum tam tersinedir. Onların kişilikleri oturmuştur. Ne istediklerini ne giyeceklerini bilirler. Öyle ki bu durum artık otomatiktir ve çoğu kural onlar için değiştirilemez bir hale gelmiştir.

Gençlerde gördükleri ve beğenmedikleri, onlara yabancı gelen şeyleri eleştirme haklarını yaşlarının ve tecrübelerinin etkisiyle eleştirirler. Buda ortaya içinden çıkılmaz ve çatışmalı bir durum çıkarır. Eğer bu üçlü aynı evi paylaşıyorsa durum içinden çıkılmaz bir hal alır.

Kuşak çatışması genel anlamda üzülecek değil sevinilecek bir olgudur. Gençlerin atılganlıkları, coşkuları, hatta hayalcilikleri gelişmelerin, yeniliklerin kaynağıdır. Gençler toplumsal yaşamda, sanatta ve yarında yeniliğin, değişikliğin ardında koşmasalardı ilerleme olmazdı. Bu nedenle gençlerin yetişkinlerle karşıtlığını ortadan kaldırmak yararlı bir sonuç sağlamaz. Önemli olan bu çatışmayı toplumun faydasına kullanabilmektir.

Gençlerle yetişkinler, aralarında yaşadıkları kuşak çatışmasını kontrol edemediklerinde veya çok büyük sorunlar yaşadıklarında bir psikolog yada psikiyatriste başvurmaları
Ekleme Tarihi: 29.03.2007 - 10:37
Bu mesajı bildir   runal üyenin diğer mesajları runal`in Profili runal Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Ukab su an offline Ukab  

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 15:42
Cinsiyeti: Erkek 
EsSelam Aleykum.Amin...Aminn...Amin...ALLAH (c.c) cümlemizden razı olsun inşaALLAH.Okuyup degerlendirdiginiz ve bu güzel dilekleriniz için çok tesekkur ederim Size...En Emine Emanetsiniz...


"Ey Kereminde sınır olmayan Rabbim!
Ey görüp gözetmesinde acizlik bulunmayan Allah'ım! Başta değerli Kardeşimiz ~MeRYeM~ olmak üzere Ravda camiasını her türlü kötülük ve bozulmadan koru. Güzellikleri yazmayı, konuşmayı ve ortaya koymada onlara başarı ihsan et. Yaptıkları amelleri razı olduğun, beğenip meleklerine övdüğün amellerden yap ve en güzel biçimde kabul et. Ona eksilmeyen sevgini ver ve onu sevdiğin kullardan eyle. Çalışmalarında başkasının yardımına muhtaç olmaktan, düşmana, hasetçiye el açmaktan koru. Onlara zenginliğinden bol bol bahşet. Duamız sanadır, işitiyorsun, görüyorsun, günahımızın çokluğuna ve büyüklüğüne bakmadan kabul eyle. Âmin, âmin…"

Ekleme Tarihi: 29.03.2007 - 15:03
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1247 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SIVASLIIBO38 (60), ayseak (35), cetinay (54), fe_eyne (45), silverbull (44), Elif Turan (41), fiber_optic (39), faruk58 (37), _reyyan (36), sofi27 (44), nahim (51), a.aydin (45), ekrem05 (51), HaRaMeYN (47), yanliz_kurt_58 (41), okangenc (37), gezginler (44), hudanur (57), vatan06 (43), Sübhan (52), Abdullah_42 (41), termelim (60), dehaoz (53), nuraybarutcu (43), Pasa85 (39), MaviCocuk (41), tahaseyda_msn (42), msc (44), vureyka (39), kocakaga6161 (42), erdalhatipler (39), imrannur (41), clue (50), eyyupbayram81 (46), germantatlim (38), davutakgun (41), afife (44), duranhoca (57), bekr (38), Mihrisah (47), RedCougar54 (47), cadikiz (35), selcuk53 (44), karabiber (54), muhammed_cabir (42), sehmus (47), EUROPEN907 (42), mehmet aslan (47), gülkrali (65)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.02368 saniyede açıldı