0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » Yeniden Başlamak

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Lokman Hamitoglu su an offline Lokman Hamitoglu  
Yeniden Başlamak

113 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.04.2006
En Son On: 20.03.2008 - 00:28
Cinsiyeti: Erkek 
YENİDEN BAŞLAMAK

I

-Kurban olduğum- dedi -Benim okuma yazma zayıf. Zor zar ilkokul beşi bitirdim o da okul başlıyordu kuzulara gidiyordum bitiyordu yine kuzulara gidiyordum.-
İbrahim yeni tanıdığı bu insanın masum yüzüne bakarak;
-Nasıl olsun- dedi. Hasan ın yüzüne tebessüm düştü; -Şöyle büyük harflerle bana Salatan Tuncina yı yaz ki rahat rahat okuyayım- diye cevap verdi.
İbrahim cebinden kalem kağıt çıkarıp Salatan Tuncina yı kocaman harflerle yazmaya başladı.
Salatan Tuncina nın yazılı olduğu kağıdı eline alan Hasan ın yüzüne daha sıcak bir tebessüm düştü; -A ha böyle kurban olduğum, şimdi ben bunu üç günde ezberlerim.- Dedi.
İbrahim merak etmişti. -Gözüm kaç kardeşsiniz ?- diye sordu. Hasan 20 saniye kadar düşünüp -On- dedi. -Aslında on ikiydik ikisi öldü, on kaldık. Beşi erkek- deyip duraksadı. Nasırlı ellerini uzatıp sağ eliyle sol parmaklarını saymaya başladı. Bir dakika olmadan masumca; -Beşte kız kurban olduğum, üçü evli, biri sözlü, öbürü de daha ufak ... Ama ufak olan çok şanslı ...
İbrahim şansın nedenini sorunca Hasan -Ee kurban olduğum ben beşe kadar zor okudum o sekize kadar okuyacak. Hele evdeki diğer bacılar hiç okumadı.-
İbrahim riyasızca sohbet eden bu insana o kadar ısınmıştı ki 20 yıldır tanıyor gibiydi. Önlerine gelen sıcacık çaydan ilk yudumlarını aldıktan sonra İbrahim yeniden şefkatle; -Gözüm işinden de olmuşsun şimdi ne iş yapacaksın ?- diye sordu. Hasan ilk defa biraz sesli gülüp ; -Kurban olduğum ben sokaklarda simit satarım, domates hıyar satarım yine ailemi geçindiririm İnşallah.-

II

Aradan 15 yıl geçmişti. İbrahim pek nadir izlediği televizyonu son dönemler fazla izler olmuştu. Nedeni komşu ülkelerimizden birinin batıda ki vahşi bir ülke tarafından işgal edilmek istenmesiydi.
15 yıl sonra Hasan ın sıcacık tebessümü İbrahim i yıllar öncesine götürmüştü. Kimdi bu adam ? kimdi bu adam ? Merakla Mecliste konuşanın ekranda yazılacak ismini bekledi.
Kısa bir süre sonra beklediği oldu ve o isim belirdi. Ağrı Milletvekili Hasan ARARAT ... Hasan, Hasan ... Birden beyninde büyük bir bomba patladı. 15 yıl öncesine gitmişti. Bu Hasan Kendisinden Salatan Tuncina yı isteyen Hasan dı ...
Duygulandı, nemlendi gözleri; -İhtiyarlaşıyorum herhalde- diye mırıldandı. Yaşı 40 ı geçmişti. Gururlandı Hasan ı kısa bir süreliğine dahi olsa tanımış olmakla ...
Hasan sözlerine Meclistekileri selamlamakla başlayıp ülkenin güvenliği konusunda ki fikirleriyle devam ediyordu.
İbrahim maziden yakasını kurtarır kurtarmaz pür dikkat Hasan ı dinlemeye başladı. Hasan; -Değerli arkadaşlar, bizim bu komşumuzla yüzyılları aşmış bir geçmişimiz var. Onların bizim ülkemizde akrabaları, bizim onlarda akrabalarımız var. Zaman olmuş sırt sırta savaşmışız. Zaman olmuş beraber gülmüşüz. Bizler aynı Allah a aynı Kitaba, aynı Peygamber e, aynı Dine inanan insanlarız. Biz bu tezkereyi ne diye geçireceğiz. Allah bizden bunun hesabını sormaz mı ? Tarih bizi lanetle anmaz mı ? Bugün burda bulunanların torunlarını düşünün; hangi yüzle insan içine çıkacaklar ...
Muhterem arkadaşlar bize hiçbir zararı olmamış, bilakis olmuşsa faydası olmuş bir komşumuza neden saldıralım. Kaldı ki o komşumuz yıllarca ecdadımızın egemenliğindeydi. Onları egemenliğimizden alanlar, aramıza fitne ve fesat sokanlar, bugün bu tezkerenin geçmesini isteyenler değil mi ? Düşünün ki, o topraklar halen egemenliğimizde, peki o zaman bu deniz aşırı ülke oraya saldırmak için kimden yardım alacaktı. Yunanistan dan, Bulgaristan dan ve batıda ki diğer komşu ülkelerimizden değil mi ? Peki bu hoşumuza gider miydi ? Elbette gitmezdi. Peki biz o zaman ne yapardık.-
Boğazı kurumuştu önünde ki su bardağını kafasına dikip içtikten sonra usulca Meclisi süzdü. Herkes pür dikkat onu dinliyordu. Sözlerine devam edip.
-Evet arkadaşlar biz o zaman Kurtuluş Savaşında yaptığımız gibi yapar ve çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek demeden vatanımızı, toprağımızı, namusumuzu ...-
Gözleri nemlendi, usulca kan gibi ılık bir kaç damla yaş yanaklarına döküldü. Sözlerine yeniden devam edip;
-O arş u alaya yükselen bayrağımızı kurtarmak için ancak ve ancak kendimizi öldürtürdük ... Başka ne yapardık. Buyurun gelin gelin de toprağımızı alın, namusumuzu ayaklar altında çiğneyin, camilerimizi yakın, bayrağımızı gönlerden indirip yeni bir bayrak dalgalandırın mu diyecektik ... Hayır, vallahi, vallahi biz kendimizi öldürtürdük. Şimdi bu tezkerenin geçmesi için oy verecekleri tekrar düşünmeye davet ediyorum... Hepinizi saygıyla selamlıyorum...-
Hasan ın mensup olduğu partinin Genel Başkanı ve Başbakan burnundan soluyordu. Nasıl olurdu da sıradan ! bir milletvekili onun söylediğinin aksini söyler ve muhalefet partisinin bir üyesi gibi çalışırdı ...
Oturumun ardından Başbakanın sekreteri olan kadın Hasan ı arayıp Başbakanın kendisini çağırdığını söyleyince Hasan doğruca Başbakanın odasına gitti. Henüz içeri girmişti ki Başbakan ;
- Ülkemizin çıkarlarını sen benden daha mı iyi bileceksin ... Konuşman partimizdekileri de etkiledi ve tezkere çıkmadı. Şimdi ben ...-
Başbakan sözlerini bitirmeden Hasan cebindeki istifa dilekçesini Başbakana uzatıp ; -Benim için sizin sözünüz elbette önemli. Ama ne olursa olsun ben mazlumdan yanayım, haklıdan yanayım. Benimle ve sizinle aynı isimleri taşıyan, aynı dine tabi olan, aynı değerlere sahip bir milletin, ki bu millet bizim kardeşimizdir. Yok diyorsanız sizden Hucurat Suresi 10. Ayeti ile Veda hutbesini okumanızı isterim. Yani ben zulme rıza gösteremem. Kusura bakmayın dünyanın hiçbir menfaati için ahiretimi satamam...-
Hasan bu sözlerden sonra Başbakanın odasından çıktı. Kendi odasında bir başına kaldığı yarım saatten sonra milletvekilliğinden istifa ettiğine dair bir dilekçeyi Meclis Başkanlığına sundu.
Bu arada Hasan ın telefonları kilitlenmişti. Konuşmasını dinleyenler kendisine tebrik mesajları bırakıyordu. Öyle ki konuşmanın metnini isteyenler bile vardı. Fakat bu ilgi ve alaka pekte uzun sürmeyecekti. Zira Hasan ı çok daha zor günler bekliyordu.
Dokunulmazlığının kaldırıldığı ilk günlerde memleketteki gübre satımını yaptığı büyük işyerine, yem ve un fabrikalarına vergi dairesi görevlilerince baskınlar yapılıp tüm evraklara el kondu. Bir kaç günlük incelemenin ardından beklenen sonuç ! açıklandı. Hasan Ararat a ait işyerlerinin tamamında vergi kaçırıldığı tespit edilmişti.
İlk baskının ardından ikinci baskını sağlık görevlileri yaptı. Zira Hasan Ararat ın fabrikalarından çıkan un bir kaç insanımızı, yem ise epey hayvanı telef etmişti !
Peş peşe açılan tazminat davaları, el konulan mallar ... Hasan Ararat sıfırı tüketmişti. Yetişkin iki oğlu vardı. Okul okuyan elleri sıcak sudan soğuk suya girmemiş iki oğlu ...
geceler boyunca ne yapacağını düşündü. Ne yapabilirdi ki ? Bu yaştan sonra kimsenin eline bakamazdı, el kapısında da çalışamazdı. Peki ne yapmalıydı ? -En iyisi İstanbul a gitmek- dedi. Kararı kesindi İstanbul a yalnız başına gidip elinde ki küçücük sermayesiyle bir iş yapmaya çalışacaktı. İlk fırsatta da ailesini getirecekti.
Hasan a çevreden; -Sana yardımcı olalım. Al şu parayı elin bollaşınca verirsin. Gel benim fabrikaya benim yerim senin yerindir...- gibi bir çok teklifte vardı ama Hasan nereye el atsa orayı kurutacağını biliyordu. En iyisi buralardan göçüp tekrar sıfırdan başlamaktı.
Tüm parasının üçte birini eşine verip üçte ikisiyle ilk otobüse binip İstanbul a merhaba dedi ... Kalabalıklara alıştığından zorluk çekmedi. İlk günlerini Aksaray da en sondan birinci sınıf bir pansiyonda geçirdi. Umutla iş arıyordu. Baktı ki el kapısında çalışamayacak seyyar satıcılığa başlayacaktı.
Sırtında büyük, siyah bir poşet. Poşette türlü türlü çoraplar ve iç çamaşırlar. Elinde Rusça, Romence ve Bulgarca sözlük ... Aksaray, Laleli, Beyazıt ... Sultanahmet, Eminönü, Vefa ... o köşe senin bu köşe benim ... Ayaklarına kara sular ininceye kadar geziyordu.
Üç ayı geride bıraktığında bir çok arkadaş edinmişti ! Bu arkadaşlardan olan Mete, Hasan a en yakın olandı. Mete son bir haftadır Hasan a sigara ve viski işine girmesi için tekliflerde bulunuyordu. Hasan tam da ailesini getirmeyi düşündüğü zamanda Mete nin bu işte ortaya çıkardığı hesap, gösterdiği net kâr ister istemez Hasan ın aklını karıştırıyordu. Ama Hasan a göre sigara ve viski haramdı.
Şayet bu düşüncesinden olmazsa bir saniye bile durmayıp
-tamam- diyecekti ama, sigara ve viskinin haram olduğunu bir çok defa kendisi arkadaşlarına söylüyor, arkadaşlarını, çevresini bu konuda uyarıyordu.
Mete yle en son görüştükten sonra Aksaray da ailesini getirmek için bir kaç eve baktı. Kira değil ama kaporalar el yakar cinsteydi ... Memleketten gelecek eşya için kamyon parası vs... İşin içinden çıkamadı. En az bir üç ay daha çalışması gerekiyordu.
Şeytan damarlarında süratle dolaşırken kendisini Mete nin bekar evinde buldu. Üç, dört saat sonra elindeki tüm parayı yabancı sigara ve viskiye yatırmıştı. Mete nin deyişine göre sabaha müşteri hazırdı.
O gece evine getirdiği sigara ve içkiler içinde yatmaya çalıştı. Nedense uyku tutmuyordu. Yatağında epey bir süre geçirdikten sonra yatağından çıkıp sağa sola dolanmaya başladı. Bu nasıl bir huzursuzluktu ki boğazından tutmuş, boğacak gibi ediyordu.
Hayatı boyunca ilk defa böylesine keyifsizdi, yaptığı bir işten dolayı pişmandı. Ne olursa olsun sabaha bu malı elinden çıkaracaktı. Nasıl bir gaflete düşüp parasını haram saydığı bir işe yatırırdı. İnsanları zehirlemek ... Uyuşturmak ... Sarhoş etmek ... Beyni patlayacak gibi oldu.
Nihayet tan yeri ağarıyordu. Zor bela kendini dışarı attı. Doğruca Mete nin evine gitti. Ama Mete evde yoktu. -O da müşteri bulmaya çıkmıştır- diye düşündü. Aynı düşüncelerle Beyazıt meydanına gitti. Sigara ve viski satan bir kaç kişiyle görüştü. Kolay bir şekilde anlaştılar ...
Müşteriyle beraber eve döndüler. Müşteri bu işin kurduydu. Viskilere dikkatle baktıktan sonra birini eline alıp ters çevirdi. Şişenin tavanın da damla kalmıyordu. Kapağa dikkatle baktı. Üzüntüyle saflığına inandığı Hasan a dönüp;
- Bunları kimden aldın ?
Hasan bu soruya şaşırdı. Normal şartlarda kimden aldığını söylemezdi ya ama bu işi bir daha yapmayacağı için Eminönü nde bir adamdan aldığını söyledi. Müşteri oldukça soğukkanlı olarak;
- Bu içkiler sahte. İçkileri boşaltıp yerine çay doldurmuşlar. Bakalım sigaralar nasıl ?
Müşteri sigara kartonlarından bir tane alıp açtı. Sigara paketlerinin yerine kartondan, kirli sarı kartonlar çıktı ...
Müşteri usulca evden çıkarken Hasan olduğu yere çöküverdi. Bir saat kadar sonra kendine gelip tekrar Mete nin evine gitti. Mete yok. Mete sırra kadem basmış ...
Pişmanlık, mahcubiyet, gaflet ... Tüm duyguları paramparça olarak çorap ve iç çamaşırı aldığı yere gidip başından geçenleri anlattı ve borç mal istedi. Patron istisna olarak Hasana veresiye mal verdi.
Hasan artık eskisinden hızlı çalışıyor. Eminönü, Aksaray, Laleli, Beyazıt, Sultanahmet ... Bu arada Mete yi de soruyordu. Yeniden paralar kazandı. Mal aldığı yere tüm borcunu ödemişti. Sıra da evini getirme işi vardı. Akşama eşini arayıp hazırlıklara başlamasını isteyecekti.
Gün boyu yine çok gezmişti. Ayakları az bir şey şişmişti, terden sırılsıklam olmuştu. Önünden geçtiği lokantadan bir döner kokusu geliyordu ki breh breh ... Sırtına attığı siyah poşeti usulca indirip korkar adımlarla dışarı kurulmuş döner tezgahının yanına gitti. Kendisine bakan ustaya;
- Bir ekmeğin arasına bolca şu etten koy, bolca da biber.
Usta umursamaz bir tavırla döner bıçağıyla tüm ekmeği yarıp içine tarttığı döneri ve epeyce biberle biraz da marulu, iki dilim domateste koyup kendisine uzattı. Dönerin parasını verip paranın üstünü beklerken dönerin yarısını yemişti bile. Paranın üstünü cebine koyup çantasını sırtına attı anda Mete yle göz göze geldiler. Dönercinin elinden alınan bıçak, Mete tir tir titremeye aynı anda yanlarında duran ekip otosu ...
Hasan ın ilk ifadesi alındı. Mete ye atılan suçla ilgili hiçbir delil yok. Mete şikayetçi ... Nöbetçi mahkemenin kararı;
-Tutuklanmasına.- Doğruca Bayram paşa Cezaevine ... Toplanma koğuşunda ilk emirler. Yatak yok. Yatak istiyorsan aşağıda yatmak için 500 üstte yatmak için 300 dolar bedel ...
Birkaç saat sonra elleri belinde, yanında üç dört kişiyle biri toplanma koğuşuna girdi. Toplanma koğuşundakilerin hepsi ayakta ... çıt yok ... Öndeki adam Hasan ın yanında durup;
- Beni tanıdın mı ?
Hasan ın yüzünden yıllar önceki tebessüm kaybolmuş. Yüzü kırış kırış, saçlarında aklar ... Umut desen kaf dağının ardında ... Usulca; -Yok- dedi. Adam lafı uzatmadan; -Ben İbrahim, İbrahim Ferhatlı.- Bu isim, bu isim Hasan ı yıllar öncesine götürdü. Bu sima, bu beden, bu gözler ... Yıllar sonra dost diyebileceği birini bulmuştu. Hemen sarılıverdi İbrahim e, İbrahim de onu kucakladı. Doğruca İbrahim in koğuşuna gittiler ...
İbrahim, Hasan ın gelişini avukatlar odasında avukatıyla görüşürken yeni gelenlerin geçtiği koridora bakan pencereden görmüştü ... Hemen koğuşuna almamasının sebebi ise toplanma koğuşunu, oradaki zorluğu görmesini istemesiydi.
İbrahim, Hasan a neden cezaevine girdiğini sorunca Hasan başından geçenleri kısaca anlattı. İbrahim Mecliste ki konuşmasını hiç unutamadığını, bir kaç sefer ulaşmak istediğini ama kısmet olmadığını ... onu görmenin memnuniyetini riyasızca kendisine anlattıktan sonra Hasan, İbrahim e suçunu sordu. İbrahim soğuk bir tebessümle yanlarında oturan Nihat ı gösterip;
- Kardeşim bu adam, hep bu adam. Benim Laleli de bir otelim var. Çok lüks değil, üç yıldızlı bir şey ... Şimdi bu gelip benden dükkan istedi, kirayla... Ben de baktım adama benziyor, birde kuyumculuk için istiyor, tamam dedim. Dükkanı verdik ha bugün ha yarın sözleşme yapacağız derken ben bu arada Avrupa ya gittim. Dönüşümde de hiç unutmuşum. Nihat ne yapsın sen hem altın sat hem de esrar sat. Tabi bir baskın hoppala aha burdayız. Ama inan seni gördüm ya artık hapis bana dokunmaz ...

III

İbrahim bir gün sonra çıkarıldığı mahkemece tahliye edilmişti. Hasan ise üç gün sonra İbrahim in avukatının verdiği itiraz dilekçesiyle tahliye olmuştu.
İbrahim, Hasan a kendi otelinde bir dükkan ve Sarıyer de ki villalarından bir villa vermişti.
Hasan eşi ve çocuklarıyla zoru atlatıp yeniden doğar gibi kendilerini taptaze, huzur dolu yeni yaşamlarının kollarına bırakmışlardı. Selam ve Duâ ile...

Lokman Hamitoğlu
Ekleme Tarihi: 11.08.2006 - 13:06
Bu mesajı bildir   Lokman Hamitoglu üyenin diğer mesajları Lokman Hamitoglu`in Profili Lokman Hamitoglu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Son-GüL su an offline Son-GüL  

1125 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.05.2006
En Son On: 17.03.2011 - 16:54
Cinsiyeti: Bayan 
:(ağlar göz kırpma
ALLAH razı olsun.
Ekleme Tarihi: 11.08.2006 - 13:31
Bu mesajı bildir   Son-GüL üyenin diğer mesajları Son-GüL`in Profili Son-GüL Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1287 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57050 saniyede açıldı