0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » "Size bir fasık haber getirdiğinde..." (1)

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ReFReF58 su an offline ReFReF58  
"Size bir fasık haber getirdiğinde..." (1)

33 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 03.06.2006
En Son On: 22.06.2006 - 21:27
Cinsiyeti: ----- 

Evet, "Ey iman edenler! Size bir fasık haber getirdiğinde" diyor kerim kitabımız Kur'an "durup gerçeği araştırın". Bunu yapmazsak başımıza geleceği de söylüyor: "Yoksa istemeden insanların hukukuna tecavüz eder ve sonra yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız." (49.6)


Cümle cümle tahlil edelim:
"Ey iman edenler!" Taberi'nin de isabetle açıkladığı gibi bu hitap tarzı, imanını isbat etmiş olanlar için kullanılan "mü'minîn"den farklı olarak isbat edilmiş bir imanı haber vermez. İsbat edilmiş olsun olmasın, kendisini İslâm'a ve imana izafe edenlere, kendisini Müslüman sayanlara yönelik bir hitap tarzıdır. Bu isabetliyse, zımnen bu hitap tarzı, "Ey iman iddiasında bulunanlar! İddianızda samimi iseniz şunu şöyle yapın..." anlamını içeriyor demektir.
Öyle ya, "Müslümanım" demek, dünyanın en büyük iddiasında bulunmaktır. Böyle büyük bir iddiada bulunacak insan, fakat en küçük bir isbat zahmetine katlanmayacak. Hiç öyle şey olur mu? Dünyanın en küçük iddiaları dahi sahibine bir isbat yükümlülüğü yükler. Adam "Ben iyi yüzerim" dese, "Yüz de görelim!" derler. Ben iyi nişancıyım dese "At da görelim!" derler. Berberim, demirciyim, terziyim demenin bile isbat zeminleri vardır. "Yap da görelim" derler. Peki küçük büyük her iddia için bir isbat gereksin de, insanın en büyük iddiası olan "Müslümanım" demenin bir isbatı olmasın mı?
Onun içindir ki, "Ben Müslümanım" diyen kişiye sorulacak tek soru sorulmalıdır: "Ciddi misin?" Çünkü iddia çok ciddi bir iddiadır ve ciddiyet iddianın isbatını gerektirir.
"Fasık haberci"... Ayet, her "yoldan çıkmış"ın (fasık) haberinin de yoldan çıkmış olmayabileceği ihtimalini kabul ediyor. Eğer her fasık habercinin her haberi fasık olsaydı araştırmamızı istemezdi. Bu aklen de böyledir. Her sapığın her işi sapık değildir. Nasıl ki, her sadık müminin yaptığı her iş doğru düzgün değilse. Eğer şeytan bir kitap yazsaydı, baştan sona her söylediği yanlış olmazdı. Firavunun bile her yaptığı yanlış değildi. En azından ölürken söylediği doğruydu. Fakat, yoldan çıkmışın getirdiği haberin yoldan çıkmış olma ihtimali daha yüksektir. Bu nedenle "haberci"nin fasığı makbul değildir. Fasığın fıskı kendine zarar verir. Fakat fasık bir de "haberci" olursa, fıskına getirdiği habere inanan kimseler fıska ortak olur. Dolayısıyla fasığın "haberci" türü, düz fasıktan daha zararlıdır.
Bu hitaptan zımnen şu sonuçları çıkarabiliriz: 1) Ortada taşınması gereken bir haber varsa, önce bu işe sadıklar koşmalıdır. Sadıklar bu görevden kaçarsa, fasıklar bu açığı doldurur. Bundan, o haberi taşıması gerekip de taşımayan sadıklar da sorumlu olur. 2) Eğer aynı haberi taşıyan sadıklar varsa, o haberi fasığın ağzından almak mümine yakışmaz. 3) Eğer yoksa, iman edenler kendi aralarından sadık haberciler çıkarmayı bir görev bilmelidirler. Bunu yapmadıkları zaman, fasıkların fıskına bilmeden ortak olabilecekleri ihtimalini göz ardı etmemelidirler. 4) Fasığın taşıdığı yalan-yanlış bir habere müşteri olmak, fasığın sapıklığını ödüllendirmektir. Fıskı ödüllendirmek fısk olur.
"Haber"!.. Dikkat buyurun, burada "haber" diye çevirdiğimiz kelimenin metindeki karşılığı, kendisi de Arapça olan "haber" değil, " nebe' ". Her nebe' haberdir, fakat her haber nebe' değildir. Nebe', Arapça'da sıradan bir haberi değil, önemli, muhatabı etkileyecek, kendisine göre bir tavır ve davranış geliştirilmesi gereken haberdir. Değilse günümüz gazeteciliğinde "üçüncü sayfa haberleri" adı verilenler değil. Nebe', Muhatabı "doğru-yanlış", "haklı-haksız", iyi-kötü" demek zorunda bırakacak, pozisyonunu etkileyecek habere denir.
Günümüzün fasık habercileri, sapıklıklarını bu tür sıradan "haber"ler için kullanmıyorlar. Onların saptırmaları, daha çok " nebe' " sınıfına giren haberler konusunda oluyor. Günümüz haber üretim kartelleri, "fasık" ötesi haber taşıyıcılarla dolu. Kur'an fasıktan haber almaya dahi rezerv koyuyorsa, ya kafirin taşıdığı haber için ne yapardı?
Kafir ve fasık haberciden gelen haberlerin öksesine nasıl düşürüldüğümüzün çarpıcı örneklerinden birkaçını burada vereyim de, Kur'an'ın bizi nasıl bir belaya karşı uyanık olmaya çağırdığını anlayın.



Kaynak: Vakit Gazetesi - 24 Haziran 2005
Ekleme Tarihi: 13.06.2006 - 23:03
Bu mesajı bildir   ReFReF58 üyenin diğer mesajları ReFReF58`in Profili ReFReF58 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ReFReF58 su an offline ReFReF58  
"Size bir fasık haber getirdiğinde" (2)

33 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 03.06.2006
En Son On: 22.06.2006 - 21:27
Cinsiyeti: ----- 

Hucurat Sûresi'nin 6. âyeti, biz Müslümanları gerçekten de çağın en büyük deccali olan medya ve haber üretim kartellerine karşı uyaran bir âyet. Bu medyanın haber adı altında taşıdığı yalanlar öyle tumturaklı ki, keskin bir göze ve işleyen bir akla sahip değilseniz zokayı yuttunuz demektir.

Hatırlasanıza, 1. Körfez Savaşı sırasında ABD güdümlü medyanın ham petrole bulanmış karabatak kuşu görüntüleri ne kadar da masum bir 'yalan'dı.
Bu âyetle amel etmeyen herkes zokayı yutmuştu. Masum gibi duran haber, aslında Amerikan saldırganlığını meşrulaştırmak için stüdyoda üretilmişti ve görüntüler gerçek bir olaya değil, İtalyan yapımı bir filme ait karelerdi. Filmden "kes-yapıştır" yöntemiyle araklanan bu görüntüler, ilk seyreden için masum gibi duruyordu. İnsanlığı ölmedikçe, kim zavallı kuşların böyle bir akıbete duçar olmasına razı olur? Fakat, işin gerçeği hiç de öyle değildi. Sadece çirkin bir saldırıya, masum kuşların bir filmden araklanan görüntüleri alet edilmişti, hepsi bu.
Aynı şeyi ABD film endüstrisi, İran aleyhine yapılmış Kızım Olmadan Asla filminde de yaptı. Yine Irak işgali sırasında izlediğimiz "yalan rüzgârı"nı hatırlayın.
Bunların benzeri onlarca çarpıtmayla, Türkiye'nin en büyük belası olan malum medyanın görüntülü ve basılı kısmında her gün karşılaşmıyor muyuz?
"Durup, araştırın".
Bu çevirinin metindeki karşılığı "fetebeyyenu". Aynı kelime bazı meşhur kıraatlarda "tesebbetû" şeklinde de okunmuş. Aslında bu kıraat farklılığı bir tür tefsir olarak da anlaşılabilir. Her iki kırattan yola çıkarak kelimeyi "durup, düşünüp, araştırın" diye çevirmek daha uygundur. Aslında tebeyyünün ilk adımı "tasavvur" ve "zihinde" atılır. Bu durumda bu emrin anlamı "Durup düşünün hele bir.. Düşünmeden sakın bir atım atmayın.. Kafanızı kullanın" gibi bir açılıma sahip olur.
Size yoldan çıkmışın biri haber getirdiğinde, hele bu haber dostlarınızla ilgiliyse, önce kafanızı kullanın. Şu soruların doğru cevabını bulmadan haberi asla ciddiye almayın:
- Bu kişi, bu haberi neden taşıyor? Bununla neyi amaçlıyor?
- Neden bir başkası değil de, bu? Ondan başka kimse bu haberi duymadığı için mi, değilse başka bir sebebi mi var?
- Neden bir başka haber değil de, ille de bu haber? Bu haberi taşımayı onun için cazip kılan sebep ne?
- Neden bir başkasına değil de, bana taşıyor? Bende 'maden' mi buldu? Yalan-dolana inanmaya yatkın bir görüntü mü veriyorum? Değilse, bununla benden neyi elde etmek istiyor?
Görüyorsunuz, değil mi? Bir habere muhatap olan kişi, aynı zamanda bir sorumluluk yüklenmiştir. Öyle her habere şapkayı çıkartıp hazır kıta koşmak, haberlerin ağına bir örümcek ağına düşen sinek gibi düşmek sahibine vebal getiren bir davranış. Haber deyip geçmemek gerek. Çünkü günümüz dünyasında ister medya yoluyla olsun ister yüz yüze olsun, haber masum değildir.
Zaten, âyetin devamı bir habere kayıtsız şartsız teslim olmanın ağır sorumluluğunu ve vebalini hatırlatıyor:
"Yoksa bilmeden bir toplumun hukukuna tecavüz edersiniz de, sonunda yaptığınıza pişman olursunuz."
Şöyle bir soru gelebilir: "Haberi taşıyanın fasık olduğunu nereden bilelim?"
Cevabı açık: Bilmiyorsanız, "nebe' " değerindeki önemli haberlere, hele de Müslümanlarla ilgili ise, asıl o zaman araştırmadan inanmayın.
Bu bir ahlâk sorunudur. Haber taşımak da, habere muhatap olmak da Müslüman sorumluluğu ister. Haber bir emanettir. Emanet emin elden gelmelidir. Ona ihanet etmeyecek bir elden gelmelidir. Emin elden gelen habere de sadakat gösterilmeli, ihanet edilmemelidir.



Kaynak: Vakit Gazetesi - 29 Haziran 2005
Ekleme Tarihi: 13.06.2006 - 23:05
Bu mesajı bildir   ReFReF58 üyenin diğer mesajları ReFReF58`in Profili ReFReF58 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1242 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.78742 saniyede açıldı