0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » İbni Teymiyyenin bir eseri üzerine

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 9 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
feyza27 su an offline feyza27  
İbni Teymiyyenin bir eseri üzerine

350 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.12.2003
En Son On: 05.05.2009 - 09:13
Cinsiyeti: Bayan 
İbn Teymiyye ve bir eseri üzerine

"Şeytanın insanın kalbine ektiği vesvese ve kuşku tohumlarından nasıl kurtulunur? Bunun iki yolu vardır. Bir benzetme yapacak olursak, bir köpek yolunuzu kesip size saldırmaya kalksa, iki şey yaparsınız: Ya onu taşla sopayla kendinizden uzaklaştırmaya çalışırsınız, ya da köpeğin sahibine rica eder, onu sizden uzaklaştırmasını istersiniz.

Zorunlu bilgiler dışındaki alanlarda birinin vesvese ve kuşkularını gidermek için delil ve akıl yürütme yöntemi, köpeği taş ve sopayla uzaklaştırmaya benzer. Fakat bu durumda iki ihtimal vardır; korkup kaçabilir de, üzerinize gelebilir de. Bunda bir zorluk vardır. Fakat, vesvese ve kuşkulardan kurtulmak için Kur'an'ın ve Nebi'nin tavsiyesi olan Eûzü-Besmele, köpeğin sahibine ricada bulunmaktır. Bu daha kolaydır."

Bunlar, İbn Teymiyye'nin Der'u Teâruzi'l-Akli ve'n-Nakl (Akıl ve Nakil Arasındaki Çelişkinin İzalesi) adlı önemli eserinden bir miktar tasarruf yaparak çevirdiğim satırlar.

17. ASAM müzakeresinin konusu bu eserdi. Dikkatimi çeken bu satırları, siz okurlarımla da paylaşmak istedim. Daha bunun gibi bir dolu orijinal tesbit, tahlil, tenkit, telif ve temyiz içermekte kitap. Bir gazete köşesinde hangi birini aktaracaksın.

Eseri okuyunca, şu itirafı yapmaktan kendimi alamadım: Öncekiler bilgi ve tefekkürün cefasını çekti, biz sefasını dahi sürmekten aciziz. Onlar bu eserleri üretmek için hayatlarına malolan mücadeleler verdiler, bizse okumak için zaman bile ayıramayacak kadar kadir bilmez ve dahi ehliyetsiz hale geldik.

Eğer üzerine oturduğumuz hazineyi keşfetseydik, bize orijinal gelen birçok yeni düşünce ve yaklaşımın, çok önceden hem de kendi kaynaklarımızdan yola çıkılarak üretilmiş olduğunu görürdük.

Konuya birazcık ilgi duyan herkes bilir: Heidegger'le başlayıp Gadamer ve diğerleriyle gelişen akım, Aristo'ya kadar giden Batı düşüncesine yöneltilmiş köklü bir eleştiriydi. Aristo'nun sûrî mantığı ve onun üzerine bina edilen kartezyen felsefe, "bilgi" ile "varlığın" arasını ayırdı. Bilmekle varolmanın arasındaki ontolojik bağ koparıldı. Bilmenin, eşya ambarından bilgi aşırmak olduğu sanıldı. Bu tür bir yaklaşımda bilinenin ne "olduğu" değil, bilenin onu ne olarak "gördüğü" öne geçti.

Oysa ki bilmek, bilgi objesiyle diyaloga girmek, onunla varoluşsal bir irtibat kurmak, onunla söyleşmek demekti. Bu da ona saygı duymayı getirirdi. Onunla aynı mensubiyeti paylaştığınızı keşfeder, bu da sizi tevhid-i kevnîye götürürdü.

Bilginin ontolojik olduğunu Nicolai Hartmann vb. gibilerinden Batı yeni yeni keşfetti. Fakat bunu tüm peygamberler zaten böyle tebliğ etmişti. Tüm vahiyler bunu söylüyordu. İbn Teymiyye bu eserinde, Aristo mantığı üzerine oturan İslam felsefe ve kelamın yöntemini kökten eleştiriyor ve bunun vahye uygun olmadığını söylüyordu. Bunu isbat için de dev bir eser kaleme alıyordu. Der'u Tearuz işte bu eserdi.


Üstat bu eserinde aklın önüne yepyeni imkanlar açıyor, klasik üçlü tevhid tasnifinin yerine ikili bir tevhid tasnifini koyuyordu. Dahası, bütün bunların temeline bilginin ontolojik olduğu tezini yerleştiriyor ve "zaruri bilgi" dediği bilgi türünü insan fıtratının ilahi formatı olarak sunuyordu. Bu meyanda diyordu ki: "Bizim bilgimiz bilinen üzerinde hiçbir kalıcı etki meydana getirmez. ..Varlık, oluş itibarıyla bilinmeye muhtaç değildir. Biz bilmemiz ya da bilmememiz varlığın kendi varoluşsal gerçeğini değiştirmez. Bizim bilgimize muhtaç olmaksızın o orada öylece durmaktadır."

İbn Teymiyye buradan yola çıkarak kelamcıların yöntemine kökten eleştiriler getirmektedir. Ona göre bir kimse "zorunlu bilgiyi" reddediyorsa, onu ikna için uğraşmak gereksiz yere yorulmaktır. Bu kişinin durumu artık ilahiyatın değil psikolojinin ya da kriminolojinin konusudur. "Taş serttir", "kar soğuktur", "insan ölümlüdür" diyen birine itiraz edeni, neyle ikna edeceksiniz ki?

İbn Teymiyye bu noktada şu güzel tesbiti yapar: "İnsan ne zaman gözlem yapar, aklını kullanır, bir şey üzerinde yoğunlaşarak tefekkür ederse, fıtratında zaten yapısal olarak gizli bulunan zorunlu bilgiler onun (akleden) kalbinde çimlenmeye, yeşermeye ve gelişmeye başlar. İşte bu nedenle kul namazının her rekatında Fatiha okurken Allah'tan doğru yola yöneltilmesini diler."

İbn Teymiyye'nin bu eserde baştan sona yapmaya çalıştığı şey, İbn Rüşd hariç Müslüman filozof ve kelamcıların "naklin akılla çatışmasının mümkün olduğu ve bunu gidermek için tevilin şart olduğu" tezini çürütmektir. İbn Rüşd vahiyle aklı bir annenin iki göğsünden emen süt kardeşler olarak tanımlıyordu. İbn Teymiyye ise, bu ikisini, "aynı gayeyi gerçekleştirmek için var olan iki araç" olarak tanımlar.

Bu yazıyı, İbn Teymiyye'yi zindan zindan süründürenlere verdiği şu ölümsüz cevapla bitirelim: "Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum, nereye gitsem o benimle gelir. Hapsedilmem halvet, sürgün edilmem hicret, öldürülmem şehadettir. Değil mi ki göğsümde Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünneti vardır!"
Ekleme Tarihi: 10.09.2003 - 19:28
Bu mesajı bildir   feyza27 üyenin diğer mesajları feyza27`in Profili feyza27 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Gast Fakiri  
İbn-i Teymiyye mezhepsizdir.

Misafir

Kayıt Tarihi: 23.12.2024
En Son On: 05.05.2009 - 09:13
Cinsiyeti: ----- 
İBN-İ TEYMİYYE
Sekizinci Hicri Asrın kuru kafası, kendisinden bir kaç asır ilerideki vehhâbiliğe, ondan bir asır sonrada Mısırlı Muhammed Abduh ve Efganlı Cemâleddin’e uzaktan ve yakından ana zemini kurmuş ve İslâmı yıkılmak üzere bir bina farzedip onu dışından payandalamak isteyen daha sonraki REFORMCU’lara doğrudan doğruya veya dolayısıyle dayanak olmuştur.
“- İbn-i Teymiyye, dinî içinden zedeleyen kâfir...”
Bu sِözü ben söylemiyorum. ALTIN SİLSİLE’nin 33’üncü halkası,14’üncü Hicrî ve 20’nci Miladî Asrın İrşad Kutbu söylüyor.
Kocakarıların hayal aynasındaki mevhum çizgilerle, Allah’ın esrar perdesindeki sonsuzluk nakışları ve tasavvufun sahtesiyle gerçeği arasında ayırt edici meleke işte İbn-i Teymiyye’de mevcut olmayan selim akıl ve mü’min kalpleri ışıldatıcı ilâhî nurdur. Nur yoksunu, o....
(Türkiye’nin Manzarası’ndan)
Necip Fazıl Kısakürek
İBN-İ TEMİYYE
Doğan Çilingir-(İlâhiyatçı)

Hatip, vâiz ve ilmî çok bir fakîh idi. Çok kitap yazdı. Şiî’leri ve Yunan feylesofları reddetti. Ehl-i sünnete uymayan yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. Allâme İbn-i Hacerî Mekkî hazretleri, buna “Allahü teâlânın, ilmîni sapıtmasına sebep ettiği kimsedir.” buyurdu.
Sıfat-ı İlâhiyye hakkında sorulan suale verdiği cevap Ehl-i Sünnet âlimlerini gücendirmiştir.
Allahü teâlâyı insan suret ve siretinde kabul ettiği için Kahire kalesinin kuyusuna hapsedildi.
Ehl-i Sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlıyamamış ,tasavvufu inkar etmiş ve doğru yoldan ayrılmıştı. Nitekim Zehebî de aynı yola sapmıştı.
Ehl-i Sünnet âlimlerinden ayrıldı, İslâm âlemine fitne ve fesat ateşi saldı.
İmâm-ı Suyûti, Kamu’ul Mu’ârid kitabında buyuruyor ki, “İbn-i Teymiyye kibirli idi, kendinî beğenir, herkesten üstün görünmek, karşısındakini küçümsemek ve büyüklerle alay etmek âdeti idi.”
Mason Abduh’un yetiştirmelerinden Camiülezher’in eski rektörü Mustafa Abdurrazik Paşa diyor ki: “İbn-i Teymiyye fetva verirken, mezhebe uymaz, bulduğu delil ile hareket ederdi. Tasavvuf büyüklerinin keşfini inkâr ederdi.”
Yine Abdurrazik Paşa diyor ki, “Vehhâbilik, bir bakımdan İbn-i Teymiyye’ye bağlı olduğu gibi, son asrın müceddidi bildiğimiz M. Abduh’daki dinde reform fikirleri de bir bakımdan İbn-i Teymiyye’ye bağlıdır.”
İbn-i Teymiyye evliyanın büyüklerinden Sadreddinî Konevî hazretleri için diyor ki: “Muhyiddin-i Arabi’nin arkadaşı olan Sadreddin, Aklîyyat ile kelâm ilimlerinde üstadından daha ileride olmakla beraber, ondan daha kâfir, daha az bilgili, daha az imanlıdır. Bunların mezhebi kâfirlik olduğu için daha hünerli olanları,daha çok kâfir oluyorlar.”
İbn-i Teymiyye müslümana kâfir diyenin kendisinin kâfir olacağını bilmediği düşünülemez. Fakat şeriatı kendi sapık görüşüne uydurmaya kalktığı ve aklı ermediği hakikatleri inkar ettiği için dalâletten dalâlete sürüklenmiştir.
Kur’ân-ı kerîmi ve Hadîs-i şerîfleri Ehl-i Sünnet âlimlerinin yanlış anladıklarını iddia edecek kadar ileri gitmiş ve Ashâb-ı kirâmın bile çok yerde yanıldıklarını söylemiştir. Allah’ın dinîni kendisinin düzelttiğini, Kur’ân-ı Kerîmin mânasını sadece kendisinin anlamış olduğunu söylerdi.
Müşebbihe denilen bid’at fırkası gibi konuşur, Allahü teâlâya madde ve cisim derdi. Yaratanı insan şeklinde sanıyordu. Bu bozuk inancına o kadar saplanmıştı ki Şam Camiînin minberinde “Cenâb-ı Hak, gökten yere benim şimdi indiğim gibi iner.” diyerek minberden aşağı indiğini İbn-i Battuta haber veriyor.
Tatarhaniye fetva kitabında, Milel ve Nihal kitabında ve bütün Ehl-i Sünnet kitaplarında mücesseme ve müşebbihe fırkaları gibi düşünen ve konuşanların kâfir olduğu bildirilmiştir. İbn-i Teymiyye gibi Allahü teâlâ arş üzerinde oturur, iner, yürür gibi sözlerde bulunmak küfürdür.
Cehennem azabının kafirlere de sonsuz olmayacağını söylerdi. Dört mezhebin sözbirliği ile bildiklerine uymayan sözlerin küfür olacağını kabul etmezdi.
El-Cebel camiînde Hazret-i Ömer Radıyallahü anh’ın çok hata yaptığını söylemiştir. Hazret-i Ali Radıyallahü anh’ın ise üçyüz defa yanıldığını söylemiştir. Hadîs-i şerîfte ise “Allahü teâlâ, doğru sözü Ömer’in dili üzerine koymuştur ve Ömer hiç yanılmaz.” buyurulmuştur. İbn-i Teymiyye ise Hazret-i Ömer radıyallahü anh’ın yanıldığını söylemekle Hadîs-i şerîflere karşı gelmektedir. Halbuki böyle Hadîs-i şerîfleri bilmeyecek kadar cahil değildi, fakat bilgisinin çokluğu nisbetinde çok yanıldı.
İmâm-ı Gazalî’nin kitablarında mevzu hadîslerin çok olduğunu iddia ederdi. İbn-i Hacer-i Mekkî hazretleri, El-a’lâm bi kavatı il İslâm kitabında İbni Sübkî gibi âlimlerin kitaplarından alarak buyuruyor ki “İmâm-ı Gazalî’nin yazılarında kusur bulan kimse, ya hasetçidir veya zındıktır.” Zevacir S.37
İbni Battuta, İbni Hacer-i Mekkî, İbni Sübkî ve Ebû Hayyan Zahirî Endülûsî gibi sözleri senet olan derin âlimler, İbn-i Teymiyeyi Rafîzi saymışlardır. Hiç bir Ehl-i Sünnet âlimi İbn_i Teymiyye’yi övmemiştir. Talebeleri Zehebî ve İbnülkayyim gibi aynı yolun yolcuları onu göklere yükseltmiştir. Peygamber aleyhisselâmın anne ve babasına saldıran Aliyyül Kari ile Kur’ân-ı Kerîme mahluk diyen mason Abduh gibi kimseler İbn-i Teymiye’yi İmâm bilmişler, Ehl-i Sünnetten ayrılarak dalâlete düşmüşlerdir.
Ekleme Tarihi: 11.09.2003 - 08:26
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
feyza27 su an offline feyza27  
cvp

350 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 10.12.2003
En Son On: 05.05.2009 - 09:13
Cinsiyeti: Bayan 
İnsaflı olunuz, zira “İnsaf dinin yarısıdır.”
Ekleme Tarihi: 11.09.2003 - 09:35
Bu mesajı bildir   feyza27 üyenin diğer mesajları feyza27`in Profili feyza27 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1296 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.79888 saniyede açıldı