|
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
|
374 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 21.03.2004
|
En Son On: 06.03.2006 - 19:43
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
Bir Varmış, bir yokmuş; âhir zaman içinde, modern çağların birinde; ölüm meleği Hayatı
ve Ölümü Veren’in emirlerini dinler iken, ama insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar
iken, ben başımdaki beyaz saçları birer-ikişer boyar iken garip bir ülke ve insanları
varmış. Mevsimlerden kış, aylardan ocakmış. O günlerde ülkede herşey “normal”
görünüyormuş. Yağmur yağışları ve fiyat artışları mevsim ortalamasının üzerinde;
erkekler gündüz işinde, akşam televizyonun önünde; çocuklar okulunda ve kadınlar da ya
mutfakta ya da komşu ziyaretlerindeymiş. Yaşayıp gidiyorlarmış işte.
Tâ ki o sabaha kadar...
O sabah bir mektup herkesin hayatını altüst etmiş. Ülkede istisnasız herkese, hem de
isimleri zarfın üzerinde yazılı olarak, aynı mektup gelmiş. Posta kutularında, kapı
altlarında hep o mektup varmış. En ücra köydeki insanlardan en büyük şehirlerin mutena
semtlerinde yaşayanlara; en fakir işsizinden en büyük holding patronuna; en küçük
memurdan devlet başkanına kadar herkese gönderilmiş bu mektup.
Sabah kalkıp da posta kutusuna bakan insanlar zarfı gördüklerinde merak, mektubu
okuduklarında ise korku içinde kalmışlar. Tek bir kelime okuyabilmişler o mektupta:
“Öleceksin.”
Önceleri kimse ne olduğunun anlayamamış. Sonra, bir dost şakası zannedip üzerinde
durmamışlar. Aile meclislerinde, dost sohbetlerinde sözü açıldığında aynın mektubun
başkalarına da geldiğini öğrenince, bu işin arkasında kimin olduğunun merak etmeye
başlamışlar. Acaba, yeni bir terör örgütü ortalığa dehşet mi salmak istiyormuş?
Ertesi sabah herkes başka bir mektupla daha karşılaşmış. Kelimeler farklı ama mesaj
aynıymış:
“Sonun yaklaşıyor!” Korkuları derinleşmiş, çaresizlikleri pekişmiş .canlarına kimin
kastedebileceğini düşünmeye başlamışlar. Kimlere kötülük etmişlere, kim kendilerine
hınç besliyor olabilirmiş? O günleri tek kelimeyle zehir olmuş. Akşamı binbir kaygı ve
şüpheyle geçirip kendilerini eve zor atmışlar.
Gece hemen hiçbirisinin gözüne uyku girmemiş. Ertesi sabah da aynı mektupla
karşılaşıp karşılaşmayacaklarını düşünmüşler.
Ve korktukları başına gelmiş. Mektuplar hiç aksamaksızın her sabah gelmeye devam
etmiş. Tehdit kokan, âmirane bir üslûpla yazılmış mektuplarmış bunlar.
Ya “Adımlarına dikkat et” deniliyormuş mektuplarda, ya “Sıra sana da gelecek” ya da
“Yaptığın herşeyin hesabını vereceksin” gibi şeyler.
Devletin üst kademesinde üst üste toplantılar yapılmış. İstihbarat birimleri durum
karşısında çaresizliklerini ilân etmiş. Mektupları kimin ya da kimlerin koyduğuna dair
bir tek fikirleri bile yokmuş. Bütün denetimlere rağmen devletin en üst
kademesindekilerin evlerine dahi bu mektupları nasıl ulaştırılabildiği anlaşılamamış.
Üst düzey yöneticilerinin koruma görevlilerinin sayısı üç katına çıkarılmış. Devlet
adamları halkın arasına daha az karışır hale gelmişler. Diğer taraftan da ülkede bu
mektuplardan dolayı karışıklık çıkmasından korkmuşlar. Bir şeyler yapılması
gerekiyormuş.
Önce, televizyonlara gizli emirler gönderilerek eğlence programlarının arttırılması,
insanlara bu sıkıcı ve kaygı verici durumu unutturmaya çalışmaları istenmiş. Aynı emir
radyolara ve gazetelere de gönderilmiş. Diğer taraftan, reklâmcılardan daha cazibeli
reklamlar yapmaları istenmiş. Daha fazla alış-veriş ve eğlence merkezinin inşası
planlanmış. Futbol maçlarının biletleri ucuzlatılmış. Piyasaya popüler şarkılar ve
şarkıcılar sürülmüş.
Cumhurbaşkanı ve başbakan gezilere çıkarak vatandaşlara seslenip onlara cesaret
vermeye çalışmışlar. Kendilerinin de şiddetle duyduğu ölüm korkusunu gizlemeye
çalışarak, ülkelerin bir süpürgeç olacağını, büyüme hızının şu kadar yükseleceğini, şu
kadar işler yapılacağını, herkesin devletine güvenip geleceğe ümitle bakması
gerektiğini anlatmışlar. Generaller ise, verdikleri demeçlerle ordunun her türlü iç ve
dış düşmana karşı tetikte olduğunu; dünyanın en disiplinli ve en güçlü ordusunun
kendileri olduğunu; halkın kendilerine duyacağı güvenle rahat içinde uyuyabileceğini
söylemişler.
Ama bütün bunlar- her yeni günün sabahında o mektupların gelmesini; mektuplarla
birlikte her tarafta binlerce kişinin beklenmedik biçimde ölmesini engelleyememiş.
Mektuplardaki tehdidin sanki bir “piyango” gibi birilerine isabet ettiğini gören
insanların çoğu, sabahları mektupları alelacele posta kutusundan alıp okumadan çöpe
atmaya başlamış. Sanki sözleşmişler gibi, artık bu mektuplardan ve içindekilerden
bahsetmemeye özen göstermişler. Tanıdıklarından, dostlarından, akrabalarından kimileri
öldüğü halde, bu ölümleri o mektuplarla birleştirmemeye çalışmışlar.
Onun yerine, trafik canavarından, hastalıklardan ve yaşlılıktan; hayat
pahalılığından, politikadan, falanca ülkenin kendi ülkelerine beslediği düşmanlıktan;
spordan, filanca şarkıcıdan... konuşmuşlar. Bu arada tüm ülkede içki satışları
patlamış, televizyon reytingleri yükselmiş, şarkı kaset satışları artmış...
Yalnızca çok az sayıda insan, bu mektupların ardında yatanın gerçekten merak etmiş.
Onlar, posta kutularına kendi soru dolu mektuplarını koymuşlar. O mektupların yazarı
ile aralarında ilginç bir iletişim başlamış. Böylece, sadece onlar bu mektuplarda
tehdit değil ikaz edildiklerini, korkutulmak değil uyandırılmak istediklerini
anlamışlar. Diğerleri gibi mektupları suçluluk duygusuyla okuyup sadece “öleceksin”
gibi sözlere takılmamışlar; meraklı ve cesur gözlerle başkaca şefkat dolu mesajların
varolduğunu görebilmişler. Mektuplardaki şiddetli ikazların aslında sevgi ve şefkatten
ileri geldiğini keşfetmişler. Bu yüzden yalnızca onlar ölümü kendi aralarında korkmadan
ve çekinmeden konuşabilmişler. Attıkları adımlara dikkat edip, hesabını veremeyecekleri
şeyler yapmamaya çalışmışlar. Zilletli ve korkulu bir sarhoşluk yerine, merdane ve
cesurâne bir uyanıklık halini tercih etmişler...
Ve sadece onlar, en güçlü silahların bile karşısında âciz kaldığı mektupların
Sahibi’ne dayanıp ölüme meydan okuyabilmişler.
MURAT ÇİFTKAYA - AHİRZAMAN MASALLARI -
|
Ekleme Tarihi: 10.12.2004 - 15:34 |
|
|
|
|
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
cevher (55), yahayyy (49), rasul (39), kaya180 (43), i.kaya (53), hst2775 (50), muhammedhatice (42), abdullahergen (45), Almanyadan (42), ...GüL... (39), ismailvar (36), ismailaktas (40), h@mi28 (34), turka32 (49), kuryehakan3 (44), reis54 (41), 69karadeniz (43), almuslu (60), frmurat (44), eyyüpyahya (45), MAVISH18 (39), recepdemir64 (66), seda57 (40), abkdmr (48), BirDamLaBinUmut (49), osm02 (61), Islam-Girl (38), turgutm (46), ysr18 (64), Turani.ch (69), melihtopcu (48), pltuður (50), vuslat2175 (50), GÜLE SEVDA (43), malabade43 (44), M_A_Y (44), doydas (44), ayesil (44), ERDALAKSOZ (43), dr2912 (60), karamolla (50), feyzullahgunes (54), Salih30 (52) |
|
|
|
|
|
|