0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Mazlum Filistinlilerden Dünya Müslümanlarına

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 18 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
Mazlum Filistinlilerden Dünya Müslümanlarına

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Filistin Cebalya Kampı'nda bulunan İslami Cemiye aracılığıyla Flistinli müslümanlardan dünya müslümanlarına çağrı: Her gün çocuklarının kanlarıyla toprağı sulanan yerden size sesleniyoruz...
— Dünyadaki tüm özgür halklara
— Tüm şerefli insanlara
— Vicdanları ölmemişlere
— Sesi kısılmamışlara

Buradan size sesleniyoruz
Filistin’de
Kudüs’ten
Barış ve sevgi şehrinden
Her gün çocuklarının kanlarıyla toprağı sulanan yerden size sesleniyoruz.
Hürriyetin manasını ömürlerinde hiç anlamamış, güzel yaşantıyı görmemiş ve işgali günü gününe yaşamış yaşlıların yalvaran haykırışlarıyla size sesleniyoruz.
Hayatlarının yarısını işgal güçlerinin zindanların da geçirmiş ve kalan yarısını da şimdi kabirde geçiren gençlerimizin yalvaran haykırışlarıyla size yalvarıyoruz.
Bomba ve top gürültüleri altında doğan mazlum Filistinli çocukların sesiyle size yalvarıyoruz.
Yavrularımız İsrail güçlerinin tahrip ettiği virane okullarda okuyor. Filistinli çocuklar kendi topraklarında oynayacak oyuncak bulamazken işgal edilmiş topraklarında İsrailli çocukların luna parklarındaki oyunlarını seyrediyorlar.
Ekleme Tarihi: 24.01.2008 - 15:38
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
SİZE YALVARIYORUZ VE SiZDEN SADECE ADALET VE İNSAF İSTİYORUZ

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Her gün İsrail güçlerinin saldırılarından ölen Filistin halkının yanında şerefli bir duruşla durmanızı istiyoruz.
Her gün İsrail uçaklarından atılan füzelerle tanklardan atılan bombalarla büyük küçük, hasta ayırt etmeden öldürülen Filistin halkının yanında şerefli bir duruşla durmanız için yalvarıyoruz.
Ekleme Tarihi: 24.01.2008 - 15:39
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
YALVARIYORUZ!

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Hükümetlerinize devlet başkanlarınıza sorun. Bu masun halktan yardımlarını niçin kestiler.
Niçin Filistin halkını yalnız ve zelil bıraktınız!
Yoksa bu halkın aç kalmasını mı istiyorsunuz?
Yoksa Filistin halkının İsrail’e boyun eğmesini mi istiyorsunuz?
Yoksa ne?
Filistin deki son durum çok tehlikeli ve patlamak üzere. Gerçekten yardımlar kesildikten sonra, ekonomik durum çok kötüleşti. Bu durum Filistin halkına ister istemez etki etti, ilaç azlığına ve fiyatlarının artmasına sebep oldu. Bundan dolayı halk hastanelere gidemiyor. Babalar okul ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için, çocuklarını okula gönderemiyorlar. Devlet memurları ve öğretmenler maaş alamıyorlar. Bu durum tüm ticari müesseseleri de etkiledi. Kısacası, Filistin’de hayat durmak üzere.
Bundan daha kötüsü, insanların umutları kayboldu, hırsızlık olayları çoğaldı. Arabalar, değerli eşyalar hatta insanların günlük ihtiyaçları olan ekmekler bile aç kalan insanlar tarafından çalınıyor. Bu durum tüm köylerde, kasabalarda ve şehirlerde baş göstermeye başladı.
Biz, mazlum ve öfkeli Filistin halkı olarak soruyoruz. Bunların hepsi niye?
Yoksa bunların sebebi Filistin halkının özgür ve demokratik seçimlerinin sonucu mu?
Yoksa bu zulüm haklarımıza sımsıkı sarılmamızdan dolayı mı bize reva görülüyor?
Yoksa bu zulmün sebebi dünyanın şımarık İsrail’le olan dostluklarından dolayı mı?
Yoksa Amerika korkusundan mı?
Dünyadaki bazı ülkeler tarafından, geçmişte olduğu gibi bugün de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde savaş suçlusu olduğundan dolayı hakkında davalar açılan Kasap Şaron’u İsrail halkı seçtiği zaman neden cezalandırılmadı. Bundan daha tehlikelisi bu günlerde dünya devletleri Şaron’u barış adamı diye vasıflandırıyor ve Filistin halkına terörist diyorlar. Yeni kurulan Filistin Hükümeti’nin İsrail’i tanımasını istiyorlar. Fakat soruyoruz dünya devletlerine: İsrail bizi tanıyor mu?

— Defalarca size yalvarıyoruz.
— YALNIZ KALDIK
— Özellikle şu günlerde yalnız kaldık.
— Bizleri yalnız bıraktınız.
Dünyayla ilişkimiz kesildi, kimse sesimizi duymuyor. Kimse İMDAT çağrımıza cevap vermiyor.
EY ŞEREFLİ İNSANLAR!
EY ÖZGÜR HALKLAR
ÖCÜMÜZÜ ALIN
DİRİLİŞ MUŞTUMUZA SİZ DE KATILIN
VE HAYKIRIN!
EN YÜKSEK SESİNİZLE BİZİMLE HAYKIRIN!
İNSANLIK ALEMİ’ NİN GÖRMEDİĞİ, DUYMADIĞI, BİZE REVA GÖRÜLEN BU ÇİRKİN SAVAŞIN, BU SOYKIRIMIN SONA ERDİRİLMESİ İÇİN VE AÇLIKTAN ÖLMEK ÜZERE OLAN MAZLUM FİLİSTİN HALKINI KURTARMAK İÇİN NE OLUR HAYKIRIN!
Bu halkın boyun eğmesini istiyorlar. Dünya coğrafyasından silmek istiyorlar.
Ekleme Tarihi: 24.01.2008 - 15:40
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
NE OLUR!

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Az da olsa Filistin halkına yardım edin
Hakka, Adalete ve özgürlüğe yardım edin.
Ümmetin çocukları acı çekiyor. Bizim acımız sizin acınızdır. Bizim özgür ve haklı mücadelemiz sizin mücadelenizdir. Bizim caddelerimiz, İsrail tufanında boğulursa, unutmayın ki sizin caddeleriniz de bu tufanda boğulacaktır.

EY MÜSLÜMAN EVLATLARI’ NERDESİNİZ…
KARDEŞİMİZ DEĞİL MİSİNİZ?
Bizi bir araya getiren tek şey Tevhit İnancı değil mi?
Yoksa bizim yok olmamız sizi sevindirecek mi?
Yoksa bizim aç kalmamız sizi mutlu mu edecek?

LÜTFEN!
Her gün tekrarladığınız: (Kalplerimiz sizinledir). Sözünün manası ne açıklar mısınız?
Filistin mazlumlarından bir kardeşiniz.

wesselam
Ekleme Tarihi: 24.01.2008 - 15:41
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  

1463 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.03.2007
En Son On: 09.05.2011 - 10:25
Cinsiyeti: Erkek 
Acı / Seni de Vururlar Bir Gün Ey Acı


Seni de vururlar bir gün ey acı
Uçuşup durduğun kanatlarından
Sazın sözün türkülerin tükenir
Ellerin koynunda kalakalırsın

Şakaklarına kar yağıyor bilesin ey acı
Gül açan yüzlerimizde
Göğeriyor rengin senin de

Biz seni
Tâ eskilerden tanırız
Hani göğüslerimize taş olur inerdin
Avuçlarımızda hira dağıydın

Al atların tan yerine ayarlanmış yelelerinde
Akdeniz rüzgarlarına karışan sendin

Biliyorum
Hiçbir tarih yazmayacak
Ve bir sır gibi kalacak yakılan kitaplarda
Göbek bağı anasından henüz çözülmemiş bebelerimize
Mitralyözlerin washingtondan ayarlandığını

Seni de yakarlar bir gün ey acı
Bir taptuk kul gözlerinden vurursa
Parmakların eğri ağaç tutamaz
Çığlıkların çağlar aşar duymazsın

Ve ben biliyorum
Örümceği, mağarayı, güvercini, asâyı

Ve İbrahimin baltasını
Ben biliyorum

Nereden başladı bu kesik dans
Ve bu dansa karşı afyonlanmış hecin yüzlü
İnsanlar kim?

Kim kimin yanında
Kim kimin karşısında

Meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim

Üsküdar kız lisesinde okuyan genç kız
Çantasında kimin fotoğrafını taşıyor

Kadıköy vapurunda sigara tüttüren delikanlılar
Neden gülüyorlar ki

Seni de vururlar bir gün ey acı
Filistinde sapan taşlı çocuklar
Dalın, kolun, fidelerin, budanır
Kuru bir kütükle kalakalırsın

Öyle bakmayın balkonlarınızdan
Fırat nehri ayrılık çıbanına tutuldu,
Damarlarımızı yırtıyor
Tuna nehri, onulmaz boşnak sızıları
Pompalıyor yüreğime

Pilevne türküleri ağıtlara dönüşürken,
Çeçenyada yiğitler
İnancın, emeğin ve aşkın
Kılcal damarlarına ulanıp sustular...
Ve ne Bağdattan
Ne Şamdan
Ne Mekkeden
Ne Diyarıbekirden
Ne istanbuldan
Ne Buharadan
Bunca telefon direğine rağmen kimse kimseyi
Duymuyor

Seni de vururlar bir gün ey acı
Halepçede soldurulmuş gül gibi
Bu sevdaya düşsen sen de yanarsın
Suskun, sıcak, uzun yaz geceleri

Ve siz
Ey analar,
Siz, gecelerinizi böler çocuklarınıza ninniler
Söylerdiniz

Hani siz, fatihler doğururdunuz...

Gelin-kızların giysileri kirletildi
Çocuklar hep yetim kalıyor

"Elem yecidke yetimen feava"

Ve ben biliyorum
Ben biliyorum
İstanbulun
Bağdatın
Diyarıbekirin
Mekkenin
Birbirine nasıl bağlandığını, nasıl çözüldüğünü sonra
Ey insan
Ey insanlık
Ayağa kalk

Kolları ve bacakları budanmış delikanlıları
Boyunları gövdesinden ayrılmış insanları
Gözleri uyur gibi kapanmış, kan pıhtıları içindeki bu
Çocukları

Gelişmiş laboratuarlarınızda dikkatle inceleyin
Ve bir gün
Bu dünya
Gül bahçesine dönecek
Bunu böylece bilin ve
Unutmayın

Şair: Ferman Karaçam

********************************************

bunuda ekledim aklıma geldi benim çok ama çok dinediğim Aykut kuşkaya kardeşimin parçası beni çok ama çok hüzünlendirir.....
http://medya.40ambar.net/17528__aykut-Kuskaya---Bosnada-Bir-Cocuk_


Bu mesaj 3 kez ve en son maksat kelam olsun tarafından 24.01.2008 - 20:30 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.01.2008 - 19:54
Bu mesajı bildir   Maksat kelam olsun üyenin diğer mesajları Maksat kelam olsun`in Profili Maksat kelam olsun Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
Filistinli Çocuğun Vasiyeti

1686 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.07.2007
En Son On: 17.08.2009 - 12:01
Cinsiyeti: Bayan 
Bu vasiyeti yazmak nerden aklıma geldi bilmiyorum. Muhammed Dürre’nin okul yolunda terör devleti israil askerleri tarafından haince öldürülmesinden sonra, korkup okuldan almıştı annem beni, o günden beri hiç birşey yazmadım. Oysa okula gitmeyi, okuyup pilot olmayı o kadar çok istiyordumki!.. Okulu bıraktıktan ve göğümüzü annemin “duman yada sis” dediği karabulutların kaplamasından sonra, sen büyüyünce ne olacaksın diyenlere “ben büyümeyeceğimki” diyorum.

Annem birinci intifadada ayaklarını ve gözlerini kaybetmiş. Büyük abim Abdullah’ın cesedi başında ağıtlar yakarken, bir kurşun da onun ayağına sıkmışlar, şimdi evden dışarı çıkamıyor ve hep ağlıyor. Abdullah abimden çok; daha onsekiz yaşında şehit olan Raşit abime ağlıyor… gizli gizli ağlıyor… içten içe ağlıyor… arasıra topluyor kendini ve gözlerini semaya dikip “Mescid-i Aksa için feda olsun yavrum” diyor. Babamı ben hiç görmedim, hapiste miymiş neymiş. Bir gece ansızın alıp götürmüşler… şu Filistin’den daha küçük olan hapishaneler varmış, babam orda yatarmış.

Annemle ikimiz kaldığımızdan beri annem benimle çok ilgileniyor, yanından ayırmak istemiyor, Hanzalam deyip, durup durup tekrar sarılıyor. Komşu teyzelerle konuşurken duydum, “o benim son parçam, gencecik fidanım; ona da birşey olursa ben yaşayamam” diyordu.

Bizim burda gökyüzü, ben kendimi bildim bileli, simsiyah ve yanık yanık kokuyor. Ne vakit “anne neden böyle desem” sis, duman, iklim kötü” diyordu. Ha son dönemde sıkça “boom boom” diye sesler duyuyordum, o sesler ne zaman ortaya çıksa annem telaşla “Hanzalam Hanzalam” diye sürünerek yanıma gelir, kulaklarımı kapar, üzerime kapanır, adeta üstüme etten duvar örerdi. Ben “anne ne oluyor?” desem, “gökgürültüsü oğlum şimdi geçer” diyordu. Bu masala ilk zamanlar çok inanmıştım… ama artık gerçekleri biliyorum. Mahmut israil sınırına gitmiş geçen ay dedesiyle; israil semaları masmaviymiş, hiç gökgürültüsü de yokmuş

Anne “ben oynamaya gidiyorum” dediğimde, “sen büyüdükçe daha çok oynamaya başladın” diyor. Hafifçe kızdığını farkediyorum, öpüyorum esmer yanaklarından ve koşuyorum kaderime. Annem bilmiyor ki; ben abim Abdullah’ın sapanını tavanda bulduğumdan beri, arkadaşlarla toplanıp “şeytan taşlama”ya gidiyorum. Annem beni top peşinde koşuyor sanıyor; nerden bilecek ki tek kale maç yapacak kadar bile arkadaşım kalmadı!..

Mahalle maçları yapardık eskiden, şimdi mahalle mi kaldı ki mahalle maçı yapalım .Şu diğer adı enkaz olan Filistin’de kaç çocuğun birinci adı şehit oldu biliyor musun; Şehit Mahmut, Şehit Vaad, Şehit Yasin, Şehit Raşid, Şehit Hanzala, Şehit Hanzala, Şehit Hanzala…

Bundan sonrasını anneme okur musunuz? Malum o okuyamaz:

Annecim hakkını helal et… yüzbinlerce mazlum çocuk gibi, ben de böyle olmasını istemezdim… sana söyleyecektim, erken iyileşir diye bekledim… hemen geçer diye geciktim ama geçmedi… geçen gün şeytan taşlarken misket bombası attılar üzerimize… beni bir kurşun sıyırdı geçti, çok kanım aktı, eve zor attım kendimi… hani üşüyordum ya kaç gecedir; kansızlıktandı sanırım. En yakın hastane kaç şehir ötede anne… hastaneler mücahit abilerle dolu, hem seni perişan etmek istemedim, geçer dedim geçmedi anne.

Hep sabaha karşı abilerimi rüyamda görüyorum, bir gülümsüyorlar ki sorma “gel, gel” diyorlar… koşuyorum onlara doğru, altlarından ırmaklar akan yemyeşil çimenlerle örülüyor her yanım… sen de yanımda ol istiyorum; anne anne anne diye seni çağırırken, sen sesime uyanıp kaldırıyorsun beni o en güzel rüyadan.

Anneciğim benim vaktim azaldı… sana bir kaç vasiyetim olacak. Geçen arkadaşların ailesi yemiş zehirlenmişler. Komşulara okut, üzerinde “U.N.” yazan hiç bir paketten bişey yeme…Anne; içinde mücadele ve dua ayetlerini bol okuduğum Kelamullah’ı, Kur’an’a yeni geçen İbrahim’e verir misin? Ayakkabılarım Halil’inkinden sağlam… onun ikisi de yırtık, benim teki yırtık, az yama yaparlar… o yahudi askerlerinden kaçamıyor; ayakkabılarımı halil’e ver olur mu? Beyaz kedim bulut’u benim yerime “gökgürültüleri”nden sakla olur mu? Ona etten duvar ör…ha kulaklarını tıkamayı da unutma

Abdullah abimin sapanını yastığımın altına bırakıyorum… ola ki israil askerleri eve kadar gelir, onlara atarsın… taş ta var ocağın orda, kendi ellerimle sectim… onları kullan; iyi kavis alır onlar. Arkamdan ağlama desem de bilirim içten içe ağlarsın… hemde dört farklı şekilde ağlarsın… benim “ağlama anam” dediğim aklına gelir; döner birde bunun için ağlarsın… ağla anam, gökyümüz açılmıyor madem, için açılsın be anam ağla doyasıya…

Gülümsememek elde değil; benim neyim var ki vasiyet yazdım… aaa unutmadan; çamurdan uçağımı yeni doğan amcaoğlum “Umut”a verirsin… onun masmavi gözleri gökyüzüne daha çok benziyor.

Sen hep derdinya Allah iyileri erken alırmış yanına.
Arasıra “yaramazım” diye okşardınya beni; iyiliğime şahit olur musun anne?
Çocuklar günahsız olurmuş ama,
acılar beni çok büyüttü.
İçim dağ gibi anne,
içim dağ gibi anne,

Atamayacağım taşlar için, Filistin halkından ve Kudüs davasından affımı dilerim…

-alintidir-
Ekleme Tarihi: 24.01.2008 - 20:21
Bu mesajı bildir   KaLBeNuR üyenin diğer mesajları KaLBeNuR`in Profili KaLBeNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
RuZGaR su an offline RuZGaR  
İnsanlık Suçu

Moderator
1295 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 06.12.2004
En Son On: 19.03.2012 - 20:30
Cinsiyeti: Bayan 
Filistin'de olan şey, maddi ve manevi varlık ve değerlerine el konmuş, bu cümleden olarak ülkeleri işgal edilmiş bir milletin direnişidir. İsrail'in yaptığı ise uluslararası kuralları, ahlak ilkelerini, insanlara mahsus erdemleri hiçe sayarak işgali devam ettirmek, bir halkı göz göre göre eritmek, imha etmek, maddi ve manevi olarak çökertmek, bütün dünyayı çeşitli taktiklerle ve göstermelik toplantılarla oyalayarak meşru olmayan emeline doğru adım adım ilerlemektir.

Eğer dünyada insanlık ölmemiş olsaydı, eğer uluslararası anlaşmazlıkları tarafsız ve adil bir çözüme bağlamak için var olmuş bir Birleşmiş Milletler bulunsaydı, eğer İslam kardeşliği diye bir kavramın hayatta karşılığı olsaydı bugün Filistin'de yaşanan dram asla yaşanmazdı.

Ateş düştüğü yeri yakar; bakın bu yangının içindeki nasıl feryad ediyor:

" .... Gazze'den selamlar gönderiyorum. Ama Allah bilir belki size gönderebileceğim son selam olabilir; çünkü bilgisayarımın pilinin son dakikalarını kullanıyorum....

Gazze'de elektrik petrol ve su bitmiş durumdadır ...Hastanelerde jeneratörlerin son mazot litreleri kullanılıyor, ondan sonra hastanelerdeki elektrikler de kesilecek. O saatten 24 saat içerisinde 400 diyaliz hastası ölüme mahkum kalacak ve yoğun bakımda olan yaklaşık 200 genç ve yaralıyı kayıp edeceğiz.. Bununla birlikte sürekli ilaç ve elektrik gerektiren ameliyatlar durdurulacak..

Bu hepsi değil, Gazze'nin dramı daha çok hikaye anlatıyor ...Mesela fırınlarda ekmek yok, pazarda da un yok, ilaçların çoğu bitmiş durumda, sınırlar İsrail ve Mısır tarafından kapatılıyor…

…Boynunuza emanettir ki Türk halkına söyleyin ...Biz Filistin halkı olarak kıyamet gününde ve Allah'ın huzurunda hakkımızı helal etmeyeceğiz. Biz burada ölürsek sizin payınız var bunda; eğer her biriniz çıkıp da elinden geleni yapmasa… Allah'ın önünde kardeşlik hakkımızı isteyeceğiz sizden…

Ben kendimi Filistinli bir Türk olarak tanıtıyorum. O kadar ki seviyorum ki sizi; onun için sizden bir şey yapmanızı bekliyorum …

Ben TC'de okumuş bir Filistinli inşaat mühendisi.. ve mesajımı yayınlayacaksanız lütfen dilini düzeltin…

Gazze'den her şeyi yazmaya hazırım ben, size ve tüm gazetecilere.

Saygılarımla...

Eng. Moin Naim

Head Of Resource Development Unit

Ricasına rağmen diline çok az dokundum; çünkü onun Türkçesi beni daha çok etkiledi.

Hayrettin Karaman

Ekleme Tarihi: 24.01.2008 - 21:27
Bu mesajı bildir   RuZGaR üyenin diğer mesajları RuZGaR`in Profili RuZGaR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
EY YAHUD, EY MÜRTED!

Ey Yeryüzünü fesada boğmuş mel’un kavim!

Ey lanete uğramış azab ehli!

Ey Peygamberleri yalanlamış yalancılar!

Ey Allah’ın dinine savaş açan zavallılar!

Ey insanlıktan nasibini almamış yaratıklar!

Ey kendilerini seçkin sayan fitneciler!

Ey Müslümanları aşağılayan sefiller!

Ey dünyalarımızı yıkan merhametsizler!

Ey beşikteki çocukları katleden vampirler!

Ey evlerimizi başımıza yıkan zalimler!

Ey tertemiz bacımı kirleten coniler!

Ey felçli dedeme dahi tahammül edemeyen reziller!

Ey Şaronlar, Ey Bush’lar ve Ey Seri Katiller!

“Elbet sizinde hesabınız sorulacak.”


Ekleme Tarihi: 25.01.2008 - 09:27
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
EY ÜMMET-İ MUHAMMED NEREDESİNİZ!

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah Aleyhisselatu vesselam buyurdular ki: "Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslüman’ı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir Müslüman’ı örterse, Allah da onu kıyamet günü örter."

Hadis açık ve nettir. Hiçbir tevile ihtiyacı yoktur.



Ve bugün yıllardır kanayan yaramız olan Filistinli Müslümanlar feryat etmektedirler. Canavar Siyonistler tüm vahşetleriyle günlerdir Filistin’e saldırıp insanları öldürüyorlar. Dünyanın en gelişmiş savaş araçlarıyla her gün mazlum Filistinli Müslümanların başına bombalar yağdırıyor, çoluk çocuk demeden katlediyorlar.

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa: 75)



Bu ümmete ne oldu da bir avuç Siyonist yarım asırdan fazla bir süredir, Müslümanlara kan kusturuyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor. Kudüs yıllardır işgal altında, Filistin halkı kıyımdan geçiriliyor da bir buçuk milyarı aşkın Müslüman nüfustan ses seda yok.

Benliğimizi bu kadar mı yitirdik? Dünya hayatı çok mu çekici, iliklerimize kadar mı işledi ki bağrımıza saplanmış zehirli hançeri çıkarmaya takat yetiremiyoruz? Rahatımız kaçmasın diye suspus olmuşuz.

Nerde kaldı, bir vücudun azaları gibi oluşumuz, bir Müslümanın parmağına diken battığında bizlerin de acı çekmesi gerektiği, kardeş oluşumuz…

“İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.” (Nisa: 76)
Ekleme Tarihi: 25.01.2008 - 09:33
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Bugün Filistin ve Filistinliler kan ağlıyorlar. Her gün onlarcası terörist İsrail devleti tarafından şehit ediliyor. Bizler ise ne yapıyoruz. Bu görüntüleri, televizyon ekranlarında ve gazetelerde izlemekle yetiniyoruz. İman edenlerin Allah yolunda savaşmaları gerekmez miydi? Ayeti kerimede öyle geçmiyor mu? Ne oluyoruz Allah aşkına neler oluyor? Bu pısırıklık, nemelazımcılık, bana dokunmayan bin yıl yaşasın anlayışı nereye ve ne zamana kadar devam edecek?!

“Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın…” (Bakara: 191)



Filistinli mücahitler, sadece vatanlarını değil aynı zamanda ümmetin onuru için de mücadele ediyorlar. Zira bugün Siyonistlerin ayakları altında çiğnenen topraklar sadece Filistinlilerin değil bütün Müslümanların toprağıdır. Kudüs Ümmet-i Muhammed’in ilk kıblesidir. Filistin için mücadele etmek bütün Müslümanların boynunun borcudur.

Siyonistler hile ve hıyanetle ayakta durmaktadırlar. Onlar dünyanın en korkak milletidirler. Korkaklıklarının en büyük belirtisi de vahşi ve gaddar olmalarıdır. Çünkü ancak korkaklar bu kadar vahşi olabilirler.



Onlar namerttirler. Güç yetirebildiklerinde cesur olurlar. Güçleri ancak kendilerinden daha güçsüz olanlara yeter. Savaş meydanlarında kahraman olduklarını iddia ederler; ama gerçekte korkak ve yüreksizdirler.

Onlar değil miydi ki Allah Resulü Aleyhisselatu vesselam ve sahabeler için “Savaşmasını bilmeyenlerle savaşıyorlar. Bizimle savaşsalar da savaş nasıl yapılır görseler”diyerek böbürlenen ve kendileriyle savaş yapıldığında ölmemek için her türlü aşağılanmayı göze alanlar… Evet, onlardı evlerini kendi elleriyle yıkıp kaçanlar. Çoluk çocuklarını esir bırakanlar. Mallarını ve kalelerini Müslümanlara teslim edenler.
Ekleme Tarihi: 25.01.2008 - 09:38
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Fitne ve fücur kanlarına işlemiş. Fırsatı bulduklarında halkları birbirine düşürmekten bir an bile imtina etmezler. Onlar fitneyle beslenen birer aşağılık sürüngendirler. Görüldükleri kadar güçlü değiller. Savaş teknolojisine sahip olabilirler; ama korkaklıkları ayetle sabittir. Ataları, Hz.Musa’ya:“Git sen ve Rabbin savaşın,” demişlerdi. Korkaklıklarından ötürü Allah’ın “Savaşın!” emrine böyle karşılık vermişlerdi. Müslümanlar şu an büründükleri pısırıklıktan silkindikleri anda kaçacak delik arayacaklardır.

Onlar ancak ayeti kerimenin de açık bir ifadeyle söylediği gibi iyi korunmuş şehirler ve duvar arkasında savaşabilirler.“Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.” (Haşir:14)
HAMAS, Kassam Füzeleriyle ve istişhadi eylemlerle onları kendi evlerinde vuruyor. Şehirlerinde, etraflarına ördükleri duvar arkalarında vuruyor, bunun için rahat değiller. Çok sevdikleri dünyalarında rahat olamıyorlar. Gaspettikleri topraklarda hayal ettikleri yaşamı elde edemiyorlar. İşte bu onları çileden çıkarıyor ve saldırganlıklarını arttırıyor. Vahşi yöntemlerle direnişi yok etmek istiyorlar. Bombalarla masumlara saldırıyor ve dünyanın gözü önünde cinayetler işliyorlar.
Onlar güven içinde yürümeyi, yaşamayı, gezmeyi, eğlenmeyi istiyorlar. Filistinlilerin ise bunlara hakkı yok. Filistinlilerin kendi vatanlarında özgürce yaşama hakları yok. Piknik yapma, okul okuma, çarşıda pazarda dolaşma hakları yok. Siyonist teröristlerin anlayışı böyle ve bununla hareket ederek bugün Filistin’de terör estiriyorlar.
Dünya bu vahşete seyirci… Dünya insan hakları havarileri suskun… Müslümanlara karşı aslan kesilen BM kuyruğunu arkasına saklayıp köşeye sinmiş… Arap ülkeleri şerefleriyle birlikte benliklerini de yitirmiş durumda… Aylardır HAMAS iktidarından ötürü ambargo uygulayan Büyük Şeytan ve aveneleri İsrail’e arka çıkmaya devam ediyorlar.

Ey Ümmet-i Muhammed! Dinine, memleketine, milletine, kardeşlerine sahip çıkma zamanı geldi de geçiyor bile… Kâfirlere karşı cihat bayrağını yükseltmek, ömürleri kısaltmaz, evde oturup zelilliği kabul etmek ise ömürleri uzatmaz. Dünya malı ise elbet bir gün terk edip gidecek. Çoluk çocuk ise mezar başından öteye geçmez.


Haçlı ordusu ve Siyonistler, İslam memleketlerini tek tek işgale başladılar. Bugün yaşananlar İslam-Küfür savaşıdır. Bunun başka bir adı yoktur. Saflar artık belirginleşmiştir. Ne demişti haydut devletin başı Bush “Ya bizdensiniz ya onlardan” yani; “Ya haçlısınız ya da Müslüman”… Hangi saftayız, nerede duruyoruz, bunu artık netleştirmemiz lazım.


Kimin neye gücü yeterse, kim ne yapabiliyorsa, kim nasıl savaşabiliyorsa öyle savaşmalı ve kâfirlere karşı cihat sancağı her yerde yükseltilmelidir.


“Kim Allah'ı, Resulü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” (Maide: 56)


"Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister."
Ekleme Tarihi: 25.01.2008 - 09:46
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
–Hey ne acelen var? Nereye böyle?

Durdu. Arkadaşına baktı.

–Biz muhabiriz arkadaş. Haber kovalar, haber yakalarız. Sorduğun da soru mu?

Çantasını kaptığı gibi dışarıya yöneldi. Arkasından meraklı bir çift göz bakakaldı.

AFP muhabiri, acar bir gazeteciydi. Son yıllarda sürekli gündemde olan ABD’nin gizli cezaevleri konusu basın-yayında ilgiyle takip ediliyordu. Aldığı bir habere göre bir Filistinli bu cezaevlerinden birinden henüz çıkmıştı. Onu görmek, onunla bir röportaj yapmak için gerekli girişimlerde bulunmuş, işi ayarlamıştı.

Hâlbuki Filistin’e başka bir gaye için gelmiş, başka haberler peşinde koşmuştu. Filistin’de gördüğü, şahit olduğu tek şey, insanlığa sığmayan bir zulmün yaşandığıydı. Bir milletin istisnasız yaşadığı bir asırlık zulüm.

Eşit şartlar altında yaşanmayan; taş ve teknolojinin, sapan ve roketlerin savaş meydanı… Filistin…

Düşüncelerini bir tarafa bırakıp etrafına baktı. Buluşacağı şahsın karşıda kendisini beklediğini fark edince yolu geçti. Birazdan ara sokaklarda kayboldular.

30 yaşlarında bir genç vardı karşısında. Üzerinde zulmün, hor görülmüşlüğün en acı izleri vardı. Gözleri korku, bir panik havası içindeymiş gibiydi. Karşı karşıya oturdular. Mütercimlerinin ikisi arasındaki soru-cevap faslını sürdürmeleri yaşanan olayı yavaş yavaş gün yüzüne çıkarıyordu.

***
2004 yılıydı… Yer Pakistan'ın Lahor kenti…

–Söylesene Mervan! Nasıl oldu da Filistin’den bu topraklara kadar geldin.

Tebessümle baktı arkadaşına.

–Ben, dedi. Aslında Ürdün’de dünyaya gelmiş bir mülteci Filistinliyim. İşgalci İsrail, kutsal toprakları işgal edince babamlar Ürdün’e göçüp yerleşmişler. Daha sonra Suudi Arabistan’a okumaya gittim. Okumak benim için bir aşktı. Öğrendikçe daha çok hevesleniyor, daha çok merakım artıyordu. Sonra bir gün öğrendiklerimin bana yüklediği sorumlulukları fark ettim. İnanır mısın, bunu fark ettiğim an, sanki uykudan uyanır gibi oldum. Pakistan, Keşmir ve Afganistan üçgeninde hem eğitimimi devam ettirecek, hem de buradaki mazlum Müslümanlara karşı sorumluluğumu yerine getirebilecek en uygun yer olarak bu üçgeni seçtim. 1994’te Pakistan’a yerleştim. 1998’e kadar Afganistan’da da eğitimimi sürdürdüm. Bu ortamı ve medreseleri çok sıcak ve samimi buldum. Şimdi de biraz önceki arkadaşa yaptığımız gibi gelen yabancılara yardım ediyoruz. Yer temin edip, kalacak bir medrese buluyoruz. Fakirlere gıda ve giyecek yardımı için çalışıyoruz. Gerektiğinde öğretmeni olmayan yerde ders veriyoruz. Fakat bunu ibadet anlayışıyla yaparsak sevgili kardeşim, Allah (cc)’ın rızası bizimledir. Bunu unutma!

–Seni, dedi arkadaşı. Takdir ediyorum. Ben buralıyım. Bu fedakârlığı ancak senle öğreniyorum.

İki arkadaş sessizce kalkıp yürümeye devam ettiler. Daha uğrayacakları, yardımda bulunacakları çok yer vardı.

9 Mayıs 2004 günüydü. Yorgun ve bir o kadar da bitkindi. Pelte gibi yatağına yığılmış, derin bir uykuya dalmıştı. Gecenin ilerleyen saatlerinde uykunun sıcak kollarındayken birden kapıların, pencerelerin kırılarak içeri girildiğine şahit oldu. Adeta şoke olmuş, dili tutulmuştu. Kâbus mu görüyordu; yoksa rüya mıydı?

Eli silahlı polisler odaya doluşmuş, hiçbir şey sormadan üzerine üşüşmüşlerdi. Gayri ihtiyari direnmeye çalıştıysa da yediği dipçik ve postal darbeleriyle kendinden geçti. Gözlerini açtığında bilinmeyen bir yerde ayıltılmaya çalışılıyordu. Vücudu sızım sızım sızlıyordu, her zerresi ağrıyordu.

Üzerine boca edilen soğuk sularla kendine geldi. İri kıyım ve insan azmanı kimseler gördü. Fakat gözleri aniden kapatıldı. Soru üstüne soru, cevap beklenmeden başka bir soruyla sürekli sorgulanıyordu.

İlk günün sonunda bitkin bir halde bir hücreye konuldu. 4 gün boyunca aynı işkence kaba dayak, elektrik, cop, askı şeklinde süregitti. 4. günün sonunda hücresinin kapısı açıldı.

- Kalk! Dedi haşin ve sert bir ses. Hazırlan. “neyim var ki” dedi içinden “neyim var ki hazırlanayım”

Lahor’dan İslamabad’a kapalı bir araçla sevk edilen Mervan Cabir, olanlara hâlâ inanamıyordu. Her şey ne çabuk gelişiyordu. Kâbus gibi yaşadığı 4 günün sonrasında neler vardı acaba?

İslamabad’taki tutukevi farklı bir yerdi. Cezaevine pek benzemiyordu. Kendisini teslim alanlar İngilizce konuşan yabancılardı. Aklına birden gelmiş gibi durdu.

“Burası” dedi içinden “Amerika’nın gizli cezaevlerinden biri olmasın.”

Düşüncelerinde haklı çıkmıştı Mervan. Günlerce şiddetli bir şekilde uzun uzadıya sorgulandı.

Bir ay sonra Lahordan alındığı gibi gözleri kapalı olarak uçakla başka bir yere nakledildi.

“Guantanamo’ya mı götürülüyorum?” diye düşündü. Uçakta nice Müslüman’ın o uğursuz adaya kaçırıldığı ve hiçbir hak-hukuk tanınmadan, akla hayale gelmedik işkencelere maruz kaldıklarını duymuştu. Bunlar gerçeklerdi. Şimdi kendisi de o gerçekleri yaşıyordu.

Nakledildiği yere varır varmaz elbiselerini soydular, çırılçıplak kalan Mervan Cabir iki metrekarelik bir hücreye tıkıldı. Penceresi olmayan bu hücre lambayla aydınlanıyordu. Hücredeki halkaya kelepçelenen Mervan Cabir duvardaki yükseklikte iki minik alet gördü. Bunlar kamera ve mikrofon olmalıydı.

Yalnız kaldığından beri düşünüyor, nerede olduğuna kafa yoruyordu. Hücrede çırılçıplak bir şekilde 24 saat gözetim altında olması çabası, ağır ve kesif bir kokunun bu kapalı ortamda bulunması ayrı bir işkenceydi.

Olanları düşündü tekrar. Neredeydi, neresiydi acaba burası? Bir uçağa bindirmişlerdi. Uçuş süresini, verilen yemekleri, hava durumunu ve sorgulayıcıların bazı laflarını tekrar tekrar düşündü. Guantanamo’nun uçuş süresi bu kadar kısa olamazdı. Yemekler yerliydi. Hava nemli ve ılıman değildi. Sonra sorgucuların bazı lafları…

“Büyük bir ihtimalle yine Afganistan’dayım” diye düşündü. “Beni yanıltmak ve yalnızlık hissi vererek ümitsiz bırakmak için oyun oynadılar herhalde. Rabbim! Kimsesizlerin kimsesi! Yalnız sana sığınıyor, yalnız senden yardım diliyorum…”

Ertesi gündü. Kapı hışımla açıldı. Sorgusuz sualsiz sürüklenerek bir odaya götürüldü. Saç ve sakalı tıraş edildi. Çıplak olan vücudunun mahrem yerleri dahi ayrıntılı bir şekilde filme alındı.

Bu işlemler bittikten sonra sonu gelmeyen soru faslı başladı. Kadınlı erkekli birçok Amerikalı ajan ona yüzlerce fotoğraf gösterdiler. Sorular peş peşe geliyordu.

–Bunları tanıyor musun?
–Kimlerle görüştün?
–Ürdün’den buraya niye geldin?
–Sizin gibi teröristleri yok edeceğiz.
–Bizimle işbirliği yapmalısın, yoksa…

Elleri kelepçeli olarak kimi zaman saatlerce acı veren pozisyonlarda, kimi zaman da havada asılı kaldı. Kadın ajanların sözleri ve tacizleri daha acıydı Mervan’a.

Bir ara işkenceci ajanların kendi aralarındaki konuşmalarında Halid Şeyh Muhammed’in adını duydu. Endişelendi. Nitekim endişesinde haklı çıktığını bir ajanın sorusuna muhatap kaldığında anladı.

–Mervan Cabir! Bizimle işbirliğine yanaşmıyorsun. Fakat bize başka bir yol bırakmadın. “Köpek kafesini” duydun mu Cabir? Halid Şeyh Muhammed’i konuşturan o kafese seni de sokarız inan. Bize yardımcı olursan başka…

Mervan Cabir, o gün havasız hücresine konulmuştu. Aniden yerinden sıçradı. Bangır bangır bir ses geliyordu. Acayip seslerdi. Kimi baykuş, kimi yarasa, kimi bilmediği hayvan sesleri… Korku filmlerinin müziklerini dinletip psikolojisini bozmaya çalışıyorlardı. İşkenceden sonra hücresinde dahi rahat vermiyorlardı.

Hayat artık Mervan Cabir için işkence, hakaret ve gürültü dolu seslerle geçiyordu. Gece ve gündüz mefhumunu unutmuş, adeta Amerikalıların elinde bir oyuncağa dönmüştü.

Fakat dayanmak gerektiğinin idrakindeydi. Rabbine kalbiyle bağlı, rabıtasını koparmayan diliyle zikrini eda ediyordu. “Bir kapı Ya Rabbi! Bir hayır kapısı” diye diline duayı dolamış durmaksızın manevi iklimlerde kulaç açıyordu.

Bir gün ansızın başlayan bu çile ansızın değişmeye başladı. Derken önce bir iç donu verdiler. Çıplaklıktan kurtuldu. Sonra bir Mushaf ve seccade… 6 ay sonra daha büyük bir hücre ve banyo imkânı.

İmkânları rahatlatıcı olunca dahi karısı ve kızına haber vermeleri talebi hep reddedildi. İki yıl boyunca ailesi ondan habersiz, o ailesinden bihaberdi. Fakat bu ortamda bile ayak bileklerindeki zincirlerden hala kurtulmamıştı. Tam bir yalnızlık içinde tecrit edilmiş bir haldeyken kendisinden başka tutukluların seslerini duydu. Koridorlarda bazılarıyla karşılaştıysa da, temasa izin yoktu.

İki yıl sonra bir Temmuz ayının son günlerinde Ürdün’deki bir tutukevine nakledildi. Daha rahat bir ortama kavuştuğuna sevinirken, ansızın İsrailli yetkililerin elinde buldu kendisini.

Bir müddet sonra adına bir avukat tutuldu. Mahkemeye çıkarılan Mervan Cabir kasım ayında özgürlüğüne kavuştu.
***
Fakat sizde bir mutluluk göremiyorum. Hâlbuki yerinizde kim olsa sevinirdi.

AFP muhabirine bakarken acı acı güldü Mervan Cabir.

–Haksız bir şekilde hürken esir edildim. Sonra hürriyetime kavuştum. Bir çocuğun elindeki oyuncağını alıp Ona zulmettikten sonra tekrar vermek lütuf değildir. Bu, olsa olsa tek kelimeyle zulümdür…

Odada çıt çıkmıyordu. Sessizliğin şahitliği kelimeler üzerinde birer mühürdü adeta…
Ekleme Tarihi: 25.01.2008 - 17:24
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
FİLİSTİNLİ ÇOCUK

Ümmet'in mazlum çocuklarına ithaf!...
Ben Filistinli çocuk;
Yoksul aç,Bir dilim ekmeğe,Bir yurdum suya muhtaç.
Ben Filistinli çocuk;
Açsa güzel çiçekler,Görmez gözüm
Bana silah uzanır,Gül ve çiçek yerine...
Burada gül değil,Gülleler vardır.
Ben Filistinli çocuk;
Unuttum oynamayı,Unuttum oyuncakları
Bir tek oyun var bildiğim;Sapanla savaşmak...
Silahtan başka,oyuncak da görmedim zaten..
Ben Filistinli çocuk;
Doğduğumda kendimi savaşın içinde buldum.
Gözümden yaş değil,Kan gelir...
Ben dövüşürüm,Zulmün tankına karşı.
Oyun nedir? tatmadım ben,
Benim oyunum savaşmak,
Hem oyunda vurulursam;
'EBE' olunur.
Ben oynarken,Şehit olurum...
Ben Filistinli çocuk;
Ne zaman duyulacak feryadım?
Ne zaman duyulacak ahım!!
Ne zaman!...
Ne zaman yok artık,Düşünecek vakit de!...
Sen okula başladığında,Ben savaşta olacağım.
Kitap,defter görmedim.
Kuş nedir?Çiçek nedir?Ninni nedir?
Sevgi nedir?BİLMEDEN!!...
Ben Filistinli çocuk;
Söyleyin,söyleyin!
Nedir benim günahım?...
Ne zaman duyulacak ahım!
Ne zaman !...
Vatanında garip esir,
Gülmeyi unutmuş...
Gözlerinden boncuk boncuk,
Yaş değil KAN gelen
Çocuklar da olduğunu bilmenizi isterim.
Ey yeryüzü çocukları!..
İnsanlık ölmesin diyenler!...
Kardeşsek eğer;
Gelin de!...
Beraber gülelim,
Beraber oynayalım,
Beraber yaşayalım.

RABBİM YARDIMCILARI OLSUN DULARIM ÜZERİNİZE OLSUN
Bizleride Affetsin
selam ve dua ile
Ekleme Tarihi: 25.01.2008 - 18:09
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
''Rahmetini HAMAS'tan eksik etmeyen Rabbimiz'e hamd olsun''

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 

Dünyanın en güzel bombardımanı Ve Refah sınır kapısında HAMAS'ın yeri-göğü inleten sesi yükseldi: "YETER ULAN!"



İsrail işgalinden kalma sınır duvarını 20 yerinden bombalayarak yıktı…

Hızını alamayıp bir de dozerle enkazın üstünden geçti…

Tecridin, ambargonun canını cehenneme yolladı…

Gazze'ye vurulan esaret zincirini kırdı…

İsrail ve işbirlikçilerinin aşağılık tezgâhını paramparça etti…

Bir kere daha alabildiğine devleşti HAMAS.

2005'de İsrail ordusunu Gazze'den sürerek devleşen HAMAS…

2007'de ABD ve İsrail'in tam desteğine sahip Dahlan Çetesi'ni darmadağın ederek devleşen HAMAS…

Un ufak olacağı hesap edilen yerde devleşmeyi adet edinen HAMAS…

Etrafındaki çember ne zaman daralsa alanını genişleten HAMAS…

Siyonistler/emperyalistler var güçleriyle üstüne çullandıkça şahlanan HAMAS…

Yerlerde sürünen umudu ayağa kaldıran, bunu mütemadiyen yapan HAMAS…

"Allah'ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır" ve "İnanıyorsanız güçlü olan sizsiniz" âyetlerini hatırlatan HAMAS…

Şanlı Bedir'i çağımıza taşıyan HAMAS…

HAMAS: Özgüveni sarsılan ve gaflet uykusuna dalan Ümmet-i Muhammed'in uyandırma servisi!


* * *
İsrail gazetesi Haaretz'de önceki gün Amis Harel imzasıyla yayınlanan "Hamas, İsrail'in Sandığından Çok Daha Zeki Olduğunu Bir Kere Daha İspat Etti" (Hamas proved again that it is much smarter than Israel thinks) başlıklı yazıdan birkaç paragraf:

"Eminim İsrail ordusunun istihkamcılarının bir kısmının gözlerinden bir kaç damla yaş süzülmüştür dün Refah'tan gelen görüntülere baktıklarında: İsrail ordusunun kanı ve teri pahasına Filedelfiya Hattı boyunca ördükleri duvar çöküyordu gözlerinin önünde... "

"Bu duvar, İsrail'in Gazze işgalinin son kalıntısı idi. Ama İsrail'in dün olanlara üzülmesini gerektirecek daha iyi nedenleri de var. Filistin ve Mısır'ı ayıran Refah duvarını yıkmakla Hamas, 'gerçek bir darbe'ye imza atmış oldu. Hamas böylelikle yalnızca disiplinli ve azimli bir hareket olduğunu göstermekle kalmadı, el-Fetih'ten çok daha sofistike bir yapı olduğunu da isbat etti. Hamas, daha en başından beri etki gücü şüpheli ama bize vereceği uluslararası zarar gayet açık olan Gazze'ye ekonomik blokaj planını da bozmuş oldu."

"Şimdi İsrail, Mısır ve Filistin yönetimi arasında yeni bir sınır kontrol anlaşması yapılacak, burada da parsayı büyük ihtimalle Hamas toplayacak. Eğer Filistin yönetimi sınır meselesinde sorumluluk almak istiyorsa, Selam Feyyad'ın da dediği gibi Hamas ile anlaşmak zorunda kalacak…"

"Hamas'ın dünkü eylemi kendiliğinden olan birşey değildi. Pazar günü başlatılan 'Gazze karanlıkta' kampanyasının bir diğer aşamasıydı bu. Gazze, televizyondan naklen yayınlanan karanlığına gömülürken, Filistinli çocuklara ellerinde mumlarla protesto yürüyüşleri yaptırıldı, Mısır ve Ürdün Müslüman Kardeşler teşkilatlarının yürüyüşleriyle eş zamanlı olarak."

"Salı günü Hamas'ın öncülük ettiği şiddetli gösterilerde de sınırdaki Mısır polisiyle çatışıldı, tabii her zaman olduğu gibi el-Cezire'nin canlı yayınının eşliğinde…"

"Dün de binlerce kişi Mısır'a akın etti. Mübarek, Mısır polisine bakkallara yönelen aç insanlara müdahele etmeme emri verdiğini söyledi. İç dengelere dikkat etmek zorunda olduğunu biliyor Mübarek. Filistinli kitlelere uygulanacak şiddet, Müslüman Kardeşler'le veya el-Cezire ile arasında var olan gerilimi daha da arttıracaktı…"

"Patlamaların duvarın 20 değişik bölgesinde gerçekleştiği düşünülürse planlı ve iyi koordine edilmiş bir kampanya karşısında olduğumuz açık. İsrail istihbaratı bu kadar hazırlığın kendi bilgileri olmadan nasıl yapılabildiğini kendine ve bizlere açıklamak zorunda, tıpkı geçen Haziran'da Hamas'ın yaptığı ani darbede olduğu gibi." (Kaynak: velfecr.com)

Rahmetini ve bereketini HAMAS'ın üzerinden eksik etmeyen Yüce Rabbimiz'e şükürler olsun.


Ekleme Tarihi: 27.01.2008 - 10:34
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
HER ZAMAN ÜMİT VARDIR

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 

Kalplerde kurulu olan iman otağının yerinde yeller eseli çok zaman oldu… Diriliş vermekten uzak olan ümitlerimizin son kırıntılarını da yitirmiş bulunmaktayız nicedir. Ve bu yüzden mazlumların feryatlarının arşa yükseldiği, üzerinde yaşanan zulüm ve katliamlardan dolayı dünyanın da dengesini yitirdiği bir zamanı yaşıyoruz. Artık kıyametin ayak sesleri çok daha yakınımızdan geliyor. ‘Güneşin katlanıp dürüleceği, yıldızların döküleceği, dağların yürütüleceği, gebe develerin salıverileceği, vahşî hayvanların toplanıp bir araya getirileceği, denizlerin kaynatılacağı, ruhların (bedenlerle) birleştirileceği, diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğünün sorulacağı, amel defterlerinin açılacağı…’ (1) günün gölgesi üzerimize düştü. Zaman daraldıkça daraldı. Yeni bir silkiniş, yeni bir uyanış, yeni bir direniş için gayrete gelmenin vakti geçmek üzere… Atalet, yeis ve korku kalpleri terk etmeli artık. Zaman, ümitle ayağa kalkıp yeni bir ruhla mükellefiyetlerimizi en güzel şekilde yerine getirme zamanı… İman ve ümit silahı yeni bir cilayla parlatılıp yeniden kuşanılmalı… Nefes alındığı, kalp çarptığı, damarda akan kan bulunduğu müddetçe bir şeyleri değiştirmek için ümit vardır çünkü…



Varsın; küfür ve şirkten şehid kanlarıyla gusleden İslam toprakları, yeniden necasete bulanmış olsun… Varsın; kalplere korku salan cihad ve zafer Tekbirlerimiz susturulmuş olsun… Varsın; işgaller, katliamlar, zulümler aklın alamayacağı kadar yer ve gök arasını doldursun… Varsın; en son teknolojiler, vahşet ve ölüm kusan silahlar, nükleer ve biyolojik füzeler çoluk–çocuk, kadın ve ihtiyarların göğsünde patlasın… Ve varsın; dağlar gibi ordularla üzerimize gelinsin… Mağlubiyeti peşinen kabullenmemişsek eğer; zafer için, kurtuluş için, İslam sancağının nazlı nazlı dalgalanması için ve yeryüzünde İslam adaletinin neşvünema bulması için her zaman ümit vardır çünkü...

Damarlarımıza zerk edilen uyuşukluğu, pısırıklığı, kanıksamışlığı yeniden, ama süratle iman ateşiyle yakmak zorundayız. Eski gözü pekliğimizi, serdengeçtiliğimizi, gayretkeşliğimizi, şehadete olan tutkumuzu, Allah’tan başkasına boyun eğmeyi zillet bilen özgürlük aşkımızı tarihin tozlu sayfalarından çıkarıp yeniden anlamalıyız. Yeniden, ama süratle Kur’an’ı rehber, Resulullah Aleyhisselatu Vesselam’ı önder bildiğimiz günlerin zafer kokulu havasını ciğerlerimize doldurmalıyız. Öyle ki, ümitlerimiz yeniden canlansın; önümüzde, aşılmaz sanılan dağlar eğilsin, denizler yol olsun ayaklarımızın altında… Ezanımız, Bilal’in ezanı gibi yürekten çıksın; Tekbirlerimiz, Halit’in Tekbirleri gibi zafere çekilsin; zikirlerimiz, Ala b. El–Hadremi gibi denizlerde yürütsün bizi… Gece abid, gündüz mücahid askerlerden oluşan ordularımız, Fars ve Bizans’ı dize getiren Sa’d’ın ve Ebu Ubeyde’nin askerleri gibi süper güçleri yıksın… Esaret kabul etmez yüreklerimiz olduğunu yeniden hatırlayıp ümitsizlikten kurtulmanın zamanı geçmeden davranmak zorundayız. ‘Haydi, ya Allah!’ deyip doğrulduğumuzda, dağ ve taşın, ağaç ve kuşların, yer ve göğün de bizimle birlikte ‘Ya Allah!’ dediğini duyacağız. Yeter ki, bütün karanlıklara rağmen, en gür sadanın İslam’ın sadası olacağına dair ümitlerimizi canlandıralım. Ümit, karanlığa doğan güneş gibi kalplerimize zafer tohumlarını serpecektir çünkü…


Ekleme Tarihi: 27.01.2008 - 10:47
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 

Hâkimiyetten esarete uzanan ümmet serüvenimizin yenilgi, mağlubiyet ve bozgun sebeplerini teşhis edip tedavide geç kalmamalıyız. Zaman daraldı çünkü. Üzerimize kadar bulaşan necasetin ağır kokusu soluğumuzu kesti… Belimiz, esaretin ağırlığı altında kırıldı, kırılacak… Gözlerimiz, çiğnenen ırzları, kirletilen namusları görmekten köreldi… Kulaklarımız, mazlumların feryatlarını duymaktan sağırlaştı… Onurumuz ayaklar altına alındı, şerefimiz galiplerin elinde oyuncak oldu, haysiyetimizin varlığından bile şüphe eder hale geldik. Böyle mi olmalıydık Allah aşkına?!. Rahmet ve kılıç ile gönderilen bir Peygamber’in ümmetine bu hal, bu gidiş, bu vaziyet yakışmaz. Zillet altında yaşamaktansa, izzetli bir ölümü dünya ve içindekilere tercih etmenin bundan iyi bir zamanı yok. Bu zilletten kurtulma ümidi varsa eğer, uğruna maldan, candan, evlatlardan, özgürlükten geçmeye değmez mi? İhlâslı ve samimi olursak eğer, uğruna mücadele edilen şeyin gerçekleşmesi için ümit her zaman vardır çünkü…



Uzadıkça uzayan bu mağlubiyet ve esaretten bıktık, usandık artık. Ey karanlık çağları İslam’ın adalet nuruyla aydınlatan Müslüman! İçinde bulunduğumuz zulümat; ardından kutlu şafağı müjdeleyecek bir neslin intizarında… Dili, Mus’ab’ın; sadakati, Ebubekir’in; adaleti, Ömer’in; ilmi, Ali’nin; cesareti, Halit’in benzeri olan kutlu bir neslin özlemidir içimizde yanan… Ve dertli analarımız, ak saçlı ihtiyarlarımız, gözü yaşlı bacılarımız, yetim çocuklarımız asude bir baharın beklentisi içinde… Üzerindeki ölü toprağını silkelemenin zamanı gelmedi mi daha?!. Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam’ın huzuruna başı dik, alnı açık, yüzü ak bir şekilde çıkmak için zaman tükenmek üzere… Yeryüzü, üzerinde işlenen zulüm ve katliamlara, şirk ve isyanlara daha fazla tahammül edemeyecek halde… Küçük kıyametimiz olan ecel, Azrail’in korkunç suretiyle karşımıza çıkmadan, can boğaza dayanmadan, tövbelerin kabul olunmayacağı an gelmeden Rabbimize dönüp zulme, şirke, tuğyana karşı koymanın geciktirilecek bir saniyesi kalmadı artık. Zamanın aleyhimize işlemediğini kim iddia edebilir ki?!. Ancak yeni bir iman, yeni bir ruh ve nasuhi bir tövbeyle Allah’a döndüğümüzde; Rabbimizden, dünyaya huzur ve adaletin hâkim olacağına dair ümit, beklenti ve yardım isteme hakkımız olacaktır. İmandan yoksun, ümitsiz bir kalp, ölü bir kalptir ve ihlâsla istenen bir şeyin olacağına dair ümit her zaman olmalıdır. Çünkü ‘Rabbimizin rahmetinden sapıklardan başka hiç kimse ümit kesmez.’ (2)



1–Tekvir Suresi: 1–10. Ayetlerinden iktibas
2–Hicr Suresi: 56. Ayetten iktibas
Ekleme Tarihi: 27.01.2008 - 10:50
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Doğar doğmaz bir işgalci siyonistler askeri gördüm. Miğferliydi. Bana bakarken
suratını buruşturuyor, ayrıca da ağzından burnundan dumanlar çıkarıyordu. Çok korkmuştum. Meğer sigara içiyormuş.

İkinci gördüğüm insan annemdi, ama o donuk gözlerle gökyüzüne bakıyordu. Halbuki bana bakmasını, bana bakıp gülümsemesini, sonra sarılmasını ve beni sevdiğini fısıldamasını isterdim. O an anneme öyle ihtiyacım vardı ki... Ne çare istediklerimi yapamazdı. Çünkü ölmüştü.

Annem işgalci siyonistler barikatına takıldığı için, hastahane yolunda, çığlık çığlığa öldü. Ben karnındaydım henüz, doğum çok yakındı. Barikata takıldık. Annemi taşıyan ambulansın üzerine çevrildi namlular. Annemin karnındayken tanıdım kara namluları. Annemin haykırışları, çığlıkları doldu içime, ben de çığlıklar atmaya, tekmeler sallamaya başladım işgalci siyonistler merhametsizliğine, anlayışsızlığına; fakat ne bana aldırdılar, ne anneme, ne de çaresizlik içinde yalvaran babamla amcama...

Son derece soğukkanlı, hatta keyifli bir yavaşlıkla ambulansın her yanını aradılar, aradılar. Neden sonra:

"Bir şey yok" dedi askerlerden biri komutanına, "ambulans temiz."

"Filistinliler'in bulunduğu hiçbir şey temiz değildir." derken sırıttı komutan:

"Lastikleri de söküp bakın!"

"Ama durum âcil, anne hayatını kaybedebilir. Bu durumda tabii bebek de ölür."
Komutan kısık bir kahkaha attı:

"Fena mı olur, iki yalelli eksilir dünyadan. Emellerimiz biraz daha gerçek hale gelir."

Ambulansın lastiklerini söktüler.

Babam yalvardı yalvardı, babama içim parçalandı...

Amcam yalvardı yalvardı, amcama içim parçalandı...

Annem inledi, bağırdı, ağladı, yalvardı, anneme içim parçalandı...

Meğer annem, babam, amcam birer Filistin'miş aslında; daha doğmadan, Filistin'e içim parçalanırmış; bunu çok sonra öğrendim ve öğrenir öğrenmez de bin parçaya bölündüm.

Bin parçaya bölündüğüm gün babamın kucağındaydım. Her taraftan silah sesleri geliyordu. Biz babamla caddenin karşı tarafına geçmeye çalışıyorduk. Birden kendimi yerde buldum.

"Babacığım!..."

Attığım çığlık benim bile kulaklarıma yabancı geldi. Babam az ötemde kanlar içinde yerde yatıyordu. Gözleri bana dikiliydi. Ağzından kan fışkırıyordu.

işgalci siyonistler'e ikinci lânetimi o gün okudum. İntikam yeminini de o gün ettim.

On iki yaşına geldiğimde elimde sapan vardı. işgalci siyonistler tanklarına taş atıyordum. Arafat'ın "küçük general"lerinden biri olmak beni onurlandırıyordu, ama taş atarak üstünlük sağlamanın mümkün olmadığını da yavaş yavaş anlıyordum. Daha etkin bir mücadele vermeliydik. Peki nasıl?

Ne elde vardı, ne avuçta; ekmeğe bulamadığımız parayı, silaha nasıl bulacaktık? Bu arada amcamı götürmüşler, işkence etmişlerdi. Döndüğünde sakat biriydi. Aklını oynatmıştı.

Kudüs sokaklarında "Filistin öldüüü!" diye bağırarak koşuyordu. Bu yüzden iki kez Filistin polisi yakaladı amcamı. Son yakalanışında Filistin Devleti'ne hakaretten işkence gördü. Onu çıkmaz bir sokakta bulduklarında iki bacağı da kırıktı. Sonuçta o da öldü, ama çığlıkları sekiz yıldan beri kulaklarımda durur:

"Filistin öldüüü!"

Şimdi yirmi yaşındayım. Kulaklarımda annemin ve amcamın çığlıkları, gözlerimde babamın donuk gözleri...


"Ölmedileeer!" diye bağırmak istiyorum, "Filistinler ölmez!" Çünkü Filistin'in yanında olan yüreğimle ben de bir Filistin im


Ekleme Tarihi: 28.01.2008 - 13:45
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
ebu_hanzala su an offline ebu_hanzala  
onun kadar olamadık..Filistin’e En Anlamlı Yardım Küçük Betül’den

395 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.12.2007
En Son On: 14.06.2008 - 17:49
Cinsiyeti: Erkek 
Konya’ın Çumra ilçesinde Şehit Koçak İlköğretim Okulunun 1-B sınıfında okuyan 7 yaşındaki Betül ÇİÇEK harçlığının tamamımı 32 YTL Filistin’de zor durumda bulunan Müslümanlar için bağışta bulundu...
Bağışı İHH gönüllüsü Haydar DİRİCİ ye teslim eden Küçük Betül, Filistindeki kardeşlerimize yardımda bulunalım diyerek insanları yardıma davet etti.

Küçük Betül’den ücreti alan Haydar Dirici İHH’nin online sitesine girerek Küçük Betül adına 32 YTL online bağışta bulundu.

Fedakarlığı kadar çalışkanlığı ile de göz dolduran Betül ÇİÇEK’in karnesinin tüm dersleri 5...

Küçük Betül’e bu anlamlı desteğinden ve çalışkanlığından dolayı tebrik ediyor,başarılar diliyoruz....


HABERVAKTİ

Ekleme Tarihi: 18.02.2008 - 11:33
Bu mesajı bildir   ebu_hanzala üyenin diğer mesajları ebu_hanzala`in Profili ebu_hanzala Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1637 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
33mya (63), turkishdanger (36), LeeNa (56), avara (34), @KIN (43), Sedat KAYHAN (61), burcuburcu (49), emelim (52), yahia (49), huzur (52), nazarboncuð.. (44), fettah (42), asafusta (41), Selim54 (35), excelleron (53), SeHZaDeM (34), sofiumit (41), remzi82 (54), iskender_1 (44), Ibrahim_Kerim (43), ÝSU (31), sadozaydin (38)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.98866 saniyede açıldı