0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » ERDOĞAN BUSH İLE NE KONUŞACAK?

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
YENISAFAK su an offline YENISAFAK  
ERDOĞAN BUSH İLE NE KONUŞACAK?

169 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.05.2007
En Son On: 06.08.2009 - 19:33
Cinsiyeti: Erkek 
Tüm Türkiye hatta dünya gözlerini Başbakan Tayip Erdoğan’ın ABD ziyaretine ve Başkan Bush’la yapacağı görüşmeye dikmiş durumda. Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyon konusunda dananın kuyruğu kopacak mı diye.



Başbakan ABD Başkanı ile yapacağı görüşme öncesinde günlerdir her bulduğu platformda sesleniyor, uzatılan her mikrofona, karşısına çıkan her kameraya konuşuyor. Durmadan yağıp gürlüyor, esip savuruyor… Zaten artık demediğini bırakmadı ki… Daha ikili görüşmede konuşacak ne kaldı?



Yapılacak görüşmede sadece Türkiye’den mi, PKK’dan mı yanasın sorusuna isteyeceği tek kelimelik cevaptan başka Başkan Bush’a söyleyebileceği bir şey bırakmadı!



Doğrusu bugüne kadar bir Türkiye başbakanının, değil dünyanın tek süper gücü konumundaki bir ABD başkanına; SSCB ile birlikte iki süper güç olarak dünyayı paylaştıkları zamanlarda bile, herhangi bir ABD temsilcisine dahi böyle bir tavrın milyonda birini gösterdiği görülmüş değildir. Başbakan Recep Tayip Erdoğan bugüne kadar sıkça karşılaştığı kahrolsun ABD, işbirlikçi AKP! sloganını atanları çok fena halde mahcup etmiş durumda.



Peki, bu sloganı ısrarla atanlar Başbakanın partisine iftira mı atıyorlardı? Kesinlikle hayır! Ta kuruluşundan itibaren Erdoğan ve arkadaşları ABD Yahudi lobileriyle, onların içerideki uzantıları TÜSİAD ile, Eczacıbaşı ile, ABD’nin İstanbul konsolosu ile, İsrailli diplomatlarla iç içe, koyun koyuna AKP’yi kurup birlikte iktidar yaptılar.



Yalnızca bu kadar da değil… Henüz başbakan ve milletvekili bile değilken Beyaz Saray’da devlet başkanları protokolü ile karşılanıp ayaklarına kırmızı halılar serilen de bu şimdi ABD’ye demediğini bırakmayan Recep Tayip Erdoğan’dan başkası değildi. Keza 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM’den geçmesi için milletvekillerini ikna odalarında terleten, işgal başladığında ise ABD askerleri için dua ettiğini Amerikan gazetelerine yazdığı makalelerde dile getiren de şimdiki başbakanımız Recep Tayip Erdoğan’ın ta kendisiydi.



Evet; dün öyleydi, bugün ise böyle… O gün kahrolsun ABD, işbirlikçi AKP sloganını ne kadar hak ediyor idiyse şimdi bu sloganları atanların başını önüne eğdirmeyi o kadar hak ediyor. Garip ama gerçek…



Aslında bunu kimsenin de çok görmemesi lazım… Erdoğan ve arkadaşlarının daha AKP’yi kurarken sloganlaştırdıkları temel kavram değişim idi. Demek ki bir kerecik değişim değil sürekli değişim demek istemişler. Hani bir zamanlar komünistlerin sürekli devrim diye ünlü bir sloganları vardı ya; tıpkı onun gibi…



Ama hayır; bu daha da başka bir şey… Hani bana da mı lolo diye bir fıkra var ya; işte tam o fıkrada anlatılan olay gibi… Herkes bilir bilmesine ama bir kez de burada anlatmanın faydası yok değil:



Adamın biri bir cürüm işler ve davalık olur. Herkesin yapacağı gibi ilk iş olarak gider bir avukata başvurur. Avukat durumuna bakar ki cezadan kurtuluşu yok. Ama bir cinlik aklına gelir…



Müvekkiline bak der senin cezadan kurtulacağın yok. Fakat dediğimi yaparsan cezadan yırtarsın. Müvekkili tamam deyince şöyle anlatır ne yapması gerektiğini: Hâkim sana ne sorarsa sorsun, senin vereceğin tek cevap “lolo” olacak. Gerisini bana bırak.



Günü gelir, mahkemede duruşma başlar hâkim her ne sorsa adam lolo der başka bir şey demez… Ve avukat söz alıp adamın lal ve deli olduğunu söyler birlikte hâkimden berat kararı çıkartırlar.



Cezadan kurtardığı müvekkilini avukat alıp yazıhanesine götürür ve sevinçle geçmiş olsun, oyunu iyi oynayıp başardık der… Ama oda ne? Adam avukata da lolo demez mi? Avukat her ne dediyse o hep lolo der başka bir şey demez. Ücretini istediğinde de yine aldığı cevap lolo olur.



…Ve avukat dillere düşen o bana da mı lolo sözünü işte o an söyler.



Başbakanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan da kendisine Erbakan’dan ayrıl, Millî Görüş’e sırt çevir, gel bizimle işbirliği yap, değiş, seni iktidara getirelim telkininde bulunanlara şimdi kusura bakmayın ben yine değiştim diyordur herhalde. Bunu demekte de yerden göğe kadar haklıdır.



Çünkü değişmekten şimdiye kadar hiç zarar görmedi… Değiştikçe hep kârlı çıktı… Üstelik de değiştiği için ne Erbakan’a vefa borcu kaldı ne de Millî Görüş’e minnet duygusu. Sonra yine değişince Yahudi’ye diyet borcundan da kurtuldu. Açıkçası değişim devam ediyor ve Erdoğan hep kârlı çıkıyor…



Nitekim sürekli değişim sayesinde Başbakan ikinci kez seçimi kazanıp ezici çoğunlukla tekrar iktidar oldu. En yakın arkadaşını Çankaya’ya çıkartıp konumunu güvenceye de aldı. Ve artık kendisi için isteyecek bir şey kalmadı. Bu kez de Türkiye için değişmeye başladı… Valla çok da iyi gidiyor, tutabilene aşk olsun. Zaten de kimse tutamıyor!



İşin dış görünüşü böyle de içi biraz daha değişik… Derinlere doğru gidildikçe durum daha da çok değişiyor.



Aslında iktidar olduktan sonra Yahudi Lobisine lolo diyen tek kişi Tayip Erdoğan değil. Başkan Bush da Yahudi desteği ile sahip olduğu konuma geldikten sonra lolo diyenlerden. Ancak Tayip Erdoğan kadar sıyırabilmiş değil. Başkan Bush’un ABD’si Başbakan Turgut Özal’ın Türkiye’si dönemindeki gibi bir konumda... Turgut Özal’ın ANAP’ı da Yahudi desteği ile kurulup tek başına iktidar olmuştu. ABD’de Beyaz Hıristiyan denilen kesim ile Siyonistler birbirlerine kılıç çekmiş bulunuyorlar ama saflar Türkiye’deki kadar ayrışmış ve Yahudi yapılanması dağıtılabilmiş değil…



Dolayısıyla Başbakan Erdoğan ile kıyaslandığında Başkan Bush ve Beyaz Saray ekibinin durumu o kadar iç açıcı değil… Ama yine de Siyonistler panikteler. İki dönemdir çıkardıkları Yahudi başkan adaylarını bir türlü seçtiremediler. Bu kez de ne yapacaklarını pek biliyor gözükmüyorlar.



Türkiye’de ise durum çok farklı… Azınlıkçı Sabetayist Cemaat oligarşisi bütünüyle tarumar edilmiş durumda… Sabetayist Cemaat yapılanması siyasetten silindi… Ellerindeki tek parti DSP! Devletin zirveleri ellerinden çıktı. Bürokraside dökülme hızla sürüyor… Sermaye ve medya sahalarında kesinlikle rakipsiz değiller, tüm tekelleri kırılmış durumda. Toplumsal destekleri ise hızla tükeniyor. Sadece sahip oldukları şey resmi ideolojinin içi boş prosedürleri.



Ama ABD’deki durum bunun henüz çok gerisinde; yukarıda belirttiğim gibi ancak Turgut Özal’ın Türkiye’si düzeyinde. Bu yüzden de Tayip Erdoğan’ın sesi daha gür çıkıyor. Bush ise hep alttan alıyor…



Bu durum karşısında Başkan Bush liderliğindeki Beyaz Saray yönetimi Başbakan Erdoğan ile kader birliği içerisinde bir stratejik ittifak kurmuş, İsrail ve Yahudi Lobisi karşısında birlikte hareket ediyorlar.



Şu anki sorun Türkiye’nin Kuzey Irak’a sınır ötesi bir operasyon yapmasıdır. İsrail Türk Silahlı Kuvvetleri’ni geniş çaplı bir harekâtla Kuzey Irak’a çekip orda Pentagon’un işgal güçleriyle kapıştırmak ve bir Türkiye-ABD savaşı tezgâhlamak istiyor. Bunu haliyle Bush yönetimi de Türkiye de istemiyor. Çünkü her iki ülke için de yıkım getirecek bir facia olur bu. İsrail ise ısrarla bunu istiyor.



Bunun için Türkiye’deki hinterlandını harekete geçirerek Kuzey Irak’a girilmesi için kamuoyu oluşturuyor. Ajitasyon için de Barzani’yi kullanıyor. PKK eylemleri de bu doğrultuda gerçekleştiriliyor.



Başbakan Tayip Erdoğan şimdiye kadar çok direndi ama inatla oluşturulan kamuoyu baskısına ve giderek çığ gibi büyüyen toplumsal öfkeye karşı daha fazla direnmenin doğru olmayacağına ve alevlerin üzerine benzinle gitmeye karar vermiş bulunuyor. Bu yüzden nerden inceyse oradan… Diyerek olayların üzerine gitmeye başladı.



Ama bunu yaparken Başkan Bush’a çok güveniyor. Çünkü onun asla buna izin vermeyeceğinden çok emin. Türkiye’nin kabaran ayranını ve şişen gazını indirmek için Erdoğan’a mutlaka bir iki kıyak yapacak… Sonra Erdoğan tartışmasız milli kahraman olacak ve eli güçlenecek. Sonra da Başkan Bush yönetimindeki Beyaz Saray’a gereken desteği her yerde verecek… Irak’ta, Filistin’de, Suriye’de, Afganistan’da, Pakistan’da ve hatta İran’da…



Çünkü Bush yönetimindeki ABD için artık gerçek müttefik İsrail değil Türkiye olacak… Anlayacağınız bu stratejik ortaklık devletler arasında değil, yönetimler arasında yürütülüyor. Bu Avrupa Birliği için de kısmen geçerli…



Yoksa Beyaz Saray’da yapacağı görüşme öncesi Başbakan Erdoğan’ın ABD’ye gözünü yumup ağzını açması Saddamlaşmak isteğinden değil, ayakları çok sağlam basıyor.



Son derece ciddi ve önemli olan tek husus İsrail’in mutlaka Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Kuzey Irak’a sınır ötesi geniş bir harekât yaptırıp bir Türkiye-ABD savaşı çıkartma çabası. Erdoğan ve Bush ise birlikte bunu önlemeye çalışıyorlar.


HAKAN gULYUZ
Ekleme Tarihi: 31.10.2007 - 19:21
Bu mesajı bildir   YENISAFAK üyenin diğer mesajları YENISAFAK`in Profili YENISAFAK Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1479 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
bahar61 (48), ebrar22 (52), muzo 02 (53), abdulberr (57), Sakarya5461 (54), canan85 (39), Abdulkadir056 (27), Alaaddin_E (51), betus86 (38), zeynepcik (41), halebi (40), ammarh. (58), hatice gönül (39), karamurad (57), erens (42), ZeYD-CaN (37), pazarci (40), bkaya85 (39), can38 ()
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.93766 saniyede açıldı