0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » ZEKÂT İSLÂM'IN KÖPRÜSÜDÜR...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
ZEKÂT İSLÂM'IN KÖPRÜSÜDÜR...

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 15:42
Cinsiyeti: Erkek 
"NAMAZI DOSDOĞRU KILIN VE ZEKÂTI DA VERİN"

(1) İslâm'ın, imandan sonra ilk akla gelen iki rüknünden birincisi namaz, ikincisi de zekâttır. Bir hadis–i şerifte Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resûlü olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hac etmek, ramazan orucunu tutmak."agla2)
Kur'an–ı Kerim, pek çok yerde namazla zekâtı hep yan yana zikreder. "Namaz kılın!" derken arkasından da "Zekât verin!"diye emreder. Aralarında çok kuvvetli bir bağ vardır.
Zekât, namazın kardeşidir. Namaz beden ile yapılan, zekât ise mal ile yapılan bir ibadettir. Namaz dinin direği, zekât ise kantarası yani köprüsüdür. Biri dini, diğeri de asayişi muhafaza eden iki ilâhî esastırlar.
Enes b. Mâlik Radıyallahu Anh'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Namazla zekâtı birleştirinceye kadar, zekât vermeyen bir adamın Allahu Teâlâ namazını kabul etmez. Şüphesiz ki, Allahu Teâlâ namazla zekâtı, Kur'an'da yan yana zikretmek sûretiyle birleştirmiştir, siz onların arasını ayırmayın."agla3)
Bu hadis–i şeriften anlaşıldığı üzere Allahu Teâlâ namazı ancak zekâtla kabul etmektedir.
"Ruhu'l–Beyan" tefsirinde zikredildiğine göre: Rivayet olunur ki, bir kere Musa Aleyhisselâm huşû ve huzur ile namaz kılan bir adama rastladığında:
"Ya Rabbi! bu kulun ne güzel namaz kılıyor." dedi. Allahu Teâlâ da:
"Eğer o, her gün ve gecede bin rekât namaz kılsa, bin köle azat etse, bin cenaze namazı kılsa, bin kere hac etse, bin kere gazada bulunsa, malının zekâtını ödemedikçe bunlar ona fayda vermez." buyurdu.(4)
Zekâtın namazla aynı ehemmiyet çerçevesinde emredilmesi, İslâm dininin sadece uhrevî hayat ve ibadetle meşgul olmadığı, aynı zamanda dünya hayatını da tanzim eden bir din olduğu anlaşılmaktadır. Zira namaz dendiğinde âhirete yönelik uhrevî bir ibadet akla gelirken, zekât denilince para ile alâkalı sosyal yaşantı akla gelir. Dolayısıyla, ihtiyaçların ve eksiklerin giderilmesi, bir şeyin alınıp satılması, ticaret hayatı gibi şeyler hep paraya dayanır. Rabbimiz namazla, zekâtı bir arada zikredince, İslâm dininin; âhiret hayatını dünya hayatından, dünya hayatını da âhiret hayatından ayırmayan ve ikisini bir arada mütalaa eden bir din olduğu anlaşılmış oluyor. Demek ki, zekât verilerek hem maddî ve dünyevî hayatımız tanzim edilmiş olacak, hem de Allahın rızası elde edilerek ebedî hayat kazanılmış olacaktır...
Zekât: lügat mânası olarak; temizlik, çoğalma, bereket, mânalarını taşır. Istılahta ise;
"Nisab miktarı bir malın belli bir miktarını, belli bir zaman sonra Allah'ın Kur'an–ı Kerim'de saydığı sekiz sınıftan birisine veya bir kaçına Allah rızası için vermektir." Fakirin hakkı içinden çıkarılarak malı; cimrilik kirinden arındırarak da şahsı temizlediği ve malda berekete sebep olduğu için bu malî ibadete zekât denilmiştir. Nitekim Kur'an–ı Kerim'de "aglaEy Muhammed!) Mallarının bir kısmını kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al."agla5) buyrulmuştur.
Zekât hicretin ikinci yılında ramazan ayından evvel farz kılınmıştır. Farziyeti Kitap, sünnet ve icma–ı ümmet ile sabittir. Zekât, kulların kulluk görevindeki sadakatlerine delâlet eder. Bu sebepledir ki, zekâta "sadaka" da denmiştir. Bununla beraber "sadaka" ifadesi, zekâttan daha kapsamlı mâna taşıyarak, vacibleri de, nafileleri de içine alır.

ZENGİNLERİN MALLARINDA, FAKİR VE YOKSULLARIN HAKKI VARDIR

Bütün mal ve mülkün gerçek sahibi ve yaratıcısı Hz. Allah'tır. Allahu Teâlâ bir imtihan vesilesi olmak üzere kullarının bazılarına bolluk ve genişlik, bazılarına da darlık ve yokluk vermiştir. Bir âyet–i celilede şöyle buyrulmuştur:
"Allah rızık konusunda sizin bazınızı, bazınıza üstün kılmıştır."agla6) Mevlâ Teâlâ kişilerin tasarrufuna emanet ettiği maldan servet üstünlüğü bulunanların, belli bir miktarını, fakire, fukaraya ödemesi gereken bir borç kıldı. Yani zekât zengin malına karışmış olan fakirin hakkıdır. Nitekim yüce Allah "Zenginlerin mallarında, fakir ve yoksulların hakkı vardır."agla7) buyurmaktadır. Bu itibarla zekât vermemek, fakirin hakkını yemektir. Artık bu hakkı özürsüz olarak geciktirmek caiz olmaz.
Efendimiz bir hadis–i şerifte:
"Zekât İslâm'ın köprüsüdür."agla8) buyurmuştur. Zekât; fakir ile zengin arasına atılmış olan, onları birleştiren bir köprüdür. Zekât vermek sûretiyle, zenginin malı kirden, ruhu cimrilikten temizlendiği gibi, fakirin de gönlü kinden temizlenir. Kıskançlık ve haset ortadan kalkar. Böylece cemiyetin iki zümresi arasında bir sosyal yardımlaşma gerçekleşir. Zengin ve fakir birbirine kardeşçe ve sevgiyle yaklaşarak sulha kavuşur. Böylece cemiyette huzur ve barış sağlanmış olur.
Zekât sadece zengin ile fakirin arasındaki bir köprü değil, aynı zamanda madde ile mânayı, dünya ile âhireti, fânî ile bâkîyi, Allah ile kulu birleştiren bir köprüdür.
Zekâtı verenler dünyada ödenmesi gereken bir borçtan, âhirette ise azaptan kurtularak sevaba müstahak olurlar. Zekâtı vermeyenler ise, büyük bir günah işlemiş olurlar.
Kur'an–ı Kerim müşrikleri kötülerken, onların vasıflarından birinin zekât vermemek olduğunu zikreder ve "Yazıklar olsun o müşriklere ki, onlar zekât vermezler ve âhireti de inkâr ederler."agla9) buyurur. Burada zekâtın ve âhirete imanın, mü'minlerin iki temel özelliği olduğuna da vurgu yapılmıştır.

ALLAH'IN VERDİĞİ MALDA CİMRİLİK YAPILMAZ

Ebû Hüreyre Radıyallahu Anh şöyle demiştir. Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm şöyle buyurdu:
"Kim ki Allah kendisine mal verir de o malın zekâtını vermezse, kıyamet gününde zekâtı verilmeyen mal, sahibi için çok zehirli erkek bir yılan sûretine konulur. Bu yılanın iki gözü üstünde iki nokta vardır. Bu azgın yılan kıyamet gününde mal sahibinin boynuna gerdanlık yapılır. Sonra yılan ağzıyla sahibinin çenesini iki taraftan yakalar. Sonra 'Ben senin dünyada çok sevdiğin malınım, ben senin hazinenim." der. Bundan sonra Efendimiz şu mealdeki âyeti okudu: "Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini (harcamakta) cimrilik edenler, sakın bunun kendileri için bir hayır olduğunu sanmasınlar. Bilakis bu onlar için şerdir. Onların cimrilik ettikleri şey kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."agla10)
"Ruhu'l–Beyan" tefsirinde zikredildiğine göre, cömertlik saadet sebebi olduğu gibi, cimrilik de şekavet sebebidir. Zira Allahu Teâlâ, az önce zikrettiğimiz Âl–i İmran sûresi 180. âyet–i celilesinde, kuluna verdiği malın, fazl–u kereminden ibaret olduğunu beyan ettikten sonra, cimrilerin mallarının kendileri hakkında tam bir şer olduğunu açıklayarak, cimrilik yüzünden Mevlâ'nın fazlının, kahra dönüşeceğine işaret etmiştir.
Yani kullar cimrilik yüzünden, Allahu Teâlâ'nın ihsan ettiği malları, kendileri hakkında şer yapmaktadırlar. Hâlbuki kullar, o fazl–u keremden ibaret olan malları cömertçe isti'mal etseydiler, elbette onu kendileri hakkında büyük bir hayır vesilesi yapmış olacaklar ve böylece cennet ehlinden olacaklardı.
Allah'ın fazlından kendisine verdiği malda cimrilik edip, o malı, mülkü, altını, gümüşü yığıp da zekâtını vermeyenler için pek acıklı bir azap olduğu hakkında pek çok âyet–i kerime ve hadis–i şerif vardır. Bir âyet–i kerimede Rabbimiz. "…Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlara acı verici bir azabı müjdele. (Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla, onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denir ki): İşte bu, kendiniz için biriktirdiğiniz (servet)dir. Artık yığmakta olduğunuz şeyleri(n azabını) tadın."agla11)

GÖKLERİN VE YERİN MİRASI ALLAH'INDIR

Allahu Teâlâ burada cimrinin uzuvlarından alın, yan ve sırtlarının dağlanacağını beyan buyurmuştur. Bunun sebebi; çoğu kere zengin, zekât isteyecek olan fakiri görünce yüzünü ekşitir. İstemeye başladığında ona yan döner, istemekte ısrar ederse yerinden kalkıp sırtını döner ve hiçbir şey vermez. İşte bu tavırları Mevlâ beğenmemiş ve azaba müstahak görmüştür.
Ebû Hüreyre Radıyallahu Anh'dan şöyle rivayet edildi:
"Peygamber Efendimiz vefat edince ondan sonra Hz. Ebû Bekir hilâfete seçildi. Bunun üzerine bedevîlerden bir kısmı irtidat ettiler. Ve zekâtlarını vermek istemediler. Hz. Ebû Bekir onlara karşı savaş kararı alınca Hz. Ömer bu karara Efendimizin bir hadis–i şerifini delil göstererek, "Resûlullah "İnsanlar Lâ ilâhe illallah deyinceye kadar onlarla savaşmaya emrolundum. Bunu söylediler mi benden mallarını ve nefislerini korurlar. İslâm'ın hakkı hariç artık hesapları da Allah'a kalmıştır." buyurmuş iken sen nasıl insanlarla savaşırsın." diyerek karşı çıktı. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir "Allah'a yemin olsun ki, namazla zekâtın arasını ayıranlarla savaşacağım. Zira zekât malın hakkıdır. Vallahi Resûlullah'a vermiş oldukları bir oğlağı bile vermekten vazgeçseler, onu almak için onlarla savaşacağım." dedi. Hz. Ömer sonradan demiştir ki: "Allah'a yemin ederim, anladım ki Ebû Bekir'in bu görüşü, Allah'ın savaş meselesinde ona ilhamından başka bir şey değildi. İyice anladım ki bu kararı hakmış."agla12)
Zekât vermek, insanı iyilik yapmaya alıştırır ve merhamet duygusunu geliştirir. Zekât, sermayenin atıl olmasını önleyerek istihdam alanı oluşturulmasına ve işsizliğin önlenmesine katkıda bulunur. Zengin ile fakir arasındaki uçurumun ortadan kalkmasına, yoksulluğun azalmasına, nimetlerin âdil paylaşımına, sosyal adalet ve dayanışmaya katkı sağlar.
Zekât görünüşte malı eksiltir. Fakat dalları budanan ağaçlarda budama ve ayıklama işlemi, meyvelerin daha sağlıklı ve gür çıkmasını sağladığı gibi; zekât vermek de kazanılan malları birtakım kem nazarlardan korur, güçlendirir, ziyadeleştirir. Bu sebeple her yıl mal varlığını titizlikle hesap edip düzenli bir şekilde zekâtlar ödenmelidir. Zekâtı ödemeyen Müslümanlar kazandıklarının hayrını göremezler. Allah katında da, kullar katında da sorumlu olurlar.
Kur'an–ı Kerim'de:
"…Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır…"agla13) buyrulmuştur. Şöyle ki: Bir kimse vefat edince malı mülkü arkasında kalan kimseye intikal ettiği gibi kıyamette cümle âlem helâk olup Allahu Teâlâ'dan başka mâlik kalmayacağından sanki bütün mallar vefat edenlerden Allahu Teâlâ'ya intikal etmiş, Allah da onlara varis olmuş gibi kabul edilerek, "Göklerin ve yerlerin mirası Allahu Teâlâ'nındır" buyrulmuştur. Dolayısıyla bunları Allah'tan kıskanıp da O'nun yolunda harcamak hususunda cimrilik edenler, bu malların kendilerine kalmayacağını düşünmeli ve ne büyük günah işlediklerini anlamalıdırlar...



Dipnotlar:
1– Bakara, 43
2– Buhârî, İman 1, 2; Müslim, İman 199–22;
Tirmizî, İman 3; Nesâî, İman 13
3– Deylemî, "Firdevs", 5/133 No: 7725; "Kenzü'l–Ummal",
No: 15788
4– "Ruhu'l–Beyan", 2/134
5– Tevbe, 193
6– Nahl, 71
7– Zariyat, 19
8– Suyutî, "el–Fethu'l–Kebir", 2/145
9– Fussilet, 6, 7
10– Âl–i İmran, 180; Buhârî, Zekât 3
11– Tevbe, 34, 35
12– Buhârî, İ'tisam 2, Zekât 1; Müslim, İman 32 (20);
Ebû Davud, Zekât 1 (1556); Tirmizî, İman 1 (2610)
13– Âl–i İmran, 180

Ekleme Tarihi: 04.09.2007 - 09:51
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1135 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
sakir bayram (64), arabulan (55), ümit09 (53), hilalbaþa.. (44), ESÝLA (39), HiLaL90 (34), enes.gs (38), aksoy60 (40), Beste (46), gümüþta&#2.. (43), derdodertli (51), nurangurtekin (45), irfan temel (53), ismail_kutahya (37), Basel-Stadt (48), BLaCKHaPPY (47), haya (36), hesert (51), lütuf (39), köln72 (52), emretavsan (44), ahmet51 (47), ahmetpolat1983 (41), cansin18 (60), mizgin_islam (44), *HilaL* (39), ogretmen78 (45), mehmet70 (54), bluedream (42), Gül-i Ruhsar (37), Meral Cölkusu (44), Dünyali (52)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59567 saniyede açıldı