0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » <<<<<<<ECEL TAŞI>>>>>>> GÜEL BİR KISSA

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
muhammed_usame su an offline muhammed_usame  
<<<<<<<ECEL TAŞI>>>>>>> GÜEL BİR KISSA

161 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 30.08.2007
En Son On: 07.09.2007 - 10:54
Cinsiyeti: ----- 
Bir Cuma günüydü. Hava güneşli ve berraktı. Duyguları rahatlatıcı, maneviyatı teşvik edici serin bir esinti vardı.
Fazıl amca, Cuma namazının hazırlığındaydı. Aynanın karşısına geçti. İki eliyle külahını yakışacak şekilde düzeltti. Temiz ve yeni elbiselerine tekrar baktı. Acele etmedi; ama evden erken çıktı. Yüz metre ilerisinde duran köy camisine baktı. Aralarında boş bir alan vardı.
Yürüdü. Oynayan çocuklara gülümsedi. Dikkatini cami tarafına vermişti.
“Dede! Nereye gidiyorsun?”
Küçük torunu sormuştu. Arkasından koşup yetişti. Torunu, dedesinin avucunu tuttu.
“Camiye gidiyorum yavrum.”
Torununa ilgisini gösterdi. Onu sabırla dinlerdi.
“Ben de geleyim mi?”
“Babanla beraber gel istersen. Ben, camiye bakacağım, oraları temizleyeceğim. O yüzden şimdi gidiyorum.”
“Yok, ben de geleceğim.”
Çocuğu kıramazdı. Torununun elini avucunda sıkı tuttu. Camiye vardı. Fazıl Amca, köyün ileri geleni sayılırdı. Okumuştu. Fahri imamdı. Cuma namazının hazırlıkları için erken gelmişti.
Zihni, hutbede okuyacağı metinleri bulmaya çalışıyordu. Köyde soğuk bir hava vardı. İki aşiretten aileler bulunuyordu. Bu köy, küçük bir köy sayılmazdı. Birkaç gün önce, Fazıl Amcanın da bağlı bulunduğu aşiretten bir genç, diğer aşiretten bir genci fena halde tartaklamıştı. Olaya müdahale edilmiş, vuran genç kınanmış ve Fazıl Amca bizzat kendisi gidip özür dilemişti. Sıcak köze mi, sıcak demire mi su dökülmüş bu gün belli olacaktı.
Fazıl Amcanın korktuğu olmadı. Diğer aşiretteki söz sahibi insanlar namaza geldi. Hutbede olaya değinmeden genel bir kardeşlik, komşuluk hakları üzerine kısa bir konuşma yaptı. Namazı kıldırdı. Köy adına sevinmişti. Huzur ve dayanışma içinde yaşamak hepsinin isteğiydi. Eğer köyde aşiretler arasında kavga çıksa bu, diğer köylere de sıçrardı. Çevrede büyük bir kaos yaşanabilirdi.
Cemaatten kalanların yanına gitti.
“Allah kabul etsin, cumanız mübarek olsun.”
“Allah razı olsun. Sizin de hocam.”
“Oğlunuzun düğünü ne zaman?”
“Yakında belirleyeceğiz, inşaallah.”
“İnşaallah. Güzel bir düğün olmasını umut ediyorum.”
Fazıl Amca, diğer aşiretteki bir büyüğe sormuştu. Birleştirici bir konu olduğu için ele almıştı. “Beraberiz, sizin sevinçlerinize ortağız” mesajını vermişti.
“Buyurun Hocam! Siz önde, çıkalım” dediler.
Fazıl Amca, mütevazılığıyla çıktı. İhtiyarlamıştı. Kemikleri iri iri göze çarpıyordu. Tecrübeliydi, güngörmüştü. Kendi aşiretinde sözü dinlenen biriydi. Köyde ise itimat edilen onun sözüydü. Köylüler, Onu hem sever, hem saygı gösterirlerdi.
Camiden henüz çıkmıştı ki kızgın bir ortamla karşılaştı. Çözemedi. Şu ana kadar her şey iyiydi. Bu mübarek günde de kavga çıkar mıydı?
“Bırak elindeki o taşı, ne yapıyorsun sen?”
“Şerefimiz vardı. Konuştuk barıştık.”
“Bu Cuma gününde olay çıkarman aşiretimizin değerini düşürür.”
Boş alanda elindeki taşı sımsıkı tutmuş, kinle kavga çıkarmaya çalışan genci teskin etmeye çalışıyorlardı. O ise ısrarla söyleniyordu:
“İntikamımı alacağım”
Geçenlerde dayak yiyen gençten başkası değildi. Belli ki namaza gelmemişti. Özenle bir taş seçmiş ve gelip namazın bitmesini beklemişti.
Genç yalnız değildi. Fırsatı kollayanlar da kızıştırmadaydılar. İki aşiretin gençleri bakıştılar.
Aniden ortam karıştı, gençler birbirine girdi. Büyükler araya girmek için uğraştı. Fazıl Amca ise hayrette kalmıştı. Etrafına bakmadan evinin yolunu tuttu. Açık bir mesajdı. Benimle olanlar, kavgayı bırakıp gitmeli diyordu.
Beklememişti. Ansızın sağ köprücük kemiğine gelen taş canını çok acıttı. Döndü, kaşlarını kavis çizerek kaldırdı. Acı yüzündeydi. Karşısında bir deve gibi dişlerini gösteren kızgın gence baktı. Gözündeki kini okudu.
“Ahh” dedi, sol eliyle köprücük kemiğini yokladı. Kanamıştı. Birazdan olacaklar fırtınanın kasırgaya dönüşmesiydi.
Fazıl Amca, hışımla kendisine atılan taşa uzandı. Garip ve tuhaf bir şey oldu. Taşı aldı. Gence yine baktı. Adeta hedefte durmuş “Bana at, beni vur” diyordu.
“Hasbunallah ve ni’mel vekil” dedi.
Kalabalığın şaşkın ve kızgın bakışları arasında evine girdi. Taşı yanına almıştı.
Odaya kapandı. Ağladı. Hiç kimseye kapıyı açmadı.
Olay çıkmadı. Bu garip davranışı köylüleri fena hırpalamıştı. Diğer aşiretin ileri gelenleri, kapıdaydı.
“Hocam! Kapıyı açsan, konuşsak… Çok üzgünüz. Rica ediyoruz özrümüzü kabul buyur.”
“Benim size küstüğüm yok” dedi Fazıl Amca.
Kapıyı açtı. Misafirlerine yer gösterdi. Garip davranışını sordular, söylemedi.
“Bende kalsın” dedi.
Çaylar içildi. Sohbetler yapıldı. Herkes memnun ayrıldı. Derin derin düşünen Fazıl Amcaydı. Gencin o titrek duruşu ve ölü bakışlarını unutamadı. Allah’a şükürdardı.
Akşam vakti geldi. Diğer aşiretten iki kişi endişeli ve aceleyle geldiler. Torununu kucağından indirip onları karşıladı.
“Hocam, bizimkiler sizi çağırıyorlar.”
“Hayırdır, niyeymiş?”
“Hocam, şey…” dedi biri duraksadı. Kararsız bakışlarla baktı.
“Şu size taş atan genç. Kavgadan bu yana durmadan titriyor. Şimdi yatakta sayıklıyor. Sanki sekerattadır; ama can vermiyor.”
Fazıl Amca kalktı. Pencereye bıraktığı taşı aldı. Beraber çıktılar.
Gencin yanı başındaydı. Terlemesine, sayıklamasına bakıyordu.
“Hepiniz dışarı çıkın” dedi.
Hiç kimse itiraz etmedi.
Aradan beş dakika geçmeden, kapıyı açtı.
“Girebilirsiniz, Allah rahmet eylesin. Canını verdi” dedi.
Evdekiler şaşkındı. Kadınlar feryattaydı. Erkekler hem üzgün hem şaşkındılar. İyi mi olmuştu kötü mü olmuştu anlayamadılar.
Genç yıkanıp defnedildi. Aradan bir hafta geçti. Fazıl Amcayı yine sordular. Dövüşten kaçışı, taşı yanında eve götürmesi tuhaftı.
“O kadar ısrar ediyorsunuz anlatayım” dedi. Köyün ileri gelenlerine baktı. Hepsini süzdü. “O rahmetli genç, taşı atınca canım acıdı. Öfkeyle taşa uzandım, ancak ben elimi taşa götürmeden adeta taş uçup elime geldi. Buna çok şaştım. Rahmetlinin hâlâ yerinde durması, aklıma gelen düşünceyi pekiştirdi. Düşündüm ki onun ölümü bu taşla olacak. O an hatamı anladım. Ani bir öfkeyle katil olabilirdim. Taşı aldım ve eve gelip ağladım. Allah’tan af diledim. Beni katil etmediği için şükür ettim. Bir şeylerin olacağını bekliyordum. Akşam, haberi aldım. O taşı da yanıma aldım. Rahmetlinin odasında yalnız kaldığımda Yasin suresini okuyarak, elimdeki taşı alnına koydum. Sonra da rahat bir şekilde nefes aldı ve canını verdi. O, aslında nerde bulmuşsa ecel taşını getirmişti. Allah taksiratını affetsin…”


Wesselam
Ekleme Tarihi: 01.09.2007 - 18:19
Bu mesajı bildir   muhammed_usame üyenin diğer mesajları muhammed_usame`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1389 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
bahar61 (48), ebrar22 (52), muzo 02 (53), abdulberr (57), Sakarya5461 (54), canan85 (39), Abdulkadir056 (27), Alaaddin_E (51), betus86 (38), zeynepcik (41), halebi (40), ammarh. (58), hatice gönül (39), karamurad (57), erens (42), ZeYD-CaN (37), pazarci (40), bkaya85 (39), can38 ()
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57835 saniyede açıldı