0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » M E A L » CEHENNEM EBEDİDİR VE ORADA DEVAMLI KALACAKLARA DAİR AYETLER

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
hidayete davet su an offline hidayete davet  
CEHENNEM EBEDİDİR VE ORADA DEVAMLI KALACAKLARA DAİR AYETLER

35 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 22.05.2007
En Son On: 24.08.2007 - 10:00
Cinsiyeti: Erkek 
CEHENNEMDE DEVAMLI KALACAKLAR

1. 7/A'RAF-36) Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler ve onlara karşı kibirlenenler, işte onlar ateş ehlidirler ve ; onlar, orada kalanlardır (kalacaklardır).

2. 33/AHZAB-64) İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum seîrâ(seîren).
Gerçekten Allah, kâfirleri lânetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.

33/AHZAB-65) Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne velîyen ve lâ nasîrâ(nasîren).
Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Onlar ne bir velî, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.

3. 3/AL-İ İMRAN-116) İnnellezîne keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â(şey’en), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Hiç şüphesiz o kâfirlerin, ne malları ve ne de evlâtları, onlara; Allah’tan (gelecek bir cezaya) bir şey’e, (karşı koymaya) yetmez. İşte onlar, ateş ehlidir. Orada devamlı kalacaklardır.

4. 2/BAKARA-39) Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike eshâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve (Bizi) inkâr edip, âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte ateş halkı onlardır ve orada ebedî kalacaklardır."

5. 2/BAKARA-81) Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Hayır. (Durum hiç de onların anladığı ve iddia ettiği gibi değil), kim, günah kazanmış da, hataları kendisini kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı kalacaklardır.

6. 2/BAKARA-217) Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihi vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihi fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Sana haram (hürmetli) ay’dan ve onun içinde yapılan savaştan soruyorlar. De ki: "O ay'ın içinde (savaşmak) büyük bir (günah)tır. (Fakat insanları) Allah yolundan saptırmak (alıkoymak) ve O’nu inkâr etmek, (mü’minlere) Mescid-i Haram’ı (yasaklamak) ve kendi halkını oradan (Mekke’den sürüp) çıkarmak ise Allah katında daha da büyük (günah)tır. Fitne, adam öldürmekten daha da büyük (bir suç ve günah)tır. Eğer onların güçleri yetse (de yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri kalmazlar. Sizden kim dîninden döner de, (bu halde) ölürse, o kâfir (olarak ölmüş)tür. O taktirde onların amelleri dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, ateş halkıdır ve onlar orada ebedî kalacaklardır.


7. 2/BAKARA-257) Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tagûtu yuhricûnehum minen nûri ilaz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, îmân eden o kimselerin dostu (ve yardımcısı)dır. Onları (onların nefslerinin kalplerini) zulümattan nura çıkarır. O kâfir kimseler ki; onlar tagutun (şeytanın) dostlarıdır. Onlar (onların nefslerinin kalpleri) nurdan zulümata çıkarılırlar. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada ebedî kalıcıdırlar.

8. 2/BAKARA-275) Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhulbey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhu ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
O kimseler ki; faiz yerler, onlar kabirlerinden ancak şeytan çarpmış (deliliğe tutulmuş) bir kimse gibi kalkarlar. İşte onların bu duruma düşmeleri: "Şüphesiz ki alışveriş faiz gibidir." demelerindendir. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Artık (bundan böyle) Rabbinden bir öğüt gelir de (ona uyarak) faizden vazgeçerse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah’a kalmıştır (affeder), kim de (faize) döner (önceki gibi, faizciliğe devam eder)se; işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.

9. 98/BEYYİNE-6) İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi velmuşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyeh(beriyyeti).
Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.

10. 72/CİN-23) İllâ belâgan minallâhi ve risâlâtih(risâlâtihî), ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe inne lehu nâre cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden).
Allah tarafından olan tebliğ ve O’nun (verdiği) risaleti hariç. Her kim, Allah’a ve resûlüne karşı gelirse, isyan ederse, onun cezası cehennem ateşidir. Orada ebediyyen kalırlar.

11. 21/ENBİYA-99) Lev kâne hâulâi âliheten mâ veradûhâ, ve kullun fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Eğer onlar gerçekten ilâhlar olsaydılar, oraya (cehenneme) girmeyeceklerdi. Ve hepsi orada ebediyyen kalacak olanlardır.

12. 59/HAŞR-17) Fe kâne âkıbetehumâ ennehumâ fîn nâri hâlideyni fîhâ, ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne).
Sonunda onların akıbetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.

13. 58/MUCADELE-17) Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum min allâhi şey’â(şey’en), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ne malları, ne çocukları onlara, Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır.

14. 47/MUHAMMED-15) Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum.
Takva sahiplerine vaadedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Ve orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rab'lerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükâfatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedî olarak kalan ve bağırsaklarını "parça parça koparan" kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?

15. 23/MU'MİNUN-103) Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

16. 40/MU'MİN-76) Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
İçinde ebedî kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık, mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.

17. 16/NAHL-29) Fedhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ fe lebi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) kaldığı yer, ne kötüdür.

18. 78/NEBE-21) İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.

78/NEBE-22) Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Taşkınlık edip azanlar için, son bir varış yeridir.

78/NEBE-23) Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.


19. 4/NİSA-14) Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhîn(muhînun).
Kim Allah’a ve peygamberine isyan eder ve O’nun sınırlarını aşarsa, daimî kalmak üzere ateşe atılır. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.

20. 4/NİSA-93) Ve men yaktul mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ(azîmen).
Ve kim, bir mü’mini taammüden (kastederek) öldürürse, onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir ve Allah’ın gazabı ve lâneti onun üzerinedir. Allah, onun için büyük azap hazırlamıştır.

21. 4/NİSA-169) İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).
Sadece cehennem yoluna ulaştırır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

22. 13/RAD-5) Ve in ta’ceb fe acebun kavluhum e izâ kunnâ turâben e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), ulâikellezîne keferû bi rabbihim, ve ulâikel aglâlu fî a’nâkıhim, ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Eğer acayip buluyorsan (şaşıyorsan) (bil kigöz kırpma asıl onların: “Biz toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten, mutlaka yeniden mi halkedileceğiz (yaratılacağız)?" sözleri acayip (şaşılacak şey)dir. İşte onlar, Rab’lerini inkâr eden kimselerdir. Ve işte onlar, boyunlarında demir halkalar olanlardır ve işte onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedî kalanlardır.

23. 64/TEGABUN-10) Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâri hâlidîne fîhâ ve bi’sel masîr(masîru).
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O.

24. 9/TEVBE-17) Mâ kâne lil muşrikîne en ya'murû mesâcidallâhi şâhidîne alâ enfusihim bil kufr(kufri), ulâike habitat a'mâluhum ve fîn nâri hum hâlidûn (hâlidûne).
Müşriklerin, Allah’ın mescidlerini imar etmeleri olmaz. Kendilerinin (nefslerinin) küfürlerine (inkârlarına, kâfirliklerine) şahitler iken. İşte onların amelleri heba olmuştur. Ve onlar ateşte ebedî kalacak olanlardır.

25. 9/TEVBE-63) E lem ya’lemû ennehu men yuhâdidillâhe ve resûlehu fe enne lehu nâre cehenneme hâliden fîhâ, zâlikel hızyul azîm(azîmu).
Allah ve O’nun resûlüne karşı, kim haddi aşarsa, artık onun için mutlaka orada ebediyyen kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmiyorlar mı? İşte bu, büyük rüsvalıktır (rezilliktir).

26. 9/TEVBE-68) Vaadallâhul munâfikîne vel munâfikâti vel kuffâre nâre cehenneme hâlidîne fîhâ hiye hasbuhum, ve leanehumullâh (leanehumullâhu) ve lehum azâbun mukîm (mukîmun).
Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve kâfirlere orada ebedî kalacakları cehennem ateşini vaadetti. O (cehennem), onlara yeter. Ve Allah, onlara lânet etti. Ve onlar için ikame edilmiş olan (devamlı kılınan) bir azap vardır.

27. 10/YUNUS-27) Vellezîne kesebûs seyyiâti cezâu seyyietin bi mislihâ ve terhekuhum zilleh(zilletun), mâ lehum minallâhi min âsım(âsımin), ke ennemâ ugşîyet vucûhuhum kıta’an minel leyli muzlimâ(muzlimen), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Seyyiat kazanan kimselerin seyyiatlerinin cezası onun misli kadardır. Ve onları bir zillet kaplar. Ve onların Allah’a karşı bir koruyucusu yoktur. Onların yüzleri karanlık geceden bir parça ile kaplanmış gibidir. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacak olanlardır).

28. 39/ZUMER-72) Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, febi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Dediler ki: "İçinde ebedî kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür."

29. 43/ZUHRUF-74) İnnel mucrimîne fî azâbi cehenneme hâlidûn(hâlidûne)
Şüphesiz suçlu günahkarlar, cehennem azabı içinde süresiz kalacaklardır.


30. Hud 106-107
Fe emmellezîne şekû fe fîn nâri lehum fîhâ zefîrun ve şehîk(şehîkun).
Şâkî olanlara gelince; artık onlar, ateştedir. Onlar, orada (yüksek sesle inleyerek ve) çok zor bir şekilde soluk soluğa, nefes alıp verirler.

Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel’ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), inne rabbeke fe’âlun limâ yurîd(yurîdu).
Onlar, semalar ve yeryüzü (cehennemin semaları ve arzı) durdukça orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır). Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç. Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır.

31.Taha 101
Hâlidîne fîh(fîhi), ve sâe lehum yevmel kıyâmeti hımlâ(hımlen).
Onlar, onda (o yükün getireceği azabın içinde) ebedî kalacak olanlardır. Ve kıyâmet günü yüklendikleri, onlar için ne kötü (yük)tür.

32. Taha 127
Ve kezâlike neczî men esrefe ve lem yu’min bi âyâti rabbih(rabbihî), ve le azâbul âhıreti eşeddu ve ebkâ.
İsraf edenleri (haddi aşanları) ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Ve ahiret azabı daha şiddetli ve bâkidir (devamlıdır).

33. Secde 14
Fe zûkuû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Öyleyse bu “likâe” (Allah’a ulaşma) gününüzü, unutmanızdan dolayı (azabı) tadın. Muhakkak ki Biz de sizi unuttuk. Ve yaptıklarınız sebebiyle ebedî azabı tadın.

34. Sura 45
Ve terâhum yu’radûne aleyhâ hâşiîne minez zulli yenzurûne min tarfin hafîyyi(hafîyyin), ve kâlellezîne âmenû innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), elâ innez zâlimîne fî azâbin mukîm(mukîmin).
Ve onları zilletten boyun eğmiş olarak, ona (azaba) arz olunurken, gizli gizli (yan gözle) baktıklarını görürsün. Âmenû olanlar dediler ki: “Muhakkak ki hüsranda olanlar, kıyâmet günü, kendilerini ve ailelerini hüsrana düşürenlerdir.” Muhakkak ki zalimler, mukîm (devamlı) azabın içindedirler, değil mi?

35. Yunus 52
Summe kîle lillezîne zalemû zûkû azâbel huld(huldi), hel tuczevne illâ bimâ kuntum teksibûn(teksibûne).
Sonra zulmedenlere: “Ebedî (devamlı) azabı tadın!” denildi. Kazandıklarınızdan başkası ile mi cezalandırılacaksınız?

36. Enam 128
Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah’ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki; senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.

37. Saffat 9
Duhûren ve lehum azâbun vâsib(vâsibun).
Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır.

38. Ali imran 86-87-88
Keyfe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul beyyinât(beyyinâtu) vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Kendilerine beyyineler (açıklayıcı belgeler) geldikten ve hiç şüphesiz Resûl’ün hak olduğuna şahadet getirmelerinden ve îmânlarından sonra kâfir olan (fasık olan) kavmi, Allah nasıl (yeniden) hidayete erdirir? Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

Ulâike cezâuhum enne aleyhim la’netallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).
İşte onların cezaları; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin onların (fasıkların) üzerlerine olmasıdır.

Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).
(O lânetin) içinde de ebedî kalacaklardır. Onlardan azap hafifletilmeyecek ve onlara nazar edilmeyecektir (bakılmayacaktır).

39. Bakara 161-162
İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).
Muhakkak ki (Allah’a ruhun ölmeden ulaşmasını yani hidayeti) küfredip (örtüp gizleyip) kâfir olarak ölenlere, işte onlara, Allah’ın, meleklerin ve insanların hepsinin lâneti onların üstünedir.

Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).
(Onlar) onun (lânetin) içinde ebediyyen kalacak olanlardır. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara bakılmaz.

40. Furkan 68-69
Vellezîne lâ yed’ûne meallâhi ilâhen âhara ve lâ yaktulûnen nefselletî harremallâhu illâ bil hakkı ve lâ yeznûn(yeznûne), ve men yef’al zâlike yelka esâmâ(esâmen).
Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha tapmazlar. Allah’ın (öldürülmesini) haram kıldığı kişiyi haklı olmadıkça öldürmezler ve zina yapmazlar. Ve kim bunları yaparsa günah cezasıyla karşılaşır.

Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ(muhânen).
ıyâmet günü onun azabı kat kat artar. Ve orada alçaltılmış olarak ebediyyen kalır.

41. Fussilet 28
Zâlike cezâu a’dâillâhin nâr(nâru), lehum fîhâ dârul huld(huldi), cezâen bimâ kânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne).
İşte bu Allah’ın düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi bilerek inkâr etmiş olmaları sebebiyle ceza olarak, onlar için orada ebedîlik yurdu vardır.

42. Hud 38-39
Ve yasneul fulke ve kullemâ merre aleyhi meleun min kavmihi sehırû minh(minhu), kâle in tesharû minnâ fe innâ nesharu minkum kemâ tesharûn(tesharûne).Ve o gemiyi yaparken, kavminin ileri gelenleri ona her uğradıklarında onunla alay ettiler. (Nuh (A.S) şöyle) dedi: “Eğer bizimle alay ediyorsanız sonra da muhakkak ki; biz, sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay edeceğiz.”

Fe sevfe ta’lemûne men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yehıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun).Kendisine alçaltacak bir azap gelecek kimseleri artık yakında bileceksiniz. Ve onun üzerine, kalıcı azap nüfuz edecek.

43. Maide 37
Yurîdûne en yahrucû minen nâri ve mâ hum bi hâricîne minhâ ve lehum azâbun mukîm(mukîmun).
Ateşten çıkmak isterler ama onlar, oradan çıkacak değillerdir. Onlar için daimî bir azap vardır.

44. Maide 80
Terâ kesîran minhum yetevellevnellezîne keferû, lebi’se mâ kaddemet lehum enfusuhum en sehıtallâhu aleyhim ve fîl azâbi hum hâlidûn(hâlidûne).
Onlardan birçoğunun kâfirlere döndüğünü görürsün. Nefslerinin, kendilerine takdim ettiği şey; ‘‘Allah’ın onlara öfkelenmesi’’, ne kötü. Onlar azapta ebedî kalırlar.

45. Zümer 40
Men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yahıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun).
Kendisini rezil edecek azap, kime gelecekse (ona ulaşır) ve mukim (sürekli) azap onunüstüne iner.

46. Enam 128
Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah’ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki; senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.

47. Bakara 167
Ve kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerreten fe neteberree minhum kemâ teberreû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nâr(nârı).
Ve o (Allah’tan başkasına) tâbî olanlar dedi ki: “Keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı. O zaman bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşırdık.” Böylece Allah, onlara amellerinin hasara uğradığını (hüsrana düştüklerini) gösterecek. Ve onlar ateşten çıkacak da değiller.

48. İnfitar 14-15-16
Ve innel fuccâre lefî cahîm(cahîmın).
Ve şüphesiz facir (kötü) olanlar da, elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler.

Yaslevnehâ yevmed dîn(dîni).
Onlar, dîn günü oraya yollanırlar.

Ve mâ hum anhâ bi gâibîn(gâibîne).
Ve ondan ayrılıp kaybolacak değildirler.
CEHENNEMIN GOKLERININ CATLAYACAGI GUN ILE ILGILI AYETLER

1. Meryem 71 – 72
Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.

Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.

2. Rahman 26 – 27
Kullu men aleyhâ fân(fânin).
Bütün insanlar (herkes) fani olacaktır.

Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
Sadece Zülcelali Ve'l İkram olan Rabbinin Zat'ı bâki kalacaktır.

3. Hud 108
Ve emmellezîne suidû fe fîl cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), atâen gayre meczûz(meczûzin).
Fakat mutlu olanlar, artık cennettedir. (Cennetlerin) semaları ve arzı durdukça, Rabbinin dilediği şey (cenneti yok etmeyi dilemesi) hariç, onlar orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır).
Ekleme Tarihi: 05.06.2007 - 10:51
Bu mesajı bildir   hidayete davet üyenin diğer mesajları hidayete davet`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1292 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59083 saniyede açıldı