0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » M E A L » ilim konusunda en geniş Tefsir'ler..2

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
eness_25 su an offline eness_25  
ilim konusunda en geniş Tefsir'ler..2

13 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.10.2005
En Son On: 20.02.2007 - 00:23
Cinsiyeti: ----- 
Bismillahirrahmanirrahim......ALLAH'cc Hz'lerine hamd RASUL'üne onun yolundan gidenlere selam olsun..


Evvela yapılan bu çalışmanın verimli,istifadesi bol ve hayırlı bi çalışma olmasını niyaz ediyorum. Yapılan bu çalışma yaklaşık 14 tefsir kitab'ından istifade edilerek hazırlanmıştır.

İbni Kesir,Taberi, Kurtubi ,Elmalılı, Mevdudi, mefatihü-l gayb,Belagat,Tefsirül Münir, Ettevsir'ül hadis ,Şifa Tefsir'i, El Veciz, Ahkam Tefsir'i, Safvetü-t Tefasir, Muhammed,Gazali tefsir'lerinden ve degişik Tefsir Kitapların 'dan istifade edilerek hazırlanmıştır.Bir mevzuyu yaklaşık 14 Tefsir sahibine yani Müfessir'e göre yazmaya gayret edilmiştir.

Degişik yorumlar ve görüşlerinde oldugu bu İlim le alakalı mevzuları içine alan yazımız İnternet ortamında degil günümüzde ortamında bile bu kadar geniş bi şekilde değerlendirilmemiştir.Çok tefsir kitaplarından baktım ama bu kadar derin oldugunu görmedim İNŞAALLAH bu yazımız cok detaylı olacak ve Tefsir alanında büyük bi eser olarak bu mevzuda internet ortamında istifadenize sunulacaktır.Yapılan tefsir'ler Müfessir'leri belirtilerek hangi Tefsir kime aitse bildirilecektir.

Ayet ve Hadis şerif'lerde kaynaklarıyla beraber verilecek bu vesile ile bütün şüphe edilecek şeylerin İNŞAALLAH önü kesilecektir.ALLAH'ın izni ilede Sahabe,Tabiin, Fakif,Ulema,Alim'lerinde sözlerine yer verilecektir.ALLAH'tan başarı sizlerden dua beklerim..




İlim sudur o var hayat var o yok hayat yok (Şehit Bayram Ali Öztürk Hocaefendi)


Hadis-i Şerif'ler

***Kim ilim ögrenmek için yola çikarsa, Cenâb-i Hak onun için cennet yolunu kolaylastirir. (Et-Tergib ve’t-Terhib 1/68..

***Evinden ilim talebi için çikan hiç kimse yoktur ki, melekler yaptigi isten râzi olduklari için kanatlarini onun yoluna sermis olmasinlar. (Et-Tergib ve’t-Terhib 1/68..

***(Hakîkî) âlim için, denizdeki baliklara varincaya kadar gökte, yerde ne varsa hepsi Allah’tan magfiret diler. (Ibn-i Mace 1/87
***"Hikmetli söz mü'minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen almaya ehaktır."aglaTirmizi ilim..).





***İLİM***


İnnema yahşellahe min ibadihil ulema' innellahe azızün ğafur
Allahtan, kulları içinde, ancak âlimler korkar (S. Fâtır, 28..



İbn-i Abbas radıyallâhü anhümâya göre,âyet-i kerimesinin mânâsı şudur
Allahtan, kullarının içinden, ancak onun ceberûtunu, izzetini, saltanâtını bilenler korkar. Burada âlimlerden murad, Cenâb-ı Hakkı sıfatlarıyla bilip de, onu tâzim edenlerdir. Kimin ilmi artarsa, o nisbette Allah korkusu da artar.


. İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe ve İbn-i Sîrîn rahımehümallâh hazerâtına göre, âyet-i celîlede geçen haşyetten murad tazimdir, büyük saygıdır. Haşyetin şartı ise, mârifetullahtır, Cenâb-ı Hakkın sıfat ve fiillerini bilmektir





İbni kesir Tefsir'ine göre

«Allah'tan ancak bilgin kulları korkar.» Allah'tan ancak bilgin ve âlim kullan gerektiği gibi korkarlar. Çünkü güzel isimlerle ve mükemmel sıfatlarla nitelenen Alîm, Kadîr ve Azîm olan Allah'ın azameti ne kadar daha mükemmel bir bilgiyle bilinirse, ondan korkup ürpermek de daha muazzam ve daha fazla olur.

Nitekim Ali İbn Ebu Talha, Abdullah İbn Abbâs'ın bu âyet-i kerîme hakkında şöyle dediğini bildirir: Allah'ın her şeye gücünün yettiğini bilen âlim kulları ancak Allah'tan korkarlar.

îbn Lehîa da... İbn Abbâs'tan şöyle dediğini nakleder: O'na hiç bir şeyi ortak koşmayan, helâlim helâl sayan, haramını haram kabul eden, buyruğunu koruyan ve bir gün mutlaka O'na ulaşacağını kesinkes bilip, yaptıklarından hesaba çekileceğini kabul edenler Rah-mân'ı bilendir.

Saîd İbn Cübeyr der ki: Haşyet, seninle Allah Azze ve Celle'ye isyanının arasına giren şeydir.
Hasan el-Basrî der ki: îmân; görmeyerek Rahmân'dan haşyet edenin îmânıdır. Allah'ın teşvik ettiği şeye rağbet eden ve hoşlanmadığı şeyden kaçmanın îmânıdır. Sonra Hasan el-Basrî, «Allah'tan ancak bilgin kulları korkar.» âyetini okumuştur.

Abdullah îbn Mes'ûd (r.a.) der ki: Bilgi, çok sözden ibaret değildir. Ancak bilgi, çok haşyetten ibarettir.

Mısır'h Ahmed İbn Salih, İbn Vehb kanalıyla Mâlik'in şöyle dediğini bildirdi: İlim, çok rivayetten ibaret değildir. İlim, ancak Allah'ın kişinin kalbine koyduğu bir nurdur. Mısır'lı Ahmed İbn Salih der ki: Bunun anlamı şudur: Çok rivayetle haşyete ulaşılamaz. Allah Azze ve Celle'nin uyulmasını emrettiği ve farz kıldığı bilgi, Kitâb ve Sünnet'-in bilgisidir.

Sonra da sahâbe'nin Allah onlardan razı olsun getirdikleriyle onları ta'kîb eden müslüman imamların getirdikleri şeylerin bilgisidir. Bu bilgi, ancak rivayetle elde edilir. Bu takdirde İmâm Mâ-lik'in sözünün te'vîli şöyle olur: İlim; bilginin anlaşılıp bunların anlamlarının bilinmesi için istenen bir nurdur.

Süfyân es-Sevrî, Ebu Hayyân kanalıyla bir adamın şöyle dediğini nakletti: Üç tür bilgin olduğu söylenirdi: Biri Allah'ı ve Allah'ın emirlerini bilen. Diğeri Allah'ı bilip Allah'ın emirlerini bilmeyen, üçüncüsü de Allah'ın emirlerini bilip Allah'ı bilmeyen bilgin.

Allah'ı ve emirlerini bilen, Allah'tan korkup Allah'ın hududunu ve farzlarım bilen bilgindir. Allah'ı bilip Allah'ın emirlerini bilmeyen bilgin ise, Allah'tan korkup Allah'ın hududunu ve farzlarını bilmeyen kimsedir. Allah'ın emirlerini bilip Allah'ı bilmeyen bilgin ise, Allah'ın hududunu ve farzlarını bilip te Allah Azze ve Celle'den korkmayan bilgindir
.





Kurtubi Tefsir'ine göre

Kulları arasında Allah´tan ancak alimler korkar. Şüphesiz Allah, Aziz­dir, Gafurdur." Bu buyruk ile, Allah´ın kudretinden korkan ilim adamları kas­tedilmektedir. Yüce Allah´ın herşeye kadir olduğunu bilen bir kimse günah dolayısıyla cezalandıracağına da kesinlikle inanır.

Nitekim Ali b. Ebi Talha, İbn Abbas´tan yüce Allah´ın: "Kulları arasında Allah´tan ancak alimler korkar" buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bunlar yüce Al­lah´ın herşeye kadir olduğunu bilen kimselerdir.

er-Rabî´ b. Enes dedi ki: Allah´tan korkmayan bir kimse alim değildir. Mü-cahid de şöyle demiştir: Alim ancak Allah´tan korkan kimsedir. İbn Mes´ud´dan da şöyle dediği nakledilmiştir: İlim olarak yüce Allah´tan korkmak, cahillik olarak da gurura kapılmak yeterlidir.

Sa´d b. İbrahim´e: Medinelilerin en fakihi kimdir? diye sorulmuş, o da: Ara­larından Rabblerine karşı en çok takvalı olanlarıdır, diye cevab vermiştir.
Yine Mücahid´den şöyle dediği nakledilmiştir: Fakih (dinde derin bilgi sa­hibi) ancak yüce Allah´tan korkan kimsedir.

Ali (r.a)´dan da şöyle dediği nakledilmiştir: Gerçek anlamıyla fakih, insan­lara Allah´ın rahmetinden ümit kestirtmeyen, Allah´a isyan etmeleri için on­lara ruhsatlar bulmayan, Allah´ın azabından emin olmalarına sebep teşkil et­meyen, başkasına duyduğu arzu sebebiyle Kur´ân´dan yüz çevirmeyen kim­sedir. Çünkü ilimsiz ibadette hayır olmadığı gibi, fıkhı bulunmayan ilimde hayır yoktur, tedebbürü (iyiden iyiye düşünmeyi) olmadan da kıraat (Kur´ân okumak) olmaz.

Darimî Ebu Muhammed, senedini kaydederek Mekhul´den şöyle dediği­ni nakletmektedir: Rasûlullah (sav) buyurdu ki: "Alimin, abide olan üstün­lüğü benim sizden en alt mertebede olanınıza göre üstünlüğüm gibidir." Da­ha sonra şu: "Kulları arasında Allah´tan ancak alimler korkar" âyetini oku­du.

Bize Hammad b. Zeyd anlattı: O Yezid b. Hazim´den dedi ki: Bana amcam Cerir b. Zeyd anlattı: O Tubey´i, Ka´b´tan rivayetle şöyle derken dinlemiş: Ben amelden başka maksatla ilim öğrenen, ibadetten başka maksatla fıkıh öğre­nen, âhiret ameliyle dünya isteyen, kalbleri Ebu Cehil karpuzundan daha acı olmakla birlikte koyun postları giyinen kimseleri, niteliklerini biliyorum.

(Yü­ce Allah, haklarında şöyle buyurmaktadır): Onlar Benim rahmetime mi alda­nıyorlar? Beni mi kandırmaya çalışıyorlar? Kendi zatıma yemin ederek söy­lüyorum ki; onlar için aralarında bulunan aklı başındaki kimseleri dahi şaş­kın bırakacak bir fitnenin zamanını bekliyorum.[49](Darimi I 102..





Tefsir'ül Münir Veybe Zühayli'ye göre


"Kulları arasında Allah'tan gerçekten korkanlar ancak âlimlerdir." ifa­desi sıfatın mevsufa tahsis edilmesi, Allah korkusunun âlimlere tahsis edilmesi (kasr) sanatı yapılmıştır..

Kulları arasında Allah'tan gerçekten korkanlar, ancak âlimlerdir." Mekke halkı gibi cahil olanlar bunun hılafmadır. Zira korkunun şartı korkulanın bilinmesi, onun sıfatlarının ve fiillerinin bilinmesidir. Kim onu daha çok tanıyorsa, ondan daha çok korkacaktır.

Bunun için Buhari, Müslim ve Neseî'nin Enes'ten rivayet ettikleri ha-dis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan en çok ür­pereniniz ve O'ndan en çok korkanınız benim." "Azız" en üstün olan ve ezici güce sahip olandır. "Gafur" tevbe eden mümin kullarının günahlarını çok bağışlayandır. "Şüphesiz ki Allah Azizdir, Gafur'dur.

" ifadesi Allah korku­sunun vacip ve şart olduğunun sebebini beyan etmektedir.
"Allah'ın kitabını okuyanlar," Kur'an-ı Kerim okumaya devam edenler, "namazı dosdoğru kılanlar," namazı vakitlerinde bütün erkânı ve zikirle-riyle eda etmeye devam edenler, "kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infak edenler" ki bu ifadeyle nasıl mümkün olursa olsun infak etmeye teşvik edilmektedir.

Ancak gizlice yapılan infak, açık yapılan infaktan da­ha üstündür. Bu kimseler "tükenmeyecek", kesada uğramayacak ve hüsran­la yok olmayacak "bir kazanç" taatin sevabının elde edilmesi kazancını "umarlar."

Allah'ın birliği ve kudretine delâlet eden kâinattaki değişik cins ve renklerdeki manzaraların anlatıldığı bir başka delildir. Bunun gereği olarak kâinat ilimlerini iyi bilen âlimler kâinatın azametini en iyi idrak eden insanlar olup dolayısıyla Allah'tan en çok korkan kimseler olmuşlar­dır.

Bunun ardından Allah'ın kitabıyla amel eden âlimlerin durumu beyan edilmiştir. Bunlar itaatlerinden dolayı Allah'ın sevabını uman kimselerdir.
"Allah'ın gökten su indirdiğini görmez misin?" takriri istifhamdır (cevap alma maksadı ile değil, kabul ettirme maksadı ile sorulan sorudur). Ayrıca burada hayret etme anlamı bulunmaktadır"Allah'ın gökten su indirdiğini görmez misin?" Bilmez misin, demek­tir. Buradaki görmek kalbin görmesi, yani bilmek anlamındadır.



"Biz bu su ile değişik renklerde meyveler çıkarmışızdır." Cinsleri, sınıfları, durumları ve sarı, kırmızı, yeşil, beyaz ve siyah gibi renkleri değişik meyveler çıkar­mışızdır..Fatır 27


Yeryü­zünde birbirine komşu birçok toprak parçaları vardır. Bu topraklarda üzüm bağları, ekinler, toplu ve ayrı hurma ağaçları yer alırlar. Aynı suyla sulanmalarına rağmen, onları tat ve şekil yönünden birbirinden farklı kıl-mışızdır. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir kavim için nice ibretler vardır." (Ra'd, 13/4..


Allah Tealâ bu varlıkîardaki renk bakımından farklılığı zikretmek­tedir. Zira bu farklılık Allah'ın kudretinin ve Onun eşsiz sanatının en büyük delillerinden biridir. Allah Tealâ, önce meyvelerdeki renklerin çeşit­liliğini, sonra da cansız varlıkîardaki, daha sonra insanlardaki ve hayvan­lardaki renk çeşitliliğini zikretti.

Hafız Ebubekir el-Bezzar, İbni Abbas (r.a.)'den naklediyor: Bir adam, Peygamberimiz (s.a.)'e geldi.
- Rabbin (varlıklara) boya vurur mu? diye sordu. Peygamberimiz (s.a.):
- Evet, silinmeyen bir boya; kırmızı, sarı, beyaz, diye buyurdu.
Cenab-ı Hak daha sonra bunun güzelliğini ve inceliklerini bilen kim­seleri -yani âlimleri- zikretmektedir..


Kulları arasında Allah'tan gerçekten korkanlar ancak âlimlerdir. Şüphesiz ki Allah Azizdir, Gafur'dur." Ancak Allah'ı tanıyan ve O'na lâyık yüce sıfatları ve güzel fiillerini bilen, dilediğini yapma hususunda muaz­zam kudretini bilen âlimler Allah'tan korkarlar. Allah'ı kim daha iyi bilir­se, Ondan daha çok korkar. Kim de Allah'tan korkmuyorsa; o kimse âlim değildir. "Alim'den murad tabiat ve hayat ilimlerini ve kâinatın esrarını bilen kimsedir.

Alimlerin Allah'tan korkmalarının sebebi, Allah'ın kâfirlerden in­tikam almakta gayet güçlü olması, kendisine iman edenlerin ve kendisine yönelenlerin günahlarını çok bağışlayıcı olmasıdır. Cezalandıran ve sevap verenin hakkı, kendisinden korkulmasıdır. Bu ise korku ve ümidi gerekli kılar. Cenab-ı Hakk'm "intikam sahibi ve Azîz" olması tam korkuyu gerek­tirir. Onun "Gafur" olması mükemmel ümidi gerektirir.

İbni Abbas diyor ki: Rahman'ı bilen "âlim" kendisine hiçbir şeyi şirk koşmayan, O'nun helâllerini helâl kılan, haramlarını da haram kılan, Onun vasiyetini tutan, Onun huzuruna çıkacağını ve ameli sebebiyle he­saba çekileceğini yakînen bilen kimsedir.

Hasan-ı Basrî diyor ki: "Âlim" Rahman'dan O'nu görmediği halde kor­kan, Allah'ın teşvik ettiği şeyleri teşvik eden, Allah'ın buğzettiği şeylerden uzaklaşan kimsedir. Daha sonra da şu ayeti okudu: "Kulları arasında Al-lah'tan gerçekten korkanlar ancak âlimlerdir. Şüphesiz ki Allah Azizdir, Gafur'dur."
Said b. Cübeyr diyor ki: "Haşyet", seninle Allah'a isyan arasında perde olan ürperti, Allah korkusudur.

Abdullah b. Mes'ud (r.a.)'m şu sözü naklediliyor: Alim çok hadis-i şerif bilen kimse değil, Allah'tan çok ürperen kimsedir.
İmam Malik diyor ki: İlim çok rivayette bulunmakta değildir. İlim an­cak Allah'ın kalbe koyduğu bir nurdur.
Cenab-ı Hak daha sonra Allah'ın kitabını bilen ve onunla amel eden­lerin durumunu haber vererek şöyle buyurdu:

"Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infak edenler, tükenmeyecek bir kazanç umarlar." Yani Kur'an-ı Kerim okumaya devam edenler, Kur'an-ı Kerim'de-ki farz kılınan namazları vakitlerinde bütün erkânı ve şartlarıyla huşu içerisinde kılmak ve Allah'ın kendilerine verdiği lütuf ve rızıklardan gece-gündüz gizli-açık infakta bulunmak gibi farzları işleyen kimseler taat-lerine karşılık Allah'tan mutlaka meydana gelecek sevabı talep ederler.
Bunun için Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır



"Böylece Allah, onların mükafatını eksiksiz verir ve lutfuyla da artırır. Şüphesiz O, çok affedicidir ve şükrün karşılığını bol bol verendir."
Böylece Allah onlara yaptıklarının sevabını tam olarak verir ve onlara akıllarına hiç gelmeyen ziyadelerle kat kat lütufta bulunur. O şüphesiz on­ların günahlarını çok affeden, onların az olan taatleri ve amelleri ile şükre karşılığı bol bol verendir.


"Allah iman edip salih amel işleyen­lerin mükâfatlarını eksiksiz verecek ve lutfundan daha da artıracaktır." (Nisa, 4/173.. "Böylece Allah'ın kendilerini işlediklerinin en güzeliyle mükâfatlandıracak ve lutfundan kendilerine daha da fazlasını ihsan edecektir." (Nur, 24/38..






Fahruddin Er-Râzi, Mefâtihu’l-Gayb,a göre


İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan, yine böyle renkleri çeşit çeşit olanlar vardır. Allah'tan, ancak âlim kullan korkar. Şüphesiz Allah azfz ve gafurdur"
(Fâtır. 28..




Bu ayet, Allah Tealâ'nın kudret ve irâdesine getirilen bir başka delildir. Binâenaleyh Cenâb-ı Hak sanki, içinde bulunduğumuz bu alemdeki, yani terkibler (bileşikler) alemindeki mahlukâtta bulunan delilleri ikiye ayırmıştır: Canlılarda olan, cansızlarda olan... Cansızlar da, ya bitkiler, ya madenlerdir. Bitkiler, cansızların (hareketsizlerin) en kıymetlisi olup, Hak Teâlâ buna, "O (yağmurla) çeşit çeşit meyveler çıkardı" buyurarak işaret etmiştir.

Daha sonra madenlerden de, "Dağlardan da..." ifadesiyle bahsetmiş, bunun peşisıra da canlılardan bahsederek, işe onların en şereflisi olan insanla başlayıp, "insanlardan..." demiş, sonra hayvanları zikretmiştir.

Çünkü hayvanların insana faydası, bu hayvanların canlı olmaları haline Dağlıdır. Davarların faydası ise, onlardan yeme ile ilgilidir. Yahut söyle de diyebiliriz: "dâbbe" denilince Örfen at akla gelir. At ise, insanlardan sonra canlıların en Kıymetlisidir.


Ayetteki, "renkleri çeşit çeşit" ifadesiyle ilgili olarak şunu deriz: Bu varlıkların bizzat kendileri Allah'ın kudretine ve iradesine delil oldukları gibi, renklerinin farklı farklı oluşu da buna delildir. Ayetteki ifadesindeki zamirin müzekker getirilişi, sanın bunlar cümlesinden olarak zikredilmesinden ve zamiri müzekker getirmenin daha evla ve üstün oluşundan dolayıdır.

Cenâb-ı Hak sonra "Allah'tan ancak âlim kullan korkar. Şüphesiz Allah, aziz ve gafurdur" buyurmuştur.
Çekinme ve saygı, saygı duyulan varlığın tanınmasına - bilinmesine göredir. Âlim olan, Allah'ı bilir ve O'ndan hem korkar, hem de O'na ümid bağlar. Bu, âlimin derece bakımından, âbid'den daha üstün oluşunun delilidir.


"Sizin Allah katında en şerefliniz, en müttakî olanınız, (Allah'dan en çok korkanınızdır)"'(Hucurat, 13)

buyurarak, şerefin ve kıymetin, takvaya göre; takvanın da İlme göre olacağını beyan etmiştir.
O halde, Allah katında şeref ve kıymet, amele göre değil, ilme göredir, Evet, âlim, ameli bıraktığında (ilmiyle amel etmediğinde), bu onun ilmini zedeler.

Çünkü onu gören kimse, "Eğer bilseydi, gereğini yapardı" der.
Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Şüphesiz Allah azız ve gafurdur" buyurmuş, böylece korku ve ümidi gerektiren sıfatlarından bahsetmiştir.

Çünkü Allah'ın intikam alan, cezalandıran bir aziz olması, tam bir korkuyu; şirkin dışındaki günahlar için bağışlayıcı (gafur) olması da, ileri derecede bir ümidi gerektirir. Buradaki "ulemâ" kelimesini mansub, "Allah" kelimesini merfû okuyanlara göre, ayetin manası, "Allah, âlim kullarını tebcîl eder ve yüceltir" şeklinde olur





Elmalılı Tefsir'in Hamdi Yazır'a göre

İnsanlardan, hayvanlardan, davarlardan da böyle değişik değişik renklileri vardır. Bunlar da öyle şeklî ve manevî görüntülere ayrılarak seçilmişlerdir. Öyle ki insanlar içinde ilmi olanlar, olmayanlar vardır. Fakat Allah haşyetini, Allah korkusunu, Allah saygısını kulları içinden ancak bilginler duyar, ancak Allah'ı bilenler o saygıyı hissederler. Yani

"Sen ancak görmeden Rabbinden korkmakta olanları sakındıracaksın." (Fâtır, 35/18..

buyurulduğu üzere, Allah saygısını sürekli duyup da Peygamberin uyarmasından yararlanacak ve dolayısıyla temizlenip korunacak olanlar, Allah'ı celal ve cemaliyle, kemal sıfatıyla bilen ilim sahibleridir.
Çünkü bir şey hakkında saygı, onun şanına olan bilgi ve bilginin dercesiyle uyumlu olur.

Bir kulun da Allah'a dair ilmi ne kadar mükemmel ise, korkusu da o oranda mükemmel olur. Onun için Resulullah (s.a.v.) "Ben sizin Allah'tan en çok korkanınız ve en çok müttaki olanınızım" demiştir.

Niçin Allah'ı bilmek korkmaya sebeb oluyor? Çünkü Allah çok güçlüdür, bağışlayıcıdır. Yalnız bağışlayıcı değil güçlü bağışlayıcıdır. Sadece bir bağışlayıcı olsaydı, O'nu bilmek belki nazlanmaya, mağrur olmaya, hiç korkusuz ümit bağlamaya sebeb olabilirdi.

Fakat Allah yalnız bağışlayan, merhamet eden değil, aziz, hiç bir sebebe boyun eğmeyen, yenilmeyen, hiçbir kanun altına alınma ihtimali bulunmayan, dilediği anda kahredip yerle bir eden, çok kuvvetli, çok azametli, galib ve kahredici bir bağışlayıcıdır.

Mağfireti çok olduğu gibi cezası, intikamı da çok şiddetlidir. Onun için Allah'ı bilmeyenler her haltı ederler. O'nu bir kul ne kadar iyi bilirse, o kadar çok saygılı, o kadar çok hürmetli olur. Bununla birlikte bilginlerin saygısı, korkusu, haşyeti ne kadar yüksek olursa, ümidi de o oranda çok olacağı unutulmamalıdır
.





Muhammed gazali Tefsir'ine göre


Adeta dinler tarihini bilenler arasında, İslâm'ın evreni düşünme, hayatı görme, hararetle dünyayı, dünyadaki âyetleri, güçlen, sırlan ve kanunları kafa yorup düşün­meye davet etme üzerine kurulduğu noktasında görüş birliği sağlanmıştır.

Allah'ın zâtını düşünme mümkün değildir. O'nun büyüklüğünü tanıma yolu, an­cak yaratı ki arı ndakî âyetleri araştırma ile mümkündür. Bu, Allah'ın ilminin, kudreti­nin, celâlinin ve cemâlinin yalanlanamayacağına bir delildir. Yeryüzünün belli alan­larında, hepsi aynı yerden çıkan tatları, renkleri ve kokulan farklı olan meyveler gör­mektesiniz.

Başınızı göğe kaldırıp baktığınızda büyük ve geniş bir âleme işaret eden parlayan bir güneş, aydınlatan bir ay ve ufuklara saçılmış yıldızlar görürsünüz.
Bütün bunlar büyük yaratıcının eseridir. Bu bağlamda Yüce Allah'ın şu buyruğu­nu bir okuyunuz:




"Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çı­kardık. Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar (yaptık). İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kullan içinde ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkar. Şüphe­siz Allah, dâima üstündür, çok bağışlayandır." (Fâtır: 27-28.


Âyetin siyakından, âyette geçen âlimlerden kast edilenler içinde , tıp, mühendislik, astronomi bilimadamlarına ilâveten botanik, zooloji, jeoloji, fizik, kimya bilginleri olduğuda anla­şılmaktadır.

Bu bilim adamlarının, Yüce Allah hakkında yaptıkları açıklamaları dinle­diğimizde ve sözlerini araştırdığımızda, Allah'ı, övülen ve saygı duyulan büyük ve kulluğa layık olarak zikrettiklerini görmekteyiz.

Her şeyde O'nun İçin âyet vardır, O'nun tek olduğuna işaret eden...
Kur'ân kavramları, bu eksen üzerinde dönüp dolaşmaktadır. îman, zekî ve araş­tırmacı aklın bir sonucudur.

Din, ancak inanmış bir akıl ve Allah'a yönelerek yaşayan bir kalbin sonucudur. İslâm ümmeti, din gerçeklerini bu kavram çerçevesinde yüklen­miş ve insanlar arasında böyle temsil etmeyi istemiştir.





Et-Tefsir'ül Hadis'e göre


insanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var, kulları içinden ancak âlim­ler, Allah'tan (gereğince) korkar. Şüphesiz Allah daima üs­tündür, çok bağışlayandır..Fatır 27/28..


Ayette, Allah'ın yarattıklarından bazı görünümlere ve evrenin kanunlarına dikkat çekilmektedir. Gökten suyu indirip, onunla binbir renk, tür ve şekildeki bitkileri çıka­ran Allah'tır.

Dağlardaki kırmızı, beyaz ve siyahıyla yollan o yaratmıştır. Yaratılanlar-daki bu çeşitlilik insanlarda, ehil ve yaban hayvanlarda da gözlemlenir. Tüm bunlarda O'nun kudretine, yüceliğine ve yaratılışındaki eşsizliğine, kalplerde özellikle de başka­larına nisbetle bunları daha derinden idrak edebilecek olan alimlerin kalplerinde, huşu doğuracak nitelikte deliller vardır.

Daha sonra da Allah'ın izzet ve bağışlayıcılığma işaret eden iki sıfat gelmiştir. O hiçbir şeyin kendisini aciz duruma düşüremeyeceği ve hiçbir kötülüğün kendisine ulaşamayacağı, güçlü ve aziz olandır ve o pişman olup tevbe etmeleri durumunda insanları da çok bağışlayıcıdır.

Bu iki ayet ait oldukları bağlamdan bir kopukluk arzetmemektedir. Önceki, Allah'ın kudreti, evrenin büyüklüğüne gözlemi ile ilgili belirlemeler içeren, davet, nasihat ve desteğin ifade edildiği önceki bölümlere benzeyen bir bölümü teşkil etmektedirler.

Söylediklerimize ilaveten ayetler, Hz. Peygamberi teselli ediyor. Allah'ın yarattığı herşey farklılık arzetmektedir. İnsanlarda bunlara dahildir. İnsanlar arasında bilgisiz, ah­mak, inatçı, kibirli, bilinçli, hakka boyun eğen, hidayete kulak veren kişilerin bulunması garipsenecek birşey değildir.

"Allah'tan sadece kullarından alimler korkar" ifadesi, âlimlerin üstünlüğünü, onların örnek ve seçkinliğini vurguluyor. Buna ek olarak onlara başka sınıfların üstlenmediği sorumluluklar yükleyerek onların özel görevlerinin bulunduğuna dikkat çekiyor. Alim­ler kelimesi ayette genel olarak geçmektedir.

Buna Al­lah'ın kâinattaki ve yarattığı bütün varlıklardaki gerçekleri kavratan bilimleri bilen alim­ler dahildir. Alimlere seçkinler, akıllılar, bilinçliler tabakası da girebilir. Her ne kadar bunlar ilimde derinleşmemiş olsalar da böyledir.

Bütün bu bilginler ister akılları ve yetenekleri sebebiyle, ister araştırma ve inceleme sebebiyle, ister gerçeklere ve nefsi haki­katlere mukayese yoluyla ulaşsınlar fark etmez. İşte burada üzerine dikkat çektiğimiz sorumluluk ve üstünlüğün anlamı bulunmaktadır. Bu kelimeyi yalnızca din alimlerine indirgemek keyfilik olur.

Bütün bunlar, ayetlerde ve özellikle de üstün anlamlar içeren cümlede alimlere, seç­kinlere ve bilinçlilere hüccet teşkil etmektedir. Her koşul ve oranda onların ilimleri fark­lılık arzetmektedir





TEFHİMU'L KUR'AN Mevdudi'ye göre

Burada, Allah'ın kâinat içerisinde ne kadar muhtelif ve çeşitli varlıklar yarattığına işaret olunmaktadır. Aynı toprak ve sudan, farklı vasıflarda bitkiler yaratılırken, aynı tip ağaçlardan farklı tad ve büyüklükte meyveler meydana getirilmiştir. Şayet bir dağa bakarsanız, onun değişik renklerde bezenmiş olduğunu ve değişik kısımlarında birbirinden çok farklı özelliklere sahip madenler bulunduğunu görürsünüz.
Mizaç, tabiat ve zihniyetlerin bu kadar farklı olmasını (bu konuya 19. ayetten 22. ayete kadar olan bölümlerde işaret edilmiştir) insanın havsalasının alması mümkün değildir.

Çünkü tüm insanların huyları, istekleri, duyguları, zihniyetleri, düşünce biçimleri aynı olsaydı eğer, yeni bir mahluk yaratmak gerekmezdi. Hâlik olan Allah, yeryüzünde sorumluluk taşıyacak olan varlığın irade sahibi olması gerektiğinden, onu farklı özelliklerde ve zihniyetlerde yaratmıştır.

Tüm bunlar, bu hikmetin arkasında Hakîm ve Azim bir planlayıcının olduğunu göstermektedir. Bu muazzam nizamın ardında, bir planlayıcının olduğunu ancak bir akılsız düşünemez.

Yani, insan Allah'ın sıfatlarını yeterince kavrayamadığı zaman Allah'dan korkmaz, fakat Allah'ın gücüne, O'nun İlim, Hikmet, Kahhar, Cabbar gibi sıfatlarına ne kadar vakıfsa Allah'dan o derece korkar.

Dolayısıyla burada ilimden, matematik, felsefe, tarih ve diğer pozitif bilimler kastolunmuyor, buradaki söz konusu ilim, Allah'ın sıfatlarını bilmektir. Bir kimse tahsil görmüş olsa da, olmasa da Allah'ın sıfatlarından habersizse eğer, o kimse cahildir. Öyleki pozitif bilimlerde "allame-i cihan" olsa bile bu böyledir.

Fakat bir kimse hiçbir tahsil görmemiş olduğu halde Allah'ın sıfatlarını biliyor ve O'nun içinde Allah korkusu bulunuyor ise, o kimse ilim ehlidir. Bu ayetteki "alim" ifadesi ile, Kur'an, Hadis, Kelam ilimlerini bilenler kastedilmektedir. Ancak bir şahıs dini bilgiye sahip olduğu ölçüde, içinde Allah korkusu taşıyorsa, o zaman ayetin bahsettiği "alim" sınıfına girer.

Nitekim Abdullah bin Mes'ud'dan (r.a) nakledilen bir söz bu hususu doğrulamaktadır. "İlim sadece çok sayıda hadis bilmek değildir. İlim Allah'dan çok korkmaktır." Hasan Basri (r.a) , "alim, Allah'ı görmediği halde korkan, Allah'ın sevdiğini seven ve Allah'ın sevmediğinden uzak kalan kimsedir" diye buyurmuştur. Bu ayet böyle kimselere işaret etmektedir.

Yani, O kuvvet sahibidir, dilediği zaman mücrimleri yakalar ve hiçkimse O'ndan kaçamaz. Fakat O, aynı zamanda affedicidir. Bu yüzden, zalimlere fırsat tanıyarak onları hemen yakalamaz..





Şifa Tefsir'i Mahmut Toptaş'a göre

İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da böyle çeşitli renklerden olanlar vardır. Kullarından ancak alim olanlar, Altah'dan korkar. Şüphesiz Allah herşeye gücü yetendir,bağışlayandır.

Allah (c.c.) şimdi bu ayetlerde gökten su indirdiğini ve yeryüzünde rengarenk çiçekler ve meyvalar yarattığını bildiriyor. Dağlarda yollar verdiğini hayvanlardan yiyecek içecek temin ettiğimizi ve o hayvanla­rında rengarenk olduğu konusunda bilgi verdikten sonra bize "Allah'tan ancak alimler korkar" . İmansızlar zannedersinizki korkmazlar. Hatta derlerki; "Allah varsa beni dövsün, bana vursun." diyor..

Şunu unutmamak gerekirki aslandan ceylanlar korkar, sinekler hiç korkmazlar, hatta sinek, aslanın sırtına gözüne v.s. konar. Ceylan kor­kar, çünkü ceylanlar aslanın ne olduğunu, nasıl güçlü olduğunu bilmek­tedir.Kafirlerin korkmaması ise, sinek tabiatlı oluşlarındandır..

Alim der­ken burada sadece hoca dediğimiz insanlar kastedilmiyor. Tüm mü'minler kastediliyor, çünkü herkes bildiğinin alimidir, hocasıdır. Allah (c.c.) "Rahman" ve "Kahhar'dır.".....Allah'tan korkuyoruz derken; hani çocuk annenin tokadından korkar da yinede Annenin kucağına gelir ya, işte o korkmayı kastediyoruz. Sevdiğimizin sevgisini yitirme korkusu gibi bir korku




Kur'an Yolu Tefsir'ine göre

Ayette "haşyet" kökünden gelen ve "büyüklüğü karşısında heyecan duyarlar" diye çevirdiğimiz kelime burada, "büyüklük karşısında duyulan heyecan ve korku, zarar görmekten değil, hakkını verememekten kaynaklanan endişe" mânasına gelmektedir. Muhataplarını doğadaki muhteşem görünümlerden hareketle akıllara durgunluk verecek incelikleri keşfetmeye yönlendiren Kur'an'ın, bu bağlamda bilmenin değerine vurgu yapması oldukça ilginçtir.


Fakat burada kullanılan ve "bilenler" şeklinde çevrilen ulemâ kelimesinin kök anlamları arasında, bir şeyi derinlemesine tanıyıp mahiyetini idrak etme, bir konuda kesin bilgiye ulaşma, bir işin hakikatine nüfuz etme mânalarının bulunduğu göz önüne alınırsa, kendilerine gönderme yapılan ve Allah saygısı duyma hususunda ön plana çıkarılan kişilerin, meslek olarak bilimsel faaliyet icra edenler veya bir takım bilgileri öğrenip belleklerine yerleştirmiş olanlar değil, zihnî çabalarını Allah'ın evrendeki kudret delillerinden sonuçlar çıkarabilme düzeyine yükseltebilmiş kişiler olduğu anlaşılır.

Zaten sahabe ve tabiîn büyüklerinden bir çoğundan yapılan rivayetlerde ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar Allah'a saygı yolunda mesafe alamamış kimselerin âlim olarak nitelenemeyecekleri belirtilmiştir. (meselâ bk. Zemahşerî, III, 274; Şevkânî, IV, 398)

Gerek insanı ve toplumları gerekse evrendeki diğer varlıkları inceleyen değişik bilim dallarına mensup bilim adamlarından pek çoğunun -başlangıçta ateist veya Allah inancı konusunda mütereddit olsalar bile- bu araştırmalar sonucunda kâinattaki şaşmaz dengeyi, akıllan zorlayan ince hesaplan ve hayranlık uyandıran ahengi müşahede ederek ya doğrudan ilâhî kudret ve azamete atıf yapan veya bu güç karşısındaki aczin itirafı anlamına gelen ifadeler kullanmaları bu âyetlerde ilime yapılan göndermenin anlaşılmasını daha bir kolaylaştırmaktadır.

Yine, sosyal çevrenin etkisiyle dine karşı kayıtsız kalmış ve metafizik konularıyla ilgilenme fırsatı bulamamış birçok insanın az önce sözü edilen araştırmaların sonuçlarını izleyince düşünce dünyalarında önemli değişikliklerin hatta sarsılmaların meydana gelmesi, varlıklar alemindeki bu düzenin kör bir tesadüfün eseri olamayacağı üzerinde düşünmeye başlamaları, bu sayede kendilerini sorgulama ve hayatı anlamlandırma çabası içine girmeleri de, Kur'an'a gönül vermiş kişilere önemli bir görevi yani İlim yolunda öncülük etmenin de müslümanlığm gereklerinden olduğunu hatırlatmış olmaktadır





Risale-i Nur'dan

Bir şeyi bilmemek, cehildir(cahilliktir). Bilmediğini bilmemek yani bilmediğinin farkına varmamak ise, cehl-i mürekkeb(Bilmemekle beraber, bilmediğini de bilmemek) İçinde yaşadığımız şu harika âlemde, güneşin her gün doğup batması, her sene bahar olması, kış olması gibi olaylar,devamlılık arzettiğinden, pek çok insanda harikalığı örten bir perde olmuştur.

Ülfet perdesini yırtabilenler, kainata adeta başka boyuttan bakarlar. Başkalarının görmediğini görürler. İlmî keşiflerde bulunan kişilerin en seçkin bir meziyetleri, bu boyutu yakalamış olmalarıdır ..

Bütün bu nefsin engellerine rağmen, bir hakikat aşığı ve bir gerçek arayıcısı olarak insan, hakikata ulaşmaya, gerçeği bulmaya gayret eder ve etmelidir. Zaman zaman ayağı engellere takılsa da, hemen doğrulup yolunda yürümelidir. Zira, engeler takılmak için değil, aşılmak için vardır.





Ebu’l-Hasan Ali b. Ahmet el-Vahidi....El-Veciz Fi Tefsir’il Kitab’il Aziz e göre

Dağlardan beyaz, kırmızı ve değişik renklerde simsiyah yollar yarattı”
Yani dağlarda olan ve damarlar gibi beyaz ve kırmızı yollar yarattı. Yine siyah kayalarla dolu dağlar yarattı.

İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan muhtelif renkte olanlar vardır”
Dağların ve meyvelerin renkleri gibi onların da renkleri farklı farklıdır.
Kullar içinden ancak alimler Allah'tan korkarlar”
Yani kim alim olursa onun Allah korkusu daha fazladır






Savfetü-t Tefasir Muhammed Sabuni' ye göre

Allah, insanlardan hayvan­lardan ve davarlardan, meyve ve dağların farklılığı gibi, renkleri farklı varlıklar yarattı. Bir kısmı beyaz, bir kısmı kırmızı, bir kısmı siyah. Bun­ların hepsi Allah'ın yarattıklarıdır. Yaratanların en güzeli olan Allah mübarektir.

Yüce Allah, âyetlerini, kudretinin alâmetlerini, sanatının eser­lerini ve farklı cinslerde yarattıklarını saydıktan sonra ardından şöyle bu­yurdu. Allah'tan ancak âlimler korkar. Çünkü âlimler Allah'ı hakkıyle bilirler. İbn Kesîr şöyle der: Allah'tan ancak Onu tanıyan âlimler hakkıyle korkar.

Çünkü Yüce Allah tam olarak tanınıp mükemmel bir şekilde bilinince, O'ııdan korkmak da daha çok ve büyük olur.Allah, büyüklüğü ile herşeyden üstündür. Kullarından tevbe edip Ona dönenleri çokça bağışlayıcıdır.



Taberi Tefsir'ine göre


İnsanlardan, diğer canlı varlıklar ve büyük baş hayvanlardan da çeşitli renkte olanlar vardır. Kullan içinde Allahtan hakkıyla korkanlar ancak âlimlerdir. Şüphesiz ki Allah, herşeye galiptir, çok affedendir.

Allah teala bu âyet-i kerimelerde, gökten yağmur yağdırarak çeşitli renklerde meyveler var ettiğini, dağlan da beyaz kırmızı, siyah gibi çeşitli renk­lerde yarattığını, ayrıca insanları, canlıları ve büyük baş hayvanları da çeşitli renklerde yarattığını bildirmekte ve kudretinin büyüklüğünü bizlere göstermek­tedir.

Aynca yüce Mevlanın bu kudretinin büyüklüğünü ancak âlim kullarının idrak ederek rablerinden hakkıyla korkabileceklerini de beyan etmektedir. Bu da ilmin ve âlimlerin faziletini göstermekte ve bizleri ilme teşvik etmektedir

Ekleme Tarihi: 08.02.2007 - 02:39
Bu mesajı bildir   eness_25 üyenin diğer mesajları eness_25`in Profili eness_25 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1526 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.73716 saniyede açıldı