0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » İlk Türk Ucak Fabrikası

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
rahmete.muhtac su an offline rahmete.muhtac  
Themenicon    İlk Türk Ucak Fabrikası

86 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 18.07.2006
En Son On: 20.11.2015 - 12:43
Cinsiyeti: Erkek 
"Madem ki bir millet teyyaresiz yasayamaz, oyleyse bu yasama vasitasini baskalarinin lutfundan beklememeliyiz. Ben bu ucaklarin fabrikasini yapmaya talibim." 1932'de bu sozleri soyleyerek Turkiye'de ilk ucak fabrikasini kuran Nuri Demirag, o yillarda Turkiye'de, dunya standartinda ucak yapmis; ama siyasi carklari asmasina musaade edilmemisti. Montaj sanayii mantigina karsi cikarak kendi teknolojimizle birlikte kendi sanayimizi de kurmamiz gerektigini soyleyerek hem ileri gorusluluk gosteren ve hem de devrin zenginlerinden ayrilan Nuri Demirag soyle konusuyordu: "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alip tayyare yapmak kopyaciliktan ibarettir. Demode tipler icin lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sir gibi, buyuk bir kiskanclikla saklanmaktadir. Binaenaleyh kopyacilikla devam edilirse, demode seylerle beyhude yere vakit gecirilecektir. Su halde Avrupa ve Amerika'nin son sistem teyyarelerine mukabil, yepyeni bir Turk tipi vucuda getirilmelidir." Milli sanayi ve milli kalkinma konusundaki tavizsiz cabalari Nuri Demirag'a pahaliya mal olacak ve bir sure sonra onu kesilecektir. Nuri Bey 1882 yilinda Sivas'in Divrik kazasinda dogdu. Hayata atilisi ise Divrik Rustiye Mektebi'ni bitirmesiyle basladi. Okuldaki basarisi nedeniyle muallim vekili olarak okulda alikonuldu ve bir sure bu vazifeye devam etikten sonra, 1906 yilinda Ziraat Bankasi'nin actigi memurluk sinavini kazanarak, bankanin Kangal kazasindaki subesine tayin edildi. Uzun yillar bu vazifeye devam eden Nuri Bey, maliye subeleri mufettisi olarak Istanbul'a geldi. O yillarda Birinci Dunya Savasi'nda husrana ugramamizin neticesiyle azinliklarda bir simarma baslamis; bu simarma yer yer, ozellikle Beyoglu ve Galata taraflarinda gruplasmalara ve Turkler'e karsi cirkin satasmalara kadar uzamisti. Nuri Bey de husrana ugramis bir devletin gariban bir memuru olarak, bu satasmalardan nasibini almis, bir cok hakarete maruz kalmisti. Boyle agir hakaretleri icine sindiremeyen Nuri Bey, "Milli haysiyet ve serefi, uc bucuk Palikaryanin ayaklari altinda cignenen bir hukumete memurluk edemem" diyerek gorevinden istifa etti. MUTESEBBISLIGE ILK ADIM Nuri Bey, bundan sonra ne yapacagini dusunurken bir gun Tahtakale'den gectigi bir vakitte gozune bir sigara kagidi ilani ilismisti. Bu kisacik yazidaki sarf ve imla hatasi, onu fena sinirlendirmisti. Kendi kendine "Eger su atolye benim olsaydi, hem sigara kagidinin adinda, hem de ilaninda bir guzellik ve munasebet olurdu" demis ve mutesebbislik icin ilk adimi atmisti. Cepte 56 altin ya da 252 kagit lira sermayeyle, Ketenciler'de Sabuncu Han yaninda kucuk bir dukkanda, "Turk Zaferi" isminde sigara kagidi uretmeye basliyordu. Sigara kagidi uretimine girmesinin ve mamule bu ismi vermesinin sebebi de manidardir; o siralarda sigara kagidi uretimi azinliklarin elindedir ve urettikleri sigara kagitlarina Osmanli'nin hayir muesseselerinin adi verilerek, Turkler'i kucuk dusurmek istemektedirler. Ve Turkler'den kazandiklari paralari da mensup olduklari milletlerin orgutlerine gondererek, Turkler'e karsi silahlanmalarini saglamaktadirlar. Bu yuzden Demirag, bunlara karsi bir hareket olarak, tum cesaretiyle bu ise girer. Istanbul ve Anadolu, yerli mali kagidi kapisir. Bu sayede Nuri Bey'in kazanci gunden gune artar. Bu tesebbusun uzerinden henuz uc bucuk sene gibi kisa bir sure gecmesine ragmen iki yuz elli iki lira kagit para ile ise baslamis olan Nuri Bey'in elinde tam seksen dort bin liralik buyuk bir kazanc vardir. Nuri Bey kazandigi paraya, kendi sahsi parasi olarak bakmiyor, "Ben bu parayi cemiyetten kazandim, onu cemiyete faydali islerde kullanmaliyim" diyordu. Nuri Bey, bu ilk buyuk basarisindan sonra, artik bununla yetinmek istemiyor, daha buyuk islere atilmak istiyordu. Fakat elindeki para henuz buna kafi gelmedigi icin, simdilik kucuk bir atilimla kantariye, ithalat ve ihracat yapmaya baslamisti. Tutun gumrugunde, Limon Iskelesi Caddesi'nde, 14 numarali magazada bir sure bu islerle ugrasti. Nuri Bey bir taraftan bu ticaretle mesgul olurken, diger taraftan da Milli Mucadele'ye fiilen istirak ediyor, Istanbul'da buyuk bir faaliyet gosteren Mudafai Hukuk Cemiyeti'nin Macka mintikasini idare ediyordu. Gunduzleri kendi ticari isleriyle ugrasirken, geceleri de bos durmuyor, cemiyet mensuplari ile toplanti yapiyor, cemiyete yeni alinanlara yeminler ettiriyordu. ILK BUYUK MUTEAHHITLIK Turkiye Cumhuriyeti'nin ilk yillarinda demiryollarini millilestirme politikasi geregi daha once Reji Jeneral isminde bir Fransiz sirketine ihale edilen Samsun-Sivas demiryolu hattinin insasinin Turk muteahhitlerine verilmesi kararlastirilmisti. Nuri Bey, bunu duyunca hic vakit kaybetmeyerek ihaleye girer ve ilk etapta yapilacak olan yedi kilometrelik kismi 210 bin lira gibi dusuk bir fiyatla alir. Ihalenin geri kalan kismini da, yapip yapamayacagini denemek icin yine Nuri Bey'e verirler. Nuri Bey hakkinda bir cok arastirma yapmis olan torunu Adnan Baykal anlatiyor: "Dedemin bu hareketi Turk isci tarihinde bir donum noktasiydi. Simdi demiryolu olayina baktiginiz vakit, onun arkasinda bir politika yatar. Osmanli zamaninda doguda demiryolu yapmamiza Ruslar izin vermiyordu. Bu yuzden kurtulus harbinden sonra Ankara'nin dogusunda tren yolu yoktur. Esasen dedemin bu tesebbusu harbden sonra rustumuzu isbat etme acisindan cok onemlidir." Nuri Bey, o zamanlar tapu dairesinde muhendislik yapan kucuk kardesi Abdurrahman Naci Bey'i memuriyetinden istifa ettirir ve ona sermaye vererek kendisine ortak yapar. Abdurrahman Naci Bey'le birlikte ve yalniz olarak, kopru ve tuneller haric toplam 1250 kilometre demiryolu yapar, -ki- gunumuzde yaklasik olarak 10 bin kilometre demiryolu oldugunu dusunursek bu rakamin ne kadar onemli oldugu anlasilir. Bunun bin kilometrelik kisminin Nuri Bey tarafindan yapilmasi buyuk bir seydir. Tabii demiryolu derken bunu sadece raylarin dosenmesi olarak dusunmemek gerekiyor. Bunun koprusu, tuneli var. Engebeli arazide daglar delinerek, cok buyuk taslar-kayalar kirilarak yapilan zor bir demiryoludur bu. Nuri Bey'in ustlendigi, Samsun'dan Erzurum'a kadar uzanan bu demiryollarinin yapiminda o cevrenin halki calisir. Halki calistirmak da ayri bir konudur. Kizi Gulbuhar Erdinc'i dinliyoruz: "Sivas-Erzurum demiryolunun yapiminda insanlarin calistirilmasi cok enteresandir. Bize anlatirdi; o zamanin Anadolu insani cok calismazdi. Aza kanaat ederdi. Babam Halep'ten, Sam'dan kumaslar, incik boncuklar getirmis. Onlara isletip, dokutturup sattirmistir. Yani oradaki insanlar, almanin-satmanin zevkine varabilsinler diye. Insanlari boyle calismaya alistirarak o demiryollarini yapiyor. Demiryolu yapiminda oranin insanini calistiriyor. Bize hep insanlarin calismasi icin bir hedefleri olmasi gerekir derdi. Babam ayrica, calisan iscilerin basinda olmak icin cogu zaman paltosunun uzerinde yatardi. Gunlerce yatak yuzu gormedigi olmustur." Nuri Bey'in basarisi, Samsun'dan Erzurum'a kadar demiryolu dosemekle kalmamisti. Samsun'dan baslayan ilk taahhuduyle birlikte, Fevzipasa - Diyarbakir, Afyon - Dinar, Sivas - Erzurum, Irmak - Filyos hatlarini yaparken, bir yandan da buyuk insaat islerine atilarak, Bursa'da Sumerbank'in merinos, Karabuk'te demir ve celik, Izmit'te seluloz, Sivas'ta cimento fabrikalariyla, Istanbul'daki buyuk hal binasini ve Eceabad - Havza sosesini yapmisti. Tum bu isleri yaparken, yaptigi her eser icin de bir cesme yaptirmayi da ihmal etmemisti. Sayilari elliyi gecmis olan bu cesmelerin bir cogu hala kullanilmaktadir. O siralar soyadi kanunu cikmisti. Ataturk, Turkiye'nin bir cok yerini demir aglarla oren Nuri Bey'e "Demirag" soyadinin verilmesinin uygun olacagini soyleyince, o da dedelerinden gelen "Muhurdarzade" lakabi yerine Demirag soyadini almisti. T.C.'NIN ILK UCAK FABRIKASI KURULUYOR 1930'lu yillara gelindiginde dunyada ve Turkiye'de ekonomik sikinti had safhadaydi. Bu yuzden orduya ucak ve benzeri ihtiyaclar ancak halkin himmetleriyle alinabiliyordu. O yillarda ilginc bir kampanya duzenleniyor ve her ilden toplanan paralar ile bir ucak aliniyor ve alinan ucagin kuyruguna da o ilin ismi yaziliyordu. Bunun yaninda zengin isadamlari da tek baslarina ucak alarak devlete hibe ediyorlardi. O zaman da ucagin kuyruguna o isadaminin ismi yaziliyordu. Iste yine boyle bir himmete basvurulmustu ve buyuk isadamlarindan yardim talep ediliyordu. Tabii bu himmetle Nuri Demirag da muhatapti. Gerisini ilk damadi Mansur Azak anlatiyor: " 1932 senesinde gazetelerde bir havadis var. Diyor ki havadiste, bu memlekette ucaga ihtiyacimiz var. Ucak fabrikamiz olmadigi icin parayla satin aliyoruz. Devletin butcesi de o zaman 200 milyon lira. Diyorlar ki bir kampanya acalim. Milletin himmetine bas vurup para toplansin, bu paralarla ucak alalim. O zamanlar Ankara'nin en zengini Vehbi Koc'tu. Vehbi Koc'a gidiyorlar ve durumu izah ediyorlar. Hay hay diyor, ne kadar verelim? Gonlunuzden ne kadar koparsa diyorlar. Ve Vehbi Koc da cikarip 5 bin TL veriyor. Daha sonra Abdurrahman Naci Bey'e geliyorlar. Durumu izah ediyorlar. Abdurahman Naci Bey'de 120 bin TL veriyor. Sonra da Nuri Demirag'a geliyorlar ve durumu izah ediyorlar. Nuri Bey de 'Siz ne diyorsunuz? Benden bu millet icin bir sey istiyorsaniz, en mukemmelini istemelisiniz. Madem ki bir millet teyyaresiz yasayamaz, oyleyse bu yasama vasitasini baskalarinin lutfundan beklememeliyiz. Ben bu ucaklarin fabrikasini yapmaya talibim' diyor. Sonra da hazirliklara basliyor." Zaten senelerden beri Nuri Bey'in akli fikri bu iste idi ve kendi kendine, "Goklerine hakim olamayan milletler, yerlerde surunmeye, yerin dibinde curumeye mahkumdur", "Zafer sungunun ucunda degildir. Zafer kartali sungunun ucundan kalkti, havalandi, tayyare kanadinin ustune kondu" gibi vecizeler uretiyordu. Onune cikan bu firsati degerlendiren Nuri Bey, yanina aldigi muhendis ve teknisyenlerle seyahatlere cikarak incelemelerde bulunmaya basladi. Almanya, Cekoslovakya ve Ingiltere'deki ucak fabrikalarini gezdi. Nuri Demirag buyuk sabir ve azimle ise atilmis ve yanina aldigi bir cok muhendis ve teknisyenle hizli bir calismaya baslamisti. "Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alip tayyare yapmak kopyaciliktan ibarettir. Demode tipler icin lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sir gibi, buyuk bir kiskanclikla saklanmaktadir. Binaenaleyh kopyacilikla devam edilirse, demode seylerle beyhude yere vakit gecirilecektir. Su halde Avrupa ve Amerika'nin son sistem teyyarelerine mukabil, yepyeni bir Turk tipi vucuda getirilmelidir" diyen Nuri Demirag, 1936 senesi ortalarina dogru ucak fabrikasi icin hazirliklara baslamis ve ilk etapta on senelik bir program yapmisti. 17 Eylul 1936'da da fiilen tesebbuse gecti ve bir Cekoslovak firmasi ile anlasarak Besiktas'ta Hayrettin Iskelesi'nde, bugun Deniz Muzesi olarak kullanilan, o zamana gore modern bir bina yaptirdi. Programa gore burasi etut atolyesi olacak, asil buyuk fabrika da memleketi olan Sivas Divrigi'de kurulacakti. Bu arada Turk Hava Kurumu 10 tane egitim ucagi ve 65 tane de planor siparisi vermisti. Nuri Demirag ve ekibi, bir yandan bu siparisleri yapmak icin tum gayretlerini sarfederken, bir yandan da yepyeni bir model gelistirmislerdi. Bu Nu.D.38 ismini tasiyacak olan alti kisilik, cift motorlu, govdesi aluminyum kaplama bir yolcu ucagi idi. Turkler'in kendi ucaklarini kendilerinin yapmasi belli basli ucak fabrikalarini endiselendirmisti. Ama yine de Turkler'in iyi bir ucak sanayii kurabileceklerine inanamiyorlardi. Nuri Demirag'in Besiktas'taki fabrikada yapilan ve hic bir bozukluk gostermeden basarili ucuslarina devam eden ucaklari, Turkiye'de oldugu kadar yurtdisinda da buyuk yankilar uyandirmisti. Hele cift motorlu, barista yolcu ucagi, savasta istenildigi zaman eksiksiz bir bombardiman ucagi gorevini gorecek sekilde yapilan ve saatte 270 kilometre hiza ulasan, 5 bin 500 metre yuksege cikabilen 'Nu.D.38'in yapilmasi, dunya ucak sanayicilerinin dikkatini birden Turkiye'ye ve Nuri Demirag'in ucak fabrikasinin uzerine cekmisti. Turkler'in kendi ucaklarini kendilerinin yapmasi belli basli ucak fabrikalarini endiselendiriyordu. Ozellikle Ingiliz ve Almanlar'dan baska Amerika'nin endiseleri daha buyuktu. Gerci Turkler'in bu isin altindan kalkabileceklerine inanmiyorlardi; fakat bu is gerceklesirse, ileride bir pazar kaybetmenin endisesi icerisindeydiler. Bu dusuncedeki Amerikan Ucak Imalatcilari Birligi, Turkiye'ye tetkiklerde bulunmak uzere birligin baskani Bay Todd'u gondermisti. PILOT YETISTIRILECEK 'GOK OKULU' YAPILIYOR Artik is buyuyor; faaliyetinin sinirlari genisliyordu. Atolyede yapilan ucaklarin testleri icin bir piste ihtiyac vardi. Bu yuzden Yesilkoy'de, su anda Ataturk Hava Limani olarak kullanilan, Elmas Pasa Ciftligi'ni satin alarak, orada 1559 donumluk genis arazi uzerinde, 1000x1300 metre olculerinde bir ucus sahasi yaptirdi. Bu sahanin uzerine bir de, Nuri Demirag Gok Okulu, ucak tamir atolyesi ve hangarlar yapildi. Bu tesisleri yaptiran Nuri Demirag, "Turk'un yaptigi ucaklari elbette Turkiye'de yetisen pilotlar ucuracaktir" dusuncesiyle hareket ediyordu. Bu yuzden havacilik uzerine egitim verecek 150 yatakli bir yurdu da bulunan 'Gok Okulu'na, universitede okuyan veya mezun olmus ogrenciler aliniyor ve ucus egitiminin yanisira ucagin teknik yapisiyla ilgili egitimler de verilerek pilot yetistiriliyordu. Yesilkoy'deki okuldan once, dogdugu yer olan Divrigi'nde de bir Gok Ortaokulu acan Nuri Demirag, Turk genclerine havaciligin zevkini asiliyordu. Ogrencilerin yemek, icmek, yatmak, ogrenim gibi butun masraflarini karsiliyordu. Basarili olan ogrencileri yaz tatillerinde Istanbul'a getiriyor ve ucmaya ozensinler diye onlara ucus dersleri verdiriyordu. Bu yuzden iclerinden bir cogu pilot olmustu. Hepsi ile ayri ayri ilgileniyor, her birine ayrica ayda 150 lira aylik veriyordu. Gok Okulu ogretmenlerinin ayligi ise 350 liraydi. Nuri Bey'in Gok Ortaokulu'nda okuttugu ogrencilerinden Dr. Rahmi Karahasan o gunleri soyle anlatiyor: "Nuri Demirag Divrigi'ne okul yaptirdigi zaman Sivas'in hicbir ilcesinde ortaokul yoktu. Bize ortaokulu sagladigi zaman diger ilcelerden de Divrigi'ne ortaokul tahsili yapmaya gelen bir cok arkadasimiz olmustur. Her kaydolan ogrenciye birer takim elbise, ayakkabi ve kasket verilirdi. Ortaokul tahsilini yaptiktan sonra da, lise ve yuksek okul tahsili yaptirmak icin Istanbul'a goturur; bizlere kalacak yer, okuyacak okul ayarlardi. Biz onun sayesinde okuduk ve meslek sahibi olduk. Nuri Demirag bizim velinimetimizdi." Hepsini birer cocugu gibi sevdigi Gok Okulu ogrencilerine, 6 seyden sakinmalarini nasihat ediyordu: Isretten, kumardan, iffetsizlikten, egrilikten, tembellikten, zulmetmekten. O zamanin cumhurbaskani Ismet Inonu'nun ogullari Omer Inonu ve Erdal Inonu de Nuri Demirag'in Yesilkoy'deki Gok Okulu'na kaydolmus ama bir hafta kadar ogrenim gordukten sonra okulu birakmislardi. Gok Okulu, kuruldugundan kisa bir sure sonra her biri birer degerli pilot olan 9 kisiyi mezun etmisti; Galip Demirag, Mehmet Kum, Osman Dogan, Ibrahim Uras, Mustafa Turman, Sabri Magara, Ihsan Anil, Mustafa Engul, Huseyin Danaci. Bu pilotlari ise daha sonra yuzlerce genc pilot izlemis ve Nuri Demirag Gok Okulu, tam anlamiyla bir pilot okulu niteligini kazanmisti. Zaman zaman yapilan gosterilerde bu okulda yetisen ogrenciler, Turk ucaklariyla havada cesitli akrobasi hareketleri yapiyorlar, daha onceden belirtilen yerlere parasutle erzak cuvallari atiyorlardi. Bu gosterileri binlerce Istanbullu izliyor ve 19-20 yaslarindaki genclerin basarisini cilginca alkisliyorlardi. DEMIRAG'IN ISLERI TERS GITMEYE BASLIYOR Turkiye'nin ilk ucak muhendislerinden Selahattin Alan, Nuri Demirag'in en degerli is arkadaslarindan biriydi. Fransa'da ucak muhendisligi egitimi yapan Selehattin Alan, Nuri Demirag ile calismaya baslamadan once, Turk Hava Kuvvetleri'nin Eskisehir'deki ucak bakim ve tamir atolyelerinde gorevliydi. Fransizca, Ingilizce ve Almanca'yi cok iyi bilen bu genc muhendis, ilk "Turk tipi" ucaklarin planini cizmis ve yapimini saglamisti. Nuri Demirag, Selahattin Alan ile birlikte calismasini donemin meshur gazetecilerinden Ziyad Ebuziya'ya soyle anlatmisti: "Turk zeka ve kabiliyeti isletilecek, yaban ellere muhtac olmaksizin hava kuvvetlerimizin gerektirdigi butun isleri kendimiz yapacagiz. Ben, ucak muhendisi cok degerli arkadasim Selahattin Alan ile birlikte bir sirket kurdum. Hemen butun servetimi ortaya koyarak, onun da bilgisinden faydalanarak Besiktas'taki teyyare fabrikasini tesis ettim." Nuri Demirag ve Selahattin Alan birlikte kollari siviyarak modern bir ucak fabrikasi meydana getirmislerdi. Bu ucak ve planorlerin planini cizen Selahattin Alan; ilk ucak yapildiginda yerinde duramamis, hemen deneme ucusuna cikmisti. Deneme ucusu Selahattin Alan tarafindan basari ile tamamlanmisti. Ancak Turk Hava Kurumu ilgilileri, alinacak ucaklarin 'Tecrube ucuslarinin' Eskisehir'de yapilmasini istemisti. Iste bu sirada, insa teknigi kuvvetinin ve bilgisinin ustunlugune ragmen ucus ve alan tecrubesi zayif olan Bas Muhendis Selahattin Alan, Eskisehir'deki Inonu Kampi'nin acilisina ucagi ile bizzat kendisi katilmak istemisti. O zamanlar, cevredeki hayvanlar hava alanina girmesin diye alanin cevresine hendek kazarlardi. Bu durumu bilmeyen Bas Muhendis, hendekten daha once inis yapar ve hendege duserek vefat eder. Bu olay Nuri Demirag icin bir donum noktasi oldu. Zira Turk Hava Kurumu, 'Sartlara uygun degil' gerekcesiyle siparislerini iptal etti. Her ne kadar Nuri Bey 'Gelin beraber deneme ucusu yapalim' dese de, kurum kararindan donmez. Bunun uzerine Nuri Demirag da kurumu mahkemeye verir. Ancak yillar suren mahkemeler Turk Hava Kurumu lehine sonuclaninca, fabrikayi kapatmak zorunda kalir. Turk Hava Kurumu ile olan davasini kaybeden Nuri Demirag, basta o devrin cumhurbaskani olmak uzere butun hukumet uyelerine sayisiz mektuplar yazarak, bu yanlisligin duzeltilmesini ister. Ama kapilar bir kez daha yuzune kapanir, ne kadar zorlasa da fabrika acilmaz. MEHMET KUM ANLATIYOR Gok Okulu'nun ilk mezunlarindan birisi ve ayni zamanda Nuri Bey'in damadi olan Mehmet Kum anlatiyor: "Fabrikanin kapatilmasindaki gorunur sebep, ucaklari kifayetsiz gormeleriydi. Ben ucak muhendisiyim. Bu isin okulunu, kitabini okudum. Benim gibi bir cok arkadasim vardi. Ve biz bu ucaklarla binlerce saat ucus yaptik. Sadece benim 600 saat ucusum var. Ve hic birimizin burnu dahi kanamadi. Biz bu tecrubelerle, uretilen ucaklarin kifayetsiz olmadigini biliyoruz. Ben bir ucak muhendisi olarak, bu ucaklarin o zamanin en iyi ucaklarindan oldugunu meslek hayatimi ortaya koyarak soyleyebilirim. O zamanki dunya standartlarina uygun ucaklardi." Mehmet Kum'un da soyledigi gibi ucaklari kifayetsiz gordukleri icin siparisi iptal etmeleri gorunurdeki sebepti. Ancak durumun bir de gorunmeyen kismi vardi. O donemin devlet adamlari ve bunlara karsi iyi gorunmeye calisan birtakim cevreler, Nuri Demirag'a en buyuk darbeleri vuranlardi. Zaten Nuri Bey'in tum atilimlari karsisinda bu cevreler her zaman engel olmaya calismislardi. Bu engellemelere; ucak fabrikasinin kapatilmasi, Nuri Demirag'in Bogaz icin Ahirkapi - Salacak arasinda kurulmasini planladigi asma kopruye, Bogaz'in goruntusunu bozar mazeretiyle karsi cikilmasi, koy imar planlarinin isleme konulmamasi, Istanbul'da yaptirmayi planladigi buyuk bir hastanenin engellenmesi ve daha bir cok durum ornek gosterilebilir. Ucaklarin siparisini iptal eden Turk Hava Kurumu, bunlarin yerine Fransiz Henrio ucaklarini alir. Ancak bu ucaklar satin alindigi zaman serisinden kalkmis, hurdaya ayrilmislardi. Zaten Turk Hava Kurumu da ucaklari kisa bir sure kullandiktan sonra, kullanilmayacak halde bir kenara birakmisti. Fabrika kapatildiktan sonra, Nuri Demirag kendisine yapilan bu haksizliktan dolayi, hakli davasini savunabilmek icin, bu ortamin degismesi lazim diyerek politikaya atilmaya karar verir. Mucadelesine politikaci olarak devam edecektir. Bu sebeple 1945 yilinin temmuz ayinda Turkiye'nin ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkinma Partisi'ni kurar. Verdigi davetlerde kuzu cevirip ikram ettigi icin, politik cevreler ve basin tarafindan alaya aliniyor, kurdugu partiye kuzu partisi deniyordu. Demirag, Milli Kalkinma Partisi'yle secimlerde yeteri kadar basari gosteremez ve Demokrat Parti'den adayligini koyarak Sivas bagimsiz milletvekilligine secilir. Ancak Nuri Demirag acik sozlu ve dogru bildigini soylemekten cekinmeyen bir kisi oldugu icin, esasen politikayi pek yapamamaktadir. Bir donem milletvekilligi yapan Nuri Bey, 1957 yilinda seker hastaligi sebebiyle vefat eder. Nuri Demirag'in buyuk kizi Mefkure Azak: Babam hep engellendi Nuri Demirag'in en buyuk kizi Mefkure Azak, babasinin yaptigi tum atilimlarda onune gecilmek istendigini ifade ediyor. Mefkure Hanim'la o yillari sizin icin konustuk. - Efendim, babanizin islerindeki basarisi bir donemden sonra dususe geciyor. Bunun sebebi nedir? En buyuk engel Ismet Inonu ve cevresiydi. Nuri Demirag parlar da benim yerime gecer diye endiselenirlerdi. Bu yuzden tum islerine engel olmaya calistilar. Ucak fabrikasinin en iyi calistigi zamanlarda Iran'dan, Irak'tan ucak siparisi geliyordu; ancak yakariz yine de kesinlikle sattirmayiz diyorlardi. Bir de kopru olayi vardir. Koprunun yapimina Ali Cetinkaya karsi cikiyordu. Kesinlikle yaptirmam diyordu. Babam da kopruyu yapacagim, girisine de Ali Cetinkaya gecemez yazacagim diye espri yapardi. Annemiz 17 kere dogum yapti. Bu yuzden kaybettik zaten. Biz 8 kisi hayattayiz. Babam, Mesude Demirag dogum hastanesi yaptiracagim diyordu. Hatta projelerini de yaptirmisti. Onu belediyeye tatbik ettiremedi. O zamanki belediye sehrin icerisinde bu kadar buyuk hastane olmaz diye imar vermedi. Tabii bunun arkasinda buyuk ihtimal baska sebepler vardir. O kadar cok baltalandi ki, parti zamaninda herkes oyunu ona veriyordu. Hep sandiklari caldilar, yaktilar yiktilar cok sey yaptilar. Nice sandiklar calindi. Cok seyler yapti bu memlekete, ancak hep baltalandi. Babam olumune yakin bana soyle demisti. "30 sene erken gelmisim kizim, 30 sene sonra gelseydim butun projelerimi yerine getirebilirdim. Onun icin her istedigime muvaffak olamadim" derdi. Benim bildigim babam; tanidigim, hatirladigim gunden beri memlekete ne yapabilirim, neyi ilerletebilirim diye dusunurdu. Neler yapti? 1922'de ilk Turk sigara kagidini uretti. Ankara'nin dogusuna ilk demiryolunu yapti. 1936'da ilk Turk ucagini yapti. Ilk yerli parasutu yapti. 1942'de Keban'a baraj yapilmali dedi. Istanbul Bogaz'ina ozel kopru yaptirmayi projelendirdi. Bursa'da Sumerbank'in merinos farikasini kurdu. Karabuk'te demir ve celik fabrikasini kurdu. Izmit'te seluloz fabrikasini kurdu. Sivas'ta cimento fabrikalarini kurdu. Istanbul'daki buyuk hal binasini yapti. Eceabad - Havza sosesini yapti. Ilk sehir ve koy planlarini hazirladi. Ilk muhalefet partisini kurdu

ALINTIDIR



Saygılarımla
Alpaslan
Ekleme Tarihi: 07.10.2006 - 08:10
Bu mesajı bildir   rahmete.muhtac üyenin diğer mesajları rahmete.muhtac`in Profili rahmete.muhtac Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1192 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
VuSlaT_ZaMbaK (40), HAMAS (41), cilekesh (34), Umuda_Dogru (35), muhammed yakub (53), -selenay- (38), kiciman (53), -Dushi- (37), melike_ (44), 271277sedat (47), katade_58 (42), samimikul (52), sansarselim (39), omerbicak (47), rajaahmet (48), BETÜL SULTAN (44), Toprakkiz (38), perteviyat (54), azra aksu (51), esiir (47), eminem (44), cihann4 (41), merve987 (38), ceylan (43), byberk (39), mehmetaliakti (45), serkanberber20 (50), FTK (38), p.celik (39), keklik (38), nazan (38), GREY (54), ketcapm (39), faruk1987 (37), semanurnl (54)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.60863 saniyede açıldı