0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » KISILIK GELISIMI » Gulumsemeye soz veriyorum

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Gast zeynep_d3  
Themenicon    Gulumsemeye soz veriyorum

Misafir

Kayıt Tarihi: 22.12.2024
En Son On:
Cinsiyeti: ----- 
Gülümsemeye Söz Veriyorum!

Bizler, çukurlardan zirvelere uzanan uzun bir yolun yorgun yolcuları gibiyiz. Gizli bir evrenin bir ucundan dünyaya ve dünyadan yine o gizli evrenin diğer ucuna ilerliyoruz. Her sabah attığımız yeni adımla, ya biraz daha yukarıda veya biraz daha aşağıda bulacağız kendimizi.

Ya coşkuyla başlayacağız güne, yani yükselerek; ya da karamsarlıkların, somurtkanlıkların tuzağında çökeceğiz.
Leo Buscaglia der ki, “Günün başlangıcındaki ruhsal durumunuz, o gün ilişkide bulunduğunuz herkesi etkiler.” Günün sabahında yüzümüzden yansıyan duygu, günün akşamına kadar yaşadıklarımızı şekillendirecek. Dahası yüzümüzün rengi dostlarımızı da kuşatacak. Ya ışık ve mutluluk saçacağız çevremize akşama kadar; ya da üzüntünün, somurtmanın ve acının yayıcısı olacağız.

Bazı insanlar canlı, heyecanlı ve güler yüzlüdürler. Onların çalışma azmiyle dolu olduklarını görürsünüz. Gözleri ışıl ışıl parıldar. Seslerinden gümbür gümbür heyecan fışkırır. Çünkü hedefleri vardır; çünkü ideallere adanmışlardır; çünkü gerektiğinde aç kalmaya, uykularını terk etmeye ve başkaları için bedenlerini yormaya gönüllüdürler. Hayalleri çok özeldir onların, kimsenin düşünmediğini düşünürler.

Gününüze nasıl başladığınızı anlamak için oturup yarım saat düşünme fırsatınız hiç oldu mu? Örneğin bu sabah hayata gözlerinizi nasıl açmıştınız? Evinizden çıkarken yüzünüzün nasıl baktığını hatırlıyor musunuz? Bu sabah sokakta ilk insanla karşılaştığınızda gözlerine nasıl bakmıştınız? Yoksa gözlerini fark etmediniz mi ve nasıl baktıklarını görmediniz mi? Fark etmeyenler, fark edilmeyi hak etmiyorlar. İnsan aynadır; karanlık olan karartır, ışık olan aydınlatır. Coşkuyu dağıtan insan, ancak coşkuyu yaşayan insandır.

Hayatımıza bir göz atalım: Kalabalık şehirlerde, gürültülü geceler, sessiz sabahlarla yer değiştirirler. Ardından otobüsler, taksiler yolları kaplamaya başlayacak ve karıncalar gibi yollara dizilen, koşuşturan insanlar ortaya çıkacaktır...

Eğilmiş başlar, nereye baktığını fark etmeyen, yani gören ama bakmayan gözler... Donuk simalar, gülücükten mahrum, umutsuz, bezgin, bitkin, şefkate muhtaç zavallıcıklar göreceksiniz... Kim bilir hangi sınavın sorusunu, hangi buzdolabının taksitini ya da hangi kedinin mamasını düşünüyor olacaklar?

Oysa insanlardan önce inanılmaz bir coşku başlatılmıştı baharın sabahında. Küçümsenen serçeler, sabahın ilk ışıklarında süzülmeye, ağaçların yaprakları arasında manevi zikirlerle dans etmeye girişmişlerdi. Dostlarıyla birlikte ekipler halinde uçuşmuşlar, konuşmuşlar; hareketlerinden neşe, seslerinden huzur fışkırmıştı. Bir dakikalarını bile durgun ve donuk geçirmediklerini görmüştünüz. Böcekler mesailerine çoktan başlamıştır. Aslında insanın dışında kalan doğa her sabah, gözlerini cennete açmışçasına neşeli ve hareketlidir. Çünkü her sabah bir bahardır, her sabah bir diriliştir aslında.

Yaşamaktan bıkmış insanlarla güne başlamaya devam ettikçe ben de gittikçe kararıyorum. Doğanın diğer boyutlarıyla paylaşılmış bir hayatı arzuluyorum. Oysa bir serçe adeta en güzel şarkılarıyla evinden çıkar; sevinçle asansörün kucağına atlayıp merdivenlerin tellerine dokundurarak sokağa iner.

Sonra kendisine en yüksek sevinçle tebessüm eden güneşi yudum yudum soluklar; bir çocuk gibi neşe saçarak işine ulaşır; sonra da masasının başına sevinçle oturup, Yaratıcının adıyla başladığı kitabının ilk sayfasını çevirir.

Biliyoruz ki insan sevinenle sevinecek; üzülenle üzülecek kadar engin bir ruhla yaratılmıştır. Bir insan Yaratıcının sevgisinden coşan serçe kuşundan, arıdan daha umutsuz, daha bitkin olamaz. İnsanlar, evrenin Sahibinin kendilerini daha çok sevdiğini, daha büyük hediyelere boğduğunu ve güzel eylemlerinden sevinç duyduğunu bilemedikleri surece bu ıstıraptan kurtulamayacaklar.

Gerçekte mutluluk başkalarına verilebilecekler arasında en ucuzu ve en kolayı olduğu halde en değerlisidir. Yüzüne baktığınızda kalbinize heyecan veren, mutluluk saçan, ruhunuzu canlandıran bir dostunuz varsa ne mutlusunuz. Öyle bir dostunuzu asla terk edemezsiniz. Onlar çevrelerine yaşama sevinci ve mücadele aşkı saçarlar. Ümidi öyle insanların gözlerinde bulur, latifeyi latif ve şefkatli sözlerinde tadarsınız.

“Günü başlangıcındaki ruhsal durumunuz o gün ilişkide bulunduğunuz herkesi etkiler.“ Şu halde bugün yüzüne güldüğünüz kaç kişiyi güldürdünüz? Sevinçli selamınızı alan kaç kişi sesinizi duyma bahtiyarlığına erişti? Kaç kişiyi bir yığın dert arasından çekip huzura çıkardınız?

Ya da kaç kişiye ilk yüzleştiğiniz otobüs durağında somurttunuz? İş yerinize girer girmez, kaç sevgili mesai arkadaşınıza “seni hiç önemsemiyorum ve sevmiyorum” anlamına gelecek bir vücut diliyle “günaydın!!!” deyiverdiniz. Kaç kişiye, “sen benim için bir paçavra bile değilsin” der gibi bir “merhaba???” bakışı fırlattınız?

Herkes ve her şey sevgiye muhtaçtır; küçücük bebekten, süper güçlü liderlere kadar herkes sevgiyi arar. Evrenin Yaratıcısı bile, sevgisine karşılık sevgi bekliyor yarattıklarından. Sehpanızın üzerinde yapraklarını semaya açarak dua eden menekşe bile, onu duyamadığınız gün ve geceler boyunca, “beni sevin” diye yalvarıyor...

Gürültülerle boğuşan, egzoz dumanlarıyla zehirlenmiş sokaklarda size sevinç ve heyecanı anlatan kusursuz doğayı bulamıyor musunuz? Belki de şimdi o sokakların kirletilmiş köşelerinde sadece karasinekler çöp temizlemekle meşguldürler. Hatta temizlikle görevli böcekler bile yorulmuştur insanın kirlettiğinden: “Buyurun, uğrunda boğuşurken zehrinizle kirlettiğiniz dünyanız sizin olsun” diyerek ölmeyi tercih ediyorlar.

Şehirlerin sevgisiz, saygısız sokaklarında savrulmak zorunda kalan insanlar, kendilerini çelikten göğüs kafeslerinde hapsediyorlar. Ruhu özgürlüğe hasret insanın, kanat çırpıp vadilerde uçmak yerine, kafesini ruhunun sırtında taşımakta ısrar etmesi, üzücüdür. Bizler taştan dağlara dönüşen kinlerimizi, öfkelerimizi ve dargınlıklarımızı, gittiğimiz yerlere sırtımızda sürüklemekte neden bu kadar ısrarcıyız?

Yarın sabah güne yeniden doğduğumda değişeceğim; kendime söz veriyorum, yarın ve her gün o sözü tutmaya adanacağım: Başımı kaldırıp dik yürüyeceğim. Tüm coşkumu gözlerimde toplayacağım ve gözlerime varlıklarını gösteren tüm çiçekleri ve çocukları ne denli içten sevdiğimi söyleyeceğim ruhuma. Her an terk etmek zorunda kalabileceğim dünyaya hırsla değil, kanaatle sarılacağım. Altında ısıtıldığımız Güneşi, taşı ve toprağı bağrıma sarıp, Yaratıcılarına bağlı güzel kardeşler olduğumuzu hissedeceğim.

İslam Peygamberi (asm) insanlara öyle iyi davranırdı ki, herkes en çok kendisini sevdiğini sanırdı. Somurtmayacağım. Hz. Ali (ra) der ki, “İnsanlara öyle iyi davranınız ki, düşmanlarınız bile ölümünüze ağlasınlar.” Acıtsa da, gülümseyeceğim. En önemlisi, eğer de gözlerinden coşku fışkıran azimli bir sima görürsem, tüm sevgim ve saygımla yaklaşıp “merhaba” diyeceğim.

Muhammet Bozdag

Internet

Hostca ve dostca
Ekleme Tarihi: 24.03.2003 - 10:00
Bu mesajı bildir   zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1323 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57668 saniyede açıldı