|
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
|
5 Mesaj
|
|
Kayıt Tarihi: 20.05.2008
|
En Son On: 15.06.2008 - 14:11
|
Cinsiyeti: -----
|
|
CHP’in ihânetleri saymakla bitmez.
Bu Şeytan organizasyonunun paslanmış kalıntıları, bütün kurum ve kuruluşlardan tamamen kazınmadıkça, Türk toplumunun rahat ve huzura erişebilmesinin aslâ imkân ve ihtimâli yoktur!
CHP bünyesinde 1924 zihniyetinin tezekleşmiş beyinleri varolduğu sürece, CHP hep aynı CHP kalacaktır! Ondan ki, CHP dün neyse, bugün de odur; yarın da o olacaktır.
Bu yazının kaleme alındığı saatlerde Türkiye’de yer yerinden oynuyordu.
Çünkü Anayasa Mahkemesi, CHP zihniyetinin hegemonyası altında bulunduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.
„Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur"!) mavalının bir gözboyamadan ibaret olduğu, bir defa daha çıktı ortaya.
Haber mâlum:
„Anayasa Mahkemesi, CHP ve DSP milletvekillerinin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin ''iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması'' istemiyle açtığı davanın sonucunu yazılı açıklamayla duyurdu.
Açıklamada, şöyle denildi:
''9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun'un 1. ve 2. maddeleri, Anayasa'nın 2, 4. ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur.''*1*(http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=324121)
Evet, CHP Deccal karargâhı fonksiyonunu bir kez daha işletmiş, zehir dolu kesesindeki öldürücü ağıyı, Anayasa Mahkemesi’ne yerleştirdiği militanları aracılığıyla bir kez daha kusmuş, Millet Meclisi’ni, daha doğrusu Millet’in varlığını hiçe sayan bir olayın meydana gelmesinde baş rol oynamıştır yine.
CHP nasıl dün fitne ve fesâdın karagâhıydıysa, bugün de benzer entrikalar peşinde koşmakta, aynı küfür yobazlıklarının altına imza atmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin haddi, görevi ve yetkisi dışında kalan bir konuda vermiş olduğu bu çok tehlikeli iptal kararı neyi isbat eder ve neleri tetikler birlikte mütalaa edelim.
1. „Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur“ sözü, bütün anlamını yitirmiş, ulusun hiçbir hakka sahip olmadığı gerçeği açığa çıkmıştır.
2. Türk demokrasisinin Millet’ten uzak, kopuk, güdümlü bir vesâyet ve azınlık demokrasisi olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.
3. Parlamentoda hangi siyasal parti, kaç millet vekiline sahip bulunursa bulunsun, sâdece ve her zaman, temeli Allah’sızlığa dayanan pozitivist, materyalis, jakobenist, sebatayist ideolojinin dediğinin olacağı realitesi bir kez daha göstermiştir kendini.
4. Türkiye rejimine tepeden tırnağa egemen olan siyonist ideolojinin Millet’i hiçe saydığının resmi, bir kez daha sokulmuştur Millet’in gözüne!
5. Toplum açık ve net olarak kutuplaşmaya itilmiş, iç barış dinamitlenmiş, alenen ve resmen savaş ortamının fitili ateşlenmiştir.
6. 1924‘lerden başlayıp 1950‘li yıllara kadar, yani çeyrek yüzyıl boyunca, nasıl "Tek Parti Diktatoryası" illerde valileri, ilçelerde kaymakamları CHP örgütünün il ve ilçe başkanları olarak kullandıysa; aynı alışkanlığını bugün de sürdürmüş, başlangıçtan beri egemen olduğu devlert kurumlarındaki elemenlarını bir kez daha iğfal ve istimal etmeyi başarmıştır.
7. Artık Millet şunu iyice anlamalı ki, Türkiye’de CHP’nin rejimi varolduğu sürece, Millet’in hiçbir dediğinin önemi olmayacaktır!
İşte bu CHP zihniyeti bugün nasıl Peygamber Efendimiz’le alay edip eğleniyorsa, dün de alay edip eğleniyordu. Çünkü bu CHP ziniyetinin dîni îmânı yoktur!
„O inkârcılar seni gördükleri zaman, seni alaya alıyorlar ve "İlâhlarınızı / Tanrılarınızı diline dolayan bu mudur?" diyorlar. Halbuki onlar Rahmân'ın kitabını inkâr ediyorlar.“(21/Enbiyâ: 36)
Geliniz şimdi, İstiklâl Savaşı’nın gerçek kahramanı ve direniş hareketinin başlatıcısı*2* Kâzım Karabekir Paşa’nın kaleminden, korkunç bir olayın içyüzüne tanık olalım:
“18 Temmuz 1923’te Ankara istasyonundaki binada Teşkilât-ı Esâsiyenin/Anayasanın tâdili/değişiklik düzenlemesi müzâkeresinde/görüşmesinde vaziyet tamamiyle aydınlandı.
Teşkilât-ı Esâsiyede yapılmasını muvafık / uygun gördükleri tâdillerin / değişiklik düzenlemelerinin ikinci günü müzâkeresiymiş / görüşmesiymiş. Bana haber verilmemişti. Bugün ben tesâdüfen hazır bulundum. M. Kemal Paşa’nın reisliğinde / başkanlığında şu zatlar / kişiler bu işle meşguldü:
Dâhiliye Vekili / İçişleri Bakanı Fethi Bey (Fethi Okyar),
İktisat Vekili / Ekonomi Bakanı Mahmut Esat Bey (M.E. Bozkurt),
Sağlık Vekili / Sağlık Bakanı Tevfik Rüştü Bey (T.R.Aras),
Nafia Vekili / Bayındırlık Bakanı Fevzi Bey (F. Çakmak),
Maliye Vekili / Maliye Bakanı Hasan Bey,
Ziraat Vekili Sabri Bey,
Matbuat Umum Müdürü / Basın Yayın Genel Müdürü Ağaoğlu Ahmet Bey, mebuslardan / Millet vekillerinden Ziya Gökalp, İhsan, Sivas meb’usu Rasim Bey vardı. Erzincan meb’usu Rafet Bey kâtiplik yapıyordu. Başvekil / Başbakan Rauf (Orbay) ve Maarif Vekili / Milli Eğitim Bakanı Safa Beyler, esasen seçim komitesinde dahi bulunmuşlardı.
Ben geldiğim sırada Tevfik Rüştü Bey konuşuyordu:
“-Ben kanaatimi millet kürsüsünden de haykırırım. Kimseden korkmam... Teşkilât-ı Esâsiyemizde dinimiz apaçık yazılmalıdır” diyordu.
Ben söz aldım ve sordum:
“- Teşkilât-ı Esâsiyede dinimizin İslâm olduğu yazılıdır. Tevfik Rüştü Bey, hangi kanaati haykıracaksın? Ve, Teşkilât-ı Esâsiyeye hangi dini yazdıracaksın?... Hırıstiyanlığı mı?"
Mahmut Esat Bey söz aldı ve sertçe cevap verdi:
“- Evet, Hırıstiyanlığı... Çünkü İslâmlık terakkiye / ilerlemeye mânidir / engeldir. Bu dinle yürünmez, mahvoluruz. Ve bize kimse de ehemmiyet / önem vermez” dedi.
Ben söz alarak dedim ki:
“- İslâmlığın terakkiye mâni olduğu Avrupalıların uydurmasıdır. Bu meseleyi istediğiniz kadar münakaşa edebiliriz. Fakat münakaşaya tahammülü olmayan bir mesele varsa, din değiştirmek gayretidir. Netice / sonuç: İslâm kalırsak mahvolmayız, fakat din değiştirme oyunuyla bizi kolay mahvedebilirler... Hırıstiyan Bizans’ı İslâm Türk yıkmış ve yerine geçmiştir. Fransızlar 1855’te İslâm Osmanlı İmparatorluğuyla ittifak yaparak Hırıstiyan Rus İmparatorluğuna karşı harb ettiler / savaştılar. İçinden yeni sıyrıldığımız Cihan Harbinde / Birinci Dünya Savaşında Almanya, Macaristan ve Bulgaristan devletleri yine İslâm – Türkiye ittifâk yaptılar. Ve Hırıstiyan İtilâf Devletlerine karşı birlikte harb ettiler. Yüzümüze kimse bakmazmış ne demek?”
Fethi Bey söz alarak bana gayet sert, katı cevap verdi:
“- Evet Karabekir... Türkler İslâmlığı kabul ettiklerinden böyle kaldılar. Ve İslâm kaldıkça da bu halde kalmaya mahkumdurlar. Bunun için İslâm kalmayacağız” dedi.
Ben de aynı sertlikle şu cevabı verdim:
“- Fethi Bey, bu yabancı fikri şiddetle reddederim... Geri kalmaklığımıza âmil olan şey, bir değildir. Fütühatçılık, temsil kudreti gösterememek, Avrupa’nın ilim ve irfan cephesiyle temassızlık, idarede istibdâd gibi mühim sebepler vardır. Aynı yanlışlıkları yapan Hırıstiyan devletlerin de yıkılıp gittiğini bilmez değilsiniz. Bir zelzelenin hakîki sebebini araştırmayıp onu gülünç bir sebebe bağlamak kadar, bu İslamlık terakkiye manidir fikrini garip bulurum. Bu yabancı ve tehlikeli fikrin, aramızda münakaşaya tahammül edemeyecek kadar taraftar bulmasından çok müteessir oldum. Fakat ben iddia ediyorum ki, Türk milleti ne Hırıstiyan olur, ne de dinsiz kalır. Hakikat budur. Bir milletin asırlardan beri en mukaddes duygularını bir hamlede atabileceğine inanışınız objektif bir görüş değil, hayalinizdir. Böyle bir harekete cür’et, memlekette kanlı bir istibdat ile başlar, ve İstiklal Harbinin birliğini de biribirine katar. Nasıl bitebileceğini de söyleyebilirim. Düşmanlarından kanı pahasına istiklalini kurtaran Türk milleti, hürriyetini kendi evlatlarına boğdurtmayacak. Buna cür’et edeceklerin de hakkından gelecektir Fethi Bey!...”
Mustafa Kemal Paşa’ya hitaben şöyle devam ettim:
“- Paşam, maddi cephemiz zaten zayıfır, güvenebildiğimiz manevi cephemizi de düşmanlarımızın yaldızlı propagandasına kurban edersek, dayanabileceğimiz ne kalır? Bizi silah kuvvetiyle parçalayamayan düşmanlarımız, görüyorum ki, bizi fikir kuvvetiyle mahvedecekler. Buna müsaade edecek misiniz? Siz ki millete karşı, bizi bu hale getiren belanın istibdat olduğunu, zaferden sonra milletin tamamiyle iradesine sahip olarak yürüyeceğini millet kürsüsünden dahi defalarca haykırdınız. Millet Meclisini tekbirler, salatlar arasında açtınız. İslamlığın en yüksek bir din olduğunu hutbelerle ilan ettiniz. Hepimiz aynı iman ve kanaatle aynı yolda yürüdük. Şimdi ne yüzle ve ne hakla bir kanlı maceraya atılacağız?” dedim.
Mustafa Kemal Paşa sözümü burada keserek dediki:
“. Müzakereler çok hararetlendi, burada kesiyorum.”*3*(Kâzım Karabekir Paşa’nın Hatıraları, Türk Edebiyatı, Mart 1988; Tek Parti’nin Yeni Dini, Yakın Tarih Ansiklopedisi, cilt: 3, sayfa: 55-58)
İşe bakınız ki, bu dehşet senaryosunun tertiplendiği andan daha beş ay önce, 7 Şubat 1923’te Balıkesir Zağnos Paşa Câmii'nde bir cuma günü cemaate hutbe okuyan M. Kemal yani “Atatürk”, „Ey Millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah‘ın esenliği, sevgisi ve iyiliği üzerinize olsun.
Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur / görevli ve elçi seçilmiştir.
Temel kanun/Anayasa, hepimizce bilinmektedir ki, Şânıbüyük Kur'an'daki âyetlerdir...“*4* (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)
cümleleriyle tam bir „mücâhîd – evliyâ“(!) profili çizerken, beş ay sonra İslâm dininin ortadan kaldırılıp, yerine Hırıstiyanlığın yazılması konusunu görüşüyor. Ve bu esnada „Atatürk“ CHP’nin yani Cumhuriyet Halk Fırkası’nın / Partisinin Genel Başkanı’dır.
Gizli din taşıyan bu Tâğutlar ve Şeytanlar karargâhının Milletimize yaptığı baskı ve zulümler bu kadarla da bitmiyor!
Evet, CHP’nin ihânet ve namussuzluklarını anlatmaya devam edeceğiz.
Cumanız kutlu,
Dünya ve Âhiret hayatınız mutlu olsun...
Abdulkadir Aldır
Dipnotlar:
*1*(http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=324121)
*2*(Kâzım Karabekir, Paşaların Hesaplaşması; İstiklâl Harbine Neden Girdik, Nasıl Girdik, Nasıl İdare Ettik?, sayfa: 33; Emre Yayınları, Eylül 1992-İstanbul; Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz; cilt: I; sayfa: 32, 194; Emre Yayınları, Ekim – 1995 - İstanbul)
*3*(Kâzım Karabekir Paşa’nın Hatıraları, Türk Edebiyatı, Mart 1988; Tek Parti’nin Yeni Dini, Yakın Tarih Ansiklopedisi, cilt: 3, sayfa: 55-58)
*4* (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)
|
Ekleme Tarihi: 06.06.2008 - 12:54 |
|
Mesajlar
| Ekleyen
| Tarih
|
|
yahya.sehid |
06.06.2008 - 12:54 |
| farandag |
06.06.2008 - 13:17 |
| yahya.sehid |
15.06.2008 - 14:09 |
|
|
|
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
bidenem2727 (51), seyma köse (32), Frankfurtlu (58), Rahmetli (54), adem hoca (39), Fatihcrs (39), miractas (52), kadir isik (57), semiz55 (50), huseyinkoymen (54), a.zade (46), burakcan42 (47), YETÝMKIZ (38), demir19 (48), Yusuf KALE (64), enis1616 (34), m.tarik (23), a.erbil (50), cerdogan53 (38), sefaköylü (61), cihat78 (33), dursuni (40), ademylmz (62), Eternity (50), fatmas (35), rayiha (44), metinyuksel (42), biat (48), MuhammedBurak (57), atahoca (43), nsarikilic (85), nurleyla (61), ercomert (66), yselimk (47), salipazari_55 (47), mukreminabi (59), yaman55 (53), hanedar (53), serwtac (51), zeycan.T (48), Hamdi SEM&Yacut.. (50), nurcemalin55 (45), suyuti (46), kayýpcicek (39), kobra28 (50), z_ates (49), a_hisar (35), nihade (49), Sehle (53), hacer (50), Ayhan75 (50), meliksah (), s_mavus (49), gulum58 (39), delikanli55 (49), masterkan84 (41), Safiye_ (43), aktas1 (45), rahmana_kulum (41), nuraniyüz (37), nevra_nevra (37), mbildir (53), mg_ali61 (41), fatmasurek (50), cemalettin (44), beylik (46), tiryakiyim (55), oliverim (48), ibrahimer (61), ahmetmeydan&yac.. (32), gezgintas (33), emrullahasik (42), inces (63), ahmetzg (32), halvet (59), werker (57), meliksahgazi (45), hizan (53), halit 2 (), EFSU (41), esnur@ (38), tutukluyurek1 (43), kadir.46 (50), akin (56), Abdulaziz1 (57), arslan71 (54), hakan252525 (48), abdulvekil (41), celalim (43), cingirt (45), ahmethira (61), atasever (35), syfbeyhan (47), bladenfr (53), Bulduklu (53), zeynep73 (52), ülkücü genc 67 (41), ruhat (41), kubi187 (36), ateþ_su (44), Hanedaroglu (53), 0455 (49), uveyk (52), yesevi06 (49), civansirli (65), Yusuf 55 (43), sehid_2000 (42), carizma55 (45), ismail61 (50), kazakh65 (60), inansumer (47), miro_can (45), mavibirölüm (41), Tuncay20 (48), Cennetim (34), KIVILCIM (59) |
|
|
|
|
|
|