0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » Ölüm Gerçegi

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
endulus su an offline endulus  
Ölüm Gerçegi

611 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 22.05.2003
En Son On: 08.01.2011 - 21:52
Cinsiyeti: Erkek 
DOÇ. DR. MEHMET SOYSALDI*
DÜŞÜNCE;

--------------------------------------------------------------------------------

ÖLÜM GERÇEĞİ

?Ana rahminden geldik pazara,

Bir kefen alıp döndük mezara!?

***

?Nehirler aktı geçti,

Kurudu vakti geçti

Nice han, nice sultan,

Tahtı bıraktı geçti.

Şu dünya penceredir,

Her gelen baktı geçti? demiş ecdadımız.

Bu dünya fânî, hem de öyle bir fânî ki, bakmışsınız daha ?fâ...? deyip kelimeyi tamamlamadan tükenivermiş ömür sermayemiz, kayıvermiş hayat yıldızımız, gözlerimiz önünden. Demek ki ömür de fânî, hayat ta fânî... Yani, insan bu geçici dünya hayatında kısa süreli bir misafirdir.

Bir damla su, kan pıhtısı ve bir çiğnemlik et parçasından yaratılan insan; bünyesi, vücudu, yaratılışı, kısacası herşeyi itibarıyle ölüm gerçeği ile yüz yüze ve yan yanadır. İnkâr ve itiraza mahal yoktur. Bütün mesele, ne zaman geleceği belli olmayan bu kutlu misafire, hazırlıksız yakalanmamaya dayanıyor.

İnsan ne zaman, nerede ve nasıl öleceğini bilmese de, bir gün gelip kendisinin de ölümle kucaklaşacağını iyi bilmelidir. Ölüm bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.

Her ne kadar dünya insanı meşgul etse ve ölümü bize unuttursa bile, yine de insanın ölümden gaflet etmemesi gerekir. Çünkü insanlar sadece bu dünya için yaratılmamıştır. Yaratılışlarının asıl gayesi, kendisinden sonra fena ve ölümün bulunmadığı, bâkî olan âhiret yurduna hazırlanmaktır. Kıyâmet gününde; ?Ey cennet ehli, cennette ebedî kalın, ey cehennem ehli cehennemde ebedî kalın.? denildiği zaman, cehennem ehli pişmanlık duyarlar. Fakat o gün, eyvahların ve pişmanlıkların fayda vermediği bir gündür.

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: ?İşte o gün, gerçek mülk Rahmanındır, (bütün hükümranlık yalnız O'na aittir) ve o (gün), kâfirler için çetin bir gündür. O gün zâlim ellerini ısırıp; ?Nolaydı, keşke ben peygamberle beraber bir yol edinseydim!? der, ?Vay bana, ne olurdu, ben falanı dost edinmeseydim! (O) beni, bana gelen zikirden saptırdı. Zaten şeytan, insanı (uçuruma sürükleyip), yapayalnız ve yardımcısız bırakır.?(1)

Bazı insanlar ölüm kendilerine geldiğinde Yüce Allah'ın buyurduğu gibi şöyle derler: ?Nihayet onlardan birine ölüm geldiği zaman; ?Rabbim! beni (dünyaya) geri döndür ki, terk ettiğim dünyada yararlı bir iş yapayım.? Hayır, bu onun söylediği, (olmayacak) bir laftır. Önlerinde, ta dirilecekleri (kıyâmet) gününe kadar, (geriye dönmelerine engel olan) bir perde vardır.?(2)

Yazıklar olsun, onların istekleri nasıl yerine getirilir?. Onlar ki, dünyada Allah'ın emrine boyun eğmediler, Allah'ı zikirden yüz çevirdiler. Dünyada iken Yüce Allah'ın şu sözünü duymadılar mı?:

?Kim beni anmaktan yüz çevirirse, onun için dar bir geçim vardır. Kıyâmet günü onu kör olarak haşreder (mahşer yerine getiririz.) ?Rabbim beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben görür idim? der. (Allah) buyurur ki; ?İşte böyle sana da bizim ayetlerimiz geldi, sen onları unuttun. Bugün de sen öyle unutulursun. İşte israf eden ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız. Elbette âhiretin azabı daha çetin ve daha süreklidir.?(3)

Nice insanlar vardır ki, dünyada malı, serveti biriktirirler, yemeden giderler. Ekerler, dikerler ve ektiklerini biçemeden ölürler. Yüksek yüksek binalar yaparlar, fakat içinde oturamadan ecel gelir onları bu dünyadan alıp götürür. Nice insanlar da vardır ki, birçok emel kurarlar, fakat emellerine kavuşamadan ölürler. Elbiseler biçtirip, diktirirler ve giyemeden ölüm gelir ve ancak dört metre bezle çekip giderler. Yüksek yüksek diktikleri binalar boş kalır. Onlar ise yerin bağrında yatmaktadırlar. Bu dünyadan sadece bir pamuklu bez parçasıyla çıkmışlardır, yaptıkları evler boş kalmıştır, onlar yerin altında serilip yatmaktadırlar. Önceleri vefâkâr olan dost ve arkadaşları kendilerini yalnız bırakmışlardır.

Ey insan! yarın veya öbür gün sen de onlar gibi tek başına kabirde kalacaksın. Sevgisini umduğun senden ilgisini kesecektir. Sözünü yerine getiren bir insan dahi göremezsin. O halde ölüme hazır ol, çünkü ölüm çok yakındır. Bütün boş emelleri bırak.

Gerçekten o ilâhî bir adalettir, yaptığın gibi hesaba çekileceksin, bu dünya ekme yeridir, hasat ise oradadır. Eğer hayır iş yaptıysan cennet, şer (kötü) iş yaptıysan ateş (cehennem) olarak karşılığını bulacaksın. ?Rabbin hiç kimseye zulmetmez?(4)

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: ?İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Çalışması da yakında görülecektir. Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir.?(5)

Şunu iyi bilmeliyiz ki ölüm, bizim için bir yer değiştirme, hal değiştirme ve vazife külfetinden sıyrılarak rahata ve rahmete ermektir. Hatta bir bakıma, her şeyin kendi özüne ve hakikatine intikal etmesinden ibarettir. Bu itibarla ölüm, hayat kadar câzip; dostlara vuslat kadar sevindirici ve ölümsüzlüğe ermek kadar büyük bir nimettir. Bu eşsiz nimete kavuşabilmek içinse öncelikle bu dünya hayatında üzerimize düşen insanlık rolünü hakkıyla oynamamız gereklidir. Tezkeremizi vukuatsız olarak alabilme gayreti içinde nefesimizi tüketmeliyiz...

Kabir, alem-i âhiret'e açılmış bir kapıdır. Arka ciheti rahmettir, ön ciheti ise azaptır. Bütün dost ve sevgililer o kapının arka cihetinde duruyorlar. Senin de onlara iltihak zamanın gelmedi mi? Evet vakit yaklaştı. ?Dünya pisliğinden temizlenmek için bir gusul lazımdır.? diyor, hakikatlere bilfiil tercüman olan o diline kurban olduğum, hakikatşinaz zat-ı muhterem. Evet insan âkibetinden kaçamaz. Nereye giderse gitsin, ölüm onu bulacaktır. O ne zaman öleceğini bilmese de bilen biri var ya. Daha dün yokluk karanlıklarında iken, ona hayat verip, insan olarak yaratan Allah, zamanı gelince dünya dağdağasından onu ebedî âleme alacaktır. Öyleyse Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in buyurduğu gibi ?Lezzetleri izâle eden ölümü çok anarak, hayatımızı ona göre yaşamalıyız.?



1) Furkan, 25/26-29.

2) Mü'ninun, 23/99,100.

3) Taha, 20/124-127.

4) Kehf, 18/49.

5) Necm, 53/39,40,41.
Ekleme Tarihi: 22.10.2003 - 08:57
Bu mesajı bildir   endulus üyenin diğer mesajları endulus`in Profili endulus Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 Ölüm Gerçegi
endulus 22.10.2003 - 08:57
 Ölüm Gerçegi
((( ... ))) 22.10.2003 - 15:54
 Ölüm Gerçegi
gocerli 23.10.2003 - 09:30

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1157 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.63448 saniyede açıldı