0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » HACI BAYRAM-I VELÎ

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
recepholding su an offline recepholding  
HACI BAYRAM-I VELÎ

1613 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 09.07.2006
En Son On: 12.03.2007 - 12:46
Cinsiyeti: Erkek 
HACI BAYRAM-I VELÎ

M. 1352 1429 Ankara

Ankara'nın Çubuk kazasına bağlı Solfasol (Zülfazıl) köyünde 1352'de (H. 753) dünyaya

gelen Numan, babası Ahmed Koyunculu'nun gayret ve çabalamasıyla ilk tahsilini civarda

bitirdikten sonra. Bursa'ya gitmeye muvaffak olmuştur.

Bursa, o günün tam mânâsıyla bir ilim ve irfan merkezidir. Nitekim ilk Şeyhülislâm

Molla Fenâri, Yıldırım'ın Ulu Cami başimamı Süleyman Çelebi, tasavvuf büyüğü Emir

Sultan ve fırın işletip ekmek sattığı için kendisine Somuncubaba denen Şeyh Cemalüddin-

i Aksarayi gibi zâtlar hep Bursa'dalar. Çevrelerine mânâ ışıklan serpip, ilim, irfan

nûru yaymaktalar.

Buradaki tahsil devresinde emsallerinden çok üstün bir muvaffakiyet gösteren Molla

Numan, medrese ilimlerini bütünüyle hem de iyi derecede ikmal edince, onu Ankara'da

Melike Hatun'un yaptırdığı Kara Medrese'ye müderris tayin ederler.

Ankara medresesinin başmüderrisi olan Numan, bu sırada halkın derin saygı ve

hürmetini kazanır. Ama o yine de huzur bulmaz, bu şan ve şöhretin aldatıcı şeyler

olduğunu düşünerek mânevi eksikliklerinin bulunduğunu düşünmekten geri kalmaz.

Böyle mânevi muhasebe içinde kıvrandığı günlerden birinde kendisine tanımadığı biri

gelir, uzattığı bir mektubu okumasını rica eder.

Mektup, Kayseri'de bulunan mânâ büyüğü Cemalüddin-i Aksarayi'den gelmekte, kendisini

Kayseri'ye dâvet etmektedir. Şeyhin değerli talebesi Şücaaddin ile birlikte yola çıkan

Müderris Numan, bir Kurban Bayramı gününde Kayseri'ye varıp. Şeyhin huzuruna girer.

Bundan çok memnun olan Şeyh, ayağa kalkar:

"Bilmem bu iki bayramın hangisiyle sevineyim" der. Müderris Numan'ın gelişini de

ayrı bir bayram telâkki eder.

İşte bundan sonradır ki, Numan ismi bırakılır, Bayram ismi söylenmeye başlanır.

Buradaki ikameti müddetince Şeyh Cemalüddin-i Aksarayi'den mânevi feyizler alıp ihlâslı

irşadlarını iyice benimseyen Bayram, Şeyhiyle birlikte hac yolculuğuna da çıkar. İlk

önce Şam'a, daha sonra da Mekke'ye varırlar. Geçtikleri yerlerin ilim ehli. irfan

sahibi zâtlarını görüp ziyaretlerinde bulunurlar. Hac'dan sonra tekrar Ankara'ya dönen

müderrisimiz, artık "Hoca Numan" değil, "Hacı Bayram"dır. Şeyhinin iltifatıyla Bayram

ismini almış, gittikleri hac münasebetiyle de Hacı sıfatına lâyık olmuştur.

Hacı Bayram, artık doğduğu Solfasol köyüne yerleşir, iktisab ettiği tasavvuf ilmiyle

çevrede İslâmi hizmete başlar.

Gönlünde imana ve İslâma hiç alâka duymayanlar onu görüp sohbetinde bulununca derhal

değişirler, ilme merak sarar, irşadına gönül verirler... Böylece çevresinde bir İslâmî

cereyan meydana getiren Hacı Bayram. günden güne taraftarlarını çoğaltır. İslâmı bizzat

yaşayan mânâ ehli gençlerin sayısı kabarmaya başlar.

Bundan şüphelenenler de çıkar. Nitekim Manisa'dan, Edirne'ye gönderilen bir elçi,

Sultan İkinci Murad'a durumu bildirir: "Sultanım, Ankara'da Hacı Bayram diye söylenen

bir zât gittikçe taraftarlarını çoğaltıp, adamlarını etrafa yaymaktadır. Gerçi bunlar,

"Bizim İslâmı yaşamaktan başka bir gayemiz yoktur" demekte iseler de her geçen gün

çoğalmaları bizleri ürkütmekte, durumu Hünkârımıza duyurmamıza ihtiyaç zuhur etmiş

görünmektedir."

İstanbul'un fethi için hazırlıkta bulunan İkinci Murad'da bir endişe başlar...

Hemen postasını yola çıkarır:

- Tiz Ankara'ya varasınız, Çubuk'taki Şeyh Hazretleri'ne olan hürmet ve

takdirlerimizi sunup. sarayımıza dâvet edesüz...

Gece-gündüz demeyip yol alan posta, nihayet Çubuk'taki Zülfazıl köyüne gelir ve

binbir endişe ve tereddüt içinde Mektubu Hümayun'u sunar. Hacı Bayram, Sultan'ın

mektubunu saygı ve hürmetle açıp okur, sonra da başını sallayarak konuşur:

Fitne ateşini yakmak isteyenler vardır. Tiz hazır olun. Pek yakında yola çıkacağız.

Sultanımızın emri başım üzeredür...

Nihayet Hacı Bayram Edirne'ye ulaşır, İkinci Murad'ın sarayında huzura kabûl olunur.

Sultan da onu tam bir tasavvuf büyüğü gibi görür. Bu samimiyetten her ikisi de son

derece memnun olurlar.

İkinci Murad, vehmedilen dünyevî arzuların hiçbirinin Hacı Bayram'da bulunmadığını,

sadece İslâm'a hizmetten başka gayesi olmadığını kesinlikle anlar. Şeyh Hazretleri'ne

birçok hediyeler vererek gönlünü almak ister.

Ancak Hacı Bayram, hediyeleri, kabul etmemekte ısrar edince, durum nazikleşir. Bu

defa şu teklife rıza gösterir: "Sultanımız, talebelerimizi vergiden muaf tutsunlar. Bu

hediye bize kifâyet eder."

Böyle bir imtiyazla Ankara'ya dönen Hacı Bayram'ın vergi affı, kendisinden önce

duyulur, kendisine talebe olmak üzere müracaat edenlerin sayısında da âniden bir

çoğalma meydana gelir.

İşte bu çoğalma, ikinci bir söylentinin yayılmasına sebep olur:

"Hacı Bayram'ın ordu kadar talebesi var. Yakında bir huruç hareketine başvursa hiç

şüphesiz muvaffak olur...

Hacı Bayram'a talebe olanların vergiden muaf tutulmaları, vergi geliri azalan Ankara

Bey'ini endişeye düşürür. Yanlış yoruma müsait haberler Edirne'ye ulaşır. Bu durum,

Hacı Bayram'ın tekrar bir tahkikata maruz kalmasına sebep olur.

Hem devleti, hem de Ankara Bey'ini temsilen gelen müşahitler sual sorarlar:

- Efendi Hazretleri, bunca talebeleriniz var. Bunların çokluğu çevreyi korkutmakta,

bu büyük kitle ile bir harekete başvuracağınız zannı uyanmaktadır.:.

Hacı Bayram, mütebessim:

-Benim, sandığınız kadar çok talebem yoktur. Toputopu birbuçuk müridim var...

Nasıl olur? Çubuk ovasındaki tarlalarında çalışanlar sizin müridlerinizdirler.

Ankara'nın dışına taşıp Türkmen köylerinde gittikçe çoğalanlar da sizin

bağlılarınızdırlar.

Hacı Bayram tebessümünü çoğaltarak cevap verir:

Bakın size bunun isbatını yapacağım, der ve şu emri verir:

- Bana bağlı olanlar, haftaya Cuma nâmazından sonra Zülfazıl ovasında toplansınlar,

kendileriyle mühim bir hususu konuşacağım!

Şeyhin ilân ettiği günü namazdan sonra ovayı dolduran taraftarları Şeyh'ten

fevkalâde korkulan şu teklifi dinlerler:

- Şu gördüğünüz çadırı ben kurdum. Burada sizleri imtihan edeceğim. Bana gelen

ilhama göre, bu çadıra girecek olanları burada keseceğim. Boynunu bıçağıma teslim

edenleri buradan Cennete göndereceğim. Her kim benim müridim ise gelsin bu çadıra

girsin. Oradan da ruhu Cennete uçsun. Hadi buyurun!..

Bu sözlerden sonra elinde bıçağıyla çadıra giren Şeyh'in arkasından homurdanmalar

olur. Ancak koskoca kalabalığın içinden sadece bir erkekle bir kadın, ileriye doğru

yürüyüp Şeyh'in arkasından çadıra girerler. Az sonra çadırın zemininden kanlar akmaya

başlar. Çünkü Şeyh daha önceden içeriye aldığı bir koyunu kesmiş, kanını dışarıya

akıtmıştır. Bunu gören kalabalık. homurdanmayı daha da çoğaltır: '

- Şeyh de şaşırdı! Böyle şey mi olur?..

Bundan sonra çadırdan çıkan Hacı Bayram, müridinin çokluğunu iddia eden müşahitlere

söyleyeceğini söyler:

- Gördünüz ya, benim sadece birbuçuk müridim vardır. O da işte bu erkekle, bu

hanımefendidir. Kimse bu çokluktan şüphelenmesin. Hem de Sultan, bu iki müridden

gayrısından vergisini de alsın, askere de çağırsın.

Bundan sonra Hacı Bayram'ın talebeleri arasından hâlislerle menfaatçılar tamamen

ayrılır, ihlâs sahipleri Şeyh'in hizmetine devam eder, ötekileri ise yavaş yavaş eski

hayatlarına dönerler.

Hacı Bayram Veli'nin Edirne'ye iki defa gittiği tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır.

İkinci gidişinden ayrılırken Gelibolu'ya da uğradığı, orada mâneviyat büyüklerinden iki

kardeş olan "Ahmediye" yazarı, "Ahmed-i Bican" ile "Muhammediye" yazarı "Mehmed-i

Bican"ları da gördüğü yazılmaktadır. Ahmediye için ne dediğini bilmiyoruz, takdir

ettiği sanılmaktadır. Ancak, Muhammediye yazarı için şöyle dediği rivâyet

edilmektedir:

"Bunu yazmak için harcadığınız zamanı, bir sîne pâk etmek için harcamış olsaydınız,

daha kârlı olur idi."

Bu, bir insanın imanını kurtarsaydınız, daha efdâl olan hizmet yapmış olurdunuz,

mânâsına gelmektedir: Gerçekten de Muhammediye kitabında kavranması güç tasavvufi

ifadeler, yanlış anlamalara müsait ibareler görünmektedir. Muhterem Velinin vecd ve

istiğrak hallerin de kaydettiği bahisler vardır.

1429'da Ankara'da vefat eden Hacı Bayram'ın kurduğu Bayramiye tarikatından hilâfet

verdiği değerli halifesi Akşemseddin, vefat günü ansızın çıkagelmiş, böylece Şeyh'inin

vasiyeti gereğince namazını kıldıran Akşemseddin, Şeyh'in medresesinin bitişiğindeki

yerine defninde de hazır bulunmuştur.

Memleketimizin maruz kaldığı kültür yıkımı sırasında türbelerin kapatılma kararı

çıkarıldığı günlerde mâneviyat mahrumu bir alâkalı, Hacı Bayram'ın türbesini kapattırıp

civarını turistik meydan yaparak yanındaki Ogüst mâbedini meydana çıkarmayı

plânlar.

Bunu duyan Şeyh'in bağlılarından biri, sabahlara kadar gözyaşı döküp Allah'a

yalvarmaya başlar. Ancak sabaha karşı daldığı hafif bir uykuda şeyhinden şu sözleri

dinler:

- Sen üzülme, pislik kemâle erince zevali başlar. Artık zeval günüdür. Ürperti ile

uyanan adam, sabah namazını Hacı Bayram Camii'nde kılar. Namazdan sonra kulaktan kulağa

fısıldaşmalar görür. Merakla sorar. Ona da aynı fısıltı iletilir: Hacı Bayram

Hazretleri'nin türbesini yıkmayı plânlayan o herif, bu gece ölmüş, cenazesini bugün

buraya getireceklermiş.

Dudaklardan şu cümleler dökülür:

Hak sillesinin sadâsı yoktur.

Bir vurursa anın devası yoktur.
Ekleme Tarihi: 05.09.2006 - 22:47
Bu mesajı bildir   recepholding üyenin diğer mesajları recepholding`in Profili recepholding Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 HACI BAYRAM-I VELÎ
recepholding 05.09.2006 - 22:47
 recepholding abim
PRENSES_0656 05.09.2006 - 22:51
 İMAM-I A'ZAM EBÛ HANÎFE
recepholding 05.09.2006 - 22:55

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1336 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Mahbub Betül (39), kolye7 (69), sony79 (50), zekitahiroglu (50), SARE42 (38), YasinG (55), kederli (61), MeYrA_35_ (42), orjins (63), bizkimiz571 (38), (( MEHMED )) (43), Abdullah Erkus (55), mstfunuvar (53), derbeder15 (56), ramazantezel (63), ays.k (40), (( MUHAMMED )) (43), tekkeli (55), by_cansuyu (41), gkn (45), enveR_1882 (41), blaumeer (45), Yeniceri 24 (43), simurg80 (48), Ayzitbige (37), bulbul (87), mihrigök (50), ormanci1968 (57), keremden_y (46), ebrarpinar (), memori (38), yara (145), General (), kartal42 (56), arslan_ozturk (62), mozden (53), mkakbiyik (47), salih_66 (50), Husamettin571 (62), drmka (56), saktürk (33), veysican (68), losta_firtinasi (50), -HaN- (44), muratnes (44), uhudlu hamza (51), babayusuf (50), yitiklale (50), hasbuhal3 (47), yafes_ (47), kanka_55 (41), said ekici (61), DESTAN15 (56), elif karatas (52), Nurcan1975 (50), furkanosman (61), tufan74 (50), Tankut (40), alpay97 (50), güldiken (43), CINARAGA (45), betül (38), ferhat1 ()
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.56143 saniyede açıldı