0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » ANZAKLI ÖMER

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
suhedam su an offline suhedam  
Themenicon    ANZAKLI ÖMER

46 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.07.2003
En Son On: 12.09.2007 - 10:30
Cinsiyeti: Bayan 
1957 Yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere

ABD'ye giden doktor Ömer Muşluoğlu, görev yaptığı hastahanede başından

geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:

Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar.. New York'da Medical Center

Hospital'da görev almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum

takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi işler.. Hastaya o kadar önem

veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direkt olarak hasta muayenesine,

tedavisine verilmiyor.Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum. Bir

hastaya gittim. Yaşlıca bir adam, tahminen yetmiş beş yaşlarında.."Kan

vereceğim kolunuzu açar mısınız?" dedim. Adamcağız kanserdi ve aynı

zamanda kansızdı. Kolunu açtım, baktım pazusunda bir Türk bayrağı

dövmesi var. Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim:

-"Siz Türk müsünüz?"

-Kaşlarını yukarıya kaldırarak "hayır" manasına bir işaret yaptı.

-Ama ben hala merak ediyorum. "Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?"

-"Aldırma öylesine bir şey işte" dedi. Ben yine ısrarla: "Fakat benim

için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim

bayrağım..."

Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı

halinde

sordu:

-"Siz Türk müsünüz?"

-"Evet Türk'üm..."

İhtiyar gözlerime tanıdık bir göz arıyor gibi baktı.. Anlatmaya başladı:

"Yıl 1915. Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de.. Orada savaşmak üzere

bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben, Avustralya

Anzaklarındandım. İngilizler bizi toplayıp dediler ki: 'Barbar Türkler

Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı

cephe açmış durumda.. Birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok

önemlidir.' Biz de inandık sözlerine ve savaşmak isteyenler arasına

katıldık.

Beynimizi yıkayan İngilizler Türklere karşı topladığı askerlerin

tamamını Çanakkale'ye sevkediyormuş. Bizi gemilere doldurup Mısır'a

getirdiler, orada birkaç ay talim gördük, sonra da bizi alıp

Çanakkale'ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki

denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor, gökyüzünde

havai fişekler geceyi gündüze çeviriyordu.

Her taaruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında

can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti gördükçe

şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı

bakımından

da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk

başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler

barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer bu barbarlıktan değil,

kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş. Biz karaya

cıktık.Taarruz edeceğiz, bizi püskürtüyorlar.. Tekrar taaruz ediyoruz,

bizi gene püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz.. Derken böyle bir

taarruzda başımdan yediğim bir dipcik darbesiyle kendimden geçmişim.

Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum. Nasıl

korktuğumu anlatamam. İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi kimseler

olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli bakmıyorlar,

yaralarımı sarmışlar. İyice kendime gelince bu defa çantalarında bulunan

yiyeceklerden ikram ettiler bana. İyi biliyorum ki onların yiyecekleri

çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram

ediyorlardı. Şoke oldum doğrusu..Dedim ki kendi kendime:

-'Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler, ama öldürmüyorlar...

Veyahut

isteseler önceden öldürebilirlerdi.. Halbuki beni cephenin gerisine

götürdüler..' Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla

'Yazıklar olsun bana' dedim. 'Böyle asil insanlarla ben niye

savaşıyorum, niye savaşmaya gelmişim?

Bu İngiliz milleti ne yalancıymış, ne kadar Türk düşmanıymış' diyerek

pişman oldum.. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı

ne yapsam diye düşündüm durdum günlerce.. Nihayet bizi serbest

bıraktılar.

Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak

için koluma bu Türk bayrağı dövmesini yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu

işte.."

Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:

Talihin cilvesine bakın ki, o zaman ölmek üzere iken yaralarımı

iyileştirerek, sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi. Şimdi de

Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden bir

Türk... Ne garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir

Türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Siz Türkler gerçekten çok

merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar, buna bütün kalbimle

inanıyorum.

Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz?" dedi. "Ömer"

cevabını verdim. Merakla tekrar sordu: "Peki niçin Ömer ismini vermişler

sana?"

-"Babam müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer

adını vermiş."

-"Senin adın müslüman adı mı?" Ben -"Evet, müslüman adı" deyince yüzüme

baktı, doğrulmak istedi. Onun yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri

dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: "Senin adın güzelmiş. Benim adım

şimdiye kadar Josef Miller idi, şimdiden sonra "Anzaklı Ömer" olsun."

-"Olsun" dedim.

-"Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu ?"

Şaşırdım, nasıl da birdenbire müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o

bunu hep düşünüyormuş da kimseyle konuşup soramadığı için

gerçekleştirememiş..

-"Tabii" dedim. "Müslüman olmak çok kolay." Sonra kendisine imanın ve

İslamın şartlarını anlattım, kabul etti. Hem kelime-i şehadet

getiriyor,hem de ağlıyordu.. Mırıldandı: "Siz müslümanlar tesbih

çekersiniz, bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih

çekerek Allah'ımı ansam olur mu?"

Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakkı zikretmeyi

ihmal etmiyormuş. Hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim. Hasta

yatağında tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir gün

yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti. -"Beni yalnız bırakma

olur mu?" "Ne gibi Ömer amca?" "Ara sıra gel de bana İslamiyeti anlat!..

Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim

ferahlıyor." O günden sonra her gün yanına gittim, bildiğim kadarıyla

dinimizi anlattım.

Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum,

hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. "Doktor Ömer, lütfen

217 numaralı odaya gelin!" Hemen yukarı çıktım. Ömer amcanın odasına

vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih, açık

duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı, göğsünde imanı ile

koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum,

kendisine kelime-i şehadet söylettirdim, o şekilde kucağımda teslim-i

ruh etti...

Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk

Milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu. Ne yalan

söyleyeyim, ağladım...
Ekleme Tarihi: 02.10.2003 - 16:19
Bu mesajı bildir   suhedam üyenin diğer mesajları suhedam`in Profili suhedam Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
Themenicon  ANZAKLI ÖMER
suhedam 02.10.2003 - 16:19
 ANZAKLI ÖMER
MeLiH 02.10.2003 - 22:31
 ANZAKLI ÖMER
bulbulunalan 03.10.2003 - 08:01

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1289 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.63662 saniyede açıldı