0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MUKADDES GÖÇ YOLCULARI

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
AskSairi su an offline AskSairi  
MUKADDES GÖÇ YOLCULARI

1376 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 11.02.2003
En Son On: 02.04.2005 - 15:30
Cinsiyeti: Erkek 
'Az sonra birkaç gölge Hüdhüd'ün olduğu yere doğru yöneldi. Bunlar üç beyaz güvercindi. Ardından cami avlusuna yedi beyaz güvercin daha kondu. Birkaç dakika sonra da kırk güvercin, yolculuk için hazır olduklarını söyleyerek Hüdhüd'e katıldı. (...) Hüdhüd'ün gözleri yaşardı birden ve gözlerinden süzülen iki damla kanlı gözyaşı toprağa karıştı. Toprak bu yaşları o kadar samimiyetle içti ki bunun zevkini bütün hücrelerinde hissetti. Toprağın içinde ne zamandır bekleyen tohum filizlendi. Küçücük daracık bir kapı bulup burnunu dışarıya çıkardı. Toprak kucağındaki filizi özenle sardı ve inim inim inledi: 'Karanlığın beli kırıldı artık, yücel yücelebildiğin kadar...' Sonra da onu göğe doğru bıraktı. O da kuşlarla birlikte göğe yükseldi. Bunu görenler bu bitkiye aşk adını verdiler. Bir kısmı ise buna sarmaşık dedi.'

'Kuşlar hep birden şimale doğru uçuyorlardı. Şimal, yani büyük bilgelerin ülkesi. Bu ülkede yıllardır öyle bir kuraklık yaşanıyordu ki, anlatılması mümkün değildir. Bu bakımdan ilk seyahat bu kurak iklime olmalıydı. Dağlar, nehirler, denizler ve çöller aşılmalıydı.'

'Hepsi biraraya gelmişti ki, bir anda başlarına nereden geldiği belli olmayan bir ağ düşüverdi. (...) 'Durun kardeşlerim dedi Hüdhüd. Böyle şuursuzca çırpınmalarla buradan kurtulamazsınız. 'Yâ Allah!' diye bağırdığım an hep birlikte kanat çırpıp havalanacaksınız' dedi. Kuşlar hazırlandılar ve 'Yâ Allah!' nidasıyla bir anda üzerlerindeki ağla havalandılar. Avcı bu işe şaşmıştı.'

'Aşk ile şevk ile kanat çırpan kuşlar, nihayet bir kuşluk vakti Ateşler ülkesine vardılar. Kuşlar, şehre hakim küçük bir tepeye iniverdi. Bir anda yüzlerce kanat sesi sabahın ilk rüzgârlarına karıştı. Ateşler ülkesi yolculuğun en güzel durağıydı. Burada ateş renkli güller ve ateşli, içli nağmeler vardı. (...) Hüdhüd 'Ey âşıklar, ey maşuklar!..' diye sözlerine başladı. İçinizde aşk derdiyle inleyenlerden üç kardeşinizi burada bırakacağız! Yıllar var ki, bu kurak iklimde bir güvercin kanadı ve bir gündüz safası kokusu duyulmamıştır. Bir müddet sonra üç beyaz kuş, sırtlarında azık çıkınlarıyla tepenin yamacından inerek şehrin bulanık ışıklarına doğru süzülüverdi. (...) Kuşlar, kardeşlerinin arkasından uzun süre bakakaldıkları için, bu tepeye Bakî ismini verdiler.'

'Hüdhüd'ün gözlerinden dökülen iki damla kanlı gözyaşı, aşağıdaki koyu kahverengi sıra dağların yamaçlarındaki yetim köylerinin üzerine düştü. Kurak ve sert iklim bir anda yeşerdi. (...) Günlerce uçan kuşlar bu kez serin bir bahçeye ulaşmışlardı. Bütün kuşlar, cennet bahçelerinden bir bahçeye benzeyen burada rahata erdiler. (...) Kuşlar, derin bir uykuya dalmışlardı. Hüdhüd ise bir katran ağacının üstünde yıldızları seyrediyordu.'

'Yolun kalan kısmını yine kendisine anlatıyordu. Rüyada kendisiyle sohbet ediyordu Hüdhüd. Anlatan oydu. Dinleyen de... Sohbet eden oydu. Sohbet edilen de... Hüdhüd, rüyanın heybetinden sıçrayıp uyandı. Kan ter içinde kalmıştı. Bu rüyanın nasıl bir netice doğuracağını bilmiyordu. Kurşun renkli Asya semalarında Gur Emir, Ruhabat, Uluğ Bey, Şirdar, Hoca Ahrar, Buharî, Bahaeddin ve daha nicelerini selâmlayan kuşlar, dönüp dolaşarak sonunda bir süre barınabilecekleri bir yer buldular. Burası, Şah-ı Zinde türbesi idi.'

'Yolun en çetini burada başlıyordu. Çünkü kış başlamıştı. (...) Bu sırada medresenin iç odalarından bir kanat sesi duyuldu. Bu bir Özbek güverciniydi. Hüdhüd'ün yanına gelen güvercin telaş ve korku içindeydi. Hüdhüd'e buradan hemen ayrılmalarını, aksi halde sık sık avcıların burayı basarak kuşları acımasızca avladıklarını söyledi. Hüdhüd, biraz dinlendikten sonra buradan ayrılacaklarını belirtti. Özbek güvercini onlara kuzeye gitmelerini tavsiye etti.'

'Hüdhüd, kuşlara döndü ve devam etti:

Gömüldüğümüz her yer fethettiğimiz bir topraktır. Öyleyse ölülerimiz birer fatihtir.' (...) Kuşların ağızlarında ve pençelerinde taşıdıkları hurmalar yere indikçe bereketlenip çoğalmaktaydı. Mecalsiz ve hasta insanlar, nereden geldiklerini bilmedikleri hurma yığınlarına doğru sürünüyorlardı.'

İşte yolculuk böyle devam edip gidiyor.

Bu, güneşin doğup battığı her yere sürecek bir yolculuk. Bu destanın kahramanları, hergün yeniden doğuyorlar. Onun için de, hiç kimse onlardan usanmıyor.



Yazar: TASIYICI
Ekleme Tarihi: 27.07.2003 - 06:04
Bu mesajı bildir   AskSairi üyenin diğer mesajları AskSairi`in Profili AskSairi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
 MUKADDES GÖÇ YOLCULARI
AskSairi 27.07.2003 - 06:04
 MUKADDES GÖÇ YOLCULARI
-=[ E_R ]=- 27.07.2003 - 13:33

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1293 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.74523 saniyede açıldı