0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » ÖZEL HABER-Haberakit

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Evrensel su an offline Evrensel  
ÖZEL HABER-Haberakit

237 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.04.2004
En Son On: 23.06.2008 - 15:29
Cinsiyeti: ----- 
ÖZEL HABER: Büyükanıt olay günü hastaneye neden koştu?



Güvenilir bir kaynaktan Haberakit'e ulaşan şok bilgi:

Orgeneral Büyükanıt olay günü başbakanın hastaneye kaldırıldığı haberi kendisine ulaştığında bütün programını iptal ederek doğruca hastaneye koştu. Büyükanıt'ın hastaneye gidiş sebebi Erdoğan'ın gerçek hastalığını öğrenmekti. Başbakan eşiyle bile görüştürülmeyecek durumda olduğu için doktorların karşı çıkmasına rağmen zorla hasta odasına girdi. Amacı başbakanın o halini bizzat görmekti. Büyükanıt herkes kadar Erdoğan'ın da sahip olduğu 'hasta hakları'na rağmen doktorları baskı ile ikna etme pahasına bütün tahlil ve raporları almayı da ihmal etmedi.

Olaydan sonra Büyükanıt'ın emri ile oluşturulan özel bir istihbarat ekibi olay anında çekilen resimleri tahlil ederek olayı en yakından gören kişileri tesbit ederek tek tek görüştüler. Bunlar arasında inşaat işçilerinden hastane müstahtemlerine kadar onlarca kişi vardı. Aynı ekip başbakanın hastaneye girişinden itibaren kendisine müdahale eden bütün sağlık görevlileriyle de istisnasız görüştü.

Bu kişilere sorulan sorulardan en önemlileri şunlardı: Başbakanın ağzından köpük çıkıyor muydu? Dişleri kilitlenmiş miydi? Bacak ve kollarını bilinçsizde hareket ettiriyor muydu? Erdoğan'ın durumunda olağandışılık var mıydı?

Elde edilen bilgiler Başbakanın sara hastası olduğuna dair bilgileri toplayarak Erdoğan'ın kamuoyu üstündeki etkisi karizmasını sarsmak için kullanılacaktı zira Türk toplumunun makamı ne olursa olsun sara hastalarına karşı hoşgörü göstermeyeğini herkes biliyordu.

Bizzat müşahadeler ve elde edilen bilgiler sonunda başbakanın sara hastası olduğuna dair hiçbir emare görülmemesine rağmen embedded -besleme- basından bazılarına bu bilgi üfürüldü. Böylelikle en azından sara şüphesi ile de olsa Başbakanın rahatsızlığı kullanılmak istendi. CHP'li bazı milletvekillerine de bu olayın Erdoğanın imajını zedelemek için malzeme yapılabileceği tavsiye edildi.

Bazı yazarlar başbakanın sara olduğuna hiç inanmadıklarını öyle olsa bile bunun bir mahsuru olmadığını yazmalarına rağmen asıl maksatları bu şüpheyi kamuoyunda yaymaktan başka bir şey değildi. Bazı gazete ve yazarlar ise saklamaya gerek duymadan bu iddiları açıkça dile getirerek sara hastası bir başbakan istemediklerini ifade ettiler. Böylelikle Erdoğan'ın sara hastası olduğu iddiası bir şehir efsanesi olarak belleklere yerleştirilmek istendi.


Başbakan’la ilgili rapor…


Memduh Bayraktar




Başbakan sabah evden çıkmadan önce öfkeliydi çünkü basın sözcüsünün aktardıkları canını sıkmıştı. Sıkmaktan öte sinirlerini bozmuştu. Üst düzey komutanlardan birinin emir subayı, Başbakan’ın basın sözcüsüne telefon ederek:
“Sayın Başbakanı dün gece TV’de dinledim. Seçtiği cümleler Hz. Muhammed’in veda hutbesi gibiydi. Başbakan bırakıyor mu?” diye sormuştu. Ve bu konuşmasının Başbakan’a mutlaka iletilmesinin rica edildiğini özenle belirtmişti.

Sözcü bu hatırlatmaya rağmen bu söylenenleri Başbakan’a anlatıp anlatmama konusunda uzun süre düşünmüş, sonunda aktarmaya karar vermişti.

“Nereden çıkarmış o komutan bunu” diye sormuştu Başbakan… Sözcü ise “kızlarınızla ve torunlarınızla ilgili yaptığınız konuşma sırasında takındığınız tavırdan” diye yanıt vermişti..

Başbakan, sabahın erken saatlerinde duyduğu bu tatsız haber yüzünden öfkelenmişti. Tam da o sırada danışmanlarından biri telefon ederek, Avrupa’da bir toplantıya gitmek için hazırlanan Dışişleri Bakanı’nın Kıbrıs konusunda kapalı kapılar ardında bir şeyler çevirdiğini ima ederek görüşme talebinde bulunmuştu.

“Gel, yolda anlatırsın” demişti danışmanına…

Danışmanı, Dışişleri Bakanı ile ilgili öyle şeyler anlatıyordu ki; dinlemek bile istemiyordu. Yetmezmiş gibi bu kez de iş dünyasının, sahillerin ve hava limanlarının Güney Kıbrıs gemilerine ve uçaklarına bir an önce açılmasına ilişkin taleplerini iletti.. Tam o sırada Meclis’in Çankaya kapısına gelmişlerdi..

Başbakan şoförüne:

“Dur şurada” dedi…

Şoför frene basarak zaten pek de hızlı gitmeyen otomobili durdurdu. Başbakan Danışmanına döndü:

“İn aşağı” diye bağırdı…

Danışmanı ne olduğunu anlayamamıştı…

“İn aşağı” diyorum sana diyerek bir kez daha emretti Başbakan…

Danışman inmemekte direnirken, kendisini dinlemesinde fayda olduğunu bir kez daha tekrarladı. Başbakan, aşırı öfkelendiğinde ve epilepsi krizine tutulmak üzere olduğunu anladığında yaptığı gibi başını hızla salladı. Alnının sağ tarafı, otomobilin kırılmaz camdan yapılmış sağ penceresine çarptı. Vücudu titremeye başladı. Danışmanı, korumaları ve şoförü, Başbakanı ilk kez böyle görüyorlardı. Paniğe kapıldılar…

Danışman hemen en yakın hastaneye gitmesi için şoföre talimat verdi.. Şoför otomobilin yüzünü çevirip en yakın hastanenin yolunu tuttu.. Başbakan’ı hastaneye getirirlerken hastane yönetimini bundan haberdar etmek akıllarına gelmedi. Otomobil hastane önde durunca ilk olarak baş koruma aşağı indi. Otomobilin kapısını hızla itti. Ağır kapı hemen kapanmıştı. Acele sedye getirilmesini istedi. Herkes telaşlanmıştı. Aynı anda danışman da aşağı indi. İnerken o d kapıyı kapattı. Onu şoför takip etti.. Şoför de dalgınlıkla kapıyı kapattı. Otomobil çalışıyordu. Bilgisayarlı kapı, otomobilin boşaldığını anlayınca dört kapıyı da otomatik olarak kilitledi. Bu kez panik daha da arttı. Hastane personeli dahi gelenin kim olduğunu anlayamamıştı ve ne koruma ne de danışmanı, gelenin başbakan olduğunu söylemişlerdi. Bu sırada diğer korumalar da hastanenin önüne gelmişlerdi. Yandaki inşattan bir balyoz alındı. Korumalar ön camı balyozla parçaladılar. Bu iş tam yedi dakika sürdü. Başbakan baygın bir şekilde yatıyordu. Olan bitenden haberi bile olmadı. Kırılan camdan otomobilin içire girildi. Otomobilin motoru durduruldu. Anahtar alınarak merkezi kilit sistemi açıldı. Başbakan sedye ile acil yardım servisine götürüldü. Başında takkesi ile, inşaatta çalışırken elini kesmiş ve ilk müdahale yapılması için aynı hastanenin acil yardım servisine gelmiş inşaat işçisi, yeni getirilen bu uzun boylu adama şaşkınlıkla bakıyordu.. Yüzünü tam olarak seçemediği bu hastayı bir an için Başbakan’a benzetti ama sonradan, Türkiye devletinin başbakanının böylesine sıradan bir acil servise getirilmiş olabileceğini düşündüğü için kendisine kızdı. Az sonra acil servis kalabalıklaştı.

Aynı saatlerde, Cumhurbaşkanı, hastaneyi aradı. Doktorlar, Başbakan’ın zihninin bulanık olduğunu, konuşacak durumda olmadığını söylediler. Cumhurbaşkanı bunun üzerine Genel Kurmay Başkanı ile bir telefon görüşmesi yaptı. Genel kurmay Başkanı görüşme üzerine hemen hastaneye gitti. Başhekim ile görüştü, Başbakan’ın sağlık durumu ile ilgili raporun bir suretinin de kendilerine verilmesini istedi. Başhekim. “Hasta Hakları”nı ileri sürerek, raporu komutana veremeyeceğini belirtti. Genel Kurmay Başkanı hem Başbakan’ı bizzat görme ve hem de raporun bir suretinin kendisine verilmesi konusunda ısrarcı oldu. Bunu isteyen şahsı değil, Devlet’ti… Bunun üzerine Genel Kurmay Başkanı, Başbakan’ın bulunduğu odaya alındı. Başbakan uyuyordu. Aynı zamanda, Başbakan’la ilgili rapor da Genel Kurmay Başkanı’na takdim edildi. Genel Kurmay Başkanı raporu alarak hastaneden ayrıldı.

Bu arada hatalı olduğu ileri sürülen şoförden işine devam etmesi ancak otomobilde gördüğü Başbakan görüntülerini hafızasından silmesi istendi. Keza aynı şeyler baş koruma ve danışmana da hatırlatıldı. Nitekim ne danışman, ne baş koruma ve ne de şoför, hiçbir surette gazetecilerle görüştürülmedi. Bunun üzerine, Başbakan’ın ev sahibi ve aynı zamanda iktidar partisi milletvekili olan şahıs, otomobilde başbakan danışmanının değil, kendisinin olduğunu açıkladı..

Bu açıklama ise kafaları daha da karıştırdı…

Şimdi…

Diyorum ki…

Benim senaryom böyle…

“Hasta hakları” elbette hepimizin saygı duyması gereken bir hak ve bu nedenle sıradan bir kişinin hastalığı ile ilgili bilgi talep hakkımız yok ama…

Burada söz konusu olan kişi Başbakan…

Genel Kurmay Başkanı’nın (elbette Cumhurbaşkanı, kendisinden raporun bir suretini almıştır) öğrendiği raporu Türk kamuoyunun da öğrenmesi en doğal haktır..

Şimdi soruyorum:

Başbakan’ın gerçek rahatsızlığı nedir?..

Kandaki şeker oranının aşırı derecede düşmesi mi?..

Epilepsi krizi mi?..

Yoksa çok daha başka bir şey mi?..

Hürriyet Gazetesi’nin, 18.Ekim.2006 tarihli nüshasının birinci sayfasında yayımlanan fotoğraf, Başbakan’ın asla bir tür şeker komasına girmediğinin işaretidir.. O bakışlar ve o duruş, şekeri düşmüş bir hastanın bakışları ve duruşu değildir..

Allah, Başbakan’a acil şifalar versin.. Hiçbir ulus, sağlığı bozulmuş bir Başbakan’ın en geniş yetkilerini kullanarak iş başında kalmasını hak etmez..

Daha da önemlisi, ortada bir insanın hayatı vardır..

Başbakan öncelikle bir eştir, babadır…

Bir insandır yani…

Sağlığı, her türlü değerin üstündedir…

Cevap bekliyorum…

Başbakan’ın sağlığı ile ilgili olarak Genel Kurmay Başkanı’na verilen raporda neler yazmaktadır?..

Ecevit’in saklanan raporundan sonra bu rapor da kamuoyundan gizlenecek midir?..

Gizlenecek ise neden?.

Cevap bekliyorum…




Ertuğrul ÖZKÖK

Epilepsi olsa manşet yapar mıydık


ÖNCEKİ gün CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç aradı.Telefonu açtım.

Öfkeli, kuru ve buyurgan bir sesle "Bugünkü manşetiniz yanlış" dedi.

Kastettiği Başbakan’ın "latan diyabet" olduğunu anlatan haberdi.

Önce anlayamadım.

"Gizli şekeri yok muymuş" diye sordum.

"Tıp dilinde latan diyabet diye bir kavram yoktur. Latent diyabet vardır" dedi.

"Peki Fransız doktorlar da latent diyabet mi derler" diye sordum.

Israr etti ve kapattı.

* * *

Telefonu kapandıktan sonra düşündüm.

Bir milletvekili takıldığı kelimeyi düzeltmek için bu kadar öfkeli bir sesle konuşur muydu?

Kendi kendime "Acaba öfkesinin asıl nedeni başka bir şey mi" diye sordum.

CHP çevreleri hastalığın ilk gününden beri etrafa "Başbakan’da epilepsi yani sara hastalığı saptandığı" bilgisini yayıyor.

Galiba bunu siyasi açıdan da kullanma eğilimindeler.

Biz o gün "gizli şeker" tespitinde bulunca, acaba buna içerlediler mi diye düşünmedim değil.

Tavsiyem şu. Bu konu, üzerinden siyaset yapmaya uygun değil. Geri tepebilir.

* * *

Aynı gün akşamüzeri Ankara’ya gitmek üzere havaalanı otobüsüne bindiğimde bir doktor yanıma gelerek kendini tanıttı:

"Ben sizleri çok iyi haber alan gazeteciler sanırdım. Oysa hiç iyi haber alamıyormuşsunuz" dedi.

Nereye geleceğini anladım ve öncelik aldım:

"Başbakan’ın epilepsi olduğu meselesi mi" dedim.

"Evet, kesinlikle epilepsi" dedi.

"Bu dedikodular bize de yoğun biçimde geliyor ama elimizde ne bir açıklama ne de bir belge var" dedim.

"Olsa basar mısınız" diye sordu.

Hiç tereddüt etmeden "Elbette basarız" dedim.

Başbakan’ın kan tahlillerini yayınlamaktan çekinmeyen bir gazete, hastalığı ile ilgili teşhisi neden yayınlamasın?

Benim için hastalık hastalıktır.

Gizli şekerle sara hastalığı arasında da hiçbir fark yoktur.

Günümüzde sara hastalığı ilaçla gayet iyi kontrol altına alınabiliyor.

Ayrıca dünkü yazımı okuyanlar Prof. Osman Müftüoğlu’nu bir dedektif gibi ne kadar derinine sorguladığımı da fark etmişlerdir.

* * *

Dünkü Radikal Gazetesi’nde Başbakan’ın kan tahlili sonuçlarının "sızdırılması" bir skandal olarak niteleniyordu.

Bunun "hasta haklarını ihlal" anlamına geldiği belirtiliyordu.

Gerçi haberi yayınlayan Hürriyet’e yönelik bir eleştiri yoktu, daha çok sızdıranlar eleştiriliyordu.

O haberin altında 10-12 saatlik bir gazetecilik araştırması vardı.

Arkadaşımız Nuray Babacan çok titiz bir çalışma yapmıştı.

Hastane yetkilileri bunu önlemek için ellerinden gelen çabayı harcamıştı.

Gazeteciliği gerçekten seven, bu işin hakkını vermeye çalışan gazetecilere, editörlere, genel yayın yönetmenlerine sormak istiyorum.

Böyle bir haber ellerine gelse basmazlar mıydı?

* * *

Biz hiç tereddüt etmedik.

Söz konusu olan kişi sıradan bir vatandaş değil.

Ülkenin başbakanı.

Hepimizin sorumluluğunu taşıyor.

Ülke adına kararlar alıyor, icraat yapıyor.

Onun sağlık durumu ile ilgili bilgiler hepimizi ilgilendiriyor.

Dahası bunu bilme hakkımız var.

Şimdi yine baştaki soruya geliyorum.

Başbakan’ın "epilepsi" olduğunu öğrenseydik bunu manşet yapar mıydık?

Hiç şüpheniz olmasın.

* * *

Bu arada haberimizle ilgili küçük bir düzeltme yapayım.

Trigiliserit miktarını 300 olarak vermiştik.

300 değil 302’ymiş.





Atılgan Bayar
Habertürk
Başbakan'ın sara olması Türkiye'yi yönetmesine engel değil
21.10.2006 12:14

ATILGAN BAYAR

atilganbayar@haberturk.com

Dün hastane önünde bir muhabir doktora sordu:



‘Başbakan sara (epilepsi) hastası mı?’



Rivayet bu kadar yayılmışken artık konuşmakta mahsur yok.



Şimdi Genç Parti milletvekili olan Emin Şirin, Başbakan’ın hem diyabet, hem de Epilepsi hastası olduğunu iddia etmişti.



Yalçın Küçük de, zamanında, ‘Dr. Haberal’a sorun’ diyerek, bu konuyu gündeme getirmeye çalışmıştı.



CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç’ta başbakanın hasta olduğunu ve acilen tedavi edilmesi gerektiğini söylemişti.



Şimdi bu dedikodular dalga dalga yayılıyor. Hemen hemen her kuliste başbakanın sara hastası olduğu konuşuluyor.



İddialar birbirini kovalıyor. Hastalık duyulmasın diye Hintli bir doktora ‘alternatif yöntemlerle’ tedavi olduğu söyleniyor.



Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’ın konuya vakıf olduğu ve tedaviye aracılık ettiği iddia ediliyor.



Erdoğan’a muhalifliğiyle bilinen Turan Çömez’in de hastalığa vakıf olduğu, dün bu konuda televizyonlara demeç vermesinin sebebinin bu olduğu fısıldanıyor.



Her mahfilde, her kuliste bir sara iddiası.



Doğru veya yanlış olabilir. Bilmiyorum.



Bilmiyoruz.



Ancak, ilginç ağızlardan seslendirilen bu iddialar, ‘başbakan ülkeyi yönetemez halde’ kampanyası şeklinde tınlıyor.



İşte bundan tiksiniyorum.



Kinini bileyip, düşmanına vurabilmek için, hasta olmasını bekleyenlerden, sinip ayağının sürçmesini gözleyenlerden rahatsızlık duyuyorum.



Başbakan sara olabilir. Mümkündür.



Bu saklanıyor da olabilir. Bu da mümkündür.



Ancak bu asla, Başbakan ‘sara’ yüzünden bu ülkeyi yönetemez anlamına gelemez.



Beni takip edenler, AKP kadrolarına ne kadar sert muhalefet ettiğimi bilirler.



Ancak bu iş farklı. Burada burnuma ‘centilmenlik dışı’, ‘pis’ bir koku geliyor.



O kokuyu çıkartanlara, dünya tarihinde kaç tane saralı devlet adamı, kaç tane lider var saysam; antrapologların kaç tane saralı peygamber olduğunu yazdıklarını söylesem, kötücül yarım-akılları tavana vurur!



Ben bu iktidarın pek çok kadrosuna muhalifim. Ama başbakan ‘sara hastası’ olabileceği için değil. Siyaseten muhalifim.



Hastalığınız her neyse, geçmiş olsun başbakanım.



Çabuk iyileşin ki, didişelim.


http://www.haberakit.com/index.php?news=45
Ekleme Tarihi: 24.10.2006 - 14:55
Bu mesajı bildir   Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1779 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
turis (51), nur_nur (36), MuhamMaD (38), berrun (51), dila_89_06 (36), Sabri67 (55), msalihs (67), mehmetsurat (43), nurluyol8 (60), yusuf_misali (40), ibrahim Yeniay (61), FallinLoveMan (46), yarenlale (39), bergama (59), cennetbahcesi (37), irem57 (44), sulugozler (43), erdogandirik (59), ofosoft (42), genc_yahya (41), bedircan (44), sezai (48), erhanakif (59), fatih_1453 (47), mihr_u_vefa (45), muhammer (39), sevkatebru (42), mcalta (60), elmaskahveci (40), taganaga (45), rahman (35), mert4242 (), halil0170 (55), bilal8181 (44), Alina (67li) (38), erolbolat (48), siptar (50), FirdevsÖzkan (42), enes-NL (58), mimdem (63), a_demirel (41), nun (46), masiva (46)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.96712 saniyede açıldı