0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » -*-Düşünülecek Konular-*-

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
vuslat_83 su an offline vuslat_83  
-*-Düşünülecek Konular-*-

32 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 23.06.2004
En Son On: 03.08.2006 - 21:29
Cinsiyeti: Erkek 
YARARINA ve zararına olan şeyleri bilen akıllı ve bilge kimseler boş lâflar etmezler, boş işlerle uğraşmazlar; esaslı ve önemli konuları bırakıp teferruatla (ayrıntılarla) meşgul olmazlar.

Böyle kişiler, sebeplerle neticeleri birbirine karıştırmazlar. Sebepleri hiç düşünmeyip, araştırmayıp hep neticelerin dedikodusunu yapmazlar.

Farz edelim ki, bundan ikiyüz yirmi dört sene önce İstanbul'da Kasımpaşa semtinde feci bir cinayet işlenmişti. Ozaman, mahalle ve şehir bu hadise ile çalkalanmıştı. Günlerboyu bu vak'a konuşulmuştu. Sonra ne olmuştu?.. Hâdise de maktul (öldürülen) de, katil de unutulmuştu.

Bizim şu vakitte üzerinde durduğumuz, kafa yorduğumuz, merak ettiğimiz güncel konular hep 224 yıl önceki cinayet gibidir. Gelir geçerler.

Asıl üzerinde durulması gereken önemli, hayatî konular vardır. Bunlardan bazısını aşağıda arz ediyorum:

1. Türkiye denilen büyük bir gemide zaman içinde yolculuk yapıyoruz. Geminin durumu iyi değil. Deniz çok fırtınalı. Gemi iyi idare edilmiyor. Her tarafından su alıyor. Bazıları gemiyi, bilerek veya gafletle batırmak istiyor. Geminin içindeki insanlar arasında barış ve uzlaşma yok. Gemiyi fareler istilâ etmişler; ellerine geçen her şeyi yiyorlar, kemiriyorlar. Gemide talan, soygun, hırsızlık, hortumculuk, rüşvet, suiistimal, ihtilâs, haydutluk almış yürümüş. Gemi batarsa genel bir felâket olacak. İyiler de kötüler de birlikte mahv olacak, boğulacak. Gemiyi kurtarmak için ne yapmak gerek?

2. Bu ikinci madde Müslümanlara mahsustur. Biz Müslümanlar bu ülkede ezici çoğunluğu teşkil ediyoruz ama sözümüz ve hükmümüz geçmiyor. En tabiî temel insan haklarımız bile ihlâle uğruyor. Öyle ki, halkın oylarıyla iktidar olmuş bir başbakan başıörtülü eşini resmî resepsiyona götüremiyor. Müslüman kızlar üniversitelere ve yüksek okullara tesettürlü olarak gidemiyor. Neymiş efendim oraları kamusal alanmış... Peki İngiltere'de, Fransa'da (Evet Fransa'da), Avusturya'da, Kanada'da, Almanya'da velhasıl dünyanın bütün medenî, demokrat, ileri, hukuklu ülkelerinde başıörtülü Müslüman kızlar üniversitelerde nasıl okuyabiliyorlar? Oralarda kamusal alan yok mu?.. Zamanımız insan hakları devridir. Türkiye Müslümanlarının bu vatanda, İngiltere'deki gibi geniş bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetine sahip olmalarından daha tabiî ne olabilir? Bu hak bizim halkımıza niçin sağlanmıyor? Günlük dedikoduları, aktüel çalkantıları bırakıp bu önemli mesele üzerinde durmamız gerekir. Bütün dikkatimizi, bütün enerjimizi, bütün imkânlarımızı bu konuya yönlendirmemiz icab eder.

3. Türkiye'nin bağımsızlığı her geçen gün biraz daha azalıyor. Bir ülkenin sınırları olması, üzerinde millî bayrağının dalgalanması, kendine mahsus bir parasının bulunması, törenlerde millî marşının okunması ile iş bitmiyor. Bunların yanında finans ve iktisat bağımsızlığı kimlik ve kültür bağımsızlığı, siyasî bağımsızlık da gerekiyor. Bunlar bizde çok kısıtlı. Üçyüz milyar dolardan fazla iç ve dış borca batmışız. Bunların faizlerini bile ödeyemiyoruz. Faiz ödemek için tekrar borç alıyoruz. Cehennemî bir kısır döngü içindeyiz. Kimlik ve kültür bağımsızlığımız da yok. Dünyanın hangi halkı, atalarının bin yıl kullanmış olduğu millî yazıyı okuyamıyor? Dünyanın hangi ülkesinde, o ülkenin çocuğu olan bir profesör, üniversitenin tarihî kapısı üzerindeki kitabeyi okuyamıyor? Yeni nesiller, millî kimlik ve kültürden kasıtlı ve planlı olarak kopartılmışlardır. Eğitim sistemimiz boşa dönen bir çark haline gelmiştir. Dış ve iç düşmanlarımız bizi cahillikle terbiye etmişlerdir.

4. Halkımız arasındaki toplumsal barış ve millî mutabakat her gün biraz daha sarsılıyor. Dehşetli bir toplumsal çözülme ve dağılma manzarası karşısındayız. Reader's Digest dergisi bundan birkaç yıl önce bir "kayıp cüzdanlar" denemesi yaptı; Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde, içlerinde yüz Euro bulunan ve sahibinin adı ve adresi de yazılı olan cüzdanlar kasıtlı olarak kaybedildi, düşürüldü. Norveç'in başşehri Oslo'da kaybedilen on cüzdanın onu da sahiplerini buldu. Bizde böyle bir deneme yapılsa acaba kaçta kaç cüzdan geri döner? Korkunç bir ahlâk fesadı içindeyiz. Uyuşturucu, içki, fuhuş zina, hırsızlık, haramyeme, emanete hıyanet, vicdansızlık, gaddarlık, serserilik, itlik almış yürümüş. Gasbedip 140 milyon liraya sattıkları bir cep telefonu için ondokuz yaşındaki zavallı bir öğrenciyi trenden atarak öldürdüler.Sık sık okuyoruz: Bir ilçede küçük bir kızın ırzına yirmi yedi kişi geçmiş... gibi haberler. Büyük bir şehrimizde, ayda 550 milyon lira maaşı olan bir kâtibenin bankada trilyonlarca lira parası çıkmış.Bu para kimin, kimlerin parasıdır? Bugünkü ahlâk fesadı ile Türkiye ayakta durabilir mi?

5. Düşmanlarımız ülkeyi, halkı ve devleti daha fazla sömürebilmek için milleti, birbirine düşman kamplara ayırdılar. Türk-Kürt, Sünnî-Alevi, Sağcı-Solcu, Dinci-Lâik, şucu-bucu... diye. Bir ülkenin halkı, birbirine amansız düşman olan kamplara ve cephelere ayrılırsa o ülke yaşayabilir mi?Birlik ve bütünlüğünü koruyabilir mi?Yoksa parçalanır mı? Bu konuda ne yapmamız gerekiyor? Millî birlik, barış ve uzlaşmayı kurabilmek için nasıl çalışmamız gerekiyor?

6. İki yıldan beri ülke sathı agresif misyonerlerin cirit attığı bir alan haline geldi. Her yerde harıl harıl kilise yapılıyor. Bazı camilerin kiliseye çevrilmesi için teşebbüsler var. Büyük törenlerle kiliseler açılıyor, "Dinler Parkı" açılıyor. Sarıklı hocalar, hahamlar, papazlar birlikte iftar yapıyor, törenlere katılıyor. Osmanlı imparatorluğunu, başta Robert Kolej'in kurucusu misyoner Hamlin olmak üzere Protestan papazları yıkmıştı, tarihten hiç ibret almıyor muyuz?

7. Her yer okulla, üniversite ile dolduruldu. Okul ve üniversite sayısı çoğaldıkça cahillik ve kültürsüzlük de o nisbette artıyor. Üniversite okumuş bin vatandaş arasında bir anket yapılsa ve onlara en büyük şairimiz Fuzulî'den bir beyit okumaları istense, belki de bir kişi bile okuyamayacaktır. Çocuklar ve gençler okul denilen beton binaların ön kapısından giriyorlar, birkaç sene sonra arka kapılarından, ellerinde diploma denilen paçavralar olduğu halde mezun oluyorlar. Uluslararası anketlerde Türkiye eğitimi hep sıfır alıyor. Bu geriliğin, bu hezimetin, bu nal toplamanın sebebi nedir acaba?

8.Çinliler, Japonlar, Güney Kore'liler, Hindistan halkı harıl harıl çalışıyor, üretiyor, ihraç ediyor, dünya çapında ticaret yapıyor. Nice küçük Anadolu şehrinde "Ne alırsan bir milyon liraya" dükkanları açıldı. Buralardaki malların giriş fiyatı 300 bin liraymış. Çinli, Koreli, Hintli bu kadar ucuza mal yapıp satıyor da biz niçin onlar gibi üretemiyoruz? İhracatımız altmış milyar dolar, ithalatımız doksan milyar dolar. Bu gidişle batmayıp, iflâs etmeyip de ne yaparız? Vergiler, işçi sigortaları, elektrik, nakliye ücretleri o kadar yüksek ki, bu şartlar altında fabrika ve atölye kurup da üretim yapmak delilik olur. Bizde sanayi, üretim kasıtlı olarak mı baltalanmaktadır? Şeker pancarı ve tütün tarımını kısıtlayan, yasaklayan, IMF, sanayiimizi de mi batırmak istiyor?

9. Türkiye'nin belki de en mühim meselesi ve derdi, uzun yıllardan beri kasıtlı olarak bir din-devlet çatışmasına sahne olmasıdır. Dünyanın hangi medenî, ileri, dengeli, hukuklu, demokrasi ile idare edilen ülkesinde böyle bir çatışma vardır? Bütün medenî ülkelerde din ile devlet barışıktır. Bunların savaş halinde olmaları, çatışmaları hiçbir ülkeye huzur, barış, refah, güç sağlamaz. Bizdeki din-devlet çatışmasını kimler istiyor, kimler körüklüyor? Halkın büyük ve ezici çoğunluğunun böyle bir arzu ve isteği yoktur. Bizde devlet içinde devlet olan, gizli ve amansız bir saltanat ve hakimiyet kurmuş olan Pembe'ler niçin din-devlet çatışmasını sürdürüp duruyorlar? Bu çatışmayı bahane ederek, bunun gölgesinde şimdiye kadar kaç trilyon dolar para kazanılmıştır?

10. Onaltıncı asırda dünyanın en büyük ve güçlü devleti olan Türkiye devleti bugünkü duruma nasıl düşürülmüştür? Tarihî kopukluk ve ârıza kimlerin eseridir?Türkiye'nin önündeki senaryolar nelerdir? Ülkemizi nasıl parçalamak istiyorlar? Agresif misyonerler vatanımızı tekrar bir Haçlı yurdu yapmak için açık ve sinsî olarak nasıl çalışıyorlar? Türkiye günde yirmi 24 saat, yılda 365 gün nasıl sürekli olarak soyuluyor, kan kaybediyor?Ülkemiz nasıl oldu da bugünkü iğrenç rant sisteminin pençesine ve tuzağına düştü?

Faydasız günlük dedikodularla meşgul olacağımıza yukarıdaki soru ve konuları düşünsek daha iyi etmiş olmaz mıyız?
Ekleme Tarihi: 25.03.2005 - 17:31
Bu mesajı bildir   vuslat_83 üyenin diğer mesajları vuslat_83`in Profili vuslat_83 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1375 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
bahar61 (48), ebrar22 (52), muzo 02 (53), abdulberr (57), Sakarya5461 (54), canan85 (39), Abdulkadir056 (27), Alaaddin_E (51), betus86 (38), zeynepcik (41), halebi (40), ammarh. (58), hatice gönül (39), karamurad (57), erens (42), ZeYD-CaN (37), pazarci (40), bkaya85 (39), can38 ()
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.70733 saniyede açıldı