0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » HADİS / SÜNNET » Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Themenicon    Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz

163 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 01.11.2005
En Son On: 25.12.2005 - 19:44
Cinsiyeti: ----- 
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Yakında, kopkoyu karanlık gece parçaları gibi fitneler olacaktır."
Hz. Ali, "Ey Allah'ın Resûl'ü o fitnelerden kurtuluş yolu nedir?"
diye sorduğunda;
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyurdular ki:
"Mukaddes ve Yüce olan Allah'ın Kitab'ıdır. O'nda, sizden
öncekilerin, sizden sonrakilerin haberi ve kendi aranızdakinin hükmü
vardır. O, Allah'ın kesin sözüdür. Kim ki, kibrinden dolayı o Kitab'ı
terkederse, Allah onun belini kırar. Kim de hidayeti O'ndan
başkasından ararsa, Allah, o kimseyi dalâlette bırakır. O, Allah'ın
sapsağlam bir ipi, apaçık bir nuru ve Sıratı Mustakîm'e ulaştıran
hikmet dolu bir haberidir."

1- YAKINDA, KOPKOYU KARANLIK GECE PARÇALARI GİBİ FİTNELER OLACAKTIR.
Muhterem okuyucular, fitnenin bir mânâsı da imtihandır. Allahû
Tealâ'nın insanları şerrle imtihan ettiğini, Enbiya Suresinde de
şöyle buyurduğunu görüyoruz:
21/ENBİYA-35: Kullu nefsin zâikatu mevt(mevtil), ve neblûkum biş
şerri vel hayri fitneh(fitneten) ve ileynâ turceûn(turceûne). Bütün
nefs(ler) ölümü tadıcıdır. Sizi, sizi hayır ve şerrle deneyip imtihan
ederiz ve Bize döndürüleceksiniz.
Bu gelecekteki fitneler, sahâbeden sonra insanların yaşayış tarzıyla
ilgili olup, onların başına gelecek felâketleri haber veriyor. Yani
yine insanlar geçmişten ders almayacaklar, hep geçici olarak, çabuk
geçen bu dünya hayatının peşine düşüp kendilerini, bu hayatı elde
etmek üzere satacaklardır. Ve ne yazık ki; bu dünyada, huzursuz ve
mutsuz olacaklar, ahirette de cehenneme gideceklerdir. Yani sahâbeden
evvel yaşamış olan kavimlerin başına gelen felâketler için, Hz.
Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, "Sizden sonra da bu, Kitab'ı
terkedenlerin başına gelecektir." buyuruyor.

2- MUKADDES VE YÜCE OLAN ALLAH'IN KİTABI'DIR. O'NDA SİZDEN
ÖNCEKİLERİN, SİZDEN SONRAKİLERİN HABERİ VE KENDİ ARANIZDAKİNİN HÜKMÜ
VARDIR.
Kur'ân'ın muhtevasına baktığımız zaman Allahû Tealâ'nın herşeyi
Kur'ân'da açıkladığını görüyoruz:
16/NAHL-89: Ve yevme neb'asu fî kulli ummetin şehîden aleyhim min
enfusihim ve ci'nâbike şehîden alâ hâulâ(hâulâi), ve nezzelnâ aleykel
kitâbe tibyânen likulli şey'in ve huden ve rahmeten ve buşrâ lil
muslimîn(muslimîne).
Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onların üzerine, onların
kendilerinden bir şahit beas ederiz (vazifeli kılarız). Ve seni de
onların üzerine şahit olarak getirdik. Ve sana, herşeyi beyan eden
(açıklayan), hidayete erdiren ve rahmet olan Kitab'ı, müslümanlara
(Allah'a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.
6/EN'AM-38: Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi
cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey'in
summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne). Ve yeryüzünde yürüyen
hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı)
hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi
ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra
Rab'lerine haşrolunacaklar (olunurlar).
Geçmiş, gelecek ve ânın bütününü Allah, Kur'ân'ın muhtevasına
yerleştirmiştir.
Muhterem okuyucular, Allah, Yaratan'dır. O Yüce Yaratıcı, hanif
fıtratıyla yarattığı insan için de hanif dînini seçmiştir. Bu dünya
hayatıyla, hayata başlayan insanlardan Allah'ın dileği, hanif dînini
yaşamalarıdır. Kişi ancak serbest iradesiyle istediği taktirde bunu
yaşayabilir. İstemeyen yaşamaz.
Dînin muhatabı olan insanı Allahû Tealâ, üç vücutla yaratmıştır.
15/HİCR-26: Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn
(mesnûnin). Andolsun ki; Biz insanı, "hamein mesnûn olan salsalinden"
(standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış
salsalinden) yarattık
91/ŞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Yemin ederim ki; o nefs, sevva
edildi (7 kademede).
32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus
sem'a vel ebsâre vel ef'ideh(ef'idete), kalîlen mâ teşkurûn
(teşkurûne). Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin,
fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve onu (onun ruhunun kalbine)
sem'î (kalbin işitme hassası), basar (kalbin görme hassası) ve fuad
(kalbin idrak etme hassası) hassalarına (sahip) kıldı. Ne kadar az
şükrediyorsunuz.
Muhterem okuyucular, Allah'tan bize üfürülen bir ruh, berzah âlemine
ait olarak dizayn edilen bir nefs ve halâka fiiliyle yaratılan bir
fizik vücudun, üçlünün sahibiyiz. Buna Allah'ın bize vermiş olduğu
cüz'i iradeyi (serbest irade) ve aklı da eklememiz söz konusudur.
Allahû Tealâ, bu yapıyla dünya hayatına getirdiği insanlara, mutlaka
yaşadıkları dönemlerde o kavimlerin resûlleri vasıtasıyla seçtiği
hanif dîninin standartlarını bildirtiyor.
Bütün resûllerin görevi:
Yetlû aleyhim âyâtihî Onlara Allah'ın âyetleri tilâvet eder. Ve
yuzekkîhim Onları tezkiye eder. Ve yuallimuhumul kitâbe
Ve onlara kitap, Vel hikmeh(hikmete)
Ve hikmeti öğretir.

Bu kadar kısa ve öz bir yapıyı Allah, müteaddit defalar, yaşayan
insanlara, resûllerin lisanıyla bildirmesine karşılık, insanlar hep
nefslerinin heva ve hevesine uymuşlardır.
Başlangıç noktası itibariyle ruh, nurdan müteşekkil, 19 tane hasletle
mücehhez; Allah'ın indindendir. Nefs, ruhun tam zıddı yapıda, tamamen
karanlıklardan müteşekkil, 19 tane afetle dolu, şeytanın insandaki
temsilcisi ve melceidir. Fizik beden ise Allah'ın temsilcisi ruh ile
şeytanın temsilcisi nefsin, mekânıdır.
Muhterem okuyucular, Allahû Tealâ hanif dîniyle, nefsimizi de ruhun
halleriyle hallendirmemizi yani tezkiye ve tasfiye edilmesini,
değişmesini istiyor. Onun için, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V), bir
hadîs-i şerifinde şöyle buyuruyor: "Allah, şüphesiz ki bu dîni,
nefsinizi ihlâsa ulaştırmanız için var etti."
Nefsin ihlâsa ulaşması, Allah'ın âyetlerle vazettiği 28 basamaklık
bir dizayn içerisinde gerçekleşir.
Ne yazık ki Allah'ın, nefsin Allah'a teslimi olması muradına
karşılık, her dönemde insanların %90'ı, bırakın nefslerini Allah'a
teslim etmek, aslında nefsanî olarak Allah'a karşı azgınlığa
düşmüşlerdir. Nefslerinin heva ve hevesine uyarak, negatif
istikamette şeytanla beraber bir hayatı seçmişlerdir. Böyle olunca,
dünya hayatında azap, huzursuzluk, mutsuzluk, ahiret hayatında da
cehennem, kaçınılmaz bir son olarak bu insanları beklemektedir.
Muhterem okuyucular, Allahû Tealâ geçmişin haberlerini, geçmişteki
insanların başlarına gelenlerden ders alalım ve onların yaptığı
yanlışlıkları biz yapmayalım, Allah'ın doğrularıyla hemhâl olalım, bu
dünyada huzur ve mutluluğu yaşayalım, ahirette de cennete gidelim
diye bize açıklıyor.
sahâbeNİN İSLÂM'IN SAFHALARINI YAŞAMASI.
Kur'ân-ı Kerim, Nebîler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)
Efendimiz'e indirildi. Yüce Rabbimiz, Babamız İbrâhîm'in hanif dînini
muhtevasına alan Kur'ân'la, dîni, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e
açıklıyor. Kur'ân'daki İslâm 7 safhadan oluşur:
1. Allah'a ulaşmayı dileme
2. Allah'ın tayin ettiği mürşide tâbî olma
3. Ruhun Allah'a teslimi
4. Fizik bedenin Allah'a teslimi
5. Nefsin Allah'a teslimi
6. İrşada ulaşma
7. İradenin Allah'a teslimi
İşte Kur'ân'da haklarında Allah'ın hükmü bulunan sahâbe dediğimiz
insanlar, İslâm'ın bu 7 safhasını da yaşayanlardır.
Gerçekten öyle mi, beraberce Kur'ân-ı Kerim'e bakalım:
Sahâbenin hepsi Allah'ın Zat'ına ulaşmayı dilemişlerdir:
13/RAD-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve
yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb (hisâbi). Ve onlar, Allah'ın
(ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını),
O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve
kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
13/RAD-22: Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve
enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil
hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri).
Onlar, sabırla Rab'lerinin vechini (Zat'ını, Zat'a ulaşmayı, Allah'ın
Zat'ını görmeyi) isteyenler ve namazı ikame edenler, onları
rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açıkça infâk edenler. Ve
seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar için,
bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu) vardır.

İslâm'ın ikinci safhasıyla, sahâbe arasındaki ilişki A'raf Suresinde
ifade edilmiştir:
7/A'RAF-157: Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî
yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye'muruhum bil
ma'rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve
yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî
kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn
nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne). Onlar ki,
yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmî nebî resûle
tâbî olurlar. Onlara ma'ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden
nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri)
helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri) onlara haram kılar.
Ve onların ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının
ağırlığını) kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri (ruhu vücuda
bağlayan bağ ve fetih kapısının üzerindeki 7 baklalı altın zincir)
kaldırır.. Artık onlar, ona îmân ettiler ve ona saygı gösterdiler ve
ona yardım ettiler, ve onunla beraber indirilen nura (Kur'ân-ı
Kerim'e) tâbî oldular. İşte onlar, onlar felâha (kurtuluşa, cennet
mutluluğuna ve dünya mutluluğuna) erenlerdir.

Sahâbenin İslâm'ın 3. safhasıyla alâkalı deliline Zumer Suresi ışık
tutuyor:
39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh
(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb
(elbâbi). Onlar (sahâbe), sözleri işitirler ve onların (sözlerin)
ahsen olanına (Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafından söylenilenine)
tâbî olurlar. İşte onlar, hidayete erenlerdir (ruhlarını ölmeden
evvel Allah'a ulaştıranlardır). Ve onlar, ulûl'elbabtır (daimî zikrin
sahipleridir).

Sahâbenin hepsi, Resûlullah'a tâbî olduktan sonra 7 kademede nefs
tezkiyesini gerçekleştirerek, ruhlarını Allah'a teslim etmişler ve
hidayete ermişlerdir.
Sahâbenin, İslâm'ın 4. safhasıyla alâkalı bağlılığı ise Zumer
Suresinin 17. âyet-i kerimesinde veriliyor:
39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya'budûhâ ve enâbû ilâllâhi
lehumul buşrâ, fe beşşir ibâd(ibâdi).
Onlar ki; şeytana kul olmaktan içtinab ederler (kaçınırlar) ve
Allah'a yönelirler. Onlara müjdeler vardır. Kullarımı müjdele.

Öte yandan Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz'e Allahû Tealâ, Al-
i İmran Suresinin 20. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:
3/AL-İ İMRAN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve
menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne
e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ
aleykel belag(belagu), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi). Eğer seninle
tartışmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: "Ben ve bana tâbî olanlar
vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah'a teslim ettik." O kitap
verilenlere ve ümmîlere de ki: "Siz de (fizik vücudunuzu Allah'a)
teslim ettiniz mi?" Eğer teslim ettilerse; o zaman (onlar), andolsun
ki; hidayete ermişlerdir. Eğer yüz çevirirlerse; o zaman sana düşen
(görev), ancak tebliğdir. Allah kullarını Basîr'dir (görendir).

Sahâbenin hepsi, bu âyet-i kerimenin muhtevası içerisinde fizik
bedenlerini (vechlerini) Allah'a teslim etmişlerdir.
Acaba sahâbe nefs teslimini de gerçekleştirdiler mi? Bu sualin de
cevabı Yusuf Suresinde kesindir:
12/YUSUF-108: Kul hâzihî sebîlî ed'û ilallâhi alâ basîretin ene ve
menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne). De
ki: "Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar
ederek, Allah'ı görerek) Allah'a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur.
Allah'ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim." 49/HUCURAT-7:
Va'lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin
minel emri leanittum, ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve
zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrehe ileykumul kufre vel fusûka vel
ısyân(ısyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne). Bilin ki, içinizde
Allah'ın resûlü var. Şâyet emirlerin çoğunda size uysaydı
lânetlenirdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi, kalplerinizde onu
(îmânı) müzeyyen kıldı (fazılları îmân kelimesinin etrafında
toplayarak kalbinizi tamamen nurla doldurdu). Size; küfrü, fıskı ve
isyanı kerih gösterdi. İşte onlar, irşada ulaşanlardır.

Sahâbenin hepsinin irşada ulaşıp, İslâm'ın 6. safhasını da
yaşadıklarını bu âyet-i kerime bize kesin olarak ifade etmektedir.
Sahâbe, İslâm'ın 7. safhası olan irade teslimini de
gerçekleştirmiştir.
9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri
vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde
lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden),
zâlikel fevzul azîm(azîmu). O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda
yarışanlardan ulûl'elbab, ihlâs ve salâh makamlarını, en üst üç
makamı işgal edenler), onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den
Medine'ye göç edenlerden), bir kısmı ensardan (Medine'deki
yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla
tâbî olanlardandı. (Sahâbe, irşad makamına sahip oldukları için
onlara tâbî olundu.) Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan
(Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan
cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en
büyük (azîm) mükâfattır.

Muhterem okuyucular, o halde Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)
Efendimiz, "Kur'ân'da, kendi aranızdakinin hükmü var." derken,
sizlere açıkladığım bu âyetlerin hepsi de, O'na tâbî olan sahâbe
hakkındaki Allah'ın hükmüdür.

3- VE HZ. MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V) EFENDİMİZ, HADÎS-İ ŞERİFİN
DEVAMINDA, "KİM KİBRİNDEN DOLAYI KUR'ÂN'I TERKEDERSE, ALLAH ONUN
BELİNİ KIRAR." buyuruyor.
Gerçekten Kur'ân-ı terkedenler var mı? Çağımız hidayet çağıdır.
Hidayet çağının önderi, Huzur Namazı'nın İmamı Mehdi
Aleyhisselâm'dır. Ve Mehdi Aleyhisselâm, kavminin Kur'ân-ı Kerim'i
unuttuğunu, terkettiğini söylüyor.
İşte Furkan Suresinin 27,28,29,30. âyet-i kerimeleri:
25/FURKAN-27: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenît
tehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen). Zalimlerin herbiri iki elini
ısırdığı o günde şöyle diyecekler: "Ne olurdu, O resûl ile beraber,
sebîli (Allah'a ulaştıran yolu) tutsaydım." 25/FURKAN-28: Yâ veyletâ
leytenî lem ettehız fulânen halîlâ(halîlen). Yazıklar olsun bana, ne
olurdu filânı dost edinmeseydim. 25/FURKAN-29: Lekad edallenî aniz
zikri ba'de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).
Andolsun ki; bana Kur'ân gelmişken o, beni zikirden saptırdı. Şeytan,
insanı yalnız bırakır. 25/FURKAN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne
kavmît tehazû hâzel kur'âne mehcûrâ(mehcûren). Resûl dedi ki: "Yarab,
kavmim Kur'ân'ı terkettiler."
Kur'ân-ı Kerim'i terkedenler kibirlilerdir. Allahû Tealâ buyuruyor:
7/A'RAF-146: Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi
gayril hak(hakkı), ve in yerev kulle âyetin lâ yu'minu bihâ, ve in
yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi
yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve
kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne). Yeryüzünde haksız yere kibirlenen
kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona
inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy
yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu, onların âyetlerimizi
yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.

Kibirliler, Allah'ın âyetlerinden gâfil olanlardır, Allah'a ulaşmayı
dilemeyenlerdir, Allah'ın âyetlerini tekzip edenlerdir, dünya
hayatını isteyenlerdir:
10/YUNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer
ateştir (cehennemdir).

Yaratılıştan bütün insanların baş gözleri üzerinde hicab-ı mesture,
kulaklarında vakra, kalplerinde ekinnet vardır. Bu engellerle dünya
hayatına gelen insanlar, Allah'ın bütün âyetlerini görseler, ona îmân
etmezler. O zaman Allah'ın, âyetleri gönderdiği halde, insanları
Allah'ın âyetlerine îmân etmeyecek tarzda yaratmasındaki hikmet,
insandaki serbest iradeye verdiği değerdir.
Allahû Tealâ, bu engellerle insanları dünya hayatına gönderiyor. Ama
peşinden mutlaka resûllerini ve o resûllerin lisanıyla âyetlerini
açıklıyor.
Allah'ın âyetlerinin muhtevası, Allah Zat'ına davettir. Allahû Tealâ,
davete icabet etmeyenlerin, Allah'ın âyetlerini anlayacak tarzda, baş
gözlerindeki hicab-ı mestureyi kaldırmaz. Onlar, irşad kademesini
görmezler, kördürler. Kulaklarındaki vakrayı kaldırmaz, irşad
makamının sözlerini işitmezler. Kalpteki ekinneti kaldırmaz, onlar
Allah'ın âyetlerini fıkıh etmezler.
Engellerle mücehhez olan bu insanlar, mürşide asla ulaşamazlar. İşte
Allahû Tealâ buyuruyor:
18/KEHF-17: Ve tereş şemse izâ talaat tezâveru an kehfihim zâtel
yemîni ve izâ garabet takriduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh
(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel
muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ
(murşiden). (Ey Resûl'üm! Orada olsaydın) görürdün ki; güneş doğduğu
zaman mağaranın sağ tarafına ulaşır. Battığı zaman ise onları sol
taraftan terkederdi. Onlar mağaranın geniş bir yerindeydiler. Bu,
Allah'ın âyetlerindendir. Allah kimi Kendine ulaştırırsa o hidayete
erer. Ve kim dalâlette ise onun için velî mürşid bulunmaz.
Bu insanların kalpleri de kasitun olmuştur. Ve bunlar, şeytanın gayy
yolu üzerinde bulunanlardır. Bu yüzden insanları Allah'ın yolundan
men ederler ve yeryüzünde kibirlilik taslayarak hayatlarını devam
ettirirler.
Dünya hayatındaki Allah'ın azabı, bu gayy yolunun müntesiplerinedir.
Er-geç mutlaka Allah'ın azabına düçar olacaklardır.
Ekleme Tarihi: 13.12.2005 - 17:41
Bu mesajı bildir   tarıkyılmaz72 üyenin diğer mesajları tarıkyılmaz72`in Profili tarıkyılmaz72 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1410 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.81465 saniyede açıldı