0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Sömürgeciliğin Yeni Adı: Globalleşme

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Sömürgeciliğin Yeni Adı: Globalleşme

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Sömürgeciliğin Yeni Adı: Globalleşme

Bu sıralarda Avrupa'da önemli gelişmeler oluyor. Ancak Türkiye'deki medyanın bu gelişmeleri yeterince gündeme getirmediğini düşünüyoruz. Bir süre önce ABD başkanı Bush'un İspanya ziyareti esnasında ona karşı çeşitli gösteriler düzenlendi. Ardından Avrupa Birliği'nin Göteborg Zirvesi esnasında İspanya'dakinden daha şiddetli gösteriler ve eylemler düzenlendi. Öyle ki burada gerçekleştirilen eylemler esnasında polis olaylara müdahale için silah kullanmak zorunda kaldı. Şimdi İtalya, G-8 Zirvesi adı verilen bir zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Ancak o da benzer gösterilerin olabileceğinden dolayı endişeli. Bu yüzden emniyeti ne kadar sağlayabileceği konusunda tedirgin. Aslında bu gösteriler söz konusu ziyaretlerin ve zirvelerin arka planını açıklaması açısından önemlidir. Bu tepkilerin sebeplerini incelediğimizde sömürgeciliğin modernleşmiş şekli olan globalleşmenin insanlık açısından neler getirdiği hakkında fikir edinebiliyoruz.

Biz daha önce çeşitli vesilelerle globalleşmeler konusu üzerinde durmuştuk. Fakat son gelişmeler münasebetiyle bu konuyu bir kez daha ele almak ve özellikle Müslüman halklar açısından tahlil etmek istiyoruz. Globalleşme dışa yansıtılan şekliyle ekonomik boyutludur. Ancak bu boyut mevcut şekliyle daha çok ekonomilerini güçlendirmiş ülkelerin işine yaramaktadır. Gerçekte ise ekonomik olduğu kadar siyasi boyutludur aynı zamanda. Dolayısıyla globalleşmelerde izlenen siyasetler sonucunda ekonomik yönden bağımlı hale getirilen ülkelerin siyasi karar mekanizmalarına da müdahale edilmektedir. Ayrıca günümüz şartlarında globalleşmelerde ipleri ellerinde tutan ülkeler geri kalmış ülkelerin kendi ürünlerine alternatif ürünler geliştirmelerine fırsat vermediklerinden onları sürekli bağımlı halde tutmaya çalışıyorlar. Onları ekonomik yönden bağımlı halde tutmanın bir yolu da kendilerini ağır borç yükü altında tutmaktır. Bu yüzden geri kalmış ülkelerin "ekonomik krizleri atlatmalarına yardımcı olma" iddiasıyla kendilerine yüklü miktarlarda borçlar verilmesi onlara bir iyilik değildir. Bu ancak arka planda sinsi hedefler olmaması durumunda belki bir iyilik olabilir.
Sömürgecilerin İttifakı

Globalleşmede gelişmiş ülkelerin kendi aralarında işbirliği içine girmelerinin amacı da çağdaş sömürgecilikte ittifak kurmaktır. Güçlerin birleştirilmesi gerektiğinde yaptırımların daha etkili olmasına imkan sağlamaktadır. Bu açıdan örneğin kota uygulamalarının etkili olması bu tür ittifaklar sayesinde olmaktadır. Aksi takdirde geri kalmış ülkeler herhangi bir ülke tarafından kendilerine uygulanan kotayı ciddiye almayarak kendilerine yeni pazarlar arayabilirlerdi. Ama kendilerine karşı global yapılanmalar oluşturulunca bunu yapamıyorlar. Çünkü yaptırımları, kota uygulamalarını önemsemedikleri zaman bir ülkenin değil bir cephenin ekonomik baskısıyla karşı karşıya geliyorlar. Ülkelerin borç yükleri ise hem sırtlarında bir yük hem ayaklarında bir bağdır.

Bilindiği üzere Batı bir dönem, Afrika, Asya ve Amerika kıtasına yönelik olarak bir doğrudan sömürgecilik hareketi başlatmıştı. Bu hareket yüzyıllarca sürdü ve bu süre içinde Batı kontrolüne girmeyen toprak alanı oldukça azaldı. Batı kontrolüne giren topraklar doğrudan sömürge toprakları haline getirildi ve buraların bütün ekonomik değerleri değişik yollardan Batı'ya taşındı. Üstelik oraların yerli insanlarının ucuz iş gücü olarak çalıştırılması suretiyle. Hatta ekonomik değerlerin nakline insan unsuru da dahil edildi ve insan unsuru da köleleştirilip nakledildi. Böylece götürüldükleri yerlerde sadece karın tokluğuna köle olarak, üstelik oldukça ağır işlerde çalıştırıldı. Gün geldi bağımsızlık hareketleri başladı. Bu dönemde sömürgeler de zaten artık Batı'ya yük olmaya başlamıştı. Bu yüzden Batı sömürgelerinin bağımsızlıklarını tanıma yoluna gitti. Ama burada da siyasi hilelere başvurdu ve kontrolü elinde tutmak amacıyla imzaladığı anlaşmalar yoluyla kendi adamlarını bağımsızlığını kabul ettiği ülkelerin başlarına getirmeyi başardı. Böylece o adamları vasıtasıyla dolaylı sömürgecilik merhalesini başlattı.
Dolaylı Sömürgecilikte Modernleşme

Bugün dolaylı sömürgecilik devam ediyor. Ancak sömürgeci ülkeler sadece hammadde teminiyle yetinmek istemiyorlar. Üretimin artması, zengin ülkelerin geleceğini tehdit eden işsizlik sorununun çözülmesi, yine bu ülkelerde gittikçe yaşlanan nüfusa destek verecek genç ve dinamik bir nüfusun devreye girmesi ve mevcut sanayi kuruluşlarının ürünlerini daha geniş bir alanda pazarlama imkânı bulabilmeleri gerekiyor. Bunun için geri kalmış ülkelerde tüketime yönelik alım gücünün kısmi bir şekilde yükseltilmesi ama bu kez insanların tamamen tüketim mahkumu haline gelmeleri gerekiyor. Bunun için de gelişmiş teknolojinin ürünlerinin önündeki gümrük engellerinin kalkması, öte yandan geri kalmış ülkelerdeki insanların alım güçlerinin nispeten artırılabilmesi için buralarda yine gelişmiş ülkelerin finanse edeceği ve ileri teknolojiye hizmet edecek birtakım destek kuruluşlarının tesis edilmesi gerekiyor. Bazılarının, Gümrük Birliği'ne girişi izah ederken sarf ettikleri: "Birkaç yıl sıkıntı çekeceğiz ama daha sonra rahatlayacağız" sözüyle anlatmaya çalıştıkları da budur. İşin gerçeğinde ekonomik yönden kendilerini mevcut global yapılanmalarda kuyruk olmaya mahkum gören ülkelere yönelik projeler ekonomik yönden bağımlılığı daha da artıracak projelerden başka bir şey değildir. Çünkü geçmişte nasıl hammadde temini yoluyla sömürgeci güçlere hizmet ediliyor idiyse söz konusu projelerin devreye girmesinden sonra da ileri teknolojinin ihtiyaç duyduğu bazı ürünlerin üretilmesi yoluyla hizmet edilecek. Üstelik bu ürünlerin bir başka şekilde değerlendirilmesi mümkün olmayacağından ekonomik bağımlılık daha da artacak.
Sömürgecilikte Evrim

Sömürgeci anlayış Avrupa'daki kölelerle ilgili anlayışın geçirdiği evrimler gibi birtakım evrimler geçirmektedir ve içinde bulunduğumuz globalleşmeler dönemiyle de yeni bir evrime girmiş bulunmaktadır. Avrupa'da eski totaliter rejimler dünyanın çeşitli yerlerinden topladıkları ve köleleştirdikleri insanları önce bir dilim ekmek karşılığı ağır şartlarda çalıştırdılar. Sonra kapitalist yapılanmaların güçlenmesiyle birlikte tüketimi teşvik anlayışı etkili olmaya başladı. Bunun üzerine kölelerin de toplumda tüketici bir kitle olması bunun için onların da belli bir kazanca sahip olmaları gerektiği düşünüldü ve kölelik kurumu kaldırıldı. Bu kez eskinin köleleri sanayi toplumunun işçi sınıfına dahil oldular ve belli bir emek sarf ederek hem üretime katkıda bulunmaya hem de aldıkları ücretle tüketime katkıda bulunmaya başladılar. Daha sonra işçi sınıfının toplumda etkin bir grup olmaması için bunların bir kısmının büyük sanayi kuruluşlarına mal üretecek destek sanayi diyebileceğimiz küçük sanayi kuruluşları kurmalarına fırsat verildi. Zaman içerisinde teknolojinin gelişmesiyle ve otomasyonun ilerlemesiyle birlikte bu tür kuruluşların bir kısmını yine büyük sanayi kuruluşları yuttu ve bu kez işsizlik sorunu kendini hissettirmeye başladı.

Buna benzer şekilde, doğrudan sömürgecilik döneminde sömürgeci ülkeler sömürgeleştirdikleri toprakların bütün ulusal servetlerini sorumsuzca alıp kendi topraklarına taşıyorlardı. Dolaylı sömürgecilik dönemine geçilince bu kez o ulusal servetler için belli bir ücret ödenmeye başlandı. Bu arada sözde bağımsız hâle getirilen ülkelerin başlarına da sömürgeci ülkelerle kolayca anlaşabilecek yönetimler geçti. Bu yönetimler ülkelerinin ulusal servetlerini bizzat kendi insanlarını çalıştırarak çıkarıp, doğrudan sömürgecilik döneminde ekonomik yönden belli bir mesafe katetmiş ülkelere sembolik diyebileceğimiz birtakım ücretlerle hammadde olarak satmaya başladılar. İşte petrol, tarım ürünleri, madenler, orman ürünleri gibi birçok doğal ürün bu şekilde zengin ülkelere satıldı. Bu yolla zengin ülkeler sadece o ürünleri çıkarmanın işçilik ve nakliye işlemlerini bağımsızlaştırılan ülkelerin yönetimlerine devretmiş oldular. Bu işi kendileri yapsalardı aynı ücreti belki biraz daha fazlasını görevlendirdikleri işçilere vermek zorunda kalacaklardı. Ama bağımsız ve ulusal (!) yönetimler kendi insanlarını daha ucuza çalıştırarak zengin ülkelerin ihtiyaç duydukları hammaddeleri onların tasavvur ettiklerinden de ucuza mal etmeyi başarabildiler. Bu yüzdendir ki bugün ileri ülkelerde kişi başına düşen milli gelir 10 bin doların altına düşmezken, Afrika ülkelerinin çoğunda 300'le 600 dolar arasındadır; orta derecedeki bazı Asya ülkelerinde ise ancak iki bin doları bulmaktadır.
Globalleşmede Rekabet

Bütün siyâsi ve sosyal yapılanmalarda olduğu gibi bugünkü global yapılanmalarda da belli güç merkezleri bulunmaktadır. Bu güç merkezleri kendi çıkarları doğrultusunda birtakım ideolojiler ve teoriler de üreterek kurdukları yapıyı fikri bir tabana oturtmaya da çalışıyorlar. ABD'nin ortaya attığı Yeni Dünya Düzeni teorisi buna bir örnektir. Fakat bugün global yapılanmaların tek merkezli olmadığını birden fazla güç merkezinin olduğunu görüyoruz. ABD kendini bir güç merkezi olarak görürken Avrupa ülkeleri ve onları temsil eden AB ona rekabet ediyor. Bu rekabet son zamanlarda iyice kendini hissettirmeye başladı.

ABD, AB ile rekabetinde üstün çıkabilmek için özellikle Ortadoğu'da her bakımdan etkin olmaya çalışıyor. Çünkü Ortadoğu bölgesi gerçekten önemli stratejik özelliklere sahiptir ve o bölgede üstünlük sağlayanın bütün dünyada üstünlük sağlaması kolaydır. ABD bunu bildiğinden Ortadoğu diye adlandırılan bölgeye özellikle önem veriyor. Bu amaç için ileri karakolu gibi gördüğü İsrail'den de sonuna kadar yararlanmak istiyor. İsrail rejimi de ABD'nin bu politikasını gördüğünden ve kendisine ciddi manada ihtiyaç duyduğunu bildiğinden onun bütün kazanımlarını değerlendirdiği gibi her yıl milyarlarca dolar kredi ve hibe alıyor.
Ümmet Bilincine İhtiyacımız Var

Batı globalleşmeyi gerçekleştirebilmek için kendi içinde bir güç birliği oluşturma yoluna gitti. Bugün geri kalmış ülkeler karşısında kendini güçlü hissetmesinin en önemli sebebi budur. Bu durum karşısında onun modern sömürgecilik politikası karşısında ezilmemek için alternatif bir güç birliğine ihtiyaç var. Batı böyle bir şeyin alt yapısını bozabilmek amacıyla doğrudan sömürgecilikten dolaylı sömürgecilik merhalesine geçerken sömürmek için hedef aldığı bölgeleri küçük parçalara ayırdı. Bunu yapabilmek için de etnik kimlikten yararlanma yoluna gitti ve böylece etnik kimliklere göre şekillenen küçük devletler ve devletçikler oluşturdu. Bununla da yetinmeyerek yeri geldiğinde kullanmak amacıyla bütün küçük devletler arasında sınır problemleri bıraktı. Bu konuda izlenen politika da çoğu zaman herhangi bir devlette ana unsur olan bir etnik unsurun bir kısmının başka bir ülkenin sınırları içinde bırakılması olmuştur.

Oysa Müslümanların kendi aralarında bir güç birliği oluşturabilmeleri için birçok avantajları bulunmaktadır. İslam'daki ümmet kavramı bir global yapılanmanın temelini teşkil etmektedir. Yüce Allah, en başta bütün mü'minleri kardeş ilan ederek onların birlik ve dayanışma içinde hareket etmelerini istemiştir. Bu ümmet bilinci ve imana dayalı kardeşlik duygusu her türlü etnik kimliğin ve bu kimliğe dayandırılan ulusal duyarlılıkların üstünde tutulmuştur. Müslümanların tek bir ümmet oldukları anlayışı İslam'daki ibadetlerde de gayet bariz bir şekilde kendini göstermektedir. Ne var ki bütün bunların pratikte faydasının görülebilmesi için öncelikle bu ibadetlerin ruh ve bedenle yerine getirilmesi, ikinci olarak da Müslümanların birlik ve bütünlüğünü temsil edecek bir global yapılanmanın olması gerekir. Resulullah (s.a.s.) kendi sağlığında bu global yapıyı bizzat kendisi oluşturmuş, Müslümanları belli bir çatı altında toplayarak birlik ve bütünlük içinde hareket etmelerini sağlamıştı. Dolayısıyla içlerinden birine bir zarar geldiğinde hepsi birlikte tavır koyuyordu. Medine'de yahudilerin bir Müslüman kadının arkadan eteğini başörtüsüne bağlamaları ve kadın kalkınca mahrem yerlerinin görünmesi olayı üzerine tüm Müslümanlar o kadının iffet ve şerefi için topluca hareket etmiş ve fitne kaynağı yahudileri Medine'den ayıklamışlardı. Bu hareket sadece yapılan bir fiilin cezası değil aynı zamanda yapılması muhtemel benzer fiillerin de önünün kesilmesiydi. Ama bunun başarılabilmesi için birlik ve dayanışma içinde hareket edilmesine ihtiyaç var.

Resulullah (s.a.s.)'ın vefatından sonra Müslümanların global yapılanmaları hilafet müessesesiyle korundu. Hilafetin aktif ve güçlü olduğu, ümmetin de kendi içinde ciddi sorunlar yaşamadığı dönemlerde dünyanın neresinde olursa olsun Müslümanların izzet ve şereflerinin korunduğunu görüyoruz. Ama özellikle Batı'dan ithal edilen etnik kimliğe dayalı yapılanmaların İslam coğrafyasını parçalaması, devletlerin hep bu anlayışa göre şekillenmesi üzerine Müslümanlar arasındaki global yapılanma tümüyle çöktü.
ALINTI

Ekleme Tarihi: 09.07.2008 - 01:18
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1752 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
33mya (63), turkishdanger (36), LeeNa (56), avara (34), @KIN (43), Sedat KAYHAN (61), burcuburcu (49), emelim (52), yahia (49), huzur (52), nazarboncuð.. (44), fettah (42), asafusta (41), Selim54 (35), excelleron (53), SeHZaDeM (34), sofiumit (41), remzi82 (54), iskender_1 (44), Ibrahim_Kerim (43), ÝSU (31), sadozaydin (38)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.83228 saniyede açıldı