 |
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
Ruh ve Duygularımızın Olağanüstü Halleri... |
|
|
Moderator 4254 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 04.06.2007
|
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
Ruh ve Duygularımızın Olağanüstü Halleri...
On altı-on yedi yaşlarına kadar Veli Yakuli'nin aynı anda birçok yerde göründüğü hikâyelerini duyardım sık sık. İki sefer de kendisini gördüğümü hatırlıyorum. Ne var ki, gerçek kimliği mi, yoksa görüntüsü mü idi; bilemeyeceğim!
Öte yandan Hint fakirlerinin ateş üstünde yürüdüğünü, inançsız kişilerin de olağanüstü hal sergilediğini biliyoruz. Burada ilk bakışta bir çelişki var gibi... Çünkü keramet ve olağanüstü haller evliyada görülür, düşüncesi hâkim. Öyleyse, gayrimüslimlerin fevkalade hallere mazhar olmaları nasıl mümkün olabilir?
Bu arada, birtakım açıkgözlerin şeyhlik taslayarak halkı sömürdükleri de bir vakıa. Birisinin hikâyesi şöyle:
Güya postnişin (postta oturan tekke şeyhi), mekânını yer minderi ve hasır koltuklarla dayayıp döşemiş. Her birisini, "yağ, peynir, şeker, un, buğday, bal" minderi diye belirlemiş. Ziyarete gelen vatandaş, hangi hediyeyle gelmişse o minderin üzerine oturtturmuş. Ona bir-iki nasihat çektikten sonra: "Ne diye zahmet edip yağ getirdin, bal getirdin!" deyip harika ha] gösterirmiş.
Tabii ki vatandaş: "Vay canına, ne getirdiğimi görmediği halde nasıl da bildi!" diyerek donup kalırmış. Böylece, "uçmayan şeyhi, müritleri uçururmuş!" Aslında bütün şeyhler uçar. Ancak çok azı konmasını biliyor!
Bediüzzaman, şeyhliğin ve büyüklüğün alametinin tevazu ve alçak gönüllülük olduğunu söyler. Şeyhlik taslayanların ve keramet peşine düşenlerin büyük tanınmamasını, kendisi dâhil herkesin mihenge/ölçüye (Kur'an ve sünnete) vurulmasın! ister.
***
Papaz her gün kalktığında kilise hizmetçisine sorar:
"Oğlum saat kaç, dışarıda hava nasıl?"
"Peder hazretleri, saat 9, hava iyi!"
"Aferin oğlum, ben ve Tanrı her şeyi biliyoruz!"
Her gün aynı soru ve benzeri cevaplar uzun zaman süregi-der. Hizmetçi kızgın olduğu bir gün,
"Oğlum saat kaç ve hava nasıl?" sualine, "Hava güzel ve saat 8" diye cevap verir.
"Aferin oğlum ben ve Tanrı her şeyi biliyoruz!" deyince, perdeleri hızla açar ve söylenir:
"Hiçbir şey bildiğiniz yok; saat 12 ve hava berbat!"
***
Ehl-i tahkik olan mü'min bu kadar beklemez ve sahtekârların foyasını hemen ortaya çıkarır. Çünkü hem düşünmesi, hem akletmesi, hem iyiyi güzeli emretmesi anlatması hem de kötü ve çirkin şeylerden sakındırması, "İlahî bir görev" olarak verilmiştir.
Ancak unutmamak gerekir: Nefsini terbiye eden, maddeden hafifleşenler, hava sayfasını kullanarak, televizyon spikerleri gibi bast-ı zaman ve tayy-ı mekân (zaman ve mekânı aşarak) bir anda birçok yerde görünebilir. Bu, akıl ve mantıktan uzak bir olay değildir. Havadaki görüntüleri televizyon/kamera görebiliyor, sesleri telsiz/telefon alabiliyorsa, onlardan daha harika olan insan, duyu ve duygularıyla neden alamasın?
İşte, bu ve benzeri olağanüstü haller gibi ökültizm/gizemli olaylar veya göz boyamalar hepimizin merakını çeker, aslını öğrenmek isteriz. Hangimiz gül goncası gibi iç içe yerleştirilen, sayısız âlem içinde âlem olan şu muhteşem kainatın kalbi olan dünyanın kara, deniz ve uzaydaki harika güzelliklerini hayret ve zevkle temaşa etmez? Kim kainatın bir minyatürü olan insanın bir uzvuna tıp ve estetik gözlüğüyle bakarsa kudret mucizelerinin damgalarını görmekten lezzet almaz?...
Bu sorulara, "Bedii ve sanat zevkini yitirmişler müstesna, hepimiz!" şeklinde cevap vermez miyiz? O zaman şöyle bir sonuç ortaya çıkar:
Elbette çok daha muhteşem olan kainatın derinliklerinde ve gayb/metafizik boyutlarındaki sırları merak edip keşfetmeyi de merak eder, şiddetli bir tutkuyla arzularız!
Ve ardından ikinci soru zihnimizde yankılanır: Kim uçsuz bucaksız memleketin sakinlerinden olan melekler, cinler, yani ruhanî varlıklarla iletişim kurmaya can atmaz?
Ve can alıcı soru, dimağımızda düğümlenir: Kim kendisinde özetlenen kainattaki olağanüstü güzellikleri, özellikleri ortaya çıkarmayı, olağanüstü işler başarmayı, harika haller yaşamayı, kerametvari fiiller sergilemeyi, gayb/metafizik âlemin sırlarını çözüp sakinleriyle irtibat kurmayı arzulamaz?
Zira ilim, bilgi adab-ı muaşeretle, haddini aşmadan sorulan sorularla öğrenilir. Sırf öğrenmek için ve uzmanına sorulan sorular, insanı küçültmez, bilakis yüceltir.
Karadenizliye sormuşlar: -
"Yahu iki cümlenizden biri soru; neden hep soru soruyorsunuz!"
"Niye sormayalım ki!" diye cevap vermiş.. . .
İmam-ı Azam'ın, ilmini, sorarak öğrendiği belirtilir.
Gayb/metafizik âlemin sırlarını merak etmek ve araştırmak, gemlenemez bir tutkudur. Bunun iki ana sebebi olmalı:
• Bir: Ruh/duygu ve bedenimizdeki latif enerji boyutlarının ruhanî âlemlerden süzülerek özetlenmesi ve onlarla irtibat kuracak, alış veriş yapacak şekilde dizayn edilmiş olması.
• İki: Gayb/metafizik âleminin sırlarını yakalayacak ruhî duyarlılık ve şiddetli merak duygusuyla donatılmış olmamız.
Her kültürün bahsettiği sırlar âlemi, gizemli dünyalar vardır. Semavî dinlerin bütününde gayb âlemi ve özelliklerinden özet şeklinde de olsa bahsedilir. Kur'an'da, Bakara Suresi'nin 3'üncü ayetinde mü'minler, "Gayba/duyular ötesi, metafizik boyutlu hakikatlere iman ederler" şeklinde vasıflandırılırlar.
İman esaslarının -peygamberler ve kitaplar hariç- dördü gaybdır, yani metafizik boyutla ilgilidir. Melekler, cinler ve sair ruhaniler gayb âleminin sakinleri, ahiret, berzah, Arasat, haşir, mizan, sırat, cennet cehennem o âlemin gerçeklerindendir.;
Ruhumuz, duygularımız, metafizik âlemlerle bağlantılı. Mukaddes kitabımızda ve hadis-i şeriflerde pek çok gaybî bilgi, sırlar, haberler ya açıkça, ya imaen, ya işareten, ya remzen, ya zımnen veya telmihen verilir. Bu haberler, bilgiler, "merak" denen duygumuzu tahrik eder. ;., ;
Aslında atom, atomaltı parçalardan kainatın en ücra köşelerine kadar sırlarla dolu; her unsuru merak etmemiz gayet normal. Anormal olan, bu ve benzeri mevzulara aklî mantıkî, ilmî verilerle değil, hissî/duygusal yaklaşılmasıdır. Bu, "ifrat" veya "tefrit" denen aşırılıklar bataklığına sürükler.
Ruhumuzun/duygularımızın gücünü keşfedip nefsimizi terbiye etmeden, böylesine karmaşık, çetrefilli meselelere -amiyane tabirle- balıklamasına dalmamız da sön derece mahzurlu. Zira dört işlemi bilmeyen, hiç matematik, fizik problemlerini, formüllerini çözebilir mi?
Alt yapı oluşturmadan metafizik âlemin sırlarına ulaşmaya kalkmak da bundan farksızdır. Ayrıca kimilerin servetinin maden ocağı, kimilerin oyuncağı, kimilerin maskarası oluveririz. Bununla sadece kendimize zarar vermez, çevremizi de perişan eder, hepimize pek pahalıya mal olur.
Öte yandan bu gayb/metafizik âlemin hadiselerine ilgisiz kalmak ve araştırmamak da bir o kadar tehlikeli. Çünkü ruh ve duygu boyutumuz bizi mütemadiyen ötelere yönlendirirken, o âlemlerin sırlarıyla ilgili sayısız soru zihnimizde cirit atar.
İslamiyet'in özünü aslını terk ederek kabuğuna ve zahirine vakf-ı nazar edersek aldanırız.
***
Adamın birisinin canı meyve çekmiş. Tanımadığı cevizin ağacına çıkmış. Yeşil dış kabuklarını meyve diye yemiş, cevizi de çekirdeği diyerek atmış.
Bir hayli yedikten.ve fakat ağzı gözü şiştikten ve boyandıktan sonra söylenmiş:
"Acı maçı, ama yine de meyvelendik!"
Gerçeği bulamayan batıla, doğruyu bulamayan yanlışa sapar. Temiz su bulamayan, kirli su içmek zorunda. Melek ve cinlerin varlığını aklî-mantıkî, ilmî ve kalbî olarak araştırıp özümsemeyen, kabul etmeyen, bu ihtiyacını UFO, uzaylı, gul-yabani gibi hayalî ve vehmî varlıklarla tatmin etmeye çalışır. Yeniden dirilişe inanmayan, onların yerini alacak tenasüh/re-enkarnasyon, yani başka varlık olarak da olsa tekrar doğuş gibi bir safsataya sınlır. Ve böylece öteki âlemlerle bir sürü efsane, aslı astarı olmayan hikâye üretilir. Kimi zaman da bunlara da "bilimsel gerçek" gibi inanılır. Sonuç ise, evham ve vesvesenin bulutlarına sarılıp bir sürü şüphe ve hastalığın pençesinde kıvranmaktır. İnsanın ruh boyutu, metafizik âlemle bağlantılı. Ve temel duygu ve yeteneklerimizi sonsuz derecede geliştirdiğimiz veya dumura uğrattığımız gibi, duygularımızı fevkalade yükseltip harika işler de başarabiliriz. Ne var ki, mucize (ki, yalnız peygamberler mazhar olur) keramet, keramet istidraç, olağanüstü âdet ile alışkanlığı ilham veya habis/pis ruhların dürtüleri olan vesveseyle karıştırırız. Kimi bunları istismar kimisi de inkâr eder. Kimisi de olağanüstü bir hal olan kerameti, fevkalade başarılı bir işi imkânsız sanır. Kur'an'da arıya vahy (ilham) edildiği anlatılır. Buna rağmen, "insana ilham edilmeyeceği" zehabına kapılanlar da yok değildir. Kimi ilahiyatçılarımız, -içinde profesör unvanlılar da mevcut- ne yazık ki, taassubun kahredici pençesinden yakasını sıyıramadığından hakikati bütünüyle göremiyor, dolayısıyla çarpıtıyor. Halkın yüzde 80'i ehl-i tahkik olmadığından, sanki prof'lar, İslam'ın her meselesinde uzmanlarmış gibi algılamaktadır. Oysa tıp sahasındaki prof'lar bile tıbbın tek dalında, insanın bir uzvunda uzmanlaşıyor. Ve elbette, yine de aynı branşta olanların da aralarında bilgi ve beceri farkı olmalı. Oysa ruhumuzu tekâmülle olumlu duygularımızı geliştirmek, olumsuzlarını mecralarına yönlendirip nefsimizi terbiye ederek ruhumuz/duygularımız, hatta duyularımıza olağanüstü performans kazandırmak pekâla mümkün. Zira kainattaki tüm fizik ve metafizik enerji boyutları ruh ve bedenimizde özetlenmiş…….
Yazar: Ali Ferşadoğlu
|
Ekleme Tarihi: 07.10.2010 - 12:39 |
|
|
|
655 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 12.06.2008
|
En Son On: 10.10.2014 - 14:55
|
Cinsiyeti: -----
|
|
çok güzel bir paylaşım kardeşim
selam ve saygılar
|
Ekleme Tarihi: 07.10.2010 - 22:29 |
|
|
|
 |
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
harem (40), Vuslat03 (55), silentlake (42), musçan (56), tülay19 (49), rümeysa* (37), Abdülhamid (35), kalkisim (44), imamramazan (41), ravda_08 (48), xpasa (53), sonsa (35), genclik (35), fanatik_cmb (48), zülküf (45), mhy (50), yagan25 (55), coskun68 (47), yavru (56), seviyeli41 (60), erdalkukuli (71), FeRSaH (43), allatrope (42), arnavut66 (41), Buhayra (40), furkanesat (49), izmirLee (42), BENgiSUde (35), mycandostu (43), jedeu (48), kadem_46 (45), ozlem83 (42), ilknurlu (39), dragon66 (41), ismet_85 (40), farukdeniz (43), tatarik (43), ISKAY38 (54), nadir__turgay (42), tumi24 (40) |
|
|
|
 |
|
|