0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » OY İSTEME , OY VERME , SEÇİMLER VE RABBANİ TAVIR....

önceki konu   diğer konu
31 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
OY İSTEME , OY VERME , SEÇİMLER VE RABBANİ TAVIR....
944 Mesaj -
Ýslam’da laiklik yoktur
Türkiye’de laiklik , Atatürk’çülük ve Demokrasi
Demokratik çalýþma ve amel iliþkisi
Demokratik yöntem ile Ýslam’ý hakim kýlmak olamaz mý?
Seçim sandýðýna giden bir vatandaþýn bu davranýþýnýn anlamý nedir ?
Milletvekili adayý olmanýn anlamý nedir?
Demokratik düzenlerin iddialarý nelerdir ?
Ýslam’i hareket ve demokrasi
Demokrasi ve seçimler
Demokratik çalýþmayý savunanlarýn bazý gerekçeleri
Hüküm koyma ; Allah’a muhalif kanun koymanýn ve koydurtmanýn hükmü nedir
Allah’ýn ayetlerinin inkar ya da alay edildiði meclislerde oturulabilir mi?
Parlementoyu hep dinsizler mi ele geçirsin; adamlarýmýz olmasýn mý ?
Sert olmayalým , particilere karþý yumuþak davranalým .
Bu kadar alim , hoca var ;onlar bilmiyorlar mý bunu ?
Yusuf (a.s.) parti gibi baþa geçmiþtir ; bizde onun gibi çalýþýyoruz
Hýlfu’l - Fudul Andlaþmasý oy vermeye delil midir ?
Medine vesikasý ve Hudeybiye anlaþmasý, Necaþi delil midir ?
Parti yoluyla Ýslam’a casus ve ajanlýk hizmeti ediyoruz
Ýslam’i duyarlýlýðý olan partiye destek ehveni þer midir ?
Said Nursi bile siyaset yapmýþtýr. Bizde yapýyoruz
Ýslam’a göre dost ve düþmanlýk : Dostluðun gerekleri
Allah’tan baþkasý için yemin etmek ; hükmü nedir ?
Takiyye nedir , ne zaman olur , þartlarý nedir ?
Meydaný Ýslam düþmanlarýna mý býrakalým ?
Ýslam partisi olamaz mý ?
Küfrü meþrulaþtýrmak
Beþeri düzenin bazý kurum ve görevleri
Demokratik Mücadele Kurumu ; PARTÝLER :
Bakanlýk ve Üst Düzey Bürokratlýðý
Doktor , Mühendis , Öðretmen ve diðer memuriyetler
Hakimlik , Savcýlýk , avukatlýk
Askerlik
Allah’ýn Hükümlerini Aþamalý olarak Tatbik Etmek Küfürdür
Ýslam’dan Çýktýklarý Halde Kendilerini Müslüman Zannedenler
Tek ümmete doðru
Þehid ABDULLAH AZZAM’a göre “parlementoya girmenin hükmü
“Þehid ABDULLAH AZZAM’a göre kiþileri belirterek hüküm vermek
Alimlere göre partisel çalýþma

ÝSLAM’DA LAÝKLÝK YOKTUR

Laiklik ; geniþ ve basit tanýmý ile, dinin siyasal hayatýn dýþýna itilmesi, din adamlarý sýnýfýnýn devletin siyasal hayatýnda din adýna etkin olmalarýnýn engellenmesi diye ifade edilir.

Buna cevap olarak deriz ki : Laiklik Fransa’da kilisenin ve papazlarýn siyasete karýþmasýndan sonra Rönesanss ile kiliseyi ve din adamlarýný devlet yönetiminden uzaklaþtýrmak için çýkarýlmýþ bir sistemdir . Fakat Ýslam’da batýda bilinen þekliyle bir “ din adamlarý “ sýnýfýnýn varlýðý söz konusu deðildir. Dolayýsý ile böyle bir sýnýfýn din adýna siyasal etkinliklerde bulunmasý söz konusu deðildir. Dolayýsýyla böyle bir sýnýfýn din adýna siyasal etkinliklerde bulunmalarýndan ve devletin siyasetinden aktif bir rol oynamalarýndan söz edilemez.Çünkü böyle bir sýnýf yok ki, bu sýnýfýn icra edeceði fonksiyon kabul veya redde konu olsun.

Bugün içinde yaþadýðýmýz dünyada , Ýslam adýna meydanlara, gazetelere, ekranlara , kürsülere çýkan pek çok alim ,önder , siyasi , akademisyen , maalesef Ýslam dýþý olduðu bizzat kendi taraflarýnca bu kadar net bir biçimde ortaya konan laikliði ve demokrasiyi sahipleniyorlar, bunlarý benimsediklerini söyleyebiliyorlar. Üstelik bazýlarý daha da ileri giderek bu cahiliyye hükümlerinin Allah’ýn dinine de iftira ederek , Ýslami olduklarýný , Ýslam’la baðdaþtýklarýný iddia edebiliyorlar .

“ Onlar hala cahiliyye hükmünü mü arýyorlar ? Kesin bilgiye inanan topluluk için hükmü Allah’tan daha güzel olan kimdir ? “ ( Maide 50 )

Cahiliyyenin anlamý belirgin bir biçimde bu ayette ortaya konulmuþtur.Cahiliyye, Allah’ýn belirttiði , Kur’an’da ifade edildiði üzere insanlarýn insanlar için hüküm belirlemesi, insanýn insana köle kýlýnmasý , Allah’a kulluðun býrakýlmasý, Allah’ýn ilahlýðýnýn reddedilmesi ve de buna karþýlýk , kimi insanlarýn ilah kabul edilmesi ve Allah’a deðil onlara itaat ve ibadet edilmesi, onlara tapýlmasýdýr. Cahiliyye bir olgudur. Geçmiþte yaþanan bu olguyla, bu günde yarýn da yine karþýlaþýlacaktýr. Cahiliyyenin niteliði Ýslam’la çeliþmek, Ýslam’a karþý olmadýr.

Allah’ýn þeriatýný reddeten ; cahiliyye düzenini kabul ediyor, cahiliyyeyi yaþýyor demektir.! “Cahiliyye sistemleri yalnýzca putperestlik þeklinde ortaya çýkan ya da buna benzer mitolojik tanrýlara tapmak þeklinden ibaret deðildir . Kavmiyet ve vatan gibi ad ve þekli deðiþik olabilir .Baþkalarýný zorla egemenliði altýnda tutan diktatör ve taðutlar gibi yeni putlar olabilir , hatta heykel putlar bunlarýn birer sembolü olabilir .”

Günümüzde bütün çaðdaþ toplumlar , komünst , kapitalist , yahudi , hýrýstiyan ve sözde müslüman geçinen bazý toplumlar bir tür cahiliyye toplumunu teþkil etmektedirler. Çünkü Allah’ýn varlýðýna ve birliðine iman ettiklerini ifade etmekle birlikte tevhid akidesinin en önemli esasý olan otorite hakkýný ,egemenlik, hakimiyet , yetkisini Allah’a vermemektedirler . Hayatlarýný düzenleyecekleri kanun ve kurallarý koyma yetkisini , hem de mutlak manada , kendi hemcinslerinin oluþturduklarý bazý kurumlara parlemento , hükümet ve yargý gibi organlara vermektedirler . hakimiyetin , hüküm koyma yetkisinin mutlak manada “millet”e ait olduðu ilkesini benimsemektedirler.

Sosyal konumu itibariyle kendilerince alt tabakalarda bulunan bir müslüman hanýmýn baþýný örtmesine itiraz etmeyenler , baþýný örten ya da çarþafa bürünen üniversite öðrencisi ya da belli bir kariyer ve kendilerince yüksek bir mevkide olan birisi oldu mu bu sefer devrim krizleri geçirir , laiklik saralarýna tutulur, uysal , insan haklarý havarisi kesilenler birden bire kýrmýzý görmüþ boðaya dönerler ; hatta bazýlarý daha da sapýtarak aðýzlarýndan salyalar saçan bir mahluka dönüþürler.

Burjuvalar , taðutlar ,laikler , tahtlarý ve üst makamlarý ellerinde bulunduranlar , Allah’ýn indirdikleriyle hükmedilmesine kesinlikle karþý çýkacaklardýr. Zira Allah’ýn indirdiði hükümler uygulandýðýnda , onlarýn yüzlerine geçirmiþ olduklarý ilahlýk maskesi yere düþecek ve ilahlýk sadece Allah’a ait olacaktýr. Sömürü , zulüm ve haram üzerine kurduklarý cahiliyye düzeninde kendilerine maddi çýkar saðlamakta olan sömürücü egemen güçler elbette ki Allah’ýn indirdiði hükümlerin uygulanmamasý için yýrtýnacaklardýr.

Hüküm koyma yetkisi , sadece ve tek Allah2ýn olmalýdýr . Ýlahlýðýn her þeye egemen olmasý gereðince hüküm, sadece Allah’a özgüdür. Zira egemenlik yani hakimiyet kanun koyma hakký ilahlýðýn özelliklerindendir. Egemenliðin kendisine ait olduðunu ileri süren ister bir birey , bir sýnýf , bir parti , ister bir gurup , bir ulus , isterse uluslar arasý bir örgüt þemsiyesi altýnda tüm insanlar olsun, ilahlýðýn nitelikleri noktasýndan , herkesten önce Allah’a savaþ açmýþ demektir.

“ De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramýzda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan baþkasýna kulluk etmeyelim O'na hiçbir þeyi eþ tutmayalým ve Allah'ý býrakýp da kimimiz kimimizi Rabbler edinmeyelim .. " (al-i Ýmran 64)

Bu birbirini Rab edinme olayý en katý dikta rejimlerinin (monarþi ve oligarþi ) en baþta gelen özelliði, insanlarý kendisine taptýrma ve kurumlarýný , sistemlerini , yasalarýný kanunlarýný , deðer yargýlarýný ve ilkelerini benimsetmedir .Ýþte ancak Ýslam nizamýnda insan bu boyunduruktan kurtulur . Özgürlüðe kavuþur . Düþüncelerini , düzenlerini ,yaþam biçimlerini , yasalarýný ve kanunlarýný , deðer yargýlarýný ve ilkelerini yalnýz Allah’tan alan bir özgürlüðe kavuþup kula kulluktan kurtulur . Ýslam nizamýnda bütün insanlar eþit konumundadýr . Cahiliyye de , demokrasi ve laiklikte ise insanlar Allah’ýn deðil de bazý insanlarýn yaptýklarý kanun , kural ve ilkeleri ,onlarýn oluþturduklarý meþru ve gayrimeþru ölçüleri benimser, onlara tabi olurlar. Bu Allah’tan baþka bu ölçüleri, kanunlarý koyanlarý Ýlah ve Rabb edinmek sonucunu doðurur.

“ Yoksa Allah'ýn dinde izin vermediði bir þeyi onlara kanun kýlacak ortaklarý mý vardýr? Eðer azabý erteleme sözü olmasaydý , derhal aralarýnda hüküm verilirdi . Ve zalimler için þüphesiz can yakýcý bir azap vardýr “ ( Þu’ra 21 )

“ Þimdi sen , kendi hevasýný Ýlah edinen ve allah’ýn bir ilim üzere kendisini saptýrdýðý , kulaðý ve kalbi üzerine mühür vurduðu ve gözü üstüne de perde çektiði kimseyi gördün mü ?..”( casiye 23 )

Bu ayet ve tefsirinden anlaþýldýðý üzere , hayatlarýný düzenlerken Allah’ýn deðil de hevalarýný esas almalarý , hevalarýný ilahlaþtýrmak þeklinde nitelendirilmektedir.

“Allah ve Rasulu ,bir iþte hüküm verdiði zaman , artýk inanmýþ bir erkek ve kadýna , o iþi kendi isteklerine göre seçme hakký yoktur . Kim Allah’a ve Rasulune karþý gelirse , apaçýk bir sapýklýða düþmüþ olur .” (Ahzab 36 ) Ýslam sisteminin temel kurallarýndan birini , bu sistemin önemli bir ana prensibini açýklamaktadýr . Bu ayet insanlarýn hevalarýný esas almalarýný , Allah ve Rasulunun bir hüküm verdiði konularda , insanlarýn farklý , zýt hüküm koymaya kalkýþmalarýný temelden yasaklýyor .Laikliði de Ýslam karþýtý bir cahiliyye olarak dýþlýyor.

“ Þunlarý görmüyor musun? Sana indirilene ve senden önce indirilene inandýklarýný ileri sürenleri görmedin mi?Taðuta inanmamalarý kendilerine emrolunduðu halde, taðut’un önünde muhakemeleþmek istiyorlar. Halbuki þeytan onlarý büsbütün saptýrmak istiyor.” ( Nisa 60 ) “Hayýr! Rabbine andolsun ki ,aralarýnda çýkan anlaþmazlýkta ; seni hakem yapýp sonra da senin verdiðin hükümden içlerinde hiç bir sýkýntý duymaksýzýn, tam bir teslimiyetle kabullenmedikçe iman etmiþ olamazlar.” ( Nisa 65 )

“Eðer hak, onlarýn kötü arzu ve isteklerine uysaydý, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunan kimseler bozulur giderdi.Hayýr, biz onlara þan ve þereflerini getirdik; fakat onlar kendi þereflerine sýrt çevirirler“ (Mu’minun 71)

“And olsun ,size öylebir kitab indirdik ki, bütün þan ve þerefiniz ondadýr. Hâlâ akýllanmayacak mýsýnýz?”(Enbiya 10)

Allah’a kulluktan kaçýnanlar ,sýnýrsýz mercilere kullukta bulunma zilletine düþerler . Kendileri gibi insanlara kullukta bulunurlar . Onlarýn önünde eðilerek hayatýný onlarýn kanunlarýyla , nizamlarýyla , deðerleriyle kendileri gibi beþeri güçlere ibadet etme zilletini yaþarlar . Onlar ve bunlar yani yöneten ve yönetilenler Allah’ýn önünde eþit olduklarý halde birbirlerini Allah’tan baþka rabbler edinirler.

“De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramýzda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan baþkasýna kulluk etmeyelim O'na hiçbir þeyi eþ tutmayalým ve Allah'ý býrakýp da kimimiz kimimizi Rabbler edinmeyelim .."aglaAl-i Ýmran 64)

“Onlar, Allah'dan baþka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oðlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuþlardý. Allah'dan baþka hiç bir ilâh yoktur. O, müþriklerin ortak koþtuðu þeylerden de münezzehtir.” ( Tevbe 31 )

Bu ayetin tefsirine bakýldýðýnda görülecektir ki Rab edinmenin þeklini açýklayan bi zatihi Rasulullah’ýn kendisidir. !

“Tay kabilesi reisi olan Adiyy bin hatem þöyle der. Mekke fethedildiði gün ben Hýrýstiyan olduðum için Mekke’den kaçtým .Bacým ise müslümanlara köle oldu . Zamanla rasulullah bacýmý serbest býrakarak azad etti . Bacýmda islamý tanýdýðý için müslüman oldu . Bunun üzerine Mekke dýþýna çýkarak beni aradý ve akrabalarýmýn yanýnda beni buldu ve “ müslüman olduðunu , Ýslam dininin çok güzel bir din olduðunu , islam’ý bize yanlýþ anlatmýþlar, eðer Hz. Muhammed’den özür dileyip müslüman olursan senin için çok iyi olur . Hem mekke senin yurdun , kabile reisi olman itibariyle bir sürü malýnda vardýr.Tekrar söz sahibi olabilirsin “ diyerek beni ikna etti . Bende geri geldim .Mescidde Rasulullah’ý etrafýnda sahabelere “Onlar, Allah'dan baþka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler,”Tevbe 31” ayetini okurken gördüm ve boynumda gümüþten bir Hac olduðu halde yanýna geldim .Ey Allah’ýn rasulu ; ben eskiden Hýrýstiyandým ve Hýrýstiyanlýðý iyi bilirim . Biz hiç bir zaman alimleri , rahipleri rab edinmedik , onlara ibadet te etmedik dedim . Bu ayette Allah (c.c.) ne demek istemiþ dedim der. Bunun üzerine Hz. Muhammed : “Ey Adiyy ! çýkar o boynundaki putu “. Bende çýkardým . “Ettiniz Adiyy , ettiniz “ dedi. “O rahipleriniz , alimleriniz size Allah’ýn kitabýna muhalif olarak helal ve haram koymadýlar mý ?” Bende evet ya rasulullah ; onlar okumuþ kimselerdi, böyle yaparlardý . Bunun üzerine “ iþte onlarýn bu yaptýklarý Rabb’liktir . Sizinde onlarýn dediklerini benimsemeniz , uymanýz onlara ibadetinizdir “ dedi. “

Evet kardeþler bu ayeti okuyalým , tefsirini bir araþtýralým ,sonra bunu günümüzde þekillendirelim . Ýbadet eden kullar ayný fakat rabb’lik yapan o gün alimler ve rahiplerdi . Bugün ise beþeri düzenlerin hepsi. Yani parlemento , meclis , krallýk , vs. vs. Hayat nizamýný , devlet yönetimini Allah’ýn emrettiði kaynaktan almayanlar, þeytanýn gönüllerine vesvese vererek nefs ve hevalarýný ilahlaþtýrarak , yaratýlmýþ akýllarýný putlaþtýrarak , kendileri gibi yaratýlmýþ , tuvalete girdiðinde üç büklüm olup defi hacet yapanlardan alýrlar . Ýþte bu Cahiliyye’nin ta kendisidir . Yüce Rabb’imiz bu meselenin iman ve küfür, Ýslam ve cahiliyye, þeriat ve nefs meselesi olduðunu bildiriyor .Orta yol yok, uzlaþma yok. Ýki tarafýn arasýnda barýþ yok . Müminler bir harfini gizlemeden ve hiç bir þeyini gizlemeden ve hiç bir þeyini deðiþtirmeden Allah’ýn indirdikleri ile hükmedenlerdir . Kafirler , zalimler ve fasýklar da , Allah’ýn indirdikleriyle hükmetmeyenlerdir...
Gönderen: 02.06.2007 - 12:15
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
944 Mesaj -
TÜRKÝYE’DE LAÝKLÝK , ATATÜRKÇÜLÜK VE DEMOKRASÝ

TC. Anayasasýnda T.C. devletinin : Laik; Demokratik , Atatürk milliyetçiliðine baðlý bir devlet olduðu belirtilmiþ ve bu maddelerin deðiþtirilemez , deðiþtirilmesi teklif dahi edilemez adeta “put” maddeler olduðu ilan edilmiþtir.Ýnsan iradesinin ilahlaþtýrýlmasý ve insanýn yaptýðý kanunlarýn Allah’ýn þeriatinin yerine ikame edilmesi anlamýna geldiðine bu ülkede, seksen yýllýk pratik uygulamada gerçekleþtirdiðine göre , bu devlet Ýslamý reddeden ,islam þeriatýný , Allah’ýn hükmünü dýþlayan gayri islami bir devlettir. Atatürkçülük de Laikliði ve Türkçülüðü temel ilke olarak benimsemekle zaten Ýslam’a karþýtlýðýný ilan etmiþ beþeri bir ideolojidir. Atatürkçülük Allah’ýn hükümlerini dýþlayarak , Ýtalyan ceza kanunu, Alman ticaret kanunu , Ýsviçre medeni kanunu ve ilaveten yerli malý üretim taðuti kanunlarý esas alarak, hududullah’ý çiðneyen, Allah’la sýnýr yarýþýna kalkýþan, kavmiyetçi, taðuti bir ideoloji olarak karþýmýza çýkmaktadýr . “Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluðun , Allah ve Rasulu ile sýnýr mücadelesi yapanlara , babalarý, oðullarý , kardeþleri veya soydaþlarý olsalar bile sevgi beslediklerini göremezsin “ (Mücadele 22 )
Gönderen: 02.06.2007 - 12:16
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
944 Mesaj -
Demokratik Çalýþma ve Amel iliþkisi : Ýslam adýna , müslüman olarak belli bir partinin çalýþmalarýna katýlan kimselerin yaptýklarý bu iþ, sýhhat þartlarýný taþýsýn taþýmasýn bir ameldir. Bu amelde bulunan kimselere bunu neden yaptýklarýný soracak olursak “ Ýslam ‘ý hakim kýlmak için “ ya da “ Ýslam’ýn hakim olabilmesi için uygun olmayan bir zemini uygun hale getirebilmek için “ diye cevap vereceklerdir. Ancak bu konuda hatýrlanmasý ve bu gerekçeyi ileri sürenlere hatýrlatýlmasý gereken bir husus vardýr .Ýslam’ýn hakim kýlýnmasý için Allah ve rasulu tarafýndan öngörülmüþ bir yol ,bir yöntem ,bir süreç yok mudur? Bizler bu konuda þeriaatte bir boþluk olmadýðýna inanýyoruz. Dolayýsý ile bu konuda izlenmesi gereken yolun belirleyici çizgilerinin ne olduðu hususunda herhangi bir kapalýlýk olduðuna inanmýyoruz. Bu konuda kýsa olarak þunlarý hatýrlatmakta fayda görüyorum. Ýslam’ýn hakim kýlýnma süreci ;baþta Hz. Peygamber‘in siretinden (hayatýgöz kırpma olmak üzere , peygamberlerin bize nakledilen sahih uygulamalarýndan öðrendiðimize göre ; belli baþlý 3 karakteristik aþama arzeder.

Bu aþamalar birbirinden kopuk ve ayrý deðil, aksine birbirini tamamlayýcýdýr.

Bunlar ise

1- Teblið

2- Hicret

3- Cihad
Daveti , tebliði kabul eden müminler , davetçi etrafýnda toplanýr, belli bir dönem sonra egemen düzen bunlara sadece “Rabbýmýz Allah’týr “ dedikleri için baský ve zulumler yapmaya , onlarý davalarýndan uzaklaþtýrmaya çalýþýr .Böylece Hak davanýn takipçileri ile cahili düzen arasýnda bir mücadele baþlar. Bu mücadele sýrasýnda kimisi davasý yolunda , imaný uðrunda þehid düþer , kimisi maazallah irtidat eder, kimisi de , Allah kendileri ile zalim ve cahili kavimleri arasýnda hak ile hükmünü verinceye kadar sabreder , izlemesi gereken çizgiden sapmaz , taviz vermeye yanaþmaz. Peygamberlerin Ýslam’ý egemen kýlmak sürecinde izledikleri yol ve bu yolun izlenmesi esnasýnda karþýlaþýlan manzara kýsaca budur! Bu yolun ýsrarla izlemenin dünyada mutlaka Ýslam’ýn hakimiyeti ile sonuçlanmasý þartý ya da garantisi yoktur .Fakat bu yolu tavizsiz bir þekilde izlemeye devam edenlerin , salih bir amelde aranan diðer þartlara da sahip olmalarý þartýyla, bu uðurdaki, mücadelelerinin mükafatýný alacaklarýnda þüphe yoktur. Buna uygun olmayan herhangi bir yol , Ýslam’ýn bu konudaki deðer hükümlerine göre en azýndan merdut bir bid’attir
Gönderen: 02.06.2007 - 12:20
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
944 Mesaj -
Demokratik Yöntem Ýle Ýslam’ý Hakim Kýlmak :
Parti çalýþmalarýyla islam’ý hakim kýlmak , demokratik bir düzen içerisinde söz konusu olur . Demokratik düzenin en belirgin özellið ise “EGEMENLÝÐÝN KAYITSIZ ÞARTSIZ HALKIN OLDUÐUNU “ ileri sürmektir. Demokratik düzenler , böylece iþin baþýndan itibaren Allah ‘ýn hakimiyetini kabul etmediklerini , Allah ‘ýn hakimiyeti yerine halkýn hakimiyetini öngördüklerini ifade etmektedirler. Bu herkesin bildiðidir. Demokratik düzenler Allah ‘ýn hakimiyetini yani insanlarýn hayatýný düzenlemek üzere Allah ‘ýn koyduðu hükümleri dolayýsý ile Ýslam hukukunun tümünü red edip halkýn hakimiyetini yani demokratik sistemlerde yasama meclislerinin yaptýklarý kanun ve hükümleri kabul ettiklerinden ; bütün kurum ve kuruluþlarý , mevzuatlarý da o þekle göre þekillendirirler.Hiçbir alanda halkýn hakimiyetini sarsacaðý kabul edilen herhangi bir faaliyet ve çalýþmaya imkan verilmek istenmez . Buna aykýrý kanaat , yaklaþým ve ve gayeleri bulunan ekipler , en azýndan bu kanaat ,yaklaþým ve gayelerini açýða vurmamak zorundadýrlar; buna çok büyük ölçüde dikkat etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde kurulu düzenle ve bu düzenin ilkeleriyle karþý karþýya gelir.Bunun için böyle bir süreci kabul edenlerin en azýndan zahiren de olsa bu ilkeleri kabullenmeleri veya kabul ediyor görünmeleri gerekir. Ýstedikleri doðrultuda faaliyeti açýk açýk yapamayacaklarýndan iþleri güçleri kurulu düzenin mevzuat yada teamüllerindeki boþluklarý araþtýrmak ve bu boþluklarý kendi lehlerine yorumlamak için zaman ve emek harcamak olur . Ýslam davetinin basiret üzere yapýlmasý gereði gayet açýk bir þekilde anlaþýlmaktadýr.Müminler , Peygamberin yolu üzere daveti býrakýp , körü körüne davette bulunamazlar .“De ki : Ýþte bu benim yolumdur .Ben Allah’a (körü körüne deðil) bir basiret üzere davet ederim Ben de bana uyanlarda böyleyiz. Allah ‘ý tenzih ederim ,ben asla müþriklerden deðilim .” (Yusuf 108) Acaba basiret üzere davet yolunu býrakýp , baþka yollar denemeye kalkýþmanýn þirki red edebilme özellik ve nitelikleri ne kadardýr ? ! Seçim sandýðýna giden bir vatandaþýn bu davranýþýnýn anlamý ; Kendisi ister iþin þuurunda olsun, ister olmasýn , ister bu anlama geldiðini bilmekle kalbinden bunu onaylamasýn, fark etmez - zahiren þudur :”Ben sahip olduðum kendi payýma düþen egemenlik hakkýmý , filan partiye veya falan kiþiye bana vekaleten kullanmak üzere belirlenen süre içerisinde devrediyorum.” Daha sonra “milletvekili“ denilen bu kimselerin bir mal, bir meta gibi alýnýp satýlmalarý, seçmenlerini her hangi bir þekilde hesaba katmaksýzýn yasamalarda (kanun koyma) ,tasarruflarda bulunmasý, hatta seçmenleriyle birlikte ülkelerini bile gereðinde satmalarý , seçmenleri de dahil olmak üzere bütün milletin baþýna çorap örmeye kalkýþmalarý , ülkenin ve insanlarýn menfaatlerini peþkeþ çekmeleri vb. üzerinde durmayalým.Çünkü bizim için önemli olan seçime katýlmanýn ne anlama geldiðidir. O da þudur: “ben mevcut demokratik düzeni kabul ediyorum .Bu düzenin sýnýrlarý içerisinde kalmak üzere , hakimiyet hakkýmý þu partinin ya da bu kiþinin kullanmasýný istiyorum.” Seçime katýlmanýn bu anlama gelmediðini söylemek mümkün deðildir. Bizim sandýðýn baþýna giderken baþka niyetler taþýmamýz, davranýþýmýzýn hükmünü deðiþtirmek için yeterli deðildir.Ýslami bilgisiasgari seviyede olan birisine þöyle bir soru soralým :Bir gavur bize: “ Þu münkeri veya þu haramý iþleyin ; mesela þu þarabý için , yahut þu domuz etini yeyin, o zaman ben de müslüman olacaðým aksi takdirde olmam “ dese biz onun dediðini müslüman olmasýný saðlamak niyeti ile kastýyla yapabilir miyiz ? Evet ,böyle bir soru sorsak, kim bize : Niyetiniz o gavuru müslüman yapmak olduðu sürece siz o münkeri ve o haramý iþleyebilirsiniz, bundan dolayý sizin için vebal yoktur diyebilir? Demek ki hangi niyetle olursa olsun ve rey verdiðimiz parti veya kiþinin niteliði ne olursa olsun , seçmen olarak seçime katýlmanýn anlamý , kurulu bulunan demokratik düzeni kabul etmek olarak yorumlanmasa bile, en azýndan reddetmemek anlamýna gelir !
Gönderen: 02.06.2007 - 12:26
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Seçim sandığına giden bir vatandaşın bu davranışının anlamı
944 Mesaj -
Kendisi ister iþin þuurunda olsun, ister olmasýn , ister bu anlama geldiðini bilmekle kalbinden bunu onaylamasýn, fark etmez - zahiren þudur :”Ben sahip olduðum kendi payýma düþen egemenlik hakkýmý , filan partiye veya falan kiþiye bana vekaleten kullanmak üzere belirlenen süre içerisinde devrediyorum.” Daha sonra “milletvekili“ denilen bu kimselerin bir mal, bir meta gibi alýnýp satýlmalarý, seçmenlerini her hangi bir þekilde hesaba katmaksýzýn yasamalarda (kanun koyma) ,tasarruflarda bulunmasý, hatta seçmenleriyle birlikte ülkelerini bile gereðinde satmalarý , seçmenleri de dahil olmak üzere bütün milletin baþýna çorap örmeye kalkýþmalarý , ülkenin ve insanlarýn menfaatlerini peþkeþ çekmeleri vb. üzerinde durmayalým.Çünkü bizim için önemli olan seçime katýlmanýn ne anlama geldiðidir.O da þudur: “ben mevcut demokratik düzeni kabul ediyorum .Bu düzenin sýnýrlarý içerisinde kalmak üzere , hakimiyet hakkýmý þu partinin ya da bu kiþinin kullanmasýný istiyorum.” Seçime katýlmanýn bu anlama gelmediðini söylemek mümkün deðildir. Bizim sandýðýn baþýna giderken baþka niyetler taþýmamýz, davranýþýmýzýn hükmünü deðiþtirmek için yeterli deðildir.Ýslami bilgisiasgari seviyede olan birisine þöyle bir soru soralým :Bir gavur bize: “ Þu münkeri veya þu haramý iþleyin ; mesela þu þarabý için , yahut þu domuz etini yeyin, o zaman ben de müslüman olacaðým aksi takdirde olmam “ dese biz onun dediðini müslüman olmasýný saðlamak niyeti ile kastýyla yapabilir miyiz ? Evet ,böyle bir soru sorsak, kim bize : Niyetiniz o gavuru müslüman yapmak olduðu sürece siz o münkeri ve o haramý iþleyebilirsiniz, bundan dolayý sizin için vebal yoktur diyebilir? Demek ki hangi niyetle olursa olsun ve rey verdiðimiz parti veya kiþinin niteliði ne olursa olsun , seçmen olarak seçime katýlmanýn anlamý , kurulu bulunan demokratik düzeni kabul etmek olarak yorumlanmasa bile, en azýndan reddetmemek anlamýna gelir !
Gönderen: 02.06.2007 - 12:47
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Milletvekili Adayı Olmanın Anlamı :
944 Mesaj -
Milletvekili adayý olmanýn anlamý þudur: “Ben sizin adýnýza bu maksatla kurulmuþ bulunan kurumda gidip teþri (kanun koyma) yapacaðým, her biriniz bir fert olmanýz dolayýsý ile elinizde bulunan genel hakimiyet yetkisinin birer parçasýný bana vekaleten belli bir süre devretmenizi istiyorum. Böylelikle ben yeterli sayýdaki temsil oylarýmý toplayabildiðim takdirde, sizin adýnýza egemenlik yetkisini kullanacaðým ve teþri faaliyetlerine katýlacaðým.“ demektir. Kur’an- Kerim‘de Allah‘tan baþka kanun koyan ve Allah’tan baþka hükmüne baþvurulan ya da hükmü kabul edilen herkes ve her kurumun ortak adý bilindiði gibi “taðut“ tur.Taðutun reddi ise ,iman edebilmek þerefine nail olmanýn ilk ayaðýdýr.“ Hak ile batýl apaçýk meydana çýkmýþtýr. Kim taðutu inkar eder ve Allah’a iman ederse o, muhakkak kopmasý mümkün olmayan saðlam kulba yapýþmýþ olur “ (Bakara 256) Taðutun ve taðuti düzenlerin egemenliðini kabul etmek , iman ile baðdaþabilir bir eylem olamaz. “Sana indirilen ve senden önce indirilmiþ olanlara her halde iman ettiklerini ileri sürenlere bakmaz mýsýn ki , onu inkar etmekle emrolunduklarý halde yine taðutun hükmüne baþvurmak isterler. Þeytan da onlarý uzak bir sapýklýkla büsbütün saptýrmak ister “ (Nisa 60) Þu ayeti kerimede Allah’ýn emir ve hükümleri dýþýnda teþri yapmanýn , teþri yetkisine sahip olunabileceðini kabul etmenin, hüküm ve mahiyetini açýk bir þekilde ifade etmektedir. “Yoksa onlarýn , Allah’ýn izin vermediði þeyleri kendilerine dinden þeriat yapan (Allah’ýn hükümlerine aykýrý hükümler koyan , Allah’a eþ koþtuklarý ) ortaklarý mý vardýr ?” (Þura 21) Demokratik seçimlerde ve benzeri bütün eylem süreçlerde ,müslümanýn demokrasinin herhangi bir halkasýnda yer alarak taðuti düzenin iþlerlik kazanmasýnda bir katkýda bulunmasý , Ýslam’ýn konu ile ilgili ilke ve hükümlerine aykýrýdýr.
Gönderen: 02.06.2007 - 12:52
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Demokratik Düzenlerin iddiaları :
944 Mesaj -
Demokratik düzenler, eþitlikçi bir eda ile, bütün fikir ve düþünce sahiplerini partilerin çatýlarý altýnda örgütlenmeye çaðýrýr.Ancak bu çaðrýnýn temelinde, “Anti – demokratik“ diye nitelendirilen her türlü muhalif hareketi kontrol altýna almak gibi önemli ve ciddi bir avantajý elinde bulundurmak düþüncesi vardýr. O halde tez ile uygulama arasýnda bir tutarsýzlýk vardýr . Ve bu bilinçli yapýlmaktadýr. A-Muhalif hareketlerin zararsýz bir kimliðe bürünmesini saðlayýp bu kimliðe uygun þekliyle kanalize etmektir. B-Kurulu düzene muhalefet edebilecek kitle ve söylemleri, onlarýn tepki ve öfkelerini, seçim, propaganda ve benzeri eylem ve gösterilerle ifade etmelerini saðlayarak, barajý zorlayan basýnçlarý, kapaklarý zaman zaman kaldýrarak barajýn güvenliðini saðlamak kabilinden , tehlikeli olmak halinden zararsýz ve belki de yerine göre faydalý unsurlar haline getirebilmektir. Ýslam’ý diðer dinlerden ve diðer dinleri Ýslam’dan ayýrt eden elbette inanç sistemi yani itikattir . Gerek kainatta ve gerekse de insanýn hayatýnýn kural , hüküm ve hukukunu belirlemekte de yani bütün boyutlarýyla hakimiyette de Allah’a ortak kabul etmemek bu itikadi esasýn ayrýlmaz ve vazgeçilmez bir parçasýdýr. “ Hüküm (hakimiyet ) ancak Allah’ýndýr” (En’am 57) “O dilediðini hükmeder “(maide1) “ Kimse O’nun hükmünü kovuþturamaz“ (Kehf 26) Ýslam ; “Hakimiyet kayýtsýz þartsýz Allah’ýndýr” derken , genel olarak beþeri düzenler bu hakký Allah’tan baþka ya da O’na ortak koþtuklarý ,ilah yerine ikame ettikleri varlýk ya da kurumlara (parlemanto, meclis vs ) vermektedir . Demokrasi de hakimiyet hakkýný ifade de dahi olsa ilahlaþtýrdýðý halka verdiðini “hakimiyet kayýtsýz þartsýz halkýndýr ,ya da milletindir“ diyerek ifade etmekte ve kendine has þirkini formule dayandýrmaktadýr. Özdeki ve temeldeki bu ayrýlýk , farklýlýk ve aykýrýlýktan sonra , Ýslam ile demokratik düzenlerin bazý uygulamalarý arasýndaki biçimsel benzerliliklerden hareket ederek ;“Ýþte demokrasi de islam’a uygundur“ demenin ya da “islam’i demokrasi“ gibi bir takým acayip ve bilimsel olmayan terkipleri gündeme getirmenin tutarlý bir açýklamasý ve gerekçesi olamaz !
Gönderen: 02.06.2007 - 12:58
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
İSLAMİ HAREKET VE DEMOKRASİ
944 Mesaj -
Ýslam ; tam anlamýyla Allah’a teslimiyet demektir. Allah’a teslim olmanýn anlamý ise, O’nun hükmüne kayýtsýz, þartsýz , itirazsýz teslim olmaktýr . Buna göre hareket edilirse mesela ; “ O zaman çok kimse bizi kabullenmez , elimizdeki imkanlarla ve araçlarla biz bu iþin üstesinden gelemeyiz , böyle davranmak bizi marjinalliðe iter .. vs. “ gibi gerekçeler, hiçbir þekilde Allah’ýn herhangi bir mesele hakkýndaki hükmünü , gösterdiði yolu býrakýp baþka bir takým hükümlerin ya da yollarýn aranmasýnýn bir gerekçesi olarak görülemez. Kaldý ki Hz. Peygamberin hayatý , Kurani yöntemden taviz vermesi tekliflerine karþý gerek Kur’an-ý Kerim’in gerekse kendisinin fiili ve sözlü olarak verdiði cevaplarý ,bunlarýn ve benzerlerinin asla gerekçe olamaycaklarýný çok açýk bir þekilde ortaya koymaktadýr. Allah ‘ýn rýzasýný elde edebilmek için bütünüyle O’nun gösterdiði yolu yani dini takip etmekten baþka bir yol yoktur . Bu þu demektir : Ýslami hareket ; mesela marjinal kalmak fobisine sahip bir hareket olmadýðý gibi, bir takým yaklaþýmlarýnýn haksýz ve ilmi olmayan bir þekllerde baþka sistemlerin yaklaþým ve tutumlarýna benzetilmesinden de kendisini sorumlu tutacak kadar kuruntulu bir hareket de deðildir . Ne bütün insanlýk toptan cehenneme gidecek diye mahkum eden bir harekettir, ne de o zaman çok az insan dýþýnda cehennemden kurtulan olmaz endiþesiyle, toptan insanlarý cennete göndermek eðiliminde olan bir harekettir. Ýslami hareket mahiyet itibari ile dini Allah’ýn gönderdiði ve Rasulunun gösterip yaþadýðý þekliyle hayata geçirmeyi ve hayata hakim kýlmayý amaçlayan bir harekettir. O bakýmdan kimse yolun her hangi bir aþamasýna has olarak öngörülse dahi, özü , þekli ve yapýsýyla islami olmayan herhangi bir yöntemi Ýslam adýna müslümanlarýn gündemine dayatmak hakkýna sahip deðildir
Gönderen: 02.06.2007 - 13:00
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Demokrasi ve Seçimler
944 Mesaj -
Leh ve aleyhindeki hükümleri bilmekle mükellef olan müslümanlar ülke gündemini bir hayli meþgul eden seçimler hakkýnda da konumlarýný bilmek durumunda ve net tavýrlarýný göstermek zorundadýrlar.Evet, seçimlere katýlmanýn hükmü nedir? Müslümaným diyenler seçimlere katýlabilirler mi ; katýlamazlar mý? Bunlar ve benzeri sorulara verilecek cevaplar doðrultusunda uygun davranýþlar sergileyebiliriz.Öncelikle göz önünde bulundurulmasý gereken husus þudur ki, bizler hayata bakýþ açýsýndan kaynak olarak Kuran, Sünnet, Kýyas ve icmayý bilir bunlardan çýkarýlabilecek hükümlerle hareket ederiz. Bunlardan baþkasýný aramýyoruz, arayanlarsa derin bir sapýklýk içindedir. Bulup buluþturduklarý kendisinden Kabul edilmeyecek ve dahi cehenneme götüren bir pasaportu olacaktýr. Demokraside temel þey, insanlar tarafýndan kanunlar çýkartmak ve buna göre onlarý bu kanunlara göre yönetmektir. Bu kanunlarý çýkartacak ve uygulayacak kimseleri halka seçtirirler. Hem de bunu uygularken baský yaparak seçime insanlarýn gitmesini zorlarlar. Onlara ceza verirler. Böylece insanlar hürriyetlerini serbestçe kullanmýþ olurlar.!! Hem de devletin kabul ettiði ilke, fikir ve kanunlar dýþýnda kesinlikle seçime katýlmaya müsaade yoktur, kim baþka ilke ve fikre çaðýrýp seçime katýlmak istiyorsa önlenir ve cezalandýrýlýr. Türkiye’de diðer Batý devletleri gibi bu uygulamalarý yapmaktadýr. Biri Ýslam’a çaðýrarak seçime katýlmak istiyorsa önlenir ve cezalandýrýlýr. Her zaman seçim oluyor, fakat Atatürk ilkeleri ve Batý temel kanunlarý deðiþmiyor. Bunlarý deðiþtirmeye kalkýþmak yasaktýr. Öyleyse Yýlmazý seç, yada Ecevit’i seç,Tayyib i seç ,Çilleri seç, ya da Erbakan’ý seç veya baþkalarýný seç deðiþecek bir þey yoktur. Çünkü ayný ilkelere ve temel kanunlara baðlý kalýp bunlara göre icraat yapacaklar. Bundan dolayý, demokrasi denilen hayali fikir için (sandýða giderek) demokrasiyi uygulamaya çalýþacak, buna göre kanun çýkartacak kimseleri seçmek Ýslam’a taban tabana zýttýr.Ýslam’da seçim vardýr, fakat bu seçim Ýslam’ý uygulayacak Halife içindir. Halife Allah’ýn kitabý ve Resulünün sünnetini uygulamak ve dünyaya Ýslamiyeti taþýmak için ümmet tarafýndan seçilir ve bunun üzerine ona biat verilir. Medine halký Ýslam’a girdikten sonra Resulullah’ý kendileri için bir yönetici olarak kabul ettiler baþka ifadeyle ona biat ettiler. Raþidi Halifelerin hepsi ümmetin rýzasýyla ve biatlarýyla yönetime geçtiler. Ayrýca Þura ve meþveret Halife ve yöneticileri hesaba çekmek, düzeltmek için ümmetin vekilleri ümmet tarafýndan seçilir. Vilayetlerde valiye þikayetlerini, görüþlerini ve isteklerini iletmek üzere Vilayet meclisleri, Vilayet halklarý tarafýndan seçilir.Burada önemli olan Ýslam hükümlerini uygulamaktýr. Demokrasi de önemli olan insanlarýn arzularýný yerine getirmektir, seçim her iki sistemde de birer üsluptur. Bundan dolayý seçime gidilir. Fakat, demokrasilerde kanunlarý çýkartacak ve uygulayacak kimseleri seçmek için sandýða gitmek haramdýr. Allah’a ve Resulüne inanýp böylesi seçimin manasýnýn ne olduðunu kavrayan Müslüman seçime gitmez. Aksi takdirde dünyada ve ahirette onun akýbeti pek vahimdir. Bu sebeple Türkiye’deki insanlar bedbahttýr, huzursuz, sýkýntýlý ve periþandýr. Ýnþallah Müslümanlar uyanýrda bu 18 nisan seçimleri onlar için son olur, tevbe ederler ve böylesi harama bir daha iþtirak etmezler. Çünkü yüce Rabbýmýz þöyle buyuruyor"Onlar hala cahiliyye hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inananlar için Allah’ýn hükmünden daha güzel hüküm koyacak kimmiþ?” (Maide 50) Yoksa bunlar kesin olarak inanmamýþlar veya inandýklarýný iddia mý ediyorlar.”Sana ve senden önce indirilene inandýklarýný iddia edenleri gördün mü?Taðuta muhakeme olunmak istiyorlar.Taðutu inkar etmeleri kendilerine emredildiði halde, Taðutun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki þeytan onlarý büsbütün saptýrmak istiyor.” (Nisa 60) Cahiliyye ve Taðut hükümleri Allah’ýn hükmü dýþýndaki her hükümdür. Beþerin ve þeytanýn çýkardýðý hükümdür. Bu nedenle mümin olabilmeleri veya gerçek mümin olabilmeleri için þu þartý koþtu. “Rabbine and olsun ki aralarýnda çýkan ihtilaflarda seni hakem kýlmazlarsa ve verdiðin hüküm hakkýnda içlerinde hiç bir sýkýntý bulunmadan bu hükme tam teslimiyet göstermezlerse mümin olmazlar." (Nisa 65) Dilerseniz günümüzde yapýlan seçimlerin manasýný vererek baþlayalým Bu iþlem: Demokratik sistemin yasama kurumu olan parlamentoya üye seçimidir. Yani insanlarýn toplumsal yaþantýlarýnda, bireylerin birbirleriyle, devletle, sosyal, ekonomi ve siyasî iþlerinde uyacaklarý kurallarý, hükümleri, ölçüleri, emir ve yasaklarý, kanunlarý belirleyen kurumun üyelerini seçme iþidir. Ýslâmi açýdan bunun anlamý þirk’tir. Yani "Hüküm ancak Allah’a aittir" hakikatýna terstir. Ýnsanlarýn yaþantýsýna hüküm koymakta, ya Allah’ý hiçe saymak ya da O’na ortak koþmak demektir. Ýþte bu seçime katýlmak bir takým insanlarý milletvekili sýfatý ile bu þirki iþlemeye itmek demektir. Bu o kiþiye yapýlabilecek en büyük kötülük ve zulümdür. Zira o kiþi, parlamentonun komisyonlarýna katýlarak veya genel kurul oylamalarýna katýlarak yasama faaliyetlerine Allah’ýn hükümranlýðýný hiç kabul etmeyip milletin egemenliðini esas kabul eden mevcut anayasanýn çerçevesinde katýlarak þirk iþlemine, cürmüne isteyerek ya da istemeyerek ortak olur. Zira Allahu Teâla þöyle buyurdu: “Ayetlerimiz hakkýnda (ileri geri konuþmaya) dalanlarý gördüðünde onlar baþka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak ol (meclislerini terk et). Eðer þeytan sana unutturursa hatýrladýktan sonra (hemen kalk) o zalimler topluluðu ile oturma.” (En’ am: 68) “O, Kitapta size indirmiþtik ki; Allah’ýn ayetlerini inkar edildiðini, yahut onlarla alay edildiðini iþittiðiniz zaman, onlar bundan baþka bir söze dalýncaya kadar kafirlerle beraber oturmayýn, yoksa sizde onlardan olursunuz. Elbette Allah, münafýklar ve kafirleri cehennemde bir araya getirecektir.” (Nisa: 140) Görüldüðü gibi ayet-i kerimelerde Allahu Teâla, Allah’ýn ayetlerinin inkar edildiði ya da alaya alýndýðý yani hükümlerinin hiçe sayýldýðý yerlerde tepkisizce oturup kalmayý kesinlikle nehy ediyor. Çaðdaþ þirk sistemlerinden biri olan demokratik sistemin yasama organý olan parlamentoda Allah’a karþý en büyük isyan, cürüm iþleniyor. “Egemenlik kayýtsýz þartsýz milletindir” ilkesi ile “hüküm (egemenlik) ancak Allah’a aittir” hakikatý inkar edilerek “millet” ilah yerine konuluyor.Böylelikle Allah ya inkar ediliyor ya da O’na küstahça þirk koþuluyor. Küfür ve þirk elbette ki Allah katýnda en büyük cürümdür, zulümdür, taðutluktur, sapýklýktýr, cahiliyyedir. Ýþte bununla ilgili bazý ayet-i kerimeler: “Hüküm ancak Allah’ýndýr. O da, kendisinden baþkasýna kulluk yapmamanýzý emretmiþtir. Ýþte dosdoðru din budur. Fakat insanlarýn çoðu bilmezler.” (Yusuf: 40) “Aralarýnda Allah’ýn indirdiði ile hükmet-yönet ve onlarýn arzularýna uyma. Allah’ýn sana indirdiði hükümlerin bir kýsmýndan seni saptýrmalarýna dikkat et. Eðer (Allah’ýn hükümlerinden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak günahlarýnýn bir kýsmýný onlarýn baþýna bela etmek ister. Ýnsanlarýn bir çoðu da zaten fasýktýrlar (yoldan çýkmýþlardýr). Yoksa onlar cahiliyye (Ýslâm dýþýgöz kırpma yönetim mi istiyorlar? Ýyi anlayan bir topluma göre hükmü bakýmýndan Allah’tan daha iyi kim vardýr?” (Maide: 49-50) “Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandýklarýný ileri sürenleri görmedin mi? zira onlar taðutla (Allah’ýn indirmediði sistemlerle) yönetilmek istiyorlar. Halbuki onu (taðutu) inkar etmekle emrolunmuþlar dý. Þeytan onlarý büsbütün saptýrmak istiyor.”(Nisa60) “Hayýr, Rabbine and olsun ki, aralarýnda çýkan antlaþmazlýk hususunda seni (þeriatýgöz kırpma hakem kýlýp sonra da verdiðin hükme (þeriatýn hükmüne) içlerinde hiç bir sýkýntý duymaksýzýn tam bir teslimiyetle teslim olmadýkça iman etmiþ olmazlar.” (Nisa: 65) “Kim Allah’ýn indirdiði (hükümler) ile hükmetmezse-yönetmezse iþte onlar kafirlerin ta kendileridir.” (Maide: 44) “Kim Allah’ýn indirdiði (hükümler) ile hükmetmezse-yönetmezse iþte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Maide: 45)“Kim Allah’ýn indirdiði (hükümler) ile hükmetmezse-yönetmezse iþte onlar fasýklarýn ta kendileridir." (Maide: 47) “Muhakkak ki þirk en büyük zulümdür.” (Lokman: 13)
Bu ayet-i kerimelerin ýþýðýnda görüldüðü gibi Allah’ýn indirdiði ile yönetmemek, Allah’ýn indirdikleri hükümlere raðmen hükümler, yasalar ortaya koyarak insanlarý yönetmeye kalkmak gerçekten en büyük isyandýr, zulümdür. Ýþte demokratik sistemin yasama organýnda yapýlan da budur.Kuranda Allah'ýn(cc) bize talim ettirdiði Velayet ve Beraet adlý iki nurlu kavramla kafirlerle iliþkimizi kesmemiz ifade edilmiþtir. Þu cümlede ifade edilenler için çeþitli polemiklere girecekler elbette olacaktýr. Amma velakin ne ifade ettiðimizi onlarda gerçekten iyi biliyorlar. Bütün bu partiler Ýslam esaslarý üzerine kurulmadýklarý gibi fikirleri, metodlarý ve hedefleri de Ýslam deðildir. Bundan dolayý kurucularýnýn ve üyelerinin çoðunluðu müslümanlar olsa bile Ýslami partiler deðillerdir, yani küfür partileridir. Çünkü bu partiler; üzerine kurulu olduklarý esaslar, benimsedikleri fikirler, fikirlerini yürürlüðe koyacaklarý metodlarý ve gerçekleþtirmek istedikleri hedefleri bakýmýndan baþtan sona küfürden ibarettir ve Ýslam üzere kurulu deðildir. Kaldý ki bütün bu partilerin Ýslam esasý üzerine kurulu olmadýklarý, Ýslam’la herhangi bir ilgilerinin bulunmadýðý ve hedeflerinin Ýslami hedefler olmadýðý gerçeði Türkiye’deki Müslümanlardan saklý deðildir.Nitekim bu partiler halk tarafýndan deðil devlet tarafýndan kurulmaktadýrlar.
Siyasi partiler kanununun 86. maddesinde açýkça þöyle belirtilmiþtir:”Siyasi partiler,Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliðinin deðiþtirilmesi ve halifeliðin yeniden kurulmasý amacýný güdemez ve bu amaca yönelik faaliyetlerde bulunamazlar“( SÝYASÝ PARTÝLER KANUNU – 86 NOLU MADDE) Ýþte bu nedenle bütün bu partileri elinin tersiyle bir tarafa itmek, hatta aynen küfürle ve küfrün nizamlarýyla ve kanunlarýyla mücadele eder gibi, bu partilerle Ýslam’ýn göstermiþ olduðu siyasi ve fikri bir þekilde mücadele etmek gerekir. Demek ki herhangi bir müslümanýn oyunu herhangi bir küfür partisine vermesi asla caiz deðildir. Türkiye dahil Ýslam beldelerinin yöneticilerinin kurduklarý komplolarý, sergiledikleri teslimiyetleri ve ABD ile Avrupa’nýn uþaklarý olmalarý, müslümanlarýn nüfuslarý ve servetleri pek çok olmasýna raðmen, onlarý aþaðýlayýcý bir konuma sürüklemiþ ve þereflerini lekelemiþtir. Bu kötü siyasi durumu izale etmek veya deðiþtirmek sizler olmadan mümkün deðildir. Allah (cc) þöyle buyurmaktadýr:“Bir toplum kendisinde olaný deðiþtirmedikçe, Allah onlarýn durumunu deðiþtirmez.”[Ra’d 11]
Þüphesiz ne tek baþýna Türkiye ve ne de Ýslam coðrafyasýndaki herhangi bir devlet, bu haliyle gerçek manada etkin bir devlet olamaz. Dahasý, Türkiye anayasasý ve diðer beþeri anayasalar sahih bir þekilde hayatýmýzý düzenlemeye elveriþli deðildirler.Zira bunlar, Ýslam olan akidemiz ile çeliþmektedirler.Özellikle bu çürük beþeri sistemler üzerimizde denenmiþken ve bizleri açlýk ve sefalete mahkum eden devlet eliyle imzalanmýþ anlaþmalarla kuþatýlmýþken, siz Ey Dünya ve Türkiye Müslümanlarý! Bize düþen bütün iþlerimiz için bir hayat sistemi olan Ýslam’a geri dönmektir. Allah (cc) þöyle buyuruyor:“Kim Ýslam’dan baþka bir din ararsa o ondan kabul edilmeyecektir ve o ahirette ziyana uðrayanlardan olacaktýr” [Al-i Ýmran 85]
Ey Müslümanlar! Türkiye’de, Ýran’da, Pakistan’da, Suriye’de veya baþka bir ülkede olmasý fark etmez, her müslümanýn bu bozuk vakýayý deðiþtirme iþinde bizimle beraber þer’i metod üzere çalýþmasý bir yükümlülüktür. Hem de bir Türk, bir Ýranlý, bir Pakistanlý veya bir Suriyeli olarak deðil, bir müslüman olarak...Çünkü müslümanlarý doðru bir þekilde kalkýndýracak yegane bað, Ýslam baðýdýr.Allah (cc) þöyle buyuruyor:“Mü’minler ancak kardeþtir...” Hücurat 10]
Yine bunun için Rasulullah (sav): “Müslüman, müslümanýn kardeþidir...” þeklinde buyurmuþtur. Öyle ki müslümanlar tek Halife üzerinde birleþip, Allah’ýn ahkamý ve Rasulünün sünneti üzere O’na biat etsinler. O’da, onlarý dünyada güçlü ve izzetli kýlsýn, Ahirette de Allah’ýn rýzasýný kazanmalarýný saðlasýn.Unutmayalým ki bunlar olmadan gerçek manada doðru bir kalkýnma gerçekleþmez. Bunlar olmadan toplum için dönüþtürme yapmaya çalýþan müslümanýn ameli, Ahirette kendisi için kurtarýcý olmaya yetmeyecektir. Çünkü böyle bir kimse, Allah’ýn toplumu dönüþtürme ile ilgili ahkamýna baðlanmayý kabul etmemiþ olmaktadýr.Halbuki Allah (cc) þöyle buyuruyor:“Ey iman edenler, Allah ve Rasulü sizi size hayat veren þeye çaðýrdýðýnda icabet edin” [Enfal 24)
Laikliðin, demokrasinin, milliyetçiliðin, pragmatik düþüncenin kapitalizm ve sosyalizmin küfür olduðunu, batýl olduðunu, hakkýn ancak Allah’ýn dini Ýslâm olduðunu, Ýslâm’ýn tek doðru ve bütün dinlerin, ideolojilerin, fikirlerin, nizamlarýn üstünde olduðunu, insanlarýn yaþantýsýna ancak onun hakim olmasý gerektiðini onun dýþýndaki bütün din ve nizamlarýn red olunmasý gerektiðini söylemek ve bunun tahakkuku için çalýþmak olmalýdýr. [DimGray]Ýþte demokratik parlamento seçimlerinin anlamý, þer'î hükmü ve bunun karþýsýnda Müslüman’ýn takýnmasý gerektiði tavýr budur. Böylesi seçimlerde tavrýmýz ne olmalýdýr? diyen kimse eðer bunda samimi ise, bu þer'î hükmü ve tavrý alýr ve gereðince amel eder. Yani “iþittik, itaat ettik” der. “Ýþittik, isyan ettik” diyenlerden olmaz. Allah’ýn hükmü karþýsýnda akýl, mantýk yürütmeye kalkmaz. Bilakis Nisa suresi 65. ayet-i kerimesinde belirtildiði gibi þer'î hükmü içinde bir sýkýntý duymaksýzýn alýp tam teslimiyetle uygular. Bu hususta þer'î hükmün ve tavrýn bu olduðu ortaya konunca, Ýslâm adýna hareket ettiðini söyleyerek, Müslümanlarýn büyük bir kýsmýný da etkileyen bazý þahýs ve çevreler þöyle itirazda bulunuyorlar...
Gönderen: 02.06.2007 - 13:11
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
DEMOKRATİK ÇALIŞMAYI SAVUNANLARIN BAZI GEREKÇELERİ :
944 Mesaj -
-“Evet demokrasi küfürdür. Parlamentoya girip onun çalýþmasýna katýlmak da en azýndan haramdýr. Fakat bizim orada adamlarýmýz olsa, bu Müslümanlarýn faydasýna olmaz mý? Demokratik parti ile Ýslâm Devleti kurulmaz, fakat o partinin parlamentoda olmasý hatta hükümet olmasý, Müslümanlarýn Ýslâmi faaliyetlerine kolaylýk saðlar. Yollarýný açar. Onun için Müslümanlarýn bu seçimlere katýlýp Ýslâm’ýn gelmesini isteyen þahýs ve partileri desteklemeleri gerekir.Aksi halde Müslümanlarýn menfaatlarýna karþý çýkmýþ, parlamentonun tamamen islam düþmanlarýnýn eline geçmesini saðlamýþ olurlar“ diyorlar,,,



*****Bu yaklaþým tamamen pragmatik bir yaklaþýmdýr.Yani ameli neticesinde görülen fayda ve zarara göre deðerlendirme yaklaþýmý. Amellerde fayda ve zararý temel ölçü kabul etme yaklaþýmý. “Faydalý olan þey iyidir, yapýlmalý, zararlý olan þey kötüdür, yapýlmamalý” anlayýþý. Yani aklý iyi-kötü, hayr-þer hususunda hakem kýlmaktýr.Halbuki Müslüman için asýl olan; Allah katýndaki iyi-kötü, hayr-þer’dir. Onu da akýlla bilemeyeceðimize göre Allah’ýn indirdiðine baþvurarak yani þeriatýna baþvurarak O’nun hayr dediðini yapmak, þer dediðinden kaçýnmak esastýr. Hayr ve þerri, iyi ve kötüyü, güzel ve çirkini belirleyen þeriattýr, akýl deðil!.

Ýþte bunun böyle olduðunu gösteren bir kaç ayeti kerime “Hoþunuza gitmediði halde savaþ size farz kýlýndý. Sizin hoþlanmadýðýnýz bir þey hakkýnýzda hayýrlý olabilir. Sevdiðiniz bir þey de hakkýnýzda þer olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.” (Bakara: 216)

Demek ki, hayr ve þerrin tayini bizim duygu ve aklýmýzla deðil, Allah’ýn ilmine býrakýlmýþtýr. Allah’ýn ilmini de Resul’ün getirdiðinden alabiliriz. Baþka bir yerden deðil. Bunu da Allah’u Teâla þöyle emretti:“Resul size ne getirdi ise onu alýn ve sizi neden nehyetti ise ondan kaçýnýn.” (Haþr: 7) Resul (s.a.v) de þöyle buyurmaktadýr: “Bizim dinimizde olmayan her iþ red edilir.” (Buhari, K. Buyu’; Müslim, K. Akdiyye, 3243)

Müslümanlar için menfaatin deðil de sevap ve günahýn ölçü olduðunu þu ayeti kerime açýkça ortaya koymaktadýr: “Sana þaraptan ve kumardan sorarlar. De ki; Her ikisi de büyük günah ve insanlar için bir takým faydalar vardýr.Ancak her ikisinin de günahý faydasýndan daha büyüktür.”(Bakara: 219)

Görüldüðü gibi Allah’u Teâla bu ayet-i kerimesinde menfaati deðil, günahý esas kýlmýþtýr. Demek ki; bir hususta insanlar için bazý menfaatler ve günah çatýþabilir. O halde tavýr ne olmalý? Elbette ki günah iþlemeyip menfaat terk edilmelidir. Zira bir Müslüman için asýl menfaat Ahirette günah ile Rabbinin huzuruna çýkmamasýdýr.Þimdi bunu demokratik parlamento seçimlerine indirirsek; demokratik parlamentoya girmekte bazý menfaatler olabilir. En azýndan öyle zannedilebilir. Fakat orada bulunmakta günah da vardýr. Bunu yukarýda izah ettik. Þimdi ne yapýlmalý? O günahý iþleyerek o menfaatleri elde etmeye mi çalýþýlmalý? Yoksa günah iþlemeyip o menfaatlerden vaz mý geçmeli? Ýþte bununla imtihan oluyoruz. Elbette ki günah iþleyerek o menfaatleri elde etmeye çalýþmamalýyýz. O menfaatler uðruna kendimizi bile bile ateþe atmamalýyýz. Aksi halde hem dünyada hem Ahirette Allah’ýn yardýmýndan yoksun kalýrýz da periþan ve hüsran oluruz. Allah’u Teala þöyle buyuruyor: “Allah size yardým ederse, artýk size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eðer sizi (yardýmsýz) býrakýverirse, O’ndan sonra size kim yardým eder? Müminler ancak Allah’a güvenip dayanmalýdýrlar.”(Âl-i imran:160)



2- “Biz hakký açýkça söylersek batýl ehli, laikler, Kemalistler ve onlarýn güdümündeki subay ve generaller bizi ezerler, hapse atarlar, iþlerimizden ederler, hiç bir Ýslâmi faaliyete izin vermezler.Onun için biz onlarýn þerrinden korunabilmek maksadý ile onlarýn aralarýna girmeli ve onlardan görünmeliyiz. Biz de demokratýz, laikiz, cumhuriyetçiyiz, milliyetçiyiz demeliyiz. O zaman onlar bize tavýr almazlar.Biz de böylece daha rahat çalýþarak güçleniriz. Onun için demokratik parti kurmalý ve onu seçimlerde desteklemeliyiz. Yoksa yok oluruz.” diyorlar

***** Onlarýn þerrinden emin olmamýz için onlardan görünmeliyiz, diye özetlenebilecek olan bu yaklaþýmý Allah, kendisine güvensizlik ve kalpte hastalýk olarak vasfetti. Hiç tasvip etmediðini de þöyle bildirdi: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hýristiyanlarý veli (dost ve yardýmcýgöz kırpma edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin velisidirler. Ýçinizden onlarý veli edinenler, onlardandýr. þüphesiz Allah zalimler topluluðuna yol göstermez.”Kalplerinde hastalýk bulunanlarýn ‘Baþýmýza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onlarýn arasýna koþtuklarýný görürsün. Dikkat edilsin ki, Allah bir fetih yahut katýndan bir emir/azap getirecek de onlar içlerinde gizledikleri þeyden dolayý piþman olacaklar. (O zaman) iman edenler; ‘Bunlar mý bütün güçleriyle sizinle beraber olduklarýna yemin edenler?’ diyeceklerdir. Onlarýn bütün yaptýklarý boþa gitmiþtir de hüsrana uðramýþlardýr.” (Maide: 51-53)

Görüldüðü gibi Rabb’ýmýz Allah’u Teâla, iman edenlerin dikkatini çekerek kafirleri dost ve yardýmcý edinmemeye davet ediyor. Yahudi ve Hýristiyanlarý zikretmesi cüzü zikredip, küllü kastetmesidir. Yani bu konu bütün kafirleri kapsar. Onlarý veli (dost ve yardýmcýgöz kırpma edinmek onlarýn istediði çizgide olmak demektir, onlara tabi olmak demektir. Çünkü Allah, onlarý veli edinenleri onlardan saydý. Yani onlar gibi oldu, onlar gibi davranýyor, onlarýn çizgisinde bulunuyor saydý. Ki bu, elbette zulümdür. Bu zulüm üzerinde inatla ýsrar edenleri de kendi hallerine terk etmekle tehdit etti.Bu ayetin mefhumunu günümüze indirirsek; iman ettiðini söyleyen bir kimse, ben demokratým, milliyetçiyim, laikim, cumhuriyetçiyim, Atatürk de bizden olurdu gibi laflar ve yaklaþýmlarla demokrat, laik, cumhuriyetçi, milliyetçi, Kemalist çizgisinde olduðu görüntüsü vermeye çalýþmamalýdýr. Aksi halde Allah onu da onlardan sayar da o kiþi zalimlerden olur. Bir Müslüman onlarýn çizgisinde olamaz. Onlarýn çizgisinde olmadýkça onlarý razý edemez. Onlarý razý edecek olursa Allah’ý razý edemez. Bunun böyle olduðunu bir baþka bir ayette þöyle bildirilmiþtir:“Dinlerine uymadýkça Yahudiler de Hýristiyanlar da asla senden razý olmayacaklardýr. De ki: Doðru yol, ancak Allah'ýn yoludur. Sana gelen ilimden sonra onlarýn arzularýna uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardýmcý vardýr.” (Bakara-120)

Maide suresinin 52. ayetinde Allah onlardan görünme gayreti ile onlarýn arasýna koþuþmayý “hastalýklý kalp” olarak vasfedip, kesin ve de çok sert bir þekilde zemmetti. “Demokrasi, laiklik, vatancýlýk, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, Kemalizm” gibi çaðdaþ putlara yapýlan övgülere katýlmak, onlarýn korosu içerisine girmek ve o koroya katýlmaya koþuþturmak, çaðdaþ puthaneye ve parlamentoya koþuþturmak, iþte bu zemmin kapsamýndadýr. Allah’u Teâla onlarýn bu iþi yaparken gösterdikleri mazereti de yani “baþýmýza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” bahanesini de kesinlikle reddediyor. “Bizi hapse atarlar, iþimizden ederler, asarlar, keserler, onun için onlardan görünüyoruz. Onun için demokrat, laik, milliyetçi, vatancý, cumhuriyetçi, Kemalist gözüküyoruz” bahanesini de reddediyor. Ve bu tutum içinde olanlarý tehdit ediyor. Allah’ýn fethi ya da azabý ile tehdit ediyor. Allah’ýn fethi geldiðinde müminler onlarý bu tutumlarýndan dolayý cezalandýrýrlar. Onun için piþman olurlar, ya da Allah’ýn azabý gelir onun için de piþman olurlar. Böylesi batýl, geçersiz mazeretler ile çaðdaþ demokratik sistemin yasama organýna koþuþturmakla bu uðurda mallarýný, vakitlerini harcayan kimseler sevap ummalarýna raðmen þer'î hükme baðlanmamaktan dolayý amellerinin boþa çýkmasýndan ve böylelikle hüsrana uðramaktan korksunlar. Rasulullah (s.a.v.) þöyle buyurmaktadýr: "Size öyle þeyler býraktým ki onlara baðlandýðýnýz müddetçe ebediyyen þaþmazsýnýz. Bunlar Allah'ýn Kitabý ve peygamberinin Sünneti'dir. Bunlar apaçýktýr." Buradaki "ebediyyen" kelimesi, bizi kapsar. Yani bu devirde böyle olmalý , önceki olaylar , eski zamanlara aitti, eskiden teknoloji bu seviyede deðildi vs . vs bahaneleri men ediyor. Yine (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur: "Benim ümmetim yetmiþ üç fýrkaya bölünecektir. Bir tanesi dýþýnda hepsi cehennemliktir. Dediler ki; Ey Rasulullah, bu fýrka kimdir? Rasulullah (s.a.v.) dedi ki:

Benim ve bugün ashabýmýn üzerinde bulunduklarý hal üzerinde bulunan fýrkadýr.”



3 -“ Taif dönüþü Hz. Peygamber Mekke ‘ye girebilmek için kafir bir kimsenin himayesini kabul etmiþtir.

“ *****Evvela bu rivayetin ne derece sýhhatli olduðu tesbit edilmelidir. Bildiðimiz kadarýyla bu zayýf bir rivayettir. Sahih olduðunu farz etsek bile Hz.Peygamber bu himayeyi kabul ederken , tebliðinden, þeriatinden , dininden herhangi bir hükmü uygulamaya koymamayý, ya da küfre karþý daha toleranslý bir mücadele sergilemeyi mi kabul etti ? Hayýr. Bu söylenemeyeceðine göre , böyle bir olayýn partici ve demokratik sistem içerisindeki faaliyetlere bir delil teþkil edebilme özelliði de kalamaz.



4—“ Peygamber efendimiz putlarla dolup taþtýðý halde , kaza umresinde Kabe ‘yi tavaf etmiþtir. Dolayýsýyle bizler de duvarlarýnda “ hakimiyet kayýtsýz þartsýz milletindir “ yazan bir meclise girebilir ve orada faaliyetlerimizi icra edebiliriz “.

*****Bu çok yanlýþ ve tersinden bir delillendirmedir. Çünkü Kabe ta ilk günden beri ne kadar tevhid için ve Allah’a ibadet adýna kurulmuþsa , allah’ýn emir ve hükümlerine aykýrý þeriatler ve kanunlar üretmek gayesiyle kurulan bütün Dar’un – nedve’ler (günümüzde parlementolar) ayný þekilde ilk günlerden beri Allah’ýn hakimiyetine meydan okumak ve Allah’a þirk koþmak üzere kurulmuþlardýr.

Diðer taraftan ; Kabe çevresindeki putlarýn varlýðý tevhidi esaslara uygun tavafý engellemiyordu .Yani “hakimiyetin kayýtsýz, þartsýz milletin“ olduðunu belirten yazý , parlementoda fiilen asýlý bulunsun, bulunmasýn fark etmez . Önemli olan yasamalarýn (kanun koymalarýn) hangi esaslara göre ve kimin adýna yapýldýðýdýr. Çünkü Ýslam’ýn asýl itirazý duvardaki yazýya deðil , fiili uygulamayadýr.

Bununla birlkikte islami ahkam ile baðdaþmayan hiç bir görüntü ve fiilin de müsamaha ile karþýlanmayacaðý bilinmelidir . Böyle bir faaliyet lehine ileri sürülen bütün delillerin, bu þekilde hatalý ve yanlýþ delillendirmeler olduðunu bildirelim. Zaten bu delillendirmelerin ilmi bir þekilde ele alýndýklarý takdirde , herhangi bir ciddilik taþýmadýklarý görülecektir . Samimi kimselerin bu cevaplarý iþittikten sonra haklý bir itirazlarý olacaktýr ve yerindedir. O da “Peki ne yapalým ?“

Fakat ortada sýhhatli bir çalýþma yapan bir topluluk yoksa veya bu topluluk olmakla birlikte , þu ya da bu sebeble gözlerini doldurmuyorsa, onlarýn hak olmayan bir iþi yapmalarý, yada sýhhat þartlarýný taþýmayan bir amelde bulunmalarý için yeterli bir sebeb olamaz ve haklý bir mazeret teþkil etmez .

Çünkü hakkýn dimdik ayakta görünmeyiþi, buna mukabil hak olmayan bir takým bir takým yol izleyicilerinin belli ve gözalýcý bir seviyeye ulaþmýþ olmalarý, bizim yapmamýz gereken müsbet iþleri terkedip , aykýrý yollara gitmemiz için mazeret teþkil etmez. O halde bu þartlar altýnda dahi olsa yapýlacak olan , saðlýklý olduðuna “Kitap ve Sünnet “ ýþýðýnda kanaat getirilen bir harekete varsa katýlmaktýr. Yoksa böyle bir hareketin ortaya çýkmasý için gereken þekilde ve usulunde çalýþmaktýr .

Ýslam Dininin Kendine Has Özelliklerinden Birisi ;

Ýslam dini, peygamber efendimiz tarafýndan ilk teblið edildiði günlerden itibaren en az günümüzdeki kadar cahiliyye tarfýndan kuþatýlmýþtý.Günümüz cahiliyyesi de en az o günkü cahiliyye kadar Ýslam’a aykýrýdýr.

Hz. Peygamber o günün cahiliyesinin yetkili aðýzlarýnýn teklif ettiði her türlü uzlaþma teklifini red ettiði gibi , beþer olarak davasýna zarar getireceðini zan ettiði bir takým tekliflerine olumlu cevap vermek ister gibi olduðu hallerde ise , ilahi vahiy ile kesinlikle uyarýlmýþ ve böylelikle peygamber olarak teblið ve örnek olmak ile ilgili alanlarda masum olmasýnýn , hatadan, günahtan korunmasýnýn bir tecellisi olarak böyle bir hata iþlemesi önlenmiþtir.

“Neredeyse seni bile sana vahyettiðimizden baþkasýný bize karþý iftira edesin diye fitneye düþüreceklerdi. O taktirde seni dost edineceklerdi. Ve eðer biz sana sebat vermemiþ olsaydýk , onlara belki biraz meyledecek gibi olacaktýn .O taktirde biz sana hayatýn da katmerli, ölümünde de katmerli ( azabýnýgöz kırpma - tattýracaktýk ; sonra bize karþý hiçbir yardýmcý da bulamayacaktýn.” (Ýsra 73-75)

demokratik bir sistem içerisinde yapýlacak herhangi bir faaliyetin , Ýslam’ýn onayladýðý bir faaliyet olarak görülmesine ve öyle sunulmasýna imkan yoktur. Bu konuda þöyle iddia edebilirler :

“Biz bu demokratik sistemin tabiatýna ve belirlediði kural ve hükümlerine uygun olarak yaptýðýmýz bu faaliyele , islam’ýn yöntem olarak benimsediði bir faaliyet olduðunu kabul etmemekle beraber Ýslam’a gelebilecek zararlarý , müslümanlara yönelik bir takým zararlý faaliyetleri önlemek istiyoruz , vs . “ Ancak mevcut sistemin egemen ve koruyucu güçlerinin RP-DYP hükümetine karþý tutumlarý, bu gerekçelerin hiç bir iþlerliði olmayan iddialar olduðunu açýkça ortaya koymuþ bulunmaktadýr. Hatta tam aksine fayda umulurken; müslümanlarýn þimdiye kadar zorla elde ettikleri tabii haklarýnýn dahi ellerinden alýnmasý noktasýna gelinmiþtir .

Ancak böyle bir iddianýn bünyesinde taþýdýðý ve cevap bekleyen baþka bir takým sorular vardýr ki, bunlarýn önemli olanlarýndan birisi þudur:Ýslama geleceði kötü birtakým zararlarý Allah ‘ýn izin vermediði ve meþru görülmeyen yollarla bertaraf etmeye kalkýþmanýn þer’i gerekçesi nedir? O halde Ýslam adýna yapýldýðý söylenen bu iþin , islam’a uygunluðu iddiasýndan vazgeçilmelidir .

(Bu arada þunuda belirtmekte fayda görüyorum : Yöntemin müfrit bir takým yanlýlarý bu gibi faaliyetleri meþru görmediði için kendilerine katýlmayan müminleri, israil askeri ya da patates çuvalý dininden diye nitelendirmelerini ciddiye almýyoruz .)



5-“Bizim öyle sert,katý,uzlaþmaz bir görünüm ortaya koymamýza gerek yok.Çünkü hoþgörülü, yumuþak, sevgi ile muamele her kapýyý açar. Hem biz herkesi sevmeliyiz. Tüm insanlarla ya dinde kardeþiz ya da hilkatte kardeþiz. Müslüman olsun olmasýn her insana sevgi ile muamele etmeli, hoþgörülü, uzlaþmacý olmalýyýz.O zaman onlarý da karþýmýza almýþ olmayýz.Onlarýn bize düþmanlýk yapmalarýndan, zararlarýndan korunmuþ oluruz. Ýslâm’a hizmet faaliyetlerimizi de bir yandan-sürdürürüz.” diyorlar

** ***Kafirlere, zalimlere hümanist duygularla yumuþak, hoþgörülü, uzlaþmacý ve sevgiyle muamele yaklaþýmýna gelince bunu da Allah’u Teâla kesinlikle reddediyor:“O halde (hakikati) yalanlayanlara tabi olma. Onlar isterler ki, sen yumuþak davranasýn da onlar da sana yumuþak davransýnlar.” (Kalem: 8-9)

Görüldüðü gibi ayeti kerimede Allah’u Teâla Resulü’nün þahsýnda onun ümmetine kafirlere karþý tavizkâr tavýr almayý yasaklýyor.Allah’u Teâla kafirlerin içyüzünü bize apaçýk bildirerek onlara karþý takýnmamýz gereken tavrý þöyle açýklýyor:“Ey iman edenler! Kendi dýþýnýzdakileri (kafirleri) sýrdaþ edinmeyin. Çünkü onlar size fenalýk etmekten geri kalmazlar. Size sýkýntý verecek þeyleri isteyip dururlar.Gerçekten, kin ve düþmanlýklarý aðýzlarýndan (dökülen sözlerden) belli olmuþtur. içlerinde sakladýklarý (düþmanlýklarýgöz kırpma ise daha büyüktür.Eðer düþünüp anlýyorsanýz, herhalde ayetlerimizi size açýklamýþ oluruz.iþte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onlarý seversiniz.Siz bütünüyle Kitaba inanýrsýnýz.Onlar ise, sizinle karþýlaþtýklarýnda inandýk derler.Kendi baþlarýna kaldýklarýnda da size olan kinlerinden dolayý parmaklarýný ýsýrýrlar. Kininizle geberin! deyiver.Size bir iyilik hafifçe dokunursa, bu onlarý tasalandýrýr. Baþýnýza bir musibet gelirse, buna da sevinirler. Eðer sabreder ve Allah’tan korkarsanýz, onlarýn hilesi size hiçbir zarar vermez. þüphesiz Allah, onlarýn yaptýklarýný çepeçevre kuþatmýþtýr.”(Al-i Ýmran:118-120)

Ýþte bu ayet-i kerimelerle Allah’u Teâla kafirlerin içyüzünü bize böylece apaçýk bir þekilde beyan ediyor. Bu hakikatleri bildikten sonra biz Müslümanlarýn onlara karþý tavrý elbette hoþgörü sevgi deðil de nefret ve düþman tavrý olmalýdýr. Onlara sevgi gösterileri hem boþunadýr hem de Allah’u Teâla’nýn tasvip etmediði bir tavýr olur.Onlar bizim hakkýmýzda hiç hayýr ve iyilik istemediklerine göre “gelin demokratik arenaya girin, demokratik mücadele ile istediklerinizi elde edin” diyorlarsa bilelim ki bu bizim hayrýmýza deðildir. Eðer aklediyorsak onlarýn bu davetlerine icabet etmeyiz. Eðer icabet ediyorsak çok aptalca, akýlsýzca bir iþ yapýyoruz. Allah’ýn sözüne kulak asmýyoruz demektir.Onlarýn bize karþý kurduklarý hile, tuzak ve düþmanlýklarýndan kurtulmanýn yolu, onlara sevgi gösterilerinde bulunmak ve onlardan görünme gayreti içine düþmek onlarýn arasýnda koþuþturmak deðil sadece ve sadece Allah’ýn þeriatýna baðlanmaktýr.
Gönderen: 02.06.2007 - 14:32
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Hüküm koyma ; Allah’a muhalif kanun koymanın ve koydurtmanın hükmü nedir?
944 Mesaj -
Hüküm koyma ; Allah’a muhalif kanun koymanýn ve koydurtmanýn hükmü nedir?
Rasulullah davet yolunda küfür sistemi içerisine girmenin tehlikesini ve olumsuzluðunu bize hareketiyle göstermiþ ve gelecek inanan nesillere miras býrakmýþtýr. Ýslam tarihi ile iþtigal edenler hatýrlarlar ki: Müþrik liderler Rasulullah a gelip:“Ne istiyorsun? Ýstersen seni Mekkenin lideri yaparýz" dediklerinde Rasulullah, Bu iþin muhal olduðunu þu sözlerle ifade etmiþtir.: "Bir elime Güneþi bir elime de ayý verseniz ben davamdan dönmem." Evet, onlarýn sisteminde yer alýþ bir nevi davadan dönüþ olmalýdýr ki, Rasulullah bunu böylece ifade etmiþtir.Aslýnda þu þekilde yola çýkarsak daha faydalý olacak kanaatindeyim: Rasulullah þayet bu teklifi kabul etse Mekke lideri olup halka kendini iyice benimsetse, ve vardýðý doruk noktada tebliðe baþlasa daha etkili olabilirdi o kadar insan telef de olmazdý iþ insancýl hümanist yollarla baðlanýrdý, ne vardý bir kaç sene kimliðini gizleyip onlar gibi davransa ve içten içe sistemi fethetseydi vs.vs. Burada Rasulullah stratejik bir hata yapmýþtýr diyebilir miyiz? Elbetteki hayýr çünkü herþeyde olduðu gibi rasulullah bu davanýn metodunu da Allahtan almýþtýr.Kýyas ve icmaya gelince þanlý müctehidlerimiz "Kafirin mümine velayet hakký yoktur “diyerek sosyal standardý belirlemiþlerdir. Þu halde biz müslümanlarýn demokratik seçimlerde tavrýmýz, ona katýlmak deðildir. Ona katýlarak bazý müslümanlarý þirk, zulüm, günah çukuruna bize vekaleten itmek hiç deðildir.

Bu iþten Allah’a sýðýnmalýyýz. Tavrýmýz, hayatýmýzý kokuþturan, haramlar ve münkerlerle, zulüm ve zulümat ile, cehaletle dolduran çaðdaþ cahiliyye ve taðuti sistemi tüm kurumlarý ile red edip hayatýmýzdan söküp atmak ve Allah’ýn dinini hakim kýlmak için Allah’a dayanýp, Allah’ýn hükümlerine sýmsýký sarýlarak ihlas, sabýr ve sebatla çalýþmak olmalýdýr. Oy vermenin bir sakýncasý da “Küfre rýza küfürdür” hükmüne zýddýyetten gelir. Ayrýca Rasulullahýn "Kim kötü bir çýðýr açarsa " diye baþlayan hadisi de bize diyor ki oy vermek tehlikeli ve büyük vebali olan bir ameldir. O halde bize düþen mürted kafirlerle ayný çatý altýnda ayný iþleri görecek yeni taðutlar çýkarmak deðil, Allah'ýn(cc) nizamýný ikame edecek mücahidler çýkarmaktýr.Partiler ancak mevcut statükoyu muhafaza yoluna girmiþ tembellerin ve çýkar ve menfaatperestlerin yurdudur. Bizler insanlarý iktidarý bir taðuttan almalarý ve diðer bir taðuta vermeleri inancýný reddediyor, onlarý anýn vacibine çaðýrýyoruz. Anýn vacibi taðutu inkar etmek, düzenini tarumar etmektir.Yemin meselesi Partiler gerçekten de Türkiye müslümanlarý açýsýndan çok muallakta býrakýlan meselelerden birisidir. Bu bölümde iþlemek istediðimiz mesele milletvekili olarak seçilenlerin, mecliste ettikleri yemin ve fýkhi görüntüsü ile ilgilidir. Þöyle özetleyelim meseleyi ki meselenin anlaþýlmasý mevzunun anlaþýlmasý kadar mühimdir: Bir müslüman adaylýðýný koyar, meclise seçilerek girer ve anayasaya Atatürk ilke ve inkýlaplarýna baðlý kalacaðýna yemin edebilir mi? Bunda hüküm nedir?Öncelikle þunu arz edelim ki, Darul harb olan beldeler, çaðdaþ Ebu Cehillerin beldeleridirler. O beldeler cehalet ve taassubun yuvasýdýr.Ve böyle bir diyarda kiþiler Allah’ýn din ve diyanetini hakkýyla öðrenemeye bilirler..Þimdi tekrar konumuza dönelim...

Kiþi hiç bir surette elfaz-ý küfür olan bir lafzý söyleyemez ve kullanamaz. Yalnýz iþkence ve ölüm tehdidi gibi durumlar hariç. Þayet kullanýrsa cümle fukahanýn ittifakýyla Kafir olur.Yemin konusunda durum þöyle bir görüntü arz eder: Öncelikle iki durum ortaya çýkar; Hz.Peygamberin "Atalarýnýzýn, ana ve babalarýnýzýn ve putlarýn adýna yemin etmeyin" hadisince böyle bir amel men edilmiþtir. Caiz deðildir.Muhteva olarak ise bu yemin tamamen bir elfaz-ý küfür olmakta. Çünkü mecliste çýkýp milyonlarýn gözleri önünde bir küfür anayasasýna uyacaðýna, yani onu meþru tanýdýðýna ve dahi Allah’ýn nizamýný ilga etmiþ Ataputun ilke ve inkýlaplarýna baðlý kalacaðýný ikrar ve ilan eden kiþi elbette ki küfre girer.



Ve dahi kiþinin bu küfre girmesine sebeb olan bilumum seçmen de bu vebal den paylarýný alýrlar.Nitekim ayet-i Kerime de þu þekilde buyrulur: “Ýyilik ve takva (Allah’ýn yasaklarýndan sakýnýp emirlerine uyma) hususunda yardýmlaþýn, günah ve düþmanlýk üzerinde yardýmlaþmayýn. Allah’tan korkun (O’nun þeriatýna baðlanýn). Çünkü Allah’ýn cezasý çetindir.” (Maide: 2) Rasulullah (SAV) þöyle buyurdu:“Ýster zalim olsun, ister mazlum (mü’min) kardeþine yardým et.Oradan bir adam; “Ya Rasulullah, mazlum ise ona yardým ederim, fakat zalim ise nasýl yardým edebilirim? Dedi. Rasulullah (SAV) þöyle buyurdu: Onu zulüm yapmaktan alý koyarsýn. Ýþte bu ona yardýmdýr.” (Buhari, K. Mezalim ve’l Gasb, 2264) Ayrýca bu kiþiye bu uyarý yapýldýðýnda; O zat "Hayýr caným neresi harammýþ, neresi küfürmüþ gibi bir tavra bürünürse, bu sefer gerçekten daha da büyük bir pisliðin içine düþmüþ olur.
Gönderen: 02.06.2007 - 14:33
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Allah’ın ayetlerinin inkar ya da alay edildiği meclislerde oturulabilir mi?
944 Mesaj -
Allah’ýn ayetlerinin inkar ya da alay edildiði meclislerde oturulabilir mi?
Ayetlerimiz hakkýnda (ileri geri konuþmaya) dalanlarý gördüðünde onlar baþka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak ol (meclislerini terk et). Eðer þeytan sana unutturursa hatýrladýktan sonra (hemen kalk) o zalimler topluluðu ile oturma.” (En’am: 68)“

“O, Kitapta size indirmiþtik ki; Allah’ýn ayetlerini inkar edildiðini, yahut onlarla alay edildiðini iþittiðiniz zaman,nlar bundan baþka bir söze dalýncaya kadar kafirlerle beraber oturmayýn, yoksa sizde onlardan olursunuz. Elbette Allah, münafýklar ve kafirleri cehennemde bir araya getirecektir.” (Nisa:140)

Son söz olarak þunlarý söyleyelim ki: Takiyye olarak bir fiili adlandýrabilmek için onun takiyye þartlarýna uygunluk arzetmesi gerekir.Kullarýn her nefsi hareketlerine þeriatten bir delil getirmeye kalkmak ancak Allahýn dinini tahrif etmektir.Bizler ancak ve ancak doðru yola Allah ve rasulü ile onlarýn bize öðrettikleriyle varabiliriz. Bunun bilincinde, particilik gibi tüm bidatleri reddediyor ve tüm kardeþlerimizi, kopmaz saðlam ipe sarýlmaya ve bir tek kelimeye çaðýrýyoruz.
Gönderen: 02.06.2007 - 14:34
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Parlementoyu hep dinsizler mi ele geçirsin; adamlarımız olmasın mı?
944 Mesaj -
Parlementoyu hep dinsizler mi ele geçirsin; adamlarýmýz olmasýn mý?
Partileþerek Ýslam adýna hizmette bulunduklarýný ima eden bazý çevreler þu ilginç ve garip savunmayý ortaya koyuyorlar "Bu gün meydaný zalimlere mi býrakalým?" ve yahutta “Þayet biz bu sistemde yerimizi kapmazsak, onlar baþa geçerler. Eðer onlar da baþa geçerlerse bizi ezerler, ama biz baþa geçersek onlarý biraz dizginleriz, böylece daha az zulüm olur." Zalimlerden gelebilecek ihtimal dahilindeki tehlikeler için þer'i þerifin hükümlerinde bir deðiþiklik olamaz. Allah böyle korkuyla amel edenleri kýnýyor ve þöyle diyor: “Ey iman edenler! Yahudileri ve hýristiyanlarý veli (dost ve yardýmcýgöz kırpma edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin velisidirler. Ýçinizden onlarý veli edinenler, onlardandýr. Þüphesiz Allah zalimler topluluðuna yol göstermez.- Kalblerinde hastalýk bulunanlarýn ‘Baþýmýza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onlarýn arasýna koþtuklarýný görürsün. Dikkat edilsin ki, Allah bir fetih yahut katýndan bir emir/azab getirecek de onlar içlerinde gizledikleri þeyden dolayý piþman olacaklar. (O zaman) iman edenler; ‘Bunlar mý bütün güçleriyle sizinle beraber olduklarýna yemin edenler?’ diyeceklerdir. Onlarýn bütün yaptýklarý boþa gitmiþtir de hüsrana uðramýþlardýr.(maide:51-52-53)” Bize düþen her konuda olduðu gibi, bu konuda da iþi Allah ve rasulüne dayandýrmak olacaktýr. Acaba bu þekilde savunma yapan particilerin, savunmalarý þeri kaynaklarca onlarý haklý çýkarýr mý yoksa çýkarmaz mý?Geliniz kaynaklara bakalým. Ýmam Hadiminin Barika adlý kitabýnda Günahlar zikredilirken geçen þu ibareye bir göz atalým: "Zulme sebeb olma ihtimali varken nazýra ve nezýrýn yaptýðý iþlere bakmak."

Bu pasaja göre zulmetmesinden korkulan bir nazýr yani bakanýn ve ya vekillerin iþlerine bakmak, iþlerinde onlara yardým etmek, yanlarýnda çalýþmak, dinimizce günahlar arasýnda yer almýþtýr.Ayrýca Allahu Teala ve tekaddes hazretleri Hud suresi 19.ayette þöyle der: "Ýyi biliniz ki Allah’ýn laneti zalimlerin üzerinedir.”

Þimdi bu zaviyeden bakýnca zulüm her çeþidiyle haramdýr. Bir müslümanýn yeri zalimlerin saðý, solu, önü, arkasý deðil tam karþýsýdýr. Kimse hiç bir þekilde az zulüm yapmak için bu ümmetin baþýna geçemez. Hele hele Ýslam adýna asla Sýfat ya islami olacak ya da zalim...Diyelim ki baþa geçtiniz ve az zulüm yaptýnýz peki bunun hesabý Allah’a nasýl verilecek?Bunun hesabý nasýl verilir?Hele hele bu verilmesi gereken hesap kul hakkýysa...Zulmettiniz ya! Þehitlerden bile afv olunmayan bu vebal sizin omuzlarýnýzda sevaba mý tebdil olunacak? Ne diyeceksiniz? Çýkýp huzur-u ilahiye "Ya rabbi ben bu kadar günahý senin yolunda mücadele ve mücahede ederek mi kazandým" diyeceksiniz?

Taðut’larýn ,Bel’am’larýn , makamýnda ben olmasam , bir baþkasý olacak mantýðý , tabi ki Ýslam’ýn kabul edebileceði bir mantýk deðildir . Bunu misalleþtirmek gerekirse (daha iyi anlaþýlmasý için) : Çok doðuran lepistes diye bir balýk yavruluyor ve sizde akvaryumda bu doðum anýný izlediðinizi hayal ediniz. Küçücük yavru doðuyor ve hemen yüzmeye baþlýyor.

Bu güzel manzarayý seyrederken ve bu güzelliðin hikmetlerini düþünürken , hiç hoþlanmayacaðýmýz bir görüntü ile karþýlaþýyoruz ve yavrularý doðuran anne balýk , doðurduðu yavrulardan üç , beþini yiyiveriyor.Gerçi ,saklanamayan diðer yavrularý da akvaryumdaki diðer balýklar yiyiveriyor.

Buna raðmen anne balýðýn kendi yavrusunu yemesini hoþ karþýlayabilirmiyiz. Tabiki hayýr . Þimdi anne balýða sorsak ,bize ayný particilerin metoduyla cevap vererek:“ben yemesem ,nasýl olsa baþka balýklar yiyecekti“.Bu cevap mantýklý, doðruluk payý olduðu gözükse de asla kabul edilemez. Yavrusunu yiyen bu anne balýða , onun bir anne olduðunu , kendi karnýnda büyüttüðü ve doðurduðu yavruyu yememesi gerektiðini , yavrularý baþka balýklar yese bile , bir anneye kendi yavrusunu yemesinin hiç mi hiç yakýþmadýðýný anlatmak isteriz.Tabi ki bu bir hayvandýr . hayvan olduðu için ne kendisiyle konuþuabilir , ne de yargýlayabiliriz. Fakat ya insanlar!

Kendi yavrusuna saldýrýr gibi , kendi dinine saldýran , kendi dinine zarar veren insanlar !

“buraya ben oturmasam , bir baþkasý oturacaktýr” diyerek bu koltuklara oturan ve dünyevi kaygýlar ile taðut’luk ve bel’am’lýk misyonunu icraate döken kýt beyinli ahmaklar ile , yediði yavrularý için “ben yemesem bir baþkasý yiyecekti” diyen balýklar arasýnda tek fark vardýr . balýk hayvandýr , bunlar ise insandýrlar , ve akýllarýnýn olduklarýnýn iddiasýndadýrlar.
Gönderen: 02.06.2007 - 14:36
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Sert olmayalım , particilere karşı yumuşak davranalım
944 Mesaj -
Sert olmayalým , particilere karþý yumuþak davranalým

Bizim öyle sert,katý,uzlaþmaz bir görünüm ortaya koymamýza gerek yok.Çünkü hoþgörülü, yumuþak, sevgi ile muamele her kapýyý açar. Hem biz herkesi sevmeliyiz. Tüm insanlarla ya dinde kardeþiz ya da hilkatte kardeþiz. Müslüman olsun olmasýn her insana sevgi ile muamele etmeli, hoþgörülü, uzlaþmacý olmalýyýz.O zaman onlarý da karþýmýza almýþ olmayýz.Onlarýn bize düþmanlýk yapmalarýndan, zararlarýndan korunmuþ oluruz. Ýslâm’a hizmet faaliyetlerimizi de bir yandan-sürdürürüz.” diyorlar
Kafirlere, zalimlere hümanist duygularla yumuþak, hoþgörülü, uzlaþmacý ve sevgiyle muamele yaklaþýmýna gelince bunu da Allah’u Teâla kesinlikle reddediyor:“O halde (hakikati) yalanlayanlara tabi olma. Onlar isterler ki, sen yumuþak davranasýn da onlar da sana yumuþak davransýnlar.” (Kalem: 8-9)

Görüldüðü gibi ayeti kerimede Allah’u Teâla Resulü’nün þahsýnda onun ümmetine kafirlere karþý tavizkâr tavýr almayý yasaklýyor.Allah’u Teâla kafirlerin içyüzünü bize apaçýk bildirerek onlara karþý takýnmamýz gereken tavrý þöyle açýklýyor:“Ey iman edenler! Kendi dýþýnýzdakileri (kafirleri) sýrdaþ edinmeyin. Çünkü onlar size fenalýk etmekten geri kalmazlar. Size sýkýntý verecek þeyleri isteyip dururlar.Gerçekten, kin ve düþmanlýklarý aðýzlarýndan (dökülen sözlerden) belli olmuþtur. içlerinde sakladýklarý (düþmanlýklarýgöz kırpma ise daha büyüktür.Eðer düþünüp anlýyorsanýz, herhalde ayetlerimizi size açýklamýþ oluruz.iþte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onlarý seversiniz.Siz bütünüyle Kitaba inanýrsýnýz.Onlar ise, sizinle karþýlaþtýklarýnda inandýk derler.Kendi baþlarýna kaldýklarýnda da size olan kinlerinden dolayý parmaklarýný ýsýrýrlar. Kininizle geberin! deyiver.Size bir iyilik hafifçe dokunursa, bu onlarý tasalandýrýr. Baþýnýza bir musibet gelirse, buna da sevinirler. Eðer sabreder ve Allah’tan korkarsanýz, onlarýn hilesi size hiçbir zarar vermez. þüphesiz Allah, onlarýn yaptýklarýný çepeçevre kuþatmýþtýr.”(Al-i Ýmran:118-120)

Ýþte bu ayet-i kerimelerle Allah’u Teâla kafirlerin içyüzünü bize böylece apaçýk bir þekilde beyan ediyor. Bu hakikatleri bildikten sonra biz Müslümanlarýn onlara karþý tavrý elbette hoþgörü sevgi deðil de nefret ve düþman tavrý olmalýdýr. Onlara sevgi gösterileri hem boþunadýr hem de Allah’u Teâla’nýn tasvip etmediði bir tavýr olur.Onlar bizim hakkýmýzda hiç hayýr ve iyilik istemediklerine göre “gelin demokratik arenaya girin, demokratik mücadele ile istediklerinizi elde edin” diyorlarsa bilelim ki bu bizim hayrýmýza deðildir. Eðer aklediyorsak onlarýn bu davetlerine icabet etmeyiz. Eðer icabet ediyorsak çok aptalca, akýlsýzca bir iþ yapýyoruz. Allah’ýn sözüne kulak asmýyoruz demektir.Onlarýn bize karþý kurduklarý hile, tuzak ve düþmanlýklarýndan kurtulmanýn yolu, onlara sevgi gösterilerinde bulunmak ve onlardan görünme gayreti içine düþmek onlarýn arasýnda koþuþturmak deðil sadece ve sadece Allah’ýn þeriatýna baðlanmaktýr
Gönderen: 02.06.2007 - 14:37
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Bu kadar alim , hoca var ;onlar bilmiyorlar mı bunu ?
944 Mesaj -
Bu kadar alim , hoca var ;onlar bilmiyorlar mý bunu ?
Allah (cc) þöyle bildirdi:
“Eðer sabreder ve Allah’tan korkarsanýz, onlarýn hilesi size hiç bir zarar vermez. þüphesiz Allah onlarýn yaptýklarýný çepeçevre kuþatmýþtýr.”(Âl-i imran:120)

Demek ki; “þer'î hükümlere göre davranýrsak kafirler bizi yok ederler” düþüncesi bu ayeti kerimenin mefhumuna tamamen ters düþer. Ýlmiyle her þeyi çepeçevre kuþatan Allah’tan daha iyi kim bilebilir ki. O, siz þeriata baðlanýp sabýrlý olun, onlarýn hile ve tuzaklarý size bir zarar veremez, diyorsa Müslüman’a düþen, Rabb’isinin bu sözüne güvenip teslim olmaktýr. Bunun dýþýndaki bütün tavýr ve yaklaþýmlar kesinlikle gayri Ýslâm’idir.Bazý kimseler bu izahatlarý da, nasihatleri da iþittiði halde þöyle bir itirazla yine de o yanlýþ, batýl tutumlarýnda ýsrar ediyorlar. “Efendim, bu kadar alimlerimiz var, onlar bunu bilmiyorlar mý? O kadar alim bizim bu demokratik parlamento seçimlerine katýlmamýza bir þey demiyor, hatta davet ediyorlar. Onun için biz de onlara tabi oluyoruz” diyorlar. Bu yaklaþýmda onlara kardeþlik duygularý içinde sesleniyoruz.Ey kardeþlerimiz! Aklýnýzý baþýnýza alýn! Biz Müslümanlar alimlerimizi sever, sayarýz, fakat Rabler ittihaz etmeyiz.O halde alimleri Rabler ittihaz eden Yahudi ve Hýristiyanlar gibi olmayýnýz!.. Yukarýdaki ayetler ve hadisler ýþýðýnda bu meseleyle ilgili Allah’ýn hükmü gayet açýkken hiç bir alimin ters bir fetva verme yetkisi yoktur. Fetva vermeye kalkarlarsa, o ancak heva ve hevesinden bir fetva olur ki bu red olunur. Ona raðmen biz o alimlerimize tabi oluruz diyenler ve onlara tâbi olanlar, Ahirette Allah’ýn huzurunda hüsrana uðrayacaklarýný Allah’u Teâla ayet-i kerimesinde þöyle bildirdi: “Yüzleri ateþte evirilip çevrildiði gün, eyvah bize! Keþke Allah’a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik! Derler. Ey Rabbimiz! Biz efendilerimize ve büyüklerimize, liderlerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptýrdýlar.Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onlarý büyük bir lanetle rahmetinden kov derler.” (Ahzab: 66-68)

Evet þer'î hüküm ortada iken biz hocalarýmýzýn, üstatlarýmýzýn, efendilerimizin yolunda gideceðiz diyenler bu ayetlerle muhatap olurlar . Sözün özü, biz Müslümanlara düþen; çaðdaþ þirk, taðuti, cahiliyye sistemi olan demokratik sistemin seçim arenalarýnda ömür tüketmek deðil de o pis sistemi, þer'î hükümlere baðlanarak ve Allah’a dayanarak söküp atmak için çalýþmak ve onun yerine dünya ve ahirette aziz ve de mesud kýlacak olan, Ýslâmî hayatý tekrar hakim kýlýp Ýslâm’ý aleme nur ve hidayet olarak tatbik ve cihad ile taþýyacak olan islam devleti için ihlasla çalýþmaktýr.O zaman Allah yar ve yardýmcýmýzdýr.
Gönderen: 02.06.2007 - 14:39
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Yusuf (a.s.) parti gibi başa geçmiştir bizde onun gibi çalışıyoruz mazeretine reddiye
944 Mesaj -
Yusuf (a.s.) parti gibi baþa geçmiþtir bizde onun gibi çalýþýyoruz mazeretine reddiye
Yusuf (a.s.) ve Muhammed ümmeti
Bir arkadas ; Yusuf (a.s)'da kafir olan hükümdarýn ülkesinde hazine bakanlýðý yapmýþtýr. Eðer parti kurmak küfür olsaydý hiç Yusuf (a.s) kafir bir ülkede maliye bakanlýðý yaparmýydý.;Firavunun ölümü ile Mýsýr’a sultan olur muydu? Kuran’da da geçiyor diyerek partisel çalýþmalarý meþru zemine oturtmaya calýsarak kendi fikrine hak aramaya çalýþýyordu.

Evvela bu mesele usul-ü fýkýh ilminde “þer’u men kablena “, yani bizden önceki peygamberlerin þeriatlerinde sabit olan þer’i bir hükmün bizim için de baðlayýcý olup olmamasý ile ilgili bir meseledir. Bizden öncekilerin þeriatlerinin bizim için baðlayýcý bir hüküm ifade edeceðini kabul edenler bile, bir takým þartlarla kabul ederler. Bunlar arasýnda bizden önceki þer’i hükmün bizim þeriatimizde nesh edildiðinin , yani hükmünün kaldýrýldýðýnýn sabit olmamasý ve bizim þeriatimizde o konuda ondan farklý bir hükmün bulunmamasý þartlarý da vardýr .

“YUSUF 54. Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, kendime tahsis edeyim." Sonra onunla konuþunca da: "Sen bugün yanýmýzda gerçekten büyük bir mevki sahibisin, güvenilir birisin" dedi. 55. O da, ona dedi ki: "Beni bu ülkenin hazineleri üzerine getir. Çünkü iyi korurum, iyi bilirim. 56. Ve iþte biz böylece Yusuf'u o yerde temkin ettik (yerleþtirdik). Neresinde isterse orada makam tutuyordu. Biz rahmetimizi dilediðimize nasip ederiz. Ve iyilik edenlerin mükafatýný zayi etmeyiz. YUSUF57.

Ýman edip takva yolunu tutanlar için elbette ahiret mükafatý daha hayýrlýdýr.” Biz Cahillerden olmaktan Allah’a sýðýnýrýz,çünkü ancak cahiller her konuda bilir bilmez atar ve tutarlar. Öncelikle bir ayetin bir mevzuda delil olmasý için o ayetin tefsirini bilmek gerekir. Öncelikle þunu ifade edelim ki Kuranda geçen peygamberlerin yada geçmiþ kavimlerin kýssalarý ahkam ve þeriat bildirmek için deðil bilakis ibret almak içindir.Kuran öyle bir kitabtýr ki orada geçen mesellerle Allah dilediðini sapýklýða düþürür dilediðini de hidayete kavuþturur. Bu olumsuz Kurana bakýþ tavrý nedeniyle Ashab-ý Kehfin, ashab-ý uhdud ,Hz.Ýbrahimin, Hz.Musa’nýn ve diðer bir çoklarýnýn mücadelesini deðil de sadece ve bir tek Yusuf (a.s.)ýn kýssasýný görebilmiþtir.Ýþin bir baþka boyutu da Hz.Yusufun þeriatýnýn nesh edilmiþ olmasýdýr. Hz.Muhammed’in geliþiyle din tamamlanmýþ ve Allahu tealanýn bizzat ifade ettiði gibi tek din Rasulullah’ýn tebliði kalmýþtýr. Yani her ne kadar öyle bir ameli Hz.Yusuf yapmýþ olsa da Muhammediler böyle bir davranýþa yeltenemezler. Bir sahih hadis de “ bir gün hz. Ömer elinde Tevrat’tan sayfalarla Rasulullah’ýn yanýna gelir .Hz. Muhammed (s.a.v.) sorar: elindekiler nedir ya Ömer ?: Hz.Ömer cevap verir : Tevrat’tan sayfalar. Hz. Muhammed (s.a.v.) yüzü öfkesinden kýpkýrmýzý bir hal alýr .Bu hali gören hz.Ömer dehsete düser.Büyük bir hata yaptýðýný anlar. Rasulullahýn yavas yavas rengi düzelir ve :ya Ömer ; Allah’a kasem olsun ki Musa hayatta olsaydi bana tabi olmaktan baska bir sey yapmazdý !!” der. Simdi bu tür vakýalar varken biz hala gecmis , nesh olmus , buna raðmen en son din gelmiþ ve Allah c.c. ondan raz olmuþ iken , hala macera aramaya giriþiyoruz !! Peygamberler Allah'a þirk koþar mý, bu iddianýzla Yusuf (a.s)'a þirk koþtuðunu iddia etmiþ olursunuz. Bu sizin iddianýzý çürütür. Çünkü Yusuf (a.s) hayatý boyunca Allah'ýn hükmüyle hükmetmiþtir. Bir tek delil dahi Kral'ýn hükmüyle hükmettiðine dair bir delil gösteremezsiniz. Bilakis: "Biz Yusuf'a böyle bir plan kullanmasaydýk, hükümdarýn dinine göre kardeþini alýkoyamazdý." (Yusuf: 76)

Ayette de görüldüðü gibi Yusuf aleyyisselam Kralýn dinine göre deðil de Allah'ýn hükmüne göre hükmettiðini görüyoruz. Bu da Yusuf (a.s) Allah'ýn hükmü dýþýnda bir hükümle hükmetmediðini gösterir. Bu da sizin iddianýzý boþa çýkarýr. Bilakis; (Yusuf: 40)'da hükmün tamamen Allah'a ait olduðunu bildiren kendisidir.Görüldüðü gibi Yusuf a.s. kendisi baðýmsýz , kralýn yanýnda görev aldýðýnda dinden çýkarýcý hareketlerde tazimlerde hüküm koymada ve hükme uymada bir fiiliyata bulunmamýþtýr. Ve Allah c.c. 56 ayette “onu biz yerleþtirdik ve neresinde isterse orada makam tutuyordu “; bir özgürlük var Yusuf’a (a.s.). En küçük bir küfr olsa bu olur muydu?Bu iddia ise taðutun kanununa uymakla suçlamaktýr.Günümüzün demokrasisinde küfre girmeden makam sahibi olmak mümkün müdür? Particilerin arkasinda hz. Yusuf (a.s.)a oldugu gibi vahy mi var? Hata yaptýðýnda düzeltiliyor musun? Üstelik bu makama Allah c.c. getirdi Sahi günümüz particileri Allah mý getiriyor . küfr kanunlarý ile hükmetmeleri için ?

Helalleri haram , haramlarý helal yapmak için , putlarýn önünde 2 dk. Ýbadet (tazim) etmek için , küfr laik demokratik ilke ve inkýlaplara baðlý kalýp koruyacaðýna yemin etmesini ‘Allah c.c. mý emrediyor?

Yoksa yine Yusuf suresi 40 ayette dediði gibi :“Hüküm ancak Allah'a aittir”: O, size, kendisinden baþkasýna tapmamanýzý emretti. Ýþte dosdoðru din budur. Fakat insanlarýn çoðu bunu bilmezler."aglaYUSUF 40)

Hüküm , kanun koymanýn Allaha ait olduðunu . Kim kanun koyuyorsa islama zýt onun ilahlýk yaptýðýný ve onlarý normal görenlerin ise o kanun koyanlara kulluk ederek ibadet etmiþ olduklarýný. Halbuki bir tek allaha ibadet etmek (onun kanunlarýna uymak) emredildiðimizi bildirir .yine TEVBE 31 de helali haram , haramý helal diye kanun koyan kiþi yada sistemlerinin RABB‘ lik yaptýgýný , bunu normal gören kiþilerin (seçmenlerin ) onlara ibadet ettiðini bildirir. “Onlar, Allah'dan baþka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oðlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuþlardý. Allah'tan baþka hiçbir ilâh yoktur. O, müþriklerin ortak koþtuðu þeylerden de münezzehtir.” (TEVBE 31)

Bu ayetin tefsirine baktýðýmýzda her þey çok güzel anlaþýlmaktadýr.Din bilgini , rahip , alim bile olsa eðer Allah’ ýn kitabýnda hükümler konusunda Allah’ýn koyduðu hükümlere muhalif olarak hüküm koyanlar RABB’lik yapmýþlardýr (mesela parlemento ,hükümet).

Bunlara normal görerek uyanlarýn ise onlara ibadet ettiðini (mesela halk, seçmen) en güzel sekilde hz.MUHAMMED (s.a.v.) bildirmistir.

Ýmam Ahmed , Tirmizi ve Ýbn Cerir’in muhtelif kanallardan olmak üzere Adiyy b. Hatem’den rivayet ettiðine göre ; Allah rasulu’nün daveti ona ulaþtýðýnda Þam’a kaçtý. Cahiliyye döneminde Hýrýstiyan idi. Kýz kardeþi ile kavminden bir gurup esir alýnmýþtý.Sonra Allah rasulu kýz kardeþine iyilikte bulundu , serbest býraktý. O da kardeþine gitti. Ýslam’ý ona sevdirdi. Allah Rasulunun yanýna girdiðinde , halk onun geliþini konuþuyordu. Yanýna geldiðinde Adiyy’in boynunda gümüþten bir haç vardý. O an Allah rasulu (s.a.v.) “ Allah’ý býrakýp ta haham ve rahiplerini Rabler edindiler” ayetini okuyordu. Adiyy diyor ki : Onlara ibadet etmediklerini söyledim. Buyurdu ki:”Hayýr , ettiler.Helali haram , haramý da helal kýldýklarý zaman , onlar bunlara uydular . Bu , onlarýn yaptýðý ibadettir” (Ýbn Kesir Tefsiri , C .7, sayfa 3456) Ayný zamanda hadistir: Ýmam Ahmed , Tirmizi ve Ýbn Cerir

Allah Rasulunun (s.a.v) Allah’ýn (c.c.) ayetini tefsiri yasama ve yargýlamada uyma (ittiba etme)nin dinden çýkaran bir ibadet olduðuna kesin delildir.Bazý insanlarýn kimilerini Rab edinmeleridir.Bu , bu dinin þirki yok etmeye , “yeryüzünde” “insaný” Allah’tan baþkasýna ibadet etmekten kurtarmaya geldiðinin açýk bir ilanýdýr.Bu ayetin tefsirine bakýldýðýnda bu hadise ulaþýlacaktýr. Ve en güzel tefsiri Allah’ýn rasulu yapmýþ , yoruma mahal býrakmamýþtýr .

“Allah ve Rasulu bir þeye hükmedince inanan erkek ve kadýnýn iþlerinde baþka yolu seçme hakký yoktur. Kim Allah'ýn Kitab'ýna ve Rasulün sünnetine karþý gelirse apaçýk bir þekilde sapmýþ olur.” (Ahzab 36)

Her emire uymak küfür deðildir. Mesela trafik kanununa uymak ,imar kanununa uymak küfür deðildir. Küfür þirk koþmadýr ve Allah’a muhalif bende kanun koyarým firavun gibi demektir!

Hz. Yusuf hükümdarýn küfr olmayan emirlerini yerine getirmiþtir çünkü bu imana bir sakat vermez , sakatýn kuraný emirleri , puta tazimi , haramlarý uygulatmakla yasallaþtýrýp , farz yada helalleri yasaklamakla olur. Hz. Yusuf böyle bir þey yapmamýþtýr . delilde yokdur .

Yine 76 ayette “Bunun üzerine Yusuf, kardeþinin eþyalarýndan önce onlarýn eþyalarýný aramaya baþladý. Sonra su kabýný kardeþinin yükünün içinden çýkardý. Ýþte Yusuf'a biz böyle bir oyun öðrettik. Melikin kanunlarýna göre, kardeþini alýkoymasýna imkan yoktu. Ancak Allah dilerse o baþka. Biz dilediðimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde bir baþka bilen vardýr.” Melikin kanununa uymadýðýný böyle bir kanuna uymada serbestliði olduðu , Allahýn kanunuyla hareket ettiði ayetle sabit olmasýna raðmen particiler ,hala yusuf-(a.s) delil almaya calýþýyorlar.Bunun yanýnda -“ Allah size Kitab (Kur'an)da:"Allah'ýn âyetlerinin inkâr edildiðini ve onlarla alay edildiðini iþittiðiniz zaman, baþka bir söze geçmedikleri müddetçe, o kâfirlerle oturmayýn. Aksi halde siz de onlar gibi olursunuz" diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafýklarýn ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktýr” (NÝSA 140)

Bakalým RASULULLAH; cahiliyenin DARUNNEDVE küfür parlementosunun teklifini neden reddetmiþ? Particiler ise girmek için can atýyor. Ve tesetture dýþarý dýþarý denen yer ,içkinin tekel adý altýnda üretildiði, faizin banka kurarak helalleþtirildiði, zinanýn genelevi açarak müslüman bacýlarý çalýþtýrarak yine müslumaným diyen polisleri güvenliðini saðlatarak devlet kontrolünde güvenli zina yaptýrarak helalleþtirip ; sonrada vergisini alarak , diyanet baþkanýna, müftülere, imamlara yedirerek cemaati de bunlara uydurarak namaz kýldýrtarak , helallerin haram haramlarýn helal dendiði mecliste oturma islamý savunma adý bile olsa . orayý terk et . orada bulunan onlar gibidir-der-!!! Bir hadiste ise“ Bir mümin ayný delikten iki kere ýsýrýlmaz” der. Sahi mümin olmak icin daha kac kere partiler kapanacak? Kaç kere balans ayarý çekilecek ki sünnetullaha dönelim? Yine bir baþka mesele de Hz.Yusuf’un Kralýn yanýndaki pozisyonu ile Particilerimizin Kemalist sisteme karþý olan pozisyonudur. Biz Yusuf peygamberin tevhidi inancýný okuduðumuz ayetlere binaen diyoruz ki gizlediðini yada Kralýn ters bir emri ile býrakýp Kral a ve onun kanunlarýna uyduðunu görmüyoruz; böyle bir davranýþ da Nebilerin tavýrlarýndan olamaz. Çünkü onlarýn Sýdk ve teblið gibi iki sýfatlarý vardýr. Sýdk davalarýna olan sadakatleri, Teblið ise Allah’tan aldýklarýný kendilerinden bir þey katmadan olduðu gibi teblið etmeleridir Oysa partiler ve malum partici tayfa her kýrbaç þaklamasýnda mevcut sistemin dümen suyuna girmektedirler ki bu iman ve islam namýna ölümdür. Allah hepimizi nass larý iþine geldiði gibi yorumlayanlardan muhafaza buyursun ve öyle bir meslekle de iþtigal ettirmesin. Amin
Gönderen: 02.06.2007 - 14:41
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
HILFU’L – FUDUL ANDLAŞMASI
944 Mesaj -
Bilindiði gibi bu bir andlaþmadýr. Hz. Peygamber ile Mekke’nin ileri gelenlerinden birkaç kiþi arasýnda zalimlere karþý çýkmak , mazlumlarýn, müstekbirlerdeki haklarýný almak üzere kurulmuþ bir cemiyettir . Bu cemiyetin üstlendiði bütün görev ,kendi aralarýnda dayanýþarak zalimlere karþý mazlumlarý korumak, haklarýný almalarýna yardýmcý olmaktan ibarettir. Peygamberlikten önce Mekke’de Hz.Peygamber’in katýldýðý antlaþma gereðince, eðer bir mazlumun yardýmýna çaðrýlmasý istenecek olursa , yardýmýna koþacaðýný Medine’de dahi ifade ettiði rivayet edilmektedir. Bu rivayetten anlaþýlabilecek olan, mazlumun hakkýný korumak için gerektiðinde kafir þahýslarla dahi dayanýþma içerisinde olunabileceðinden ibarettir. Böyle bir olaydan ve buna atýfta bulunduðu anlaþýlan bir rivayetten, Ýslam ile hükmetmeyen hükümetlere ortak olmanýn ve islam dýþý düzenlerin Ýslam dýþý hükümleriyle hükmetmenin caiz olduðu sonucu çýkarmak mümkün deðildir.Çünkü bu rivayette uzaktan olsun yakýndan olsun, Ýslam dýþý bir yapýnýn aldýðý kararlara baðlý kalmanýn ,çýkarmaya elveriþli bir ifade yoktur. Kaldý ki Peygamber efendimizin Mekke’deki Dar’un-Nedve ‘ye karþý bu hususta takýndýðý tavýr belli ve bilinen bir tavýrdýr. Hz. Peygamber, deðil onlarýn kabul ettikleri anayasal hükümler çerçevesinde görev alma teklifini , baþlarýna kral olmak tekliflerini dahi reddetmiþti.Durum bu olduðuna göre, Hz. Peygamberin Hýfu’l-Fudul ile ilgili ifadelerinden, cahili düzenlerin bakanlýklarýný kabul etmenin cevazýna dair bir delil göstermeye imkan yoktur.
Gönderen: 02.06.2007 - 14:42
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
NECAŞİ ; Küfür Kanunlarını Tatbik Etmenin Meşruluğuna Delil Olamaz
944 Mesaj -
Medine vesikasý ve Hudeybiye anlaþmasý delil midir ?

NECAÞÝ ; Küfür Kanunlarýný Tatbik Etmenin Meþruluðuna Delil Olamaz

MEDÝNE VESÝKASI VE HUDEYBÝYE ANLAÞMASI DELÝL MÝDÝR ?

Son zamanlarda Türkiye’deki egemen laik güçler ile uzlaþma arayýþý içirisinde olan bazý müslümanlar, bunun için Medine Vesikasýnýn ve Hudeybiye Anlaþmasýnýn delil olarak ileri sürmektedirler.

Bu iddia uygun ve yerinde deðildir .Çünkü antlaþmalar, karþýlýklý hür ifadelerle yapýlýr.Evvela bizim antlaþma yapmak irademiz , karþý tarfýn þartlarýna baðlý kalmak zorunluluðu dolayýsýyla eksiktir. Çünkü ,hiç bir þekilde onlarýn belirlemiþ olduklarý genel çerçevenin yani mevcut düzenin belirlemiþ olduðu meþruiyet çerçevesinin dýþýna çýkmak iradesi verilmemektedir. Diðer taraftan ; Þeriatýn hükümleriyle çeliþen hiçbir anlaþma asla yapýlamaz . Böyle bir yetki kimseye verilmemiþtir. Demokratik yöntemi ve süreci kabul etmenin ise Ýslam’ýn açýk hükümleriyle, naslarýyla ne derece çatýþma halinde olduðu ise bilinen bir husutur. Çünkü mesele doðrudan doðruya Ýslam itikadýnýn en hassas meselesi olan hakimiyet ve teþri ile alakalýdýr. Ýslamda anlaþma vardýr ama uzlaþmanýn yeri yoktur... Burada da bir uzlaþma deðil, Kureyþlilere karþý ortak bir savunma söz konusuydu. Buradaki önemli nokta, Medine’deki müslümanlarýn hiçbir gücün egemenliði altýnda olmamalarýdýr.

Bugün bir müslümanýn kendisinin laik veya kafir bir devlete teslimmiyetine Medine vesikasý ile meþruiyet kazandýrmaya kalkmasý en azýndan mantýk sýnýrlarýný zorlamaktadýr...Þimdi bu gerçeklerin ýþýðýnda bakalým: Pakistan baþkaný Eyü han, ABD Baþkaný Johson’ýn baskýsýyla Rusya da Kosigen nezaretinde Hindistan ile 1966 anlaþmasýný imzalamak zorunda kaldý. Pakistan’ýn bu aðýr þartlarý kabul edeceðini Hindistan baþkaný Lal Bahadýr Þastrý hiç beklemiyordu. Hatta bu baþarýya kalbi dayanamadý ve anlaþmanýn imzalanmasýndan hemen sonra Taþkent’te kalp krizinden öldü. Ama Eyüp Han bu anlaþmayý Hudeybiye anlaþmasý olarak millete yutturmaya çalýþtý. Ayný þekilde 1988 yýlýnda Baþbakan Junejo, Rus ve ABD baskýsý altýnda Cenevre’deki anlaþmaya imza koyarak Afganistan’ý bugünkü çýkmaza sokmuþtur.

Ama Enfarmasyon bakaný olan Abdul Vahid Han buna karþý çýkanlara Hudeybiye anlaþmasýný örnek gösteriyordu. Rahmetli Muhammed Ýkbal ümmetin bu hastalýðýný þu þekilde dile getirmeye çalýþmýþtýr: Müslümanlar ne kadar tembelleþtiler. Kurana uymak yerine onu kendilerine uydurmaktalar.Eðer zaruret ve genel ihtiyaç diye girilen yol uzun vadede dinin bozulmasýna, dini hayatýn zayýflamasýna, islamýn gelmesine deðil gitmesine sebep oluyorsa, pirince gidenler evdeki bulguru da kaybediyorlarsa bu durumda elbette zaruret hükmünden yararlanmak caiz olamaz.

NECAÞÝ ; Küfür Kanunlarýný Tatbik Etmenin Meþruluðuna Delil Olamaz :

Rasulullah (s.a.v.)in Mekke döneminde Müslümanlarý kendisine hicret için gönderdiði Necaþi ile, Hudeybiye anlaþmasýndan sonra teblið mektubu gönderdiði Necaþi ‘nin ayný kiþiler olup olmadýðý konusunda ihtilaf vardýr. Yine, Rasulullah (s.a.v.) in Mekke döneminde , hicret için Müslümanlarý gönderdiði Necaþi ‘nin , Müslüman olup olmadýðý konusunda da ihtilaf vardýr. Eðer Rasulullah (s.a.v) in Mekke’de iken kendisini övüp adil olarak vasfettiði ve bu yüzden Müslümanlarý yanýna hicrete gönderdiði Necaþi Müslüman olmuþsa, o zaman bu kiþi ile , Rasulullah (s.a.v.) in Hudeybiye anlaþmasýndan sonra Müslüman olmasý için mektup gönderdiði Necaþi ‘nin farklý kimseler olmasý gerekir . Çünkü bu ikisi ayný þahýs olsaydý ve o kiþi Müslümanlar kendisine hicret ettiðinde Müslüman olmuþ olsaydý, Rasulullah (s.a.v) ona Müslüman olmasý için mektup göndermezdi. Bu iki necaþi’nin ayný þahýs olabilmeleri için Müslümanlarýn hicret ettiði Necaþi’nin o dönemde Müslüman olmamýþ olmasý gerekir. Yani o, her ne kadar Ýsa’nýn Allah’ýn kulu ve rasulu olduðuna inansa da, aslýnda Rasulullah’a tabi olmamýþtýr.Týpký Herakl ‘in Rasulullah (s.a.v.)in risaletine inanmasýna raðmen, mülkünü kaybetmekten korktuðu için Rasulullah (s.a.v)e tabi olmamasý gibi. Bu görüþe göre Necaþi; ancak Rasulullah(s.a.v) ona hudeybiye anlaþmasýndan sonra mektup gönderdiði zaman Müslüman olmuþ ve Müslüman olduktan sonra Ýslam’ýný gizlemeyip herkese açýklamýþ , Amr bin As‘ýn da dediði gibi çevresindeki kiþiler de ona tabi olmuþ ve müslüman olduktan sonra Ýslam’a göre hareket edip Herak’e karþý tavýr almýþlardýr .Yine bu görüþe göre Rasulullah (s.a.v.) in cenaze namazýný kýldýðý Necaþi de bu kiþidir. Bu görüþe göre ; bir kiþinin Müslüman olduðu halde küfür kanunlarýný tatbik etmesinin meþru olabileceðine Necaþi’yi delil östermesi apaçýk bir hatadýr.Zira bu görüþe göre Necaþi Müslüman olur olmaz Ýslam’ýný açýklamýþ ve Ýslam þeraitini uygulamýþ, Herakl ‘e gönderdiði parayý , yani maddi desteði kesmiþ ve; “Bundan sonra ona bir dirhem bile göndermem“ demiþtir. Bu sözü onun Ýslam þeriatýný tatbik ettiðinin en büyük delilidir.Eðer Rasulullah (s.a.v.) in Mekke’de iken Müslümanlarý gönderdiði Necaþi Müslüman olmuþ ve imanýný gizlemiþ ise , o zaman mektup gönderdiði Necaþi ‘nin ayrý bir kiþi olmasý gerekir. Bu görüþe göre Rasulullah (s.a.v.) in cenaze namazýný kýldýðý Necaþi , Müslümanlarýn Mekke’den kendisine hicret ettikleri Necaþi ‘dir ve bu necaþi Hudeybiye anlaþmasýndan önce vefat etmiþtir. Rasulullah (s.a.v.) bu kiþiyi Müslüman kabul edip cenaze namazýný kýldýðý için bizim de onu Müslüman kabul etmemiz gerekir. Müslim ‘de geçen bir hadisteki Enes (r.a.) )un sözü de, Hudeybiye’den sonra mektup gönderilen Necaþi’nin Müslümanlarýn hicret ettiði Necaþi olmadýðýný ve Rasulullah’ýn cenaze namazýný kýldýðý Necaþi’nin de birinci Necaþi olduðunu göstermektedir .Bu görüþ , diðerlerinden daha sýhhatli bir görüþtür. Ýslam’dan habersiz bazý kiþiler bu görüþü ; “ Necaþi Müslüman olduðu halde islam’ýný gizlemiþ ve kafir kanunlarýný tatbik etmiþtir “ diyerek , kiþinin kafir devletlerde hükümdar olup , kafir kanunlarýný tatbik edebileceðine ve bunun , o kiþinin Müslümanlýðýný zedelemeyeceðine delil göstermiþlerdir . Þüphesiz bu son derece sapýk ve batýl bir delillendirmedir . Müslümanlarýn hicret ettiði Necaþi Müslüman olup imanýný gizlese bile, bu hadise onun , Allah’ýn kanunlarý dýþýnda tatbik ettiðini göstermez. Bunu söyleyebilmek için Necaþi’nin, Allah’ýn kanunlarýna zýt kafir kanunlarýný tatbik ettiðine dair somut bir delil getirilmesi gerekir.

Halbuki rasulullah (s.a.v.) daha bu zat Müslüman olmadan önce Müslümanlarý ona gönderirken onun adil olduðunu söylemiþti. Allah’ýn þeraitine zýt hareket eden bir kral adil olarak vasfedilemez. Böyle bir vasýflandýrmanýnbir rasul tarafýndan yapýlmasý ise hiç düþünülemez. Rasulullah (s.a.v.) in ona adil vasfýný vermesi, onun insanlara Allah’ýn razý olmadýðý kanunlarý tatbik etmediðini gösterir ki , o zaman için bu kanunlar gerçek hýrýstiyanlýk dinine uygun olan kanunlardý . Ýþte Necaþi de bu kanunlara göre hüküm vermekteydi. Rasulullah (s.a.v.)in bu sözü olmasa bile, Necaþi’nin kral olmasý, ona istediði kanunu uygulama yetkisini vermektedir.O imanýný gizlese bile imanýna uygun kanunlarý tatbik edebilme imkanýna sahipti.Zira o dönemin krallarý, insanlara istedikleri kanunu tatbik edebiliyorlardý. Onlarýn her sözü kanundu ve tatbik ettikleri kanunlara da itiraz edilmezdi.Bu , krallýðýn bir gereðiydi. Necaþi vefat edene kadar , özellikle hadler konusu baþta olmak üzere bir çok Ýslam kanunu henüz inmemiþti. Bu yüzden Necaþi henüz mevcut olmayan kanunlarý tatbik etmemekle suçlanamaz.Dahasý, önceki rasullerin þeraitlerindeki hükümler , Rasulullah (s.a.v.) in þeraitine uygun olduðunda, bunlarý tatbik etmek de zaten Ýslam’ýn bilinen bir hükmüdür. Sonuç olarak ikinci görüþe göre de, Müslümanlarýn kendisine hicret ettikleri ilk necaþi islam’ýný gizlediðinde, hiç bir zaman Ýslam akidesine aykýrý bir hareket yapmamýþ, hiç bir zaman taðutluk sýfatýný almasýna sebep olacak, Allah’ýn kanunlarýna zýt bir kanun uygulamamýþtýr. Bunun aksini iddia eden kiþinin somut bir delil göstermesi gerekir.

Allah’ýn kanunlarýna zýt kanunlar tatbik etmesine raðmen kiþinin hala Müslüman kalabileceðine dair Necaþi delil gösterilemeyeceði gibi , ne Kur’an‘da, ne sünnette ne de Ýslam tarihinde bu görüþü destekleyecek herhangi bir delil de mevcut deðildir. Aksine gerek Kur’an , gerek Rasulullah (s.a.s.)in sünneti gerekse Ýslam tarihi bunun açýk bir küfür olduðunu gösteren apaçýk delillerle doludur .
Gönderen: 02.06.2007 - 14:43
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
İslam’a göre dost ve düşmanlık : Dostluğun gerekleriVelayet ve beraet iyi okuyun.....
944 Mesaj -
Ýslam’a göre dost ve düþmanlýk : Dostluðun gerekleriVelayet ve beraet
Velayet Arap lugatinde veli ve mevla sözleri ile eþ manaya gelir. « Vela üzere gayret etti » demek “yardým etmek üzere toplandý, birleþti” demektir. Vela mastardýr. Mevla ise dostluk üzere velilik yapan demektir.Onun da müslüman olmasý gerekir. (Lisanul Arab) Fýkhi bir kavram olarak vela: müslümanlar arasýnda sevgi, yardým, þefkat, merhamet, kefalet ve her türlü zulüm ve þer çeþidini engelleme gibi manalara gelir ki bunlarýz bazýlarý kimi zaman farz ve vacib, kimi zaman da mustehab ve mendubtur. Müslümanlara vela göstermemek de küfür, haram ya da mekruh olabilir.Beraet kavramýna gelirsek, beraet de velayetin zýddý yani kafirlere dostluk sevgi ve muhabbet beslememek ve onlara yardým etmemek demektir. Dostluðun ve düþmanlýðýn da bazý gerekleri vardýr.
Dostluðun gerekleri:
Hicret : Yani küfür toplumundan soyutlanmak ve Ýslama ve islam olan insanlara yönelmek. Yardým : Müminlere caný, malý, kendi nefsi ve diliyle yardým etmek. Ýyi ve kötü günde onlarýn sevinç ve hüzünlerine ortak olmak. Hüsn-ü zan : Kendisi için istediði iyiliði mümin kardeþi için istemek, onlarla alay etmemek, onlarý sevmeye gayret etmek, onlarla sohbet ve müþavere de bulunmak.
Haklarý eda :Hastasýný ziyaret etmek, ölüsünü kaldýrmak, onlara alçakgönüllü olmak, onlar için dua ve istiðfarda bulunmak ve kardeþlik haklarýnýn tümünü yerine getirmek. Zulmetmemek : Haklarýnda casusluk yapmamak, onlara eziyet etmemek. Hakký tavsiye : Cemaatlarýna katýlmak, fitne yapmamak, onlarla iyilik ve takva hususunda yardýmlaþmak, emr-I bil maruf ve nehy-I anil münkerde bulunmak. Düþmanlýðýn gereklerini de þöylece sýralaya biliriz.
1. Þirk ve küfür ehlinden nefret etmek.

2. Kafirleri sevmemek ve onlarý dost edinmemek.

3. Kafirlere yardým etmemek.

4. Ölülerine rahmet dilememek ve istiðfarda bulunmamak.

5. Onlara þirin görünmek için dalkavukluk yapmamak, din namýna onlarý idare etmemek.

6. Onlarýn kanunlarýna mahkeme olmamak, ve bu kanunlara rýza göstermemek, adalet beklememek.

7. Emirlerine itaat etmemek.

8. Selamda ilk baþlayan olmamak.

9. Dini ve dünyevi olsun onlarýn adet, örf, gelenek ve göreneklerine uymamak.

10. Onlarýn düðün, bayram diðer ayin ve merasimlerine iþtirak etmemek.
Ýþte bahsettiðimiz kaideler ve gerekleri bunlardýr bunlarýn delil ve isbatlarý Kuran ve sünnette mevcuttur ki dileyenler oralarda bulur. Burada detaylarýyla açýklamaya kalkmamýz gayenin dýþýna çýkmamýzdýr.Rasulullah davet yolunda küfür sistemi içerisine girmenin tehlikesini ve olumsuzluðunu bize hareketiyle göstermiþ ve gelecek inanan nesillere miras býrakmýþtýr. Ýslam tarihi ile iþtigal edenler hatýrlarlar ki: Müþrik liderler Rasulullah a gelip:“Ne istiyorsun? Ýstersen seni Mekkenin lideri yaparýz" dediklerinde Rasulullah, Bu iþin muhal olduðunu þu sözlerle ifade etmiþtir.: "Bir elime Güneþi bir elime de ayý verseniz ben davamdan dönmem." Evet, onlarýn sisteminde yer alýþ bir nevi davadan dönüþ olmalýdýr ki, Rasulullah bunu böylece ifade etmiþtir.Aslýnda þu þekilde yola çýkarsak daha faydalý olacak kanaatindeyim: Rasulullah þayet bu teklifi kabul etse Mekke lideri olup halka kendini iyice benimsetse, ve vardýðý doruk noktada tebliðe baþlasa daha etkili olabilirdi o kadar insan telef de olmazdý iþ insancýl hümanist yollarla baðlanýrdý, ne vardý bir kaç sene kimliðini gizleyip onlar gibi davransa ve içten içe sistemi fethetseydi vs.vs. Burada Rasulullah stratejik bir hata yapmýþtýr diyebilir miyiz? Elbetteki hayýr çünkü herþeyde olduðu gibi rasulullah bu davanýn metodunu da Allahtan almýþtýr.Kýyas ve icmaya gelince þanlý müctehidlerimiz "Kafirin mümine velayet hakký yoktur “diyerek sosyal standardý belirlemiþlerdir. Þu halde biz müslümanlarýn demokratik seçimlerde tavrýmýz, ona katýlmak deðildir. Ona katýlarak bazý müslümanlarý þirk, zulüm, günah çukuruna bize vekaleten itmek hiç deðildir.
Bu iþten Allah’a sýðýnmalýyýz. Tavrýmýz, hayatýmýzý kokuþturan, haramlar ve münkerlerle, zulüm ve zulümat ile, cehaletle dolduran çaðdaþ cahiliyye ve taðuti sistemi tüm kurumlarý ile red edip hayatýmýzdan söküp atmak ve Allah’ýn dinini hakim kýlmak için Allah’a dayanýp, Allah’ýn hükümlerine sýmsýký sarýlarak ihlas, sabýr ve sebatla çalýþmak olmalýdýr. Oy vermenin bir sakýncasý da “Küfre rýza küfürdür” hükmüne zýddýyetten gelir. Ayrýca Rasulullahýn "Kim kötü bir çýðýr açarsa " diye baþlayan hadisi de bize diyor ki oy vermek tehlikeli ve büyük vebali olan bir ameldir. O halde bize düþen mürted kafirlerle ayný çatý altýnda ayný iþleri görecek yeni taðutlar çýkarmak deðil, Allah'ýn(cc) nizamýný ikame edecek mücahidler çýkarmaktýr.Partiler ancak mevcut statükoyu muhafaza yoluna girmiþ tembellerin ve çýkar ve menfaatperestlerin yurdudur. Bizler insanlarý iktidarý bir taðuttan almalarý ve diðer bir taðuta vermeleri inancýný reddediyor, onlarý anýn vacibine çaðýrýyoruz. Anýn vacibi taðutu inkar etmek, düzenini tarumar etmektir.Yemin meselesi Partiler gerçekten de Türkiye müslümanlarý açýsýndan çok muallakta býrakýlan meselelerden birisidir. Bu bölümde iþlemek istediðimiz mesele milletvekili olarak seçilenlerin, mecliste ettikleri yemin ve fýkhi görüntüsü ile ilgilidir. Þöyle özetleyelim meseleyi ki meselenin anlaþýlmasý mevzunun anlaþýlmasý kadar mühimdir: Bir müslüman adaylýðýný koyar, meclise seçilerek girer ve anayasaya Atatürk ilke ve inkýlaplarýna baðlý kalacaðýna yemin edebilir mi? Bunda hüküm nedir?Öncelikle þunu arz edelim ki, Darul harb olan beldeler, çaðdaþ Ebu Cehillerin beldeleridirler. O beldeler cehalet ve taassubun yuvasýdýr.Ve böyle bir diyarda kiþiler Allah’ýn din ve diyanetini hakkýyla öðrenemeye bilirler..Þimdi tekrar konumuza dönelim... Kiþi hiç bir surette elfaz-ý küfür olan bir lafzý söyleyemez ve kullanamaz. Yalnýz iþkence ve ölüm tehdidi gibi durumlar hariç. Þayet kullanýrsa cümle fukahanýn ittifakýyla Kafir olur.Yemin konusunda durum þöyle bir görüntü arz eder: Öncelikle iki durum ortaya çýkar; Hz.Peygamberin "Atalarýnýzýn, ana ve babalarýnýzýn ve putlarýn adýna yemin etmeyin" hadisince böyle bir amel men edilmiþtir. Caiz deðildir.Muhteva olarak ise bu yemin tamamen bir elfaz-ý küfür olmakta. Çünkü mecliste çýkýp milyonlarýn gözleri önünde bir küfür anayasasýna uyacaðýna, yani onu meþru tanýdýðýna ve dahi Allah’ýn nizamýný ilga etmiþ Ataputun ilke ve inkýlaplarýna baðlý kalacaðýný ikrar ve ilan eden kiþi elbette ki küfre girer.Ve dahi kiþinin bu küfre girmesine sebeb olan bilumum seçmen de bu vebal den paylarýný alýrlar.Nitekim ayet-i Kerime de þu þekilde buyrulur:
Ýyilik ve takva (Allah’ýn yasaklarýndan sakýnýp emirlerine uyma) hususunda yardýmlaþýn, günah ve düþmanlýk üzerinde yardýmlaþmayýn. Allah’tan korkun (O’nun þeriatýna baðlanýn). Çünkü Allah’ýn cezasý çetindir.” (Maide: 2)
Rasulullah (SAV) þöyle buyurdu:“Ýster zalim olsun, ister mazlum (mü’min) kardeþine yardým et.Oradan bir adam; “Ya Rasulullah, mazlum ise ona yardým ederim, fakat zalim ise nasýl yardým edebilirim? Dedi. Rasulullah (SAV) þöyle buyurdu: Onu zulüm yapmaktan alý koyarsýn. Ýþte bu ona yardýmdýr.” (Buhari, K. Mezalim ve’l Gasb, 2264) Ayrýca bu kiþiye bu uyarý yapýldýðýnda; O zat "Hayýr caným neresi harammýþ, neresi küfürmüþ gibi bir tavra bürünürse, bu sefer gerçekten daha da büyük bir pisliðin içine düþmüþ olur.
Gönderen: 02.06.2007 - 14:51
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Meydanı İslam düşmanlarına mı bırakalım ?Meydanı kimlere bırakalım?
944 Mesaj -
Partileþerek Ýslam adýna hizmette bulunduklarýný ima eden bazý çevreler þu ilginç ve garip savunmayý ortaya koyuyorlar "Bu gün meydaný zalimlere mi býrakalým?" ve yahutta “Þayet biz bu sistemde yerimizi kapmazsak, onlar baþa geçerler. Eðer onlar da baþa geçerlerse bizi ezerler, ama biz baþa geçersek onlarý biraz dizginleriz, böylece daha az zulüm olur." Zalimlerden gelebilecek ihtimal dahilindeki tehlikeler için þer'i þerifin hükümlerinde bir deðiþiklik olamaz. Allah böyle korkuyla amel edenleri kýnýyor ve þöyle diyor: “Ey iman edenler! Yahudileri ve hýristiyanlarý veli (dost ve yardýmcýgöz kırpma edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin velisidirler. Ýçinizden onlarý veli edinenler, onlardandýr. Þüphesiz Allah zalimler topluluðuna yol göstermez.- Kalblerinde hastalýk bulunanlarýn ‘Baþýmýza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onlarýn arasýna koþtuklarýný görürsün. Dikkat edilsin ki, Allah bir fetih yahut katýndan bir emir/azab getirecek de onlar içlerinde gizledikleri þeyden dolayý piþman olacaklar. (O zaman) iman edenler; ‘Bunlar mý bütün güçleriyle sizinle beraber olduklarýna yemin edenler?’ diyeceklerdir. Onlarýn bütün yaptýklarý boþa gitmiþtir de hüsrana uðramýþlardýr.(maide:51-52-53)”

Bize düþen her konuda olduðu gibi, bu konuda da iþi Allah ve rasulüne dayandýrmak olacaktýr. Acaba bu þekilde savunma yapan particilerin, savunmalarý þeri kaynaklarca onlarý haklý çýkarýr mý yoksa çýkarmaz mý?Geliniz kaynaklara bakalým. Ýmam Hadiminin Barika adlý kitabýnda Günahlar zikredilirken geçen þu ibareye bir göz atalým: "Zulme sebeb olma ihtimali varken nazýra ve nezýrýn yaptýðý iþlere bakmak."

Bu pasaja göre zulmetmesinden korkulan bir nazýr yani bakanýn ve ya vekillerin iþlerine bakmak, iþlerinde onlara yardým etmek, yanlarýnda çalýþmak, dinimizce günahlar arasýnda yer almýþtýr.Ayrýca Allahu Teala ve tekaddes hazretleri Hud suresi 19.ayette þöyle der: "Ýyi biliniz ki Allah’ýn laneti zalimlerin üzerinedir.”

Þimdi bu zaviyeden bakýnca zulüm her çeþidiyle haramdýr. Bir müslümanýn yeri zalimlerin saðý, solu, önü, arkasý deðil tam karþýsýdýr. Kimse hiç bir þekilde az zulüm yapmak için bu ümmetin baþýna geçemez. Hele hele Ýslam adýna asla Sýfat ya islami olacak ya da zalim...Diyelim ki baþa geçtiniz ve az zulüm yaptýnýz peki bunun hesabý Allah’a nasýl verilecek?Bunun hesabý nasýl verilir?Hele hele bu verilmesi gereken hesap kul hakkýysa...Zulmettiniz ya! Þehitlerden bile afv olunmayan bu vebal sizin omuzlarýnýzda sevaba mý tebdil olunacak? Ne diyeceksiniz? Çýkýp huzur-u ilahiye "Ya rabbi ben bu kadar günahý senin yolunda mücadele ve mücahede ederek mi kazandým" diyeceksiniz?

Taðut’larýn ,Bel’am’larýn , makamýnda ben olmasam , bir baþkasý olacak mantýðý , tabi ki Ýslam’ýn kabul edebileceði bir mantýk deðildir . Bunu misalleþtirmek gerekirse (daha iyi anlaþýlmasý için) : Çok doðuran lepistes diye bir balýk yavruluyor ve sizde akvaryumda bu doðum anýný izlediðinizi hayal ediniz. Küçücük yavru doðuyor ve hemen yüzmeye baþlýyor.

Bu güzel manzarayý seyrederken ve bu güzelliðin hikmetlerini düþünürken , hiç hoþlanmayacaðýmýz bir görüntü ile karþýlaþýyoruz ve yavrularý doðuran anne balýk , doðurduðu yavrulardan üç , beþini yiyiveriyor.Gerçi ,saklanamayan diðer yavrularý da akvaryumdaki diðer balýklar yiyiveriyor.

Buna raðmen anne balýðýn kendi yavrusunu yemesini hoþ karþýlayabilirmiyiz. Tabiki hayýr . Þimdi anne balýða sorsak ,bize ayný particilerin metoduyla cevap vererek:“ben yemesem ,nasýl olsa baþka balýklar yiyecekti“.Bu cevap mantýklý, doðruluk payý olduðu gözükse de asla kabul edilemez. Yavrusunu yiyen bu anne balýða , onun bir anne olduðunu , kendi karnýnda büyüttüðü ve doðurduðu yavruyu yememesi gerektiðini , yavrularý baþka balýklar yese bile , bir anneye kendi yavrusunu yemesinin hiç mi hiç yakýþmadýðýný anlatmak isteriz.Tabi ki bu bir hayvandýr . hayvan olduðu için ne kendisiyle konuþuabilir , ne de yargýlayabiliriz. Fakat ya insanlar!

Kendi yavrusuna saldýrýr gibi , kendi dinine saldýran , kendi dinine zarar veren insanlar !

“buraya ben oturmasam , bir baþkasý oturacaktýr” diyerek bu koltuklara oturan ve dünyevi kaygýlar ile taðut’luk ve bel’am’lýk misyonunu icraate döken kýt beyinli ahmaklar ile , yediði yavrularý için “ben yemesem bir baþkasý yiyecekti” diyen balýklar arasýnda tek fark vardýr . balýk hayvandýr , bunlar ise insandýrlar , ve akýllarýnýn olduklarýnýn iddiasýndadýrlar.
Gönderen: 02.06.2007 - 14:57
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
İslam partisi olamaz mı ?İslam Partisi .....
944 Mesaj -
Allah var kulaða da hoþ geliyor.Peki Ýslam’ýn her yönüyle karþýsýnda olan, onu her türlü tehlikenin fevkinde gören, mensublarýna potansiyel bir terörist hükmüyle yaklaþýp. Her nerede olursa onu yok etmek için var olduklarýný söyleyen(Murat Karayalçýn ahmed necdet sezer deniz baykal gibi dinsizler) kadrolarýyla bu sistem, bu devletin yapýsý, böyle bir oluþumun varlýðýna müsaade edecek midir?Elbetteki hayýr...Peki ya ortada olan islami denilen partiler nedir?denilirse: vitrin deyin, baraj deyin, sus payý deyin, deyin iþte her naneye yarar bu meretler Firavuni düzenler lehine... Ama ümmet açýsýndan ne denir, ne söylenir orasý içler acýsý.Þimdi herkes otursun ve düþünsün kendi kendine...Sizi öldürmeye ahdetmiþ bir düþmanýnýz var. Ve siz onu bunu bilerekten evinize alýyor. Ve kalmasýna müsaade ediyor, yatacak yer ve yiyecek aþ veriyorsunuz.hatta silahýnýzýn yerini dahi açýp kendi ellerinizle gösteriyorsunuz. Olacak iþ mi? Bunu en aptal insan dahi yapmayacaktýr.Peki þu koca devlet, yetmiþ küsür yýllýk sistem bunun böyle olduðunu bilmeyecek kadar mý ahmak? Yoo Hayýr.... Ama sanki onlar bunu bilmiyorlarmýþ da onlarýn bu düzenlerinde onlarýn onayladýðý bir parti ile Ýslam gelecekmiþ gibi onun eþsiz hükümleri uygulanacakmýþ gibi gösterenler bizleri ahmak yerine koyuyor o ayrý mesele.Peki bu sistemin onayladýðý partilerin biz Ýslami partiyiz, gelin bize oy verin demesiyle gidip oy verenler. Bu semerlenme hareketine ne kadar suskun kalacaklar ben onu düþünüyorum.Hiç kimse beklemesin Firavunlarýn, Musa’lara ala-yý vala ile "Gel caným kardeþim kur teþkilatýný, kimi seçerse bu millet onun dediði olsun" demelerini... Yanýlmayalým. Hele hele hiç aldanmayalým. Ama n'olur uyanalým.N’olacak bu halimiz Yeter artýk...
Gönderen: 02.06.2007 - 15:02
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Küfrü meşrulaştırmakBa’tılı iptal mücadelesi ve kafiri “meşru”laştıranlar
944 Mesaj -
Bugün parti faaliyetleriyle ortaya serilen görüntü ve özellikle de yaptýklarý çaðrýlar, islami partiyiz diyenlerin onlarý savunanlarýn söylemleri maalesef rasulün gösterdiði hareket metodundan oldukça uzaktýr.Kur’aný Kerimde

"Andolsun biz her kavme Allaha ibadet edin ve taðuta kulluktan kaçýnýn diye teblið etmesi için bir peygamber göndermiþizdir." Buyrulur.

Evet, Rasulullah’ýn ve o þanlý kadronun evvel veya sonra gelenleri hep bu noktayý vurgulamýþlardýr. "Allaha itaat, taðuta isyan"Oysa günümüz partileri bunun tersine taðutun idaresi altýndaki beldelerde onlarýn þeriatlerine ilke ve inkýlablarýna uyarak bu doðrultuda mücadele vereceklerini beyan ederek, partilerini açýyor ve insanlarý kendilerine çaðýrýyorlar. Dikkat buyrunuz kendilerine ...Hiç kimse iddia edemez ki bu partiler Allah ve Rasulüne, ve onlara itaate çaðýrýyor diye ve dahi nefsaniyetin aðýr bastýðý bu arena da partiler kýyasýya çoðalýyor niçin? Elbetteki çaðýranlarýn artmasýndan... Benim fikrim, benim partim, benim yolum, benim adayým, benim ideolojim vs...vs... Aslýnda bunlarýn temelinde yatan temel saiktir o da bendir, enaniyetdir.Sýrf iktidar olmak için, insanlara islamdan dem vurarak, taðuti güçlere köleliðe ve dahi kendi nefsaniyetlerine çaðýranlara deðil, elbette samimi ve art niyetsiz olarak Allah ve Rasulüne çaðýranlara koþacaðýz..."Ben sizden bir ecir (çýkar, menfaat yada karþýlýk) beklemiyorum.Benim ecrim Alemlerin rabbinin indindedir." Ayetiyle de þekli çizilen davet ve mucahede yolunda, katiyyen bir çýkar ve manfaat iliþkisi olmamalýdýr.Kendi “ene” leriyle güya islamilik taslayanlar! Sizler, biliniz ki fitneniz gerçekten çok büyüktür ve de tehlikeli. Bakýnýz Rabbul Aleminin uzlaþmacý tavrýna... "Gelini bir tek kelimede birleþelim" Evet, Hodri meydan ey particiler, ey siyasiler, Ey bu ümmetin bir çoðunu istediði yöne çekebilecek çobanlar, tek kelimede birleþiniz. Ýþtirak edilen günahlar Þimdi buradan itibaren de Particilerin içinde bulunduklarý halde düþme ihtimalleri bulunan günahlarý sýralamaya çalýþacaðýz... Günahlarýn metinlerini aldýðýmýz kaynaklar Ýmam Hadýminin Barika adlý eseri ve Ýbn-i Haceril Heyteminin Zevacir kitabý.

1. Küfür

2.Þirk

3. Sünnet-i Nebebviyi terketmek

4. Günah-ý Kebaire razý olmak

5. Din-i ilahinin gayrýsýna hizmet etmek.

6. Kebair iþleyene yardým etmek.

7.Büyüklerin kötü huylarýný görüp sükut etmek.

8. Bidat çýkarýp ümmete miras býrakmak.

9. Haram þeylere para ve mal sarfetmek.

10. Vekil olanýn müvekkili aleyhine ve zararýna hareket etmesi.

11. Emaret ve emirliði ele geçirmek için para ve mal sarfetmek.

12. Umur-u Müslimine fasýk ve facirleri tayin etmek.

13. Hükümdar ve emirlerin, hakim ve memurlarýn tebaasýna veya maiyyetindekilere zulmetmesi.

14. Gücü yettiði halde zalimlerin alinden mazlumlarý kurtarmamak.

15. Zalimin zulmüne rýza göstermek.Onlara yardým etmek ve yol göstermek.

16. Hudud-u Ýlahide þefaat etmek.

17. Sözü fiiline uymamak.

18. Batýla yerdým etmek ve göz yummak

19. Hududu ilahiyi ikamede mudahene etmek.

20. Ellerinde bulunan dünya nimetine tamah eden Hakim, Vali, Zengin, Amir ve asi fasýklarýn evleri ve mekanlarýna ve dahi bulunduklarý yerlere gitmek.

21. Zalimlerin huzurunda durmak el etek öpmek.

22. Günah iþleyeceklere yol göstermak.

23. Ahkam-ý Kuran ile hükmetmemek.

24. Zaruret olmadýðý halde zalimleri emirlik ve kadýlýða getirmek.

25. Zulme sebeb olma ihtimali varken nazýra ve nazýrýn yaptýðý iþlere bakmak.

26. Emirlik, kadýlýk, memurluk veya müftülük için aracýlýk istemek.

27. Müþriklerle musafaha etmek, Onlarla merhabalaþmak, dostluk izhar etmek ve edecek lafýzlar kullanmak, onlardan bir þey ummak.

28. Ahitlerini bozanlarla oturmak.

29. Müþriki bayram ve törenlere katýlmak ve tebrikleþmek.

Ýþte böyle... Mümin kiþiye yakýþan: tehlikeden uzak durmaktýr. Hele þüpheli þeylere yaklaþmamak. Gerisi size kalmýþ ya kabul ya red...
Gönderen: 02.06.2007 - 15:04
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
BEŞERİ DÜZENİN BAZI KURUM VE GÖREVLERİ
944 Mesaj -
Kabul etmek zorunda olduðumuz gerçeklerden biriside, müslüman bir kimse için cahili düzenlerin egemenliði altýnda, inanç ve amel bakýmýndan bir takým tavizler vermeden , fedakarlýklarda bulunmadan yaþamaya imkan olmadýðýdýr. Bu fedakarlýklar ise övülmeye layýk fedakarlýklar deðillerdir. Bilakis bunlarýn çoðu normal þartlar altýnda yapýlmamasý, gereken tavizlerdir. Günümüzde ve içinde bulunduðumuz beþeri sistemin otoritesinde bulunan cahiliye idarelerinde , müslümanlarýn yüzyüze geldikleri sýkýntýlardan, içinden çýkmakta zorluklarla karþýlaþtýklarý hallerden birisi de bu tür tavizleri vermek veya vermemek gibi bir sýkýntý yaþamalarýdýr. Esasen müslümanlarýn cahili bir düzenin egemenlði altýnda kalarak istenen anlamda Ýslami bir hayat sürmesi, bütün iliþkilerini islamýn öngördüðü þekilde ve islama uygun bir zeminde þekillendirip , sorumluluklarýný yerine getirebilmesi , mümkün olan bir þey deðildir. Fir’avuni düzenlerin egemenlikleri altýnda (dar’ul-harb) yaþayan müslümanlara, bulundularý yerden ayrýlýp eðer varsa baskýlardan uzak bir þekilde daha rahat yaþayabilecekleri bir ortama hicret etmelerinin emredilmesinin sebebi de budur. Cahili düzenlerin egemenliði altýnda yaþayan , sýrf “rabbim Allah’týr“ dedikleri için zulum ve baskýya maruz kalarak akidesine ,inancýna uygun bir hayat sürmekte zorluklarla karþý karþýya býrakýlan müslümanlara , dar-ý islamda yaþayan müslümanlarýn yardýmcý olmakla görevli olmalarýnýn sebebi de budur. Akidesini yaþamak, inancýný hür bir irade ile seçip tercihine uygun bir hayat sürmek fýrsatýný egemenlik ve zulumleri altýna aldýklarý insanlara vermeyen düzenlere karþý müslümanýn(lar) gerektiðinde cihad ederek bu tür zalim ve baskýcý düzenlere son verip, zulum ve baskýlarýný ortadan kaldýrmakla görevli olmalarýnýn sebebi de budur. Ancak çeþitli sebeplerle hicret edemeyen müminler , küfrün , zulmun ve cahili düzenin saptýrýcýlýklarý , türlü çeþitli hile , desise ve komplolarý karþýsýnda daha az tavizli ve daha yoðun ve kararlý Ýslami tavýrlý bir mücadeleyi nasýl verebilecektir? Özellikle de akideleri açýsýndan ve Ýslam’ý hakim kýlma açýsýndan mutlaka izlemek zorunda olduklarý ilkeler açýsýndan kendilerini yanlýþlýklardan koruyabilmek için neler yapmamalýdýrlar ? Müslümanýn her hususta Allah Rasulune uymak , O’nu yaþayýþyla , iliþkileriyle örnek almak zorundadýr .

“- Andolsun ki ; sizin için , Allah’a ve ahiret gününe kavuþmayý umanlar için ve Allah’ý çokça anan kimseler için Allah Rasulu güzel bir örnektir “ ( Ahzab 21 )

“ Deki : Eðer siz , Allah’ý seviyorsanýz bana uyun ki Allah ‘da sizi sevsin ve günahlarýnýz baðýþlasýn . Allah günahlarý baðýþlayandýr , esirgeyendir . “ “De ki : Allah’a ve rasulune itaat edin . Eðer yüz çevirlrlerse , þüphesiz Allah kafirleri sevmez “ ( Al-i Ýmran 31-32 )

Müslüman , ferdi ailevi , ahlaki , ruhi , iktisadi hayatýnda , sosyal ve toplumsal iliþkilerinde Allah Rasulunu örnek almak zorundadýr . Ýslam’ýn egemenliði altýnda yaþamak halinde böyle bir örnek alýþ elbetteki büyük problemler doðurmaz . Ancak Ýslami olmayan cahili düzenlerin egemenliði altýnda yaþanmasý halinde bu örneðe uygun tavýrlar nasýl belirlenecektir ? Bizim için büyük önem taþýyan þu ayeti kerimeye dikkat kesilelim :

“ Ey inananlar! Benim de düþmaným, sizin de düþmanýnýz olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeði inkar ettikleri, Rabbiniz Allah'a inandýðýnýzdan dolayý Resulü ve sizi (yurdunuzdan sürüp) çýkardýklarý halde siz onlara sevgi ulaþtýrýyorsunuz. Eðer benim yolumda savaþmak ve benim rýzamý kazanmak için çýktýnýzsa içinizde onlara sevgi mi gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediðiniz ve açýða vurduðunuz her þeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doðru yoldan sapmýþ olur ” (Mümtehine 1)

“Ýbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel birmisal vardýr. Hani onlar (putperest ve cahili egemenliði kabul eden) kavimlerine demiþlerdi ki: "Bizler sizden ve sizin Allah'tan baþka taptýklarýnýzdan uzaðýz. Sizi (düzen ve dininizi) reddediyoruz .Siz (þirki terk edip) bir tek Allah'a inanýncaya kadar sizinle bizim aramýzda sürekli bir düþmanlýk ve nefret belirmiþtir." Yalnýz Ýbrahim'in babasýna: "Senin için maðfiret dileyeceðim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir þeyi (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç. Rabbimiz! Yalnýz sana dayandýk, sana yöneldik. Dönüþümüz de ancak sanadýr.” (Mümtehine 4) Ýlk ayette , beþer olarak göz önünde bulundurduðu bir takým mülahazalarla hareket eden ve bunun sonucunda Rasulullah’ýn Mekke’yi feth etmek üzere hazýrlýk yaptýðý haberini gizlice ulaþtýrmaya çalýþan Hatýb b. Ebi Beltea ‘nýn tutumu vesilesiyle, müminlerin müþriklere karþý takýnmalarý gereken baþka türdeki tavýrlarý dile getirilmektedir. Ýslam’ýn egemen olduðu bir dönemde bile müslümanlar, kafirler arasýnda yaþayan yakýnlarýna herhangi bir kötülük gelmemesi gibi mazur görülebilecek bir maksat dolayýsýyla dahi olsa ,müslümanlarýn özellikle gizli ve saklý kalmasý, kafirler tarafýndan bilinmemesi gereken stratejik bilgileri herhangi bir yolla ulaþtýramaz , ima yoluyla dahi olsa onlara bilgi veremez. Ya Ýslami hareket , cahili düzenin yakýn takibi ,nefes aldýrmak istemeyen , zulmu ve saptýrmak için hain ve sinsice tetikte bekleyiþi , hatta bu uðurda aralýksýz ve hummalý bir faaliyet içerisinde olmasý söz konusu ise ; müslümanlarýn cahiliye düzenlerine karþý tavrý ne olabilir? Cahili çarkýn bir diþlisi olarak kalmaya devam edildiði sürece ayet-i kerimede “ teberri “ ile yani uzak ve beri olmakla ifade edilen tavrý takýnmak nasýl mümkün olacaktýr ? Cahili düzen ve bu düzenin sahipleri , koruyucularý ve inanýcýlarý nasýl inkar edilecek , reddedilecektir? Müminler ile kafirler arasýnda esasen var olan kin , düþmanlýk ve bunun sonucu olan mücadele nasýl ortaya çýkabilcektir ?

Egemen cahili düzen ile barýþ halinde yaþamanýn yollarý aranarak , bu uðurda Ýslam’ýn ilkelerinden ve müslüman kimliðin en belirgin niteliklerinden tavizler verilerek böyle bir mücadeleyi baþlatmak ve cahili düzene karþý saðlýklý bir þekilde gereken mücadeleyi vermek nasýl mümkün olabilir? Cahili düzenin aygýtlarýndan bir aygýt olarak yada bu aygýtýn önemli yada önemsiz bir yerlerinde bulunarak, bu aygýtýn bütünleyici bir parçasý olarak , üstelik bunun islami, saðlýklý ve huzurlu bir yol olduðu telkinleri de yapýlarak takýnýlan tavýrlar, müslümanýn örnek almasý gereken tavýrlar mýdýr? Bu tavýrlar dünya hayatýnda ve yalnýzca maddi ölçülere göre zahiri bir esenliðe sebep gibi görünse dahi, takýnmamýz istenen tavýrlar deðildir. Bunlar örnek almamýz gereken tavýrlar olmadýðýna göre, yine de bu tür tavýrlarý takýnýrsak kendiliðimizden (nefsimizden , heva ve hevesimizden) tavýr üretmiþ olmaz mýyýz? Böylece cahili düzenin ekmeðine yað sürmüþ olmuyor muyuz ? Aslýnda Peygamber (s.a.) efendimize karþý mekke müþrik düzeninin tavrý da bu olmuþtu.

“Onlar arzu ettiler ki , sen yumuþak davranasýn , o zaman kendileri de yumuþak davranacaklardý“ ( Kalem 9 )

Ýslam yolunda muvahihidi bir duruþ sergilerken, ve böyle mücadele içerisindeyken ,cahili düzenlerin egemenliði altýnda bulunulsun , ister Ýslam’ýn belli bir egemenlik alaný olmakla birlikte küfre karþý sýcak mücadele vermek hallerinde olsun , müslümanlarýn sýkýntýsýz , imtihansýz , ibtilasýz (bela , musibet) kaldýklarý hangi dönemde görülmüþtür ki? Ýmtihan ve ibtila kaçýnýlmazdýr.Bu imtihanlarý baþarý ile geçmenin , bu belalardan Rabbi razý edecek biçimde kurtulmanýn yolu ; Ýslam üzere , Kur’an’ýn gösterdiði örneklere uymaktan ,en ufak bir taviz vermeden sabýrla sebatla yürümektir .

“ Ey iman edenler , sabýrla, namazla (allah’tan ) yardým isteyin. Þüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.”-“Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayýr, onlar diridirler.

Fakat siz anlayamazsýnýz “-“ Andolsun ki ; sizleri biraz korku , açlýk , mallardan , canlardan ve ekinlerden yana bir eksiklikle sýnayacaðýz . sabredenleri müjdele ! “ (bakara 153,154,155)

Allah’ýn ve peygamberinin bizlere yol olarak göstermediði hiçbir yol ;Allah’ýn yolu olamaz. Allah’ýn yolu olmayan bir yolla mücadele vermek, en azýndan bid’attir. Bid’atin doðruluðunu savunmak , bu bid’at yolu izlemek suretiyle Allah’tan ecir beklemek ise baþlý baþýna safdilliktir.Çünkü bid’at eðer günah deðilse,ecre hiçbir zaman sebep teþkil etmez. Ýslam adýna mücadele verdiðini ileri sürüp, bu mücadele yolunu , her alanda örnek almamýz gereken Hz. Peygamber’in izlediði yolun dýþýnda kalan yollardan seçenler , bu saðlýklý yola çaðýranlara karþýlýk , yollarýnýn tehlikesiz olduðunu belirterek haklý olduklarýný vurgulamaya çalýþanlar, böyle bir gerekçe göstermekle ikinci bir sefer yanýldýklarýný bilmelidirler.

Kafirlerin ellerinde bulundurduklarý güçleri yanlýþlýklara bahane göstermek , yanlýþ bir harekettir. Kiþiyi Allah’tan korkmak yerine , þeytan’ýn dostlarýndan korkmak alçaklýðýna mahkum eder .

“ Ýnsanlar (müþrikler , kafirler ) onlara:"Düþmanlarýnýz size karþý ordu topladý, (gücünüz onlara yetmez) o halde onlardan korkun." dediklerinde, bu, onlarýn imanýný artýrdý ve þöyle dediler: "Allah bize yeter.

O ne güzel vekildir ". ( Al-i Ýmran 173 )

“De ki:"Allah'ýn bizim için yazdýðýndan baþkasý asla bize isabet etmez. . O bizim mevlamýzdýr. Müminler yalnýzca Allah'a tevekkül etsinler." - De ki: "Siz hakkýmýzda iki güzelin (Zafer veya þehadet) birinden baþkasýný mý gözetir durusunuz?Biz ise size Allah'ýn kendi katýndan veya bizim elimizle bir azap indirmesini gözetiyoruz. Haydi siz gözete durun, biz de sizinle beraber gözetmekteyiz." (Tevbe 51- 52)

Müminler , takdir edildiði þekliyle gerçekleþmesi kaçýnýlmaz olan kadere iman ederler.O bakýmdan onlar, korkudan ve dünya hayatýna tutkunluktan meydana gelen hesaplarda bulunmak yerine, Allah’ý razý edecek yollarýn peþinde olurlar. Cahili düzenlerin önlerine yol diye çýkardýklarý metodlarý izleyerek, onlardan taviz koparacaklarýný sanarak en büyük ve verilmemesi gereken tavizleri vermek yerine, mevlalarýna sýðýnarak O’nun kendileri için, akidelerini egemen kýlmak yolunda belirlenmiþ olduðu tartýþýlmaz doðru ve islami hedeflere yalnýz kendisinin ulaþtýracaðý þeklindeki Ýlahi garantiye sahip olan nebevi yoldan baþkasýný izlemeyi asla kabul etmezler.
Gönderen: 02.06.2007 - 15:05
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Askerlik ..............
944 Mesaj -
-- Melekler ; kendilerine zulmeden kiþilerin canlarýný aldýklarýnda, onlara ; "Ne yapýyordunuz ?" derler. Onlar da: "Biz yeryüzünde zayýf kimselerdik." derler.Melekler de:"Allah'ýn arzý (yeryüzügöz kırpma geniþ deðil miydi, hicret etseydiniz ya " derler.Ýþte bunlarýn varacaklarý yer cehennemdir. O ne kötü dönüþ yeridir. “ (Nisa 97)

Kur’an-ý Kerim’de geçen bu ayetin nuzul ( iniþ ) sebebi , bu ayetin tefsirlerinde anlatýlmaktadýr , ve bizim için bu konuda mihenk noktasý olmaktadýr . Nisa suresinin 97 ayetinin tefsirinin haricinde , Buhari ( r.a. ) þöyle rivayet etmektedir .

“ Mekke ehlinden Rasulullah ( s.a.v. ) ile beraber hicret etmemiþ bir topluluk hakkýnda inmiþtir. Bunlar fitneye düþerek Bedir savaþýnda müslümanlarýn karþýsýnda, müþriklerin safýnda savaþa katýlmýþlardýr. Bu kimseler Rasulullah’ýn Mekke’den Medine’ye hicret etmesine raðmen , bugün yarýn diyerek , bahçe iþlerim, ticaretim diyerek çeþitli nedenlerden dolayý hicrete katýlamamýþlardý. Fakat müslüman olduklarýný müþriklerden de gizliyorlardý . Ýbadetlerini gizli gizli yapýyor, Kur’an okuyorlardý. Bedir harbi çýkýnca müþrikler bunlarý harbe katýlmak için zorladýlar.Onlarda müslüman olduklarýný açýkladýklarý zaman öldürülme korkusyla , istemeye istemeye Bedir harbine katýldýlar. Muharebe esnasýnda savaþ kýyafetlerini kuþandýklarý için kimse kimseyi pek seçemiyordu . Savaþta müslümanlarýn oklarýyla öldürüldüler . Bedir harbi bitip te ölüler ve yaralýlarýn arasýnda gezerlerken bu hicretten geri kalýp müþriklerin ordusunda kalýp ölen müslümanlar fark edilince Medine’li müslümanlar arasýnda ihtilaf baþ gösterdi. Bir kýsým onlarýn kafir olarak öldüðünü , diðer bir kýsým ise müslüman kardeþlerimizi öldürdük diye üzülüyorlardý. Ýþte bu ihtilaf halinde iken müminler , Allah (c.c.) bu ayet-i kerimeyi ( Nisa 97 ) indirerek hicret etmeyip kafirlerin safýnda savaþa katýlanlarýn özürlerini , iþledikleri küfür ameli sebebiyle reddettiðini ve onlarýn cehennemle cezalandýrýldýðýný bildirdi. “Melekler, müslümanlarla beraber hicret etmeyip bedir savaþýnda müslümanlara karþý savaþan kafirlerin safýna katýlanlara soracaklar : “Hangi saftaydýnýz? Müslümanlarýn safýnda mý , yoksa müþriklerin safýnda mý “ Onlar: “Biz yeryüzünde zayýf kimselerdik“ yani “biz kafirlere karþý güçsüzdük, devlete gücümüz yetmezdi. Eðer onlara katýlmasaydýk müslüman olduðumuzu anlayýp bizi öldürürlerdi “ þeklindeki mazeretlerini ileri sürecekler. Melekler ise bunu mazeret olarak kabul etmeyerek onlara: “ Allah’ýn arzý dar mý geldi (yer yüzü geniþ deðil miydi ) hicret etseydiniz ya ?” yani hicret etseydiniz bu duruma düþmezdiniz, çünkü hicret imkanýnýz vardý, diyecekler ve bu kiþiler iþledikleri küfür ameline karþýlýk ceza olarak cehenneme atýlacaklardýr. Denilebilir ki . Bu kiþilerin özürlü sayýlmalarý gerekmez mi?Çünkü savaþa katýlmasalardý kafirler tarafýndan öldürüleceklerdi. Buna cevap olarak denilir ki : Bu kiþiler ellerinde hicret etme imkaný olduðu halde hicret etmediklerinden dolayý bu duruma düþmüþlerdi. Hicret etseydiler bu duruma düþmeyebilirlerdi.Bu yüzden Allah (c.c.) onlarýn mazeretlerini kabul etmedi. Þimdi bu olayý günümüzde tefekkür edelim: Ölümden korktuklarý için kafirlerin safýnda savaþa katýlanlar kafir olarak ölerek cehenneme gidiyorsa ;ülkelerinde daha önce Ýslam kanunlarýyla hükmedilirken daha sonra küfür kanunlarý hakim olduðunda kafirlere yardým eden , onlarýn kanunlarýný kabul eden veya destekleyen ; tevhidin yükselmesi için mücadele edip küfrün kanunlarýný kaldýrarak yerine Ýslam devleti kurmak için çalýþanlara karþý çýkan, onlarla alay eden , onlarý hatalý gören , onlara baskýnlar düzenleyen , çatýþmaya girerek düþmanýn karaltýsýný çoðaltanlar ;Yahudi Ýsrail ile “ortak dost , ortak düþman “ adý altýnda GÜVENLÝK ANLAÞMASI imzalayarak, bilgi ve güç alýþveriþinde bulunmak , Konya ovasýnda Ýsrail uçaklarýna tatbikat yaptýrarak eðitip , Müslümanlarý bombalatan , yemek duasýnda “ Tanrýmýza hamd olsun “ yerine , “ Allah’ýmýza hamd olsun” dediði için nöbetçi çavuþu ve askerler ile kavga ederek ceza veren, müslüman! subay ve ast subay komutanlar ; hatta ve hatta 1980 yýlýndan beri Ýstanbul / Yenilevent semtinde Oyak sitesinde Çiçekçiler mahallesindeki “Yeni levent Camii”nde ; þerefli ! subay ve ast subaylar rahatsýz olduklarý için “Sabah ve Yatsý“ ezanlarýný , okutturmayanlar ! Mahalleli ezaný Armutlu semtinden ve Karanfilköy semtinden duyarak namazlarýný kýlmaktadýrlar. Kendi halkýna bu zulmü reva gören “ TAÐUT” lar elbette onlardan daha çok küfrü hak ederler.

Son dönemde TC. askeriyesi natoya baðlý olarak Afganistan'a , Irak'a , Kore'ye , Bosna'ya , Somali'ye hep birleþmiþ kafirlerin menfaati için asker gönderip , orada ölen askerin müslümaným demesine raðmen bu konuyu göz önüne aldýðýmýzda þehid mi yoksa niyazi mi olduðunu anlamýþ oluyoruz. !

Halka karþý haþin tavýrlý, çatýk kaþlý, halkýný horlayan, küçük gören, halký ezmekten, dipçiklemekten garip bir haz duyan, halkýnýn inançlarýyla alay eden, ordu içinde deðil namaz kýlmak, namaz kýlanlara müsamaha eden subay ve astsubaylarý bile içinde barýndýrmayan, deðil kýþlada, sokakta, lojmanlarda bile baþýný kapatan hanýmlarýn subay eþlerini ordudan ihraç sebebi sayan bu kemalist generaller, halkýn huzurunu ve devletin sýnýrlarýný koruyabilir mi?

Malûm; Askerleri baðlayan bir “Disiplin Hukuku” ve o hukuka aykýrý eylemlerin “ceza”larýný düzenleyen bir “kanun” var... Evet; “477 Sayýlý Yargýlama Usûlü ve Disiplin Suç ve Cezalarý Hakkýndaki Kanun”dan söz ediyorum... Bu kanunun “58. Madde”sinde, aynen þöyle deniliyor:

“Resmî üniforma ile genelevlere, kumarhanelere, meyhanelere, barlara ve girilmesi garnizon komutanlýklarýnca yasaklý yerlere girenler veya sarhoþluðu gizlenmeyecek derecede olanlar; yedi günden, bir aya kadar oda veya göz hapsi cezasý ile cezalandýrýlýrlar!”

Madde, gayet açýk: “Üniformalý” olarak, “genelev”e, “kumarhane”ye, “meyhane ve bar”lara gitmenin cezasý, 7 günden 1 aya kadar “oda” veya “göz” hapsi!.. Ama; Ayný “üniforma” ile “cami”ye gidip “namaz” kýlarsan, yallah!.. Hem de, “ceza hukuku” kapsamýnda böyle bir “suç” yokken!..

Üniforma ile “cami”ye gitmek, “kerhaneye” veya “meyhane”ye gitmekten daha aðýr ceza ile çarptýrýlýyor.Bu en yakýn tarihimizde “ Ardahan”da bir astsubayýn baþýna gelmiþtir....Ve Hürriyet gazetesinde 6 Þubat 2004 tarihinde haber olmuþtur. Buraya gazetenin internet sayfa adresindeki konu adresini yazarak , haber kaldýðý sürece okurlarýn bu haberi orijinal gazetenin linkinden bulabileceklerdir.

http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~...~366946,00.asp)

Irak’a Türk askerinin girmesi için mecliste daha tezkere denilen utanç belgesi meclisten geçmeden, yani sivil irade belirmeden, Amerikan askerleri güneydoðuyu iþgal ediyor. Gerek çeþitli silah araç ve gereçlerini, gerekse lojistik mühimmatýný, tüm aðýrlýklarýný limanlarýmýzdan içeri sokuyor. Tüm aðýr bombardýman savaþ uçaklarý ve nakliye uçaklarý havaalanlarýmýza iniyor. Denizden ve havadan onbinlerce Amerikan Coni´si (askeri) topraklarýmýza giriyor. Sýnýrlarýmýzý korumakla görevli ordumuzdan týk yok, ses-seda yok! Peki bu komutanlar vataný nasýl koruyorlar? Kime karþý, kimden koruyorlar?

Bu komutanlar, ki baþörtüsü ile okumak isteyen öðencilerin tutumunu, Ýmam-Hatip okullarýna halkýn teveccühünü vatana ihanet sayarak, hükümetlere muhtýra
verirken, TV ekranlarýna birifinglerle, çeþitli basýn yoluyla açýklamalar yaparak ve sokaklarda kendi halkýna karþý tanklarý yürüten kukla generaller neredesiniz? Vatan iþgale uðramýþ! Vatan hainleri, sizlerin görevi vataný korumak deðil mi? Vatan gelirinin üçte birini hortumlayan, bununla da yetinmeyip müslümanlarýn hayýr ve hasenatýna da el koyan, kendi halkýna karþý kabadayýlýk yapan, kahraman ordumuzun, kahraman generalleri (!) neredesiniz? Vatan fiilen iþgal edilmiþken, yýllardýr vatan edebiyatý yaparak, milletin ensesinde boza piþiren kalpazanlar neredesiniz?
Þu hale bakýnýz, Amerika gelmiþ yurdun bir kýsmýný iþgal etmiþ, istediði yerde askerlerini konuþlandýrýyor, istediði gibi serbest hareket ediyor, tasarrufta bulunuyor, bizim topraklarýmýzda, bizim halkýmýzý, askerimizi yerel yönetimleri kale almýyor. Amerikan gazeteleri “Güney doðuda Türk askerleri uzaklaþtýrýlsýn, Amerikan askerlerine yaklaþmasýnlar, çatýþma çýkabilir!“ diye manþetler atýlýyor. Bizim çeteci komutanlardan hiç bir ses, hiç bir açýklama yok!.. Demek ki, tehlike yok! Demek ki, vatan emin ellerde! Demek ki, vataný bizim generaller adýna Amerikan Coni´ler koruyor! Hayýr, bu ordu müslüman Türk halkýnýn ordusu deðildir! Türk halkýnýn emrinde ve hizmetinde deðildir! Amerika´nýn emrinde ve Amerikan direktifleri ile hareket eden, sivil hükümetleri baský altýnda tutan, onlarý hizaya getiren, Türkiye´deki Amerikan müttefikleri, Amerika´nýn yerli iþbirlikçileri!..
Bu ordu, ordu olmaktan çýkmýþ, siyasallaþmýþ!.. Elindeki milletin gücünü millete karþý kullanan ve bu güce dayanarak, yargýyý, politik partileri ve hükümetleri, basýn-yayýn, medyayý, bütün sivil kurumlarý baský altýnda tutmaktadýr. Ona karþý gelenin, onu eleþtirenin akibeti meçhuldür!
Türkiye´de olan skandallarýn arkasýnda mutlak bir general vardýr. Yolsuzluklarýn, hýrsýzlýklarýn arkasýnda mutlaka bir paþa vardýr. Uçak Geta skandalýnýn kahramaný o zamanýn genelkurmay baþkaný deðil miydi? Dünyanýn neresinde görülmüþ yolsuzluða tescil edilmiþ generallerin millete meydan okuyarak, “Bizden hesap soracak kurum ve yetkili daha anasýndan doðmadý!“ diyecek kadar küstahlaþsýn? Dünyanýn neresinde görülmüþ ordu mensuplarý holdingler kursun ve iþletsin? Dünyanýn neresinde görülmüþ tüm silah alýmlarýna, askerî malzeme alýmlarýna sivil hükümeti karýþtýrmadan, ihalelere ordu mensuplarý girsin de hiç bir kimseye harcamalarýndan dolayý bilgi vermesin ve hiç bir kurum ve kuruluþ tarafýndan denetlenmesin? Yok yok, dünyanýn baþka bir yerinde böyle bir çiftlik yok! Erbakan gibi müslümanlarýn dinî duygularýný istismar eden eþhas, deccal ordusuna “Peygamber ocaðý“ dese de, ”aslan polisimiz“ ve “âdil kanunlarýmýz“ dese de... Biz bu kemalist kurum ve kuruluþlara müslüman diyemiyoruz! Kâfir kurum ve kuruluþlarý ve de bu kemalist düzenin yýlmaz bekçilerini müslüman sayanlara da müslüman diyemiyoruz! Zira Þer-i Þerif´de kâfirlere müslüman diyenlerin hükmü bellidir!
Gönderen: 02.06.2007 - 15:10
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Allah’ın Hükümlerini Aşamalı Olarak Tatbik Etmek küfürdür:
944 Mesaj -
Rasulullah (s.a.s.) hicretin 8.yýlýnda Mekke’yifeth ettiðinde ,ka’be’deki ve meydanlardaki bütün putlarý tamamen yýktý.Mekke’de yeni Müslüman olanlara da evlerindeki putlarý yýkmalarýný emretti ve Mekke’de Allah’ýn hükümlerini uygulamaya baþladý. Mekke’nin fethiyle bir çok müþrik Müslüman oldu fakat , Müslüman olmaktan kaçýnýp , sapýk inançlarýna baðlý kalanlar da vardý.Mekke civarýndaki meydanlarda ve Müslüman olanlarýn evlerinde bulunan zahiri putlar yýkýlmasýna raðmen ,Müslüman olmamakta direnenlerin putlar hakkýndaki düþünceleri henüz deðiþmemiþti.

Hicretin 9. yýlýnda Tevbe suresi ininceye kadar müþrikler, Müslüman olmaya zorlanmadýlar ve sapýk inançlarýnýn eseri olan ibadetlerini yapmalarýna da ses çýkartýlmadý. Onlarýn Ka’be’yi çýplak veya giyinik tavaf etmelerine göz yumuldu. Onlarýn Müslüman olmaya zorlanmayýp , sapýk inançlarýndan kaynaklanan bir takým ibadetleri yapmalarýna ses çýkartýlmamasý þüphesiz bir hikmete dayanmakta idi. Allah(c.c.), onlara belli bir müddet Ýslam’ýn güzelce anlatýlmasýný, onlara düþünme fýrsatý verilmesini ve böylece mutmain olarak islam’ý seçmelerini istiyordu. Sonunda Allah(c.c.) Tevbe suresini indirdi ve onlara verilen sürenin bittiðini, onlara daha önce tanýnan imkanlarýn artýk tanýnmayacaðýný ve artýk Ka’be’ye giremeyeceklerini ve orayý çýplak olarak tavaf edemeyeceklerini bildirdi.

Günümüzde Müslüman olduðunu , hatta müslümanlarýn öncülerinden olduðunu iddia eden, siyer hakkýnda kitaplar yazýp Rasulullah’ýn siyretinden dersler ve ibretler çýkartan bir takým yazarlar, ya bilerek , ya bilmeyerek ya da insanlarý kasýtlý olarak gerek islam’dan uzaklaþtýrmak için bu olaydan Ýslam’a zýt bir takým sonuçlar çýkartarak þöyle demiþlerdir:

“ Rasulullah(s.a.s.) mekke’yi feth ettikten sonra , belli bir müddet Ýslam’i hükümlerin hepsini deðil de bir kýsmýný tatbik etmiþtir. Mesela ; Rasulullah(s.a.s.) mekke’de otoriteyi ele geçirdikten sonra , tam iki sene Beytül Haram, müþriklerle dolu olarak kaldý ve Ka’be çýplak olarak tavaf edildi. Bu hadiseden almamýz gereken büyük dersler vardýr: Ýslam devletini kurduðumuz zaman Ýslam’ýn bütün hükümlerini hemen tatbik etmeyebiliriz.Ýslami bütün hükümler ancak gerekli eðitim yapýlarak uygun bir ortam saðlandýktan sonra uygulanabilir. Eðer islam’ýn bütün hükümlerini birden uygulamaya kalkarsak, rasulullah’ýn metoduna aykýrý hareket etmiþ oluruz. Rasulullah(s.a.s.)’in ,mekke’yi feth etmesine raðmen, müþriklerin Ka’be’ye girmelerine ve ka’be’yi çýplak olarak tavaf etmelerine izin vermesi , bu konuda bizim için büyük delildir.” Bu anlayýþtaki kiþiler ;ya islam’ý hiç anlamamýþ, ya gerçek Ýslam akidesini kasýtlý olarak yýkmaya ve saptýrmaya çalýþan , ya da Ýslam þeriatýnýn bir kýsmýný tatbik edip bir kýsmýný sonra tatbik edeceðini iddia ederek insanlarý kandýrmak isteyen taðutlara, meþruiyet hakký vermeye çalýþan kimselerdir.Böyle iddialar sadece,siyer hakkýnda kitap yazan bazý kimselere has deðildir.

Tedrici olarak zamanla Ýslam’ý tatbik edeceðini iddia eden kiþinin Müslüman olduðunu bile iddia ederler. Onlar ; Müslümanlara muhkem ayetlerle kesin haram kýlýnan içki , faiz veya baþ örtüsü gibi hükümlerin tedrici olarak uygulanabileceðini iddia etmekte ve buna ; Ýslam devletinin maslahatý veya içinde bulunduðu merhale gereði , Ýslam’ýn yasaklamadýðý konularda, müþriklere belli bir müddet izin verilebileceði hükmünü delil getirmektedirler.

Oysa Allah’ýn kesin yasakladýðý konularda , deðil Müslümanlar , müþriklere bile mühlet caiz deðildir. Mesela çýplak tavafý veya kafirlerin Ka’be’ye girmesini yasaklayan hükümler geldikten sonra , merhale veya maslahat gereði dahi olsa, bundan sonra kafirlere bu konularda taviz verilmemiþtir.

Ýslam dininin hakim olduðu yerlerde Müslümanlar, Allah’ýn haram kýldýðý her þeyi o andan itibaren yasaklamak zorundadýrlar.Henüz zamaný gelmedi veya ortam müsait deðil diyerek, Allah’ýn yasaklarýndan bazýsýný uygulamaktan kaçýnmak caiz deðildir. Rasulullah(s.a.s.) dýþýnda hiçbir kimse Allah’ýn yasak kýldýðý bir þeyi , bir müddet için dahi olsa serbest býrakma hak ve selahiyetine haiz deðildir.Rasulullah(s.a.s.)’in de böyle bir þey yapmasýný þüphesiz kendi içtihadýna göre deðil, ancak vahye göredir.

Mesela ; Allah(c.c.) faizi ve içkiyi haram kýlmýþ, mümin kadýnlarýn örtünmelerini, ise farz kýlmýþtýr. Bu ve benzeri hükümler muhkem hükümlerdir.Ýslam devletinin hakim olduðu ilk günden itibaren bu ve benzeri hükümleri uygulamaya koymasý þarttýr.Böyle yapmayýp, ”daha insanlar bu hükümleri kabul etmeye hazýr deðildirler, nasýl Rasulullah (s.a.s.)Müslümanlara içkiyi birden bire deðil de merhaleli olarak yasakladýysa , bizim de birden bire deðil alýþtýra alýþtýra yasaklamamýz gerekir”. Ya da, “faizi birden bire yasaklamak þimdilik uygun deðildir, Müslümanlar þimdilik faiz yesinler, daha sonra zamanla bunu alýþtýrarak yasaklayalým.”

Ya da, “Müslüman kadýnlara birden bire kapanmak aðýr gelebilir, bu yüzden onlarý hemen kapanmaya zorlamayalým”, demek apaçýk küfür olan iddialardýr. Bir de bu iddialarý desteklemek için ,bu meseleyle alakasý olmayan , Rasulullah (s.a.s.)’in Mekke’yi fethinden sonra, henüz hakkýnda yasak bulunmayan bazý konularda müþrikleri serbest býrakmasýný delil göstermek daha da kötü bir sapýklýk ve Rasulullah (s.a.s)’e büyük bir iftiradýr.Rasulullah feth ettiði her yerde Allah’ýn hükümlerini hiç geciktirmeden harfiyen uygulamýþtýr. Feth ettiði yerlerdeki müþriklere ise, sadece Allah’ýn kesin yasaklamadýðý konularda izin vermiþtir. Yine Rasulullah, Ýslam’a yeni giren kimselere, islam’ýn hükümlerini alýþtýra alýþtýra uygulama yoluna gitmemiþ, onlardan Allah’ýn haram ve farz kýldýðý þeyleri eksiksiz olarak yerine getirmelerini istemiþtir.

Ýçkiyi kesin haram kýlan ayet indikten sonra, içkiyle ilgili olan daha önceki hükümleri asla uygulamamýþtýr.bu ayet indikten sonra Müslüman olanlara, ilk Müslümanlara uygulanan içkinin merhaleli haram kýlýnýþ hükmünü uygulamamýþ , veya içkiyi tedrici bir þekilde yasaklama yoluna gitmemiþtir.Allah’ýn haram kýldýðý diðer konularda da böyle yapmýþtýr. Þu çok önemli bir kaidedir:

Faiz haram kýlýnmadan önce faiz yiyen kiþi , haram iþlemiþ sayýlmaz.Yine içki haram kýlýnmadan önce içki içen de haram iþlemiþ olmaz.Hicab ayetinden önce baþýný açan Müslüman kadýnlar da haram iþlemiþ sayýlmazlar.Bütün bunlara izin veren Ýslam devleti de küfür iþlemiþ deðildir.Yine kesin haram kýlýnmadan önce Kabe’ye kafirlerin girmesine veya orada çýplak tavaf etmelerine izin veren Ýslam devleti için de ; Allah’ýn haramýný helal kýlmýþ denilemez. Þayet böyle denilecek olursa içki , faiz hicabsýz dýþarý çýkma gibi Allah’ýn haram daha sonra haram kýldýðý meseleleri haram kýlýnmadan önce serbest býraktýðý için Rasulullah’ýn küfürle suçlanmasý gerekirdi.Rasulullah’ý bundan tenzih ederiz. Allah’ýn haramýný helal kýlmak ancak kesin haram hükmü geldikten sonra söz konusu olur. Allah’ýn kesin haram hükmü geldikten sonra ; bu hükümleri tatbik etmek için zamanýn uygun olmadýðýný veya, insanlarýn henüz bu hükümleri uygulamaya hazýr olmadýklarýný söylemek, bir Müslüman için mümkün deðildir. Çünkü böyle bir iddiada bulunmak , Müslümanlarýn belli bir süre de olsa Ýslam’a zýt olan küfür kanunlarýný uygulamalarýnýn caiz olduðunu söylemek olur ki ; bu bütün Müslümanlarýn ittifakýyla küfür olan bir iddiadýr.

Zamanýmýzda Ýslam þeraitini Allah’ýn istediði gibi tatbik eden hiçbir devlet yoktur.kendilerine Ýslam ülkesi diyen, fakat yöneticileri Allah’ýn þeriatýný tatbikattan kaldýrýp insan ürünü kanunlarý yürürlüðe koymuþ bir takým ülkeler vardýr.Buna raðmen kendilerinin Müslüman olduklarýný iddia edebilmektedirler.Bu ülkelerdeki halkýn çoðu da þirk iþlemelerine raðmen Ýslam dinine baðlý! olduklarýný iddia edebilmektedirler. Dini nefislerine uydurmalarýna raðmen üstelik .Yine bu ülkelerde yürürlükte bulunan kanunlar Ýslam þeraitine uygun olmamasýna raðmen hala Müslüman bir devlet (dar’ul-Ýslam) olduklarýný söyleyebilmektedirler. Tamam anladýk dilin kemiði yok ama bu kadar da piþkinlik olmaz ki.

Þüphesiz bunlar Ýslam devleti deðildirler.böyle ülkelerde bir Ýslam devleti kurulduðu zaman, elbette Müslümanlarýn orada Ýslam kanunlarýný hiç bir eksiltme yapmadan , olduðu gibi uygulamalarý gerekir. Ýslam devleti kurulduðunda, o ülkelerde yaþayan insanlar da, gerçek Ýslam’ýn ne olduðu, gerçek müslümanýn nasýl olmasý gerektiði, eski yaþantý ve þirklerinin hakikati , ne kadar Müslümanlýk iddiasýnda bulunulsa da þirk üzere yaþadýkça asla Müslüman olunamayacaðý en güzel ve en açýk bir þekilde anlatýlmalýdýr.

Bu açýklamalarýmýzdan sonra ,Müslüman olduðunu iddia edenlerin tercih edebilecekleri üç seçenek vardýr:Ya islamýn bütün hükümlerini kabul edip yaþantýlarýna aktararak gerçek birer Müslüman olurlar , ya Ýslam devletini terk ederler, ya da müþrik olduklarýný kabul edip Ýslam devletinden, belli bir bölgede bir müddet kalmak için izin isterler.Bu durumda Ýslam devletinin lideri ,merhaleye ve maslahata göre , gerekli görürse müþrik halka , cizye veren müþriklerin hukukunu tatbik eder ve belli bir süre Ýslam devletinde yaþamalarýna müsaade eder.

Fakat Ýslam lideri , hiçbir zaman müþrikleri Müslüman kabul ederek ; “Siz henüz bu hükümleri yaþamaya hazýr deðilsiniz , dolayýsýyla biz bu hükümleri , size alýþtýra alýþtýra tatbik edeceðiz diyemez.Çünkü Allah’ýn hükmü varken baþka bir hükmü tatbik etmek küfürdür.Allah’ýn hükmünü tamamen tatbik etmeyen ise Allah’ýn hükümleri dýþýnda baþka hükümle tatbik etmiþ olur.

Mesela; baþ örtüsü takmak her Müslüman kadýna farzdýr ve her Müslüman kadýnýn bunu farz kabul edip tatbik etmesi gerekir. Eðer belli bir müddet bu hüküm uygulanmazsa , bu müddet bir saat gibi az bir süre bile olsa , o süre içinde küfür kanunlarý uygulanmýþ olur. Ýçki , faiz ve diðre konularda da durum böyledir. “Faiz uygulanmazsa Ýslam ekonomisi batar, bunun için bir müddet faiz ekonomisini devam ettirelim. Bunu tedricen ortadan kaldýrýrýz “ diyenler de faiz sistemini uyguladýklarý müddetçe Allah’ýn kanunlarý dýþýnda baþka kanunlar uygulamýþ olurlar. Bu alim olsun , cahil olsun her müslümanýn bildiði gibi apaçýk bir küfürdür.
Gönderen: 02.06.2007 - 15:17
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
İslam’dan Çıktıkları Halde Kendilerini Müslüman Zannedenler
944 Mesaj -
Günümüze gelmeden önce bu tür olaylarýn Rasulullah (s.a.s.) vefatýndan sonra farz olan zekatý vermeyerek kafir olan mürtedler , yaptýklarý iþe kýlýf olarak Kur’an-ý Kerim’den delil getirmeye kalkýþtýlar. “ Onlarýn mallarýndan onlarý temizleyecek ve onarlýn (sevaplarýnýgöz kırpma artýrýp yüceltmek için sadaka al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için bir sekinettir.” (Tevbe 103)
“ Allah (c.c.) bize ancak duasý bizim için sekinet olan þahsa zekat vermemizi emrediyor.duasý sekinet olan zat ise yalnýz Rasulullah ‘dýr.O da vefat ettiðine göre artýk zekat üzerimize farz deðildir” demiþlerdi. Zekatý vermemek için bu ayeti delil gösteren mürtedler her þeyden önce imanýn ne demek olduðunu anlamýþ deðillerdi.Onlar nefislerin ve mallarýn temizlenmesinin ancak zekatýn verilmesiyle mümkün olabileceðini ve fakirlere zekat vermenin , maldaki Allah’ýn hakkýný vermek olduðunu anlamýþ deðillerdi. Onlar , imanýn; Allah’ýn sistemini tam olarak hayata uygulamak manasýna geldiðini kavrayamamýþlardý.Onlar Muhammed (s.a.s.)’e verilen zekatý , týpký kabile reislerine verilen bir vergi gibi görüyorlardý.

Onlar zekatý vermemenin , imaný bozup , kiþiyi Ýslam milletinden çýkaracaðýný ,namazla zekatýn araýný açmak olduðunu ve Allah’ýn bir emrini inkar etmek anlamýna geleceðini anlamamýþlardý. Zekat vermenin ise Allah’a ibadetin bir parçasý olduðunu kavrayamamýþlardý.

Bunu gören cennetle müjdelenmiþ Ebu Bekir (r.a.) , sadece zekata karþý çýkan bu kimselere Ýslam’ýn bütün hükümlerini reddeten hükmünü vererek mürtedlere savaþ açarak onlarý katletmiþtir.

Bu sapýkça tevile benzer bir olayda Hz. Ömer (r.a.) zamanýnda da olmuþtu. Kudame b. Abdullah ve beraberindekiler delilleri þöyle idi :

“Ýnananlara ve yararlý iþ iþleyenlere ; sakýnýrlar, inanýrlar, yararlý iþler iþlerler sonra haramdan sakýnýp iyilik yaparlarsa yadiklerinden dolayý bir sorumluluk yoktur.Allah iyi davrananlarý sever “ (Maide 93)

Halbuki bu ayet, içki haram kýlýnmadan önce içki içmiþ ve bu hal üzere ölmüþ sahabeler hakkýnda inerek onlar için bir günah olmadðýný bildirmiþti.

Kudame b. Abdullah ve beraberindekilerin bu ayeti delil alarak içki içtikleri haberi Ömer b. Hattab’a ulaþýnca Ömer ve diðre sahabeler , onlar hakkýnda þöyle hüküm verdiler :

“Ýçkinin haramlýðýný kabul ederlerse celdedilir (sopa vurulur), bu ayeti tevil edip içkinin helal olduðunu iddia ederlerse mürted olarak öldürülürler “(taberi)

Gelelim zamanýmýza ; ayný zekat vermeyenlerin ve içkiyi helalleþtirenlerin yaptýðý gibi Allah (c.c.)nun ayetlerini saptýran ve tahrif eden kimseler vardýr. Bunlar þöyle yapmaktadýrlar:

Ýslam þeraitini uygulamadan kaldýrýp insan ürünü þeraitlerle insanlara hükmeden taðutlar , saltanatlarýný sürdürmek ve insanlarýn kendilerini tekfir etmelerini önlemek için , Ýslam alimi olarak öne çýkardýklarý bel’am larý kullanmaktadýrlar. Onlar , televizyon ulemasý olarak her sýkýþtýklarýnda bu prof. ettiketli kendi yetiþtirdikleri bel’amlar vasýtasýyla þu sapýk düþünceleri yaymaya çalýþmaktadýrlar:

La ilahe illallah diyen bir kimse , namaz kýlarsa ve Ýslam’ý açýk bir þekilde reddetmezse , Ýslam kanunlarýyla hükmetmediði taktirde ya zalim ya da fasýk olur. Fakat kafir olmaz. Çünkü Allah (c.c.) þöyle buyurmaktadýr: “Kim Allah’ýn indirdiðiyle hükmetmezse iþte onlar zalimlerdir” (Maide 45)

“Kim Allah’ýn indirdiðiyle hükmetmezse iþte onlar fasýklardýr” (Maide 47)

Hakim ancak açýk bir þekilde:” Ben Ýslam dininden vazgeçiyorum “ derse kafir olur. Fakat Ýslam þeraitini bir kenara atýp Fransa ve Ýsviçre gibi küfür devletlerinden alýnan beþer ürünü kanunlarý tatbik ederse , “ ben müslümaným “ dediði müddetçe kafir olmaz.

Þüphesiz taðutlar bu sapýk tevilleriyle ancak la ilahe illallah ‘ýn gerçek manasýný bilmeyen zavallý ve cahil kimseleri kandýrabilirler. Çünkü islamý bilen bir mümin , öncelikle taðutu ; yani Ýslam’ýn dýþýndaki bütün kanunlarý , sistemleri , hayat nizamlarýný reddetmedikçe ve bunlarý pratik hayatta uygulamadýkça , ister fert ister hakim olsun o kimsenin ne kadar Ýslam iddiasýnda bulunsa da Müslüman olmayacaðýný bilir.

Müfessirler maide suresi 44, 45, ve 47 ayetini bu üç ayeti birleþtirerek açýklarken þöyle derler. Allah’ýn indirdiðiyle hükmetmeyenler kafir , zalim ayný zamanda fasýk kimselerdir. Çünkü üç özelliklte kafirlerin sýfatlarýdýr.Allah c.c. pek çok ayette : “ ….onlar cehennemlik zalimlerdir , ….cehennemlik fasýklarýn ta kendileridir , ,,, cehennemlik kafir olanlar iþte bunlardýr .” gibi nitelendirmelerde bulunmuþtur.

Allah (c.c.)’nun hakkýnda kesin hüküm verdiði ; katilin öldürülmesi, hýrsýzýn elinin kesilmesi , zina edenin sopa veya recm edilmesi , faizin ve içkinin yasak olmasý , kadýnlarýn tesettüre riayet etmesi gibi konularda hükme uymayýp tam tersine ; katili öldürmeyip hapsetme , faizi , zinayý, içki içmeyi serbest býrakmasý ve kadýna istediði gibi giyinme özgürlüðü tanýma , hýrsýzlýk yapaný hapsetme gibi baþka hükümler veren , kendini ayný firavun gibi görerek ben buranýn rabbiyim diyerek ilahlýða soyunup Allah yerine koymuþ olur.Böyle kimseler , ne kadar Müslüman olduklarýný iddia etseler de amelleri iddialarýný yalanlamaktadýr. Bu konuyu bu þekilde anlamayn kiþi , Ýslam’ýn temel meselelerinden olan , hükmün yalnýz Allah’a ait olduðu ve hayatta yalnýz Allah’ýn koyduðu þeriatýn uygulanmasý gerektiði meselelerini anlamamýþ demektir. Temel meseleyi anlamamýþ kiþinin de Müslümanlýk iddiasý boþ ve geçersizdir.
Gönderen: 02.06.2007 - 15:19
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
TEK ÜMMETE DOĞRU :
944 Mesaj -
Her kesimden müslümanýn gündemini iþgal eden bir konudur ; müslümanlar niye darmadaðýnýk , niye bir araya gelmiyorlar ? ... vb. sorusu .

Bunun sebebi bellidir. Kur’an-ý kerim’in pek çok ayetinde ve Hz. Peygamberin hadis-i þeriflerinde buyurduðu ayrýlýklarýn sebebi , ve bir araya gelmenin þartlarýný da bildirmiþlerdir .

“ Sen yüzünü Hanif olarak Din’e , Allah’ýn insanlarý üzerinde yarattýðý Allah’ýn fýtratýna dosdoðru çevir .Allah’ýn yaratýþýnda deðiþtirme yoktur . Dosdoðru din iþte budur . Fakat insanlarýn çoðu bilmezler . O’na dönenler olarak , ( O’na yönelin ) , O’ndan korkun . Namazý dosdoðru kýlýn ve müþriklerden olmayýn . Onlar ki , dinlerini parça parça ettiler , kendileri de fýrka fýrka oldular. Her bir fýrka de ellerindeki ile sevinmektedir ... “ ( RUM 30-32 )

Bu ayeti anlamaya çalýþýrsak , bu buyruklar :

1 – Allah’ýn dinine Hanif olarak yönelmeyi emretmektedir . Haniflik ise her türlü din ve sistemden yüz çevirip yalnýzca Allah’ýn dinine , Allah’ýn buyruklarýna itaati kabul etmek , O’nun dýþýnda kalan , O’na uymayan her þeyi red etmek demektir . Buna göre müslümanlarýn aralarýndaki ihtilaflarý kaldýrmalarýnýn birinci þartý , kayýtsýz ve þartsýz olarak Allah’ýn dinine teslim olmayý kabul etmeleridir.

2 – Yalnýz Ýslam dini insan fýtratýna uygun bir düzendir . Onun dýþýnda kalan bütün sistemler , Ýnsanýn tabiatýna aykýrýdýr. Bu aykýrýlýk dolayýsýyla hem batýldýrlar , hem de insaný dünyada da ahirette de mutlu edemezler ve doðruya iletemezler.

3-Ýnsanlarýn çoðunun bu gerekçelerden haberi olmayabilir . Daha doðrusu yoktur . çoðunluðun bu gerçeði ilmeyiþi, müminlerin inanç ve kanaatlerinde bir zayýflamaya , bir gevþekliðe sebebiyet vermemelidir.Çoðunluðun peþine takýlýp gitmiþ olmasý , müminlerin Allah’a dönüþlerine engel olmamalýdýr.

4- Allah’tan korkmak , namaz kýlmak , yani Allah’ýn bütün emir ve hükümlerini yerine getirmek ve özellikle de namazý dosdoðru kýlmak, doðru yol üzerinde sebat etmenin teminatýdýr.Bu arada müþriklerin yolunu izlememek için özel bir gayret harcamak da önemle vurgulanmalýdýr.

5 - Bu temel esaslara riayet etmek , bir araya gelmenin þartýdýr. Bunlarýn yitirilmesi ise müþrikler gibi dinde tefrikaya düþüp, bölük pörçük olmanýn belirtisidir. Bunlar yitirildiði takdirde bir arada olmaya imkan ve ihtimal yoktur . O halde, birlikteliklerini yitirmiþ müslümanlarýn, ihtilaflarýný evvela çözümleme esaslarýnda ve yöntemlerinde ittifak saðlamaktan iþe baþlayarak , Allah’ýn emrettiði þekilde ortak anlayýþ , tavýr , ahlak, eðitim, hareket , plan ve programlarý üzerinde ittifak yoluna gitmeye çalýþmalarý zorunludur.

Bunun ön þartlarýndan biri de hangi tarafýn dile getirdiðine bakmaksýzýn, hakka teslimiyet asaletini gösterebilmeye samimi olarak hazýr olmaktýr. “Bölük pörçük olmayýn “ diye nitelendirilen hadisenin müslümanlarýn kendilerinden gelen iç sebebi, Allah’ýn dinini gereði gibi anlayýp yaþamamalarýdýr. Dýþ sebebi ise hiç þüphesiz adýna demokrasi denilen düzenin müslümanlara gereði gibi dinlerini öðrenme, yaþama, teblið ve nesillerine telkin fýrsat ve imkanýný tanýmamasý , mevcut imkanlarýný da ortadan kaldýrmasý, bununla da yetinmeyerek sahip olduklarý dinlerinden uzaklaþmalarýný hedef alan direkt ve dolaylý , gizli ve açýk programlarýný faaliyet alanýna koymasýdýr.

“ Yoksa cahiliyye hükmünü mü arýyorlar? kesinlikle bilen bir toplum için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir? “ MAÝDE 50

“ Bununla beraber Allah ve Resulü bir iþe hükmettiði zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadýn için, o iþlerinde baþka bir tercih hakký yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne âþi olursa açýk bir sapýklýk etmiþ olur”AHZAB 36

“Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çýkarmadan cennete girivereceðinizi mi sandýnýz?” AL-Ý ÝMRAN 142

“ Onlarýn çoðu þirk koþmadan Allah'a iman etmezler .” YUSUF 106

“ Ýbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardýr, onlar kavimlerine demiþlerdi ki:

"Biz sizden ve sizin Allah'tan baþka taptýklarýnýzdan uzaðýz. Sizi tanýmýyoruz. Siz bir tek Allah'a inanýncaya kadar sizinle bizim aramýzda sürekli bir düþmanlýk ve nefret belirmiþtir." MÜMTEHÝNE4

“Ey iman edenler! Kendi dýþýnýzdakilerden sýrdaþ edinmeyin. Çünkü onlar size fenalýk etmekten asla geri kalmazlar, hep sýkýntýya düþmenizi isterler. Kin ve düþmanlýklarý aðýzlarýndan taþmaktadýr. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Düþünürseniz, biz size âyetleri açýkladýk.- Ýþte siz öyle kimselersiniz ki, onlarý seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler, siz kitap(lar)ýn hepsine inanýrsýnýz, onlarsa sizinle buluþtuklarý zaman "inandýk" derler. Baþbaþa kaldýklarý zaman da kinlerinden dolayý parmaklarýnýn uçlarýný ýsýrýrlar. De ki: "kininizle geberin!". Þüphesiz ki Allah göðüslerin (gönüllerin) özünü bilir.” AL-Ý ÝMRAN 118-119

“Hidayet kendisine teblið edildikten sonra kim Rasule karþý çýkar ve mü’minlerin yolundan baþka bir yola saparsa, onu seçmiþ olduðu yolda býrakýr, cehenneme atarýz. O ne kötü bir düþüþtür.” Nisa 115.

Teblið çalýþmasýdýr ; þahit ol Ya Rab !
Gönderen: 02.06.2007 - 15:20
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
Şehid ABDULLAH AZZAM’a göre“parlementoya girmenin hükmü PARLEMENTOYA GİRMENİN HÜKMÜ
944 Mesaj -
Þehid Abdullah Azzam; "Allah'ýn indirdikleri ile hükmetmeyen, Allah'ýn þeriatýna ve Resulullah'ýn sünnetine zýt bir kanun koyan, o kanunu uygun gören veya destekleyip imzalayan kimseler için kafir olurlar ve Ýslam milletinden çýkarlar" dedikten sonra, "beþeri sistemlerin gölgesinde parlementoya girmenin hükmü" konusuna deðinmiþtir. Bu konu son dönemde Ýslam aleminde çok sorulduðu için bu konu hakkýnda müstakil bir bölüm açmayý uygun gördük.Þehid Abdullah Azzam'a parlementoya girmenin hükmü soruldu. O þöyle cevap verdi: "Parlemento bakanlar kurulu tarafýndan çýkarýlmýþ kanunlarý inceleyen bir mercidir. Allah'ýn indirdikleri hariç kanun yapmak insaný dinden çýkarýr. Dolayýsý ile parlemento beþeri kanunlara uyarsa dini ve akidevi yönden büyük bir tehlikededir.(Bu paragraftan da anlaþýldýðý gibi Arap ülkelerinde ki parlamentolar direk olarak kanun çýkaran bir kurum deðil, bilakis çýkan kanunlarý inceleyen bir kurumdur.(y.y)Ama þayet müslümanlarýn maslahatý ve kafir sistemi durdurup karþý çýkmak için parlementoya girseler bu konu müslümanlarýn genel maslahatýna baðlýdýr. Müslümanlar için hangisi güzel olursa onu yapmasý gerekir. Fakat harama girmemek þartýyla. " Maslahatýn genel þartlarý: 1- Maslahat Þeriat sahihinin maksatlarýna uygun olup asli hükümlere muhalif olmamalý ve açýk naslara aykýrýlýk teþkil etmemelidir. 2-Maslahat selim akýl sahipleri tarafýndan anlaþýlabilen bir nitelik arz etmelidir. 3-Maslahatýn zaruret olmasý ya bir zaruretin muhafazasý yada bir güçlüðün defi için olmalýdýr, (y.y) Nevap (vekil) kelimesi naibin çoðuludur. Bu kelime vekil manasýna gelen naibin mi, yoksa musibet manasýna gelen naibenin mi çoðulu olduðunu bilemiyoruz. Zira bunlarýn çoðu vekil deðil musibettir. Ve þu anda memleketimizde ki parlemento da bir oyuncak gibidir. Haþim er-Rýfai, parlemento, Abdunnasýr, ve benzeri þeyler hakkýnda yazdýðý "Hatýrat Þiirlerinde þunlarý zikrediyor:

Ey Nasýr! iþte milletvekillerini Onlarý çocuk oyuncaðý gibi Dilediðin þekilde hareket ettirebilirsin Senin arzuladýðýn bir þeyde Aðýzlarýný dahi açmazlar Biz çok iyi biliyoruz ki onlar sýrf Konuþtuðunda seni alkýþlamak için Oraya biriktirilmiþlerdir.Senden önce zulmetmek zehirli bir mantarken, Þimdi zulüm senin elinde organizeli bir örgüt oldu.

Ýslam'a zýt sadece tek bir kanunu dahi desteklemek, imzalamak, doðrulamak parlamentonun hakký deðildir. Kim ki Ýslam'a zýt sadece tek bir kanunu dahi uygun görürse, Ýslam milletinden çýkar. Mesela erkek ve kadýn eþittir kanunu gibi.Ýslam'a zýt bir kanuna karþý çýkmasý tüm parlamenterler üzerine vaciptir. Þayet o kanuna karþý çýkmayýp uygun görseler Ýslam dininden çýkarlar. Yalnýz biz parlamentoya dinimizi ve davamýzý anlatmak için girersek o zaman bir beis yoktur. Fakat bakanlar meclisine girilemez. Çünkü bakanlar meclisi kanunu uygulayan yerdir. Müslümanlar oraya giremez. Ama parlamento ise, devleti gözeten bir yer olduðu için istediðini söyleyebilirsin. Bakanlar meclisi ise öyle deðildir.Bizim için parlamentoya girip onlarýn rüþvetçi olduðunu veya hýrsýz olduðunu ve hain olduðunu açýklamamýzda þayet devlet izin verirse bir beis yoktur inþaallah.Sonuçta bu benim görüþümdür. Bu fetvada doðruda olabilirim yanlýþta olabilirim Þayet yanlýþ yaparsam þeytandan, isabet etmiþsem Allah'tandýr. Allah'tan temennim hakký bildirsin, batýldan uzaklaþtýrsýn."Anlattýklarýmýzdan þunu özetleyebiliriz: Þehid Abdullah Azzam bazý þartlar dahilinde parlamentoya girilmesini caiz görüyor. O þartlar þunlardýr:

1-Beþeri sistemlere karþý olmak ve durdurulmasý niyeti ile girmek.

2-Þer'i bir maslahatý gözetmek. Mesela Ýslam davasýna yardým ve müdafaa etmek. Zulme karþý durmak, toplumun kanýný içen hýrsýzlarý ve hainleri belirlemek için...vs

3-Allah'ýn kitabýna, Resulullah'ýn sünnetine zýt hiç bir kanunu desteklemeyip imzalamamak. Þayet bir madde dahi imzalayýp uyarsa kafir olur Ýslam milletinden çýkar. ''Daha önce de belirttiðimiz gibi Arap ülkelerinde mevcut parlamenter sistem ile Türkiye sýnýrlarýndaki parlamenter sistem yapýlarý itibarý ile tamamen farklýlýk arz etmekledir. Türkiye'deki parlamento. Kanun çýkaran bir kurumdur. Ve yine Türk parlamentosuna haram sýnýrlarýný çiðnemeden girebilmek kesinlikle mümkün deðildir. Hatta ve hatta parlamentoya giden yolda her adým küfür ve sirk filleri ile doludur. Daha ilk adýmda demokrasinin korunmasý için edilen baðlýlýk yeminini buna örnek olarak verebiliriz.Tamamen küfür sözleri ile dolu bu yemin metni hangi maksatla ve hangi niyetle söylenirse söylensin kesinlikle sahibini Ýslam sýnýrlarý içerisinden çýkarmaktadýr, (çünkü bilinen bir kuraldýr ki ikrah þartlarý haricinde küfür sözlerini ikrar etmek kesinlikle küfürdür. Yine bugünkü parlamento iþlevi itibarý ile Allah'ýn dinine düþman olmuþ bir yapý sergilemektedir. Çýkartýlan her kanun Allah'ýn kitabýndan kaynaklanmayýp beþeri iradelerin ürünüdür. Bu þartlar altýnda kim ki maslahat icabý bu parlamentoya girilebileceðini iddia ederse tamamen hiç bir ilmi temele dayanmayan bir iddiada bulunmuþ olur. Açýk olarak söyleyebiliriz ki: bu parlamentoya ne amaçla olursa olsun girmek de. Ve yine. ne amaçla olursa olsun girilebilineceðini iddia etmek de sahibini Allah'a karsý müþrik ve kafir durumuna düþürmektedir. (y.y)

( Abdullah Azzam “ HAKÝMÝYET MEVHUMU “ kitabýndan alýnmýþtýr.)
Gönderen: 02.06.2007 - 15:20
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
“Şehid ABDULLAH AZZAM’a göre kişileri belirterek hüküm vermek KİŞİLERİ BELİRTEREK HÜKÜM VERMEK
944 Mesaj -
Þu anda Ýslam ümmetinin dörtte üçü bu küfrü gerektiren konulara bilmeyerek girmiþlerdir. Biz bunlarýn üzerine küfürle hüküm veremeyiz. Eðer onlarýn üzerine küfürle hükmedersek, o zaman Ýslam ümmetinin %80'ini dinden çýkarmýþ oluruz. Bu iddia tamamen gayri ilmi bir iddiadan baþka bir þey deðildir, insanlarýn %80'ine küfürle hüküm vermek zorunda kalacaðýz diye onlar üzerinde ki hak olan hükmü deðiþtirmek bizce tutarlý bir davranýþ olmamaktadýr.Fakat akidelerini ve dinlerini anlatmak, küfrü gerektiren maddeleri onlara açýklamak bizim üzerimize bir vecibedir. Bu küfrü gerektiren konularý onlara bildirdikten sonra kim ki bu fiiller üzerinde devam ederse kafir olur ve dinden çýkar.Açýktýr ki toplumu oluþturan, fertlerdir. Toplumun küfür üzerinde olduðunu söyleyip de bu toplumu oluþturan fertlerin küfür üzerinde olmadýðýný iddia etmek gerek ilmen, gerek aklen yanlýþ bir iddiadýr. Bununla beraber bu toplumu oluþturan fertlere küfürle hüküm verilememesinin sebebini cehalete baðlamak da bize göre pek tutarlý gözükmemektedir. Bu noktada en güzel açýklama ise yine Þehid Seyyid Kutub'dan gelmektedir: Seyyid Kutub Yusuf Suresi 40. Ayeti tefsir ederken þöyle demektedir. "Dini bilmeyen cahil kimseler olduklarý içindir ki: dosdoðru dine tabii olamamaktadýrlar. Bu cahillerin cehaletlerinden dolayý ne iman etmeleri.ne de hu dine tabii olmalarý kendilerinden beklenebilir. Dinin bu noktada aslýný ve mahiyetini bilmeyen bu insanlarý, dosdoðru din olan Allah'ýn dinine nisbet etmek ne akla sýðar ne de gerçeðe uygun düþer. Bu hususta bu kimseleri Allah'ýn dinine nispet edip hatalarýnýn faturasýný da cehaletlerine baðlamak geçerli bir mazeret deðildir. Dini bilmemeleri iþin ta baþýnda müslüman olmalarýna en büyük engeldir. Sonuç ta bir þeye inanmak o þeyi bilmenin bir parçasý olup aklýnda mantýðýnda pratiði budur. Hatta bu mantýðýnda ötesinde son derece açýk ve ortadadýr."aglay.y)Allah'ýn þeriatýndan hariç beþeri sistemlere muhakeme olmak, tehlikeyi ifade eden ciddi bir konudur. Bu insanlarýn küfrünü ve imanýný belirleyen bir konudur.Þehid Seyyid Kutub þu ayeti tefsir ederken þöyle diyor:"Üzerlerine Allah'ýn ismi anýlmamýþ olanlardan yemeyin, çünkü o kesinlikle Allah'ýn emrinden çýkmaktýr. Bununla birlikte þeytanlar kendi dostlarýna sizinle tartýþmalarý için mutlaka telkinde bulunacaklardýr. Eðer onlara itaat edecek olursanýz þüphesiz siz de müþriklerden olursunuz." (En'am Suresi, 6/121)

" Her kim putlara ibadet eden kiþilere müþrik hükmünü verdiði halde, taðutlarýn muhakemesinde muhakeme olmayý isteyen kiþilerin tekfirinden kaçýnýrsa bil ki þu ayeti okumamýþtýr." " Eðer onlara itaat edecek olursanýz þüphesiz siz de müþriklerden olursunuz."

Burada itaat kelimesi ibadet manasýndadýr. Biz açýk ve net olarak söylüyoruz ki; akþam namazý dört rekattýr diyen ile hýrsýzýn cezasý iki aydýr diyen arasýnda fark kesinlikle yoktur. Akþam namazýnýn üç rekat olmasý nasýl Allah'ýn kesin emri ise hýrsýzýn, elinin kesilmesi de Allah'ýn kesin emridir. Ayný þekil de akþam namazýnýn rekatlarýndaki deðiþiklik nasýl ki Allah'ýn dininin deðiþtirilmesi anlamýna geliyorsa hýrsýz bir kimseye verilecek cezanýn deðiþtirilmesi de Allah'ýn dininin deðiþtirilmesidir. Müslüman olduðunu iddia edip pazar günleri hýristiyanlarla kiliseye giden ile, müslüman olduðunu iddia edip beþeri kanunlara muhakeme olmaya gidenin arasýnda hiç bir fark yoktur. Bunun delili ise Tevbe Suresi'nin 31. Ayeti ve bu ayete iliþkin Resulullah'ýn açýklamasýdýr. " Onlar Allah'ý býrakýp hahamlarýný, rahiplerini ve bir de Meryem oðlu Mesih'i rabler edindiler. Oysa ki hepsi ancak bir olan ilaha ibadet etmekle emrolunmuþlardý, ki O'ndan baþka hiçbir ilah yoktur. O onlarýn ortak koþtuklarý her þeyden münezzehtir." (Tevbe Suresi, 10/31) "

Onlar haramý helalleþtirdiler, helali haramlaþtýrdýlar. Ýnsanlarda onlara tabii oldular. Ýþte onlara ibadet budur,"

Teþri ve hüküm konusu siyasi bir konu deðil, dini bir konudur. Bundan dolayý çoðu kez kardeþlere (Yazar burada Müslüman Kardeþler cemaatini kastediyor)dedim ki: "Siz ölülere yapýlan þirk üzerinde duruyorsunuz. Dirilerin yaptýðý þirk üzerinde durmuyorsunuz. Seyyid Ahmed Bedevi ve Þeyh Abdülkadir Geylani'nin kabrine gidip yüzünü sürenlerin þirkleri üzerinde duruyorsunuz, insanlarý kendisine taptýran, açýkça ilahlýk iddiasýnda bulunmasa bile uluhiyet iddia eden taðutlardan konuþmuyorsunuz." Ölülerin kabrine yüzün sürülmesi ve onlardan yardým istenmesi kültürlü insanlarýn yanýnda bitmiþ bir konudur. Yüzünü kabre sürecek hiçbir kültürlü insan bulamazsýn. Þu anda en mühim konu insanlarýn taðutlara tapmasý konusudur. Þayet Seyyid Ahmed Bedevi ve Þeyh Abdülkadir Geylani'nin mezarlarýnýn baþýnda bugün kü taðutlarý koruyan polisler olsaydýaglaAnýtkabirde olduðu gibi. (y.y)) kimse yüzünü o kabirlere süremezdi ve kabirlerinden konuþamazdý.Dolayýsý ile bugün Allah'ýn þu ayetinin üzerinde hassasiyetle durulmasý lazýmdýr:"Hüküm ancak Allah'ýndýr." (Yusuf Suresi, 12/40)Çoðu insanlar Allah'ýn hükmü ile hükmetmeyen taðutlarý destekliyorlar. Rahatlýkta, darlýkta, doðrulukta ve yanlýþlýkta onlarla beraber oluyorlar. Bununla beraber küfrü desteklediklerini bilmiyorlar. Þu bir musibettir ki; Bu kimseler bir insanýn boynunda bir muska gördükleri zaman çok kýzarlar ama bir insanýn Allah'ýn þeriatýndan baþka þeriatlara rýza gösterdiðinden dolayý küfre girdiðini bilmezler.
Gönderen: 02.06.2007 - 15:22
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
faniiiia su an offline faniiiia  
her hakikat yeri ve zamanı geldimi söylenmeli (önemli)
138 Mesaj -
muhammed yuþa kardeþim, her hakikat yeri ve zamaný geldimi söylenmeli. böylece daha etkili olur. bilmem anlatabiliyor muyum? akþam namazý farzdýr ancak ikindi vaktinde kýlýnmaz.
Gönderen: 02.06.2007 - 15:56
Bu Mesaji Bildir   faniiiia üyenin diger mesajlarini ara faniiiia üyenin Profiline bak faniiiia üyeye özel mesaj gönder faniiiia üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
faniiia abim....
944 Mesaj -
haklýsýn abim ancak sanki zamnaný gelip geçmiþtide yoksa yanýlýyormuyum.....

allah razý olsun abim
wesselam
Gönderen: 02.06.2007 - 16:04
Bu Mesaji Bildir   muhammed yusa üyenin diger mesajlarini ara muhammed yusa üyenin Profiline bak muhammed yusa üyeye özel mesaj gönder muhammed yusa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1018 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
kadir42 (60), mehmet Coskun (52), bahtsiz_garib (40), ha987 (62), eraklis (47), sevdamsin (42), REiS44 (40), gül_i_rana_m (39), HaZeL17 (35), hasmusic (50), fesih (40), ta_ha (48), sancaktar (49), turan16 (57), ekspero27 (46), bypolatalemdar (47), istanbullu (63), neyy (41), sinankaya (44), Design-Musty (38), _BURAKK_ (47), erencelik (42), Bizim muhtar (63), bahadir_bado (42), kaanerte (43), turkmilleti (39), SADIKDEMIR (39), haskut72 (53), ulubay (45), xmisirlix (44), sahinoglu-erol (52), Cihat88 (37), evildoer (37), FAZILL (35), tugba*g (44), ZEHIRLI_CICEK_3.. (54), cansever (47), caferta (41), nrdnm (49), vefalim (46), tetik42 (60)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.96908 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.