0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ (nebevi hareket metodu)

önceki konu   diğer konu
6 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
kiyam_mesalesi su an offline kiyam_mesalesi  
HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ (nebevi hareket metodu)
14 Mesaj -
Allah’ýn adýyla !

Hamd, alemlerin Rabbýna, salat ve selam O’nun Rasulüne, aline ve ashabýna olsun.

Hz. Muhammed (sav); Allah’ýn (cc) Rasulü olmasý hasebiyle ferdi, ailevi ve sosyal olarak hayatýnýn her yönüyle Müslümanlar için örnektir. Çünkü Allah (cc) tarafýndan peygamber olarak seçilmiþ ve insanlara Ýslam dinini teblið edip hayatlarýnda nasýl yaþayacaklarýný öðretmek üzere görevlendirilmiþtir.

Rasulullah (sav) bir beþer olmasýna raðmen, Ýslam dinini teblið edip yaþayarak gösterdiði için, dinin emir ve yasaklarýna beþeri herhangi bir þey katýlmasýn diye Allah (cc) onu her türlü hata ve yanlýþlýktan muhafaza etmiþtir. Böylece Rasulullah (sav), sözleri ve davranýþlarýyla Ýslam dininin bir kaynaðý ve Müslümanlar için uyulmasý gerekli örnek bir þahsiyet olmuþtur.

Bu bakýmdan Rasulullah’ýn (sav) hayatýnýn her yönüyle öðrenilmesi ve tatbik edilmesi, Müslümanlar için son derece önemlidir. Zira O’nun (sav) hayatý, Kur’an demek, Ýslam dininin insan hayatýndaki pratiði demek, Müslümanlarýn uymakla mükellef olduðu Ýslami yaþam biçimi demektir.

Rasulullah’ýn (sav) hayatýný her yönüyle ele alýp incelemek geniþ ve uzun bir çalýþmadýr. Biz burada, O’nun (sav) hayatýnýn bazý bölümlerini alýp özet halinde sunmaya çalýþacaðýz.


Rasulullah’ýn (sav) hayatýný;

O’nun Ahlaký (Aile ve toplum içinde ortaya koyduðu örnek hayatýgöz kırpma

O’nun Mücadelesi (Tevhid mücadelesinde ortaya koyduðu örnek hayatýgöz kırpma þeklinde iki ana baþlýk halinde mütalaa edebiliriz.

Biz burada Rasulullah’ýn (sav) hayatýný Tevhid Mücadelesi açýsýndan ele alýp deðerlendirmeye çalýþacaðýz inþaallah.

RASULULLAH’IN (SAV) TEVHÝD MÜCADELESÝ



Rasulullah (sav), Allah’ýn (cc) emirlerini insanlara teblið etmekle ve yaþantýsýnda gerek ibadi, gerek ahlaki ve gerekse siyasi açýdan pratize edip yol göstermekle vazifeli kýlýnmýþtý. Dolayýsýyla söz ve hareketleriyle bir bütün olarak Allah’ýn (cc) murakabesinde bu ulvi vazifesini ifa ediyor, kendi heva ve hevesinden bir þey yapmýyordu.

“O, kendiliðinden konuþmamaktadýr. Onun konuþmasý ancak, bildirilen bir vahy iledir.” (Necm 3,4)

Bu nedenle O’nunla (sav), kýyamete kadar gelecek olan bütün Müslümanlara örnek teþkil edecek bir hayat ortaya konmuþ oluyordu. Müslümanlar, hayatlarýný yaþarlarken O’nu örnek alacak ve O’nun yolunu sürdüreceklerdi.

“Ey iman edenler! And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuþmayý umanlar ve Allah'ý çok anan kimseler için Rasulullah en güzel örnektir.” (Ahzap 21)

Muhammed (sav), Allah’ýn (cc) son peygamberidir. Ondan sonra artýk bir peygamber gelmeyecektir. Vahiy kesilmiþtir. O’nunla gönderilen Kur’an da son kitaptýr ve ondan sonra artýk bir kitap gelmeyecektir. Ancak Muhammed’in (sav) irtihalinden sonra hayat bir müddet daha devam edecek. O’nun ümmeti Ýslam dinini tatbik etmekle, iyiliði emir ve kötülüðü nehiy etmekle görevli kýlýnmýþtýr. Yani tevhid mücadelesini kýyamete kadar sürdürecektir. Dolayýsýyla Allah (cc); tevhid mücadelesi açýsýndan da Rasulullah’ýn (sav) hayatýnda, kendisinden sonra gelecek olan Müslümanlarýn örnek alýp uyacaklarý bir yol ve sünnet ortaya koymuþtur.

Rasulullah’ýn (sav) hayatýna ve pratik uygulamasýna tevhid mücadelesi ve hareket metodu açýsýndan baktýðýmýzda, özellikleri itibariyle altý döneme ayýrmak mümkündür.


1. DÖNEM : TAM GÝZLÝLÝK



Rasulullah (sav) risalet vazifesini aldýðý zaman teblið ile iþe baþladý ve bunu gizli yaptý. Çünkü daha yalnýzdý. Tebliðin önünün kesilmemesi için evvela güvendiði, sýr saklayabilen yakýnlarýndan ve yakýn çevresinden iþe baþladý. Onlara da, iþi gizli tutmalarýný söyledi. Bu arada inananlar gizlice toplanýyor ve inen ayetler çerçevesinde Rasulullah’tan (sav) Ýslam’ý öðreniyorlardý.

Bir yandan da rengi, dili, kavmi, kabilesi ve konumu ne olursa olsun, imaný temel alan, kardeþlik esasýna dayanan ve Rasulullah (sav) önderliðinde bir araya gelen yeni bir topluluk (cemaat) oluþuyordu. Bu cemaat, Ýslam toplumunun çekirdeðiydi ve büyüdükçe Ýslam toplumu þekillenecekti. Bu dönemde teblið de yapýlanma da tamamen gizli idi. Yani bu dönem, TAM GÝZLÝLÝK dönemi idi. Bu dönem, nübüvvetin 0-3 yýllarýný kapsamaktadýr. Yani, ilk üç yýllýk dönemdir.

Bir gün Hz. Ali, Peygamberimiz (sav) ile Hz. Hatice'nin namaz kýldýklarýný görünce, "Nedir bu?" diye sordu. Peygamberimiz (sav) : “Bu; Allah'ýn kendisi için seçtiði, peygamberlerini onunla göndermiþ olduðu dinidir. Ben seni bir ve tek olan Allah'a imana ve O'na ibadete; ne yarar, ne de zarar veremeyecek olan Lat ve Uzzayý inkara davet ediyorum” diye buyurdu.

Hz. Ali: “Ben bu dini bugüne kadar hiç iþitmedim.” Ben babam Ebu Talib'e söylemedikçe ve ona danýþmadýkça bir iþ yapamam.” Dedi.

Peygamberimiz (sav) ; peygamberlik iþinin, açýklanmasýndan önce yayýlmasýný istemediðinden: “Ey Ali! Sana söylediðimi yaparsan yap, yapmayacak, Müslüman olmayacaksan, sana söylediðim bu iþi gizli tut, açýða vurma” buyurdu. (Ýbni Ýshak, Ýbni Esir, Beyhaki)

Bu dönemde gizlilik ve bireyin muhatap alýnmasý dikkat çeken iki temel unsurdur.

Davet, ta baþýndan beri alenen yapýlsa ve toplum muhatap alýnsa, gerek kemiyet, gerek keyfiyet ve gerekse imkanlarýn azlýðý ve yetersizliði açýsýndan mukavemet gösterilemez, iþ baþlamadan sona ermiþ olur. Çünkü Ýslam düþmanlarý Ýslam davasýna ve davetçilere fýrsat vermezler.

Bu nedenle; Ýslam davetçilerinin iþin baþýnda, Ýslam düþmanlarýna karþý mukavemet gösterebilecek kemiyet ve keyfiyete ulaþýncaya kadar iþi gizli tutmalarý, Rasulullah’ýn (sav) Ýslam’a davet metoduna muvafýktýr. Böylelikle dava ve davetçiler daha iþin baþýnda hedef olmaktan ve darbe yemekten korunmuþ olurlar.

Ýþin gizli tutulmasý, Ýslam teblið vazifesine önce en yakýnlardan ve en güvenilir, sýr saklayabilen bireylerden baþlanmasý ve zarar verecek olan kimselere karþý aleni yapýlmamasý demektir. Tebliði kabul edenler arasýnda Ýslam kardeþliðinin tesis edilmesi ve bu kardeþlerin Ýslam ilmi, akidesi, ahlaký, ibadeti, kültürü ve yaþam tarzý ile ilgili eðitilmesi ve yetiþtirilmesi, tebliðin ana hedeflerindendir. Nitekim Rasulullah’ýn (sav) tevhid mücadelesindeki ilk dönemde bunlar en güzel þekliyle pratize edilmiþtir.

Bu bakýmdan biz bu dönemi özellikleri itibariyle maddeler halinde sýralarsak þu sonuçlar ortaya çýkar.

1-Tam gizlilik içinde hareket edilmiþtir.

2-Teblið, çalýþmalarýn esasýný oluþturmuþtur.

3-Tebliðe; güvenilen, sýr saklayabilen yakýnlardan ve yakýn çevreden baþlanmýþtýr.

4-Ýman edenler arasýnda, Ýslam kardeþliðine dayalý bir cemaat oluþturulmuþtur.

5-Cemaat üyeleri, vakit geçirilmeden gerekli eðitime tabi tutulmuþtur.

Gönderen: 29.08.2008 - 09:23
Bu Mesaji Bildir   kiyam_mesalesi üyenin diger mesajlarini ara kiyam_mesalesi üyenin Profiline bak kiyam_mesalesi üyeye özel mesaj gönder kiyam_mesalesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kiyam_mesalesi su an offline kiyam_mesalesi  
14 Mesaj -

2.DÖNEM : AÇIKTAN TEBLÝÐ, GÝZLÝDEN YAPILANMA



Nübüvvetin 3. yýlýnda Allah’tan (cc) gelen emir üzerine Rasulullah (sav) tebliði açýktan yapmaya baþladý. Bu emir, Hicr suresinin 94. ve Þuara suresinin 214. ayetinde þu þekilde geçmektedir : “Artýk buyurulaný açýkça ortaya koy, puta tapanlara aldýrýþ etme.” (Hicr 94) “Önce en yakýn hýsýmlarýný uyar.” (Þuara 214)

Bu emir üzerine Rasulullah (sav) kendi akraba ve kavminden baþlamak suretiyle ulaþtýðý her insana Ýslam’ý teblið etti.

Hz. Ali’nin (kv) bildirdiðine göre; Rasulullah’ýn (sav), “Sen, ilkin en yakýn hýsýmlarýný inzar et, ahiret azabýyla korkut” (Þuara 214) ayetiyle Allah’tan aldýðý emir üzerine bir gün kendisini çaðýrýp yemek hazýrlamasýný ve Kureyþlileri eve davet etmesini ister. Hz. Ali (kv) kendisine söyleneni yapar ve yaklaþýk 40 kadar Kureyþli evde toplanýr. Yemeklerini yedikten sonra Rasulullah (sav) söze baþlamak istediði sýrada Ebu Leheb söze karýþýr sonra da Rasulullah’a hitaben: 'Sen, dinden sapkýnlýðý býrak! Ýyi bil ki kavmin senin için bütün Arap topluluklarýna karþý koymayý göze alacak deðildir. Ey kardeþimin oðlu! atanýn oðullarýna, senin getirdiðin gibi þer ve kötülük getiren bir kimse daha görmedim!' der ve Rasulullah’ýn konuþmasýna imkan vermez. Ondan sonra da daðýlýrlar. Hz. Ali (kv) devamla þunlarý söyler:

“Ertesi günü sabahleyin Rasulullah (sav) beni çaðýrýp tekrar ayný þekilde onlarý toplamamý istedi. Yemeði yaptým ve onlarý topladým. Yemeklerini yedikten sonra Rasulullah (sav) onlara hitaben þöyle konuþtu : 'Hamd, Allah'a mahsustur. Ben, O'na hamdederim. Yardýmý da O'ndan dilerim. O'na inanýr, O'na dayanýrým. Þüphesiz bilir ve bildiririm ki Allah'tan baþka ilah yoktur. O, birdir, O'nun eþi ve ortaðý yoktur. Sizi Kendisine davet ettiðim Allah öyle bir Allah'týr ki, O'ndan baþka hiçbir ilah yoktur. Vallahi, sizler uyur gibi öleceksiniz, uykudan uyanýr gibi de dirilecek ve bütün yaptýklarýnýzdan hesaba çekileceksiniz. Ýyiliklerinizin mükafatýný görecek, kötülüklerinizin de cezasýný çekeceksiniz. Bunlarýn sonucu ya temelli Cennette, yada temelli Cehennemde kalmaktýr. Ýnsanlardan, ilk inzar ettiðim kimseler sizlersiniz. Ben sizi, dile kolay gelen, mizanda aðýr basan iki kelimeye davet ediyorum ki, o da: Allah'tan baþka hiçbir ilah olmadýðýna ve benim de Allah'ýn kulu ve resulü olduðuma þehadet etmenizdir.Yüce Allah, sizi buna davet etmemi bana emir buyurdu. Ey Abdulmuttalib oðullarý! Ben, özel olarak size, genel olarak da bütün insanlara peygamber gönderildim. Hanginiz bu yolda kardeþim ve sahibim olmak üzere bana bey'at eder?' buyurdu ve üç kere bu teklifini tekrarladý, hiç kimse ayaða kalkmadý, her üçünde de ben kalktým. Rasulullah bana otur dedi. Ya Rasulallah! Bunlarýn yaþça en küçükleri olsam da sana ben kardeþ ve yardýmcý olurum dedim. Hepsi sustular. Sonra elini benim elimin üzerine koyup, içinizde bu benim kardeþim, vasim ve vekilimdir, onun sözlerini dinleyiniz ve kendisine itaat ediniz…dedi. Davetliler gülüþerek ayaða kalktýlar ve Ebu Talib’e; ‘bak, sana oðlunu dinlemeni emrediyor. ona itaat et’ dediler…. “ (Ýbni Ýshak, Ýbni Esir)

"Sen, ilkin en yakýn hýsýmlarýný uyar" mealli ayet nazil olduðu zaman; Rasulullah (sav) bir gün Safa tepesine çýkýp yüksek sesle “Ey Kureyþ cemaatý!” diye baðýrarak Kureyþlileri oraya toplar. Kureyþliler toplandýktan sonra onlara kendisinin peygamber olarak gönderildiðini bildirir ve Ýslam’ý teblið eder. Her kabileye bizzat ismiyle seslenerek : “Yüce Allah; en yakýn hýsýmlarýmý azab ile korkutmamý bana emretti. Sizler La ilahe illallah=Allah'tan baþka hiçbir ilah yoktur demedikçe, ben size ne dünyada bir yarar, ne de ahirette bir nasip saðlayabilirim. Ey Kureyþ cemaati! Kendinizi cehennem ateþinden kurtarýnýz” diye buyurdu. Ancak Ebu Leheb burada da Peygamberimize (sav) engel olmaya çalýþtý ve O’na atmak için eline bir taþ alýp “Yuh sana! Sen bugün bizi bunun için mi topladýn?” diyerek baðýrdý. (Ýbni Sa’d, Kurtubi tefsiri)

Rasulullah (sav) tebliði açýktan yapýyordu ancak yapýlanma tamamen gizliydi. Nübüvvetin 3. yýlýndan, 6. yýlýna kadar devam eden bu dönem AÇIKTAN TEBLÝÐ, GÝZLÝDEN YAPILANMA dönemi idi. Yani hareket yarý açýk idi. Bu yüzden inananlarýn çoðu inançlarýný gizliyorlardý. Buna raðmen inancýný açýða vuran bazý sahabeler de vardý. Rasulullah (sav), bunlar da dahil, hepsine gizli kalmalarýný söylediði halde kesin emir vermediði için bunlar inançlarýný açýða vurmayý tercih etmiþlerdi. Bu dönemde teblið, iki ana konuyu oluþturuyordu. Ýman ve Rasulullah’a (sav) baðlýlýk.

Rasulullah (sav) tebliði açýktan yapmakla birlikte, Müþriklerin tuttuðu yolun yanlýþlýðýný açýkça ortaya koyuyor ve putlarýný yeriyordu. Rasulullah’ýn (sav) tebliði açýktan yaptýðý ve inananlardan da bir kýsmýnýn kendilerini açýða vurduklarý bu dönemde, inanmayanlar ve iktidarý ellerinde bulunduranlar, Ýslam’ýn geliþmesini ve Müslümanlarýn çoðalýp güçlenmesini engellemek için baský ve þiddet yoluna baþ vurdular. Baþta Rasulullah (sav) olmak üzere tespit edilen Mü’minler her türlü baský ve iþkencelere maruz býrakýlýyorlardý.


Bir gün Mekke’nin ileri gelenleri kendi aralarýnda toplanýp, Peygamberimizin amcasý ve ayný zamanda O’nun hamiliðini yapan Ebu Talib’in yanýna gittiler ve Peygamberimizin yaptýklarýný ona þikayet ettiler. Peygamberimizin kendi dinlerini yermemelerini, putlarýný kötülememelerini isteyip Ebu Talib’in O’nu engellemesini istediler.

Ebu Talib’in bu konuda bir þey yapmadýðýný gören Müþrik ileri gelenleri, bu sefer tekrar ona gidip; “Ey Ebu Talib! Sen aramýzda yaþça, þeref ve mevkice bizden ileridesin! Biz senden kardeþinin oðlunu bizimle uðraþmaktan men etmeni istemiþtik. Sen onu bizimle uðraþmaktan men etmedin! Biz, vallahi artýk onun atalarýmýza dil uzatmasýna, akýllarýmýzý akýlsýzlýk saymasýna, ilahlarýmýzý yermesine katlanamayacaðýz! Sen ya onu bizimle uðraþmaktan vaz geçirirsin, yada iki taraftan birisi yok oluncaya kadar onunla da, seninle de çarpýþýrýz” dedikten sonra dönüp gittiler.

Bu iþten endiþelenmeye baþlayan Ebu Talib, Peygamberimizi çaðýrýp onunla konuþtu. Kendisine : “Ey kardeþimin oðlu! Kavminin ileri gelenleri bana geldiler. Senden bana þikayetlendiler, beni çok üzdüler. Atalarýna dil uzatmak, ilahlarýný yermek. gibi onlarýn hoþlanmayacaklarý þeylerden vazgeç. Hem bana, hem kendine acý. Güç yetiremeyeceðim, altýndan kalkamayacaðým bir iþi bana yükleme” dedi. Peygamberimiz (sav); Ebu Talib’in fikir deðiþtirdiðini ve artýk kendisine yardým etmeyi býrakacaðýný sanarak: “Ey amca! Vallahi bu iþi býrakmam için Güneþi sað elime ve Ayý sol elime koysalar da, Allah onu üstün kýlýncaya yada ben bu yolda ölüp gidinceye kadar býrakmam” dedi. (Ýbni Ýshak, Ýbni Hiþam)

Bu arada Rasulullah’ýn (sav) davetini kabul edip O’na katýlan ve belli olan Müslümanlar, Mekkeli müþrikler tarafýndan çeþitli iþkencelere tabi tutuluyorlardý. Kimi evlerde hapsediliyor, kimine her gün kaba dayak atýlýyor, kimi ateþe atýlýyor, kimi taþlarýn altýna alýnýyordu. Rasulullah’ýn (sav ) öldürülmesi için de ödül koymuþlardý. Hz. Hazma (ra), Rasulullah’a (sav) Kabe’nin yanýnda yapýlan aðýr hakaret üzerine Ebu Cehil’e vurmuþ ve kendisinin de Müslüman olup Rasulullah ile birlikte olduðunu ilan etmiþti. Hz. Ömer (ra) da, Rasulullah’ýn (sav) canýna kast etmek için O’nu (sav) ararken bacýsýnýn evine uðramýþ, kalbi yumuþamýþ ve Habbab b. Eret ile Rasulullah’a (sav) gidip Müslüman olmuþtu.

Tüm bunlara raðmen, Mü’minlerin sayýsýnýn azlýðý, yapýnýn kamilen tamamlanmadýðý ve güç dengesi oluþmadýðý için savunmaya dahi izin verilmiyor ve sadece sabýr tavsiye ediliyordu. Ancak tebliðden vazgeçilmiyor ve Rasulullah’a (sav) baðlýlýktan ödün verilmiyordu. Bununla birlikte, iktidar sahibi müþriklerin memnuniyet yada kýzgýnlýklarý dikkate alýnmýyor, baský ve iþkenceler kalksýn diye teblið edilen konularda tadilata veya ara verme yoluna gidilmiyordu. O dönem için söylenmesi gereken konular söyleniyordu ama her ne söyleniyorsa Kur’ani ifadelerle doðru söyleniyordu.

Biz bu dönemi özellikleri itibariyle maddeler halinde sýralarsak þu sonuçlar ortaya çýkar.

1-Yapý gizli tutulmuþ, ancak teblið açýktan yapýlmýþtýr.

2-Kararlý, dinamik ve istikrarlý olmasý için, yapýnýn disiplini ve eðitimi üzerinde ciddiyetle durulurken, özellikle cemaatin güçlenmesi için çaba sarf edilmiþtir.

3-Tebliðe aðýrlýk verilerek (bireyle birlikte) toplum muhatap alýnmýþtýr.

4- Tebliðde;

a) Öncelikle iman esaslarý olmak üzere, Ýslam net olarak ifade edilmiþtir.

b) Müþriklerin inançlarý açýkça reddedilmiþ ve eleþtirilmiþtir. (Yerilmiþtir)

c) Ýmana ve Rasulullah’a (sav) baðlýlýða, ayný zamanda Rasulullah önderliðinde oluþan birliðe (yani cemaate) katýlmaya davet edilmiþtir.

5-Baský ve iþkencelere karþý sabýr ön plana çýkarýlmýþtýr.
Gönderen: 29.08.2008 - 09:25
Bu Mesaji Bildir   kiyam_mesalesi üyenin diger mesajlarini ara kiyam_mesalesi üyenin Profiline bak kiyam_mesalesi üyeye özel mesaj gönder kiyam_mesalesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kiyam_mesalesi su an offline kiyam_mesalesi  
14 Mesaj -

3.DÖNEM : KUVVETE BAÞ VURMADAN MÜCADELE




Risaletin 6. yýlýnda Hz. Hazma (ra) ve ardýndan da Hz. Ömer’in (ra) iman etmesiyle, Müslümanlar (Mekke’deki mevcut yapý ve iktidar gücü açýsýndan) ayakta kalabilecek belli bir kemiyet ve güce ulaþmýþ bulunuyorlardý. Çünkü Müslümanlarýn sayýsý yanýnda, Hz. Hazma ve Hz. Ömer, Mekke’de herkesin korkup çekindiði iki yiðit insandý. Hz. Ömer (ra) Müslüman olduktan sonra, bir karargah olarak kullandýklarý Erkam’ýn evinde bulunan Müslümanlar çýkýp saf tuttular. Ýlk safýn bir baþýnda Hz. Hazma, diðer baþýnda Hz. Ömer olduðu halde topluca Kabe’ye kadar bir gösteri yürüyüþü yaparak kendilerini ve Ýslam davasýný ilan ettiler. Bu ilandan sonra her ne kadar kendisini gizleyen ve imanýný açýða vurmayanlar olsa da, çoðunluk itibariyle Müslümanlar kendilerini açýða vurmuþ ve saflarýný belli etmiþlerdi.

Bu hal, müþrik iktidar sahiplerini çok etkilemiþ ve korkuya sevk etmiþti. Bunun üzerine baský, þiddet ve iþkencelerini aðýrlaþtýrarak yaygýnlaþtýrdýlar

Bu dönemde, Müslümanlar çok aðýr iþkencelere maruz kalmýþtýr. Yasir ve hanýmý Sümeyye, iþkence altýnda canlarýný vermiþ ve þehit olmuþlardýr. Üstelik, oðullarý Ammar’ýn yanýnda ve gözleri önünde. Ammar da, üzerine çelikten zýrh giydirilir, güneþin sýcaðýna býrakýlýr ve kemiklerindeki iliklerin erimesi saðlanýrdý. Defalarca bu iþkence altýnda bayýlýr ve öylece býrakýlýrdý. Diðer bazý sahabeler de ayný iþkence çeþidine uðruyorlardý.

Yine bu dönemde; Bilal-i Habeþi ve Habbab b. Eret gibi bazý sahabeler, öðle sýcaðýnda Ramda denen kumluk yerde, kor haline getirilmiþ ateþ üzerine sýrt üstü yatýrýlýr ve vücut yaðlarý ateþi söndürürdü. Çoðu kez kendilerinden geçerlerdi. Bazen de sýrt üstü yatýrýlýr ve karýnlarý üzerine aðýr taþlar býrakýlýrdý.

Bazý sahabeler de; her bir ayaðý bir baþka atýn kuyruðuna baðlanarak, atlar taþlýk yerde koþturulmak suretiyle iþkence ediliyorlardý. Bu dönemde eziyet ve aðýr iþkence görmeyen Müslüman kalmamýþtý. Bu yüzdendir ki Ebuzer gibi bazý Müslümanlar; iman ettikleri vakit, “bütün inananlar eziyet ve iþkence görüyorlar, biz de görmeliyiz” deyip Kabe’nin yanýnda, Müþriklerin karþýsýnda imanlarýný haykýrmýþ ve Kur’an okumuþ, bunun üzerine dayaktan geçirilmiþlerdi. (Bu konular için; Asým Köksal’ýn Ýslam Tarihine ve Ýbni Ýshak-Ýbni Hiþam siyerine müracaat edilebilir)

Bunlara raðmen tebliðden, davaya baðlýlýktan ve teblið edilen konularýn (müþriklerin hoþuna gitmez, kýzgýnlýklarýný ve yaptýklarý baský ve iþkenceleri artýrsa bile) Kur’an’a uygun ve Ýslam’ýn özü olmasýndan taviz verilmiyordu. Bununla birlikte bu safhada, kuvvete baþ vurmadan ve uygulanan baský ve þiddete sabrederek iktidar sahibi müþriklerle mücadele ediliyordu.

Hatta bir gün Rasulullah (sav) Kabe’nin yanýnda otururken, Habbab b. Eret gelip çektikleri aðýr iþkence ve eziyetlerden þikayetlenerek O’ndan dua etmesini ve Müþriklere karþý kendilerini savunmak için Allah’ýn yardýmýný dilemiþti. Bunun üzerine Rasulullah’ýn (sav) benzi solmuþ ve : “…Vallahi Allah bu iþi mutlaka tamamlayacaktýr. Öyle ki, bir kiþi hayvanýna binip San’a’dan Hadramevt’e kadar gidecek de Allah’tan baþka kimseden korkmayacaktýr. Ancak hayvanlarý hakkýnda Kurttan çekinecektir. Fakat siz acele ediyorsunuz.” demiþti. (Ýbni Esir, Ahmet b. Hambel)

Ýslam’ýn hakikatý net anlatýlýrken, müþriklerin her türlü çirkinlikleri teþhir ediliyordu. Ýster inançlarý, ister yaþam tarzlarý, ister iktidar yapýlarý ve isterse bireysel kimlikleri hakkýnda olsun, bütün kötülükleri deþifre edilip ortaya konuyordu.

Bu konuda Kur’an; Müþriklerin Darunnedve’de toplanýp Rasulullah’a (sav) takacaklarý lakap üzerine tartýþmalarýný (Müddessir suresi), Ebu Leheb’in Rasulullah’a (sav) karþý tavrýný (Tebbet suresi), Rasulullah’a (sav) soyu kesik dediklerini (Kevser suresi), Müþriklerin ölümden sonra tekrar dirileceklerini inkar etmelerini (En’am 29, Ýsra 49, Mü’minun 37, Yasin 78, Saffat 16, Duhan 35, Vakýa 47, Kýyamet 3 ve baþka ayetler), Rasulullah’tan (sav) sürekli mucize istemelerini (Bakara 118, Ra’d 7, 27, Ýsra 90-93, Furkan 7, 21 ve benzer ayetler gibi), getirdiði hakikatler konusunda O’nunla tartýþmalarýný (Necm suresi, Kýyamet suresi gibi)…..konu edinmiþ ve bunlarý bir yandan deþifre etmiþ, bir yandan da tartýþma ve itirazlarýna cevap vermiþtir. Rasulullah (sav) de açýk, net ve yalýn bir þekilde Kur’an’ýn bu metodunu uygulamýþ ve bu yolla Müþriklere karþý mücadelesini sürdürmüþtür.

Müþrikler; yaptýklarý hiçbir þeyin fayda getirmediðini gördükçe deðiþik arayýþlara giriyorlardý. Bir gün ileri gelenleri toplandý ve Rasulullah (sav) ile konuþmak üzere Utbe b. Rebia’yý temsilci olarak yanýna gönderip bazý tekliflerde bulundular. Utbe b. Rebia Rasulullah’ýn (sav) yanýna gelip kendisine þu tekliflerde bulundu : “Ey kardeþimin oðlu! Sen de biliyorsun ki; kabile içinde þeref ve soyca aramýzda üstün bir mevkidesin. Fakat kavminin baþýna büyük bir iþ, bir gaile getirdin. Onunla, onlarýn topluluklarýný daðýttýn, akýllarýný akýlsýzlýk saydýn, ilahlarýný ve dinlerini ayýpladýn, babalarýndan gelip geçmiþ olanlarý tekfir ettin….Gel, sen beni dinle. Sana bazý þeyler teklif edeceðim. Onlarýn üzerinde dur, düþün. Belki onlardan bazýsýný kabul etmek iþine gelir” dedi. Peygamberimiz (sav): “Söyle ey Ebu’l-Velid! Dinliyorum” buyurdu. Utbe: "Ey kardeþimin oðlu! Eðer sen getirdiðin bu iþle mal elde etmek istiyorsan, sen malca en zenginimiz oluncaya kadar mallarýmýzdan senin için mal toplayalým. Eðer sen bununla þeref ve þan kazanmak istiyorsan, seni üzerimize seyyid (ulu kiþi) yapalým ve sensiz hiçbir iþe karar vermeyelim. Eðer sen bununla kral olmak istiyorsan, seni kendimize kral yapalým. Eðer bu sana gelen þey, sana görünüp de kendinden uzaklaþtýrmaya güç yetiremediðin bir cin iþi ise, seni tedavi ettirelim.” dedi.

Utbe sözlerini bitirinceye kadar Peygamberimiz (sav) onu dinledi ve: “Ey Ebu’l-Velid! Söyleyeceklerini bitirdin mi?” diye sordu. Utbe evet deyince, Peygamberimiz (sav): “Sen de þimdi beni dinle” dedi ve besmele çekerek Fussilet suresini okumaya baþladý. Secde ayeti olan 37. ayetini de okuyup secde ettikten sonra: “Ey Ebu’l-Velid! Hiç iþitmediðini dinlemiþ bulunuyorsun. Artýk iþte sen, iþte o.” Diye buyurdu. (Ýbni Ýshak, Ýbni Hiþam)

Müþrikler; bu kadar aðýr iþkence, eziyet ve baskýlara ilaveten, Müslümanlara çok aðýr þartlar dayatmaya baþladýlar. Nübüvvetin 7. yýlýnda bütün Müslümanlara genel bir ambargo konuldu. Müslümanlar, zorunlu olarak bir mahalleye yerleþmiþlerdi ve çok aðýr ambargo þartlarý altýnda bulunuyorlardý.

Müþrikler; Peygamberimiz, öldürülmek üzere kendilerine verilinceye kadar Haþimoðullarýyla barýþmamak, Müslümanlara kýz alýp vermemek, onlarla alýþ-veriþ yapmamak, onlarla akrabalýk ve sosyal münasebetleri kesmek, onlara yardým etmemek…üzerine anlaþmýþ ve bu anlaþmalarýný yazýlý bir þekilde Kabe’ye asmýþlardý. (Ýbni Ýshak, Ýbni Hiþam)

Müslümanlar; 3 yýl süren bu ambargo süresince öylesine sýkýntý çektiler ki yiyecek bir þeyleri kalmamýþ, deri parçasýný kaynatýp çocuklarýný onunla oyalayan bile olmuþtu.

Buna ilaveten ayrýca 10. yýlda Hz. Peygamberin (sav) hamisi ve amcasý olan Ebu Talib ve ardýndan da, ta nübüvvetin baþýndan beri O’nun en yakýný ve destekçisi durumunda olan eþi ve Mü’minlerin annesi Hz. Hatice (ra) vefat ettiler. Bu 10. yýla hüzün yýlý ismi verildi. Ancak bütün bunlara raðmen Rasulullah’ýn (sav) öncülüðündeki Müslümanlar, Ýslami inanç, duruþ, tavýr ve söylemlerinden vazgeçmiyor ve taviz vermiyorlardý.

Bu özelliklerinden dolayý bu döneme, KUVVETE BAÞ VURMADAN MÜCADELE dönemi denebilir. Yani bu dönemde hareket kendini ilan etmiþ ve açýk idi. Ancak kuvvete baþ vurmadan mücadele ediyordu. Yalnýz þu var ki; hareket her ne kadar ilan edilmiþ ve açýk olsa bile, alýnacak kararlar, tatbik edilecek strateji ve yapýnýn muhafazasýna dönük tedbirler gibi hassas konular, baþta düþman olmak üzere kamuoyundan gizli tutuluyordu. Bu dönem, 6. yýldan 10. yýla kadar olan zamaný kapsamaktadýr.

Biz bu dönemi özellikleri itibariyle maddeler halinde sýralarsak þu sonuçlar ortaya çýkar.

1-Mekke’deki Müþrik iktidar yapýsýna nazaran belli bir keyfiyet kazanan ve kemiyete ulaþan hareket, (gizliliði býrakýp) bir yürüyüþ ile kamuoyuna ilan edilmiþtir.

2-Kuvvetin hiçbir çeþidine baþ vurmadan Müþrikler (iktidardakiler) direkt hedef alýnmýþ ve onlarla açýktan siyasi mücadeleye giriþilmiþtir.

3-Her türlü baský, þiddet ve iþkencelere maruz kalýndýðý halde, Ýslam’ý net olarak teblið etmekten ve müþriklerin çirkinliklerini deþifre edip açýkça eleþtirmekten taviz verilmemiþ, teblið konularýnda da tadilata gidilmemiþtir.

4-Müþriklerden teklif gelmesine raðmen, onlarýn sunduðu imkanlardan yararlanmak ve meþru gördükleri yollarla hareket etmek suretiyle, takip edilen metottan taviz verme yoluna gidilmemiþtir.

5-Aðýr sýkýntý, baský ve iþkencelere karþý topyekün direnme, (dava ve davetçiler için) adeta sembol haline getirilmiþtir.

Gönderen: 29.08.2008 - 09:28
Bu Mesaji Bildir   kiyam_mesalesi üyenin diger mesajlarini ara kiyam_mesalesi üyenin Profiline bak kiyam_mesalesi üyeye özel mesaj gönder kiyam_mesalesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kiyam_mesalesi su an offline kiyam_mesalesi  
14 Mesaj -

4.DÖNEM : ARAYIÞ VE HÝCRET




Risaletin 10. yýlýnda Rasulullah (sav), hamisi olan amcasý Ebu Talib ile büyük teselli kaynaðý olan hanýmý Hz. Hatice’nin (ra.ha) vefat etmeleriyle adeta yalnýz ve korumasýz kalmýþtý. Çünkü bunlarýn varlýðý, müþriklerden gelen baský ve þiddetleri büyük ölçüde engelliyordu.

Bunlarýn vefatýyla müþrikler baský ve iþkencelerini artýrmakla kalmadý, Mekke’yi, baþta Rasulullah (sav) olmak üzere Müslümanlar için adeta yaþanmaz bir hale getirdi. Artýk dava beklendiði gibi ilerlemiyor, hatta týkanýklýk yaþanýyordu. Bu arada dinden dönmelere bile rastlanýyordu. Bu hal dolayýsýyla Rasulullah (sav), Müslümanlarýn bu sýkýntýdan kurtularak daha rahat hareket edebilecekleri ve davanýn, týkanýklýðý aþýp rahat nefes alabileceði güvenli bir yer ve ortam arayýþýna girdi.

Rasulullah (sav), azatlý kölesi Zeyd b. Harise ile birlikte bu amaçla Taife gittiler. Taif’e varýnca, Rasulullah (sav) orada Sakif kabilesinin ileri gelenlerinden bazýlarýyla konuþup Ýslam’ý teblið etti ve kendisini korumalarýný talep etti. Onlar ise hakaret dolu sözler sarf ettiler ve “Yurdunun halký, kavmin seni istememiþ ve kabul etmemiþler. Sen de kalkmýþ bize gelmiþsin. Biz vallahi senin geliþine razý deðiliz, seni reddediyoruz” dediler. Bununla kalmayýp, halkýn serseri takýmýný toplayýp Rasulullah’ý (sav) taþlayarak oradan kovdular. (Ýbni Ýshak, Ýbni Hiþam, Tarih-i Taberi)

Rasulullah (sav) Taif dönüþünde tekrar Mekke’ye giriþte temkinli hareket etti. Çünkü himayesiz olarak orada bulunmak tehlikeliydi. Bu nedenle Mekke yakýnýndaki Hira daðýna geldiðinde Uraykýt adýndaki birine rastladý ve kendisini elçi olarak Mekke’ye gönderip himaye istetti. Elçi, Rasulullah’ýn (sav) isim vermesi sonucu birinci defa Ahnes b. Þerik’e, ikinci defa da Süheyl b. Amr’a gidip Rasulullah için himaye istedi ancak bu ikisi de kabul etmedi. Üçüncü defa Mutim b. Addiy’e gidip Rasulullah (sav) içi himaye isteyince o kabul etti ve Rasulullah (sav) Mutim b. Adiy himayesinde Mekke’ye girdi. (Ýbni Saad, Taberi, Ýbni Kayyým)

Bu arayýþlar, tam üç yýl sürdü ve Medine’ye hicret etmekle sona erdi. Bu üç yýllýk zaman zarfýnda Rasulullah (sav), Mekke civarýnda uðramadýðý yerleþim yerleri ve konuþmadýðý kabileler býrakmadý. Gittiði her yerde, konuþtuðu her insandan (birkaç istisna dýþýnda) eziyetler ve hakaretler gördüðü halde, býkmadan ve usanmadan bu arayýþtan asla vazgeçmedi. Ayrýca Hac mevsimlerinde de, Hac için Mekke’ye gelen diðer kabile mensuplarýyla tek tek görüþüyor ve yardýmcý olmalarý konusunda onlarý ikna etmeye çalýþýyordu.

Bu konu, Ýbni Ýshak, Ýbni Hiþam tarihlerinde þu þekilde ifade edilmiþtir : Peygamberimiz (sav) Taif’ten Mekke’ye geldikten sonra Kureyþ müþrikleri O’na karþý büsbütün sert ve katý davranmaya baþlayýnca, Yüce Allah kendisine, Arap kabilelerine baþvurmasýný emretti. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) her yýl Hac mevsimlerinde Ukaz, Mecenne ve Zülmecaz panayýrlarýna giderdi. Bu üç panayýr Mekke çevresinde idi. Bu panayýrlar büyük ve kalabalýk olurdu, her kabilenin eþrafý orada hazýr bulunurdu. Peygamberimiz (sav) bu panayýrlarda bulunan 15’e yakýn Arap kabilelerinin konak yerlerine kadar varýp onlara kendisini arz ve takdim eder, onlarý Allah’a, Allah’ýn birliðini ikrara, yalnýz O’na ibadet etmeye ve Ýslamiyete davet eder, kendisinin onlara Allah tarafýndan peygamber olarak gönderildiðini haber verir, kendisini tasdik etmelerini, Rabbinin elçilik vazifelerini açýklayýncaya ve yerine getirinceye kadar kendisine yardým etmelerini, kendisini barýndýrýp korumalarýný onlardan isterdi. Fakat ne yazýk ki onlardan ne davetini kabul edecek, ne kendisini barýndýracak, ne de kendisine yardým edecek bir kimse çýkmaz, aksine kimisi Peygamberimize suratýný asar, kaba ve katý davranýr, kimisi ‘O’nu kendi kavmi daha iyi bilir’, kimisi de ‘Senin kavmin seni daha iyi bilir, onlar niye sana tabi olmuyor’ deyip kendisiyle tartýþmaya kalkardý. Peygamberimiz (sav) da onlara gereken cevabý verir ve kendilerini Allah’a imana davet etmeye devam ederdi. Bir yandan da halini Allah’a þikayetlenirdi (Ýbni Ýshak, Ýbni Hiþam, Asým Köksal)

Nihayet Allah (cc) Medine’den gelenlerden bir kýsým insana hidayet nasip etti. Nübüvvetin 11. yýlýnda Medine’den gelen insanlar arasýnda 6 kiþi Rasulullah’ýn (sav) davetini kabul etti. Bunlar Rasulullah (sav) ile bir yýl sonra, yani nübüvettin 12. yýlýnda 12 kiþi olarak Akabe’de buluþup beyat ettiler. Bu nedenle buna, birinci Akabe beyatý denmiþtir. Nübüvvetin 13. yýlýnda ise 70 dolayýnda kiþi olarak gelip ayný yerde Rasulullah (sav) ile buluþup beyat ettiler. Buna da ikinci Akabe beyatý denmiþtir.

Ensardan Cabir b. Abdullah (ra) bunu þu þekilde anlatýr : “Rasulullah (sav) Hac mevsiminde halkýn Ukaz, Mecenne ve Mina’daki konak yerlerine varýp ‘Rabbimin elçilik vazifesini yerine getirinceye kadar beni barýndýracak kim var? Bana yardým edecek kim var ki kendisine Cennet verilsin?’ diye seslenirdi. Nihayet Yüce Allah bizi Medine’den O’na gönderdi de biz iman ettik. Nihayet Ensar evlerinden, içinde Ýslamiyeti açýklanmayan bir ev kalmadý. Sonra da Medine Müslümanlarý bir araya gelip konuþtuk. Bunun üzerine Hac mevsiminde, bizden 70 kiþi O’nun yanýna vardý.” (Ahmet b. Hanbel, Asým Köksal)

Medinelilerin Müslüman olmalarýyla, Ýslam davasýna Medine yolu açýlmýþ oldu. Neticede bu gayretli Müslümanlarýn çabasýyla, Medine’de aranan ve arzu edilen bir ortam oluþtu ve Mekke’de geçirilen toplam on üç yýl sonunda Rasulullah (sav) dahil, Müslümanlarýn geneli Medine’ye hicret etti.

Peygamberimiz (sav), Müslümanlara hitaben : “Sizin hicret edeceðiniz yurt bana gösterildi. Orasýnýn, iki kara taþlýk arasýnda, hurmalýk, çorak bir yer olduðunu gördüm. Orasý Yesrib (Medine)’dir. Gitmek isteyen oraya gitsin” dedi. (Ýbni Saad, Asým Köksal)

Böylece Rasulullah (sav) bütün Müslümanlara Medine’ye hicret etmelerini emretti. Müslümanlar da gizli bir þekilde, kimi ferdi, kimi grup halinde, kimi ailesiyle, kimi ailesini Mekke’de býrakarak Medine yolunu tuttu.

Rasulullah (sav) ise, yanýnda bulunan emanet eþyalarý sahiplerine vermek üzere Hz. Ali’yi Mekke’de býrakýp kendisi ve Hz. Ebu Bekir (ra) birlikte gizlice Mekke’den çýkýp önce Sevr maðarasýna gittiler. Müþriklerin sýcak takibinden emin olduktan sonra da yine birlikte, yanlarýnda bir yol rehberi olduðu halde Medine’ye hicret ettiler. (Bu konu için Ýbni Ýshak, Ýbni Hiþam ve Asým Köksal’ýn tarihlerine bakýnýz)

Bu özelliklerinden dolayý Mekke’de geçirilen bu son üç yýllýk döneme, ARAYIÞ VE HÝCRET dönemi demek mümkündür.

Biz bu dönemi özellikleri itibariyle maddeler halinde sýralarsak þu sonuçlar ortaya çýkar.

1-Mekke, dava ve Müslümanlar için yaþanmaz hale gelince, mücadelenin daha rahat sürdürülebileceði güvenli bir yer ve ortam arayýþýna girilmiþtir.

2-Müslümanlarýn inancýna, ibadetlerine ve mücadelesine engel olmadýðý müddetçe, müþrik olanlarýn dahi himayesi kabul edilmiþtir.

3-Müslümanlar toplu halde toplumdan tecrit edildikleri ve çok aðýr þartlar içeren boykota maruz kaldýklarý halde, faaliyetlerin hiç birisinde yeniden gizliliðe, ara vermeye veya deðiþikliðe izin verilmemiþtir.

4-Israrlý arayýþ çabalarý sonucu Medine’de uygun ortam oluþunca, bütün Müslümanlarýn oraya hicret etmesi emredilmiþ ve Rasulullah (sav) da hicret etmiþtir.

Gönderen: 29.08.2008 - 09:29
Bu Mesaji Bildir   kiyam_mesalesi üyenin diger mesajlarini ara kiyam_mesalesi üyenin Profiline bak kiyam_mesalesi üyeye özel mesaj gönder kiyam_mesalesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kiyam_mesalesi su an offline kiyam_mesalesi  
14 Mesaj -

5.DÖNEM : SADECE SALDIRGANLARA KARÞI KUVVET KULLANMA




Mekke’den Medine’ye yapýlan hicretten sonra, daha önce sair yerlere hicret edenlerin bir kýsmýnýn da gelmesiyle, Müslümanlar Medine’de toplanmýþ ve Medine’nin en güçlü yapýsý (topluluðu) haline gelmiþlerdi. Bu arada Rasulullah (sav), Müslümanlarýn, kendileriyle ayný kavimden, kabileden veya aileden olsalar bile, iman etmeyenlerden tamamen baðýmsýz ve ayrý bir topluluk olduðunu ilan etmiþ ve Müslümanlar arasýnda imana dayalý bir kardeþlik baðýný tesis etmiþti. Ýbni Sa’d’a göre; Enes b. Malik’in evinde ikiþer ikiþer kardeþ yapýlan Müslümanlarýn 45’i Mekkeli Muhacirlerden, 45’i Medineli Ensardan olmak üzere 90 kiþiydi. Bunlar arasýnda kurulan kardeþlik, varis olma hükmünü içeriyordu. Ta ki Bedir savaþýndan sonra inen Enfal suresi 75. ayet ile kaldýrýlýncaya kadar. Bununla birlikte, ayrý bir topluluk olan Müslümanlar ile iman etmeyen kabileler arasýnda çeþitli antlaþmalar yapýlmýþtý. Böylelikle Rasulullah (sav) önderliðindeki Müslümanlar, Medine’de inisiyatifi ele almýþ ve özgür hareket etme imkanýna kavuþmuþlardý. Artýk Medine’de Ýslam devletinin temelleri atýlýyor, buna dair bireysel, ailevi, sosyal, hukuki, siyasi ve de askeri kural ve kaideler birer birer açýklanýp devreye sokuluyordu.

Rasulullah (sav) Medine’nin yönetimini üstlenmekle birlikte, ilk yönetmeliði ve ilk anayasayý yazýlý hazýrlatýp Medineli bütün halka ilan ettirdi. Bu yazýlý metinde; Müslümanlarýn sair insanlardan ayrý ve baðýmsýz bir topluluk olduklarý, Müslümanlarýn kan diyetlerini kendi aralarýnda ortaklaþa ödeyecekleri, hiçbir Mü’minin diðer bir Mü’min aleyhinde baþkalarýyla anlaþma yapamayacaðý ve hiçbir Mü’minin diðer bir Mü’min aleyhinde kafire yardým edemeyeceði, Ýslam’a ve Müslümanlara karþý azgýnlýk edenlere karþý bütün Müslümanlarýn tek bir el olarak kalkacaðý, hiçbir Mü’minin diðer Mü’minlerden ayrý olarak hareket edemeyeceði ve Allah yolundaki bir savaþta onlardan ayrý olarak barýþ yapamayacaðý, Mü’minlerin birbirlerinin Allah yolunda dökülen kanlarýnýn öcünü almakla mükellef olduðu, kýsasýn uygulanacaðý, ihtilaf halinde ve sorunlarýn çözümünde konunun Allah’a ve Rasulüne havale olunacaðý vs gibi konular yanýnda, Medine’deki Yahudi ve Müslüman olmayan diðer kabilelerle anlaþmalarý içeriyordu. (Ýbni Ýshak, Ýbni Hiþam)


Bunlarla birlikte, Rasulullah (sav) Medine’nin sýnýrlarýný belirledi. (Ahmet b. Hanbel, Buhari), Medine’nin çarþý ve Pazar yerini belirleyip kurdurttu ve ticari hayatý Ýslami esaslara göre düzene koydu. Çarþý ve pazarda yapýlan alýþ-veriþler ve diðer muamelelerle de yakýndan ilgilenirdi. (Ahmet b. Hanbel, Asým Köksal), Ýslami esaslara göre hüküm verilmesi için Medine’nin adalet iþlerini düzene koydu. Bu husus, Mü’min, Müþrik, Yahudi vs bütün Medineliler için yazýlan Medine yönetmeliðinde de kabullenilmiþ ve açýklanmýþ bulunuyordu. (Ýbni Ýshak, Ýbni Hiþam), Medine’deki arazi ve sulama iþlerini de yine Rasulullah (sav) Ýslami esaslara göre düzene koydu. (Malik-Muvatta, Asým Köksal) ve hakeza.

Bu arada Müþrikler boþ durmuyor, Medine’de güçlenip inisiyatifi ele alan Müslümanlarýn geliþip yayýlmasýný önlemek, hatta onlarý Medine’de dahi rahat býrakmayýp Ýslam davasýný tamamen yok etmek için, eskisinden daha geniþ çaplý ve daha etkili siyasi ve askeri manevralar yaparak Ýslam davasýnýn önüne büyük engeller çýkarýyorlardý.

Bütün bunlarý en iyi þekilde bilen Allah (cc), Hicretten hemen sonra Müslümanlara, saldýrganlara karþý kendilerini savunma konusunda savaþma izni verdi. Hac suresinin 39 ve 40. ayetlerinde bu emir þu þekilde yer almaktadýr : “Haksýzlýða uðratýlarak kendilerine savaþ açýlan kimselerin karþý koyup savaþmasýna izin verilmiþtir. Allah onlara yardým etmeðe elbette Kadir'dir. Onlar haksýz yere ve «Rabbimiz Allah'týr» dediler diye yurtlarýndan çýkarýlmýþlardýr. Allah insanlarýn bir kýsmýný diðeriyle savmasaydý, manastýrlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ýn adý çok anýlan camiler yýkýlýp giderdi. And olsun ki, Allah'a yardým edenlere O da yardým eder. Doðrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür.” (Hac 39-40)

Ýþte bu emir üzerine, Müþriklerin bütün çabalarýný boþa çýkarmak, davayý ve Müslümanlarý muhafaza edebilmek ve davanýn önündeki engelleri kaldýrýp yolunu açmak için, saldýrganlara karþý kuvvet kullanýlarak bu dönemde çeþitli seferler düzenlenmiþ ve savaþlar yapýlmýþtýr. Ancak Ýslam’a ve Müslümanlara karþý saldýrgan olmayan ve böyle bir suça iþtirak etmeyenlere karþý (velev ki bunlar saldýrganlarla ayný kabileden veya aileden olsalar bile) kuvvet kullanma yoluna gidilmemiþ, ayný durumdaki kavim ve kabilelere karþý da anlaþma veya korunma tedbirleriyle yetinilmiþtir.

Bu çerçevede Müþriklerle Bedir, Uhud ve Hendek gibi önemli savaþlar yapýlmýþ ve çok sayýda seriyeye çýkýlmýþtýr. Sa’d b. Muaz’ýn ifadesine göre seriyye ve gazveler; Hac yollarýný Müslümanlara týkayan Kureyþ müþriklerine, buna karþýlýk Müslümanlarýn da Suriye ticaret yollarýný kesmek suretiyle kendilerini ticari ve iktisadi sýkýntýya düþürebilecekleri uyarýsýnda bulunmayý ve ayný zamanda onlarýn Müslümanlara karþý ne gibi bir hazýrlýkta bulunduklarýný öðrenmeyi, ileride yapýlacak savaþlarda bazý kabilelerin Kureyþ müþrikleriyle birleþmelerini önlemeyi amaçlýyordu.(Ahmet b. Hanbel, Buhari, Asým Köksal)

Özelliklerine bakarak bu döneme; SADECE SALDIRGANLARA KARÞI KUVVET KULLANMA dönemi diyebiliriz. Bu dönem, nübüvvetin 13. yýlý olan Hicretten, Mekke’nin fethine kadar olan zamaný kapsamaktadýr.

Biz bu dönemi özellikleri itibariyle maddeler halinde sýralarsak þu sonuçlar ortaya çýkar.

1-Medine’ye hicret edildikten hemen sonra Müslümanlar arasýnda Ýslam kardeþliðine dayalý birlik kurulmuþ ve ayný kabileden veya aileden olsa bile, inanmayanlardan ayrý bir topluluk olduklarý ilan edilmiþtir.

2-Ýnisiyatif Müslümanlarda olmak kaydýyla, þerlerinden emin olmak için Medine’deki diðer kabile ve topluluklarla anlaþma yapýlmýþtýr.

3-Baþta inanç ve ibadet konularýnýn eðitimi olmak üzere, Ýslami kural ve kaideler her alanda uygulamaya konulmuþ, Ýslam devletinin temelleri atýlarak þekillendirilmeye çalýþýlmýþtýr.

4-Gerek Medine içinde ve gerekse dýþýnda, caydýrýcýlýða ve istihbarata büyük önem verilmiþ ve üzerinde ciddiyetle durulmuþtur.

5-Saldýrganlara karþý kuvvet kullanma yoluna gidilmiþ, ancak saldýrgan olmayanlara karþý kuvvet kullanýlmamýþ ve siyasi çerçevede anlaþma veya korunma tedbirleriyle yetinilmiþtir.

Gönderen: 29.08.2008 - 09:31
Bu Mesaji Bildir   kiyam_mesalesi üyenin diger mesajlarini ara kiyam_mesalesi üyenin Profiline bak kiyam_mesalesi üyeye özel mesaj gönder kiyam_mesalesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kiyam_mesalesi su an offline kiyam_mesalesi  
14 Mesaj -

6.DÖNEM : FÝTNE KALKINCAYA VE DÝN YALNIZ ALLAH’IN (CC) OLUNCAYA KADAR SINIR TANIMADAN MÜCADELE ETME



Mekke’nin fethiyle Müslümanlarýn önündeki büyük engel ortadan kalkmýþ ve o coðrafyada Müslümanlar en güçlü ve dinamik topluluk olmuþlardý. Bundan sonra, Allah’ýn (cc) ismini yüceltmek, Ýslam mesajýný insanlara ulaþtýrmak ve fitneyi ortadan kaldýrmak için sýnýr tanýnmadý. Bakara suresi 193. ayette ifade edilen emir ve prensip üzere hareket edilmiþtir. Allah (cc) bu ayet ile Müslümanlara cihad emri vermiþ ve yeryüzünde fitnenin kaldýrýlmasýna deðin mücadelenin kesintisiz sürdürülmesini istemiþtir. “Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnýz Allah için oluncaya kadar onlarla savaþýn. Þayet vazgeçerlerse zalimlerden baþkasýna düþmanlýk ve saldýrý yoktur.” (Bakara 193)

Bu döneme bu yüzden; FÝTNE KALKINCAYA VE DÝN YALNIZ ALLAH’IN (CC) OLUNCAYA KADAR SINIR TANIMADAN MÜCADELE ETME dönemi denebilir.

Savaþ ayetleri iki çeþittir. Bir kýsmý savaþ için izin ve cevazdýr ki, bu savunma savaþýdýr. Hac suresi 39 ve 40. ayetlerde belirtildiði gibi. Bir kýsmý da savaþ için emirdir ki, bu cihad savaþýdýr. Tevbe suresi baþlý baþýna Müþriklere ihtar ve Mü’minleri teþfik olmakla birlikte, 36. ayet bu cümledendir. Yine Bakara suresi 190-195 ayetleri bu cümledendir. Savaþ için izin deðil, savaþ için emir ifade etmektedir. Bakara suresi 193. ayet, Müslümanlarýn bu konudaki hareket tarzýný ifade eden genel prensip ve ilkeleri içermektedir.

Cihad emri ve Mekke’nin fethiyle birlikte, Müslümanlar yeni bir döneme girmiþlerdir. Bu dönemde artýk sadece savunma harbi yapýlmamaktadýr. Artýk Allah’ýn (cc) kelimesini yüceltmek, Ýslam mesajýný mümkün olan her yere ulaþtýrmak ve böylece insanlara kurtuluþ yolunu göstererek Rablerini tanýyýp ibadet etmelerinin önündeki fitneleri kaldýrmak için cihad yapýlmaktadýr.

Bu dönemde Müslümanlarýn bir devleti olmakla birlikte, iktidar sahibidirler. Yönetim þekillenmiþ ve tüm faaliyetler devlet eliyle yürütülmektedir. Mekke’nin fethinden sonra Ýslam hakimiyeti altýna giren bütün beldelere bizzat Rasulullah (sav) tarafýndan valiler tayin edilmiþ ve onlar vasýtasýyla Ýslam ahkamý tatbik ettirilmiþtir. Rasulullah’ýn (sav) irtihalinden sonra da Ýslam halifeleri tarafýndan ayný yol izlenmiþ ve yönetim konusunda taviz verilmeyerek Ýslam ahkamý devlet eliyle icra edilmiþtir.

Mekke’nin fethinden sonra Huneyn seferi, Taif kuþatmasý ve Tebük seferi bu dönemde yapýlmýþtýr. Ýslam düþmanlarýnýn Müslümanlara karþý hazýrlýk yaptýðýný duyan Rasulullah (sav) ordu hazýrlayýp üzerlerine gitmiþtir. Bu þekilde Ýslam devleti caydýrýcý bir rol üstlenmekle birlikte, Ýslam mesajýnýn diðer beldelere ulaþmasýnýn da yolu açýlmýþtýr.
Rasulullah (sav) vefat ettikten sonra, ardýndan gelen halifeler çok sayýda seferler düzenlemiþ, pek çok beldeyi Ýslam topraklarýna katarak Ýslam davetini dünyanýn bir çok yerine ulaþtýrmýþlardýr. Bu seferler sýrasýnda çetin savaþlar yaþanmýþ ve Müslümanlar þehit vermiþlerdir. Çünkü Rasulullah’ýn (sav) vefatýyla vahiy sona ermiþ ancak, Ýslam daveti son bulmamýþtýr. Ýslam ümmeti, Rasulullah’ýn (sav) miras býraktýðý Ýslam davetini omuzlayýp sürdürmekle mükellef kýlýnmýþtýr. Bu mükellefiyetini yerine getirmek için fitne ile mücadele etmek, Ýslam’ýn önündeki engelleri kaldýrýp Allah’ýn (cc) kelamýný yüceltmek gerekir. Ýþte bu sorumluluðun gereðidir ki, Rasulullah’tan (sav) sonra gelen halifeler Ýslam davetini yaymýþlar ve bu uðurda savaþlara giriþmiþlerdir. Yoksa burada amaç ne toprak elde etmek ve ne de insanlarý zorla Ýslam dinine dahil etmektir. Çünkü dinde zorlama olmayacaðýný bizzat Kur’an emrediyor.

Biz bu dönemi özellikleri itibariyle maddeler halinde sýralarsak þu sonuçlar ortaya çýkar.

1-Müslümanlar artýk devletleþmiþ ve devlet düzeni içinde hareket etmiþtir.

2-Yetki sahiplerinin eliyle bireysel, ailevi, sosyal, ekonomik, hukuki, siyasi ve askeri alanlarda Ýslam’ýn emir ve yasaklarý bütünüyle uygulamaya konulmuþtur.

3-Ülke içinde olduðu gibi ülke dýþýnda da (diðer devletlerle) iþler devlet eliyle ve devlet düzeninde yürütülmüþ ve bu konuda Ýslam’ýn koyduðu (siyasi ve askeri) emir ve yasaklar çerçevesinde hareket edilmiþtir.

4-Ýslam mesajý, devletin gücü ve imkanlarý nispetinde ülke sýnýrlarý dýþýnda mümkün olan yerlere ulaþtýrýlmaya ve bunun önündeki engeller, Ýslam’i kurallar içinde ortadan kaldýrýlmaya çalýþýlmýþtýr
.
Gönderen: 29.08.2008 - 09:32
Bu Mesaji Bildir   kiyam_mesalesi üyenin diger mesajlarini ara kiyam_mesalesi üyenin Profiline bak kiyam_mesalesi üyeye özel mesaj gönder kiyam_mesalesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1667 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
33mya (63), turkishdanger (36), LeeNa (56), avara (34), @KIN (43), Sedat KAYHAN (61), burcuburcu (49), emelim (52), yahia (49), huzur (52), nazarboncuð.. (44), fettah (42), asafusta (41), Selim54 (35), excelleron (53), SeHZaDeM (34), sofiumit (41), remzi82 (54), iskender_1 (44), Ibrahim_Kerim (43), ÝSU (31), sadozaydin (38)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.05356 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.