0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » D U A L A R » HIZIR ALEYHİSSELAM VE MUSA ALEYHİSSELAM

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Ônder23 su an offline Ônder23  
HIZIR ALEYHİSSELAM VE MUSA ALEYHİSSELAM
569 Mesaj -
Hak teâlâ Kur’ânda onu zikreylemiþtir.

Âlimler, (Ya Peygamber, ya velîdir) demiþtir.



Hazret-i Zülkarneyn"in teyzesinin oðluydu.

Ve onun ordusunun baþ komutaný oydu.



O eðer otursaydý otsuz, kuru bir yere,

Yemyeþil olurdu hep, orasý birdenbire.



Güzel ahlâk sâhibi bir zât idi çok cömert.

Ýnsanlara karþý da, merhametliydi gâyet.



Kerâmet gösterirdi Allahýn izni ile.

Bilirdi “Kimyâ”yý da O'nun bildirmesiyle.



“Ledünnî ilmi”ne de vâkýf idi tamâmen.

Garîplerin iþine yardým eder o hâlen.



Allahýn sevgili bir kulu idi o gâyet.

O da doðdu, büyüdü, vefât etti nihâyet.



Lâkin onun rûhuna, ona mahsûs olarak,

Bâzý husûsiyetler vermiþtir cenâbý Hak.



Þöyle ki, onun rûhu girip “Ýnsan" þekline,

Yetiþir darda kalan kimselerin iþine.



Mûsâ aleyhisselâm, sordu bir gün: (Yâ Rabbî!

Var mý benden daha çok böyle ilim sâhibi?)



(Evet var) buyurunca, sordu yine: (O kimdir?)

Buyurdu ki: (O kimse, Hýzýr diye bilinir.)



Nerde bulacaðýný öðrenip daha sonra,

Gidip, deniz yanýnda vâsýl oldu "Hýzýr"a.



“Esselâmü aleyke yâ Hýzýr!” dedi hemen.

O da, (Aleykesselâm yâ Mûsâgöz kırpma dedi aynen.



Hayret edip sordu ki, ona Mûsâ Peygamber:

(Sen, Mûsâ olduðumu nereden aldýn haber?)



Hýzýr aleyhisselâm dedi ki: (Beni sana,

Bildiren, seni dahî bildirdi iþte bana.)



Mûsâ Nebî buyurdu: (Yâ Hýzýr, iznin ile,

Birlikte bulunmayý isterim az seninle.



Bundan da, asýl gâyem þu ki benim yâ Hýzýr!

Ýlminden, bana dahî öðretesin bâzý sýr.)



O dedi ki: (Yâ Mûsâ, bende bir ilim var ki,

Bilemiyebilirsin sen onu tabii ki.



Ve lâkin sende olan ilmi de bilmez Hýzýr.

Sen benimle olunca, edemezsin hiç sabýr.)



Mûsâ aleyhisselâm buyurdu ki o zaman:

(Ýnþallah bulacaksýn beni sabýrlýlardan.)



Hýzýr dedi: (Yâ Mûsâ, gel benimle ve lâkin,

Bir þey sormýyacaksýn yaptýðým iþler için.)



Bu þartla baþladýlar birlikte gezintiye.

Bir müddet yol yürüyüp, bindiler bir gemiye.



Ýyi tanýdýðýndan "Hýzýr"ý gemiciler,

Onlarý, bilâ ücret gemiye bindirdiler.



Böyle gemi içinde ederken yola devâm,

Hasar verdi gemiye, Hýzýr aleyhisselâm.



Mûsâ Peygamber ise, çok þaþýrdý bu hâle.

Hemen onun iþine eyledi müdâhale.



Dedi: (Bizi ücretsiz bindirdi bu insanlar.

Sen, onlarýn malýna yaparsýn böyle hasar.)



Hýzýr dedi: (Ya Mûsâ, ben sana demiþtim ya.

Sabýr gösteremezsin benim ile olmaya.)



Mûsâ aleyhisselâm buyurdu: (Doðru, evet.

Lâkin dalgýnlýðýmdan oldu bu muhâlefet.)



Bu özrü kabûl edip Hýzýr aleyhisselâm,

Yine "Mûsâ Nebî"yle o yola etti devâm.



Musa Peygamber ile, Hýzýr aleyhisselam,

O gemiden inerek, ettiler yola devam.



Bir kasaba içinden geçerlerken, bir ara,

Rastladýlar ilerde oynayan çocuklara.



Hýzýr aleyhisselam, onlarýn içlerinden,

Birisini ayýrýp, öldürdü onu hemen.



Musa Nebi, buna da dayanamayýp yine,

Dedi: (Niçin öldürdün, çocuðun günahý ne?)



Hýzýr aleyhisselam dedi: (Ben demiþtim ya.

Hiç sabredemiyorsun benim ile olmaya.)



Buyurdu ki: (Haklýsýn, bundan sonra ben artýk,

Karýþýrsam, benimle yapma hiç arkadaþlýk.)



Buna da peki deyip Hýzýr aleyhisselam,

Onunla yolculuða eyledi yine devam.



Yollarý bir beldeye uðradýysa da, fakat,

Ýnsanlar, hiç onlara etmediler iltifat.



Yiyecek bulmak için dolaþýrken bir miktar,

Gördüler yýkýlacak hale gelmiþ bir duvar.



Bir iþaret ederek Hýzýr aleyhisselam,

O duvarý doðrultup, eyledi sapa saðlam.



Musa Nebi, buna da etmeyip yine sabýr,

Dedi: (Niçin düzelttin o duvarý ey Hýzýr?



Onlar bize bakmayýp, davrandýlar çok kaba.

Sen iyilik yaparsýn, hikmet nedir acaba?



Ýsteseydin, bir miktar ücret alabilirdin.

Onlardan para bile almadýn, acep niçin?)



Hýzýr aleyhisselam ona dedi: (Ya Musa!

Ýþte bu, bir sebeptir artýk ayrýlmamýza.



Lakin senin gördüðün bu garip hadiseler,

Hakkýnda, açýklama yapayým birer birer.



Evvela, bindiðimiz o gemi vardý ya bir,

Ýþte o, on kardeþe aitti gayet fakir.



Karþý sahilde ise, zalim bir kral vardý.

Saðlam gemi görürse, gasbedip el koyardý.



Gemiye, bunun için zarar verdim ki derhal,

Bunu hasarlý görüp, el koymasýn o kral.



Çocuðu öldürmemin hikmetine gelince,

O, mürted olacaktý büluðuna erince.



Çünkü yaratýlýþtan kâfir tabiatliydi.

Ebeveyni için de, gayet tehlikeliydi.



Salih kimseler idi lakin ebeveyni de.

Bu, küfre sokacaktý onlarý ileride.



Ben onu öldürünce, kurtuldu çocuk esas.

Anne babasý dahi, oldular ondan halas.



O duvara gelince, eðikti, ben düzelttim.

O, iki çocuðundu gayet fakir ve yetim.



Babalarý, salih bir müslüman idi, fakat,

Ölünce, yetim kaldý ortada iki evlat.



Bu duvarýn altýnda, büyük bir define var.

Lakin bu defineden, kimse deðil haberdar.


Eðer düzeltmeseydim o duvarý ben yine,

Yýkýlýp, çýkacaktý ortaya o define.


Çocuklar henüz küçük yaþtadýr, bundan sebep,

Bu servete, gayriler sahip çýkacaktý hep.



Düzeltince, çökmekten halas oldu o duvar.

Çocuklar büyüyünce, ona malik olurlar.)





"Hýzýr aleyhisselâm", Mýsýr’ýn çarþýsýnda,

Giderken, bir "Dilenci" belirdi karþýsýnda.



Ve Hýzýr’a dedi ki: (Bana bir sadaka ver.

Allah da versin sana hayýr ve iyilikler.)



Buyurdu: (Hak teâlâ eylesin sana ihsân.

Benim sana verecek bir þeyim yoktur þu an.)



Lâkin yine isteyip o ikinci olarak,

Dedi: (Ýyilik versin sana da cenâbý Hak.)



Hýzýr aleyhisselâm, cevâbýnda dedi ki:

(Hak teâlâ herþeye kâdirdir elbette ki.



Sana yardým etmeyi pek ziyâde isterdim.

Lâkin sana verecek bir þeyim yoktur benim.)



O, üçüncü olarak yalvardý ki bu sefer:

(Allah rýzasý için, bana bir sadaka ver.)



Buyurdu ki: (Yanýmda bir þeyim yoktur, fakat,

Tut benim elimden de, götürüp pazarda sat.)



Dilenci “Peki”deyip, alýp gitti pazara.

“Dörtyüz dirhem”e satýp, o kadar aldý para.



O alan da götürdü "Hýzýr"ý hânesine.

Üç gün geçti, hiçbir iþ vermedi kendisine.



Hýzýr aleyhisselâm buyurdu ki: (Efendim!

Bana bir iþ emret de, onu îfâ edeyim.)



Efendisi, Hýzýr’a þöyle dedi o vakit:

(Yaþlýsýn, sana göre iþ yoktur öyle basit.)



Buyurdu ki: (Ama ben yorulmam, sen iþ emret.)

Dedi: (Mâdem þu taþý, þu filân yere naklet.)



Kalktý ve bir hamlede o taþý nakledince,

O kiþi, bunu görüp hayret etti bir nice.



Zîrâ taþ aðýr olup, kuvvetli altý kiþi,

Ancak yapabilirdi bir sâatte o iþi.



Sonra ona dedi ki ileriki günlerde:

(Sefere gidiyorum, sen vekîl kal bu evde.)



Hýzýr aleyhisselâm buyurdu: (Ýyi, ancak,

Bir iþ ver de öyle git bana da uðraþacak.)



Dedi: (Köþk yapacaðým, hazýrlýðým yoktur hiç.

Ben gelinceye kadar, yap bâri biraz kerpiç.)



O sefere gidince, Hýzýr aleyhisselâm,

Kerpiç döküp, o köþkü yaptý ve etti tamâm.



Efendi, o seferden döndüðünde evine,

Eskisinden daha çok hayrette kaldý yine.



Çünkü köþk yapýlmýþtý, gâyet zarîf ve muhkem.

Bu kýsacýk zamanda, bu, mümkün deðildi hem.



"Hýzýr"ýn karþýsýnda adam döndü þaþkýna.

Ve sordu ki: (Sen kimsin, söyle Allah aþkýna.)



Dedi ki: (Soruyorsun mâdem ki “Allah için”,

Öyleyse söyliyeyim doðrusunu bu iþin.



Sen beni, “Köle” diye satýn almýþtýn, fakat,

Köle deðil, “Hýzýr”ým, iþte budur hakîkat.



Biri, benden sadaka istemiþti geçende.

Lâkin ona verecek hiçbirþey yoktu bende.



O ise, “Allah için” isteyince sadaka,

Dedim ki: “Götür beni, köle diye sat halka.”



O da beni götürüp, sana sattý bu sefer.

Böylece beni görmek, oldu sana müyesser.)



O adam aðlýyarak, öptü iki elini.

Dedi ki: (Bilemedim, ne olur affet beni.)



Kâfirdi hem o kiþi, bir þey oldu gönlünde.

Hemen cân-ü gönülden îmân etti o günde.


RESÛLE SELÂM SÖYLE



"Ýbrâhîm-i Havvâs"tan nakledilir ki þöyle:

Kâbe yolculuðunda, yolum düþtü bir çöle.



Öyle susamýþtým ki çölün harâretinden,

Sonunda baygýn hâlde, yýkýldým yere birden.



Gözlerimi açýnca biraz sonra ben fakat,

Gördüm ki, su serpiyor yüzüme nûrlu bir zât.



Ve o sudan içince, geliverdim kendime.

O nûrlu zât dedi ki: (Sen de gel, bin terkime.)



Ýkimiz berâberce gidince çölde biraz,

Bir de baktým, ilerde göründü bize "Hicâz".



Bana dedi: (Kâbeye vâsýl olduk iþte bak.

Haydi in, kabûl etsin haccýný cenâb-ý Hak.



Hac’dan sonra, Ravda’yý edeceksen ziyâret,

Benim de selâmýmý, Resûlullaha arz et.



Hattâ þöyle söyle ki, olsun daha âþikâr.

De: “Kardeþin Hýzýr’ýn size selâmlarý var.”)



Ebû Bekr Hemedânî anlatýr ki bir gün de:

Pek fazla acýkmýþtým hem de Hicâz çölünde.



Düþündüm ki: “Þu anda, evimde olsa idim,

Tâze piþmiþ sýcacýk ekmek ve bakla yerdim.”



Lâkin kendi kendime dedim ki sonra da ben:

“Þu anda bir çöldeyim, çok uzaðým evimden.”



Ben böyle düþünürken, baktým ki tam o anda,

Birisi yaklaþýyor, hem “Köylü” kýlýðýnda.



Elindeki tepsiyle, bana doðru gelerek,

Dedi ki: (Ýster misin sýcacýk bakla ekmek?)



Ben hayretle bakarken elindeki tepsiye,

O önüme koyarak, dedi: (Buyur, haydi ye!)



Ben doyuncaya kadar yedim ise de onu,

Lâkin çok merak ettim onun kim olduðunu.



Dedim ki: (Ben bu çölde, yapayalnýz ve garip,

Yolcu iken, açlýktan olmuþtum çok muzdarip.



Az önce "bakla ekmek" geçirdim hâtýrýmdan.

Tam o anda baktým ki, sen göründün karþýdan.



Ben bilmek istiyorum hikmetini bu iþin.

Bana, kim oluðunu beyân et Allah için.)



Ben ona bu suâli sorunca, o âniden,

(Ben Hýzýr’ým!) diyerek kayboldu göz önünden.



Velîlerden biri de, "Hýzýr"ý görüp bizzât,

Dedi: (Eder misiniz bana biraz nasîhat.)



Buyurdu: (Yumuþak ol, hiddete olma yakýn.

Ve hep güler yüzlü ol, hiç surat asma sakýn.



Allahýn kullarýna faydalý olmaya bak.

Ýþte budur Allahýn sevdiði güzel ahlâk.



Kusûrundan dolayý, kötüleme kimseyi.

Örtücü ol, büyütme ufak bir meseleyi.)



Eshâbdan birisi de, gördü bir mübârek zât.

Tanýmadý ve lâkin istedi bir nasîhat.



Buyurdu ki: (Kardeþim, nasîhat için, sana,

Yalnýz “Ölüm” kâfîdir, lüzûm yok baþkasýna.)



(Yine söyle!) deyince, buyurdu ki: (Dinle bak!

Yalnýz kabri düþünmek, yeter tasa olarak.)



O sahâbî, bu hâli söyleyince Resûle,

Buyurdu: (O Hýzýr’dý, söyledi sana böyle.)



HERKES ASLINA DÖNER



Pâdiþah emretti ki bir gün baþ vezîrine:

(Hýzýr’ý bul ve getir, emrim gelsin yerine!)



Dedi ki: (Onu bulmak çok zordur, kolay deðil.

Bu iþ için siz bana tanýyýn kýrk gün mehil.)



Fakîr bir müslümân da var idi ki o yerde,

Sultânýn bu emrini duymuþtu o fakîr de.



Ve kendi kendisine düþündü ki: “Gideyim.

Baþ vezîre, “Hýzýr’ý ben bulurum” diyeyim.



Lâkin kýrk gün, sultâna âit olsun nafakam.

Hiç olmazsa bu kýrk gün, sâkin olsun þu kafam.



Biraz râhat edeyim, sonra da Allah kerîm.

Hýzýr’ý bulamazsam, cezâm neyse çekerim.”



Gitti bu düþünceyle baþ vezîrin yanýna.

Dedi ki: (Çýkar beni sultânýn huzûruna.)



Çýktý ve arz eyledi sultâna bu fikrini.

Sultân buna sevinip, verdi her isteðini.



Otuz dokuzuncu gün, sultân, o müslümâna,

Hâtýrlattý: (Yârýn son, Hýzýr’ý getir bana!)



Sonra gönderdiyse de ertesi gün iki at,

Lâkin bulamamýþtý "Hýzýr"ý bu fakîr zât.



Güzel bir abdest alýp, iki rekât bir namâz,

Kýlarak, Yaradan'a yalvarýp etti niyâz.



Dedi ki: (Habîbinin hürmetine yâ Rabbî!

Sultânýn zararýndan sen koru bu garîbi.)



Sonra saraya gidip, çýkarýldý huzûra.

Dedi ki: (Çok aradým rastlamadým Hýzýr’a.)



Sultân sinirlenerek, dedi: (Ey baþ vezîrim!

Ne dersin, bu adama nasýl cezâ vereyim?)



Dedi ki: (Parça parça edelim bedenini.

Her sokaðýn baþýna, asalým etlerini.)



O sýrada bir "Çocuk" girip aralarýna,

Dedi: (Herþey, sonunda dönecektir aslýna.)



Ýkinci vezîrine sorunca bu suâli,

Dedi: (Bunu, dibekte dövelim un misâli.)



O "Çocuk", cevâbýný þöyle verdi onun da:

(Her þey, kendi aslýna dönecektir sonunda.)



Üçüncü vezîre de sorunca bunu sultân,

Dedi ki: (Affetmektir sultânlara yakýþan.)



O "Çocuk", buna dahî þöyle dedi bu sefer:

(Sonunda herþey yine, aslýna rücû eder.)



Sultân, o müslümâna dönüp þöyle sordu ki:

(Þu yanýndaki çocuk, senin neyin olur ki?)



Dedi: (Tanýmýyorum, haberim yok benim de.

Sizin bir hizmetçiniz sanmýþtým geldiðimde.)



Bu sefer o çocuða sordu sultân: (Ey çocuk!

Sen kimsin, böyle neler diyorsun, söyle çabuk.)



Dedi: (Þu baþvezîrin, oðludur bir “Kasab”ýn.

Onu, “Kasap baþý” yap, et kesip parçalasýn!



Ýkinci vezîrinse bir “Aþçý”nýn oðludur.

Onu, “Aþçý baþý” yap, onun da iþi odur.



Üçüncü vezîrinin babasý da “Vezîr” dir.

Ýþte sen, bu vezîri yap kendine "Baþvezîr".



“Hýzýr”la görüþmeyi isterdin zannederim.

Görmek arzû ettiðin o "Hýzýr" iþte benim.



Ey sultân, sen baðýþla bu garip müslümâný.

Devâm ettir kendine yaptýðýn o ihsâný.)



Sultân, hayret içinde dinlerken onu, birden,

Kayboldu o arada gözlerinin önünden.



O, HIZIR ÝDÝ



Bir gün “Sultân Süleymân”, boðaz gezintisine,

Çýkmýþtý ki, uðradý Ortaköy sâhiline.



Kayýðýný sâhile yanaþtýrýp bir müddet,

“Yahyâ Efendi”yi de kayýða etti dâvet.



O da, bir ahbâbiyle, pâdiþâh kayýðýna,

Gelip oturdu hemen, “Kânûnî”nin yanýna.



Ahbâbý da, sultânýn karþýsýna oturdu.

Lâkin Sultân Süleymân, onu ilk görüyordu.

Hem giderken, devâmlý, o karþýda duran zât,

Sultânýn parmaðýna bakýyordu pür dikkat.



Çok kýymetli bir "Yüzük” var idi ki Sultânda,

O zât da, o yüzüðe bakýyordu o anda.



Onun böyle bakýþý, çekiyordu dikkati.

Yüzüðe baktýðýný anladý Sultân dahî.



Çýkarýp verdi ona ve dedi: (Ýsterseniz,

Þöyle daha yakýndan bakýp inceleyiniz.)



Sultândan o yüzüðü alan o kimse ise,

Evirip çevirerek, atýverdi denize.



Yahyâ Efendi hâriç, kayýkta bulunanlar,

Onun bu yaptýðýna hep hayrette kaldýlar.



Hâdise üzerinden geçince yarým sâat,

Ýnmek istediðini söyledi birden o zât.



Pâdiþâhýn kayýðý yanaþýnca sâhile,

O, eðilip denizden su aldý avcu ile.



Ve onu, pâdiþâha uzanýp sunduðunda,

Gördüler ki, o "Yüzük" duruyor avucunda.



Yahyâ Efendi hâriç, yine kayýktakiler,

Buna dahî þaþýrýp, çok hayret eylediler.



Kânûnî, o yüzüðü eline aldý, fakat,

Gözlerinin önünden kayboldu birden o zât.



Sultân yine þaþýrýp hem Yahyâ Efendi'ye,

Suâl etti: (Aðabey, neler oluyor?) diye.



Yahyâ Efendi ise, dedi ki: (Sultânýmýz!

O, "Hýzýr"dý ve lâkin sizler tanýmadýnýz.)



Þemseddîn-i Attâr da, "hazreti Hýzýr" ile,

Ýlgili bir kýssayý nakleder bize þöyle:



Celâleddîn-i Rûmî, bir gün va'z ediyordu.

Cemâat da oturmuþ, zevk ile dinliyordu.



Hazreti "Mûsâ" ile "Hýzýr" hikâyesini,

Dinlerken, kesmiþlerdi hepsi nefeslerini.



Zîrâ anlatýrdý ki öyle fasîh dil ile,

Dinliyordu cemâat, onu can kulaðýyle.



Yanýmda biri vardý, o dahî dinliyordu.

Baktým, kendi kendine bir þey söyleniyordu.



Kulak verip dinledim, þöyle diyor idi ki:

(Nasýl da anlatýyor, yanýmýzdaymýþ gibi.)



Düþündüm ki: “O mâdem, söylüyor böyle kelâm,

Öyleyse bu olmalý, Hýzýr aleyhisselâm."



Yanýna sokularak, dedim ki: (Bildim, evet.

Sen, hazreti Hýzýr’sýn, lütfen bana ihsân et.)



Buyurdu ki: (Burada iþte var ya Mevlânâ.

Sen ona ricâ et ki, ihsân etsin o sana.)



Sonra kayboluverdi ortadan birden bire.

Ben bunu "Mevlânâ"ya gittim haber vermeye.



Ben söze baþlamadan, buyurdu ki o ilkin:

(Hýzýr’ýn söylediði doðrudur ey Þemseddîn.)


NE ÝÇÝN AÐLIYORSUN?



Hadîs âlimlerinden o "Hakîm-i Tirmizî",

Ýlk "hazreti Hýzýr"dan aldý ilim ve feyzi.



Küçükten yanýyordu kalbi “Ýlim aþký”yle.

Anlaþmýþtý genç iken, iki arkadaþýyle.



"Tirmîz"den ayrýlarak, o ve diðer ikisi,

Gidip yapacaklardý üçü ilim tedrîsi.



Onun, yaþlý ve hasta annesi vardý fakat.

Her türlü hizmetini, o yapýyordu bizzât.



Gelip, bu karârýný ona haber verince,

Annesi çok üzülüp, sitem etti bir nice:



(Ey yavrum, ben yaþlý ve hastayým, biliyorsun.

Beni, kime býrakýp sefere gidiyorsun?)



O böyle söyleyince, vazgeçti o seferden.

Ýki arkadaþýysa, çýktýlar yola hemen.



"Muhammed bin Alî"ydi bu zâtýn adý asýl.

Seferden kaldýðýna çok üzüldü velhâsýl.



Zîrâ bu “Ýlim aþký” çýkmýyordu gönlünden.

Perîþân, üzüntülü, çok þaþkýn oldu birden.



Bu ilim tedrîsinden mahrûm kaldýðý için,

Tenhâlara gider ve aðlardý için için.



Bir gün de, mezârlýkta oturmuþ aðlýyordu.

Ve kendi kendisine, þöyle söyleniyordu:



“Ben, burada ilimden mahrûm, câhil kalmýþým.

Âlim olup dönecek o iki arkadaþým.”



O böyle düþünerek aðlarken gözyaþiyle,

Âniden karþýlaþtý "nûr yüzlü bir kiþi"yle.



Ona þöyle sordu ki o sevimli ihtiyar:

(Oðlum, niçin aðlarsýn, yoksa bir derdin mi var?)



O zâta anlatýnca baþýndan geçen hâli,

Þefkatle sordu ona, o zât da þu suâli:



(Ýki arkadaþýný ilimde geçmen için,

Sana, her gün ben gelip ders versem, ister misin?)



Iþýldadý gözleri, kalbine doldu sevinç.

Dedi: (Elbet efendim, arzû etmez miyim hiç?)



O, "hazreti Hýzýr"dý, her gün gelip üç sene,

Bilcümle ilimleri öðretti kendisine.



Hýzýr aleyhisselâm, ona, bu derin ilmi,

Öðretince, oldu o büyük hadîs âlimi.



Bu geniþ ilmi ile çok kitap yazdý, ancak,

Yoktu o gün onlarý okuyup anlýyacak.



Talebeden birini çaðýrýp huzûruna,

Yazdýðý kitaplarýn, hepsini verdi ona.



Buyurdu ki: (Bunlarý götürüp Ceyhun’a at!)

O ise kýyamayýp, atmadý o gün fakat.



Kitaplarý götürüp, gizliyerek evine,

Hakîm-i Tirmizî’nin yanýna geldi yine.



(Attýn mý?) dediðinde, dedi: (Attým efendim!)

(Ne gördün?) buyurunca, dedi: (Bir þey görmedim.)



Buyurdu: (Sen onlarý atmamýþsýn ey evlât!

Haydi git, evden al da, götürüp Ceyhun’a at.)



“Peki efendim!” deyip, götürüp attý artýk.

Su, ikiye ayrýlýp, gördü bir açýk "Sandýk".



Attýðý o kitaplar, düþtü sandýk içine.

Hayretle hocasýnýn yanýna geldi yine.



Ve ona, gördüðünü verince aynen haber,

Buyurdu ki: (Atmýþsýn kitaplarý bu sefer.



Hýzýr aleyhisselâm istemiþti onlarý.

Bir ehline verecek sonra o kitaplarý.)


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Önder Adam tarafından, 17.08.2007 - 18:52 tarihinde.
Gönderen: 17.08.2007 - 18:42
Bu Mesaji Bildir   Ônder23 üyenin diger mesajlarini ara Ônder23 üyenin Profiline bak Ônder23 üyeye özel mesaj gönder Ônder23 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1357 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
kadirizim07 (46), omer873 (40), AKSA21 (45), dilegim (44), torontolu (44), aguler1980 (45), DelikanliGenc (43), johannes (41), CracK (42), Vuslatgülü (38), eren038 (42), mender21 (45), mertkonya (40), BOSNALI (55), enesnat (42), ibrahim47 (37), selamiaydin (44), aysenur83 (41), hüsnü ça.. (43), ilk_nur (47), Phoenix (44), can davetci (39), Bulaoglu Meheme.. (), NURULLAH YENEN (64), isa26 (46), jennifer (35), _CUNEYD_ (50), Turan Halil (35)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.68185 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.