0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » İman artar veya azalır mı? zayıf ya da güçlü İman olur mu? biz bunu nasıl anlarız?(gönülsarayı arkadşıma cevap)

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
züMrütüaNka su an offline züMrütüaNka  
İman artar veya azalır mı? zayıf ya da güçlü İman olur mu? biz bunu nasıl anlarız?(gönülsarayı arkadşıma cevap)
351 Mesaj -
Ýman bir nurdur, Allah’ýn bir lütfudur. Fakat iman ayný zamanda bir ilimdir, öðrenilmesi gereken bir hakikattir. Ýmanýmýzýn güçlenmesinin iki yolu vardýr:

Birisi ve en birincisi Kitap ve sünnet çizgisinde ehl-i sünnetin akidesini öðrenmek ve çaðýmýzýn bir gereði olarak bunu tahkik süzgecinden geçirmektir.

Ýkincisi: Salih amel yaparak, günahlardan sakýnarak kalbini tasfiye etmek, nefsini tezkiye etmek suretiyle manevî alanda terakki etmektir.

Ancak bu asrýn gidiþatý bu ikinci yolu oldukça zorlaþtýrmýþtýr. Bu sebeple tahkiki iman dersini veren eserleri okumak son derece önemlidir. Bu çaðýn özelliðinin bir gereði olarak, dini ilimlerin yanýnda fen bilimlerinin de okunmasý zorunlu hale gelmiþtir. Çünkü, kalbin nuru dinî ilimler olduðu gibi, aklýn ziyasý da fen bilimleridir. Bu ikisini birlikte ders veren en önemli eserlerden birinin Risale-i Nur külliyatý olduðunu söyleyebiliriz. Tabii ki, bunun yanýnda, Ýmam Gazali, Ýmam Rabbanî, Ýmam Maverdi, Ýmam Kuþeyrî gibi zatlarýn kitaplarýndan da çok güzel istifade edilebilir.

Ýmaný koruma ve takviye etmek bir müminin en önemli meselesidir. Öncelikle imaný korumak için takvaya önem vermek gerekir. Ýman takva kalesinde korunur. Takva olmazsa iman yýkýlma tehlikesiyle karþý karþýyadýr. Ýmaný takviye etmek için imani eserleri bolca okumak ve mütalaa etmek gerekir. Ýlim ile gelen mesail-i imaniye akýl odasýndan geçmeden insanýn latifelerine sirayet etmez. Önce akýlýn tatmini gerekir.

Tefekkür çok önemlidir. Ýbrahim aleyhisselamýn tefekkür vasýtasýyla aya ve yýldýzlara bakarak Rabbini bulmasý Kuran-ý Kerim'de anlatýlmaktadýr. Tefekkür ile iman inkiþaf eder. Bu sebebtendir ki hadis-i þerifte "bir saat tefekkür bir yýl nafile ibadetten üstündür" denilmiþ.

Çevrenin insan üzerinde çok büyük etkisi vardýr. Günahlar insan üzerinde imansýzlýk telkini yapar. Telkinin insan üzerinde çok büyük etkisi vardýr. Farkýnda olmadan insanýn þuur altýnda imansýzlýk aþýlar. Bu sebebten günahlý ortamlardan elden geldiði kadar uzak kalýnmalýdýr. Dýþarýda serbestçe pervasýzca iþlenen günahlar adeta ahiretin olmadýðýný ve cezanýn olmadýðýný telkin ederler. Bu telkinin kötü etkilerinden korunmak için elden geldiði kadar günahlý ortamlardan uzak kalýnmalý ve her yerde elden geldiðince emr-i bil maruf nehy-i anil münker (iyiliði emredip, kötülükten sakýndýrma) yapmaya çalýþmalýyýz. Maruz kalýnan kötü telkinin zararlarýný telafi etmek için imani meseleri bolca mütalaa etmek ve tebliðe önem vermek gerekir. Amel-i salihe önem veren takva dairesinde yaþayan insanlarla birlikteliði arttýrmak gerekir. Bu yönüyle de cemaatin önemi daha belirgin olarak görülmektedir. Günahlar nasýl imansýzlýk telkini yapýyorsa öyle de amel-i salih de iman telkini yapar.

Ýnsanlarýn imani konulardaki zaaflarý anlaþýlýrsa imaný koruma ve takviye etmek için neler yapýlacaðý da anlaþýlýr.

Ýmanýn artýp eksilmesi, tahkiki ve taklidi iman, Ýmanýn önemi...

Niçin tam manasýyla ibadet edemiyorum Allah'a halis bir kul olamýyorum?

Ýmanýn Mahiyeti Nedir?

Ýmân, mâhiyet itibariyle, Allah'ýn insanlara en büyük lütuf ve ihsanýdýr. Allah onu dilediði kullarýna nasib eder. Ne var ki bu nasiplenmede, kulun hiçbir rolünün olmadýðý da söylenemez. Bilakis, insan önce kendi tercih ve iradesini kullanarak, îman ve hidâyete istekli olacaktýr. Bu talep ve istek üzerine Cenâb-ý Hak da ona îman ve hidâyet nasip edecektir. Bu sebeble Ýslâm büyükleri îmaný, "Cenâb-ý Hakk'ýn, istediði kulunun kalbine, o kulun cüz'î irade ve ihtiyarýný sarfetmesinden sonra koymuþ olduðu bir nûrdur" diye tarif etmiþlerdir.

Ýmanda Mertebe ve Geliþme Söz Konusu mudur?

Bir çekirdek, nasýl büyüyüp aðaç olana kadar büyük bir geliþme ve inkiþaf gösteriyorsa, îman da öyledir. Ýslâm âlimleri, imâný önce iki mertebeye ayýrmýþlardýr:

1- Taklidî îman, 2- Tahkikî îman...

Taklidî Ýman: Ana - babadan, hocadan, muhîtten duyduðu ve öðrendiði þekilde, mes'ele üzerinde hiçbir akýl yürütmeden îman esaslarýna baðlanmak demektir. Taklidî îman, inanç esaslarýna, þuuruna ve teferruatýna vâkýf olarak bir inanma olmadýðý için, bilhâssa bu zamanda bâzý þüphe ve vesveselere mâruz kalabilir ve sarsýlýp yýkýlma tehlikesi geçirebilir:

Tahkikî îman ise: Ýmâna âit bütün mes'eleleri delilleriyle, tafsilâtlý ve teferruatlý bir surette bilmek, tasdik etmek, tereddütsüz inanmaktýr. Böyle bir îman þüphe ve vesveseler karþýsýnda sarsýlýp yýkýlmaktan kendini koruyabilir. Tahkikî îmanýn da pek çok mertebesi vardýr. Bu mertebeleri Ýslâm âlimleri baþlýca üç kýsma ayýrmýþlardýr:

1 - Ýlme'l-yakîn mertebesi: Ýmânî mes'eleleri ilmen, tam teferruat ve tafsilâtýyla, delilleriyle bilmek ve inanmaktýr.

2 - Ayne'l-yakîn mertebesi: Ýmanî mes'eleleri gözle görmüþ, doðruluklarýný bizzat müþahede etmiþ gibi bilmek ve inanmaktýr. Gözle görmekle ilmen bilmek, insana kanaat vermesi bakýmýndan çok farklýdýr. Ýnsan bir þey'i tereddütsüz, kesin olarak bilebilir, ama bir de gözleriyle görünce kanâatý kat kat artar. Amerika'nýn varlýðýný ilmen bilmekle, bizzat görmek gibi... Ýþte îmanýn ayne'l-yakîn mertebesi de, îman esaslarýna gözle görmüþ kat'iyetinde inanma hâlidir.

3 - Hakka'l-yakîn mertebesi: Ýmanî mes'eleleri görmekten ayrý, bizzat yaþayarak, içine girerek kabûl ve idrâk etmek demektir. Ýmanýn bu üç mertebesini îzah bakýmýndan þöyle bir misal verilmektedir: Bir yerden duman yükseldiðini uzaktan görmekle insan bilir ki, o yerde ateþ yanmaktadýr. Dumaný görmek suretiyle ateþin varlýðýný bilmek, ilme'l-yakîn inanmaktýr. Sonra, duman çýkan yere gidip ateþi gözümüzle gördüðümüzü farzetsek, bu da ateþin varlýðýna ayne'l-yakîn inanmaktýr. Bir de ateþin bizzat yakýnýna gidip sýcaklýðýný hissetmek, elimizi aleve doðru tutup yakýcýlýðýný duymak suretiyle ateþin varlýðýný bilmek vardýr ki, buna da hakka'l-yakîn inanma denilir.

Günümüzde Taklidî Ýman Kâfi midir?

Yukarýda belirttiðimiz gibi bu zamanda taklidî îman pek çok vesvese ve þübhelerle karþýlaþmakta ve o þübheler karþýsýnda sarsýlýp yýkýlmaya mâruz bulunmaktadýr. Taklidî îmanýn eskiden yeterli olduðu halde, günümüzde yetersiz kalýþ sebebini, Ali Fuad Baþgil, þu þekilde îzah etmektedir:

"Ýnsanlar her devirde din ve mâneviyat kuvvetine muhtaç olmuþlardýr. Fakat bu ihtiyaç, zamanýmýzda bir zaruret hâlini almýþtýr. Eskiden atalarýmýz gayet basit bir din bilgisi ve görenek hâlinde "taklidî" bir îman ile rahatça yaþýyorlardý. Çünkü onlara bütün içtimaî muhît (çevre) mâneviyat telkin ediyordu.

Bugün durum tamamýyle deðiþmiþtir. Din duygusu zayýflamýþ, eski dinî hürmet terbiyesi yerini, küstahca bir saygýsýzlýk almýþtýr. Bugün aile daralmýþ ve baðlarý gevþemiþtir. Aile yükü sýrf karý-kocanýn omuzlarýna çökmüþ, ana-babalar iktisadî ihtiyaçlar karþýsýnda çocuklarýnýn dinî terbiyesine yetiþemez olmuþlardýr. Öbür taraftan mektep ve üniversiteler âdeta din aleyhtarý propaganda ocaklarý hâlini almýþtýr. Ýnatçý münkirlerin tezyif ve temerrüdleriyle bir kat daha bulanýklaþan böyle bir hava içinde, bugün artýk basit bir din bilgisi kâfi gelmez olmuþtur.

Din nedir? Ýlim ile münasebeti nedir? Ýlim karþýsýnda bugün din ne yapmalý ve nasýl bir vaziyet almalýdýr? gibi sorular, þimdi her zamandan çok zihinleri týrmalamaktadýr. Hususiyle aydýn gençlerin bu sorularýn cevaplarýný bilmeye ihtiyaçlarý vardýr."

Gerçekten de, bugün verilecek bir din bilgisinin ve îman dersinin ilimle îmaný mezceden, akýl ve mantýða îmanî mes'eleleri kabûl ettiren tahkikî bir muhtevâda olmasý þarttýr. Yoksa, basit bir din dersi, görenek hâlindeki taklidî bir îman bilgisi, günümüz insanlarýný - özellikle de gençlerini - tatmîn etmekten çok uzak kalacaktýr.

Ýmanýn Ýnsan Ýçin Önemi Nedir?

1. Ýman, insanýn yaratýlma sebebidir. Yani o, Yaratanýný îmanla tanýmak ve ibâdet etmek için yaratýlmýþtýr. Ýnsan bu yaratýlýþ gayesine uygun hareket ederse âhirette ebedî saadete nail olacak, cennete girecek, aksi takdirde cehenneme atýlacak, ebedî þekavet ve bedbahtlýða mâruz kalacaktýr.

Bu bakýmdan îman, insan için ebedî saadeti kazanma vesilesidir ve cennete giriþ anahtarýdýr. Ýmansýz cennete girilmez. Bu cihetle insanýn îman etmesi ve bu îmanýný son nefesine kadar kaybetmeden veya zayýflatmadan muhafaza etmesi, dünyadan da, dünya içindeki herþeyden de daha kýymetli bir nimettir. Ýmanýn bu büyük öneminden dolayýdýr ki, Peygamberimiz bir hadîs-i þerîflerinde: "Ýmânýnýzý lâ ilâhe illâllah diyerek yenileyiniz" buyurmuþ; îmaný yenilemenin ve muhafaza etmenin ehemmiyetine dikkatimizi çekmiþtir. "Ýmânýn her an zayýflama ve kaybolma ihtimali mi var ki, devamlý yenilenmesi emrediliyor?" gibi bir suâl akla gelebilir.

Ýmâný yenileme konusunu Bediüzzaman, akla gelen bu suâle de cevab olacak þekilde þöyle izah etmektedir: "Ýnsanýn hem þahsý, hem âlemi her zaman teceddüd ettikleri için, her zaman tecdîd-i îmana muhtaçtýr. Zira insanýn herbir ferdinin mânen çok efradý var. Ömrünün seneleri adedince, belki günleri adedince, belki saatleri adedince birer ferd-i âher sayýlýr. Çünki, zaman altýna girdiði için, o ferd-i vâhid bir model hükmüne geçer, her gün bir ferd-i âher þeklini giyer. Hem insanda bu taaddüd ve teceddüd olduðu gibi, tavattun ettiði âlem dahi seyyardýr. O gider, baþkasý yerine gelir; daima tenevvü' ediyor; her gün baþka bir âlem kapýsýný açýyor. Ýmân ise, hem o þahýstaki her ferdin nur-u hayatýdýr, hem girdiði âlemin ziyasýdýr. Lâ ilâhe illâllah ise, o nuru açar bir anahtardýr. Hem insanda, madem nefis, hevâ ve vehim ve þeytan hükmediyorlar, çok vakit îmanýný rencide etmek için gafletinden istifade ederek çok hîleleri ederler, þübhe ve vesveselerle îman *ûrunu kaparlar. Hem, zâhir-i þeriata muhalif düþen ve hattâ bâzý Ýmamlar nazarýnda küfür derecesinde te'sir eden kelimât ve harekât eksik olmuyor. Onun için her vakit, her saat, her gün tecdîd-i îmana bir ihtiyaç vardýr." (Mektûbât)

Bu ifadelerde, üç noktadan îmaný yenilemenin zarureti üzerinde durulmaktadýr:

Birinci nokta: Ýnsanýn yaþadýðý zaman ve içinde bulunduðu mekân, temas ettiði çevre itibarý ile hâlet-i ruhiyesi, düþüncesi, anlayýþý sýk sýk deðiþebilmektedir. Mâruz kaldýðý hâdiseler, yaptýðý iþler, temas kurduðu insanlar, onda müsbet veya menfi izler býrakmaktadýr. Bu durumu Peygamber Efendimiz de þu þekilde beyan buyurmaktadýrlar: "Mü'minin kalbi, kaynayan tencereden daha çok deðiþikliklere mâruzdur..." "Kalb, serçe kuþu gibidir. Her an bir tarafa yönelir.""Kalb, kýrda atýlmýþ bir kuþ kanadý gibidir. Rüzgâr bu kanadý nasýl altüst çevirirse, kalb de öyledir."Ýnsan kalbinin ve ruh hâletinin bu derece dýþ te'sirlere mâruz olmasý sebebiyledir ki, hadîsde, sýk sýk Lâ ilâhe illâllah diyerek îmânýn yenilenmesi emredilmiþtir.
Ýkinci nokta: Ýnsanda nefis, hevâ ve vehim gibi menfî duygularýn bulunmasý ve þeytanýn devamlý vesvese vermeye ve kötülüðü telkine çalýþmasý gerçeðidir. Gafletli bir ânýnda bu menfi telkinlerin, insaný îmanda þübheye düþürmesi muhtemeldir. Böyle bir duruma düþmemek için de, tecdîd-i îmana ihtiyaç vardýr.

Üçüncü nokta ise: Þeriatýn zâhirine aykýrý düþen ve bâzý din âlimlerinin nazarýnda küfür bile sayýlan bâzý kelime ve sözlerden, insanýn tamamýyla uzak kalamadýðýdýr. Bu sebeble de, Lâ ilâlhe illâllah diyerek imaný yenilemeye zaruret vardýr. Ýmaný kuvvetlendirmenin ve muhafaza etmenin bir baþka yolu da onu taklidî mertebeden kurtarýp tahkikî hâle çevirmektir. Bu da ancak îman hakikatlerini tahkikî bir surette ders veren, akla gelebilecek her türlü þübhe ve vesveselere cevap veren îmanî eserleri okumak ve devamlý îmanî konularda sohbetler yapmak suretiyle olur. Ýnsan îmanýný taklidden tahkîka çýkarýrsa, artýk onun için îmanýný kaybetmek, son nefesde âhirete îmansýz gitmek gibi bir durum söz konusu olmaz. Ýslâm âlimleri, sekerat vaktinde þeytan'ýn bütün hîle ve vesveseleri ile gelip insaný aldatmaya ve îmanýný almaya çalýþacaðýný söylemiþlerdir. Bu yüzden de sekerat vaktinden korktuklarýný belirtmiþlerdir. Ýþte insan, sekerat vaktindeki bu gibi tehlikelerden, tahkikî îman sayesinde korunabilir. Çünkü tahkikî îmanda, îman sadece akýlda kalmýþ deðil; kalbe, ruha, diðer duygu ve lâtifelere de sirayet edip yerleþmiþ haldedir. Þeytan insanýn aklýndaki îmanýný zedelese bile, eli, öteki duygulara yerleþmiþ olan îmaný söküp almaya yetiþemez. Böylelikle de kiþi, yine îmanlý kalmýþ, îmanla vefat etmiþ olur.

2. Ýman, ayný zamanda, insan için büyük bir moral kaynaðý ve saðlam bir istinad noktasýdýr. Hakikî imaný elde eden insan, bütün kâinata meydan okuyabileceði gibi, îmanýnýn kuvveti nisbetinde baþýna gelen hâdiselerin tazyik ve baskýsýndan da kurtulabilir. Tarihlere þan veren, destanlar yazdýran zaferlerimiz, hiç þübhesiz îmanýn insana kazandýrdýðý güç ve kuvvete güzel bir misaldir. Ýmanlý insan, baþýna ne derece büyük bir hâdise gelirse gelsin, îmanýn verdiði tevekkül ve teslimiyetle, kadere rýza duygusu ile o hâdise ve musibetleri metanetle karþýlayabilir; sabýr ve tahammül ile göðüs gerebilir. Ümidsizliðe, bedbinliðe düþmez. Ýsyan ve feryada baþvurmaz. Bu, ona îmanýn kazandýrdýðý güç ve kuvvetten ileri gelmektedir. Ýmansýz insanlarýn basit bir hâdise, küçük bir musibet yüzünden intihar edip hayatlarýna son verecek derecede ye's ve ümidsizliðe kapýldýklarý çok sýk görülen olaylardandýr. Ýslâm ülkelerinde intihar, hemen hemen hiç görülmezken, dünyanýn en medenî ve müreffeh ülkelerinde intihar vak'alarýnýn her geçen gün artmasý da bunu te'yid etmektedir. Ýmanýn insana kazandýrdýðý kuvvet ve direnme gücüne, Peygamber Efendimiz hadîs-i þerîflerinde þu þekilde iþâret buyurmuþlardýr: "Mü'min yeþil bitkilere benzer. Eksik olmayan felâket rüzgârlarý onu eðer, fakat kýramaz. Bil'akis hayat ve sýhhat bulmasýna sebeb olur. Münâfýk (ve kâfir) ise, kuruyan bitki gibidir. Felâket rüzgârlarýndan yapraklarý dökülür, gövdesi kýrýlýp hayatý söner."

"Hayret edilir mü'minin haline. Ona iyilik gelse þükreder, kötülük gelse sabreder. Böylece her iki hâlini de hakkýnda hayýrlý kýlar."

Selam ve dua ile...
Gönderen: 12.08.2007 - 22:32
Bu Mesaji Bildir   züMrütüaNka üyenin diger mesajlarini ara züMrütüaNka üyenin Profiline bak züMrütüaNka üyeye özel mesaj gönder züMrütüaNka üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
KaLBeNuR su an offline KaLBeNuR  
1686 Mesaj -
MAASALLAH SUBHANALLAH ABLAM SANA
FAYDALI BILGI,ILIM BU OLSA GEREK
BU GENCECIK BEDENIN,AKLIN,RUHUN BÖYLE FAYDALI ILIMLE DOLU
ALLAH BÜTÜN MÜSLÜMAN GENCLERE NASIP ETTSIN
BIZLERIN SI´ZLER GIBI IMANLI GENCLERE COK IHTIYACI VAR
ALLAH RAZI OLSUN ABLAM ALLAH DAIM ETSIN
SELAM VE DUA ILE
Gönderen: 12.08.2007 - 23:13
Bu Mesaji Bildir   KaLBeNuR üyenin diger mesajlarini ara KaLBeNuR üyenin Profiline bak KaLBeNuR üyeye özel mesaj gönder KaLBeNuR üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1222 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
zec (53), yesil07 (39), volkansav52 (40), bebecik1974 (50), mcamlica (38), serdar414 (47), musoylemez (56), KalpYapalim (32), gurbat (62), yasen (47), yilmaz (63), kenzularsh (40), srknsrt (51), puma (54), mazpolat (67), pskofb (38), akaasa (49), oguzy (74), arkadasim (51), Mecnun2000 (55), sarenge (44), SarCopTeS (43), halil40 (36), belan08 (47), halil_10 (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.90074 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.