0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » SIR KAPISI » huşu içinde namaz kılmak

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
serkan keskin su an offline serkan keskin  
huşu içinde namaz kılmak
1 Mesaj
Selamün aleyküm arkadaþlar bana ne olur kýlmýþ olduðunuz namazlardan yaptýðýnýz ibadetlerden nasýl haz alýyorsunuz anlatýrmýsýnýzağlar
Gönderen: 12.05.2007 - 16:38
Bu Mesaji Bildir   serkan keskin üyenin diger mesajlarini ara serkan keskin üyenin Profiline bak serkan keskin üyeye özel mesaj gönder serkan keskin üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
amcaa su an offline amcaa  
14 Mesaj -
Feyiz, dünyada, insanýn kalbî ve ruhî hayatý ile alâkalý olarak gelen Vâridât-ý Sübhaniyedir. Ahirette ise feyiz, insanýn cennete ulaþmasý, Rýza'ya kavuþmasý ve Cemâlullah'ý görme þerefine nâil olmasý gibi mazhariyetlerdir. Durum böyle olunca, "feyiz" kelimesinin ifâde ettiði muhtevâyý idrak ve ihâta bizler için imkansýzdýr. Belki dört bir yanýmýzdan feyizler taþýp geliyor ve ruhumuzu sarýyordur da biz bunun farkýnda olamýyoruzdur. Belki de bizim farkýnda olamayýþýmýz yine bize Cenab-ý Hakk'ýn bir ihsan ve lütfudur. Zira O'nun en büyük ihsaný, ihsanýný hissettirmemesindedir.

Mes'ele bu yönüyle ele alýnýnca, denebilir ki: Cenab-ý Hakk'a karþý yapýlan bütün ibadetlerde mutlaka bir feyiz ve bereket vardýr. O'nun Rahmet kapýsýna yönelen bir insanýn mahrum kalmasý düþünülemez. Ancak insan yapacaðý ibadetlerini, alacaðý feyze, daha doðrusu haz ve zevke baðlamamalýdýr. Bazan öyle namaz olur ki, siz onu kabz halinizde, yani ruhunuzun sýkýldýðý, gönlünüzün daraldýðý bir anda eda etmiþ olursunuz. Zahire göre ve acele ile hüküm verecek olursanýz, böyle bir namaz hakkýnda kötümser düþünebilirsiniz. Halbuki o en makbul namazlardan biri olmuþtur. Zira maddi-mânevî füyûzat hislerinden tecerrüd etmiþ olduðunuz bir zamanda dahi siz, kulluðunuzu unutmamýþ ve Cenab-ý Hakk'ýn huzuruna gelmiþsiniz. Size hiç avans verilmiyor; fakat bu durum ayný zamanda sizin sadakatinizden bir þey de eksiltmiyor.. ve iþte hâlis kulluk da budur.

"Madem Cenab-ý Hak, "Üd'ûnî estecib leküm" buyurarak dudaklarýmýzdan dökülecek her duaya icabet edeceðini bildiriyor; öyle ise ben de O'nun kapýsýnýn eþiðini aþýndýrmaya devam etmeliyim." deyip oradan ayrýlmamak bir baðlýlýk ve sadâkat ifadesi olacaktýr. Eðer bir insan hayatý boyunca, hiçbir haz ve lezzet duymadan böyle bir kulluk yapýyorsa, bütün hayatý boyunca ihlas ve samimiyet içinde, ömrünü sürekli, en halisane kullukta geçirmiþ sayýlýr.

Diðer taraftan, mânevî dereceler elde etmek de kulluða hedef ve gaye yapýlmamalýdýr. Onun içindir ki, cennet arzusuyla kulluk yapanlar için Cüneyd-i Baðdadi Hazretleri "Ýbadül-Cennet" demiþtir. Yani "Cennetin kulu" demektir. Halbuki Cennet, amel ve ibadet için maksat olmaz. Ýbadet, Hak emrettiði için ve O'nun rýzasýný elde etmek maksadýyla yapýlýr. Evet, ibadetin gerçek sebebi, Allah'ýn emridir. Yani biz ibadeti Allah emrediyor diye yaparýz. Evet, cehennem endiþesiyle tir tir titreyerek, kalkýyor, Allah (cc) karþýsýnda kemer beste-i ubudiyet içinde iki büklüm oluyor.. namaz kýlýyor.. böyle birine "Abdünnar" yani "Cehennemin kulu" deniliyor. O zaman, Allah'ýn kulu nasýl olacak? Kiþi ibadetini, ne cennet sevdasý ne de cehennem korkusundan deðil, belki sýrf Allah'ýn kulu olduðu ve Allah o vazifeyi ona emrettiði için yapacaktýr.

Ýnsan, maddi-mânevî bütün füyûzat hislerinden mahrumiyet içinde bulunduðu kabz halinde de mutlaka namazýný kýlmalýdýr. Hatta insanýn aðlama ve sýzlamasý bir feyiz ve bereket vesilesi olabileceði gibi, bazan bir ibtila ve imtihan da olabilir. Kesin hüküm veremeyiz. Evet, kalbini her an fikir ve murakabe elinde tutamayan bir insanýn aðlamasý, sýzlamasý bile onun için ciddi bir tehlike olabilir. Çünkü o, kalbinin derinliklerine çok vakýf ve nigehbân olamaz. Hatta bu haller tamamen namaza verilmiþ atiyye ve ihsanlar da olsa, bu yüzden de insan namaz kýlarken hep onlarý takip etse, ihlasa dair çok mühim bir kýsým noktalarý kaybetmiþ olur. Zira, kapalý bir sandýk gibi, Allah huzuruna, sadece Allah rýzasý duygusuyla meþbû ve meþgul olarak gitmek çok önemlidir. Rabbimiz'den dileyelim, samimiyette, kendisine baðlýlýkta, ihlasta bizi zirvelere ulaþtýrsýn... Buna karþýlýk, durumumuz halkýn nazarýnda varsýn mukassî, yýkýk-dökük ve hýrpani olsun. Böyle bir dýþ görünüþün pek önemi yoktur. Bu noktaya parmak basan Efendimiz (sav) "Allah'ým! Beni halkýn nazarýnda büyük, kendi nazarýnda küçük etme" diyor. Çünkü halkýn nazarýnda nice þiþirilmiþ insanlar vardýr ki, Allah nazarýnda sinek kanadý kadar kýymetleri yoktur. Önemli olan Allah'ýn nazarýnda büyük olmaktýr. Bu noktada herkes endiþe ile iki büklüm olmalý ve "Allahümmec'alnî fi ayni saðiran ve fi aynike kebiran" yani " Allah'ým beni kendi nazarýmda küçük yap, Nazar-ý Uluhiyetinde de olabildiðince büyük yap!" diye dua etmelidir.

Bir diðer husus da þudur ki, ibadette Cenâb-ý Hak rûhani zevkler ihsan edebilir. Evet, bazý büyük kimseler vardýr ki, bunlar ucb denen þeyi kalplerinden silip atmýþ ve tam tevhide ermiþlerdir. Onlar mazhar olduklarý bütün güzellikleri, o güzellikleri sýrtlarýna bir urba gibi giydiren Zattan bilirler. Onun için, bu gerçeði gürül gürül söylemeyi de tahdis-i nimet sayarlar. Meselâ Efendimiz (sav) þecaat-ý kudsiyesi ile Huneyn'de kükrediði zaman, amcasýnýn oðlu Harise bin Ubeyde veya amcasý Hz.Abbas atýnýn zimamýndan tutup engellemeye çalýþýr. O, öyle kükremiþtir ki düþmana doðru tek baþýna gider. Orada: "Ene-nnebiyyü la kezib Ene-bnü Abdilmuttalib Lâ fahra" Yani "Ben Peygamberim, bunda yalan yok; ben Abdulmuttalib'in torunuyum bunda fahr yok" der. Allah Rasûlü (sav) bunlarý söylerken, makam-ý imtinanda söyler. Ve yine ayný makam içinde buyurur ki; "Herkes haþrolduðu zaman, ben Liva'ül Hamdin sahibi olarak haþrolacaðým." ve yine makam-ý imtihanda buyururlar ki: "Allah bana beþ þey verdi ki baþka Peygamberlere vermedi." Bunlar imtinan makamýnda söylenen þeylerdir. Bir tanesi bana güzel bir urba giydirmiþ, gezdiðim her yerde, o zatýn bana karþý cemilesini, hediyesini, ifade ediyorum. Avazým çýktýðý kadar baðýrýyor ve diyorum ki: "Bu sýrtýmdaki elbise güzel, hatta bana da güzellik katýyor, Rabbimin yarattýðý hilkatteki güzelliðe ayrý bir buud kazandýrýyor. Ama bu elbiseyi bana giydiren Zâtý anlatýyorum." Ýþte bu mânâda, Rabbimizin, baþýmýzýn üzerinde olan ikramlarýný söylemede beis yoktur; hatta çok defa onlarý gizlemek belki nankörlük olur. Bu noktada Üstad Bediüzzaman Hazretleri yazdýðý kitaplar için "Avazým çýktýðý kadar baðýrýp diyecektim: -Yazýlan sözler güzeldir, ama benim deðildir, çünkü onlar Kurân'ýn baðrýnda çimlenip geliþtiler" diyor. Bunu Hassan bin Sabit'in Efendimiz (asm)'ý senâ sadedinde söylediði bir sözden iktibâsen alýr. "Allahümme eyyidhü bi rüh'il-kudus" sözüyle teyit edilen koca þâir, Hassan Ýbn-i Sabit, her yanýyla, ince ve nârin bir þâirdir.. onun için, Nebîler Nebisi, Ýslâmiyet'i medh-ü sena ettiði, göklere çýkardýðý, Kur'ân'ý müdafaada bulunduðu ve o büyüleyici sözleriyle müþriklerin kuvve-i mâneviyesini kýrdýðý için Mescid-i Nebevide kürsü tahsis ederdi. Ýþte, kendisi için kürsü konulan bu Hassan bin Sabit o kýlýçtan daha keskin sözleriyle, kâfirlerin baþlarýna darbeler indirir ve müminleri sevindirirdi. Bir kere de þöyle demiþti:



Ve mâ medahtü Muhammeden bi makâletî

Velâkin medahtü mekâletî bi Muhammedin (asv)



Yani "Ben güzel söz söylüyorum ve bu sözlerimle Hz.Muhammedi medh ediyorum zannetmeyiniz. Benim periþan ve derbeder sözlerim, O'nun medhine dair mevzular içine girdiðinden dolayý güzellik kazanýyor." Ýþte bu, Hassan bin Sabit adýna, tahdis-i nimettir. Bunlarý Allah'ýn Peygamberine emretmiþ olduðu: "Ve emma bi nimeti Rabbike fehaddis" Yani "Habibim! Sen Rabbinin nimetini dile getir!" emrine tam muvâfýktýr. Hani þeytan gibi bir kadýn olan (Ümmü Cemil) dedi ki, "Muhammed'in (haþa!) þeytaný artýk gelmiyor." Allah Resulünü teselli için buyuruldu ki, "Mâ veddeake Rabbüke ve mâ galâ" Yani "Rabbin seni kat'iyyen terk etmedi. Ve Rabbin sana darýlmadý, arkasýný dönmedi, göreceksin Habibim, çok yakýn bir gelecekte, bugüne göre yarýn, dünyaya göre âhiret, senin için daha hayýrlý olacak." bir gün geldi ki, insanlýðýn beþte biri ve arzýn yarýsý O'nun getirdiði hidayet hediyesiyle serfiraz oldu. O muhteþem hidayetle þahlandý, küre-i arzýn her tarafýnda minareler dikildi, çil çil kubbeler inþa edildi. her gün 5 defa, Ezan-ý Muhammedî yeryüzünde ilan edilir oldu. Yerin bir diliminde biterken, öbür diliminde sürekli "Eþhedü enne Muhammederrasûlullah" sözü çýnladý durdu. Her tarafta Ruh-u Revan-i Muhammedî þehbal açtý ve dalgalandý. Evet, Duha Sûresiyle hem müjde hem de müþriklere cevap veriliyordu: "Allah seni hiç terk etmedi. Esasen þeytan onlara musallat olmaktadýr." Ýsterseniz evvelki cümle "Ve lesevfe yu'tîke Rabbüke fe terdâ" Yani "Allah sana öyle verecek, öyle verecek ki, artýk razý olacaksýn." "Velleyli" sûresinden "Vedduha" suresine geçerken de -zaten iki sûre arasýnda çok ciddi bir mutabakat var- önceki sûre "Allah seni razý edecek, hoþnut edecektir." ile biter, bu sûrede de hemen "Allah seni hoþnut edecektir." der.. ve bu iki sûre arasýnda tam bir birlik olduðunu ortaya koyar. Yani, dünyada ve ahirette sana öyle verecek öyle verecek ki, hoþnut olacaksýn. Bu hoþnutluk Mahkeme-i Kübrada ve ahirette de devam edecektir. "Ýrfa' re'seke iþfa'tüþfa' sel tu'te" Yani "Kaldýr baþýný, iste, istediðin verilecek, þefaat et, þefaatin kabule karîn olacaktýr.. kimseye verilmeyen þeyler sana verilecektir. O dakikada sana "Habib-i zîþaným, artýk razý mýsýn?" diye sorulsa sen "Evet râzýyým." diyeceksin. Öyleyse: "Fe emmel yetîme felâ takhar" "Sen yetime kahretme" "Ve emme's sâile felâ tenhar" "Dilenciyi de kovma" "Ve emma bi nimeti Rabbike fehaddis" "Rabbinin nimetini tahdis et." Evet, þu mübarek ve muhteþem ümmete bak, tahdis et. Aradan 14 asýr geçmiþ olmasýna raðmen peþinden gelenlere bak..!

Evet Ravza-i Tahireye girildiðinde, insanýn içini bir his kaplamaktadýr. Sanki Allah Rasûlü hayatta da, huzuruna varýlýnca O da görülüverecekmiþ gibi olur. Bu ne eskimezlik!. Bu ne tazelik!. Bu ne yeniliktir ki, zihinlerimizde ve kalplerimizde, üzerinden 14 asýr geçmiþ olmasýna raðmen, O (asm) vicdanlarýmýzda hâlâ taptazedir. Bugün O'na karþý duyulan saygý, O'nun daima vicdanlarda taptaze yaþadýðýný göstermektedir. Ýþte bunlar, Allah'ýn O'nu hoþnut etme istikametinde, O'na lütfettiði nimetlerdir. Ve Cenab-ý Hak O'na nimetlerini tahdis etmesini emretmiþtir. O da bir tahdis-i nimet olarak, yukarýda kýsaca iþaret ettiðimiz sözlerini ifade buyurmuþtur. Ýþte yine böyle bir tahdis-i nimet sadedinde, "Namaz benim þehvetimdir" demiþtir. Ancak Efendimiz, hiçbir zaman namazdan aldýðý ruh-i haz için namaz kýlýyor deðildir. Belki müstaitlere bu mevzuda iþaret yapýlmaktadýr. Himmet âli tutulacak ve namaz o hale gelinceye kadar çalýþma ve gayret devam edecektir.

Bütün bu söylenenler mahfuz olmakla beraber, namazýn ta'dil-i erkânla kýlýnmasý ekser fukahaya göre farzdýr. Ebu Yusuf'un dýþýnda Hanefi mezhebi ta'dil-i erkâna vacip demiþtir.

Ta'dil-i erkân, namazdaki rükûnlarýn sükunetle yerine getirilmesi ve uzuvlarda itminan hasýl olacaðý âna kadar devam edilmesidir. Bu, insan cesedinin maddi olarak namazda alacaðý vaziyettir ki, ona riayet etmeden namaz tamam olmaz. Kanaatimce, ta'dil-i erkâna farz diyenlerin görüþüne uymak ihtiyata daha muvafýktýr. Madem bunu söyleyen zâtlar, kendilerini tamamen Kur'ân'a vermiþ; Kur'an ve Sünneti anlamayý hayatlarýna gaye edinmiþ büyük insanlardýr, onlarýn aralarýnda ihtilaf ettikleri hususlarda ihtiyatla amel etmek en doðru hareket tarzýdýr.

Ayrýca, mü'minlerin ibadet-ü taatlarýndaki zâhirî hallerine bakarak onlar hakkýnda hüküm vermek bize düþmez. Kaldý ki: "Senin haccýn beyhûde; meþakkat çekme, namazýn yatýp kalkma, geceleri kýyamýn sýrtýnda bir yük olmadan baþka bir þey deðil, orucun ise ancak bütün gün aç durmaktan ibarettir" gibi su-i zannýn ifadesi olan sözlerle, sanki bir meçhulün müdafaasýný yapýyor gibi davranma, müminlikle baðdaþtýrýlamaz. Zira insan nefsine karþý bir savcý gibi davranmalý; fakat, diðer mü'min kardeþlerinin avukatlýðýný yapmalýdýr. Kendimiz için: "Doya doya namaz kýlýp, namazlarýmdan feyiz ve bereket alamýyorum. Acaba þu haliyle namazým kabul olur mu olmaz mý?" diye, günahlarýmýzý da hatýrlayarak bu tür þeyler düþünebiliriz. Fakat baþka mü'minler hakkýnda meseleyi hep hüsn-ü zann zaviyesinden ele alma mecburiyetindeyiz. Zira Efendimiz (asm), ondan sonraki sahabe ve tâbiîn efendilerimiz böyle davranmýþlar, hiçbir zaman mü'minlerin hallerini günaha, fesada hamletmemiþler, ehl-i kýble, ehl-i salat bir mü'minin bir takým fena yönlerini serriþte edip onu tecrim etme yoluna gitmemiþlerdir. O'nun hakkýnda hep güzel düþünüp ve hasenatýný bayraklaþtýrmýþlardýr. Onlar adeta gül bahçesinde gezerken, ellerine, ayaklarýna dikenlerin batýp kanatmasýna mukabil "Huz ma safa da' ma keder" prensibiyle hareket etmiþ, güllerin güzelliðine ait türküler söylemiþlerdir. Ýþte o güzide topluluk arasýnda bir Nuayman vardý. -Bedir'de bulunduðu da rivayet edilir.- Ýçki yasak edilmiþ olmasýna raðmen, koruk gibi þeylerden ve usarelerden içki imal ediyor ve içiyordu. Defaatla sarhoþ olarak yakalandý ve birkaç defa da Huzur-u Risalet Penâhîye getirilerek te'dib edildi. Yine böyle bir durumdan dolayý Efendimiz'in huzurundaydý. Orada bulunanlardan birisi Nuayman'ý kastederek: "Allah cezaný versin. Sen ne kötü adamsýn. Bu kaçýncý oldu, böyle huzura geliyorsun" gibi sözler sarfetti. Bunu duyan Allah Rasûlü (sav) "Mü'min kardeþinize karþý þeytana yardýmcý olmayýn! Yani: Onun yüzüstü düþmesini, periþan ve derbeder olmasýný arzu eden þeytandýr. Allah onun böyle olmasýný istemiyor" buyurarak onu ikaz etti.

Baþka bir rivayette ise itab edene: "Sus! O Allah ve Rasulullah'ý sever." diyordu ve böylece Allah ve Rasûlü'ne karþý kalbinde muhabbet taþýyan ve fakat defaatle de olsa sürçmüþ-düþmüþ birisine el uzatýyordu. Sebep de O'nun Allah ve Resûlünü sevmiþ olmasýydý. Allah ve Rasûlü de sevdiklerini derbeder etmezdi. O'nun için bu mevzuda çok insaflý ve izanlý olmak lazým...

Allah (cc), adaletli mizanýnda, hayýr ve þerrin birbirine rüçhaniyetine göre hüküm verecektir. Hepimiz O'nun huzuruna gideceðiz. O gün saðýmýza, solumuza bakacaðýz. Orada Everest tepesi gibi yýðýn yýðýn günahlara girdiðimizi göreceðiz. O günahlarýn cesameti karþýsýnda belki ümitsizliðe düþecek ve her birimiz orada çok küçük amellerimizi hatýrlayacaðýz. "Bir kere anama su vermiþ, babamýn ayakkabýsýný çevirmiþtim. Baþka bir zaman salih bir kiþinin cenaze namazýnda bulunmuþtum. Bir defa da iki secde arasýnda, kalkýnca -Rabbiðfir verham- demiþ ve bunu tâ yüreðimde duymuþtum" diyecek ve sonra da, "Rabbim! Acaba bunlarla Senin gufranýna mazhar olur muyum." diye ümit besleyeceðiz. Eðer orada Rabbimiz bizi maðfiret ederse, biz de "Maðfiret Sana ne güzel yakýþýyor." diye zevkle gerilecek ve huzura ereceðiz.

Hakkýmýzda bugün veya yarýn tasarladýðýmýz bu güzel þeyleri her mü'min kardeþimiz hakkýnda da tasavvur etmeli ve onlarýn bazý eksik gibi görünen hallerine karþý: "Ýhtimal ki, Cenab-ý Hak bu kardeþimize ahirete ait semereleri dünyada yedirmek istemiyor. Onun için bunlar çok parlak görünmüyorlar." deyip, meseleyi hüsn-ü zan zâviyesinden ele almalýyýz


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son amcaa tarafından, 12.05.2007 - 17:56 tarihinde.
Gönderen: 12.05.2007 - 17:55
Bu Mesaji Bildir   amcaa üyenin diger mesajlarini ara amcaa üyenin Profiline bak amcaa üyeye özel mesaj gönder amcaa üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1528 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.91662 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.