*´¯`·.¸.·´¯`·.((( RAVDA.net ))).·´¯`·.¸ | SeVGiYe aÇILaN KaPI - ***Kalp temizliği denince ne anlıyoruz...?***

	Anasayfa Yap
	Favoriye Ekle
	İrtibat

Üye Girişi

Üye Ol

Home

F o r u m

E-Kart

Tavsiye Et

Sitede Arama


» Kapsamlı Arama

Google`de Ara

Tavsiye Linkler

Kuran Kursu Mezunları

Önemli Linkler

Statü / İstatistik

En Son Üyemiz:
Didem_

53683 Toplam Üyemiz var.

Online Üyeler:

Online: 1358 Misafir
Admin | Moderator | Vip | Üye

Giriş Vaktiniz: Pazar, 5. Ocak 2025 - 08:45

Browseriniz:

IP Adresiniz: Hostname:

Toplam Forum: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193

Beni hatırla

Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » ***Kalp temizliği denince ne anlıyoruz...?***

önceki konu diğer konu

11 okunmamış mesaj mevcut (Acik)

Sayfa (1): (1)

Gönderen

Mesaj

	rifat56

***Kalp temizliği denince ne anlıyoruz...?***

5108 Mesaj -

Kalp temizliði denince ne anlýyoruz?

Bu konu dinî hayatýmýzýn temelini oluþturduðu halde, her mümin tarafýndan ayný hassasiyetle üzerine düþülmemektedir. Günümüzde, farz ibadetleri yapýp büyük zahiri günahlardan sakýnmak "takva" olarak tanýtýlmakta ve bununla yetinilmektedir.

Bunlar takvanýn birinci basamaðýdýr, fakat kesinlikle son noktasý deðildir. Kalpte bulunan ve kalp ile iþlenen manevî günahlardan da arýnmadýkça gerçek temizlik gerçekleþmez. Allahu Teala:

"Günahýn açýðýný da gizlisini de terk edin; çünkü günah iþleyenler yaptýklarýnýn cezasýný mutlaka çekecekler" (En'am, 120.) buyurarak, her türlü günahtan uzak durulmasýný emretmiþtir.

Gönderen: 23.02.2007 - 17:37

	rifat56

5108 Mesaj -

Kur'an, kalbin temizliðine "tezkiye" ismini vermiþ ve ebedi kurtuluþu ona baðlamýþtýr.

(A'lâ, 14-15; Þems, 9-10.)

Hz. Peygamberin (s.a.v) temel görevi teblið ve tezkiye olarak belirlenmiþtir.

(Al-i imran, 164; Cuma, 2.)

Tezkiye, kalýbý deðil kalbi temizlemektir. Bu, kalbin þirk, küfür, isyan, gaflet gibi manevî kirlerden arýndýrýlmasýdýr. Bu arýndýrma, iman, nur, feyiz, tövbe, istiðfar, göz yaþý ve ibadetlerle olmaktadýr. Hadisler, dinin ve güzel ahlakýn merkezine kalbi koymuþtur. Efendimiz (s.a.v), kalbin insanýn dini hayatýndaki yerini þöyle tanýtmýþtýr:

"Ýnsan vücudunda öyle bir parça vardýr ki, o iyi olduðu zaman bütün bedenin iþleri iyi ve güzel olur. O bozulduðu zaman, bütün vücut bozulur. Dikkat edin o parça kalptir."

(Buhari, iman, 39; Müslim, Masâkat, 107; ibnu Mace.Fiten, 14.)

Gönderen: 23.02.2007 - 17:44

	rifat56

5108 Mesaj -

Bunun için Rabbanî terbiyeciler, birinci hedef olarak kalbi seçerler. Bütün gayretlerini kalbin uyanmasýna ve ihyasýna yöneltirler. Bu iþi devamlý gündemde tutarlar ve onun gerçekleþmesi için çok fazla zaman ayýrýrlar.

Üzülerek belirtelim ki, bugün Ýslam toplumlarý içinde kalp ihmal edilmiþ, gayretler çoðunlukla mideye ve kalýba yöneltilmiþtir. Öyle ki kalple iþlenen günahlar gizli olduðu için zahirdeki günahlar kadar üzerinde durulmamaktadýr.

Mesela, adam öldürmek, içki içmek, yalan söylemek büyük günahlardandýr. Bir mümin bunlardan sakýndýðý gibi, kalple iþlenen kin, haset, kibir, riya, aþýrý dünya sevgisi, kader ve kazaya itiraz, ilahî takdire rýzasýzlýk, gaflet gibi gizli günahlardan sakýnmamaktadýr.

Halbuki Ýbnu Hacer el-Heytemî'nin naklettiði gibi,

(Heytemi, ez-Zevacir, I, 49.)

kalple iþlenen günahlar, dýþ azalarla iþlenen günahlardan daha tehlikelidir; çünkü onlar, sonuçta imaný zedeler, ibadetin kabulünü engeller, salih amellerin sevabýný yok eder.

Gönderen: 23.02.2007 - 17:50

	rifat56

5108 Mesaj -

Gizli günahlarýn çoðu insaný þirke sürükler, nifaka bulaþtýrýr, dinden bile çýkarýr. Ayrýca kalpte yer eden gizli günahlar, devamlýdýr, her zaman insaný tehlikeye sokar. Zahiri günahlar böyle deðildir.

Bir insan devamlý adam öldüremez, hiç ara vermeden içki içemez. Fakat hasetçi bir insan devamlý haset ateþiyle kavrulur. Kibirli bir insan her iþinde kibrini ortaya kor. Riyakar bir insan, ne yapsa iþlerinde riya kokar. Aþýrý dünya sevgisi, mal hýrsý tedavi edilmezse, can çýkana kadar kalpte yara ve perde olur. Kalbi saran günahlarý fark etmek kadar terk etmek de zordur. Bunun için gerçekten ýslah olmuþ ve Allah ile huzur bulmuþ insan azdýr.

Gönderen: 23.02.2007 - 17:51

	rifat56

5108 Mesaj -

Tasavvufun ana konusu, batýnî fýkýhtýr. Batýnî fýkýh, insanýn iç alemini oluþturan kalp, ruh, nefs ve diðer latifelerin tezkiye, terbiye, terakki ve inkiþaflarýný hedefleyen manevî, nuranî, kalbî bir ilimdir.

Zahirî fýkýh vücudumuzun dýþ azalarý ile yapacaðý ibadet ve vazifeleri inceleme konusu yaptýðý gibi; batýnî fýkýh diyebileceðimiz tasavvuf da kalple ilgili ibadet ve ahlaklarý temel konusu yapmýþtýr.

Manevi terbiyedeki hedef, kalbin ihsan mertebesine ulaþmasýdýr, ihsan, kalbin gafletten uyanmasý ve manevî kirlerden arýnmasý sonucu yakine ulaþmasýdýr.

Yakin, kalbin Cenab-ý Hakk'ý görüyor gibi bir þuur ve hassasiyete sahip olmasýdýr. Bu hâl, her mümin için bir hedeftir. Resûlullah (s.a.v) Efendimizin iþaret ettiði gibi din, iman, Ýslam ve ihsandan oluþmaktadýr.(Buhari, iman, 37; Müslim, iman, 1; Ebu Davud, Sünnet, 16; Tirmizi, iman, 4; ibnu Mace, Mukaddime, 9.) Din imanla baþlamakta, ibadetlerle olgunlaþmakta, ihsanla kemale ermektedir.

Tasavvufta, kalbin selim hâle gelmesi üç safhada gerçekleþtirilmektedir. Birinci safha manevî kirlerden temizlik, ikinci safha yüksek ahlaklarla güzellik, üçüncü safha ilahî huzurda kabul ve Yüce Allah ile özel beraberliktir.
Bundan sonrasý huzur makamýdýr. Arifler, bu hâli "kurbiyyet" olarak tarif ederler ve gerçek manada "sûfi" kelimesini bu sýfatý elde etmiþ kâmil insan için kullanýrlar.

(Sühreverdi, Avarifü'l-Mearif, 18.)

Gönderen: 23.02.2007 - 17:53

	rifat56

5108 Mesaj -

Allahu Teala genel olarak insanlarý üç gruba ayýrmýþtýr.

1-Müminler amel defterlerini sað tarafýndan alýp sonuç itibariyle cennete girecek grup.

2-Kafirlerve münafýklar. Amel defterlerini sol veya arka taraflarýndan alýp cehenneme girecek ve orada ebediyyen kalacak grup.

3-Sâbikûn: Allahu Teala'nýn özel dostluðuna ulaþmýþ, ilâhî huzurda sevilip kabul görmüþ, Allah'a yaklaþmýþ salihler.(Vakýa, 11-12.) Bu gruptaki salih insanlara mukarrebun denir. Gerçek sûfi ve arifler bunlardýr.

Gönderen: 23.02.2007 - 17:56

	rifat56

5108 Mesaj -

Kalbin tezkiyesi ve nefsin terbiyesi bütün müminlerin ortak hedefidir. Bu hedefte hiçbir ihtilaf yoktur, ihtilaf onun nasýl elde edileceði konusundadýr.

Hz. Peygamber'in (s.a.v) Efendimiz, saadetli hayatýnda iken bu iþin merkezinde bizzat kendisi bulunuyordu. Manevî tezkiye ve terbiye onun nezaretinde gerçekleþiyordu. Ondan sonra bu görev farklý usullerle yerine getirilmeye çalýþýldý.

Saadet asrýndan sonra kalp hastalýklarý çoðaldý ve yaygýnlaþtý. Öyle ki, dinî hayata tahkikten çok, taklit hakim oldu. Yaþanan manevî gerilemeye devlet yönetimi bir çare bulamadý.

Bütün iyi niyetlerine raðmen fakihler bu manevî gerilemeyi durduramadýlar, onu üzülerek seyrettiler.

Muhaddisler içine düþülen manevî boþluðun tehlikelerini anlatmaktan öte bir þey yapamadýlar.

Müfessirlerin ikazlarý halký yöneldiði dünya hýrsýndan alýkoymadý.

Gönderen: 23.02.2007 - 18:01

	rifat56

5108 Mesaj -

Bu arada hicri II. Asýrla birlikte yeni bir ihya hareketi baþladý. Bu, sönmeye yüz tutan dinî hayatý canlandýrma hareketiydi. Bu hareketin baþýnda büyük veliler bulunuyordu. Bu hareket ayný zamanda, daha sonra bir disiplin hâlini alacak tasavvufî terbiyenin temellerini oluþturuyordu. Hasan el-Basri, Maruf el-Kerhi, Malik b. Dinar, Zünnun el-Mýsrî, Süfyan es-Sevri, Haris el-Muhasibi, Cüneyd el-Baðdadi gibi zatlar, bu hareketin ilk öncülüðünü yapan kimselerdir.

Önceleri, vaaz, sohbet ve örnek tavýrlarla halký kucaklayan bu irþat faaliyetleri, hicri VI, miladi XI. yüzyýlda tarikat disiplini içinde kurulan terbiye müesseseleri ile yeni bir þekil aldý ve Ýslam alemine yayýldý.

Kurucularýnýn adýyla anýlan ve meþhur olan Ka-diriyye, Rufaiyye, Kübreviyye, Þazeliyye, Nakþibendiyye, Mevleviyye, Bayramiyye gibi tarikatlar, Ýslam aleminde büyük hizmetler vermiþledir.

Gönderen: 23.02.2007 - 18:02

	rifat56

5108 Mesaj -

Biz, bütün bu terbiye ekollerinin oluþturduðu sisteme "tasavvuf" diyebiliriz.

Bu sistemi kuranlarýn ortak görüþü þudur:

"Hz. Peygamber'in (s.a.v) sünnetini takip etmekten baþka Allah'a giden hiçbir yol yoktur. Biz bütün hallerini ve iþlerini Kur'an ve sünnete göre yapmayan kimseyi Allah adamý saymayýz.'(Ebu Nuaym, Hilyetü'l-Evliya, X, 257; Sülemi, Tabakatu's Sufiyye, 159; Kuþeyri, Risale, I, 107; Sühreverdi, Avarifü'l-Me-arif, 55.)

Tasavvuf deyince akla gelecek anlayýþ budur. Bu ölçü ve edepleri kim korursa, gerçek mümin, hakiki sûfî odur.

Tasavvufun hedefe aldýðý terbiye, her mümin için zaten gerekli bir terbiyedir. Öyle ki, Huccetü'l-Ýslam Ýmam Gazali (rah) böyle bir terbiyeye girip nefsi ýslah etmeyi herkes için farz-ý ayýn görmüþtür; çünkü peygamberler hariç, hiç kimse manevî hastalýklardan uzak deðildir ve onlardan tek baþýna kurtulamaz.

(ibnu Acibe, Ýkazu'l-Himem, 21.)

Büyük veli Ebu'l-Hasan eþ-Þâzelî (k.s) der ki:

"Manevîyat ilmi ve terbiyesi almayan kimse, hiç farkýnda olmadan bir çok büyük günah iþlerken ölür gider."

(ibnu Acibe, Ýkazu'l-Himem, 21.)

Ýbnu Allan es-Sýddîkî (rah) farkýnda olunmayan bu günahlarýn kibir, kendini beðenme, ibadetiyle övünme, insanlarý beðenmeme gibi gizli günahlar olduðunu belirtir.

(Abdulkadir isa, Hakâik ani't-Tasavvuf, 35.)

(menzil.net alintidir)

Gönderen: 23.02.2007 - 18:05

	dilaratuba

RE:

934 Mesaj -

Alıntı
Orijýnalý rifat56

Gizli günahlarýn çoðu insaný þirke sürükler, nifaka bulaþtýrýr, dinden bile çýkarýr. Ayrýca kalpte yer eden gizli günahlar, devamlýdýr, her zaman insaný tehlikeye sokar. Zahiri günahlar böyle deðildir.

Bir insan devamlý adam öldüremez, hiç ara vermeden içki içemez. Fakat hasetçi bir insan devamlý haset ateþiyle kavrulur. Kibirli bir insan her iþinde kibrini ortaya kor. Riyakar bir insan, ne yapsa iþlerinde riya kokar. Aþýrý dünya sevgisi, mal hýrsý tedavi edilmezse, can çýkana kadar kalpte yara ve perde olur. Kalbi saran günahlarý fark etmek kadar terk etmek de zordur. Bunun için gerçekten ýslah olmuþ ve Allah ile huzur bulmuþ insan azdýr.

Gerçekten bilmiyordum ALLLAH bizi bu günahlardan sakýndýrsýn.

ALLAH razý olsun faydalý bir konu.

Gönderen: 23.02.2007 - 18:39

	rifat56

5108 Mesaj -

dilaratuba Can ALLAH senden de razý olsun....ÝNÞAALLAH.
ALLAH ne muradýn varsa versin ÝNÞAALLAH...

Gönderen: 26.02.2007 - 10:02

Pozisyon - İmzalar göster

Sayfa (1): (1)

önceki konu diğer konu

Lütfen Seçiniz:

Şu an Yok üye ve 1358 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]

Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
sezgin 42 (51), hirtilar (51), Ebranur (52), hatay 1 (64), prensesim_28 (54), btutkun58 (60), zeko6454 (62), omarbabuscu (47), aydýn25 (49), mürsel (61), kapadokyali (33), Hacý Ali (72), battal_42 (53), nuhozer (44), ufuk özdemir (55), halidinvelit (60), maviadaist (49), mkuzeci (43), dervisoglu (60), Furkan 2 (50), MUHAMMEDSA&Yacu.. (45), Samet86 (39), yusuf s (40), mesutgumus (44), s_saglam85 (40), tugra01 (44), kizdede (49), Reyyannn (42), Ilyas AKTAS (59), munal_40 (55), ckisaer (66), münih2828 (66), babaersin (40), memoemmi (47), militan_aet (40), nuryol (49), ibrahimbirsen (71), duisburger (51), AlMiRa (39), abdullah dalgic (58), mkilinc_1986 (39), temiz (61), garibem (53), hýfz&yac.. (57), bedrettin tutku.. (60), Rýfat ÖZ.. (64), akcan_80 (44), ahmet12 (33), alptürk (47), ata kýra.. (71), mukremýn (57), engizli müdür (63), wip_ (50), velibey (52), Beytullah_Ko&cc.. (32), ramoz (60), amel114 (40), Bad-Mad (38), radyogul (44), kaya76 (49), Filizz (67), vuslat28 (48), hayhak (47), nasuh uslu (53)

Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler

Copyright © ((( RAVDA.net ))) * İrtibat * RAVDA Reklam Servisi * Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.

Sayfa 0.63761 saniyede açıldı

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.

Kalp temizliði denince ne anlýyoruz?

Bu konu dinî hayatýmýzýn temelini oluþturduðu halde, her mümin tarafýndan ayný hassasiyetle üzerine düþülmemektedir. Günümüzde, farz ibadetleri yapýp büyük zahiri günahlardan sakýnmak "takva" olarak tanýtýlmakta ve bununla yetinilmektedir.

Bunlar takvanýn birinci basamaðýdýr, fakat kesinlikle son noktasý deðildir. Kalpte bulunan ve kalp ile iþlenen manevî günahlardan da arýnmadýkça gerçek temizlik gerçekleþmez. Allahu Teala:

"Günahýn açýðýný da gizlisini de terk edin; çünkü günah iþleyenler yaptýklarýnýn cezasýný mutlaka çekecekler" (En'am, 120.) buyurarak, her türlü günahtan uzak durulmasýný emretmiþtir.

Kur'an, kalbin temizliðine "tezkiye" ismini vermiþ ve ebedi kurtuluþu ona baðlamýþtýr.

Hz. Peygamberin (s.a.v) temel görevi teblið ve tezkiye olarak belirlenmiþtir.

"Ýnsan vücudunda öyle bir parça vardýr ki, o iyi olduðu zaman bütün bedenin iþleri iyi ve güzel olur. O bozulduðu zaman, bütün vücut bozulur. Dikkat edin o parça kalptir."

Bunun için Rabbanî terbiyeciler, birinci hedef olarak kalbi seçerler. Bütün gayretlerini kalbin uyanmasýna ve ihyasýna yöneltirler. Bu iþi devamlý gündemde tutarlar ve onun gerçekleþmesi için çok fazla zaman ayýrýrlar.

Üzülerek belirtelim ki, bugün Ýslam toplumlarý içinde kalp ihmal edilmiþ, gayretler çoðunlukla mideye ve kalýba yöneltilmiþtir. Öyle ki kalple iþlenen günahlar gizli olduðu için zahirdeki günahlar kadar üzerinde durulmamaktadýr.

Mesela, adam öldürmek, içki içmek, yalan söylemek büyük günahlardandýr. Bir mümin bunlardan sakýndýðý gibi, kalple iþlenen kin, haset, kibir, riya, aþýrý dünya sevgisi, kader ve kazaya itiraz, ilahî takdire rýzasýzlýk, gaflet gibi gizli günahlardan sakýnmamaktadýr.

Halbuki Ýbnu Hacer el-Heytemî'nin naklettiði gibi,

kalple iþlenen günahlar, dýþ azalarla iþlenen günahlardan daha tehlikelidir; çünkü onlar, sonuçta imaný zedeler, ibadetin kabulünü engeller, salih amellerin sevabýný yok eder.

Gizli günahlarýn çoðu insaný þirke sürükler, nifaka bulaþtýrýr, dinden bile çýkarýr. Ayrýca kalpte yer eden gizli günahlar, devamlýdýr, her zaman insaný tehlikeye sokar. Zahiri günahlar böyle deðildir.

Tasavvufun ana konusu, batýnî fýkýhtýr. Batýnî fýkýh, insanýn iç alemini oluþturan kalp, ruh, nefs ve diðer latifelerin tezkiye, terbiye, terakki ve inkiþaflarýný hedefleyen manevî, nuranî, kalbî bir ilimdir.

Zahirî fýkýh vücudumuzun dýþ azalarý ile yapacaðý ibadet ve vazifeleri inceleme konusu yaptýðý gibi; batýnî fýkýh diyebileceðimiz tasavvuf da kalple ilgili ibadet ve ahlaklarý temel konusu yapmýþtýr.

Manevi terbiyedeki hedef, kalbin ihsan mertebesine ulaþmasýdýr, ihsan, kalbin gafletten uyanmasý ve manevî kirlerden arýnmasý sonucu yakine ulaþmasýdýr.

Allahu Teala genel olarak insanlarý üç gruba ayýrmýþtýr.

1-Müminler amel defterlerini sað tarafýndan alýp sonuç itibariyle cennete girecek grup.

2-Kafirlerve münafýklar. Amel defterlerini sol veya arka taraflarýndan alýp cehenneme girecek ve orada ebediyyen kalacak grup.

3-Sâbikûn: Allahu Teala'nýn özel dostluðuna ulaþmýþ, ilâhî huzurda sevilip kabul görmüþ, Allah'a yaklaþmýþ salihler.(Vakýa, 11-12.) Bu gruptaki salih insanlara mukarrebun denir. Gerçek sûfi ve arifler bunlardýr.

Kalbin tezkiyesi ve nefsin terbiyesi bütün müminlerin ortak hedefidir. Bu hedefte hiçbir ihtilaf yoktur, ihtilaf onun nasýl elde edileceði konusundadýr.

Hz. Peygamber'in (s.a.v) Efendimiz, saadetli hayatýnda iken bu iþin merkezinde bizzat kendisi bulunuyordu. Manevî tezkiye ve terbiye onun nezaretinde gerçekleþiyordu. Ondan sonra bu görev farklý usullerle yerine getirilmeye çalýþýldý.

Saadet asrýndan sonra kalp hastalýklarý çoðaldý ve yaygýnlaþtý. Öyle ki, dinî hayata tahkikten çok, taklit hakim oldu. Yaþanan manevî gerilemeye devlet yönetimi bir çare bulamadý.

Bütün iyi niyetlerine raðmen fakihler bu manevî gerilemeyi durduramadýlar, onu üzülerek seyrettiler. Muhaddisler içine düþülen manevî boþluðun tehlikelerini anlatmaktan öte bir þey yapamadýlar. Müfessirlerin ikazlarý halký yöneldiði dünya hýrsýndan alýkoymadý.

Önceleri, vaaz, sohbet ve örnek tavýrlarla halký kucaklayan bu irþat faaliyetleri, hicri VI, miladi XI. yüzyýlda tarikat disiplini içinde kurulan terbiye müesseseleri ile yeni bir þekil aldý ve Ýslam alemine yayýldý.

Kurucularýnýn adýyla anýlan ve meþhur olan Ka-diriyye, Rufaiyye, Kübreviyye, Þazeliyye, Nakþibendiyye, Mevleviyye, Bayramiyye gibi tarikatlar, Ýslam aleminde büyük hizmetler vermiþledir.

Biz, bütün bu terbiye ekollerinin oluþturduðu sisteme "tasavvuf" diyebiliriz. Bu sistemi kuranlarýn ortak görüþü þudur:

Tasavvuf deyince akla gelecek anlayýþ budur. Bu ölçü ve edepleri kim korursa, gerçek mümin, hakiki sûfî odur.

Büyük veli Ebu'l-Hasan eþ-Þâzelî (k.s) der ki:

"Manevîyat ilmi ve terbiyesi almayan kimse, hiç farkýnda olmadan bir çok büyük günah iþlerken ölür gider."

Ýbnu Allan es-Sýddîkî (rah) farkýnda olunmayan bu günahlarýn kibir, kendini beðenme, ibadetiyle övünme, insanlarý beðenmeme gibi gizli günahlar olduðunu belirtir.

Gizli günahlarýn çoðu insaný þirke sürükler, nifaka bulaþtýrýr, dinden bile çýkarýr. Ayrýca kalpte yer eden gizli günahlar, devamlýdýr, her zaman insaný tehlikeye sokar. Zahiri günahlar böyle deðildir.

Bütün iyi niyetlerine raðmen fakihler bu manevî gerilemeyi durduramadýlar, onu üzülerek seyrettiler.

Muhaddisler içine düþülen manevî boþluðun tehlikelerini anlatmaktan öte bir þey yapamadýlar.

Müfessirlerin ikazlarý halký yöneldiði dünya hýrsýndan alýkoymadý.

Biz, bütün bu terbiye ekollerinin oluþturduðu sisteme "tasavvuf" diyebiliriz.

Bu sistemi kuranlarýn ortak görüþü þudur: