0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Seytanin taktikleri

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Rabbanice su an offline Rabbanice  
Seytanin taktikleri
92 Mesaj -
Þeytan'ýn Taktikleri

Kýyamete kadar sürecek mücadele sonucunda þeytan, milyarlarca insaný kendisiyle birlikte cehennem ateþinin içine sürükler. Ancak, bir grup vardýr ki þeytan onlara karþý asla zafer kazanamayacaktýr; müminler. Çünkü müminler Allah'ýn yeryüzündeki halifeleridir ve O'nun korumasý altýndadýrlar. Þeytanýn oyunlarý onlara karþý etkisiz kalýr. Þeytan tarafýndan da itiraf edilen bu gerçek Kuran'da þöyle geçer:

Dedi ki: "Rabbim, beni kýþkýrttýðýn þeye karþýlýk, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana baþkaldýrmayý ve dünya tutkularýnýgöz kırpma süsleyip-çekici göstereceðim ve onlarýn tümünü mutlaka kýþkýrtýp-saptýracaðým. Ancak onlardan muhlis olan kullarýn müstesna." (Hicr Suresi, 39-40)

Ayetten de anlaþýldýðý gibi þeytanýn gücü gerçek müminleri saptýrmaya yetmez. Ancak hiç kimse de kendisini kesin olarak "cennetlik" göremez. Mümin bir kimse "þüphesiz Rablerinin azabýndan emin olunamaz" (Mearic Suresi, 28) ayeti gereðince imanýný korumak için, her zaman "Allah'ýn ipine sýmsýký sarýlmak" (Al-i Ýmran Suresi, 103) zorundadýr. Þeytan, insanlarýn "dosdoðru yollarýna oturacaðý" (Araf Suresi, 16), onlarýn "ayaklarýný kaydýrmak" (Al-i Ýmran Suresi, 155) isteyeceði için, mümin onun hile ve oyunlarýna karþý uyanýk olmalýdýr. Aksi takdirde hiç farkýnda bile olmadan bu tuzaklara düþer ve hatta bir süre sonra dinden dahi çýkabilir. Þimdi þeytanýn insanlarý cehenneme sürüklemek için kullandýðý taktikleri ayrý ayrý inceleyelim.

VESVESE VERÝR

Müminlerin en büyük düþmanlarýna karþý mücadeleleri ömür boyu sürer. Bu savaþ sýrasýnda þeytan çok kurnaz yöntemler kullanýr. Ýnsana hiçbir zaman gerçek yüzünü göstermez, karþýsýna çýkýp "ben þeytaným, ve senin cehennemde yanmaný istiyorum" demez. Onun yerine, "sinsice göðüslere ve kalplere vesvese vererek" (Nas Suresi, 4-5) kendi varlýðýný ustaca gizler. Þeytanýn farkýnda olmayan bir insan, onun telkinlerini kendi kafasýndan geçen düþünceler zanneder. Dahasý þeytan bu fikirlerin doðruluðuna onlarý inandýrýr. Bu sayede birçok insaný -kendileri þuurunda deðilken- tamamen kontrolü altýna alýr.

Ancak müminler, göðüslere ve kalplere kadar girip fýsýldayabilme yeteneðine sahip bu düþmaný, Kuran sayesinde saf dýþý edebilirler. Mümin öncelikle, kalbinden gelen bu sesin, þeytana mý yoksa kendi vicdanýna mý ait olduðunu teþhis edecek bir nur ve feraset sahibidir. Þeytanýn oyununun farkýna vardýktan sonra, Kuran'da emredilen hareketi yapar, Allah'a sýðýnýr. Çünkü Allah'ý anan bir mümin karþýsýnda þeytanýn vesvesesinin hiçbir etkisi kalmaz. Allah bu önemli sýrrý Kuran'da þöyle bildirir:

Eðer sana þeytandan yana bir kýþkýrtma (vesvese veya iðva) gelirse, hemen Allah'a sýðýn. Çünkü O, iþitendir, bilendir.

(Allah'tan) Sakýnanlara þeytandan bir vesvese eriþtiðinde (önce) iyice düþünürler (Allah'ý zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsýn ki görüp bilmiþlerdir. (A'raf Suresi, 200-201)

Dünya hayatýnýn bir imtihan yeri olmasý nedeniyle gün içinde insanýn karþýsýna birçok farklý durum ve deðiþik ortam çýkabilir. Þartlar ve ortam ne olursa olsun, þeytan hep pusuda bekler. Bunlardan herhangi birinde müminin gösterebileceði en küçük zayýflýk, þeytan için büyük bir fýrsattýr. Ve þeytan bu fýrsatlarýn hepsinde þansýný dener. Ancak kendi varlýðýný hiçbir þekilde farkettirmemeye çalýþýr.

Eðer mümin, içinde bulunduðu ruh halinde veya ortamda bir þeylerin ters gittiðini, sýkýntý verdiðini veya vicdanýný rahatsýz ettiðini hissediyorsa -ki bu sýkýntý genelde vicdan yoluyla yapýlan rahmani bir uyarýdýr- hemen durup düþünmesi gerekir. Bunun için en kolay yol, insanýn kendisine dýþarýdan tarafsýz bir yabancý gözüyle bakmasýdýr. Böylece karþýsýndaki insaný -yani kendisini- þu sorular yardýmýyla inceleyebilir:

O an için kafasýndan geçen düþünceler Kuran' uygun mu?

Allah'ý anmada gevþeklik mi gösteriyor?

Kuran'ýn sýnýrlarýný korumada, hükümlerini gözetmede gevþek mi davranýyor?

Planlarý Allah'ýn rýzasý ve ahireti dýþýnda bir amaca mý yönelik?

O an için kendi çýkarý diðer müminlerden daha mý ön planda?

Kendisine veya bir baþka mümine yönelik kuþkusu, zanný mý var?

Müminler içinde kendisinin özel bir konumu olduðunu, yerinin doldurulamayacaðýný mý düþünüyor?

Olaylar karþýsýnda tevekkülsüz davranýp haksýzlýða uðradýðýný mý düþünüyor?

Yaptýðý fedakarlýðýn diðer insanlar tarafýndan bilinmesini, bunun konuþulmasýný mý istiyor?

Sevdiði bir maldan fedakarlýk etmesi gerekiyor da, bunu bir bahane bulup yapmamaya mý çalýþýyor?

Herhangi bir dünya malýna karþý hýrsý mý var?


Gelecek korkusu mu taþýyor?

Kendisine Kuran doðrultusunda yapýlan bir uyarýya karþý tahammülsüz mü?

Allah'a ve dine düþman bir kimseye karþý içinde bir sevgi, baðlýlýk mý oluþtu?

Kuran okumayý, dua etmeyi, veya salih amellerde bulunmayý geçersiz mazeretlerle erteledi mi?

Eðer içindeki sýkýntý burada sayýlanlar veya bunlara benzer bir durumdan kaynaklanýyorsa, bu insana þeytan o an için musallat olmuþ demektir. Kendinizin zannetiðiniz bu düþüncelerin hepsi de, þeytanýn kalbinize fýsýldadýðý sözleridir.

Þeytan farklý insanlar için farklý taktikler kullanýr. Örneðin dinden uzak, Kuran'dan gafil yaþayan bir kimseyi, bu hayat tarzýna devam ettirecek taktikler izler. Onlarý tamamen dünya hayatýna yöneltir, dünyanýn gelip geçici süsüne iyice daldýrýr, böylece ömür boyu hak dinden uzak tutar.

Dine yeni yeni ilgi duymaya baþlayan kimseyi, çevresi tarafýndan dýþlanacaðý, dinin hayatýný kýsýtlayacaðý, eðer dini uygulamaya baþlarsa bunu devam ettiremeyeceði gibi boþ ve yersiz endiþelere düþürerek dinden uzaklaþtýrmaya çalýþýr.

Þeytan müminlere karþý da faaliyetini sürdürür. Örneðin bir müminin her hangi bir mümine karþý sinirlenmesi veya Kuran okumayý aklýndan geçirdiðinde önemsiz bir bahane bulup bundan vazgeçmesi bu fýsýltýlarýn etkisindendir. Ancak þeytan mümine doðrudan "Kuran okuma", "Allah'ý anma" diye fýsýldamaz. Çünkü bunun etkisiz olacaðýný bilir. Onun yerine insanýn kafasýný boþ ve uzun emellerle oyalamaya çalýþýr. Eðer insan bu fýsýltýlarýn etkisinde kalýr, ahireti unutup dünya hayatýna dalarsa, bu gafletin etkisiyle doðal olarak Kuran'ýn emrettiði yaþam biçiminden uzaklaþýr. Bu tuzaða düþmemenin tek yolu þeytanýn fýsýltýlarýný zamanýnda teþhis edip Allah'a sýðýnmaktýr.

Saðlýklý bir teþhis ise þeytanýn özellikleri, taktikleri ve insan üzerinde oynadýðý oyunlar bilindiði takdirde yapýlabilir. Bunun için de tek yol gösterici Kuran'dýr. Ýlerleyen sayfalarda Kuran ayetlerine göre þeytanýn taktikleri, insanlarý Allah yolundan saptýrmak için kurduðu tuzaklar ve müminlerin hareketlerine hata olarak yansýyan hileleri incelenecektir.

ÞÝRK

Þirk, Kuran'da, Allah'a ortak koþarak O'ndan baþkasýný ilah edinmek anlamýnda kullanýlan bir kelimedir. Ancak içinde bulunduklarý þirk yüzünden cehenneme gidecek milyarlarca insan, gerçekte þirk kelimesinin anlamýný bile bilmezler. "Þirk koþmak, Allah'tan baþkasýný ilah edinmek" ifadesiyle, yaratýcý olarak Allah'tan baþka bir yaratýcý kabul etmek, putlara tapmak gibi yüzyýllar öncesinin çok tanrýlý dinlerinin kastedildiðini zannederler. Bu mantýktan yola çýkan cahiliye toplumu fertleri, "ben Allah'a inanýyorum, kimseye zararým yok, insanlara faydalýyým, cehenneme gideceðimi zannetmiyorum" gibi tamamen Kuran dýþý, sapkýn mantýklara sahip olurlar.

Oysa Allah'tan baþka bir varlýðý koruyucu güç olarak kabul etmek, Allah'tan baþkasýndan korkmak, Allah'tan baþkasýna karþý müstakil bir sevgi duymak, Allah'a eþ ve ortak koþmak anlamýna gelir.

Allah'tan baþka yol göstericiler edinmek de en yaygýn þirk çeþitlerindendir. Günümüz cahiliye toplumu da, Allah'tan baþka yol göstericiler kabul ederek ve bu yol göstericileri izleyerek, yüzyýllar öncesinin puta tapýcýlýðýný yaþatýrlar. Çok tanrýlý dinlerin yerini insanlar tarafýndan ortaya atýlan din-dýþý ideolojiler, önünde bel bükülen putlarýn yerini bu ideolojilerin kurucularý ya da kurucularýnýn heykelleri almýþtýr. Ülkeler ve milliyetler ne olursa olsun, bu yolla milyarlarca insan Allah'ýn dinini yaþamaktan alýkonulmuþtur.

Elbette bu sapkýnlýðý en çok tahrik eden de þeytandýr. Çünkü insanýn Allah'tan uzaklaþtýðý her nokta þeytanýn insana karþý baþarý kazandýðý bir cephedir. Bu yüzden þeytan, þirk sayesinde cahiliye insanlarýnýn beyinlerini uyuþturur. Bütün yaþamlarýný çepeçevre saran þirk, bu insanlarýn saðlýklý düþünmelerini engeller. Yaþamlarýný Allah'ýn istediði þekilde, Kuran çerçevesinde deðil, þeytanýn telkinleri altýnda geçirirler.

Þirk içinde geçen biryaþam, þeytan tarafýndan hazýrlanmýþ öyle sinsi bir tuzaktýr ki, bu tuzaðýn içindekiler kendi durumlarýnýn farkýna bile varmazlar. Bu insanlarýn çoðu kendilerini doðru yolda, hatta herkesten daha çok cennetlik görürler. Þirk koþtuklarýnýn bilincinde olmayan ve kendilerini kandýran bu insanlarýn, ahiret günü aslýnda birer müþrik olduklarýný öðrendiklerinde uðradýklarý yýkým ayette þöyle anlatýlmýþtýr:

Onlarýn tümünü toplayacaðýmýz gün; sonra þirk koþanlara diyeceðiz ki: "Nerede (o bir þey) sanýp da ortak koþtuklarýnýz?" (Bundan) Sonra onlarýn: "Rabbimiz olan Allah'a and olsun ki, biz müþriklerden deðildik" demelerinden baþka bir fitneleri olmadý (kalmadý.) Bak, kendilerine karþý nasýl yalan söylediler ve düzmekte olduklarý da kendilerinden kaybolup-uzaklaþtý. (En'am Suresi, 22-24)

Þirki doðuran unsurlardan birisi de insana yaratýlýþtan verilen sevgi duygusunun yanlýþ yönlendirilmesidir. Ýslam'da insanýn Allah'a yakýnlaþmasýna vesile olan bu duygu, cahiliyede Allah'tan uzaklaþtýran þeytani bir tutku olmuþtur. Müminler fýtratlarýndaki sevgiyi asýl olarak Allah'a yöneltirler. Bu sevgi bütün sevgilerin üzerindedir. Diðer insanlarý ve varlýklarý ise, Allah'a olan sevgilerinin bir tecellisi olarak severler. Bir insana baðýmsýz bir sevgi duymalarý, örneðin Allah'a isyankar olan bir inkarcýya sevgi beslemeleri, Kuran'a göre mümkün deðildir. Müminler Allah'ýn hoþnutluðu için, Allah'ýn sevdiðini sever, sevmediðini sevmezler. Müminlerin insan sevgisi Allah'a yöneltilen sevginin bir sonucu olduðundan, müþriklerin insan sevgisinden çok daha köklü ve kalýcýdýr.

Müþrikler için sevgi, sahip olduklarý sayýsýz ilaha karþý beslenir. Bu kimseler Allah'ý da sevdiklerini iddia ederler. Ancak bu sevgi sözde kalýr. Bütün yaþamlarýný gerçek sevgilerini yönelttikleri putlarý için harcarlar. Örneðin, babalarýný, oðullarýný, eþlerini, parayý, makam ve mevkiyi Allah'tan daha çok severler. Ýnkar edenlerin bu sevgileri bir ayette þöyle geçer:

Ýnsanlar içinde, Allah'tan baþkasýný "eþ ve ortak" tutanlar vardýr ki, onlar (bunlarýgöz kırpma, Allah'ý sever gibi severler. Ýman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür... (Bakara Suresi, 165)

Cahiliyede en yaygýn olan þirk unsurlarýndan biri kadýnlara duyulan tutku dolu sevgidir. Eðer herhangi bir kadýna duyulan sevgi, Allah'a karþý duyulan sevgiden öte bir sevgiyse, söz konusu durum þirki doðurur. Oysa bir insana yöneltilen sevgi, ancak o kiþideki güzelliklerin sahibinin Allah olduðu kalbe tam olarak yerleþtirilmiþse bir anlam kazanýr. Allah'a karþý beslenecek sevgide bir sýnýr olmadýðýndan, Allah için seven bir insanýn karþýsýndakine yönelttiði sevgi de çok güçlü ve kalýcý olur.

Allah, kadýnlara duyulan bu tutkunun, þeytanýn bir oyunu olduðunu þöyle bildirmiþtir:

Onlar, O'nu býrakýp da (birtakým) diþilere taparlar. Onlar o her türlü hayýrla iliþkisi kesilmiþ þeytandan baþkasýna tapmazlar. (Nisa Suresi, 117)

Þirk Allah'a karþý iþlenmiþ büyük bir günah ve nankörlüktür. Bu yüzden Allah bütün günahlarý affedebileceðini, ancak þirki kesinlikle affetmeyeceðini bildirmiþtir:

Gerçekten, Allah, kendisine þirk koþulmasýný baðýþlamaz. Bunun dýþýnda kalaný ise, dilediðini baðýþlar. Kim Allah'a þirk koþarsa, doðrusu büyük bir günahla iftira etmiþ olur. (Nisa Suresi, 48)

Þirk o kadar büyük bir tehlikedir ki, bütün bir ömrünü Allah'a ibadet etmekle geçiren kimseleri bile tehdit eder. Çünkü yapýlan bütün salih ameller, þirk olduðu takdirde boþa gider. Bu yüzden þeytan, hayatlarýný Allah'a adamýþ müminlere þirk koþturmak için türlü tuzaklar hazýrlar, uygun fýrsatlar bekler. Kimi zaman kadýnlarý, kimi zaman parayý kimi zaman da baþka yollarý kullanmayý dener. Örneðin kazanýlan bir zaferin ardýndan yapýlan "bunu sen baþardýn" telkini de þeytanýn bu amaçla hazýrladýðý bir tuzaktýr. Böylece kiþiyi, Allah'ýn kontrolü dýþýnda þahsi bir gücü olduðuna inandýrmaya çalýþýr.

Müminler amellerinin olduðuna göre bu amellerinin boþa gitmesine neden olacak her türlü tehlikeye karþý son derece dikkatli olmalýdýrlar. Bunun için Kuran'da müminlere yapýlmýþ çok açýk bir uyarý vardýr:

Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eðer þirk koþacak olursan, þüphesiz amellerin boþa çýkacak ve elbette sen, hüsrana uðrayanlardan olacaksýn. "Hayýr, artýk (yalnýzca) Allah'a kulluk et ve þükredenlerden ol." (Zümer Suresi, 65-66)

ÝNSANLARIN ÞÜKRETMELERÝNÝ ENGELLER

Þeytan Allah'ýn huzurundan kovulmadan önce, kendi kendine önemli bir söz vermiþtir. Bu söz, þeytanýn insanlara karþý kullanacaðý çok önemli taktiklerden birini gösterir:

"Sonra muhakkak önlerinden, arkalarýndan, saðlarýndan ve sollarýndan sokulacaðým. Onlarýn çoðunu þükredici bulmayacaksýn." (Araf Suresi, 17)

Þeytan insanlarýn þükretmelerini engellemek ister. Çünkü þükür Allah'ýn Kuran'da en çok üzerinde durduðu konulardan biridir. Yaklaþýk 60 ayette þükürden ve þükretmenin öneminden bahsedilir. Allah'ýn bu kadar önemle hatýrlattýðý bir konuyu insanlara göz ardý ettirmek, þeytanýn elbette baþlýca amaçlarýndan biri olacaktýr.

Þükredebilmek için öncelikle þükrün önemini kavrayabilecek þuura sahip olmak gerekir. Þükreden bir insan, sahip olduðu nimetin tek sahibinin ve onu kendisine verenin Allah olduðunu ve Allah karþýsýndaki acizliðini bilir. Allah'ýn büyüklüðünü, azametini gözardý eden, bunu kalbine sindiremeyen bir insanýn þükrü de ayný derecede yüzeysel olur.

Þeytan tarafýndan yönlendirilen cahiliye toplumu zaten þükürden uzaktýr. Þükretmek gibi temel bir ibadeti ancak baþlarýna gelen bir bela geçtikten sonra veya istenmeyen bir durum ortadan kalktýðýnda oldukça kýsa bir süre hatýrlar, sonra tekrar küfür içindeki yaþamlarýna geri dönerler. Kuran'da bu yapýya örnek olarak felakete uðradýðý zaman dua eden, üzerlerinden sýkýntý kalktýðý zaman þirk koþan insanlarýn durumlarý verilmiþtir:

De ki: "Sizi karanýn ve denizin karanlýklarýndan kim kurtarmaktadýr ki, siz (açýktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: Andolsun, bizi bundan kurtarýrsan, gerçekten þükredenlerden oluruz."

De ki: "Ondan ve her türlü sýkýntýdan sizi Allah kurtarmaktadýr. Sonra siz yine þirk koþmaktasýnýz." (En'am Suresi, 63-64)

Oysa þükretmek insanýn en önemli sorumluluklarýndan biridir. Çünkü her insanýn hayatý þükredeceði sayýsýz nimetlerle doludur. Öyle ki bu nimetlerin bir genelleme yapýlarak bile bitirilemeyeceði Nahl Suresi'nin 18. ayetinde belirtilmiþtir. Kuran'da þükür için belirli bir sýnýr koyulmadýðýndan, insan elindeki bütün nimetleri bir þükür vesilesi olarak kullanýlabilir. Örneðin Hz. Ýbrahim gibi, kendisini yediren ve içirenin Allah olduðunun bilincinde olan bir kiþi (Þuara Suresi, 79), her yemek yediðinde veya bir þey içtiðinde, bunlarý kendisine lütfeden Allah'a þükretmelidir.

Ancak þükretmek yalnýzca yeme içme ile sýnýrlý kalmamalýdýr. Ýnsanýn günboyu istifade ettiði halde çoðu zaman aklýna getirmediði, tefekkür etmediði ancak kaybettiði zaman deðerinin farkýna vardýðý sayýsýz nimet vardýr. Kuran'da sýk sýk bahsi geçen ve þükür vesilesi olarak bildirilen "görme" ve "iþitme" nimetleri de bunlara örnektir.

Görme ve iþitme tesadüfen ortaya çýkmýþ özellikler deðildir. Allah'ýn insanlara gözler, kulaklar vermesi, kendisine þükretmeleri, gerektiði gibi kulluk etmeleri amacýyladýr:

Allah, sizi annelerinizin karnýndan hiçbir þey bilmezken çýkardý ve umulur ki þükredersiniz diye iþitme, görme (duyularýnýgöz kırpma ve gönüller verdi. (Nahl Suresi, 78)

Ayný þekilde insanlar için ulaþým ve taþýma aracý olan gemilerin, dünyanýn dörtte üçünü oluþturan denizlerin ve rüzgarlarýn bile varlýðý insanlarýn þükretmelerine vesile olmalýdýr. Allah bunu þöyle bildirir:

Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eþyalarý çýkarmaktasýnýz. Gemilerin onda (sularýgöz kırpma yara yara akýp gittiðini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlýndan aramanýz ve þükretmeniz içindir. (Nahl Suresi, 14)

Size kendi rahmetinden tattýrmasý, emriyle gemileri yürütmesi ve O'nun fazlýndan (rýzkýnýzýgöz kırpma aramanýz ile umulur ki þükretmeniz için, rüzgarlarý müjde vericiler olarak göndermesi, O'nun ayetlerindendir. (Rum Suresi, 46)

Allah; kendi emriyle gemiler akýp gitsin ve O'nun fazlýndan ararsýnýz diye, sizin için denize boyun eðdirdi. Umulur ki þükredersiniz. (Casiye Suresi, 12)

Müminin kendisine verilen nimete þükretmesi, bu nimete ehil olduðunu gösteren bir delildir. Böylece hem nimetin hakkýný vermiþ olur, hem de daha üstün bir nimet için önünde yol açýlýr. Allah þükreden kullarýna nimetlerini artýracaðýný bildirirken, þükretmeyen nankörleri azabýyla tehdit eder:

Rabbiniz þöyle buyurmuþtu: "Andolsun, eðer þükrederseniz gerçekten size artýrýrým ve andolsun, eðer nankörlük ederseniz, þüphesiz, benim azabým pek þiddetlidir. (Ýbrahim Suresi, 7)

Kendisine peygamberlik makamý verilmiþ Hz. Süleyman'ýn Allah'tan kendisine þükretmeyi ilham etmesini istemesi (Neml Suresi, 19) tüm müminlere örnek olmalýdýr. Çünkü þeytan, insanlara önlerinden, arkalarýndan, saðlarýndan, sollarýndan yaklaþarak; unutturmak, nimetlere karþý ülfet duygusu vermek, önemsetmemek gibi hilelerle onlarý þükretmekten alýkoymaya çalýþmaktadýr.

KORKU VERMESÝ

Müminlerin Allah'a olan yakýnlýklarý þeytana karþý manevi bir kalkan oluþturur. Allah'a teslim olmak, O'nu zikretmek, yeryüzündeki her olayýn O'nun kontrolünde olduðunu bilmek ve katýksýzca O'na yönelmek, müminlere önemli bir manevi güç saðlar. Þeytan her fýrsatta müminlerin bu manevi güçlerini zayýflatacak yollar dener. Bu yollardan biri de insana Allah korkusu dýþýnda baþka "korku"lar vermektir.

Þeytanýn bu silahý kullanmasýnýn önemli bir nedeni vardýr. Korku, þuurun kapanmasýna, Allah ile baðlantýnýn kopmasýna ve tevekkülün ortadan kalkmasýna sebep olur. Ýhlasýný koruyan bir mümin için böyle bir durum söz konusu olmaz. Þeytan ancak gaflet içinde olan, þuuru geçici olarak veya tümüyle kapanmýþ kimseleri etkiler. Bir Kuran ayetinde asýl korkulmasý gereken gücün Allah olduðu þöyle hatýrlatýlmaktadýr:

Ýþte bu þeytan, ancak kendi dostlarýný korkutur. Siz onlardan korkmayýn, eðer mü'minlerseniz, Ben'den korkun. (Al-i Ýmran Suresi, 175)

Müminler için dünya, bir kadere baðlý olarak yaþadýklarý geçici bir mekandýr. Korkacaklarý tek varlýk da bu dünyanýn ve kaderin yegane hakimi Allah'týr.

Mümin olmayanlar ise dünyayý, birbirinden baðýmsýz olay ve insanlarýn yer aldýðý kontrolsüz bir mekan zannederler. Þeytan herhangi bir vesile ile bu insanlarýn kalplerine kolaylýkla korku sokar. Artýk karþýlarýna çýkan her olay onlara göre sonu belli olmayan bir bilinmeyendir. Ölüm korkusuyla, fakirlik korkusuyla, gelecek korkusuyla Allah'a deðil, sayýsýz putlarýna sýkýca sarýlýrlar.

Þeytanýn "korku" telkini mümin topluluðu içinde bulunan, ancak kalplerinde hastalýk bulunan kimseler üzerinde de etkili olur. Allah yolunda bir güçlükle karþýlaþtýklarýnda kendilerini teslim alan bu korku, içinde bulunduklarý gafletin ortaya çýkmasýný saðlar. Örneðin sýcak savaþ ortamýnda korkularýna yenik düþen bir grup insanýn durumu Kuran'da þöyle bildirilmiþtir:

Ýman edenler, derler ki: "aglaSavaþ izni için) Bir sure indirilmeli deðil miydi?" Fakat, içinde savaþ (kýtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiði zaman, kalplerinde hastalýk olanlarýn, üzerine ölüm baygýnlýðý çökmüþ olanlarýn bakýþý gibi sana baktýklarýný gördün... (Muhammed Suresi, 20)

Tevekküllü kimse kendisini tam olarak Allah'a ve kadere teslim eder. Korkudan tamamen arýnýr ve Allah'a tam teslimiyetin verdiði cesaretle Allah dýþýnda hiçbir güçten korkmaz.

Yalnýz burada unutulmamasý gereken, müminlerin cesaretinin, þuursuz ve akýlsýz inkarcýlarýn kendini bilmezliklerinden çok farklý bir özellik olduðudur. Bu duygu kadere tam olarak iman etmenin, Allah'a teslimiyetin verdiði kendine güven duygusudur. Samimi olarak iman etmeyenler tarafýndan asla taklit edilemez. Müminlerin bu cesaretinin Kuran'da birçok örneði vardýr.

Örneðin Hz. Musa ve beraberindekiler, deniz ile Firavun'un ordusu arasýnda sýkýþtýklarýnda, aralarýndaki imaný zayýf olan kimseler yakalandýklarý zannýyla korkuya kapýlýrlar. Oysa Hz. Musa, "Hayýr, Rabbim benimledir" (Þuara Suresi, 62) diyerek Allah'a teslimiyetini ve güvenini ifade eder. Allah'a iman ettikleri için, Firavun tarafýndan kollarý ve bacaklarý kesilmekle tehdit edilen büyücüler de ayný korkusuzluðu göstermiþlerdir. Ateþe atýlan Hz. Ýbrahim de ayný þekilde hiçbir korku duymamýþtýr. Kuran'ýn Ahzab Suresi'nde bahsi geçen müminlerin, düþman birlikleriyle karþýlaþtýklarý zaman "imanlarý ve teslimiyetleri" artmýþtýr. Çünkü þeytanýn korku telkini tevekkül eden kimse üzerinde etkisizdir. Allah'ýn ayetinde de bildirdiði gibi, þeytanýn "...iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde hiçbir zorlayýcý-gücü yoktur". (Nahl Suresi, 99)

MÜMÝNLERÝN ARASINI BOZMAYA ÇALIÞIR

Kuran müminlerin birlik içinde, birbirlerine destek ve yardýmcý olmalarýný, birbirlerini gözleyip kollamalarýný emreder. Baðýn ne derece güçlü olmasý gerektiði aþaðýdaki ayetle bildirilmiþtir:

Þüphesiz Allah, kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiþ bir bina gibi saf baðlayarak çarpýþanlarý sever. (Saf Suresi, 4)

Ýþte þeytan bu önemli hükmü göz ardý ettirmeye ve müminlerin aralarýndaki birliði yýpratmaya çalýþýr. Bu amaç doðrultusunda en büyük çabayý müminler arasýndaki konuþmalarý etki altýnda býrakmak için harcar. Kötü söz söyleme, imalý konuþma, laf dokundurma gibi cahiliye insanlarýna ait çirkinlikleri yapmaya teþvik ederek müminlerin aralarýný açmaya çalýþýr. Ýman eden bir kimse, þeytana karþý boþ bulunduðu her an böyle bir tehlikeyle karþý karþýya kalabilir. Bu yüzden Kuran'da, müminler bu tehlikeye karþý uyarýlýr, birbirlerine karþý güzel söz söylemelerini emreder ve þeytanýn müminlerin düþmaný olduðunu hatýrlatýr:

Kullarýma, sözün en güzel olanýný söylemelerini söyle. Çünkü þeytan aralarýný açýp bozmaktadýr. Þüphesiz þeytan insanýn açýkça bir düþmanýdýr. (Ýsra Suresi, 53)

Gerçekten þeytan, içki ve kumarla aranýza düþmanlýk ve kin düþürmek, sizi, Allah'ý anmaktan ve namazdan alýkoymak ister. Artýk vazgeçtiniz deðil mi? (Maide Suresi, 91)

ÖÐÜT VERDÝÐÝN EÝNSANLARI ÝNANDIRIR

Þeytan, baþdüþmaný olan insaný sonsuz yýkýma uðratmak istediði halde, hiçbir þekilde bu niyetini ona sezdirmez. Tam aksine insana, öðüt vermek isteyen bir yardýmcý kimliði altýnda yaklaþýr. Ýnsaný, onun iyiliðini istediðine inandýrdýktan sonra, kontrolü altýna alýr. Kiþinin zaaflarýný kullanarak, ona bu yönde telkinler yapar.

Hz. Adem'in, cennetten çýkarýlmasýna neden olan hatayý yapmasýnýn sebebi de, bu sinsi tuzaktýr. Þeytan Hz. Adem'e ve eþine bir dost gibi yaklaþmýþ ve onlara kendilerine öðüt verdiðine dair yemin etmiþtir.

Þeytan, kendilerinden "örtülüp gizlenen çirkin yerlerini" açýða çýkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu aðacý yasaklamasý, yalnýzca, sizin iki melek olmamanýz veya ebedi yaþayanlardan kýlýnmamanýz içindir."

Ve: "Gerçekten ben size öðüt verenlerdenim" diye yemin de etti. (Araf Suresi, 20-21)

Þeytan Hz. Adem'i ve eþini aldatarak cennetten kovulmalarýný saðlamýþtýr. Hz. Adem ancak tevbe ettikten ve Allah'tan baðýþlanma diledikten sonra tekrar doðru yolu bulabilmiþtir.

Þeytanýn düþmaný olduðu uyarýsýný bizzat Allah'tan duyan Hz. Adem'in, bu uyarýdan sonra bile þeytan tarafýndan kandýrýlmasý, insanýn ömrü boyunca karþý karþýya olduðu gizli düþmanýnýn ne kadar usta ve sinsi bir yalancý olduðunun bir delilidir.

Hz. Adem'e tüm þeytanlarýn en büyüðü olan Ýblis tarafýndan verilen "ben size öðüt verenlerdenim" telkini, diðer insanlara da insi þeytanlar tarafýndan yapýlýr. Kendi kavmini Allah'ýn yolundan alýkoyarken onlara, "...ben, size yalnýzca gördüðümü (kendi görüþümügöz kırpma gösteriyorum ve ben sizi doðru yoldan da baþkasýna yöneltmiyorum" (Mümin Suresi, 29) diyen Firavun bunun bir örneðidir.

Benzer telkinlere bugünkü cahiliye toplumunda da sýkça rastlamak mümkündür. Dini yaþamak isteyen bir gence karþý yapýlan "sen daha çok gençsin, hayatýný yaþa, yaþlanýnca zaten ibadet edersin" telkini buna bir örnektir. Telkini yapan kiþi bunu kendisinin iyiliðini istediði için yaptýðýný öne sürer. Oysa çaðýrdýðý yol cehennem yoludur.

Þeytan "öðüt verme" taktiðini uygulamak için öncelikle kiþinin yakýn çevresinde bulunan ve daha önceden kontrolü altýna aldýðý kimseleri kullanacaktýr. Örneðin Kuran'da, iman ettikten sonra þeytan tarafýndan ayartýlan, bu aþamadan sonra arkadaþlarýnýn telkinleriyle sapan kiþilerden bahsedilir. Bu "arkadaþ"larýn sözleri, þeytanýn taktiðini çok net gözler önüne serer: "Doðru yola, bize gel..." Þeytanýn bu taktiðinin bildirildiði ayetin tamamý þöyledir:

De ki: "Bize yararý ve zararý olmayan Allah'tan baþka þeylere mi tapalým? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, þeytanlarýn ayartarak yerde þaþkýnca býraktýklarý, arkadaþlarýnýn da: "Doðru yola, bize gel" diye kendisini çaðýrdýðý kimse gibi topuklarýmýz üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç þüphesiz Allah'ýn yolu, asýl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk." (En'am Suresi, 71)

Ýnsan bu düþmana karþý son derece dikkatli olmak zorundadýr. Ancak Allah'a tam olarak teslim olmuþ ve O'nun zikrine sýký sýkýya sarýlmýþ bir kimse bunu baþaracak þuura sahip olur. Þeytanýn telkinlerinin kaynaðýný hemen teþhis eder ve zihninden söküp atar. Aksi takdirde kiþi bunlarý kendi düþüncesi zanneder ve iradesini ona teslim eder.

ALLAH ADINI KULLANARAK SAPTIRMASI

Þeytanýn en sinsi ve aldatýcý hilelerinden biri de insanlara Allah'ýn ismini kullanarak yaklaþmasýdýr. Bu yöntemle, Allah'ýn razý olmadýðý hareketlerin din ve Allah adýna yapýldýðýný telkin eder. Söz konusu hareketleri hizmet, ibadet kisvesi altýnda yaptýrýr. Bu oyuna gelen bir insan, Ýslam'ýn kendisine Allah yolunda mücadele etmesi için saðladýðý imkanlarý ve tanýdýðý özgürlükleri, tamamen kendi nefsini tatmin için kullanmaya baþlar.

Örneðin böyle bir kiþi, dine hizmet amacýyla küfrün yoðun olarak bulunduðu, aldatýcý dünya süsleriyle dolu bir ortama girdiðinde, sadece kendi nefsini düþünerek hareket eder. Baþlangýçta meþru olan nimetlerden zevk almasýnda hiçbir sakýnca yokken bir süre sonra durum deðiþir. Ýslamýn hayrý için baþlayan bir hareket amacýndan sapar, nimetler amaç haline gelir.

Belki görünüþte Allah'ýn sýnýrlarý içinde hareket ediliyordur, ama kalpte Allah'ýn rýzasý deðil, nefsin doyurulmasý hýrsý vardýr. Yaptýðý hareketten hiçbir ecir alamayacaðý gibi imaný gittikçe zedelenmeye baþlar. Þeytan bir kez daha dünya hayatýnýn aldatýcý süsünü kullanarak ahireti terk ettirmiþ, bahane olarak da "Allah'ýn rýzasý"ný kullanmýþtýr:

Ey insanlar, hiç þüphesiz Allah'ýn va'di haktýr; öyleyse dünya hayatý sizi aldatmasýn ve aldatýcýaglalar) da, sizi Allah ile (Allah'ýn adýný kullanarak) aldatmasýn. Gerçek þu ki, þeytan sizin düþmanýnýzdýr, öyleyse siz de onu düþman edinin. O, kendi grubunu, ancak çýlgýnca yanan ateþin halkýndan olmaya çaðýrýr. (Fatýr Suresi, 5-6)

Küçük hesaplarýn ve geçici dünya hayatýnýn peþine düþerek imanlarý zayýflayan, üstelik çýkarlarýný korumak için Allah rýzasýný siper edinen bu insanlar bir süre sonra münafýk konumuna girerler:

(Münafýklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte deðil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düþürdünüz, (Müslümanlarý acýlarýn ve yýkýmlarýn sarmasýnýgöz kırpma gözetip-beklediniz, (Allah'a ve Ýslam'a karþýgöz kırpma kuþkulara kapýldýnýz. Sizleri kuruntular yanýltýp-aldattý. Sonunda Allah'ýn emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldatýcý da sizi Allah ile (Allah'ýn adýný kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmýþ oldu." (Hadid Suresi, 14)

Bu hile oldukça kafa karýþtýrýcý ve aldatýcýdýr. Çünkü þeytan bu sefer insanýn dosdoðru yolunun üzerine oturarak (Araf Suresi, 16) bir tuzak hazýrlamýþtýr. Ancak Allah'tan gerektiði gibi korkup sakýnan kimseler þeytanýn bu oyununa gelmezler. Çünkü Allah kendisinden korkup sakýnana, onu doðru yola ulaþtýracak, doðruyu yanlýþtan ayýrmasýný saðlayacak bir anlayýþ verir:

Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakýnýrsanýz, size doðruyu yanlýþtan ayýran bir nur ve anlayýþ (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi baðýþlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)

Þeytanýn insaný Allah'ýn adýyla aldatmasýnýn bir baþka yolu da, Allah'ýn affediciliðini öne sürerek insaný günah iþlemeye teþvik etmesidir. Allah elbetteki büyük bir merhamet sahibidir ve tevbe edip kendisinden baðýþlanma dileyen her kulunun günahlarýný affedebilir. Ama bir insan, "nasýl olsa Allah affeder" diyerek bile bile günah iþlemeye baþlarsa, çok tehlikeli bir yola girmiþ olur. Zamanla kalbi katýlaþýr, duyarsýzlaþýr ve Allah korkusunu tümüyle yitirir. Kuran, "yakýnda baðýþlanacaðýz" diyerek bile bile günah iþleyen insanlardan (Araf Suresi, 169) söz ederken, Þeytan'ýn insaný Allah adýyla aldatýþýnýn bir örneðini gösterir.

MÜMÝNÝN ZAMANLA YIPRANMASINI ÝSTER

Þeytan zamanýn mümini yýpratmasýný ister, açýk vermesini sabýrla bekler. Kiþinin maneviyatýndan zaman içinde kopardýðý küçük tavizler, bir süre sonra kalbinin üzerinin kabuk baðlamasýna ve aklýnýn örtülerek þeytanýn daha büyük telkin ve vesveselerine kapýlabilmesine sebep olur. Bir Kuran ayeti, zaman içinde kazandýklarý yüzünden, þeytan tarafýndan ayaklarý kaydýrýlmak istenen bir grup müminin haberini þöyle vermiþtir:

Ýki topluluðun karþý karþýya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandýklarý bazý þeyler dolayýsýyla þeytan onlarýn ayaðýný kaydýrmak istemiþti... (Al-i Ýmran,155)

VAADLERDE BULUNUR

Þeytan insanlarý kandýrmak için her sahtekarýn ortak taktiðine baþvurur. Karþýsýndakine boþ vaadlerde bulunur. Münafýklar ve müþrikler de bu vaadlere inanýrlar. Oysa bu basit bir aldanma deðildir. Ýnsan sonsuz ahiretini, bu boþ vaadler sonucunda kaybeder.

Bu vaadlerin ortak özellikleri gelip geçici dünya hayatýna yönelik olmalarýdýr. Þeytan kimi zaman eðlence, cinsellik, ticaret, para, mülk, kimi zaman da daha güzel ve uzun bir hayat, sosyal statü, mevki, saygýnlýk vaad eder. "Yaldýzlý sözler" fýsýldar (En'am Suresi, 112). Ancak sebep her ne olursa olsun þeytana kananlar için sonuç hep aynýdýr; sonsuz azap ve cehennem. Bu gerçek Kuran'da þöyle bildirilir:

(Þeytan) Onlara vaadler ediyor, onlarý en olmadýk kuruntulara düþürüyor. Oysa þeytan, onlara bir aldanýþtan baþka bir þey va'detmez. (Nisa Suresi,120)

Ýþ hükme baðlanýp-bitince, þeytan der ki: "Doðrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim... (Ýbrahim Suresi, 22)

Allah'ýn hoþnutluðunu, sevgisini, rahmetini ve cennetini kazanmayý hedefleyen bir mümin, geçici dünya hayatýna ait bir vaadi elbette ciddiye almaz. Çünkü yeryüzünde ulaþacaðý herhangi bir makam, kazanacaðý herhangi bir mülk veya sahip olacaðý herhangi bir nimetin gerçekte önemi yoktur. Bunlar ancak çok kýsa bir süre varlýðýný koruyacak, ölümle beraber yok olup gidecektir.

KURUNTULARA VE KUÞKULARA DÜÞÜRÜR

Þeytanýn kullandýðý bir baþka yöntem ise kuþku ve kuruntu vermektir. Gerçekte hiç var olmayan olaylarý insanlarýn kafalarýnda sanki varmýþ gibi gösterir. Kalplerinde hastalýk bulunan, zayýf karakterli kiþiler bir süre sonra tamamen bu kuruntularýn etkisi altýna girerler. Her olayý kendi aleyhlerine planlanmýþ bir hareket olarak görürler (Münafikun Suresi, 4). Hatta elçi tarafýndan aldatýldýklarý zannýna kapýlýrlar. Sürekli tedirgin, korku içinde, ne yapacaklarýný bilemeyen bir karakter sergilerler. Þuurlu bir insanýn aklýna bile getirmeyeceði olmadýk kuruntulara düþerler.

Onlarý -ne olursa olsun- þaþýrtýp-saptýracaðým, en olmadýk kuruntulara düþüreceðim... Kim Allah'ý býrakýp da þeytaný dost (veli) edinirse, kuþkusuz o, apaçýk bir hüsrana uðramýþtýr. (Þeytan) Onlara vaadler ediyor, onlarý en olmadýk kuruntulara düþürüyor. Oysa þeytan, onlara bir aldanýþtan baþka bir þey va'detmez. (Nisa Suresi, 119-120)

Mümin þeytanýn en büyük düþmaný olduðu için, kendisini böyle bir tehlikeden müstaðni göremez. Zira göstereceði en küçük bir gevþeklik, þeytanýn kuruntu vermek, þüpheye sevk etmek gibi taktiklerle üzerine saldýrmasýna imkan tanýr. Ancak kesin bir bilgiyle ahirete inanan, her an katýksýzca Allah'a yönelen bir mümine karþý bu kuruntular kesinlikle etkisiz kalýr.

SAPKIN AMELLERÝ ÇEKÝCÝ VE SÜSLÜ GÖSTERÝR

Þeytan etkisi altýna giren kimselere, yapmakta olduklarý sapkýn iþleri süslü ve çekici gösterir. Bu yüzden içinde bulunduklarý sapýklýða tutkuyla baðlanýrlar.

...Þeytan onlara yaptýklarýný süslemiþtir, böylece onlarý (doðru) yoldan alýkoymuþtur; bundan dolayý onlar hidayet bulmuyorlar. (Neml Suresi, 24)

....Onlarýn kalpleri katýlaþtý ve þeytan onlara yapmakta olduklarýný çekici (süslügöz kırpma gösterdi. (En'am Suresi, 43)

Kalpleri katýlaþan kimseler iyi ve kötüyü ayýrdedecek duyarlýlýðý kaybettiklerinden, þeytan iþledikleri kötülükleri onlara süslü gösterir. Bu katýlaþma yüzünden de þeytanýn etkisi altýndaki kimseler, kendilerine çekici gösterilen sapýklýklarýnda büyük kararlýlýk gösterirler. Bu kararlýlýk kimi zaman geleneklerle bozulan ve Kuran'da "atalarýn dini" olarak adlandýrýlan sapkýn dinin temsilcilerinde, kimi zaman da Allah'ýn elçisine isyan eden, ona karþý mücadele eden münafýklarda görülür. Kimi zaman da inkarcýlarýn müminlerin aleyhine yürüttükleri faaliyetlerde ortaya çýkar. Ýster müþrik olsun ister kafir, tümünün ortak özelliði þeytan tarafýndan kandýrýlmýþ ve oyuna getirilmiþ olmalarýdýr. Bir Kuran ayetinde bu insanlar üzerindeki þeytani etki þöyle bildirilir:

O zaman þeytan onlara amellerini çekici göstermiþ ve onlara: "Bugün sizi insanlardan bozguna uðratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardýmcýnýzým" demiþti... (Enfal Suresi, 48)

FAKÝRLÝK KORKUSU VERÝR

Þeytan ahirete karþýlýk insana dünya hayatýný sunar. Bu yüzden þeytanýn etkisi altýndaki insanlar sanki sonsuza dek ölmeyeceklermiþ gibi dünya için çalýþýr, ahiret için hiçbir çaba harcamazlar. Þeytan binlerce yýldýr insanlara bu tuzaðý kurar. Bugüne kadar milyarlarca insan yaþamlarý boyunca çalýþmýþ, çabalamýþ, para, mal mülk kazanmýþ, sonra bunlarýn hepsini arkalarýnda býrakarak ölmüþlerdir. Þu an yaþayanlar ise, kendilerinden önce ölen bu insanlarýn durumlarýndan hiçbir ders almaz, sanki kendileri hiç ölmeyeceklermiþ gibi mal mülk biriktirirler.

Þeytan dünya hayatýný deðerli ve kalýcý göstererek müminlere de zarar vermeye çalýþýr. Ýmaný zayýf olanlara ve münafýklara fakirlik korkusu verir. Bu sayede onlarý, dünya hayatý için daha çok çaba harcamaya, cimrilik yapmaya iter. Bir Kuran ayetinde þeytanýn çabasý þöyle bildirilmiþtir:

Þeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin-hayasýzlýðý emrediyor. Allah ise, size kendisinden baðýþlama ve bol ihsan (fazl) vaadediyor. Allah (rahmetiyle) geniþ olandýr, bilendir. (Bakara Suresi, 268)

Mal-mülk hýrsý vererek tuzak kurmak þeytanýn çok eski bir yöntemidir. Hatta Hz. Adem'i kandýrdýðýnda da "sana sonsuzluk aðacýný ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (Taha Suresi,120) yalanýný söylemiþ, mülk vaadinde bulunmuþtur. Bu yüzden Allah, müminlere mal sevgisine karþý birçok uyarýda bulunur. Bir Kuran ayetinde þöyle bildirilir:

Ýþte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çaðrýlýyorsunuz; buna raðmen bazýlarýnýz cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse, artýk o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise, Ðaniy (hiçbir þeye ihtiyacý olmayan)dýr; fakir olan sizlersiniz. Eðer siz yüz çevirecek olursanýz, sizden baþka bir kavmi getirip-deðiþtirir. Sonra onlar, sizin benzeriniz de olmazlar. (Muhammed Suresi, 38)

Her kim olursa olsun, dünya çapýnda ünlü ve zengin bir iþadamýnýn veya bir dilencinin, Allah rýzasýna uygun olarak harcamadýðý her kuruþta, farkýnda olmadýðý güçlü bir ortaðý vardýr. Allah inkar edenlerin mallarýna þeytaný ortak kýlmýþtýr. Bu ortaklýk emri ayette þöyle geçer:

"Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsýntýya uðrat, atlýlarýn ve yayalarýnla onlarýn üstüne yaygarayý kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeþitli vaadlerde bulun." Þeytan, onlara aldatmadan baþka bir þey vaadetmez. (Ýsra Suresi, 64)

KÝBÝR VERÝR

Kibir þeytanýn en önemli özelliklerinden biridir. Allah'ýn huzurundan da kibiri ve itaatsizliði yüzünden kovulmuþtur:

Yalnýz Ýblis hariç. O büyüklük tasladý ve kafirlerden oldu.

(Allah) Dedi ki: "Ey Ýblis, iki elimle yarattýðýma seni secde etmekten alýkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mý oldun?"aglaSad Suresi, 74-75)

Þeytanýn bu önemli hastalýðý insanlar için de büyük bir tehlikedir. Çünkü þeytan bir insaný kendisine yakýn kýlmak için öncelikle kendi hastalýðýný o insana bulaþtýrmaya çalýþýr. Bu hastalýða yakalanan bir kimsenin aklý örtülür, þuuru kapanýr. Bu tehlike nedeniyle Kuran'da müminler alçak gönüllü olmalarý için uyarýlmýþtýr:

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne daðlara boyca ulaþabilirsin. (Ýsra Suresi, 37)

(Lokman dedi ki) Ýnsanlara yanaðýný çevirip ve böbürlenmiþ olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayýp böbürleneni sevmez. Yürüyüþünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olaný gerçekten eþeklerin sesidir. (Lokman Suresi, 18-19)

Mümin, þeytanýn vasfý olan kibirden mümkün olduðunca sakýnmalý ve bunun için büyük bir dikkat sarf etmelidir. Aksi takdirde ecir kaybýna uðrar, imaný büyük bir tehlike içine girer.

Þeytanýn etkisi farklý þekillerde ortaya çýkabilir. Örneðin bir insan Ýslam'a büyük hizmetlerde bulunmuþ olabilir. Ama bu hizmet, yalnýzca kendisine Allah tarafýndan lütfedilmiþ bir ecir kazanma imkanýdýr. Kiþi Allah'ýn kontrolü dýþýnda, kendi baþýna bir hareket yapamayacaðý için, herhangi bir baþarýsýyla övünmesi söz konusu olamaz. Bunun tersini yapanlara Kuran'da çok büyük bir tehdit vardýr:

Getirdikleriyle sevinen ve yapmadýklarý þeyler nedeniyle övülmekten hoþlananlarý (kazançlýgöz kırpma sayma; onlarý azaptan kurtulmuþ olarak sayma. Onlar için acý bir azap vardýr. (Al-i Ýmran Suresi, 188)

Nitekim sahip olduðu zenginliði kendi kiþisel özelliklerinin bir sonucu sayan ve "bu, bende olan bir bilgi dolayýsýyla bana verilmiþtir" (Kasas Suresi, 78) diyen Karun, Allah tarafýndan þiddetli bir cezaya çarptýrýlmýþtýr.

Þeytan kibir telkini vererek ayný zamanda müminler arasýndaki huzuru bozmaya çalýþýr. Çünkü kibir yalnýzca Allah katýnda deðil müminler arasýnda da hoþa gitmeyen bir ahlak zayýflýðýdýr ve bu tür bir tavra sahip bir insan onlarý son derece rahatsýz eder.

Þeytanýn kendisini fark ettirmeden, insana çok sinsice yaklaþacaðý unutulmamalýdýr. Þeytanýn acelesi de yoktur. Kendini üstün görme telkinini, uzun vadede, birçok farklý olay için yavaþ yavaþ yapar. Eðer kiþi bu yönteme karþý çok uyanýk olmazsa, bu telkinlerin etkisi zamanla katlanarak büyür. Örneðin kazanýlan küçük bir baþarýnýn ardýndan þeytan mutlaka telkin yapmak isteyecektir. Eðer kiþi, baþarýnýn tek sahibinin Allah olduðunu kalben hissetmezse, þeytanýn fýsýltýsýný da kendi teþhisi zanneder ve baþarý sahibinin kendisi olduðuna zamanla yürekten inanýr.

Þeytan baþka taktikler de izler. Örneðin bir mümin hata yapabilir. Böyle bir durumda diðer müminlere düþen, hatayý yapan mümine þefkatle yaklaþmak ve o müminin de kendileri gibi aslýnda aciz bir kul olduðunu unutmamaktýr. Çünkü þeytan, hata sahibine karþý öfke duymayý veya onu küçük görmeyi telkin eder. Bir mümini yaptýðý hatadan veya baþka bir sebepten dolayý içten içe küçük gören kiþi, kendini üstün görme fýsýltýsýnýn etkisi altýnda kalmaya baþlamýþtýr.

Bu ruh hali devam ederse kibir insanýn kiþiliðine yerleþir ve diðer müminlere karþý þefkat ve merhamet duygusu azalýr. Artýk yalnýzca kendi bildiðini okuyan, kendi baþýna buyruk, aklýný diðer müminlerin akýllarýndan üstün gören bir insan ortaya çýkar. Kiþinin içindeki kendini üstün görme fýsýltýsý sesini yükseltir ve o, bunun kendi üstün teþhislerinden biri daha olduðunu zanneder. Bu psikolojiye giren kimsenin imanýnda zamanla çok ciddi yaralar oluþur. Bir süre sonra kalbi, Kuran'da da bildirildiði gibi, Allah'ýn ayetlerine karþý duyarsýzlaþýr:

Bizim ayetlerimize, ancak kendilerine hatýrlatýldýðý zaman, hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman eder. (Secde Suresi, 15)

Ayetten anlaþýldýðý üzere, ancak büyüklük taslamayan kimseler, Allah'ýn ayetlerine iman edebilirler. Kendisini üstün görüp kibirlenen bir kimsenin ayetleri gerektiði gibi anlamasý ise imkansýzdýr.

GÖSTERÝÞ ÝÇÝN ÝBADET ETMEYE ÇAÐIRIR

Dünya hayatýnýn en aldatýcý tuzaklarýndan biri, insanlarýn birbirlerine gösteriþ yapma ve sahip olduklarýyla övünme tutkusudur.

Gösteriþ yapmanýn þekli insanýn içinde bulunduðu ortama göre deðiþir. Paranýn ön planda olduðu bir ortamda zenginlik, saygýnlýðýn geçerli olduðu bir toplulukta makam övünme konusudur. Þeytan bu tutkuyu dindarlýðýn ön planda olduðu topluluklarda da kullanýr. Kalbinde iman olmayan kimseler için ibadet etmek, Allah'ýn rýzasýný kazanmak için deðil, dindar toplulukta itibar elde etmek için yapýlan bir harekettir. Kuran bu tür kimselerden þöyle bahseder:

Ýþte (þu) namaz kýlanlarýn vay haline,

Ki onlar, namazlarýnda yanýlgýdadýrlar,

Onlar gösteriþ yapmaktadýrlar. (Maun Suresi, 4-6)

Þeytanýn gerçek amacýndan saptýrýp bir gösteriþ aracý haline getirebileceði önemli ibadetlerden biri "infak"týr, yani insanýn malýný Allah yolunda harcamasý. Bu ibadeti yaparken Allah'ýn rýzasýný aramak yerine, insanlarýn hoþnutluðunu gözeten kimseler aslýnda þeytana arkadaþ olmuþlardýr:

Ve onlar, mallarýný insanlara gösteriþ olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Þeytan, kime arkadaþ olursa, artýk ne kötü bir arkadaþtýr o. (Nisa Suresi, 38)

Ýnfak, mümine arýnmasý ve ahiretini kazanmasý için tanýnmýþ en önemli fýrsatlardan biridir. Böylesine önemli bir ibadete, þeytanýn pisliði -gösteriþ yapma- karýþýrsa, müminin ihtiyacý olan arýnma gerçekleþmez, ahiret için çok önemli olan bir fýrsat kaçýrýlmýþ olur. Bu yüzden mümin olan bir kimse, infak ederken, þeytana karþý çok uyanýk olmalý, her ibadetini olduðu gibi bunu da yalnýzca Allah'ýn rýzasý için halis bir niyetle yapmalýdýr. Kuran müminleri bu konuda þöyle uyarýr:

Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayýp, insanlara karþý gösteriþ olsun diye malýný infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarýnýzý geçersiz kýlmayýn. (BakaraSuresi, 264)

AYETLERDEN UZAKLAÞTIRMAYA ÇALIÞIR

Allah'ýn kitabýna tabi olmak büyük bir sorumluluktur. Böylesine önemli bir sorumluluðu ihmal etmenin cezasý da ayný derecede þiddetli olur. Ýnsanýn böyle bir cezaya çarptýrýlmasý ise bilindiði gibi þeytanýn en büyük amacýdýr.

Þeytanýn etkisiyle Kuran'dan uzaklaþan bir kimse, gerçekte Allah'tan uzaklaþmýþ olur. Çünkü Kuran, Allah'ýn sözüdür. Hem müminlerin hidayete ermelerini saðlayan, hem de onlara ömür boyu yol gösterici olan bir 'nur'dur.

Kuran'dan uzaklaþmak, Kuran'a tabi olmuþ kimseleri -müminleri- tehdit eden bir tehlikedir. Çünkü müþrikler ve kafirler zaten Kuran'dan tamamen gaflet içindedirler. Ayetlere karþý perdelenmiþ olduklarý için, Kuran'dan daha fazla uzaklaþmalarýna imkan yoktur. Fakat ayetler vesilesiyle iman eden ve ayetlerin bildirdiði þekilde yaþayan müminler, Kuran'dan uzaklaþýrlarsa, çok büyük bir tehlikeyle, þeytanla yüz yüze kalýrlar. Dahasý bunun farkýna varmadan, kendilerini hala doðru yolda zannederek, þeytan tarafýndan kontrol altýna alýnýrlar. Kuran'da bu durum, þeytanýn insanýn üzerine kabuk gibi baðlanmasý olarak ifade edilmiþtir:

Kim Rahman (olan Allah)ýn zikrini görmezlikten gelirse, biz bir þeytana onun "üzerini kabukla baðlattýrýrýz"; artýk bu, onun bir yakýn dostudur.

Gerçekten bunlar (bu þeytanlar), onlarý yoldan alýkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarýný sanýrlar. (ZuhrufSuresi, 36-37)

Böyle bir gaflete de ancak, ahireti terkedip dünyevi çýkarlara yönelen, nefsinin istekleri doðrultusunda hareket eden biri dalabilir. Aslýnda Allah'ý deðil, nefsini tatmin etmeye yönelip þeytanýn peþine takýlan bu kimse, insandan çok hayvana benzer. Çünkü hayvanýn da, insanýn da temel fiziksel ihtiyaçlarý (yemek, içmek, cinsellik) ortaktýr. Ýnsaný üstün yapan kendisini Yaratan'a bilinçli bir biçimde kulluk etmesidir. Ýþte bu nedenle Kuran'da nefsinin hevasýna uyan ve bir zamanlar tabi olduðu ayetlerden uzaklaþan kimse, köpeðe benzetilir.

Onlara kendisine ayetlerimizi verdiðimiz kiþinin haberini anlat. O, bundan sýyrýlýp-uzaklaþmýþ, þeytan onu peþine takmýþtý. O da sonunda azgýnlardan olmuþtu.

Eðer biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandýgöz kırpma, hevasýna uydu. Onun durumu, üstüne varsan dilini sarkýtýp soluyan, kendi baþýna býraksan dilini sarkýtýp soluyan köpeðin durumu gibidir. Ýþte ayetlerimizi yalanlayan topluluðun durumu böyledir. Artýk gerçek haberi onlara aktar. Ki düþünsünler. (Araf Suresi, 175-176)

Bir mümin yýllar boyunca, birçok defa Kuran'ý okumuþ olabilir. Ama bu onu þeytanýn oyunlarýndan müstaðni kýlmaz. Þeytan birçok oyunla karþýsýna çýkar. Müminin Kuran'ý inkar etmeyeceðini bildiðinden, çeþitli hilelerle, müminleri günlük hayatlarýnda Kuran'ýn emrettiði yaþam tarzýndan uzaklaþtýrmaya çalýþýr.

Örneðin Kuran'da, yaþanan ve yaþanacak her anýn Allah tarafýndan bir kader çerçevesinde önceden yaratýldýðý bildirilmiþtir. Bu bilgiye raðmen baþýna gelen olaylar karþýsýnda sýkýntýlý, tevekkülsüz bir ruh hali sergilemek, Allah'ýn ayetlerini gözardý ederek hareket etmek anlamýna gelir. Uzun süre bu ruh halinde kalan bir kimsenin kalbi, Kuran'ýn temiz ve berrak ruhunu yitirir ve giderek kararmaya baþlar. Sonunda bu kimse Kuran'dan etkilenmeyen, duyarsýz bir hale gelir.

Kuran'ýn emrettiði gibi bir hayat sürme gayretindeki herkes bu tehlikeyle karþý karþýyadýr. Her kim olursa olsun, kendisine kitap verildikten sonra bu yükümlülüðü hakkýyla yerine getiremezse, kalbi katýlaþýr. Kuran'da, daha önce kendilerine kitap verilen ancak bu sorumluluðu taþýyamayan kimselerin durumu hatýrlatýlmaktadýr:

Ýman edenlerin, Allah'ýn ve haktan inmiþ olanýn zikri için kalplerinin "saygý ve korku ile yumuþamasý" zamaný gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiþ, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiþ, böylece kalpleri de katýlaþmýþ bulunanlar gibi olmasýnlar. Onlardan çoðu fasýk olanlardý. (Hadid Suresi, 16)

Allah müminlere, þeytanýn bu oyununa düþmemeleri için Kuran'a sýmsýký sarýlmalarýný emreder. Çünkü Kuran hayatýnýn her anýnda mümine yol gösterici olacak bir kýlavuzdur. Dahasý müminler ayetleri yalnýzca düzenli olarak okumakla deðil, gün boyu akýlda tutmakla, üzerlerinde düþünmekle ve her olayda Kuran'la hükmetmekle yükümlüdürler:

Evlerinizde okunmakta olan Allah'ýn ayetlerini ve hikmeti hatýrlayýn. Þüphesiz Allah, latiftir, haberdar olandýr. (Ahzab Suresi, 34)

Kendilerine verdiðimiz Kitabý gereði gibi okuyanlar, iþte ona iman edenler bunlardýr... (Bakara Suresi, 121)

UNUTKANLIK VE DALGINLIK

Unutkanlýk vermek þeytanýn çok sýk kullandýðý fakat insanlar tarafýndan fazla fark edilmeyen bir yöntemdir. Þeytan bu telkini farklý konumlardaki insanlar için, farklý taktiklerle kullanýr.

Örneðin yaþamlarýný dinden uzak geçiren kimselere verdiði unutkanlýk ve dalgýnlýk, klasik anlamdaki unutkanlýk veya bir anlýk göz dalmasý deðildir. Þeytanýn gerçek anlamda unutkanlýk verdiði bu kimseler, 60-70 yýllýk bir ömrü Allah'ý ve ahireti unutarak boþ ve yararsýz uðraþlar içinde geçirirler. Allah'ýn ahireti hatýrlatmak için yeryüzünde yarattýðý hikmet ve ibretleri kavrayamazlar. Neden ve nasýl yaratýldýklarý sorusunun hiçbir önemi yoktur. Þeytan onlara, iyiliði, hayrý, en önemlisi kendilerini yarataný, O'nu anmayý ve herþeyin kontrolünün O'nda olduðunu unuturur. Ölüm, kader ve ahireti hiç düþündürtmez.

Ayný þekilde münafýklar da þeytan tarafýndan çepeçevre kuþatýldýklarýndan, Allah'ýn varlýðýný ve O'nun zikrini unuturlar. Kuran'da münafýklarýn içinde bulunduklarý durum þöyle haber verilir:

Þeytan onlarý sarýp-kuþatmýþtýr; böylelikle onlara Allah'ýn zikrini unutturmuþtur. Ýþte onlar, þeytanýn fýrkasýdýr. Dikkat edin; þüphesiz þeytanýn fýrkasý, hüsrana uðrayanlarýn ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)

Þeytanýn unutkanlýk vermeye çalýþtýðý bir diðer grup müminlerdir. Ancak bu unutkanlýk müþriklere ve münafýklara verdiði unutkanlýktan daha farklýdýr. Þeytan büyük-küçük ayýrdetmeden müminlerin sorumlu olduklarý her konuda unutkanlýk vermek ister. Çünkü her insan dünya hayatýnýn her anýnda, Kuran'ýn emrettiði hayatý yaþama konusunda denenmektedir. Bu yüzden insanýn her an þuurlu ve uyanýk olmasý ve yaþadýðý her an, Allah'ýn rýzasýný aramasý gerekir.

Kuran'da þeytanýn müminlere vermeye çalýþtýðý bazý unutkanlýklardan örnekler verilmiþtir. Bunlardan biri, ayetler hakkýnda "alaylý tartýþmalara" dalanlarla ayný ortamda bulunmaktýr. Allah müminleri böyle bir ortamdan sakýndýrýr ve þeytanýn unutturucu etkisine karþý uyarýr:

Ayetlerimiz konusunda "alaylý tartýþmalara dalanlar:" -onlar bir baþka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Þeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatýrlamadan sonra, artýk zulmeden toplulukla beraber oturma. (En'am Suresi, 68)

Bir baþka hüküm ise bir þeyi yaparken, onun ancak Allah'ýn dilemesiyle mümkün olacaðýný anmaktýr:

hiçbir þey hakkýnda: "Ben bunu yarýn mutlaka yapacaðým" deme.

Ancak: "Allah dilerse" (inþallah yapacaðým de). Unuttuðun zaman Rabbini zikret ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakýn bir baþarýya yöneltip-iletir." (KehfSuresi, 23-24)

Bu konuya bir baþka örnek Hz. Musa kýssasýnda verilmiþtir. Ayette, Hz. Musa ile beraber yolculuk eden genç yardýmcýsý, yanlarýna aldýklarý balýðý unuttuðunu fark edince, bunun sorumlusunun þeytan olduðunu belirtir:

(Genç-yardýmcýsýgöz kırpma Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sýðýndýðýmýzda, ben balýðý unuttum. Onu hatýrlamamý þeytandan baþkasý bana unutturmadý; o da þaþýlacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu." (Kehf Suresi, 63)

Mümin unutkanlýða ve buna yol açan faktörlere karþý çok dikkatli olmalýdýr. Müminin yaþamýnda dalgýnlýklara, aklý örten hayali senaryolara ve boþ hayallere dalýp gitmeye yer yoktur. Çünkü bu karakterde bir insan Allah yolunda ciddi bir çaba harcayamaz. Kendisini dünyanýn aldatýcýlýðýna kaptýrýp, gerçek görevini, varlýðýnýn tek nedenini, Allah'a kul olmayý unutur:

Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarýn için neyi takdim ettiðine baksýn. Allah'tan korkun. Hiç þüphesiz Allah, yaptýklarýnýzdan haberdardýr.

Kendileri Allah'ý unutmuþ, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuþ olanlar gibi olmayýn. Ýþte onlar, fasýk olanlarýn ta kendileridir. (Haþr Suresi, 18-19)

Unutkan ve dalgýn bir yapýya önlem olarak, müminler Allah'ý, Allah korkusunu ve Allah rýzasýný, cenneti, cehennemi, dünya hayatýnýn geçiciliðini daima düþünerek unutmamalýdýrlar. Çünkü insan bu gerçekleri aklýnda tutmadýkça, þeytana karþý korumasýz kalýr.

DUYGUSALLIK TELKÝNÝ

Duygusallýk, insanýn duygularýnýn Kuran'ýn belirttiði doðrultunun dýþýna taþarak Kuran'ýn sýnýrlarý içinde yönlendirilmemesi, bunlarýn kiþinin karar ve davranýþlarýný kontrol altýna almasý ve kiþiyi aklýn yerine duygularýn yönetmesi demektir.

Duygusal davranan bir kimsenin hareketlerinde akýl yoktur. Herþey o anki ruh haline göre geliþir. Kiþinin sabrý, adaleti, davranýþlarý, aldýðý kararlar, verdiði tepkilerin tamamý duygular tarafýndan yönlendirilir. Ani ve birbirini tutmayan kararlar þeytanýn küçük müdahaleleriyle kolayca verilir. Çoðu zaman bu kararlarý piþmanlýk izler. Duygusal insanlarýn ömürleri sonradan piþman olunan birçok kararla doludur.

Halbuki müminin sahip olduðu akýlda, denge ve açýk bir þuur vardýr. Hareketlerin tamamý Allah'ýn kurallarý ve kanunlarý çerçevesinde yapýlýr. Akýlcý hareket eden insan, seçimini, ahiret gününde Allah'ýn karþýsýnda vereceði hesabý düþünerek yapar. Þartlar ne olursa olsun Kuran doðrultusunda, taviz vermeden hareket eder.

Þeytan, kimi zaman müminlere de duygusallýk telkini yaparak yaklaþmayý dener. Ýnkar edenlere karþý beslenebilecek bir sevgi, deðiþen þartlardan ruhen etkilenmek gibi Kuran'a ters düþen her hareket, bilinç altýna yerleþen duygusallýk telkinin bir iþaretidir. Böyle bir telkin, Kuran hükümlerini uygulamada ve Allah'ýn rýzasýna yönelmede gösterilecek tam bir kararlýlýkla etkisiz býrakýlýr.

Müminlerin hayatlarýnda duygusallýða yer olmadýðý birçok Kuran ayetinde bildirilmiþtir. Örneðin bir mümin, her kim olursa olsun, inkar eden bir kimseye karþý sevgi besleyemez:

Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsýn ki, Allah'a ve elçisine baþkaldýran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) baðý kurmuþ olsunlar; bunlar, ister babalarý, ister çocuklarý, ister kardeþleri, isterse kendi aþiretleri (soylarýgöz kırpma olsun... (Mücadele Suresi, 22)

Bir baþka ayette Allah'ýn sevgisini kazanmak için yola çýkan bir müminin, Allah'ýn düþmaný bir kimseye karþý sevgi besleyemeyeceði, eðer beslerse doðru yoldan þaþýrýp sapacaðý bildirilmiþtir:

Ey iman edenler, benim de düþmaným, sizin de düþmanýnýz olanlarý veliler edinmeyin. Siz onlara karþý sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkar etmiþler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanýzdan dolayý elçiyi de, sizi de (yurtlarýnýzdan) sürüp-çýkarmýþlardýr. Eðer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rýzamý aramak amacýyla çýkmýþsanýz (nasýl) onlara karþý hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açýða vurduklarýnýzý bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artýk o, elbette yolun ortasýndan þaþýrýp-sapmýþ olur. (Mümtehine Suresi, 1)

Ayetlerden açýkça anlaþýldýðý gibi mümin bir kimse için sevgideki yegane kýstas imandýr. Bunun dýþýnda ne aile baðlarýnýn ne de sosyal çevrenin önemi vardýr. Bir inkarcý, iman etmediði sürece müminin dostu ve yakýný olamaz. Bu uzaklýk Hz. Ýbrahim'in aðzýndan Kuran'da þöyle ifade edilir:

Ýbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardýr. Hani kendi kavimlerine demiþlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ýn dýþýnda taptýklarýnýzdan gerçekten uzaðýz. Sizi (artýk) tanýmayýp-inkar ettik. Sizinle aramýzda, siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düþmanlýk ve bir kin baþ göstermiþtir."... (Mümtehine Suresi, 4)

Bu konu Kuran'da peygamber kýssalarýnda da geçer. Örneðin Hz. Ýbrahim'in babasýnýn Allah'ýn düþmaný olduðunu öðrenince ondan uzaklaþmýþ olmasý, müminler için örnek bir harekettir. (Tevbe Suresi, 114) Bir baþka örnek ise Nuh kýssasýnda yer alýr. Allah Hz. Nuh'a, inkarcý olan oðlu için "Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden deðildir" (Hud Suresi, 46) diye seslenir. Çünkü bir müminin ailesi, yalnýzca müminlerdir. Bunlarýn dýþýnda bir dost arayanlar, eninde sonunda kendilerine yegane dost olarak þeytaný bulurlar.

DETAYLARA DALDIRIR

Mümin Allah rýzasýný kazanmak için en saðlýklý ve doðru yollarý seçmelidir. Boþ iþlerle hiç vakit kaybetmez. "Þu halde boþ kaldýðýn zaman, durmaksýzýn (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et" (Ýnþirah Suresi, 7) ayetine uyarak, üzerine aldýðý her salih ameli bir an önce bitirip bir yenisine geçer.

Fakat insan yaptýðý iþi Allah rýzasýný gözetmeden yapýyorsa, þeytanýn pek fark edilmeyen bir oyununa karþý korumasýz düþer. Bu oyun insanlarý gereksiz detaylara daldýrmaktýr. Bu tuzaða düþen kiþi, kafasý karmakarýþýk, binbir türlü detaya takýlmýþ, esas amaçtan tamamen uzaklaþmýþ, hatta ne yapmasý gerektiðini bile hatýrlayamayan bir hale gelir.

Allah Kuran'da buna örnek olarak Hz. Musa'yla ilgili bir kýssadan bahsetmiþtir. Hz. Musa kendi kavmine, yani Ýsrailoðullarýna, Allah'ýn onlardan bir sýðýr kesmelerini istediðini haber verir. Buna karþýn kavmi sýðýr hakkýnda gereksiz birçok ayrýntý sorup, ibadeti bir türlü yerine getirmez. Ancak istedikleri bütün ayrýntýlarý öðrendiklerinde "...Þimdi gerçeði getirdin.." derler. Fakat bu ibadetin amacýndan nasýl uzaklaþtýðý ve kavmin neredeyse Allah'ýn emrini yerine getirmeyeceði daha sonraki ayette belirtilir: "Böylece ineði kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardý." (Bakara Suresi, 71)

Bu arada Ýsrailoðullarýnýn kendilerine sýðýr kesme emrini getiren Hz. Musa'ya söyledikleri "bizi alaya mý alýyorsun?" (Bakara Suresi, 67) þeklindeki küstahça söz de, o anda imandan çok inkara, yani þeytana yakýn olduklarýný göstermektedir.

Bu mantýðýn altýnda þeytanýn yukarýda bahsedilen hilesi yatmaktadýr. Sýðýr kesmek gibi basit bir olayý detaylara boðup zorlaþtýran þeytan, neredeyse ibadetin yapýlmasýný engellemeyi baþaracak hale gelir. Günümüzde büyük bir kitlenin din anlayýþý, þeytanýn bu etkisiyle þekillenmiþtir. Birçok insan Allah'ýn dini adý altýnda detaylara boðulmuþ, Kuran'dan uzak bir din yaþamaktadýr.

ÝSRAFA TEÞVÝK EDER

Ýsraf etmek cahiliye toplumunun önemli bir özelliðidir. Sýnýr tanýmaz bir þekilde para harcayýp sonra bununla övünmek küfür için bir prestij kaynaðýdýr:

O: "Yýðýnla mal tüketip-yok ettim" diyor.

Kendisini hiç kimsenin görmediðini mi sanýyor? (Beled Suresi, 6-7)

Oysa israf Allah tarafýndan kesin olarak yasaklanmýþ, çirkin bir davranýþtýr. Hatta israf edenler için ayette "þeytanýn kardeþi" ifadesi kullanýlmaktadýr. O halde þeytanýn en büyük düþmaný olan müminlerin bu konu üzerinde özel bir titizlik göstermeleri gerekir.Allah bir ayetinde þöyle bildirir:

....Ýsraf ederek saçýp-savurma. Çünkü saçýp-savuranlar, þeytanýn kardeþleri olmuþlardýr; þeytan ise Rabbine karþý nankördür. (Ýsra Suresi, 26-27)

Bu tehlikeden korunmasý için müminin dikkat etmesi gereken bir nokta vardýr. Mümin canýný ve malýný cennet karþýlýðýnda sattýðýný (Tevbe Suresi, 111) hiçbir zaman unutmamalýdýr. Böyle bir ticareti kabul ettikten sonra malýnýn bir kýsmýný Allah yolu dýþýnda bir amaç için harcayamaz. Çünkü israf öncelikle, ahiret dýþýnda bir baþka amaç için harcama yapmakla olur.

Mümin sahip olduðu herþeyle ahirete yönelmek zorundadýr. Sahip olduðu her mal daha çok ecir kazanmasý için bir fýrsattýr. Bu fýrsatý geri tepmek, ahiret yerine dünya hayatýna razý olmak demektir. Allah müminleri meþru ve helal nimetlerden faydalanmaya teþvik ederken, israf etmemeleri için uyarýlarda bulunmuþtur:

...Ýsraf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. (En'am Suresi,141)

Ey Ademoðullarý, her mescid yanýnda ziynetlerinizi takýnýn. Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. (Araf Suresi, 31)

ÞEYTANIN ÝNSANI SAPTIRMAK ÝÇÝN KULLANDIÐI ARAÇLAR

Kuran'da þeytanýn özel olarak kullandýðý bazý kötü alýþkanlýklar olduðundan bahsedilir ve müminler bunlara karþý uyarýlýrlar. Ýçki, kumar ve falla uðraþmak þeytanýn insanlarý saptýrmak için kullandýðý malzemelerdir:

Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taþlar ve fal oklarý ancak þeytanýn iþlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçýnýn; umulur ki kurtuluþa erersiniz. (Maide Suresi, 90)

Ancak burada önemli olan þeytanýn bu araçlarý hangi sonuca ulaþmak için kullandýðýdýr. Çünkü ayetlerde esas dikkat çekilen þeytanýn amacýdýr. Bu amaç bir sonraki ayette bildirilir; müminler arasýna düþmanlýk sokmak, onlarý Allah'ý anmaktan ve namazdan alýkoymak.

Gerçekten þeytan, içki ve kumarla aranýza düþmanlýk ve kin düþürmek, sizi, Allah'ý anmaktan ve namazdan alýkoymak ister. Artýk vazgeçtiniz deðil mi? (Maide Suresi, 91)
Gönderen: 18.02.2007 - 13:02
Bu Mesaji Bildir   Rabbanice üyenin diger mesajlarini ara Rabbanice üyenin Profiline bak Rabbanice üyeye özel mesaj gönder Rabbanice üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
FilizEnsar su an offline FilizEnsar  
274 Mesaj -
Allah Razı Olsun abi biraz uzun ama ellerine saðlýk
RABBÝM bizleri þeytana uydurmasýn onun kötülüklerinden vesveselerinden muhafaza eylesin bizleri inþallah
Gönderen: 18.02.2007 - 15:31
Bu Mesaji Bildir   FilizEnsar üyenin diger mesajlarini ara FilizEnsar üyenin Profiline bak FilizEnsar üyeye özel mesaj gönder FilizEnsar üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Rabbanice su an offline Rabbanice  
92 Mesaj -
evet filiz biraz uzun oldu ama seytani cok daha iyi tanimamiz acisindan ustunde durmak istedim.
VESSELAM
Gönderen: 18.02.2007 - 22:28
Bu Mesaji Bildir   Rabbanice üyenin diger mesajlarini ara Rabbanice üyenin Profiline bak Rabbanice üyeye özel mesaj gönder Rabbanice üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1837 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
sabrikucukseren (61), Simsek61 (41), dido (41), xserpilx (40), cezabel (52), ahmetcotur (49), ARES (60), alacali_sevim (59), mfilizfidan (41), CILGINPiLOT1 (46), sultan53 (48), ahunal31 (53), musavi (60), adem51 (50), omerpolat04 (35), Bayram-25 (51), ASK (38), medineyevaramad.. (35), Sinan_iht (38), banckal (39), sülü (39), islaminsesi (37), talhardty (52), mmy55 (42), allahbirdir (35), ismer (46), aykiz833 (41), batil (43), sedat1965 (59)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.01862 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.