0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » A I L E / E Ğ İ T İ M / S A Ğ L I K » ÇOCUK KÜRSÜSÜ » kirk hadis

önceki konu   diğer konu
11 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
EBRAR-NESIBE su an offline EBRAR-NESIBE  
kirk hadis
113 Mesaj -





[IMG]Kim benim sunnetimi diriltirse(ihya eder ve yasaminda tatbik ederse) beni sevmis olur. Beni seven de benimle beraber Cennettedir.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son EBRAR-NESIBE tarafından, 30.12.2004 - 15:55 tarihinde.
Gönderen: 30.12.2004 - 15:55
Bu Mesaji Bildir   EBRAR-NESIBE üyenin diger mesajlarini ara EBRAR-NESIBE üyenin Profiline bak EBRAR-NESIBE üyeye özel mesaj gönder EBRAR-NESIBE üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
mehmet-54 su an offline mehmet-54  
AYET
221 Mesaj -


EBRU-NESIBE Yegenimize selamlar.Güle Güle
Güle Güle Güle Güle Güle Güle Güle Güle Güle Güle Güle Güle Güle Güle
Gönderen: 30.12.2004 - 16:00
Bu Mesaji Bildir   mehmet-54 üyenin diger mesajlarini ara mehmet-54 üyenin Profiline bak mehmet-54 üyeye özel mesaj gönder mehmet-54 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Emirdag su an offline Emirdag  
sa
1071 Mesaj -
Guzel bir fikir ama bu kirk hadisi ayni anda gondersenizgöz kırpma takipi daha kolay olur Güle Güle
Gönderen: 30.12.2004 - 20:42
Bu Mesaji Bildir   Emirdag üyenin diger mesajlarini ara Emirdag üyenin Profiline bak Emirdag üyeye özel mesaj gönder Emirdag üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
zeyneb-54 su an offline zeyneb-54  
GALIBA BILGISAYAR HATASI
1129 Mesaj -
Güle Güle Güle Güle
Gönderen: 30.12.2004 - 20:46
Bu Mesaji Bildir   zeyneb-54 üyenin diger mesajlarini ara zeyneb-54 üyenin Profiline bak zeyneb-54 üyeye özel mesaj gönder zeyneb-54 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Emirdag su an offline Emirdag  
1071 Mesaj -
düsün düsün düsün düsün
Gönderen: 30.12.2004 - 20:48
Bu Mesaji Bildir   Emirdag üyenin diger mesajlarini ara Emirdag üyenin Profiline bak Emirdag üyeye özel mesaj gönder Emirdag üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
zeyneb-54 su an offline zeyneb-54  
1129 Mesaj -
EBRAR-NESIBE kardesim artik bizi bilgilendirseniz kirk hadis kaldi 1 hadisledüsün hadise ne acaba blg midüsün
Gönderen: 30.12.2004 - 20:52
Bu Mesaji Bildir   zeyneb-54 üyenin diger mesajlarini ara zeyneb-54 üyenin Profiline bak zeyneb-54 üyeye özel mesaj gönder zeyneb-54 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
EBRAR-NESIBE su an offline EBRAR-NESIBE  
113 Mesaj -
blg mi bilmem onuda siz zeynep kardesimmmm
:(
Gönderen: 30.12.2004 - 23:53
Bu Mesaji Bildir   EBRAR-NESIBE üyenin diger mesajlarini ara EBRAR-NESIBE üyenin Profiline bak EBRAR-NESIBE üyeye özel mesaj gönder EBRAR-NESIBE üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
öLüm_7 su an offline öLüm_7  
860 Mesaj -
allah razi olsun kardes ama tabi söylendigi gibi hemen hepsi birden daha güzel olur....
selamun aleyküm
Güle Güle
Gönderen: 31.12.2004 - 00:10
Bu Mesaji Bildir   öLüm_7 üyenin diger mesajlarini ara öLüm_7 üyenin Profiline bak öLüm_7 üyeye özel mesaj gönder öLüm_7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Emirdag su an offline Emirdag  
1071 Mesaj -
bu mesaj en kisa zamanda kendi kendini yok edecektir.Cunku Kirk Hadis bir turlu gelmedisıkıntılı
Gönderen: 24.02.2005 - 15:36
Bu Mesaji Bildir   Emirdag üyenin diger mesajlarini ara Emirdag üyenin Profiline bak Emirdag üyeye özel mesaj gönder Emirdag üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
üveysi su an offline üveysi  
İzninizle 40 Kutsî Hadisi biz asiyoruz.
119 Mesaj -
Sadreddin Konevi (ks) Hazretlerinden 40 Hadis-i Þerif Þerhi
Allah'a hamd olsun..
Ki O, zâtý ile zâtýnda ve zâtý için esma ve sýfat tecellileriyle tecelli eder.
Ve O, sýfatýnýn çokluðu ile, zâtýnýn birliðinde zâhir olur.
Sonra O nimetlerinin ve iyiliklerinin zuhur yerlerinde isim ve sýfatlarýnýn gömleklerine bürünür de görünür.
Yine O, öyle bir zattýr ki, kendi kendini gizlemiþtir ve saklanmýþtýr.
"Nerede?" derseniz; deriz ki, Gayb hali tekliðinde... hem de þanýna yakýþan bir gizlilikle.
Delilini isterseniz; iþte O'nun kavli:

"Ben gizli bir hazine idim. Bilinmemi istedim. Halký, bilinmem için yarattým...

En kâmil, en tam bir mazhar olana Allah-ü Teala'dan salât... Ki O en faziletli ve bu fazileti umuma þamil bir tecelligahtýr. Ve O en güzel duyan olup, keza mana kokusunu da en çok alandýr. Madde ve mana arasýnda, tam nailiyete eren, O olmuþtur. Madde ve mana suretine yine haiz olan O'dur. Nüsha-i kübra ile, nüsha-i suðra'yý câmi bir zattýr. Yani, dünya ile ukbayý temsil eden zat...
Onun ismi þerifi Muhammed'dir. Ýþte, Allah-ü Teâlâ'dan salat ve selam dileðimiz bu zâtadýr.
Salât ve selam bütün âline, pek keremli ve þerefli ashabýna da olsun.
Þimdi kýsaca derim ki:
Bu eser; Hadis-i Erbain'dir, Kýrk Hadis'tir...
Hepsinden nübüvvet kokusu gelir. Mustafa buðusu tüter.

Bu Hadis-i Þerifler benim virdimdi.
Hepsini topladým, þerhettim. Ama bu þerhim, sofýye meþrebi üzerine oldu. Yani, Tasavvuf...
Baþarý dileðimi, yüce Allah'a arz ederim.






1. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:
"Merhameti olanlar... Bunlara Rahmân olan Allah merhamet eyler. Yerde olanlara merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet edeler."
Manasý ve tasavvufi yönden tefsiri:
Ey cüz'î ruh, sýr ve ruhanî kuvvetler... Keder þüphesinden yana temiz olan, Rahmanî damga taþýyan rahmet feyzini saçýnýz. Kime bilir misiniz? Kendinize... Beþeriyet vasfinýzýn arzýna.
Yani bu tabiî varlýðýnýzýn topraðýna... Ve onlarý çaðýrýnýz, þer'î hükümlerin esasýna uysunlar. Onlara muvafakat etsinler.
Tabiî sýfat taþýyan resmiyetler de manen muhalif davranmaya...
Bu iþe böyle devam ediniz. Ta ki, feyyaz olan küllî ve ilahî ruhumuz, Sema mertebesinden yükseklik getire, rýfat vere. "Neyle bunlarý yapar?" derseniz, "Rabbanî varidat þimþeklerinin eseri ile, Rahmanî tecellilere ait nurlarýn doðmalarý ile..." deriz.
Bunlar yaptýklarýnýza birer mükâfattýr. Yani amellerinize. Ama yararlý amellerinize.

Nasýl ki Hak Teâlâ, Vehhab ismi hürmetine manalar feyzini ve rahmanî hikmetlerini önce ruha verdi, ruh da sýrra, sýr da kalbe, kalp de nefse, nefs de diðer duygulara ve onlar da cisme...

Netice: Her kim, þefkat ve merhamet vasýflarýna bürünürse, Yüce Rabbýn rahmetini kazanmýþ sayýlýr. Yavaþ yavaþ ondan gelen rahmet esintisi önce ruhunu sarar; sonra derece derece bütün dýþ yapýsýný kaplar.
Ama dýþ temiz olunca... Ama þer'î hükümler onda eksiksiz tatbik edilince. Aksi halde, gelmiþ olsa dahi kaçar gider.

2. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:
"Allah-ü Teâlâ Hazretleri her yüz yýlýn baþýnda bu dini ikâme edecek birini baas eder."

Bu Hadis-i Þerifte üç mühim mana vardýr: Kutbiyet, Müceddid makamý, Allah Ýsm-i Celâli.
Ýþbu üç mananýn tefsirini aþaðýdaki cümleler içinde bulacaksýnýz:

Kutup; Kutbiyet makamýnda tahakkuk edip oturabilmesi için, önce bir evvelki kutup ile arasýnda yüz senenin geçmesi lazým. Ta ki, ilâhî isimlerin küllisi onda tam tecelli edilebilsin. O isimlerin hemen hepsi, Hadis-i Þerifýn metninde geçen Allah lafz-ý celâlinin tesiri altýndadýr. Burada bu kutbun meydana getirilmesine `baas' (diriltme) deniyor. Bu da ancak Allah tarafýndan yapýlýr. Yani, yalnýz bu yüce ismin tecellisi sonunda olur. Diðer isimler, bunun tevabiidir, buna baðlýdýr. Kaldý ki, "Allah baas eder.." (Hac Suresi, Ayet-7) mealine aldýðýmýz ayette de, baas iþini bizzat Allah-ü Teâlâ yapmaktadýr. Çünkü; Allah lafza-i Celâli, bütün isimleri câmidir.
Dikkat buyurulursa, "Rahman baas eder" denmiyor. Çünkü Rahman da Allah Ýsm-i Celâli'nin þumulündedir. Anla.. Bu bapta hidayet eden Allah' týr..

Netice: Her yüz sene baþýnda bir müceddid gelir. Esasta deðil teferruatta, önemsiz deðil, önemli deðiþiklikler yapar. Asrýn icabýna göre bazý ahkâm çýkarýr. Muannidlere (inatçýlara) cevap verir. Açýklanmasý kendi zamanýna kalan bazý meseleleri açýklar. Ýmam-ý Rabbanî gibi.
Bu vazifeyi yapan ayný zamanda bir kutuptur.
Bu yazýmýza son verirken, Seyyid Þerif Cürcanî Hazretlerinin kutb' u tarifýne de kýsaca bir göz atalým. Diyor ki: "Kutb' a gavs da denir. Çünkü O, hacet sahiplerine ayný zamanda bir ilticâgâhtýr. Bu öyle bir kimsedir ki bulunduðu zamanda Allah-ü Teâlâ' nýn nazargâhýdýr. Ve Allah-ü Teâlâ zatýndan ona en büyük mana týlsýmýný ihsan buyurmuþtur. Bu manayý iyi anlamak için kendimizi ruhî bir safiyete devretmemiz gerekir.
Cenab-ý Hak feyzimizi artýrsýn.

3. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

--Salacaðýnýz bir ip, sizi mutlaka Allah'a ulaþtýrýr...---
Bu Hadis-i Þerife verilecek mana biraz uzun olacak. Þöyle ki:
Þehadet mertebesine geçen insanlýk nurunun eli ile makul nazarý olan fikrî kuvvetinizin ipini saldýðýnz zaman mutaka taayyünat arzýnýn isbatýnda Allah'a ulaþýr ve O'nun mutlak þuhudunun ipi ile karýþan ve O'nun boyasý ile boyanan bu ipin ilgisi cüz'î olan süfliyat taayyünatý zýmnýndadýr. Yani ulaþýp tutunacaðý makam orasýdýr.
Buna bir misal vermek gerekirse efkâr (fikirler) kuþlarýný verebiliriz... Þöyle ki; efkâr kuþlarýný, müþahede vasfýna bürünmüþ olarak ulvî ve nuranî âlemlerin evcine uçurduðunuz zaman elbette Mutlak Hakký müþahede edersiniz... Ama, orada ve açýktan.
Sonra, bundan þu hakikati idrak etmiþ olursunuz: süflî ve ulvî mertebelerde müþahede edilen varlýk, ulvî mertebelerde müþahede edilen varlýðýn aynýdýr. Sonra, keþif ve müþahede nuru ile þu hakikati de idrak edersiniz: Bütün bu ulvî/süflî mertebeler ancak aklî itibarlara göredir. Bir de vehmî nisbedere.. . Çünkü varlýðýn tümü o taayyün halinde olan mutlak vücuddur.
Bu taayyün hali ise iki þekilde olur:
Ulvî ve nuranî
Süflî ve zulmanî.
Düþün: O'ndan gayrý tek varlýk yoktur... Abadan'dan öte bir karye (þehir) yoktur.

4. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:
"Her kim Allah için olursa... Allah onun için olur."

Hadis-i Þerifin metin tercümesi, zahir açýdan yukarýdaki mealden ibarettir. Bunun manevi bir tercümesi vardýr ki, onu özet olarak aþaðýya alacaðýz.
Þöyle ki: Bir kul, benliðinden fenâ bulur, zamanýný bir yana atar; varlýðý, mevhum nefsine izafe etmekten geçerse, Hak Teâlâ ona kayýtsýz þartsýz tecelli eder.
Bir baþka mânâ daha: Her kim fiiller, sýfat ve zat yönüyle fenâfillah mertebesine ererse, onun mazharýnda Ýsm-i Âzam zuhur eder -zat, sýfat ve esma, efal (fiiller) olarak-.
Bu manada bir þiir:
Fenaya er; sonra fena bul, sonra fena bul.
Bekaya er; sonra beka bul, sonra beka bul...

Hülâsa, fena hali mertebelerinin herbiri, beka makamýna varmayý gerektirir.
Bir þiir daha:
Fenadan fenâ bul, arzun beka ise eðer,
Böylece, bu önemsiz þey, beka bulurmuþ meðer...

5. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:
"Yüceliðine yüce, mübarekliðine mübarek Allah, dünya semasýna nüzul tecellisi eyler ve buyurur:
Yok mu tevbe eden?... Ki, onun tevbesini kabul edeyim.
-Hani duacý?... Ki, onun duasýna icabet edeyim.
-Baðýþ talebinde bulunan yok mu?... Ki, onu da baðýþlayayým.

Hadis-i Þerifin tercümesi, kýsaca yukarýda arz edildiði gibidir. Ama onun bir manasý var ki hiç de buna benzemez; iç açan... gönül ferahlatan... göz aydýnlatan.
Aþaðýdaki cümlelerde o manayý bulacaksýnýz:
Bilmelisin ... Yüce Allah'ýn nüzulu bir baþkadýr. O'nun adýna: Ruhanî... Nuranî... ve Manevî... denir. Sonra bu nüzul tecellisi, özellikle isimlerin hükümlerini, izlerini, yer ve sema boþluðu alanýnda zuhurlarýný göstermekten ibarettir. Keza, cümle vadileri, alabildiðine, önden sona böylece doldurmaktýr...
Unutmamalý ki, bütün bu zuhurlar, yani sema boþluðunda meydana gelen zuhurlar -ama ne olursa olsun, ister hakikat, hakikat babýndan tümden olsun, isterse gizli, saklý yaratýlýþ yönü ile incelikleri ve remizleri taþýsýn- hemen hepsi lafýzlarla ve harflerle tahakkuk edip, bir gerçek olduðunu gösterir...
Bütün bu olanlar, ahadiyet makamýndan coþarak gelir. Öyle bir gizli gecede ki, ona "Ben gizli bir hazine idim..." mealine gelen Kudsî Hadisi ile iþaret edilir..
Evet... Yüce Allah daima tecellisini ve zuhurunu meydana getirir. Ama vahidiyeti makamýnda. Ve öyle bir âlemde ki ona "Bilinmemi istedim... Halký o sebeple yarattým" Kudsî Hadisi ile iþaret edilmektedir.
Baþta anlatýlan ve mevzumuz olan Hadis-i Þerife tekrar dönelim. Özellikle, Allah-ü Teâlâ'nýn o kelamý buyurma þekli üzerinde duracak, ondaki daha baþka manalarý da anlatacaðýz.
Þüphesiz, Allah-ü Teâlâ'nýn kelamý bir beþer kelamýna benzemez. "O halde nasýl?" diye soracaksýnýz. Bu sorunuzun cevabýný aþaðýda bulacaksýnýz.
Þöyle ki: Allah-ü Teâlâ, ezelî ve ebedî bir kelamla konuþmaktadýr. Ama þekilsiz. Harfin ve sesin verdiði þekilden yana münezzeh... Ne bir semt var, ne de bir zarf.
Þimdi yukarýdaki cümleleri biraz þerh edelim:
Allah-ü Teâlâ, "Yok mu tevbe eden?..." buyurdu. Anlatýlmak istenen mana þudur: "Nefsi makamýnda iken ve onun sýfatlarýný takýnmýþ iken tabiatýn gereði olan aykýnlýklarý býrakýp þer'î uyarlýða dönen yok mu?... Evet böyle biri yok mu ki Tevbesini kabul edeyim?...
Bu cümlede ise þu mana anlatýlýr: "Evet... hani o kimse ki nefsinin tabiî aykýrýlýklarýný býrakýp þer'î uyarlýða döner. Ve onun böyle yapmasýnýn bir sonucu olarak Ben de ilahî isimlerin nurlarý tecellisi yolu ile ona döneyim... Lahutî sýfatlarla ona yöneleyim."
Þimdi ikinci cümleye geçiyoruz.
Burada Allah-ü Teâlâ, þöyle buyurdu: "Hani duacý?..." Bunda aranacak mana þudur: "Nerede o talip? Ama, rahmet feyzime hak kazanan talip; bir de þefat fazlýma hak kazanan..." Ama bu talep ve hak kazanmak kalp ve onun sýfatlarý makamýnda olacak... "Evet... hani böyle bir talip ve böyle bir duacý?... ki, onun duasýna icabet edeyim."
Bunda anlatýlmak istenen mana da þudur: "Ýsimlere has tecelli aydýnlýðý ile onu aydýnlatayým... Sýfat iniþlerinin þimþekleri ile ona gürleyeyim ve onun sonradan olma ve yaratýlma sýfatlarýný ifna edeyim."
Bu sýfatlar, Hakka has hakikî sýfatlarýn beka yüzüne ârýz olmuþlardýr.
Þimdi de üçüncü cümlenin açýklamasýna geçelim. Allah-ü Teâlâ þöyle buyuruyor:
"Baðýþ talebinde bulunan yok mu?" Bunun manasý þöyle anlatýlabilir:
Bilhassa ruh ve sýr makamýnda, örtülmeyi ve kapanmayý, gizlenip saklanmayý isteyen yok mu?
-Evet... Böyle bir talebi olan yok mu ki, kibriya örtümle örteyim... Azamet izarýmla onu saklayayým?
-Evet... Bütün bunlarý zatî isimlerimden gelen tecellilerle yapayým.
-Böylece onu izafet yolu ile gelen zamandan ve izafet yolu ile kendisinde bulunan benlikten alýp kurtarayým.
-Bütün bunlardan sonradýr ki o, Hakikî varlýðýmdan bir varlýk âleminde tahakkuk eder.
Yine bundan sonradýr ki o, örtülmüþ olur,
Yani; Benimle... isimlerimle... sýfatlarýmla... fiillerimle. Özellikle taayyün içliðinden ve onun üzerine geçen takyid kaftanýndan.
Anlatýlan örtünme hallerinin yerleri ve belli makamlarý vardýr:
"Fiillerimle..." denirken, bu durum nefs makamý ile sýfatlarýnda olmaktadýr.
"Ýsimlerimle..." denirken, kalp ve sýfatlarýnda hasýl olacak setr iþine iþaret edilir.
"Sýfatlarýmla..." denirken, ise ruh ve onun ahkâmýnýn kapanacaðýna iþaret edilir,
"Benimle..." denirken ise þüphesiz zata geçilir. Bunun kapadýðý yerler ise, sýr ve ondan hasýl olan diðer esrardýr. Þimdi iþin sonuna geliyoruz. Bütün bu iþlerden sonra olacaklarý O'ndan duymaya çalýþacaðýz...
Yüce Allah bize þu manayý anlatmak istiyor: "Ve sen baki kalýrsýn... Ama sensiz olarak. Ve... Sen Ben olursun. Sonra... Ben sen olurum. Sen dahi Bensin.
"Hasýlý her þey O'nda ve O olur.
Yukarýdan beri anlatýlan manalarýn tümüne þu Ayeti Kerime ile iþaret edildi:
"Gerçekten ben çok çok baðýþlayaným. Ama tevbe edeni... Ýman edip yarar iþ yapaný." (Tâ-Hâ Suresi, Ayet-82 ) Bu manalardan Allah-ü Teâlâ'ya kavuþmayý anla. Ve bereket bul.

6. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"O mümin ki insanlar arasýna girer ve onlarýn eziyetlerine sabreder: bu, o müminden hayýrlýdýr ki, insanlar arasýna giremez ve eziyetlerine sabredemez..."
Bu Hadis-i Þerifte özel olarak Ýnsan-ý Kâmil'e iþaret edilir. Belirtilen mana özetle þudur:
"Tam ve kâmil insanýn manaya talib olan müslümanlar arasýna girmesi, yalnýz kalýp onlara karýþmamasýndan hayýrlýdýr."
Halk arasýna karýþmamak, daha ziyade, meczub vasfýna haiz saliklere has bir haldir. Ama bu meczub salik de, kendisinden hiç bir þey hasýl olmayan salikten hayýrlýdýr. Yine, kendisinde hiç bir zuhurat olmayan meczubdan fazilet itibarý ile daha deðerlidir.

7. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Þayet Hakký tam manasý ile bilseydiniz su üzerinde yürürdünüz, daðlar sizinle kayardý..."
Bu Hadis-i Þerifte özellikle fena bulma haline iþaret edilmektedir. Anlatýlmak istenen mana kýsaca þudur:
"Eðer Hakkýn varlýðýnda fani olup, O'nunla beka bulsaydýnýz, elbette herþeye karþý bir tasarruf sahibi olurdunuz... Özellikle icad ve yok etme babýnda. Ama her iki ülkede. Âfakta ve enfüste..." Yani, hem batýnî alemde, hem de zahirî alemde.

8. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Hemen herkes dünyadan susuz çýkar. Ancak `Rahman, Rahim Allah adý ile' diyenler hariç."
Burada, Yüce Hakk'ýn Ýlahî ismi ile kaim olmaya iþaret edilmektedir. Böyle bir hale eren sonunda Hakk'ýn bir halifesi olmuþ olur. Hem de bütün sýfatlarda... Hatta, Halikiyet, Razýkiyet ve Kadiriyet sýfatlarýnda da.
Þimdi, bu Hadis-i Þerifýn biraz þerhini yapalým ve burada bize anlatýlmak istenen mana üzerine biraz söz edelim: Her noksan olan, kemal derecesine yönelmek zorundadýr. Ta ki O'nu bile. Þayet O'nu bilmiyorsa hakikî kemali bulamaz. Meðer ki bütün esma ve sýfatlarla tahakkuk etmiþ ola. Ama hem celâl tarafýndaki sýfatlarý ile hem de cemâl tarafýndaki sýfatlarý ile.

9. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz Allah-ü Teâlâ'dan hikaye yolu ile þöyle anlatýyor:

"Eðer Âdemoðlunun iki dere dolusu altýný olsa üçüncüsünü arzular... Âdemoðlunun boþluðunu ancak toprak doldurur."
Manasýndan anlaþýldýðý gibi bu Kudsî bir Hadis-i Þeriftir. Bu Hadis-i Þerifin þerhini yapmak istediðimiz zaman þöyle diyebiliriz:
"Bir kalp için iki vadi olsa... Ýþ bu iki vadi, ruhun ve nefsin vadileridir. Ve bunlar ledünnî ilimlerin altýný ile dolsa, mutlaka üçüncü bir vadinin de dolmasýný ister. Çünkü onun istidadý vardýr. Özellikle ilahî feyzi kabul etme babýnda; bir de... evet bir de feyiz veren zatta hakikati bulmasý babýnda; bir de... evet bir de verilen feyizle hakikate kavuþmak üzerine." Burada bilhassa, Âdemoðlunun gözünü dolduran þeyin toprak olarak anlatýlmasýndan murad, zül haline varan bir fena halini bulmaktýr. Özellikle burada fani bir varlýðýn izzet burcundan zillet enginine düþmesine iþaret vardýr. Buraya kadar anlatýlan manalarý þu Ayeti Kerime’ nin özlü manasýna baðlamak icab eder: "Mirasý, helal haram demeyip alabildiðinize yersiniz. Malý da pek çok seversiniz." (Fecr Suresi, Ayet 19-20)

10. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Allah-ü Teâlâ bir kulu severse, onu çeþitli denemelere tâbi tutar."
Yani iptilaya uðratýr. Kul o iptilalara sabrettiði takdirde ona üstünlük vererek sever. Þayet þükür yoluna girerse bu sefer onu zatýna seçer.
Bu Hadis-i Þerifle anlatýlmasý istenen mana þudur:
Allah-ü Teâlâ bir kulu severse onu fena hali denemelerine sokar. Bundan sonra, fenadan da fena haline geçirir. Daha sonra fena halini de kaldýrýr beka makamýna vardýrýr. Ýþ bu manaya þu Ayet-i Kerime ile iþaret edilmektedir: "Allah-ü Teâlâ, müminlerin mallarýný ve canlarýný satýn aldý... Ki onlara cennet vardýr." (Tevbe Suresi, Ayet-111 )

11. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Su hacmi iki kulleyi (büyük küpügöz kırpma aþýnca artýk pislik taþýmaz..."
Bu Hadis-i Þerife þöyle bir mana verebiliriz: "Bir irfan sahibi, zata has olan þehadet makamýna yerleþirse, gerek esma gerekse sýfatlarýn müþahedesi ona perde olamaz."
Allah-ü Teâlâ bu manayý bize þöyle anlatýr:
"Onlar kötülüðü iyilikle savarlar." (Ra'd Suresi, Ayet-22) Yani yapýlan iyilikle kir darlýðýný def ederler. En iyi bilen ve en iyi hükmü veren Allah-ü Teâlâ'dýr.

12. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Allah-ü Teâlâ Âdemi kendi sureti üzerine yarattý."
Bu Hadis-i Þerife verilecek mana þudur: "Allah-ü Teâlâ Adem'i, yani insan suretini zatýna bir ayna kýldý. Sýfatlarýna da mazhar, fýillerine de tecelligah... Ta ki onda zuhura gele,"
Bütün bu manalara tüm olarak þu Ayet-i Kerime iþaret eder: "Vaktaki, Rabbýn meleklere -Ben, yeryüzünde bir halife yaratacaðým...' dedi..." (Bakara Suresi, Ayet-30) Azim olan Allah daima doðruyu anlatýr, söyler.

13. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbýndan naklen þöyle anlatýyor:

"Ýhlas sýrrýmdan bir sýrdýr. Onu kullarýmdan sevdiðimin kalbine bir vedia olarak býraktým..."
Bu Kudsî Hadis-i Þerife þu þekilde bir mana vermek mümkündür: "Ýhlas varlýk sýrrýmdan bir sýrdýr. Ama bu taayyünatla kapalý olan varlýðýmýn sýrrýndan. Sevdiðimin kalbinde onunla tecelli ederim. Ve onu varlýðýmda fani kýlarým. O kadar ki benden baþkasý onu bilemez, onun haline muttali olamaz... Hatta bunu kendisi de bilemez." Yani, ihlas sahibi... Çünkü o, ihlasta o kadar ileri gitmiþtir ki ihlasýný da unutmuþtur.
Hatta kendisi ile ihlasa geçilen þeye nisbet edilen ihlastan yana da fena halini bulmuþtur... Ve o, Mutlak Hakk'ýn müþahedesine o kadar geçmiþtir ki vahdetten de kesretten de olmuþtur... Çok çok ötelere varmýþtýr.
En iyi bilen Allah-ü Teâlâ'dýr.

14. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Allah-ü Teâlâ þöyle buyurdu:
-O kimse ki kazama rýza gösternýez, belama sabretmez, nimetlerime de þükretmez, artýk varsýn Benden baþka bir Rabb arasýn..."
Görüldüðü gibi bu da Kudsî bir Hadis-i Þerif'tir. Bunun manasýný anlatmaya þu yoldan girebiliriz:
"Mutlak Rububiyyetim, nimetlerin ve belalarýn bir arada bulunmasýný icab ettirir. Ta ki zýt isimleri ve birbirine benzeyen sýfatlarýn raðmýna Zatým tam kemali ile zuhura gelsin. Durum böyle olunca her kim zýtlara razý olursa Zatýma nail olur, Ben de onun Rabbý olurum. ...Ve her kim ki onlara razý olmaz, Ben onun Rabbý deðilim. Sebebine gelince, o, bir vasfa baðlý kalmakta, diðerini de atmaktadýr. Bir hükme tabi olmakta, diðerini de kabul etmemektedir. Halbuki Ben bütün vasýflara câmi bulunmaktayým. Bütün incelikleri ile cümle hükümlere müþtemil bulunmaktayým... Hatta çeþitli yaratýlýþlara da. Çünkü, Zatým bütün açýk hakikatleri ihata etmektedir."
Bu manayý þu Ayet-i Kerime gayet açýk bir þekilde anlatýr: -Evvel O'dur; Ahir O'dur; Zahir O'dur..." (Hadid Suresi, Ayet-3 )

Yüce Allah'ýn kelamý daima sadâkat damgasýný taþýr.

15. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz Allah-ü Teâlâ'dan naklen anlatýyor;

"Allah-ü Teâlâ þöyle buyurdu:
-Ey Ademoðlu, hasta oldum; ziyaretime gelmedin.
Âdemoðlu sordu:
-Ya Rabbi, Sen âlemlerin Rabbisin... Seni nasýl ziyaret edeyim?
Allah-ü Teâlâ buyurdu:
-Bilmiyor musun? Falan kulum hasta oldu... Ama sen onu ziyaret etmedin. Eðer onu ziyaret etseydin Beni yanýnda bulacaktýn...
Allah-ü Teâlâ devamla buyurdu:
-Ey Ademoðlu, senden yemekle doyurulmamý istedim, ama sen Beni doyurmadýn.
Âdemoðlu sordu:
-Ya Rabbi, seni yemekle nasýl doyurayým? Sen âlemlerin Rabbisin.
Allah-ü Teâlâ anlattý:
-Falan kulum senden yemek istedi. Ama ona yedirmedin. Bilemedin mi? Ona yedirseydin beni yanýnda bulacaktýn.
Allah-ü Teâlâ devamla buyurdu:
-Ey Ademoðlu, senden su istedim, ama vermedin.
Âdemoðlu sordu:
-Ya Rabbi sana nasýl su vereyim?. Sen âlemlerin Rabbisin.
Allah-ü Teâlâ anlattý:
-Falan kulum senden su istedi, vermedin. Ona su verseydin Beni yanýnda bulacaktýn... Bunu da mý anlayamadýn?"
Bu da Kudsî bir Hadis-i Þeriftir. Mana kapýsýný þu þekilde aralayabiliriz:
"Ey Âdemoðlu..." þeklinde yapýlan hitap rûhadýr. Bu ruh ise kalptir. Bilhassa nefsanî perde ile perdelenen kalp. Bu kalbe þöyle hitab edilmektedir:
"Ben, belli bir zuhur yerine tecelli ettim. Zuhura geldim orada. Yine belli bir taayyünde de ayný þekilde tecelli ettim; zuhur eyledim. Fakat, bu has zuhurla perdelendim, gizlendim...Özellikle mutlak hakikatimi müþahade edilmeden yana sakladým. Belli bir þekle girmekten ve bir kayda sýðmaktan yana kendimi kapadým. Bütün bu iþler, bu belli taayyünün özünde oldu. Gel gör ki sen bu taayyünü bilmedin. Ki O mutlak hakikatimin aynýdýr."
Burada "Ya Rabbi, sen âlemlerin Rabbisýn, Seni nasýl ziyaret edeyim?" cümlesi bir baþka mana taþýr. Onu da burada anlatmak icab eder. Þu demektir:
"Belli bir surette Seni nasýl müþahede edebilirim? Bilhassa, keyfýyeti ve þekli olan bir þeyde... Halbuki Sen bu gözle görülen âlemlerin suretine inhisar etmekten ve belli bir þekil almaktan yana münezzehsin."

-Bilmiyor musun?..." kelimeleri ile baþlayan cümleye verilecek mana ise þu þekilde olur:
"Sen þöyle bir marifete sahib olmadýn mý ki, mutlak varlýðým her taayünde, yani göze gelen her belli þeyde vardýr. Sonra taayyün halini her mutlak olan mana taþýr. Halbuki sen, anlatýldýðý gibi, kendinde bir irfana sahip olmadýn. Sonra bilmedin ki, o hasta kulun hakikati Hakikatimin aynýdýr. Zira onda zahir olan Benim."
Bu zuhurun belli bir mana þekli þöyle olabilir: Ýsmin isim verilene nisbeti gibi ki, bu, o hasta kulun `Hakikatime' nisbeti babýnda bir misaldir, benzetmedir. Kaldý ki, isim, müsemmaya göre ayrý deðil, aynýdýr.
Yukarýdaki açýklama nazara alýnarak, "Bilmiyor musun?" þeklinde gelen cümlenin devamý olan "Eðer onu ziyaret etseydin Beni yanýnda bulacaktýn..." cümlesine de bir baþka mana vermek icab eder:
"Durum yukarýda anlatýldýðý gibi olunca, anlayamadýn ki Mutlak Varlýðým onun izafý varlýðýnda seyrini tamamlamaktadýr. Onu zuhura getirmektedir."
Yukarýda anlatýlan manalarýn tümüne þu Ayeti Kerime iþaret etmektedir:
"O küfredenlerin amelleri ise çöldeki serab gibidir ki susuz onu su zanneder." (Nur Suresi, Ayet-39) Mevzumuz olan Hadis-i Þerifýn hepsini burada açýklayamadýk. Ama kendisi ile bir kýyas yapýlacak kadarýný açýkladýk. Kaldý ki bir kýyas usulü de vardýr. Kalaný da buna göre kýyas eyle.

16. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbýndan naklen anlatýyor:

"Ýsmi aziz ve celil olan Yüce Allah þöyle buyurdu: -Kulum bana kavuþmayý severse, Ben de ona kavuþmayý severim... Ama Bana kavuþmayý sevmeyince Ben de ona kavuþmayý sevmem."
Bu Kudsî bir Hadis-i Þeriftir. Þimdi manasýna geçelim.
Bilesin ki, yolculuk iki þekilde olmaktadýr:
Bu büyük alemdeki yolculuk, enfüsî olan küçük alemdeki yolculuk.
Büyük alemde yapýlacak yolculuk için binek hayvanýna, ya da baþka bir vasýtaya ihtiyaç vardýr. Keza enfüsî olan küçük alemde de binek hayvanýna, ya da bir baþka vasýtaya ihtiyaç vardýr. Ne var ki küçük alemdeki vasýta ancak zâti muhabbetten ibarettir. Ama, sýfatlara ve fýillere ait muhabbetten deðil. Yalnýz zata muhabbet...
Bu manaya "Kulum severse..." cümlesi iþaret etmektedir. Yani "Kul bana kavuþmayý, hakikî müþahedemi severse..." demektir. Bu durum, yani hakikî müþahedem onun izafî ve mecazî varlýðýndan sýyrýlmasýna baðlýdýr. Bundan sonradýr ki muhabbet Burak 'ýna biner... Þevk kamçýsýný alýr... Aþk vadisine geçer... Böylece nice sýrlar mesafeyi kateder... Ve parlak bir menzile varýr ki bu, fena halidir. Bu fani varlýðýn erimesidir, bitmesidir...
Ýþte o kul bu hali bulduktan sonradýr ki Allah-ü Teâlâ onunla karþýlaþmayý sever. Zât, hakikî mevcudiyeti ile ona tecelli eder... Bu tecelli, fena haline geçtikten sonra onun beka makamýný bulmasýdýr. Bu makam onun fena haline geçmesine bir mükafat olarak yapýlýr.

Hadis-i Þerifin, anlatýlan kýsmýn zýddý olan ikinci kýsmýna gelince, onu da þu þekilde anlatmak mümkündür:
"Kul hayvâni arzularýna dalýp helake gitmesi sebebi ile Bana kavuþmayý istemezse Ben de ona kavuþmayý istemem." Yani tecelli etmemekle... Bilhassa, zâti bir tecelli etmemekle... Böylece o, tabiî olan þehvet deryasýna batar gider... hayvaniyet unsuru vadisinde helak olur.
Bu Kudsî Hadis için bir baþka açýdan þöyle bir þerh yapmak icab eder. Þu mana anlatýlmak istenmiþtir:
"Kâmil ve kullukta tahakkuk eden bir kul, zatýmýn, sýfatýmýn ve fiillerimin müþahedesini isterse, sýfatýmýn fenasý zýmnýnda, zatýmý müþahede ile onu severim... Zatýmýn, sýfatýmýn ve fiillerimin bekasý ile de onu severim. Þayet o istemezse Ben de istemem." Ama, bu istememek tard ve yukarýda anlatýlan mananýn aksi olarak tecelli eder.
Sonucu bir iki cümle ile baðlayalým. Þöyle ki:
Þayet bir kul, özünde hayýr bulursa Allah'a hamd etsin. Þayet þer bulduysa, o zaman da yalnýz nefsini ayýplasýn. Sebebine gelince, bütün bu haller, Allah-ü Teâlâ'nýn o kulunu sevmesi ya da sevmemesi babýnda birer delildir, iþarettir, alâmettir.
En iyi bilen, en iyi hükmü veren Allah'dýr.

17. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbýndan naklen anlatýyor:

--Allah-ü Teâlâ, þöyle buyurdu:

-Ben; uðrumda kalpleri kýrýk olanlarýn yanýndayým...--
Görüldüðü gibi bu da bir Kudsî Hadis-i Þeriftir. Manasýna gelince, þöyle demek icab eder:
"Bizzat Ben, esma ve sýfatla, zatýndan, sýfatýndan ve efalinden geçip fena haline yýkýlýp gelene tecelli edenim. Böylece, onun beka makamýnda tahakkuk edebilmesi için bir gözetici müþahid olurum. Bir bakýma onun kefili olurum... Çünkü o fena haline geçmiþtir. Fena haline geçen ise her þeyi bir yana atar, daðýnýk olur, toparlanamaz. Beka makamýna çýkamaz, fena denizinde boðulur... Orada helak olur. O kadar ki, istidadýnýn zafiyeti icabý, sahile de dönemez... Meczublar sýnýfýna girer. Bir türlü beka makamýna çýkamaz."
Þimdi, "Uðrumda" kelimesini biraz açalým. Bu, "Bende beka bulmak..." manasýna alýnmalýdýr. Sebebine gelince, bizzat fena, aranan birþey deðildir. Esasen matlub olan beka makamýdýr...
Ne var ki, tahakkuk bunda olamaz. O olmadan imkansýzdýr.
Bir irfan sahibi, bu manaya, þu þiiri ile iþaret eder:
Bir köþe vuslat köþesi olamaz heyhat;
Sadýk dahi olsan... ki sende varsa hayat.

18. Hadis-i Þerif: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbýndan naklen anlatýyor:

"Allahu Teâlâ þöyle buyurdu:
- Kýyamet günü Ben þu üç zümrenin hasmýyým:
Bir kimse ki: Kendisine ihsan ettim, ama o zulmetti... Bir kimse ki: Bir hürü sattý, parasýný da yedi... Bir kimse ki: Ýþçi tuttu. Ondan istifade etti. Ama ücretini ödemedi."
Bu da Kudsî bir Hadis-i Þeriftir. Manasýný aþaðýdaki þekilde anlatabiliriz. Þöyle buyurulmaktadýr:
"Bir kimse ki, kendisine ihsan ettim ama o zulmetti." Bu cümlenin mana derinliðinde þu cümleler saklýdýr: "Ben ona varlýk verdim. Ta ki Varlýðýmýn mazharý, yani Zuhur yeri ola. Fakat o, Benim belli sebep için verdiðim varlýðý kendisine mal etti. Ýddiasý bu yolda oldu... Týpký Firavun'un "Ben sizin Yüce Rabbýnýzým..." (Nâziat Suresi, Ayet-24) dediði gibi...
"Bir kimse ki hürü sattý, parasýný da yedi..." Bu da þu manayadýr:
Bir kimse vardýr; kalb nurunu nefsin zulmetinden kurtardý. Çeþitli taatle meþgul oldu. Yüce makamlara çýktý ve üstün mertebelere erdi. Sonra gerisin geri döndü. Þöyle ki: Kalbin nurundan çýktý. Nefsin karanlýk yuvasýna, onun yoluna girdi. Ýþbu mana, þu Ayet-i Kerime ile anlatýlýr: "Onlar ki kâfýr oldular; dostlarý putlardýr. Onlarý nurdan zulmete geçirir. Bunlar cehennem ehlidir. Orada sonuna kadar kalacaklardýr." (Bakara Suresi, Ayet-257)
Anlatýlan halin sonundadýr ki, o, amellerine aldandý. Þehvet afetlerinin iptilâsýna uðradý. Mal ve þöhret sýkýntýsýna çarpýldý.
Ýþbu hal üzerinedir ki: Nefsin hür baþý hürlüðünü yitirir; boynuna yersiz istekler zinciri geçer, baðlanýr. Ýþte bundan sonradýr ki: Nefsin hürriyetini, görsünler ve iþitsinler pahasýna satmýþ olur...
Bu kudsî mana taþýyan Hadis-i Þerifýn bir baþka yönden þerhini yapmak gerekecek. Allah-ü Teâlâ adeta þöyle buyuruyor: "Bir kimse ki Mutlak Varlýðý müþahede etmeden varlýkta bir yer iddiasýnda bulunur... Nefs de görsünler iþitsinler dileði ve isteði ile kabarýr... Zühde karþý bir arzu duyup, vera haline sahip olarak, taattan da, yine nefsin yersiz istekleri için bir yardým payý çýkarýrsa... Ve nefse ancak hakettiði kadarýný vermezse... Evet Ben, böyle olan bir kimsenin herþeyin ayrýldýðý ceza günü geldiði vakit hasmý olurum."
En iyi bilen Allah-ü Teâlâ'dýr.

19. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabb ýndan naklen anlatýyor:

---Allah-ü Teâlâ þöyle buyurdu:

-Herkim Benim veli kuluma düþman olursa bana harb açmýþ olur.---
Bilesin ki, Ýlahî isimlerden herbirine karþý düþen benzerleri vardýr. Kahhar ve Latif isimleri gibi... Ýsimlerin durumu böyle olduðu gibi, o isimlere mazhar olanlarýn durumu da budur. Meselâ evliya ile onlarýn zýtlarý olan adamlar, düþmanlar...
Velîler, Cemâl, Lâtif, Lütuf ve Yemin (saðgöz kırpma isimlerinin mazharlarýdýr. Düþmanlar ise Celâl, Kahhar ve Þimal (sol) isimlerin mazharlarýdýr. Ayrýca her iki kelime arasýnda da zýtlýk ve düþmanlýk vardýr.
Þimdi, -Bana, harb açmýþ olur- cümlesi üzerinde duralým. Bu, þu demektir:

"O, nefsini Bana karþý kaldýrdý..." Halbuki o batýldýr, Ben ise Hak. Þüphesiz Hak batýldan daha güçlüdür.
Bu yol da delil olan manalar anlatýr: Cemâl tecellisi, daima Celâle galip gelir...
Þimdi bir baþka açýdan bu Hadis-i Þerifýn þerhini yapalým. Burada, Allahü Teâlâ'nýn þöyle buyurduðunu anlatabiliriz: "Her kim benim velî kuluma düþmanlýk ederse Bana Celâl tecellisi yoluyla karþý durmuþ olur. Bana gelince ona hem Celâl hem de Cemâl tecellisi ile karþý çýkarým.Ve bilindiði gibi bu þekildeki bir tecelli onu ezer."
Bu mana þu Kudsî Hadisten de anlaþýlýr: "Rahmetim gazabýmý geçti..."
Kaldý ki bu mana þu âyet-i kerime'nin özüne de uygundur: "Onlardan intikam aldýk... Denizde boðduk. Çünkü, onlar âyetlerimizi yalan saydýlar." (A'râf Suresi, Ayet-136)
Burada ayetlerden murad Allah'ýn velî kullarýdýr.

20. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbýndan naklen anlatýyor:

"Allah-ü Teâlâ þöyle buyurdu:
-Ben kulumun zannýna göreyim... O halde, Benim için hayýr zannýnda bulunsun. Ve Ben, Beni andýðý zaman kulumun yanýndayým."
Bu da Kudsî bir Hadis-i Þeriftir.
Bilesin ki, Yüce Hakk ýn her þeyde bir zuhuru vardýr. Bu, has bir zuhurdur ki o zuhura mahal olan þeyin istidadýna göre þekil alýr. Þundan ki: Tecelli, kendisinde tecelli vâki olanýn durumuna göre olmaktadýr...

Zuhur da ayný þekilde Hakkýn mazharlarýndan bir mazhardýr. Ve tecelli, mazharýn durumuna göre olmaktadýr. Durum böyle olunca, kendisinde bir þey zuhura gelecek olan korkulu bir kimse ise, onda meydana gelecek þey korku sûretinde gelir. Þayet kendisinde bir þey zuhura gelecek olan ümidli bir kimse ise, onda muhabbet zuhur eder. Hâsýl-ý kelâm, yukarýda anlatýlan kýyas yapýlarak: Aþklý ise aþk zuhura gelir... Ýþbu anlatýlan mânâ, Cüneyd-i Baðdadî Hazretleri' nin þu cümlesinde saklýdýr: "Suyun rengi kabýnýn rengidir."
Yukarýda anlatýlan cümlelerden de anlaþýlacaðý üzere, O, her bilginin aynýdýr. Her sanýlanýn aynýdýr. Her anlaþýlanýn aynýdýr. Hatta her ilmin, her zannýn, her fehmin aynýdýr. Ve O ancak itikat edenin itikadýna göre zuhur eder. Her þey onun tecelli suretleridir. Zuhuratýnýn çeþitleridir. Zâtýnýn tecelligâhýdýr. Esmasýnýn ve sýfatlarýnýn aynalarýdýr. Ve O her itikad sahibinin ve itikad edilen þeyin de aynýdýr.
Buraya kadar anlatýlanlar: "Ben kulumun zannýna göreyim. O halde benim için hayýr zannýnda bulunsun" cümlesinin bir açýklamasý idi. Diðer kýsmýn açýklamasýný aþaðýda bulacaksýnýz.
"Ve Ben, Beni andýðý zaman kulumun yanýndayým..." buyuruldu. Bunun manasý, þu þekilde açýlabilir:
"Ben kulumla, Beni zikri þekli ile olurum. Þayet o, Celâl isimleri yönünden zikrini yaparsa ona Celâl isimleri yolu ile tecelli ederim. Þayet o, Cemâl isimleri yolundan zikrini yaparsa ona Cemâl isimleri yolundan tecelli ederim."
Bu Hadis-i Þerife bir þerh yapmak daha icab edecek. Bu manaya göre þöyle buyrulur:
"Ben tâyin edilen her þeyde belli bir varlýðým. Fark ve kesret þehâdetgâhýnda, Beni müþahede eden ‘zancý'larý kemâle erdiririm. Sonra, Benimle oluþu yönünden onunla olurum."
Ýþbu mana þu âyet-i kerimenin derin manasýnda saklýdýr: "De ki, herkes kabiliyetine göre amel eder..." ( Ýsrâ Suresi, Ayet-84)
[Tevhid üç derecede anlatýlýr:
Delil ile Allah 'ýn varlýðýna dair hüküm; ilmî yoldan Allah' ýn birliðini bilmek; irfan sahibinin kalbinde ilahî rüyetin galip gelmesi. Öyle ki artýk onda baþkasýný görecek hal kalmaz.
Bunlardan birincisi, her iman sahibi içindir. Ýkincisi âlimlerin tevhididir. Üçüncüsü, irfân sahiplerinin tevhididir.]

21. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbýndan naklen anlatýyor:

"Allahü Teâlâ þöyle buyurdu:
--Tam ihlâsla Allah 'tan baþka ilâh yoktur.-- þehadetini yapanlar olmasaydý, Cehennemi dünya ehline musallat ederdim. Eðer bana ibadet edenler olmasaydý Bana âsi gelenlere bir anlýk dahi mühlet vermezdim."
Bilesin ki, her kâmil kiþinin þehadeti, yada her kâmil kiþinin ibadeti umumi bir manada kâim olur. Yani tek tek herkese þamil olur. Zira herþeyde vücud birdir. Böyle bir Vahdaniyet þehadeti ise tard ve uzaklýk ateþinin dünya ehline gelmesini önler. Sebebine gelince, Vahdaniyet þehadetinin nuru bütün bu görünenlerde bulunan mutlak varlýkta geçerlidir. Ve bütün taayyünatýn onda nasibi vardýr. Yani bu mukayyed þehadetin nurundan.
Buradaki mukayyed þehadet, mukayyeci olarak taayyün eden varlýkla ilgilidir.
Ýþte her kâmil zâtýn ibadetini yukarýda anlatýlan mana çeþidinden görmek gerekir. Bu manaya iþaret olarak Resulüllah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu: "Yeryüzünde `Allah Allah...' diyen bâki kaldýkça kýyamet kopmaz." Bu Hadis-i Þerifte Kutb' a ve mutlak varlýðý bilen Gavs' a iþaret edilmektedir. Zira her taayyün halini alan varlýkta taayyün eden O’ dur. Sonra her þehadette þehadet eden yine O dur. Her ibadette ibadet eden yine O dur.
Þimdi bu Hadis-i Þerifýn esas manasý üzerinde duralým. Allah-ü Teâlâ adeta þöyle buyurmaktadýr:
"Mutlak varlýkla tahakkuk eden Ýnsan-ý Kâmil olmasaydý -ki bu Ýnsan-ý Kâmil yeryüzünde Allah'ýn bir halifesidir, cem ve icmal yönünden hakikî þehadettir- dünya ehline tecelli ederdim."
Burada dünya ehlinden murad, emmare nefis ile hilekâr hevâdýr. Bir de kandýrýcý beþerî ve tabiî kuvvetlere iþaret edilmektedir. Bu tecelli ise kahýr ve gazap cehennemi suretinde olabilir. "Böylece onlarý tamamen öldürürdüm, yok ederdim."
Yukarýda anlatýldýðý gibi, "bilhassa tefrik (ayýrma) ve tafsil (toplama) yönünden hakikî kulluðu bilen Kâmil Ýnsan olmasaydý nefis ve heva yönünden bana âsi geleni býrakmazdým."
Yukarýda anlatýlan manalara þu Âyet-i Kerimeler de ayrýca iþaret etmektedir:
"Eðer Allah insanlarýn bir kýsmý ile diðer bir kýsmýný def etmeseydi, yeryüzü bozulurdu." (Bakara Suresi, Ayet-251 )
"Ve eðer Allah insanlarý yaptýklarý hatalara göre hesaba çekecek olsaydý, yeryüzünde hiçbir canlý varlýk kalmazdý." (Fâtýr Suresi, Ayet-45)

22. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabb’ ýndan naklen anlatýyor:

"Allah-ü Teâlâ þöyle buyurdu:
Ey Âdemoðlu, seni Kendim için yarattým. Eþyayý da senin için yarattým. O halde Kendim için yarattýðýmý, senin için yarattýðýmýn ayarýna düþürme."
Görüldüðü gibi bu Hadis-i Þerif de Kudsîdir. Burada adeta þöyle buyurulmaktadýr:
"Sen, bütün isim ve sýfadatlarý, ahkâm (hükümleri) ve âsârý (eserleri) þümulüne alan küllî hakikatýmýn bir mazharýsýn. Bu âlem ise baþtan sona Senin varlýðýnýn ayrýntýlarýdýr. Ve hakikatýna ait olan hakikatlerin mazharlarýdýr. Bu büyük âlemde Senin misalin, ruha nisbetle cesed gibidir. Sen ruhsun; bu âlem de cesedindir, bedenindir. Bu âlemden gaye Sensin... bir de toplayýcý hakikatýn."
Cesedden maksat tedbir sahibi ruhtur. Durum böyle olunca, "ruhun nurlarýný kendi beþerî varlýðýnýn perdeleri ile örtme."
Þu da bir gerçektir ki, her zuhur yerindeki tecelli, ilahî nurun tecelli sergisinden aldýðý nasib kadardýr. Bu bir birlik, vahdet tecellisidir ki, ruhun ve sýrrýn mazharýnda olur. Bu ruhu, kalb olarak ele almalýyýz ve onu tecelli kabulünde daha kemalli görmeliyiz. Yani cisme ve bedene olan tecelliden. Çünkü bunlarýn þümulünde zulmet de vardýr.

23. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabb’ ýndan naklen anlatýyor:

"Allahü Teâlâ þöyle buyurdu:
-Bir kimse Beni kendi kendine anarsa, Ben de onu zâtýmda anarým...
Yine bir kimse Beni bir cemaat içinde anarsa, Ben de onu o cemaatten daha hayýrlý bir cemaat içinde anarým.-

Bu da, kudsî bir Hadis-i Þeriftir. Bir manaya göre burada þu âyet-i kerime'ye iþaret edilmektedir:
"Her insanýn takdir olunan amelini boynuna astýk..." (Ýsrâ Suresi, Ayet-13)
Bu Hadis-i Þerifýn manasý üzerinde biraz duralým. Âdeta þöyle buyurulmaktadýr:
"Bir kimse, Beni kendi kendine anarsa..." yani, vahdet cihetinden girip, bilhassa zâtta, sýfatta ve fiillerde fenâ halini bulur ve zikrini yaparsa, "Ben de onu mutlak bir vahdet içinde zikrederim."
Ama "Bir kimse Beni bir cemaat içinde zikrederse..." yani, kesret ve tefrika cihetine giderek -yani zahirî ve batýnî kuvvetlerle zikrimi yaparsa- "Ben de onu isimlerimin çokluðu ile anarým. Kaldý ki onun Beni zikri, Benim onu zikretmem sayýlýr..."
Bu mana Hakikî Vahdet yönünden gelir...

24. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbýndan naklen anlatýyor:

"Allahü Teâlâ þöyle buyurdu:
- Ey Ademoðlu, senin için yaptýðým taksime râzý olursan kalbini ve bedenini rahata kavuþtururum... Sevimli bir kul olmakla kýsmetin sana gelir. Þayet senin için yaptýðým taksime râzý olmazsan, dünyayý sana musallat ederim... Ve sen bir vahþet içinde, yabanda tepinip durursun. Sonra, Ýzzetim ve Celâlim hakký için o dünyalýktan ancak kýsmet ettiðime nail olursun...Sen de bir kötü kul olaraktan."

Anlaþýldýðý gibi bu da Kudsî bir Hadis-i Þeriftir. Özünde, þu âyeti kerimenin manasýna iþaret vardýr:
"Allah onlardan razý olmuþtur, onlar da Allah'tan..." (Mâide Suresi, Ayet-119)
Þimdi, bu Hadis-i Þerife verilecek mana üzerinde duralým. Anlatýlmak istenen mana özet olarak þudur:
"Âdemoðlu, ezellerin ilk deminde, onun zâti ve fikrî haline ve istidadýna uyan bir þekilde verdiðime razý olsaydý, kendisine nasib olmayaný aramak zahmetinden onu alýrdým." Çünkü tecelli, tecelli sahibine ait takdirle olur. Bunun dýþýna çýkýlamaz. Artma veya eksilme olmaz. Bu durumda o, kader sýrrýný, istidad kitabýnýn hakikat sayfasýnda müþahede ve mütalaa eden bir kuldur.

25. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabb’ ýndan naklen anlatýyor:

---Allah-ü Teâlâ þöyle buyurdu:
-Ben gizli bir hazine idim, bilinemi istedim. Halký yarattým, nimetlerimi onlara sevdirdim. Böylece Beni bildiler."

Bu Hadis-i Þerif de Kudsîdir. Burada belirtilen istek, zâti bir istektir. Bu zâta Ahadiyet ismi verilir ki, bütün esma ve sýfatlarýn hakikatýný özünde toplar.
Bütün bunlara "Gizli hazine..." tâbiri kullanýldý. Hepsi de kemâl derecesindedir, noksaný yoktur. Bu ayný zamanda Hakkýn zâtýna has bir kemâldir. Bu zâti kemâlin ise bütün esma ve sýfatlarýn kemâl derecesindeki durumlarý ile zuhur bulmasý gerekti. Ama halk mazharlarýnda, âlemin tecelligâhýnda.
Durum ki, anlatýldýðý gibidir ... Allah-ü Teâlâ þöyle buyurdu: "Onlara, zâhir ve batýn nimetlerinin kisveleri ile zuhur ettim. Ama bir sevgi þeklinde..." Zira bunlar mücmel (öz) olarak umuma ve havasa marifet duygusu verir. "Ýþte bundan sonradýr ki fýtrî (doðuþtan gelen) istidatlarý ile anlatýlan yoldan beni bildiler."
Bu yüce ve üstün mananýn müþahedesi babýndadýr ki, bir âyet-i kerimede Resullullah (SAV) Efendimize þöyle buyuruldu:
"Þüphesiz bil ki: Allah'tan baþka ilah yoktur..." (Muhammed Suresi, Ayet-19)
Burada Resulullah (SAV) Efendimize bir ilim deryasýnýn kapýsý aralanýyor. Bu Ona göredir. Bir de ilmî varislerine, baþkalarýna deðil.
Gerçek þudur ki, esma ve sýfatlara câmi olan ulûhiyet ilmi ancak yüce birliðe erene, ilk berzah makamýný bulana verilir. Anlatýlan makama ise tam olarak ancak Resulullah (SAV) Efendimiz vâsýl olmuþtur.
En doðrusunu, Allahü Teâlâ bilir...

26. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabb’ ýndan naklen anlatýyor:

"Allahü Teâlâ þöyle buyurdu:
Beni, ne yerim aldý, ne de semâm... Lâkin beni mü’min, taki, naki, vera hâli sahibi kulumun kalbi aldý..."
Görüldüðü gibi bu da Kudsî bir Hadis-i Þeriftir. Þöyle manalandýrmak mümkündür:
"Ben hiç bir yere küllî olan esma ve sýfatýmýn bütün cihetinden tecelli etmedim. Ancak kemâl durumuna baðlý bulunan ve dolayýsý ile bana izafeti olan kulum müstesna. Tecellimi Bana yaparým."

Bu Hadis-i Þerifte bazý kelimeler geçti. Onlarý biraz açmak icabedecek. Sýrasý ile onlar, taki, naki, vera kelimeleri idi.
Taki: Ýki yönlü isimlerden, bilhassa ibadetle ilgili yönü ile olup kalmaktýr. Diðer yönü ile deðil.
Naki: Çoðunluðu ile ilahî isimleri müþahede etmektir. Yukarýda zýmnen anlatýlan iki yönlü isimlerin birbirinden ayrý bazý imtiyazlarý vardýr. Bilhassa ibadet ile ilgili kýsma verilen imtiyaz bir baþkadýr.
Vera: Mâsivayý býrakýp Zât-ý Ýlahî' de olmaktýr. Ama O' nun gayrýndan fenâ bulmak sûreti ile.
Bütün bu manalara þu âyet-i kerime iþaret etmektedir: "Biz emaneti, semalara, yere, daðlara arz ettik ama onu almaktan çekindiler, ondan korktular. Ve sonunda onu insan yüklendi. Ama bir Zalim ve Cahil olarak..." (Ahzab Suresi, Ayet-72)
Yukarýda geçen âyet-i kerimenin tefsirini yapmak ve onda geçen bazý kelimeleri açýklamak gerekecek. Adý geçen kelimeler Emanet, Zalum ve Cehul kelimeleridir.
Þöyle ki: Emanet burada tecellinin kabulü manasýndadýr. Ama ilk tecelliyi, her þekil ve tümü ile... Bu emaneti almayanlar için, "Ama, onu almaktan çekindiler, ondan korktular..." buyuruldu. Bunun sebebi, onun ancak tam zuhurunu göstermekten yana bir kabiliyete sahip olmayýþlarýdýr. Bir de o âlemin hakikatýna tam olarak uyamayýþlarýdýr.
-Sonra onu, insan yüklendi...- buyuruldu. Sebebine gelince; kabiliyeti kemâl derecesinde olup, uyuþu tamdýr çünkü onun vasýflarý arasýnda þunlar vardýr:
Zalim: insanýn nefsini ifna ediþini anlatýr.
Cahil: herþeyden geçtiði için Hakkýn zâtýndan gayrýný bilmez.
Bu manalarý anla.

27. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbýndan naklen anlatýyor:

"Allahü Teâlâ þöyle buyurdu:
-Beni bilen talep eder... Beni talep eden bulur... Beni bulan sever... Beni seveni öldürürüm... Bir kimseyi öldürürsem diyeti Bana düþer... Bir kimsenin diyeti Bana düþünce onun diyeti bizzat Ben olurum."

Görüldüðü gibi bu Hadis-i Þerif de kudsîdir. Özellikle marifete iþaret edilmektedir. Biz de o yoldan gideceðiz.
Bilesin ki Ýlahî marifet iki kýsýmdýr. Biri Marifet-i Zât; öbürü de Marifet-i Sýfat.
Marifet-i Zât; O' nu mutlak ahadiyeti cihetinden bilmek mümkün deðildir. Marifet-i Sýfat' a gelince; O nu bilmek mümkündür.
Buna göre, marifet talebi gerektirir. Talep ise bulmayý icab ettirir. Bulmak da sevmeyi gerektirir. Sevgi de ölümü. Bu ölüm, fenâ halidir. Ölüm ise diyeti icab ettirir. Diyet ise ancak aklý baþýnda olana ödettirilir.
Gerçekten, öldürülenin diyeti ancak öldürendir. Özellikle bu manaya þu âyet-i kerime iþaret etmektedir: "Bir kimse, Allah' a ve Resul' üne doðru yola çýkar da sonra ölürse, onun ecri Allah' a kalýr." (Nisâ Suresi, Ayet-100) Yani zâtý ile ona bekâ verir çünkü bu manada, katil maktulün aynýdýr. Hakikat deðiþmez. Zira hakikat birdir.
Kesrete gelince, o, birtakým aklî, vehmî ve izâfi nisbetlerden ibarettir. Keþif ehli zatlara göre bunlara itimat yoktur.
Anlatýlan manalarý bir irfan sahibi þu þiiri ile dile getirmektedir:
Devamlý O'nunum, O da artýk benimdir;
Ýki zat arasýnda fark yok, sevgilimdir ...

28. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Allah-ü Teâlâ'dan naklen anlatýyor:
-Allahü Teâlâ þöyle buyurdu:

-Yaklaþanlar, kendilerine farz kýldýðým ibadetlerin edasýnda olduðu kadar hiç bir þeyde yaklaþamazlar... Gerçekten, bir kul Bana nafilelerle de yaklaþýr. Böylece Bana yaklaþaný severim. Sevince de kulaðý olurum, eli olurum, dili olurum. Böyle ki oldum, Benimle iþitir... Benimle görür... Benimle konuþur... Benimle tutar... Benimle yürür."
Bu da Kudsî bir Hadis-i Þeriftir. Bilhassa Hakka yakýnlýða iþaret edilmektedir. Biz de bu yoldan manaya gireceðiz. Bilesin ki Allahü Teâlâ'ya yakýnlýk iki kýsýmda mütalaa edilir. Birincisi farzlarýn edasý sureti ile olur. Bu yaklaþmaya verilen isim budur.
Bunun, meczub olan salikin yolu ile ilgisi vardýr. Bir baþka isim daha verilir ki þöyledir: Zâti fena halini içeren bir mahbubun yolu...
Böyle bir yola giren, Hakkýn kulaðý olur... gözü olur. Nasýl ki namazda "Allah hamd edeni iþitti" denir. Ýþiten kimdir?... Söyleyen kuldur, ama ...?
Bu mana, müessirle esere geçiþe bir delildir.
Ýkincisi nafileler ile olan yakýnlýktýr. Burasý, meczub salik ile ilgili bir yoldur. Sonra, sýfatlarda fena bulmayý gerektiren, sevenin yolu olaraktan da ad verilir.
Nasýl ki baþta "Onun kulaðý olurum..." buyurdu... Ki bu durum eserden müessire istidlâl sayýlýr.
Burada þöyle bir soru sorabilirsin:
"Gözün ve kulaðýn O oluþu, yukarýda da anlatýldýðý gibi, sonradan yapýlma bir þey deðildir... zâtîdir... Kadîmdir. Durum böyle iken, O'nun oluþunu muhabbete baðlamaktaki mana nedir?"
Bu sözüne, umumiyetle "evet" diyebilirim. Ama dikkati baþka bir yönde toplamak icab eder.
Dikkat edilirse bu hükmün zuhuru salikin farzlarý eda ve nafile ibadet yakýnlýðý ile tahakkuk ve tahalluk ediþinden sonra oluyor. Salik, nefsin perdeleri ile perdelidir. Farz ve nafýlelerin edasýnda tahakkuk edince, nefsin karanlýðýndan çýkar; ruhun ve kalbin geniþ ve aydýnlýk sahasýna girer. Ýþte bundan sonradýr ki kul, Hakký eþyanýn ayný olarak müþahede eder. Sonra sadýk kulun bütün duygularý olduðunu da müþahade eder. Þu da bir gerçektir ki, Hakk, kulun suretinin ve dýþ yüzünün manasýdýr. Kul ise, Hakkýn manasýna ve bâtýnî cephesine bir surettir.

Ahadiyet cihetine bakýnca zâhir batýnýn aynýdýr. Batýn da zahirin aynýdýr. Zahir ve batýn, Hakkýn zâtýna ve þanýna nisbetle bir suret gibidir. Týpký yarýmýn, üçte birin, dörtte birin, beþte birin, bir sayýsýna baðlanýþý gibi.
Asýl Kayyum odur... Bilhassa akýl, sayý itibarý olan þanlarda. Yani tecelli ve zuhurlarda.
Bu manayý anla. Mutlak Hakký bul.

29. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbýndan naklen anlatýyor:

--Allahü Teâlâ þöyle buyurdu:
-Bir kimse Bana bir karýþ yaklaþýrsa Ben ona bir arþýn yaklaþýrým. Bir kimse Bana bir arþýn yaklaþýrsa Ben ona bir kulaç yaklaþýrým. Bir kimse Bana yürüyerek gelirse Ben ona koþarak giderim."
Bilmek gerekir ki, karýþ, arþýn, kulaç, gelmek, koþup yürümek; bütün bunlar yapma þeylerdir, temsili ve tahayyüli manalardýr, hakikî deðillerdir. Böyle buyurmakla Allahü Teâlâ kula kat kat sevap vereceðini, ona ameli miktarýnca iyilikte, ihsanda bulunacaðýný anlatýyor. Kaldý ki burada yakýnlýk manevîdir; maddî deðil. Bir yere de baðlý deðildir. Burada Hakkýn yakýnlýðý kulun yakýnlýðýndan önce gelir. Halbuki zâtýna yakýnlýk, muvaffakiyet iþi, Allah'tan Allah'adýr. Bu bir önceliktir, ama buradaki önceliði bir baþka yoldan almak icab eder. Bilhassa amele mükâfat verme yönünden. Hatýrda tutulmalý ki amel mükafattan önce gelir.
Bilesin ki Hakka yakýnlýðýn beþ mertebesi vardýr. Þöyle ki:
Nefsin yakýnlýðý,
Kalbin yakýnlýðý,
Sýrrýn yakýnlýðý,
Ruhun yakýnlýðý.
Bir de Hakkýn ahadiyet yakýnlýðý.

Bilhassa ahadiyet yakýnlýðý bütün mertebeleri kendinde toplar.
Þimdi, yukarýda toplu sayýlan yakýnlýk mertebelerinin tafsiline geçelim. Þöyle ki:
Nefsin yakýnlýðý: Bu onun itaat ve ibadet görevlerini yapmasýna baðlýdýr. Bu makamda Hakkýn kuluna yakýnlýðý merhametidir, þefkatidir.
Kalbin yakýnlýðý: Kulun kalbî ve içten amellere dalmasýna baðlýdýr. Bu ise pek kolay deðildir. Dünya ehlinden kopmak icab eder. Bu makamda Hakkýn yakýnlýðýna gelince, ilim, hikmet ve ilham çeþidinden þeyleri kuluna vermesidir; ona baðlamasýdýr.
Sýrrýn yakýnlýðý: Bu da onun hakikî keþiflere dalmasýna baðlýdýr. Hakikî tecelli ile hasýl olur. Asýl tecelli de, Hakkýn yakýnlýðý da budur.
Ruhun yakýnlýðý: Bu mertebeyi de kýsmen kalbin, kýsmen de sýrrýn yakýnlýðý gibi bilmekte bir mahzur yoktur.
Hakkýn ahadiyet yakýnlýðý: Daha önce de anlatýldýðý gibi, sözü edilen bütün mertebeleri özünde toplar. Bu mertebe, kul için tam bir yokluk mertebesidir, ne varsa özünde toplar. Hakkýn zât, sýfat, bir de efal tecellilerinin temiz, þeksiz, aydýnlýk tenzihleri altýnda. Bu hal içinde kul, zât, sýfat ve fýil olarak tam, küllî ve tek birliðe doðru yol alýp kendinden geçer, fenâ bulur.
Bu kudsî makamda Hakkýn kula yakýnlýðýna gelince þöyle anlatabiliriz:
"Onu, kendi bekâsý ile bâki kýlar...
Kayyumiyet sýfatý ile kâim kýlar..
Hayatý ile ona hayat verir...
Kudreti ile onu kudrete erdirir...
Ýrâdesi ile onu dilek sahibi eyler...
Kelâmý ile konuþturur."
Hâsýlý, onu bütün esma ve sýfatýný özünde bulan yapar. Hülâsa, zâtý ile, zâtý için ve zâtýnda zâhir olur: yani o kul...
Þimdi, bu Hadis-i Þerife bir baþka manada þerh yapmak icab edecek. Yüce Allah âdeta þöyle buyurmaktadýr:
"Her kim bana, yani küllî, toplayýcý olan huzuruma, rûhânî, yani bâtýnî, cismânî, yani zâhirî vasýf taþýyan bütün duygularý ile yaklaþýrsa: Ýþte böyle birine bütün esma ve sýfatlarýmla tecelli ederim. Hem lûtfa ait olan cemâl sýfatlarý ile hem de celâl tarafýnda bulunan kahýr sýfatlarý ile. Ama bir kimse anlatýlan gibi deðil de bazý mertebeleri ile, yani bazý duygularý ile bana yaklaþýrsa buna da bazý esma ve sýfatlarým ile tecelli ederim. Bu da ancak onun yaptýðýna kat kat sevap vermek sureti ile olur. Meselâ birden yedi yüze kadar veya daha fazla."
Veren Allah'týr.

30. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurur:

"Misafire ikram ediniz. Ýsterse kâfir olsun."
Bilmen gerekir ki, kula isabet eden kötülüklerden hangisi olursa olsun, o, Hakkýn misafýridir. Özellikle hastalýklar. Kula gereken ona ikram etmektir. Ona yapýlan ikram cümlesindendir ki mecburi bir durum olmayýnca ilaçla def etmeye çalýþmamalý. Zira ilaçla giderilmesine çalýþýlsa da hastalýk ancak Allâh'ýn takdir ettiði zaman gider.
Böyle bir durum ise kulu Allah'ýn gözünden düþürür. Allah korusun...
Burada Resul (SAV) Efendimiz "Ýsterse kâfir olsun" þeklinde bir tavsif yaptý. Buradaki kâfir bir manaya göre "kapalý... gizli..." demeye gelir. Çünkü bu misafirin geliþi çoðu zaman saklý, kulun idrakýna kapalý durur. Þayet geleni kabul eder, razý olur, Allah'a dönerse perdeler açýlýr. Kul ise bu durumda iþin sýrrýna vakýf olur.

31. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurur;

"Þam, Yüce Allah'ýn yer hazinelerinden bir hazinesidir. Kullarýný orada saklar."
Bilesin ki, burada Þam, zât-i Ýlahî þehadetinin kemal derecesidir. Yer ise þehadetin zarfýdýr. Gizli hazine ise bu yer kabýnda saklýdýr ve o Hak Teâlâ'nýn yüce varlýðýdýr.
Bu mana icabýdýr ki "Þam öyle bir þeydir ki, zât þehadetinin kemal derecesi sayýlýr. Gizli hazine ise bu yerde saklý durur." Tam bir þehadet halinde zuhur edince, ona "vacib yüz" adý verilir. Allahü Teâlâ esma ve ahlaký ile gizlediði abid kullarýný ise bu yüzde saklar. Cümle esma ise neticede Hakka dönecektir.
Bu mana þu âyeti kerimedeki mananýn hakikatlerini anlatýr: --Onun vechinden -yüzünden- baþka herþey helak olacaktýr. Hüküm O' nundur. O' na döneceksiniz---

32. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Allah'nýn nehri geldiði zaman Ýsa'nýn nehri batýl olur..."
Bilesin ki burada "Allah'ýn nehri..." cümlesinden murad Hakkýn vechindeki baki nurun zuhurudur. Bu durumda Hadis-i Þerife verilecek mana þöyle olur:
"Ruh cem kaynaðýndan inip ayrýntýlý mevcudlara daðýlýnca, Allah'ýn yüzündeki baki nur bütün eþyada zuhur eder. Ýzafi bir ruhla kalan bir baþka þeye ihtiyaç kalmaz."
Bu manayý anla.

33. HADÝS-Ý ÞERÝF: Bir gün Resulullah (SAV) Efendimize þöyle soruldu:

"-Allah-ü Teâlâ yeri ve semalarý yaratmadan önce neredeydi?
Resulullah (SAV) Efendimiz bu soruyu þu þekilde cevaplandýrdý:
-Rabbýmýz bir Amâ' da idi..."
Burada Amâ' dan murad zâti mahiyetinin aynýdýr. Yani kendisi. Kendisi Kendisine yeter; baþka bir þeye ihtiyacý yoktur.

34. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Mümin, Allah-ü Teâlâ'nýn nimetlerine bir konuktur." Burada iradesinden geçen mümin kul anlatýlmaktadýr. Bu o mümindir ki Allah-ü Teâlâ onu zâtýndan sýfatý makamýna geçirdiði zaman doðruca Allah'ýn arzusuna tabi olur. Artýk onun nefsâni arzularý olmaz. Çünkü artýk onun kendisine mal edeceði iradesi kalmamýþtýr.

35. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Dünya sevgisi her hatanýn baþýdýr."

Burada anlatýlan dünya, kulun nefsi yönünden tayin ettiði þeylerdir. Onun benliðidir ve Hakk’ ýn zâtýna yabancý sayýlanlara iltifattýr. Bunlardan hangisi olursa olsun, bir tanesi dahi müminde olsa, o, dünyayý seven biridir.

Bu da isbat eder ki "Dünya sevgisi her hatanýn baþýdýr...". Böyle olan bir kimse kendisi için bir ulvî zuhurata sahip olamaz. Keza baþkalarý için de bir zuhurat sahibi deðildir.

36. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:
"Sefere çýkýnýz; sýhhate erer, ganimet bulursunuz..."

Burada anlatacaðýmýzý iyi bilmen ve öðrenmen gerekir. Sefer nefsâni karanlýktan çýkmaktan ibarettir.
Sýhhat hayret ve þaþkýnlýk halinden safâya kavuþmaktýr. Ganimet, nefse ve onun arzusuna galip gelmekten ibarettir.

37. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

--Ziyaretin hayýrlýsý, ziyaret edilenin yok olmasýdýr...---
Burada þu mana anlatýlmak istenir:
"Hayy olan Hakkýn nüzulundaki hayýr, velî kula tecellisindeki bereket, gerek tecelli gerekse nüzul anýnda o velî kulun yok olmasýndadýr."
Bilesin ki Yüce Rabb hayat denizini ve tecellisini yaymýþtýr. Bu durum zâtýn cem kaynaðýndan gelip bütün eþyayý sarmasýndan ibarettir. Bu manadan olarak Hakk Teâlâ, sevgili bir kulun ziyaretini dilediði zaman, zâtýnýn cem âlemi olan yüce mekandan göçüp imtina mekanýna gelir. Ama beka üzerine. Ve ona böyle bir geliþi ile arada ona yabancý kalmaz.

38. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Kulun Rabb ýna en yakýn olduðu aný, secde anýdýr."
Þunu bilmelisin ki secde eden secde ettiði zaman, varlýðý cem kaynaðýndan alýp ayrýntýlý âleme yaymaktadýr. Yani yalnýzlýktan çýkýp bütün kâinatla bir baðlantý kurmaktadýr. Ama kurabilirse. Secdesini tam yapabilirse.
Þunu da bilesin ki bir kul vaktâ ki, Hakk Teâlâ onu yokluktan varlýða çýkardý... Böylece o Yüce Hakk 'tan uzaklaþtý.

Peki bu durumda, kulun cem âleminden ayrýlýp yaygýn bir varlýða geçtikten sonra Rabbýna yakýnlýðý nasýl olacak? Evet, nasýl olacak ki tekrar eski yerine gidebilsin?
Bu gidiþ ancak þu þekilde olabilir: Hakkýn, esma, sýfat, ahlak ve âyetlerine uygun bir þekilde daðýldýktan sonra olabilir. Bu da ancak secdede olabilir.
Manasýný anla.

39. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Ýþlerde þaþýrýrsanýz kabirler ehlinden yardým isteyiniz."

Þunu bilmelisin ki bir velî kulun yetiþmesi tam olunca, Aziz ve Celîl olan Rabb oraya konuk olur. Ve o velînin kalbi Rabbin kabri olur. Bu kulun benzerleri kabirler ehlidir. Durum böyle olunca, anlatýldýðý gibi bir zâttan, din ve dünya iþinde þaþýran biri yardým taleb ederse onun yardýmýný görür. Ve o zât darda kalan kulu zor durumundan kurtarýr. Bu manayý da anla.

40. HADÝS-Ý ÞERÝF: Resulullah (SAV) Efendimiz þöyle buyurdu:

"Bir kimse Allah-ü Teâlâ katýndaki menzilesini bilmek istiyorsa Yüce Allah' ýn kendi yanýndaki menzilesini öðrensin. Çünkü Allah-ü Teâlâ kula vereceði dereceyi kulun kendi nefsinde onun için verdiði derece üzerinden tayin eder..."
Bilesin ki, bu Hadis-i Þerifte Hakk’ a izafe edilen nefs Yüce Hakk’ ýn zâtýdýr. Burada zâta nisbetle nefs ikinci mertebede sayýlýr. Kula izafe edilen nefýs ise nübüvvetin kendisidir. Nübüvvet nefsi ise velâyet nefsidir. Bu da velâyet nefsine göre ikinci mertebe sayýlýr.
Velâyet ise nefsin özüdür. Ve burada velâyet, mücerret zât-ý Ýlâhî'de ikinci mertebe sayýlýr.
Hadis-i Þerifte geçen "Menzile..." kelimesinin manasý, zât-ý Ýlâhî'ye ait arzunun tafsilidir, yayýlýþý ve daðýlýþýdýr. zât-ý Ýlâhî'nin muradý ise zuhurdan sonra marifetin husulüdür. Bu manaya þu Kudsî Hadis iþaret etmektedir:

"Ben, gizli bir hazine idim... Bilinmemi istedim." Burada geçen "Kul..." kelimesinden murad ise furkanî bir akýldýr. Yani her þeyi ayýrd etme kabiliyetine sahip olan nefs. Ve bu, zâtýndan hâsýl olan ismidir Mevlânýn.

Kul, Yüce Hakk’ ý kendine göre bir menzileye yani dereceye indirir. Bu derece nübüvvet derecesidir. Burasý ayný zamanda bir baðlantý merkezidir. Yani Hakkýn cem kaynaðýndan nüzul edip bu varlýklara tecelli ile daðýlýþý demektir. Buradan da bekâ makamýna çýkýþ saðlanýr.

Bir baþka manaya göre Devr-i daim. En doðrusunu Allahü Teâlâ bilir.
Allah' ým Efendimiz Muhammed' e salât eyle...
Keza, bütün âline ve ashabýna da... Bu salât yer ve semalar baki kaldýkça sürsün...
Ey merhametlilerin en merhametlisi!

AMÝN ...



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son üveysi tarafından, 10.03.2005 - 15:07 tarihinde.
Gönderen: 10.03.2005 - 14:44
Bu Mesaji Bildir   üveysi üyenin diger mesajlarini ara üveysi üyenin Profiline bak üveysi üyeye özel mesaj gönder üveysi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
zeyneb-54 su an offline zeyneb-54  
1129 Mesaj -
Allah Razı Olsun
Gönderen: 10.03.2005 - 16:13
Bu Mesaji Bildir   zeyneb-54 üyenin diger mesajlarini ara zeyneb-54 üyenin Profiline bak zeyneb-54 üyeye özel mesaj gönder zeyneb-54 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1300 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
zelil-i hakisar (42), veritas1905 (42), skesman (49), karakiz06 (44), manayli (42), orhan86 (38), ezel (39), ezel1985 (39), tamteslim (47), esranur (40), Mavzer986 (41), Cicek06 (49), ay-isiginda-sak.. (38), dayi120 (), micnatis (45), celo1903 (43), 2ebu2 (52), a.yasin (49), fedakar (49), adnancaglayan (54), muco (41), Lear (43), MUSTAFA TIRA&TH.. (61), bu_rak (29), engizli (), meryem feyza (33), rkocabas (58), Mavilim (38), Kerimhan (40), BeYaZ vE sIyAh (33), halim (), trabzonlu (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.76512 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.