0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » [ DERİN BİLGİ ] Kadınlarla Tokalaşmak Haram mı?

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
sonsuz yolculuk su an offline sonsuz yolculuk  
[ DERİN BİLGİ ] Kadınlarla Tokalaşmak Haram mı?
160 Mesaj -
Kadýnlar Ýle Tokalaþmanýn Haramlýðýný Bildiren Hadislere Semantik Bir Analiz

1.

Giriþ:
Modern zamanlara mahsus bir problem olan mahrem/yabancý kadýnlar ile tokalaþma, toplumumuzda zaman zaman tartýþýlan bir konudur. Bu çalýþmamýzda; yaþadýðýmýz çaðýn sosyal þartlarýnýn, kadýn erkek iliþkilerini farklý boyutlara taþýmasýyla daha belirgin hale gelen tokalaþma probleminin dini kaynaðý/delili olarak gösterilen rivayetlere semantik bir tahlil yapmaya ve metin tenkidinde bulunmaya çalýþacaðýz. Çalýþmamýzýn amacý, kadýnlar ile tokalaþmanýn “haram” olup, olmadýðýný tespit deðildir. Amacýmýz, söz konusu rivayetlerden hareketle verilen “mahrem/yabancý kadýnlar ile tokalaþma haramdýr” hükmünün ne derece isabetli olduðunu, bu hükme delil sayýlan rivayetlerin (böyle bir hükmün çýkarýlmasý için) yeterli olup olmadýðýný ve doðru anlaþýlýp anlaþýlmadýðýný semantik açýdan analiz yapmaktýr. [1]

Tokalaþmanýn Haramlýðýna Delil Sayýlan Rivayetler Bu konuda varit olan rivayetlerin çoðu Âiþe’den nakledilmiþtir. Rivayetler ise kadýnlarýn Rasûlullah’a biatleri ile ilgilidir. Kadýn sahâbîlerin Hz peygamber’e biat etmeleri; Medîne’ye hicretten, Hudeybiye antlaþmasý sýrasýnda ve Mekke’nin fethinden sonra olmak üzere birkaç defa olmuþtur. Rasûlullah’ýn kadýnlardan biat almasýnýn nedeni, Mümtehine Sûresi’nde nazil olan ayetlerdir. Hudeybiye’de yapýlan antlaþmaya göre, Ýslam’ý kabul ederek Mekke’den Medine’ye gelen kadýnlarýn geri gönderilmesi gerekiyordu. Ancak müslüman bir hanýmýn, kafir kocasýnýn nikahý altýnda kalamayacaðý için Mümtehine Sûresi bu konuya açýklýk getirmiþ ve bu durumdaki muhacir kadýnlar, imtihan edilerek, yani gerçekten inanmýþ olup olmadýklarý araþtýrýlarak, kendilerinden biat alýnmýþtýr. Çalýþmamýza konu olan rivayetlerin çoðu, bu sosyal geliþmeler ile alakalýdýr.

Mümtehine Sûresindeki ayetler þöyledir:
“ Ey iman edenler! Mü’min hanýmlar size katýlmak üzere hicret etmiþ olarak geldiklerinde onlarý imtihan edin. Gerçi Allah onlarýn imanlarýný pek iyi bilir. Ama siz de onlarýn mü’min olduklarýný anlarsanýz, artýk onlarý kafirlere geri göndermeyin. Bundan böyle bu hanýmlar kafir kocalarýna, kafir kocalarý da bu hanýmlara helal deðildir. Bununla beraber kocalarýna vermiþ olduklarý mehirleri siz iade ediniz. Kendilerine mehirlerini vererek bu kadýnlar ile evlenmenizde bir sakýnca yoktur. Kafir kadýnlarý nikahýnýzda tutmayýn. Onlara harcadýðýnýz mehri, evlenecekleri kocalarýndan isteyiniz. Kafirler de, Ýslam’a girip sizinle evlenen eþlerine sarf etmiþ olduklarý mehri sizden geri istesinler. Allah’ýn hükmü budur. Aranýzda o hükmeder. Zira Allah her þeyi hakkýyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.”[2]

“ Ey peygamber! Mü’min hanýmlar Allah’a hiçbir surette ortak koþmamak, hýrsýzlýk yapmamak, zina etmemek, çocuklarýný öldürmemek, iftirada bulunmamak, gayr-ý meþru bulduðu bir çocuðu kocasýna isnat etmemek, senin kendilerine emredeceðin ma’rufta sana isyan etmemek hususlarýnda sana biat etmeye geldiklerinde, sen de onlarýn biatlarýný kabul et ve onlar için Allah’tan af dile. Çünkü Allah Gafur’dur, Rahîm’dir, affý ve ihsaný boldur.”[3]


Aþaðýda zikredeceðimiz hadisler, kadýnlarýn Rasûlullah ile biatleþmesi durumunu anlatan rivayetlerdir:

Âiþe naklediyor: “Bu ayet ile ilgili olarak Rasûlullah kadýnlar ile, Allah’a hiçbir þeyi eþ koþmamalarý konusunda biat alýyordu. Rasûlullah biatý söz ile aldý. Onun eli, sahip olduðu kadýnlardan baþkasýnýn eline deðmemiþtir.” [4]

Buhârî, yukarýda vermiþ olduðumuz Âiþe’nin rivayetini müteakip Ümmü Atiyye’den de þu hadisi nakletmiþtir:
“ Rasûlullah ile biatleþtik. Bana; “ Allah’a hiçbir þeyi eþ koþmasýnlar ayetini okudu. Bunun üzerine kadýnlardan biri ( kendisini kastediyor[5] ) hemen elini çekti ve þöyle dedi: Falanca kadýn bana cahiliyye matemi tutmuþtu onun bende hakký var, ondan izin almak isterim. Rasûlullah bir þey demedi. Kadýn gidip geldi ve biat etti.”[6]

Buhârî ayný hadisi Kitâbu’þ-Þurût’ta þu lafýzlar ile tahriç (rivayet) etmiþtir:
Âiþe naklediyor: “ Vallahi Rasûlullah’ýn eli biatlaþma esnasýnda hiçbir kadýnýn eline deðmedi. O, ancak söz ile biat almýþtýr.”[7]
Yine Buhârî az bir lafýz deðiþikliði ile Kitabu’t-Talâk’ta da tahriç etmiþtir:

“Hayýr, Allah’a yemin olsun ki, onun eli hiçbir kadýnýn eline deðmemiþtir. Ancak o, kadýnlardan söz ile biat almýþtýr.”[8]
Ebû Dâvûd ayný hadisi Cihad kitabýnda zikretmiþtir. Ancak, hadisin geçtiði babýn adý yine “kadýnlar ile biat”tir. Hadisin ravisi ise yine Âiþe’dir.

“ Rasûlullah’ýn eli asla bir kadýnýn eline deðmemiþtir. Ancak, bir kadýn ( tokalaþmak istediðinde ) ona mani’ olmuþ, kadýn da bunu kabul etmiþtir. Bunun üzerine Rasûlullah “git senin biatýný kabul ettim”, demiþtir.[9]

Tirmizî ayný hadisi, Âiþe’yi zikretmeksizin mürsel[10] olarak Ma’mer, Tâvus ve babasý tarikiyle (kanalýyla/yoluyla) nakletmiþtir. [11]

Ýbn Mâce’nin rivayetinde lafýz az da olsa deðiþmiþtir. Ancak, rivayetin iliþkili olduðu konu yine ayný, yani kadýnlarýn biat etmeleri konusudur.

Muhammed b. el-Münkedir, Ümeyme bt. Rukayka’nýn þöyle dediðini nakletmektedir:
“Kadýnlar topluluðu içinde Rasûlullah’a biat etmeye geldim. Bize; “ Gücünüzün yettiðince, ben kadýnlar ile tokalaþmam”, diyordu. [12]

Bu rivayetin farklý beþ versiyonunu Ýbn Hanbel nakletmiþtir. Ýbn Hanbel’in naklettiði Ümeyme bt. Rukayka rivayetinin daha kapsamlý olan versiyonunu burada zikretmek istiyoruz. Bu rivayetlerin tamamý M. Ýbn Münkedir tarikiyle gelmektedir. Yani rivayetler mürseldir.

Ümeyme bt. Rukayka durumu þu þekilde nakletmektedir: “Ýslam üzere biatleþmek için kadýnlar topluluðu içinde Rasûlullah’a gittim. Biz kadýnlar; Ey Allah’ýn Rasûlü! Sana, Allah’a hiçbir þeyi ortak koþmamak, hýrsýzlýk yapmamak, zina etmemek, çocuklarýmýzý öldürmemek, bilerek iftira ve suçlamada bulunmamak, ma’ruf olnda sana isyan etmemek üzere biat ediyoruz, dedik. O da bize; “ Gücünüzün yettiði kadar”, diyordu. Biz, Allah ve Rasûlü bize, bizden daha merhametlidir, hadi sana biat edelim yâ Rasûlallah, dedik. Rasûlullah da, “ Ben kadýnlar ile musafaha etmem. Ancak benim yüz kadýn için söylediðim bir söz, tek bir kadýn için söylenmiþ gibidir” buyurdu.[13]

Hadisin bir diðer varyantýnda, “ Hadi sana biat edelim” ifadesi yerine, “ Hadi tokalaþalým” denildiðini, Süfyan b. Uyeyne ifade etmektedir. Ýbn Hanbel’deki diðer bir rivayette ise kadýnlar Rasûlullah’a þöyle demiþlerdir: “ Ey Allah’ýn Rasûlü! Bizimle musafaha etmeyecek/tokalaþmayacak mýsýnýz?”[14]

Taberî ayný konuyla ilgili olarak Rukayka’nýn Rasûlullah’a; “Uzat elini seninle tokalaþalým yâ Rasûlallah!” dediðini, nakletmiþtir. [15]

Ýbn Hanbel, Esmâ bt. Yezîd’den, Hz. Peygamber’in; “ Ben kadýnlar ile tokalaþmam” dediðini nakletmiþtir.[16]
Hâkim en-Nîsâbûrî Mümtehine Süresi’nin tefsirinde, Ebû Süfyan’ýn karýsý Hind’in Rasûlullah ile biatleþmesini þu þekilde nakletmektedir:

Hind biatleþme esnasýnda Rasûlullah’ýn koþmuþ olduðu þartlardan hýrsýzlýk þartýna gelince, “ Ben bu konuda söz veremem. Çünkü kocamýn malýný çalýyorum” diyerek elini çekti. Rasûlullah da çekti. Bunun üzerine Ebû Süfyan’a haber gönderildi. O da; yaþ (taze) olursa helal olsun ama kuru olursa olmaz dedi. Böylece Hind Rasûlullah ile biatleþti.[17]

· Yrd. Doç. Dr. Dicle Üniversitesi Ýlâhiyât Fakültesi Hadis Anabilim Dalý Öðretim Üyesi.
[1] Hadislerin doðru anlaþýlmasýnda,, “Semantik” analizin önemi için ayrýca bkz. Mehmet Görmez, Hz. Peygamber’in Bir Hadis-i Þerifinde Bir Din tanýmý, Peygamberimiz Hz. Muhammed –Özel Sayý-, T.D. Ý. B., Ankara, 2000, s. 331-338.
[2] Mümtehine, 60 / 10. Ayetin yukarýda zikrettiðimiz sebebi nüzûlü için bkz: Süyûtî, Celâleddin, Lübâbu’n-Nükûl Fî Esbâbi’n-Nüzûl, Beyrut, 1980, s. 211.
[3] Mümtehine, 60 / 12.
[4] Buhârî, Ebû Abdillah M. b. Ýsmâîl, Sahîhu’l-Buhârî, Ýstanbul, 1979, Ahkâm, 49 ( VIII, 125 ). Ayrýca bkz: Ýbn Hanbel, Ahmed, Müsned, Beyrut, tsz., VI, 153.
[5] Parantez içinde vermiþ olduðumuz açýklamayý, Kâmil Mîras’ýn bir tercihi olarak onun tercümesinden aldýk. Bkz: Kâmil Mîras, Tcerîdi Sarih Tercümesi ve Þerhi, Ankara, 1984, XI, 198-200. Ayrýca bkz: Mehmet Sofuoðlu, Sahih-i Buhârî Tercümesi ve Þerhi, Ýstanbul, 1989, XV, 7068-69.
[6] Buhârî, Ahkâm, 49 ( VIII, 125 ).
[7] Buhârî, Þurût, 1, ( III, 173 ) . Ayný lafýz ile Buhârî Mümtehine Sûresi’nin tefsirinde bu hadisi tahriç etmiþtir. Bkz: Tefsîru Mümtehine, 2, ( VI, 61 ).
[8] Buhârî, Talak, 20, ( VI, 173). Ayrýca bkz: Ýbn Hanbel, Müsned, VI, 270.
[9] Ebû Dâvûd, Süleyman b. El-Eþas es-Sicistânî, Sünen, Humus, 1971, Cihad, 9, ( III, 352 ). Ýbn Mâce ayný yerde Âiþe’den gelen rivayetlere de yer vermiþtir. Ayný hadis için bkz: Ýbn Hanbel, Müsned, VI, 114.
[10] Mürsel: Hadis ýstýlahýnda (teriminde) mürsel; sahabeden sonra gelen nesil olan tabiînin, sahebeyi atlayarak doðrudan Hz. Peygamberden hadis nakletmesine denir. Mürsel, bir zayýf hadis türüdür.
[11] Tirmizî, Ebû Îsâ M. b. Sevre, Sünen, Beyrut, tsz., Tefsîru Sûreti Mümtehine, 2, (V, 411, 3306 numaralý hadis)
[12] Ýbn Mâce, Ebû Abdillah M. b. Yezîd el-Kazvînî, Sünen, tsz., yy., Cihad, 43, ( II, 959-60 ).
[13] Ýbn Hanbel, Müsned, VI, 357. Tirmizî, Sünen, Siyer, 37, ( IV, 21-2 ). Mâlik, el-Muvattâ, Beyrut, 1989, Bey’ât, 2, s. 651, 1842 numaralý hadis.
[14] Ýbn Hanbel, Müsned, VI, 357. Bu konuda daha geniþ bilgi için bkz: M. Nâsýruddin Elbânî, Silsiletü’l-Ehâdîsi’s-Sahîha, Beyrut, 1985, II, 52-58.
[15] Taberî, Ýbn Cerir, Câmiu’l-Beyân An Te’vil-i Âyi’l-Kuran, Beyrut, 1995, XIV, 101.
[16] Ýbn Hanbel, Müsned, VI, 459.
[17] Hâkim, Ebû Abdillah M. b. Abdillah en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek Ala’s-Sahîhayn, Beyrut, 1990, II, 528.

2.BÖLÜM

Elbânî, Ýshâk b. El-Mervezî’nin “ Mesâilü Ahmed ve Ýshâk” adlý eserinden þu karþýlýklý konuþmayý nakletmektedir:
Ýbn Ýshâk; Kadýnlar ile tokalaþmayý mekruh görüyor musun?
Ýbn Ahmed; evet görüyorum.

Ýbn Ýshâk; Yaþlý olsun olmasýn, Rasûlullah elinin üzerinde elbise/bez parçasý olduðu halde kadýnlar ile biatleþmiþtir.”[1]
Ümmü Atiyye biat ettiðini þöyle anlatmaktadýr:
“ Biat etmek için Rasûlullah’a geldiðimde ona þöyle dedim: Bana câhiliye döneminde yas tutmuþ (teselli etmiþ/aðýt yakmýþgöz kırpma bir dostum var, ona borcumu ödeyebilir miyim? Sonra gelip biat edeyim. Bana; “ git ” dedi.[2] Gidip geldim ve biat ettim.”[3]

Taberî, söz konusu biat ile ilgili þu önemli rivayeti yine Ümmü Atiyye’den nakletmektedir:
“ Hz. Peygamber Medîne’ye gelince Ensar’ýn hanýmlarýný bir evde topladý ve Ömer’i gönderdi. Ömer kapýnýn önünde durup bize selam verdi. Biz de selamýný aldýk. Bize, “ Ben Allah’ýn Rasûlü’nün elçisiyim”, dedi. Biz de, “hoþ geldin ey Allah’ýn Rasûlü’nün elçisi”, dedik. Daha sonra Ömer, “ Allah’a þirk koþmamak, çalmamak, zina etmemek üzere biat ediniz”, dedi. Biz de, “evet” dedik. O elini kapýnýn/evin dýþýndan uzattý, biz de içerden uzattýk. Bunun üzerine Ömer: “ Allah’ým þahit ol dedi.”[4]

Bu konuda oldukça önemli bir ayrýntýyý Kurtubî tefsirinde þu þekilde nakletmektedir: “Hz. Peygamber Mekke’yi fethettikten sonra kadýnlarýn biatýný almasý gerektiðinde, kendisi Safâ tepesine oturmuþ ve Ömer’i de bir az aþaðýsýna oturtarak, kadýnlarýn biatýný almasýný söylemiþtir. Ömer biat esnasýnda kadýnlar ile tokalaþýyordu.”[5]

Amr b. Þuayb ise dedesinden þöyle nakletmiþtir: “ Rasûlullah hanýmlardan biat aldýðý zaman bir kaptaki suya elini deðdirir, kadýnlarýn da ona deðmelerini isterdi.[6]

Ýbn Sa’d Tabakât’ýnda kadýnlarýn Rasûlullah ile biatleþmelerine iliþkin bir bölüm ayýrmýþ ve yukarýda nakletmiþ olduðumuz rivayetlerin dýþýnda bazý ayrýntýlarý, özellikle tabiîn imamlarýndan nakletmiþtir. Konumuz bakýmýndan önemli gördüklerimizi burada zikredeceðiz:

Þa’bî’den þunu nakletmektedir: “ Rasûlullah, kadýnlar ile elinin üzerinde elbise olduðu halde biatleþmiþtir.”[7]

Zührî ve Urve tarikiyle yaptýðý bir rivayette, Rasûlullah’ýn biat esnasýnda kadýnlar ile tokalaþmadýðýný nakletmiþtir.[8]

Atâ’dan yapmýþ olduðu þu rivayet çok dikkat çekicidir: “ Rasûlullah, kadýnlardan, cahiliyye matemi tutmamak, tenha yerlerde erkekler ile oturmamak üzere biat aldý.”[9]

Hasan’dan ise þu ayrýntýyý nakletmektedir: “ Mahrem olanlarýn dýþýndaki erkekler ile konuþmamak üzere biat aldý.”[10]
Amr b. Þuayb’ýn dedesinden yaptýðý bir rivayet de þöyledir: “ Hz. Peygamber Medîne’ye geldiðinde müslüman olmuþ kadýnlar gelerek; ‘ Yâ Rasûlallah! Erkeklerimiz sana biat ettiler, biz de biat etmek istiyoruz’, dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, bir kap içerisinde su istedi. Elini içerisine batýrdý. Birer birer kadýnlara ellerini deðdirdi. Ýþte Rasulullah’ýn kadýnlar ile ilgili biatý budur.”[11]

Buraya kadar nakletmiþ olduðumuz rivayetlerden þu sonucu çýkarabiliriz: Hz. Peygamber’in kadýnlar ile biatý dört þekilde olmuþtur. Sözle biat, içi su dolu bir kap vasýtasýyla, ele sarýlan bir bez vasýtasýyla, tayin edilen bir vekil aracýlýðýyla ( Ömer’in tayin edilmesi gibi).[12]

Hz Peygamber’in ve Ashâbýnýn Eþleri Dýþýndaki Kadýnlar Ýle Temas Ettiklerini Gösteren Deliller

Burada zikredeceðimiz rivayetler, yukarýda nakletmiþ olduðumuz rivayetlerin ifade ettiði gibi, Hz peygamber’in nikahlý hanýmlarýnýn dýþýnda hiçbir kadýna elinin deðmemiþ olduðunu bildiren ifadelerin genel olmayýp, anlatýlan olaya mahsus bir durum tespitinden ibaret olduðunu göstermektedir.
Enes b. Mâlik Ümmü Süleym’in þöyle dediðini naklediyor:
“ Rasûlullah uyuyacaðý zaman ona döþek sererdim. Uyuyunca da, terlerini toplar bir kabýn içine koyardým. Onu daha sonra güzel bir koku içine katardým.”[13]

Ayný olayý nakleden Ebû Ya’lâ þu ayrýntýyý naklediyor: “ Uykusu aðýrlaþýr ve çok terlerdi. Ben de bir pamuk parçasýyla terini alýrdým.”[14]

Enes b. Mâlik anlatýyor:

Rasûlullah Ubâde b. Sâmit’in karýsý olan Ümmü Haram’ýn evine giderdi. Ümmü Haram da ona yemek yedirip, sonra da saçlarýna bakým yapardý. ( Sirke, bit vs. var mý diye )[15]
Ebû Mûsâ anlatýyor: “ Rasûlullah beni Yemen’de bir kabileye gönderdi. Döndüðümde O (a.s.), Batha ( Mekke de bir mevki adý )’ da idi. Telbiye[16] gtiriyordu. Bende onun getirdiði gibi telbiye getirdim. Bana, “ yanýnda kurban olabilecek her hangi bir þey var mý?” diye sordu. Ben de,” hayýr” dedim. Bana Safâ ile Merve arasýný tavaf etmemi emretti. Ben de tavaf ettim. Sonra ihramdan çýktým. Kavmimden bir kadýna gittim. Saçlarýmý taradý ve yýkadý.”[17]

Enes b. Mâlik anlatýyor: “ Medineli bir câriye vardý. Rasûlullah’ýn elinden tutar, istediði yere onunla giderdi.” [18] Diðer bir rivayette; “Elini asla býrakmazdý.”[19]
Ebû Râfi’in hanýmý Selma anlatýyor: “ Rasûlullah’a hizmet ederdim. Onda, sivilce çýban vs. gibi bir þey çýktýðýnda bana emrederdi, ben de onlarýn üzerine kýna koyardým/yakardým.”[20]

Ýbn Abbas þöyle bir rivayette bulunmuþtur: “ Bir adam Rasûlullah’a gelerek þöyle dedi: “Benim dünyada her þeyden daha çok sevdiðim bir karým var, ancak elini uzatanýn elini geri çevirmez. ( Lâ teruddu yede lâmis )” Rasûlullah da adama; “ Boþa” buyurdu. Adam, “sabredemem” deyince; “ o halde ondan yararlan, onu sýký tut”, dedi.[21]

Nesâî þarihi Süyûtî, hadiste geçen “Lâmis” sözcüðünün zina anlamýna geldiðini, ancak buradaki anlamýnýn bu olamayacaðýný söylemiþtir. Çünkü, buradaki anlamý öyle olsa idi, Hz. Peygamber’in onu tutmasýný ve ondan yararlanmasýný söylemezdi, demiþtir. Bazýlarý da bu tabirin eli açýk cömert anlamýnda teþbih ifade ettiðini söylemiþlerse de, baðlamýna uymadýðý için kabul edilmemiþtir.[22] Þarihler, kadýnýn erkekler ile mübaþeretinde dikkatli olmayýp, önüne gelenle tokalaþtýðý ve zinaya meyyal olduðu vs. þeklinde yorumlamýþlardýr. M. Hamdi Yazýr, bu hadisten çýkarýlan hükümler sadedinde, böyle bir durumda boþanmanýn da olabileceðini, ancak böyle iffeti zayýf kadýnlar, boþandýklarý zaman daha kötü bir duruma düþebilecekler ise, onlarý boþamayýp sýký tutmak, yani gözetim altýnda bulundurmak tavsiye edilir, demiþtir.[23]

Bu rivayetten, Hz. Peygamber zamanýndaki kimi kadýnlarýn erkekler ile temas etmede aþýrýya gidebildikleri, fakat buna raðmen Hz. Peygamber’in onlarý kesin olarak boþamak veya haram iþlemiþ olmakla itham etmediklerini anlayabilmekteyiz.

[1] Elbânî, a.g.e., II, 55.
[2] Bu rivayette söz konusu olan þey, Câhiliye döneminde birine bir musîbet, ölüm vs. geldiðinde teselli ve yas tutma da yardýmcý olunur, karþýlýklý olarak (ödünçgöz kırpma yapýlýrdý. Burada ödenmek istenen borç budur.
[3] Nesâî, Sünen, ( Süyûtî’nin þerhi ile birlikte ), Beyrut, tsz., VII, 149.
[4] Taberî, Câmiu’l-Beyân, XIV, 103. Ayrýca bkz: Ýbn Kesîr, Hâfýz, Tefsîru’l-Kurani’l-Azîm, Ýstanbul, 1985, VIII, 128.
[5] Kurtubî, Ebû Abdillah M. Ahmed el-Ensârî, el-Câmiu Liahkâmi’l-Kuran, tsz., yy., XVIII, 71.
[6] Kurtubî, a.g.e., XVIII, 72.
[7] Ýbn Sa’d, et-Tabakât, Beyrut, tsz., VIII, 5.
[8] Ýbn Sa’d, a.g.e., VIII, 5.
[9] Ýbn Sa’d, a.g.e., VIII, 10.
[10] Ýbn Sa’d, a.g.e., VIII, 10.
[11] Ýbn Sa’d, a.g.e., VIII, 11.
[12] Bu biatlerin tarihi seyirleri ve rivayetleri için bkz: Rýza Savaþ, Hz. Muhammed Devrinde Kadýn, Ýstanbul, 1991, s. 70 – 76. Ayrýca bkz: Rýza Savaþ, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Ýstanbul, 1994, IV, 250-256.
[13] Buhârî, Ýstîzân, 41 ( VII, 140 ).
[14] Ebû Ya’lâ, Ahmed b. Ali el-Mevsîlî, Müsned, Dimeþk, 1984, VI, 409. Ayrýca bkz: Tabarânî, Süleyman b. Ahmed b. Eyyûb, Mu’cemu’l-Evsât,Musul, 1983, I, 249.
[15] Buhârî, Cihâd, 3 ( III, 201 ); Hac, 125 ( II, 187 ), Umre, 11 ( II, 203 ), Megâzî, 77 ( V, 123 ); ayrýca bkz: Müslim, Hac, 154; Nesâî, Menâsik, 52; Ýbn Hanbel, IV, 396, VI, 256, 363; Ýbn Abdi’l-Berr, Ebû Ömer Yusuf b. Abdillah, et-Temhîd, Magrib, 1387, I, 255.
[16] Telbiye: Hac vazifesi yapýlýrken söylenilen bir duadýr. Yüksek sesle söylenir.
[17] Buhârî, Hac, 32 ( II, 149 ), Müslim Hac, 155, Nesâî, Menâsik, 50; Ýbn Hanbel, I, 39, IV, 410.
[18] Buhârî, Edeb, 61 ( VII, 89 ); Nesâî, Eþribe, 44; Ýbn Hanbel, III, 174, 216.
[19] Ýbn Mâce, Zühd, 16.
[20] Ýbn Hanbel, V, 95. Ayrýca bkz: Halef b. Abdulmelik, Gavâmidu’l-Esmâi’l-Müpheme, Beyrut, 1407, II, 557.
[21] Nesâî, Nikâh, 12 ( VI, 67 ).
[22] Süyûtî, Þerhu Süneni Nesâî, VI, 67.
[23] M. Hamdi Yazýr, Hak Dini Kuran Dili, VIII, 111 – 112.


3.Bölüm

Rivayetler Ýle Ýlgili Görüþ ve Deðerlendirmeler:

Burada, yukarýda nakletmiþ olduðumuz rivayetlerden hareketle çaðdaþ alimlerin ne gibi görüþler ileri sürdüklerini özetle vermeye çalýþacaðýz. Rivayetlerin sonucunda, kadýn erkek tokalaþmasýný haram sayanlarý bir baþlýk altýnda, mübah/helal sayanlarý da ayrý bir baþlýk altýnda zikredeceðiz.

Tokalaþmayý Haram Kabul Edenler:

Ýbn Arabî Ahkâmu’l-Kuran adlý eserinde kadýnlarýn Rasûlullah ile biatlarýna iliþkin rivayetleri nakletmiþ ve tokalaþtýðýný söyleyen rivayetleri zayýf gördüðünü belirtmiþtir. Ayrýca müellif, rivayetlerin sonunda þu hükme varmýþtýr:

“ Dinde kadýnlarýn biatý da erkeklerin biatý gibidir. El ile dokunma hariç.”[1]

Ý. Cânan, Hadis Ansiklopedisi çalýþmasýnda Ümeyme bt. Rukayka hadisini zikredip, diðer rivayetlere de atýfta bulunduktan sonra þu genel deðerlendirmeyi yapmýþtýr:
“ Yukarýdaki metinden de anlaþýlacaðý üzere, kadýnlar da erkekler gibi el sýkýþarak biat etmek istemiþler, ancak, Hz. Peygamber belki de ilk defa, bu vesileyle, Ýslâm’ýn yeni bir âdabýný teþrî buyurmuþtur: Birbirlerine nikah düþen kadýn erkek el ele tutuþamaz.... Hulâsa, bütün rivayetler bilittifak, Rasûlullah’ýn bey’ât sýrasýnda kadýnlarýn eline çýplak olarak deðmediðini ifade eder.”[2]

“Kýrk Hadiste Kadýn” adlý çalýþmasýnda Zekeriya Güler, konuyla ilgili rivayetleri naklettikten sonra þu kanaatini belirtmiþtir:
“ Rasûl-i Ekrem’in bey’ât esnasýnda buyurduðu “ Ben kadýnlar ile musafaha etmiyorum” ifadesi baðlayýcýlýk açýsýndan umûmî bir mahiyet arz eder. Bu ifadenin bey’at zamanýna has bir uygulama olduðu söylenemez. Çünkü fýkýh usûlüne göre, lafýz umûmî olup hususi bir karine yoksa, sebebin özel oluþuna itibar edilmez ve ilgili delilden genel hüküm çýkarýlýr. Ayrýca tabiatý icabý bey’atýn el sýkýþma yoluyla olmasý gerektiði halde Rasûlullah kadýnlardan bey’at alýrken bunu yapmamýþtýr. Böyle olunca bey’at dýþýnda normal zamanlarda yabancý ( nâmahrem ) bir kadýnla tokalaþmanýn hayli hayli haram olduðu anlaþýlýr. Kendine son derece hakim, günah iþlemekten uzak ve masum olan Yüce peygamber bey’at sýrasýnda bile kadýnlarla tokalaþmaktan kaçýnýyorsa, onun izinden giden ümmetinin daha da dikkatli olmasý gerekiyor demektir.
Günümüzde bazý kimseler, erkeklerin kadýnlarla veya kadýnlarýn erkeklerle tokalaþmasýný kaçýnýlmaz bir durum, önemsiz bir mesele ve küçük bir günah olarak görmektedir. Bu yanlýþ bir fikirdir. Tamamen heva ve hevesten kaynaklanan bu fikir, söz konusu günahý basit görerek umursamayan ve onu terk etmek için hiçbir gayret göstermeyen insanlarýn kendilerini temize çýkarma çabalarýndan baþka bir þey deðildir.”[3]

Rivayetlere konu olan bey’atýn alýnmasýna vesile olan Mümtehine Sûresi’nin ilgili ayetinin tefsirinde H. Yazýr, ayný rivayetlere deðindikten sonra þu kanaatini belirtmektedir:
“ Meþhur ve güvenilir olan husus, Hz. Peygamber’in kadýnlar ile musafaha yapmadýðýdýr.”[4]

Ahkâmu’l-Kuran adlý eserinde M. es-Sâbûnî, kadýnlar ile biatleþmeyi deðerlendirmiþ ve þöyle demiþtir:

“ Rasûlullah’ýn kadýnlar ile biat esnasýnda tokalaþmadýðý sahih olarak varit olmuþtur. Bu konuda nakledilen rivayetlerin bütünü, kadýnlar ile biatýn sözlü olduðunu, hiçbir kadýn ile ne biatte, ne de biatýn dýþýnda bir baþka münasebetle tokalaþmadýðýný göstermektedir. Hz. Peygamber; ma’sûm, tâhir, fâzýl, þerîf ve nezihliðinde þüphe olmayan biri olduðu halde, kadýnlar ile tokalaþmaktan kaçýnýr ise, hatta biat gibi çok önemli bir durumda bile, kendisinde þehvet egemen olan, fitneden emin olmayan ve damarlarýnda þeytan dolaþan biri için kadýnlar ile tokalaþmak nasýl mübah olabilir. Nasýl oluyor da bazý kimseler, þeriatte kadýnlar ile tokalaþmak haram deðildir diyebiliyorlar?! Bu çok büyük bir bühtandýr.”[5]

Kadýnlara has durumlar için yazmýþ olduðu ilmihal kitabýnda Faruk Beþer konuyla ilgili þu açýklamayý yapmýþtýr:
“ Genç ve þehvet duyulabilecek yabancý kadýnla tokalaþmak haramdýr. Peygamber efendimiz yabancý bir kadýnýn elini tutan ele, kýyamet günü ateþ doldurulacaðýný haber vermiþtir. Kendisi de biat esnasýnda kadýnlar ile el sýkýþmamýþ ve sizden sözlü biat alýyorum, buyurmuþtur. Âiþe annemiz de yemin ederek: “ Allah Rasûlü’nün eli kadýn eline deðdi diyen yalan söylemiþtir.”[6]

“ Tahrîru’l-Mer’eti Fî Asri’r-Risâleti” adlý kitabýnda Abdulhalim Ebû Þekka Hz. Peygamber’in kadýnlar ile olan münasebetlerini; hem bey’at, hem de bey’at dýþýndaki durumlar itibariyle inceledikten sonra, þu kanaate varmýþtýr:
“ Rasûlullah’ýn kadýnlar ile tokalaþmadýðý sabittir ve bu durum ümmeti için bir ta’limdir. Bazý zamanlarda kadýnlar ile temas etmesi durumu ise, tamamen fitneden emin olma durumundadýr. Bu nedenle, fitneden emin olunmadýðý zaman, “sedd-i zerâi/zararýn önlenmesi kabilinden” tokalaþmaktan uzak durulmasý icap eder.”[7]

Mevdûdî “ Hicab” adlý eserinde ayný rivayetlere dayanarak þu kanaatini belirtmiþtir:

“ Bu hükümler genç kadýnlar içindir. Yaþlarý ilerlemiþ, cinsi faaliyetleri kesilmiþ bulunan kadýnlar sözü geçen hükmün dýþýndadýr. Genç ve yaþlý kadýnlar konusundaki bu ayrýmýn sebebi nedir? Açýkça anlaþýlýyor ki, önemli olan cinsi hislerin tahrik edilmesi meselesidir. Yani seksüel duygularýn baþý boþ gidiþini önlemektir.”[8]

Tokalaþmayý Mübah/Helal Kabul Edenler:

Ayný ayetin tefsirinde S. Ateþ, rivayetlerin akabinde þu yorumu yapmaktadýr:

“ Herhalde bazý kimseler bu rivayetlere dayanarak kadýnlarýn erkeklerle musafaha etmesini haram veya mekruh saymýþlardýr. Gerçeði söylemek gerekirse bu rivayetler, kadýnlarýn erkeklerle musafahasýnýn haram olduðunu göstermez. Çünkü bunlarýn birincisinde Peygamber adýna kadýnlardan biat alan Ömer’in, kadýnlarý görmeden kapý aralýðýndan elini uzatarak onlarla musafaha ettiði, baþka birinde Peygamber’in eline bir kumaþ parçasý dolayarak kadýnlarla musafaha ettiði; baþka birinde Peygamber’in elini batýrdýðý suya kadýnlarýn da daldýrmak suretiyle biat aldýðý ve son rivayetlerde ise Peygamber’in kadýnlar ile musafaha etmediði anlatýlmaktadýr ki, bunlar arasýnda çeliþki vardýr. Þayet Peygamber’in; “ Ben kadýnlar ile musafaha etmem” dediði doðru ise, bu, en fazla kerahiyet bildirir. Çünkü bunun aksini söyleyen hadis iki yolla rivayet edilmiþtir. Kaldý ki, Hind’in biat esnasýnda gelip Peygamber’in elini tutup ona dehalet etmesi ve Peygamber’in ona engel olmamasý, bu musafahanýn haram olmadýðýný gösterir. Haram olmak için kesin delil gerekir. Eþyada asýl olan ibahadýr. Kadýnlarla musafahanýn haram olduðuna dair kesin bir delil yoktur.”[9]

Ý. Derveze ise ilgili ayetlerin tefsirini ve bu münasebetle yapýlan biatleri ve ilgili rivayetleri naklettikten sonra þu deðerlendirmeyi yapmýþtýr:

“ Herhalde erkeklerin kadýnlar ile tokalaþmasýnýn mekruh veya haram olduðunu söyleyenlerin dayanaklarý bu hadislerdir. Bu hadisleri delil almalarý yerinde bir davranýþ olabilir. Ancak bu hadislerin, mekruh veya haram gibi bir kesinlik ifade etmediðini söylememiz doðru olur. En iyisini Allah bilir.”[10]

Yukarýda vermiþ olduðumuz deðerlendirmeleri ve rivayetlerin ifade ettiði anlamlarý karþýlaþtýrdýðýmýzda, her ikisinden de, bu rivayetlerin kadýn erkek iliþkisindeki “ tokalaþma” olayý baðlamýnda aðýrlýk kazanarak ele alýndýðýný, asýl baðlamýndan ve içerdiði mesajdan, toplumsal ahlaki kurallara verilen önemden ve toplumsal sözleþme olan biatten koparýldýðý görünmektedir. Ýþte bu kopuþ söz konusu rivayetlerin yanlýþ anlaþýlmasýna ve buna baðlý olarak da yanlýþ hükümler çýkarýlmasýna neden olmuþtur.

Kadýnlar ile erkeklerin tokalaþmasý konusuna münhasýr söylenmiþ gibi algýlanan söz konusu rivayetler, yalnýz baþýna deðerlendirilmiþ ve bu konuda varit olan diðer rivayetler yokmuþ gibi hüküm verilmiþtir. Bir konuda hadislerden hüküm çýkarmak istediðimizde, o konuyla ilgili bütün rivayetleri toplayýp, bu toplanýlan rivayetlerin bütününden hareketle bir sonuca gitmek veya hüküm vermek gerektiði ilkesi[11] tamamen göz ardý edilmiþtir. Yukarýda nakledildiði gibi, bu hadislerin yer aldýðý ayný kaynaklarda Hz. Peygamber’in ve diðer bazý sahabenin kadýnlar ile temas edip, deðiþik vesilelerle bir birlerine dokunduklarý, nakledilmiþtir.

[1] Ýbn Arabî, Ebû Bekir M. b. Abdillah, Ahkâmu’l-Kuran, beyrut, tsz., IV, 1791.
[2] Ýbrahim Cânan, Hadis Ansiklopedisi Kütüb-i Sitte, Ýstanbul, tsz., I, 115-16.
[3] Zekeriya Güler, Kýrk Hadiste Kadýn, Konya, 1997, s. 255-56.
[4] M. Hamdi Yazýr, Hak Dîni Kuran Dili, Ýstanbul, tsz., VII, 557.
[5] Es-Sâbûnî, M. Ali, Ahkâmu’l-Kuran, Mekke, tsz., II, 565-66.
[6] Faruk Beþer, Hanýmlara Özel Ýlmihal, Ýstanbul, 1997, 246. Ayrýca bkz: Rauf Pehlivan, Büyük Kadýn Ýlmihali, Ýstanbul, 1997, s. 469-71.
[7] Abdulhalim Ebû Þakka, Tahrîru’l-Mer’eti Fî Asri’r-Risâleti, Kuveyt, 1990, II, 92-93.
[8] Ebu’lalâ Mevdûdî, Hicap, ( Trc: Ali genceli ) , Ýstanbul, tsz., s. 406-7.
[9] Süleyman Ateþ, Yüce Kuran’ýn Çaðdaþ Tefsiri, Ýstanbul, tsz., IX, 397-98.
[10] Ýzzet Derveze, et-Tefsîru’l-Hadîs, ( Terc: Ramazan Yýldýrým ), Ýstanbul, 1998, VII, 231.
[11] Yusuf el-Kardâvî, Sünneti Anlamada Yöntem, ( Çev: Bünyamin Erul ), Ýstanbul, 1991, s. 117-128.
Metinlerin Muhteva Bakýmýndan Deðerlendirilmesi

Yukarýda nakletmiþ olduðumuz rivayetlerin tamamý, Hudeybiye antlaþmasý sýrasýnda ve Mekke’nin fethedilmesinin ardýndan yapýlan biatler ile ilgili rivayetlerdir. Öncelikle þunu belirtmeliyiz ki, Rasûlullah’ýn kadýnlar ile tokalaþmadýðýný bildiren bu rivayetler, tek bir olayýn veya ayný konudaki birkaç olayýn aktarýlmasýndan ibarettir. Konunun öncelikle bu çerçeve içerisinde deðerlendirilmesi gerekmektedir. Yani, rivayetler bir durum tespiti yapmaktadýr. Dînî bir emri veya yasaðý dile getirmemektedir.

Söz konusu rivayetlerin nakledilmesi sürecinde ne gibi bir muhteva deðiþikliðine uðramýþ olduðu ve bu deðiþikliðin tarihi nedenleri için Rýza Savaþ’ýn konumuzla ilgili þu deðerlendirmesini burada zikretmek istiyoruz. Müellif eserinin, “ Muhtevanýn Oluþmasýný Etkileyen Faktörler” baþlýðý altýnda konumuzla ilgili þu yorumu yapmýþtýr:

“Cahiliyye döneminde insanlarýn sahip olduklarý adet ve gelenekler, müslüman olmakla hemen sona ermedi. Ýslam, insanlar üzerinde önemli deðiþiklikler meydana getirdi. Ancak, bazý insanlarýn, yine de daha önceki düþüncelerin etkisinde kaldýklarý anlar olmuþtur. Ridde olaylarýnýn ve Hz. Osman’dan sonra ortaya çýkan olaylarýn cahiliyye devrinden kalma düþünceler ile ilgili taraflarý bulunmaktadýr. Kabilecilik anlayýþýnýn pek çok olayda ve mezheplerin çýkmasýnda önemli rolü olmuþtur. Mezheplerin ve çeþitli anlayýþlarýn Kuran ayetlerini ve hadisleri yorumlamadaki tavýrlarý, “sire” muhtevasýnýn farklý þekiller almasýna doðrudan etki etmiþtir, diyebiliriz. Ayrýca bu malzemenin oluþmasýnda siyasi otoritenin de önemli rolü olduðu söylenebilir.

Muhtevanýn farklý þekilde oluþmasýna, bazý konularda rivayetlere uygulanan sansürün de etki ettiði anlaþýlmaktadýr. Bunun izleri, rivayetler yakýndan incelendiði ve mukayeseler yapýldýðý zaman daha iyi görülmektedir. Sansürün nedenleri, yukarýda temas ettiðimiz birkaç madde ile sýnýrlý olmayýp daha baþka nedenler de düþünülebilir. Burada rivayetlerdeki sansüre bir örnek vermek istiyoruz.

Et-Taberî, Mekke fethinden sonra, Mekkelilerin Hz. Peygamber’e bey’at için toplandýklarýný, Hz. Peygamber’in bunun için safa tepesine oturduðunu, Hz. Ömer’in ondan biraz aþaðýya oturarak insanlarýn Hz. Peygamber’i rahatsýz etmelerini engellediðini, erkeklerin bey’atýnýn bitmesinden sonra kadýnlarýn Hz. Peygamber’in yanýna geldiklerini ve ona bey’at ettiklerini ifade ederken konuya þöyle devam eder: “ Rasûlullah Ömer’e onlarýn (kadýnlarýn) bey’atýný kabul et” dedi ve kadýnlara istiðfarda bulundu. Ömer de kadýnlarýn bey’atlerini kabul etti. Rasûlullah kadýnlar ile tokalaþmýyordu. Helal olanlar hariç o hiçbir kadýna, hiç bir kadýn da ona dokunmamýþtýr.” Bu rivayette açýkça Hz. Ömer’in kadýnlar ile tokalaþtýðý kaydedilmemektedir. Halbuki rivayetin muhtevasý onun kadýnlar ile tokalaþtýðýný ifade eder. Ayný olayý anlatan Kurtubî “ ...Hz. Peygamber erkeklerin bey’atlerini kabul ettikten sonra Safa tepesine oturdu. Ömer de ondan bir az aþaðýya oturdu. Hz. Peygamber kadýnlara bey’at þartýný konuþmaya baþladý. Ömer de kadýnlar ile tokalaþýyordu. Taberî’nin rivayetinde Hz. Ömer’in kadýnlar ile tokalaþmasý açýkça yazýlmadýðý halde Kurtubî bu rivayeti sansürsüz vermiþtir.

Yukarýda kaydettiðimiz bu olaydan önce Medine’de de kadýnlarýn bir evde toplandýklarýný ve Hz. Peygamber’in Hz. Ömer’i kadýnlardan bey’at almak üzere görevlendirdiði ve onunda bu görevi yaptýðý zikredilmektedir. Ancak bu olayý bize nakleden rivayetlerde de Hz. Ömer’in bey’at esnasýnda “kadýnlarla tokalaþmasý” kýsmýnýn sansüre uðradýðý söylenebilir. Çünkü olayý bize aktaran ve bey’at esnasýnda kadýnlarýn arasýnda bulunan Ümmü Atýyye; “ ...Ömer elini evin dýþýndan bize uzattý, biz de evin içinden ellerimizi ona uzattýk, sonra þöyle dedi: “ Allah’ým þahit ol!.” Görüldüðü gibi eller havada kalmýþtýr, tokalaþmaya konan sansür burada açýkça görülmektedir.

Muaviye b. Ebî Süfyan, annesi Hind bt. Utbe, beyat için geldiði zaman Hz. Peygamber’in onunla tokalaþtýðýný söylemektedir.”[1]

R. Savaþ’ýn bu yaklaþýmýný teyit eden bazý yaklaþýmlarý hadis þerhlerinde yapýlan açýklamalarda da görebilmekteyiz. Örneðin Ýbn Hacer, Buhârî’nin rivayet etmiþ olduðu Âiþe’nin rivayeti için þöyle demektedir. Âiþe’nin rivayeti, Ümmü Atiyye’nin rivayetine bir reddiye özelliði taþýmaktadýr.[2] Yani, Âiþe’nin yeminle te’kit ederek söylediði, Rasûlullah’ýn elinin hiçbir hanýmýn eline deðmediði ifadesi, Ümmü Atiyye’nin Rasûlullah ile tokalaþmýþ olduðunu ifade eden hadisini reddetmek içindir. Bu açýklama, tepkiselliðin rivayetlerde önemli bir rol oynadýðýnýn ip uçlarýný vermektedir.

Ýbn Hacer’in, rivayetteki; “Ümmü Atiyye’nin, ‘...hemen elini çekti’ ifadesini, Rasûlullah’ýn elinin bu esnada örtülü olmasýyla te’vil edebiliriz”[3] þeklindeki yorumu, Rasûlullah’ýn elinin, hanýmlarýnýn dýþýnda hiçbir kadýnýn eline deðmemiþ olduðu inancýnýn ve kanaatinin bir ürünüdür.

Þerhlerde gördüðümüz açýklamalarda, Rasûlullah’ýn elinin hiçbir kadýnýn eline deðmemiþ olduðunu ispatlama gayreti açýkça görülmektedir. Ýþte bu gayret, muhteva üzerinde oldukça önemli bir tesir icra etmiþ ve bazý ifadelerin rivayetten düþürülmesine neden olmuþtur. Metinlerin rivayet sürecinde uðramýþ olduklarý muhteva deðiþikliðine iliþkin bu deðerlendirmeden sonra, þimdi de semantik analize ve metin tenkidine geçebiliriz.

[1] Rýza Savaþ, Siyer ve Kaynaklarý, Ýzmir, 1995, 20 – 23.
[2] Ýbn Hacer, Ahmed b. Ali, Fetuhu’l-Bârî Þerhu Sahîhi’l-Buhârî, Beyrut, 1989, VIII, 821.
[3] Ýbn Hacer, a.g.e., XIII, 252.

5.Bölüm
Semantik Analiz ve Metin Tenkidi

Buraya kadar nakletmiþ olduðumuz rivayetleri ve görüþleri, hem semantik yönden, hem de rivayetlerdeki metinlerin anlaþýlmasý ve yorumlanmasý yönünden deðerlendirmeye çalýþacaðýz. Ancak önce, semantik hakkýnda ve buradaki rivayetlerde semantiðin nasýl bir görev üstleneceðinden kýsaca bahsetmek istiyoruz.

Semantik: Kelimeler ile, bu kelimelerin temsil ettikleri nesneler arasýndaki iliþkiyi inceleyen ilimdir. Yani, kelimenin vaz’ olduðu mana ile, o mananýn temsil ettiði þey ile iliþkisini inceler.[1]
Kelimeyi dil içerisindeki iþlevi bakýmýndan genel olarak tasnif eden filologlar, semantikten baþka, sintantik[2], pragmatik[3] olarak da ayýrýrlar. Kelimenin bu üç anlam katagorisinden özellikle semantik, oldukça önemli bir anlam-bilim ve yorumlama elemanýdýr. Yorum bilgisi ( Hermeneutics ) açýsýndan semantik, mana ile ilgilenen geniþ, kapsamlý bir bilimdir. Bu bilim ile ilgili T. Izutsu þu deðerlendirmeyi yapmaktadýr:

“Manasý olan her þey semantiðin konusu olabilir. Henüz bir semantik bilimine sahip deðiliz. Elimizde olan, çeþitli anlamlandýrma nazariyeleridir. Semantik hakkýnda konuþan herkes, kelimeyi istediði biçimde anlamaða kendini yetkili görüyor. Halbuki semantik, bir dilin anahtar terimleri üzerinde bir tahlil çalýþmasýdýr. Bu çalýþma, dili yalnýz bir konuþma aleti olarak deðil, bundan daha önemli olmak üzere, kendilerini kuþatan dünya hakkýndaki anlayýþ ve düþüncelerinin de aleti olarak, o dili kullanan halkýn, dünya hakkýndaki düþüncelerini kavramak için yapýlýr. Bu suretle semantik, bir ulusun tarihinin, þu veya bu önemli devresindeki dünya görüþünün mahiyeti hakkýnda bir çalýþmadýr.”[4]

Izutsu’nun semantiði getirdiði bu açýklamalar ile anlýyoruz ki, kelime sadece vaz’ olduðu anlamý göstermekle kalmýyor. O kelimenin mensup olduðu dilin konuþulduðu kültürden nasýl etkilendiði ile birlikte, o kültürün tarihi geliþimi hakkýnda bilgi vermektedir. Bu durum da bize, manalarýn yalýnýz baþýna deðil daima bir sitem veya sistemler içerisinde deðer kazandýðýný gösterir. Tabii ki kelimenin bu özelliði, özellikle anlam-bilim ve yorumlamada önem kazanmaktadýr. [5]

Kelime semantik açýdan ele alýnýnca iki tür anlam ortaya çýkmaktadýr. Birincisi, kelimenin asýl vaz’ olduðu manadýr ki, biz onu yalnýz baþýna, bulunduðu münasebet sistemi dýþýnda da mütalaa etsek, kelime yine de o manayý ifade eder. Ýþte kelimenin bu sürekli manasýna “ Esas Mana” denilmektedir. Ýkincisi ise, kelimenin özel birer sistem içerisinde yer almasýyla, sistemin diðer düþünce ve kanaatleriyle irtibat kurar, onlardan yeni elemanlar alýr ve yeni bir anlam kazanýr. Çoðu zaman bu yeni elemanlar, kelimeyi o kadar etkiler ki, onun asýl manasýný kökünden deðiþtirir. Ýþte kelimenin kökünden – aslýndan – gelmeyen, fakat içinde bulunduðu münasebet siteminden doðan bu manaya “Ýzafi Mana” denir.[6]

Örneðin; “kitap” kelimesi, esas manasý itibariyle sýradan bir kitabý ifade ederken, Kuran içerisinde; Allah, vahiy, tenzil, nebi, ehl-i kitap kelimeleriyle yakýndan iliþkiye girer ve yeni bir anlam kazanýr. “ Yevm” kelimesi, “saat” kelimesi de böyledir. Bu kelimeler günlük dilde normal gün ve saati gösterirken, Kuran sistemi içerisinde; kýyamet, hesap günü, son hüküm günü gibi anlamlar kazanýr.[7]

Kelimeler, karýþýk sosyal ve kültürel varlýklardýr. Realite dünyasýnda tek kelime dahi yoktur ki, onun manasý asýl manadan ibaret olsun. Ýstisnasýz bütün kelimeler, az çok bulunduklarý özel kültürden etkilenmiþlerdir. Yeni ve izafi bir mana kazanmýþlardýr. Kelimenin izafi manasý dediðimiz þey, zaten o kültürün ruhunun açýk olarak kendini göstermesinden ve o dili kullanana insanlarýn genel psikolojik veya baþka eðilimlerinin, gerçek görünümünden ve yankýsýndan baþka bir þey deðildir.[8]

Ýslami ilimlerin tarih içerisindeki geliþmesi sürecinde, dinin bir çok temel kavramlarýna, gerek yeni karþýlaþýlan inanç ve kültürlerin, gerekse ortaya çýkan fýkhî, itikâdî ve siyâsî ekollerin geliþtirdikleri doktrinlerin tesiriyle, oldukça fazla miktarda izafi anlamlar girmiþtir. Sadece girmekle kalmayýp, bu süreçte yapýlan tüm çalýþmalarda etkili olmuþtur. Þerh, tefsir ve diðer alanlardaki çalýþmalarýn büyük çoðunluðunda, asli mana deðil izafi anlam etkili olmuþtur, denebilir.

Çalýþmamýzda üzerinde durduðumuz tokalaþma/musafaha sözcüðü ve dokunma/mess kelimesi etrafýnda cereyan eden rivayetler ve yorumlarda da bu izafi anlam kendisini ve etkisini göstermektedir. Hatta, belli dönemlerdeki hakim paradigma, bu kelimelerin anlamlarýný, içerisinde geçtikleri cümle ve paragrafýn yegane anlamýna çevirmiþ ve vurgu tamamen bu noktaya kaymýþtýr. Bu kaymanýn nedeni ise, paradigmanýn kelimelerin anlamlarýnda meydana getirdiði izafi anlamdýr.
Mess kelimesi, m.s.s harflerinden oluþan ve Kuran’da farklý anlamlarýyla sýkça geçen bir sözcüktür. Deðiþik çekimleri/türevleriyle bu kelime Kuran’da 61 defa geçmektedir.[9] Daha çok dokunmak, temas etmek anlamýnda kullanýlmýþtýr. Kelimenin asýl/esâsî manasý budur. Örneðin aþaðýdaki ayetlerde bu anlamýyla kullanýlmýþtýr.

“ Eðer size bir zarar/yara dokundu ( messe ) ise, onlara da bir benzeri dokunmuþtu.” ( Âl-i Ýmrân, 3 / 140 ) Bu ayette iki kez ayný anlamda geçmiþtir.

“ Ýnsanlara bir sýkýntý/zorluk dokunduðunda ( messe ) gönülden Rab’lerine yalvarýrlar.” ( Rûm, 30 / 33 )

“ Ateþ/Cehennem bize ancak sayýlý günler dokunur, dediler.” ( Bakara, 2 / 80 )

Bu kelime ( mess ) kadýn erkek iliþkisi ile ilgili kullanýldýðýnda ise, cimâ/cinsel iliþkiyi anlatýr. Aþaðýdaki ayetlerde bu anlamda geçmemiþtir.

“ Henüz kendilerine dokunmadýðýnýz veya mehir belirlemediðiniz kadýnlarý boþamanýzda bir sakýnca yoktur.” [10] ( Bakara, 2 / 236 )

Meallerde, “dokunmadýðýnýz” þeklinde tercüme edilen; “ mâ lem temessûhünne” nin anlamýný Zemahþerî, “ mâ lem tücâmiûhünne” olarak, yani cimâ/cinsel iliþkide bulunmadýðýnýz þeklinde vermiþtir.[11] Doðru anlam da budur. Yoksa, meallerdeki anlamýyla ayetin verdiði mesaj doðru anlaþýlmamaktadýr. Çünkü, dokunmak mücerret bir temasý ifade eder. Ayet ise böyle bir temasý deðil, cinsel iliþkiyi kastetmektedir.

Bir kelimeye yüklenen esas ve izafi anlamýn, sözün içerdiði anlam ve mesajý ne derecede deðiþtirdiði bu örnekte gayet açýk bir þekilde görülebilmektedir. Ahzâb Sûresi 49. Ayette de bu þekilde kullanýlmýþtýr.

Çalýþmamýzýn konusu olan Âiþe hadisinde de bu kelime ( mess ) geçmektedir. Rivayetin içerisinde geçtiði baðlamýna göre bu kelimeden kastedilen anlam, “dokunmaktýr”. Çünkü rivayetler, Âiþe’nin de muhtemelen müþahede ettiði (her ne kadar bu durum rivayetlerde açýk deðilse de ) tarihi bir olay olan biatleþmekten ve bu esnada Hz. Peygamber’in ortaya koyduðu davranýþtan bahsetmektedir. Yani Âiþe, benim gördüðüm kadarýyla o anda Rasûlullah hiçbir kadýn ile tokalaþmamýþtýr. Eli bir kadýnýn eline deðmemiþtir, demektedir. Bu anlamý doðru bir anlamdýr. Ancak, bir çok çaðdaþ Müslüman alim, bu sözü ( Âiþe’nin sözünü ) asýl baðlamýndan koparýp, genel bir duruma dönüþtürerek, erkekler ile kadýnlarýn tokalaþmasýnýn haramlýðýna delil saymaktadýrlar. Bu yaklaþýma göre Âiþe’nin sözü þu anlama gelmektedir: “ Yemin olsun ki Hz. Peygamber’in eli hayatý boyunca hiçbir kadýnýn eline deðmemiþtir.” Haram hükmüne mesnet yapýlan bu söz artýk asýl anlatmak istediði anlamdan kopmuþ ve semantik olarak, belli bir inanýþýn/paradigmanýn anlamak istediði anlamý yüklenmiþtir. Bu anlamý üstlenen ifadenin artýk biatleþme ile ilgisi kesilmiþtir ve dîni bir kuralý/hükmü bildirir hale gelmiþtir.

Bize göre söz konusu ifade baðlamýndan koparýlýp müstakil ve genel bir ifade gibi anlaþýlmak istenirse - gerçi böyle müstakil olarak nakledilmiþ bir rivayet yoktur- bu taktirde; rivayette geçen “ mess” kelimesinin anlamýný dokunmak/tokalaþmak olarak deðil, cimâ/cinsel iliþki olarak anlamamýz gerekir. Çünkü, Hz. Peygamber’in peygamberliði boyunca, hiçbir kadýnýn eline mücerred olarak dokunmamýþ olmasý, Âiþe’nin müþahede edebileceði bir durum deðildir. Bu nedenle rivayet böyle bir anlamý ve hükmü anlatmýþ olamaz. Ancak, Hz. Peygamber’in iffetini ve yüce ahlakýný anlatabilir ve o zaman da anlamý þöyle olur: Hz. Peygamberîn eli, asla kendisine helal olan eþleri dýþýnda bir kadýna cinsel iliþki anlamýnda dokunmamýþtýr. Yani, asla zina etmemiþtir. Ait olduðu baðlamýndan koparýlarak müstakil olarak söylenilip delil alýndýðýnda bu sözün anlamýný böyle anlamak durumunda kalýrýz. Baþka türlü anlamak rivayeti yanlýþ anlamaktýr.

Yukarýda nakletmiþ olduðumuz rivayetlerde üzerinde durmamýz gereken diðer bir ifade de; Ümeyme bt. Rukayka’nýn rivayetinde geçen; “ Ben kadýnlarla tokalaþmam / Ýnî lâ Usâfihu’n-nisâ” ifadesidir. Yine ayný rivayette geçen, rivayetin sahibi Ümeyme’nin; “ Bizimle tokalaþmýyor musunuz?”, “ Uzat elini sýkalým yâ Rasûlallah” gibi sözleridir.

Rivayette geçen, “ ben kadýnlarla tokalaþmam” ifadesi bu þekilde tercüme edildiðinde, hem anlam kaymasýna uðramaktadýr, hem de asýl anlattýðý anlamý yitirmektedir. Bu nedenle sözün nerede ve hangi münasebetle söylendiðine bakmamýz gerekir. Þayet bunu Hz. Peygamber, genel bir adetini veya dîni bir kuralý bildirmek maksadýyla söylemiþ olsa idi, o zaman bu sözü böyle tercüme etmek doðru olurdu. Fakat bu söz, kalabalýk ve izdihamýn bulunduðu bir ortamda söyleniyor ise, sözün anlamý, söylenmiþ olduðu o ana ve o an ile bitiþik olan yakýn gelecek zamana aittir. Bu taktirde de anlam þöyle olacaktýr: “Ben bu durumda kadýnlar ile tokalaþmýyorum. Veya, tokalaþamayacaðým. Çünkü þartlar öyle gerektirmektedir.” Bu þekilde bir anlamlandýrmaya gitmemizi gerektiren faktörler vardýr. Bunlarýn birincisi, Arapça’da muzârî fiilin anlamýnýn, þimdiki zaman ve yakýn gelecek zaman olmasýdýr. Ýkincisi ise, Hz. Peygamber’in; “ Benim bir kadýna olan sözüm yüz kadýna olan gibidir” ifadesidir. Bu ifade bize, sözün söylendiði ortam ve þartlar hakkýnda yeterli bilgi vermektedir. Ýfadeden anlýyoruz ki biat ortamý oldukça kalabalýktýr. Bu þartlar altýnda Rasûlullah; kadýnlar adýna kendisiyle biatleþmeye gelen temsilci kadýna yukarýdaki sözüyle þunu anlatmak istemiþ olmalýdýr: “Þartlarý görüyorsunuz, ben bu durumda hanýmlar ile tokalaþamayacaðým, sizinle biatleþmem söz iledir, sizinle sözlü biatleþiyorum.” Ýfadelerin bütününü, vaki olan bir olay baðlamýnda düþündüðümüzde, verdiðimiz bu anlamlarýn isabeti daha iyi anlaþýlacaktýr. Ancak ifadeleri, dîni bir hüküm çýkarmak için okuyup anlamak istediðimizde ise, o ifadelerin kastetmediði anlamlarý anlamamýz kaçýnýlmaz olacaktýr.

Biat esnasýnda Ümeyme ile Rasûlullah arasýnda geçen diyalogda konuyla ilgili önemli bir nokta daha vardýr. Bu da, Ümeyme’inin tokalaþmak istemesidir. Rivayetlerde deðiþik ifadeler ile anlatýlan bu tokalaþma isteði açýktýr. Söz konusu talepten hareketle þöyle bir sonuç çýkarabiliriz: Hz. Peygamber’in (a.s.) zamanýnda deðiþik vesileler ile kadýnlar erkeklerle tokalaþabilmektedirler. Þayet böyle bir sosyal alýþkanlýk olmamýþ olsa idi, rivayetlerde zikredilen hanýmlarýn gayet rahat bir þekilde Rasûlullah ile tokalaþmayý talep etmemeleri gerekirdi.

“ Ben kadýnlar ile tokalaþmýyorum ” ifadesi için þöyle bir yorum yapmamýz mümkündür: Rivayetlerden ve özellikle de Âiþe’nin kullandýðý üsluptan, Âiþe’nin olay anýnda hazýr bulunduðu anlaþýlmaktadýr. Biat iþleminin baþýndan sonuna kadar müþahidi olmuþ olmalýdýr ki, Rasûlullah’ýn elinin hiçbir kadýnýn eline deðmemiþ olduðunu görebilsin. Hadislerdeki ifadeler, Âiþe’ye ait bir kanaati göstermekten daha ziyade, bir müþahedeyi anlatmaktadýr.

Biat olayýnda Hz. Peygamber’in kadýnlarýn ellerini sýkmayýp, onlardan söz ile biat almasý ve özellikle de el sýkmayacaðýný belirtmesi, onun þahsi hassasiyetinin bir sonucu olabileceði gibi, bu davranýþýnda Âiþe’nin kýskançlýðý faktörü de olabilir. Bunun bir ihtimal olabileceðini düþünüyoruz. Çünkü, Hz. Peygamber’in eþlerine karþý çok nazik ve hassas olduðu, onlarýn incinmesine neden olabilecek þeylerden bilhassa kaçýndýðý bilinmektedir. Âiþe’nin ise, Rasûlullah’ýn hanýmlarý arasýnda hem ayrýcalýklý bir yerinin olduðu,[12] hem de hanýmlar arasýnda en kýskanç ve en genç haným olduðu bir gerçektir.[13] Ýþte bu pozisyondaki bir hanýmýn müþahedesi altýnda yapýlan bir biatleþmede, Hz Peygamber’in davranýþý üzerinde çok az da olsa bir etkisinin olmuþ olduðunu düþünüyoruz.

Bu rivayetlerden, tokalaþmanýn haram olduðu hükmünü çýkarmanýn isabetli olmadýðýný þöyle izah edebiliriz: Bazý alimlerin anladýðý gibi, bu söz ile kadýnlarla tokalaþmanýn haramlýðý kastedilmiþ olsa idi, diðer rivayetlerde belirtilen Ömer’in tokalaþmasý, diðer sahabenin kadýnlar ile temasý onaylanamazdý. Ebû Mûsa’nýn kavminden bir kadýna saçlarýný yýkatýp taratmasý, tokalaþmadan aþaðý bir temas sayýlamaz. Yine Hz. Peygamber’in bir cariyenin elinden tutarak Medine’nin her yerinde gezdirmesini, sadece onun tevazuu ile açýklayamayýz. Þayet bu cariyenin elinden tutmasý onun bir tevazuunun[14] sonucu ise, yukarýdaki rivayetlerde belirtilen tokalaþmamasýnýn da, ona ait bir hassasiyetin sonucu olarak kabul etmek gerekir.

Rivayetlerde özellikle vurgulanan Hz. Peygamber’in kadýnlar ile tokalaþmadýðýný belirtmesi, bu fiilin ümmeti için de yasak olmuþ olduðunu bildirmek istese idi, “ Ben tokalaþmýyorum” yerine, “ Ümmetime kadýnlar ile tokalaþmak haramdýr”, veya; “ helal deðildir” buyurmasý gerekirdi.

Nakletmiþ olduðumuz rivayetlerde metin bakýmýndan gördüðümüz bir diðer problem de, Ömer’in biat almak için gittiði evdeki kadýnlar ile yaptýðý biatleþmedir. Bu rivayette bazý detaylarýn bir þekilde eksik kaldýðý açýktýr. Rýza Savaþ’ýn tespit ettiði gibi, muhtevanýn bozulduðu doðrudur. Kapýnýn dýþýndan uzatýlan el ile ( Ömer’in eli ), içeriden uzatýlan elin ( hanýmlarýn elleri ) ne olduðu ifade edilmemiþtir. Bu eller karþýlýklý olarak havada kalmadýðýna göre, temsilen bir hanýmla bile olsa tokalaþmanýn olmasý gerekir. Böyle bir tokalaþmadan bahsedilmediðine göre bu noktanýn rivayetten sansür edilerek hakim paradigmanýn yönlendirmesi doðrultusunda düþürülmüþ olduðunu düþünmemiz gerekmektedir.

Ayrýca, Mekke’de alýnan biat esnasýnda Ömer’in kadýnlarýn ellerini sýkmýþ olduðunu bildiren rivayet, diðer rivayetlere istinaden tokalaþmanýn haram olduðu hükmünü çýkarmanýn zor olduðunu gösteren çok önemli bir delildir.

[1] Toshihiko Izutsu, Kuran’da Allah ve Ýnsan, ( Trc: Süleyman Ateþ ), Ankara, tsz., s. 14.
[2] Sintantik: Kelimelerin diðer kelimeler ile, sembollerin diðer semboller ile, aralarýndaki iliþkiyi inceleyen ilimdir.
[3] Pragmatik: Kelimeler ile, insan davranýþlarý arasýndaki iliþkiyi, kelimeler ile diðer sembollerin hareketlerimizi etkileme þekillerini inceler. Bkz: Izutsu, a.g.e., 22; Hüseyin Batuhan, Modern Mantýk, 37; Turan Koç, Din Dili, Kayseri, tsz., 15.
[4] Izutsu, a.g.e., 14.
[5] Izutsu, a.g.e., 21.
[6] Izutsu, a.g.e., 22 – 24.
[7] Izutsu, a.g.e., 23.
[8] Izutsu, a.g.e., 25.
[9] M. Fuad Abdulbâkî, el-Mu’cemü’l-Müfehres Lielfâzý’l-Kuran’i’l-Kerîm, Beyrut, tsz., s. 666-7.
[10] Bu ayetin mealleri için bkz: M. Esed, Kuran Mesajý, Ýstanbul, 1999. Suat Yýldýrým, Kuran’ý Hakîm ve Açýklamalý Meali, Ýstanbul, 1998.
[11] Zemahþerî, Ebu’l-Kâsým Cârullah M. b. Ömer, el-Keþþâf An Hakâiki Gavâmidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl Fî Vechi’t-Te’vîl, Beyrut, 1995, I, 281. Ayrýca bkz: Zeccâc, Ebû Ýshâk Ýbrâhîm b. es-Serî, Meâni’l-Kuran, Beyrut, 1988, I, 318.
[12] Abdulhamid Mahmud Tahmaz, es-Seyyidetü Âiþe, Dimeþk, 1988, s. 45-47.
[13] Nabia Abbott, Hz Muhammed’in Sevgili Eþi Ayþe, ( Terc: Tuba Asrak Hasdemir), Ankara, 1999, 55- 87.
[14] Bu konuda bkz. Ýbn Mace, Zühd, 16.

6.
Sonuç:

Çaðdaþ yaþamýn müslümanlar nezdinde ortaya koyduðu önemli problemlerden biri de kuþkusuz kadýn erkek iliþkisidir. Sosyal hayatýn çeþitli katmanlarýnda, farklý etkinlik ve münasebetlerde ortaya çýkan bu problemin en göze batan cephesi tokalaþmadýr. Ülkemiz baþta olmak üzere, modernitenin getirdiði yaþam biçimini ve sosyal hayatýn þartlarýný bir türlü tarihsel Ýslam’ýn öngördüðü ölçüler çerçevesinde uzlaþtýramayan ülke ve toplumlar, zikrettiðimiz alanlarda çok ciddi sorunlar yaþamaktadýrlar.

Bizce bu yaþanan sorunlarýn kaynaðý, din ve onun mesajlarý deðildir. Sorun, dini ve dinin mesajlarýný okuyuþ ve anlayýþ yöntemimizdir. Müslüman alimlerin zihinsel inþalarýnda oldukça etkili olan Ýslam’ýn tarihi tatbikatý ve geçmiþi oluþturan paradigmalar, çaðdaþ sorunlarý çözebilmede çok önemli bir engel oluþturmaktadýrlar. Bu nedenle rivayetleri, ihtiva ettikleri asýl/esâsî anlamlarýyla deðil, semantik olarak bizim kültürümüzü, tarihimizi, etkisinde olduðumuz paradigmayý yansýtan anlamlar ile okuyup anlýyoruz. Böylece, din ve onunla ilgili rivayetler bize kendilerine ait olan anlamlarý ifade edememekte, biz; bize ait olan anlamlar ile onlarý anlamaktayýz.[1]

Hadis külliyatlarýnda tahriç edildikleri “kitap” ve “bab” baþlýklarý ve ihtiva ettikleri anlamlar itibariyle de tamamen biat konusuna ait olan rivayetler, asýl anlamlarý yapýlan bu tarihi olaylardaki Rasûlullah’ýn davranýþýný tespitten ibaret iken, Ýslam Dini’nin kadýn erkek iliþkilerini düzenleyen dini ilkelere dönüþmüþtür. Kuþkusuz bu dönüþümü saðlayan bizim okuyuþ tarzýmýzdýr. Bu okuyuþ tarzýnda rivayetler ile olan iliþkimiz, onlarý, kurmayý istediðimiz dünyayý oluþturacak malzemeler olarak algýlamaktýr. Nitekim öyle de olmuþ ve bu rivayetler, Hz. Peygamber’in bireysel bir tercihi olmaktan çýkýp, bütün ümmetini baðlayan, bütün müslümanlar için her zaman ve mekanda geçerli olan bir yasaða dönüþmüþtür. Bu dönüþüm, konuyla ilgili rivayetleri birlikte bir bütün olarak deðerlendirdiðimiz taktirde gözden kaçmamaktadýr.

Mekke’nin fethini müteakip alýnan biat töreninde Ömer’in kadýnlar ile tokalaþtýðýný bildiren rivayetin, muteber hadis külliyatlarýnda deðil de, Kurtubî’nin tefsirinde nakledilmesini, bu dönüþtürme ve muhteva üzerinde deðiþiklik yapma yaklaþýmýndan baþka bir þeyle izah edemeyiz. Ümmü Atiyye’nin Hz. Peygamber’in Medîne’li hanýmlar ile yapmýþ olduðu biatý anlatan rivayetinde; Ömer’in kapýnýn dýþýndan, kadýnlarýn da içerden ellerini uzattýklarýný ifade eden rivayeti nakleden muteber kaynaklarýmýz, bu ellere ne olduðu konusunda hiçbir bilgi vermemiþlerdir. S. Ateþ’in haklý olarak yaptýðý yoruma göre, bu ellerin tokalaþmýþ olmasý gerekmektedir. Ancak bu tokalaþma durumunu onaylamayan hakim paradigma, dönüþtürücü etkisiyle bu elleri havada, sonuçsuz bir eylem olarak býrakmýþtýr.

Zekeriya Güler, bu hususi olaydan ( biatleþme olayýndan ) genel bir hüküm çýkarmaya engel olmadýðýndan hareketle, Rasûlullah’ýn kadýnlar ile tokalaþmamasýný, bütün müslümanlar için tokalaþmayý yasaklayan bir emir olarak deðerlendirmiþtir. “Sebebin husûsiliði hükmün umumiliðine engel deðildir” prensibini dikkate alýrken, bu prensipten çok daha önemli olan bir kýsým ilkeler göz ardý edilmiþtir. Örneðin, “haram” hükmünün verilebilmesi için kat’i delilin gerktiði ilkesi bu konuda dikkate alýnmamýþtýr.[2]

Bu rivayetlerin hiçbir þekilde kati delil olma özelliði taþýmadýðý ise aþikardýr. Yine, Hz. Peygamber’in; “ben bunu sevmiyorum”, “ben bunu seviyorum” gibi özel durumlarýnýn, bütün ümmet için teþrîi bir deðer taþýmadýðý prensibi nazara alýnmamýþtýr. Rasûlullah’ýn bir fiili iþlemeyip de terk etmesi durumunu deðerlendiren Þâtýbî konumuz bakýmýndan çok önemli olan þu örnekleri vermektedir:

“ Terk; ya mutlak olur, ya da bir hale özel olur. Mutlak olarak terk edilen þeyin durumu açýktýr. Bir hale özel olan terke ise Rasûlullah’ýn þu olaydaki þahitliðe yanaþmamsýný örnek verebiliriz: Bir zat, çocuklarýndan sadece birine bulunduðu baðýþa Rasûlullah’ý þahit tutmak ister. Rasûlullah ona; “Çocuklarýndan her biri için buna benzer þeyler verdin mi?” diye sorar. Adam; “hayýr” cevabý verince þöyle buyurur: “ Benden baþkasýný þahit tut. Çünkü ben bir haksýzlýða þahitlik etmem.”[3]

Görüleceði üzere Hz. Peygamber, “ Ben þahit olmam” buyuruyor, ancak bu ifadeden baþkalarýnýn da þahitlik yapmasýnýn haram olduðu sonucu çýkmamaktadýr.
Þâtýbî’nin vermiþ olduðu diðer bir örnek de þöyledir:
“ Caiz olan bir þeyin, yaratýlýþ icabý hoþlanýlmamasý ve bu yüzden terk edilmesidir. Mesela, Rasûlullah keler yemeye yanaþmamýþ ve “haram mýdýr?” diye soruluncu da; “ hayýr”, ancak benim memleketimde bulunmaz. Bu yüzden de onu yemeyi içim çekmiyor”, demiþtir. Bu mübah olan bir þeyin cibilli bir özellikten dolayý terk edilmesidir. O þeyin iþlenmesinde her hangi bir sakýnca yoktur.”[4]

Hz. Peygamber, insanlarýn içinde bulunduklarý koþullarý, kültürel ve coðrafi þartlarý dikkate almýþtýr. Onlarý zorlayacak þeylerden þiddetle kaçýnmýþtýr. Çünkü, Allah bu dini insanlara zorluk olsun diye indirmediði gibi, Rasûlü’nü de insanlara zorluk çýkarsýn diye göndermemiþtir. Aksine Hz. Peygamber ümmetine sürekli; “Kolaylaþtýrýn, zorlaþtýrmayýn” diye tenbihte bulunmuþtur.

“ Ben kadýnlar ile tokalaþmýyorum” sözü ile ümmetinin/tüm müslümanlarýn da tokalaþmalarýný yasaklamak istemiþ olsa idi, böyle bir üslup kullanmazdý. Nitekim yasaklamýþ olduðu þeyler için böyle bir üslup kullanmamýþtýr. Biat aldýðý ortamda, ümmetinin en kalabalýk olduðu durumlarýndan birinde, topluca yasaðý duyurma imkanýnýn olduðu bir ortamda açýkça; “ Ümmetimin erkeklerine, kendilerine nikahý düþen hanýmlar ile tokalaþmak helal deðildir” buyurmasý gerekirdi. Böyle kesin bir yasaklama getirmediði gibi, kendisine vekaleten hanýmlar ile tokalaþan Ömer’e de mani’ olmamýþtýr. Tam tersine, izin vermiþtir. Ömer’e haram olmayan tokalaþmanýn bugünün müslümanlarýna haram olmasý ise kabul edilemez. Burada þöyle denilebilir: Ömer’in tokalaþmasý biat ile ilgilidir. Günümüzde ise tokalaþma selamlaþmanýn bir gereðidir. Ýkisi bir deðildir.

Dolayýsýyla Ömer’in tokalaþmasý, bugünkü selamlaþma anlamýndaki tokalaþmaya kýyas edilemez. Böyle bir yaklaþýmýn, ayný zamanda, tokalaþmanýn haramlýðý için de geçerli olduðunu söylememiz gerekir. Bu durumda da, biat konusundan selamlaþma anlamýndaki tokalaþmayý yasaklama vardýr. Kaldý ki, kadýnlar ile tokalaþma hangi amaç ile olursa olsun, dinin her hangi bir nassý ile yasaklanmamýþtýr. Bu þekilde bir itirazýn bizim tezimizi çürütmeyeceði açýktýr.

Sonuç olarak, aktarmýþ olduðumuz rivayetler ve benzerlerini delil kabul ederek, kadýn erkek tokalaþmasý Ýslam Dini’ne göre “haramdýr” demek mümkün deðildir. Kadýn ile erkeðin tokalaþmasýný haram olarak ispat etmek için bu delillerin dýþýnda baþka kati deliller bulunmasý gerekir. Ancak, bir müslüman bireysel bir tercih olarak; “ Ben, Hz. Peygamber’in biat konusunda bile olsa kadýnlar ile tokalaþmamasýný kendim için örnek kabul edip tokalaþmýyorum” derse, buna kimse bir þey diyemez. Fakat, kadýnlar ile tokalaþanlarýn haram iþlediðini söylemek veya onlarý Rasûlullah’ýn yapmadýðý bir þeyi yapýyor olarak suçlamaya gelince, bunun kabul edilebilir bir tavýr olmadýðýný da söylememiz gerekir.

[1] Bu tür bir anlayýþýn Hermenitik kuramlarý için bkz: William Outwaite, Hans George Gadamer, Çaðdaþ Temel Kuramlar adlý eserin içinde, ( Terc: Ahmet Demirhan ), Ankara, 1997, s. 33-56.
[2] Bu konuda bkz: Muhammed Ebû Zehra, Ýslam Hukuk Metodolojisi, ( Terc: Abdulkadir Þener ), Ankara, tsz., s. 42-43; Zekiyyüddin Þaban, Ýslam Hukuk Ýlminin Esaslarý, ( Terc: Ý. Kafi Dönmez ), Ankara, 1990, s. 215-16.
[3] Þâtýbî, Ebû Ýshak, el-Muvâfakât, ( Terc: Mehmet Erdoðan ), Ýstanbul, 1993, IV, 56. Geçen rivayetler için de bkz: Buhârî, Hibe, 12; Müslim, Hibât, 9.
[4] Þâtýbî, a.g.e., IV, 56-57.



Ahmet Keleþ
Gönderen: 05.07.2010 - 10:09
Bu Mesaji Bildir   sonsuz yolculuk üyenin diger mesajlarini ara sonsuz yolculuk üyenin Profiline bak sonsuz yolculuk üyeye özel mesaj gönder sonsuz yolculuk üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1420 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.81032 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.