0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » neden Muhammedun Resulullah yok !!!

önceki konu   diğer konu
5 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Dai su an offline Dai  
neden Muhammedun Resulullah yok !!!
922 Mesaj -
Niçin "Muhammedun Resulullah" yok ?

Su halde "Lâ ilâhe illallâh diyen Cennet'e gider" hadisinin, "Peygamber'e inanmasa da böyledir" tarzinda anlasilmasi dogru degildir.
Aksine bu hadisin anlami, "Bu sözü, Hz. Peygamber (s.a.v)'e ittiba ve iktida ederek söyleyen kimse Cennet'e gider"dir.

Kütüphanemde uzun zamandir eksikligini derinden hissettigim iki kaynak esere kisa bir zaman önce hamdolsun kavustum.
Basta M.Muhlis kardesim olmak üzere vesile olanlardan Rabbim razi olsun.

Bugüne kadar türlü zorluklarla DIB kütüphanesindeki nüshasindan istifade ettigim "Feydu'l-Bârî" bunlardan birisi.
(Digeri de Sebbîr Ahmed el-Osmânî merhumun "Fethu'l-Mülhim"i ile Muhammed Takî el-Osmânî'nin bu esere yazdigi "Tekmile."göz kırpma

Elime geçer geçmez mümkün oldugunca diger serhlerle karsilastirmali bir sekilde okumaya gayret ettigim
"Feydu'l-Bârî"de el-Kesmîrî merhumun ortaya koydugu nefis tahkik örneklerinden,
bugün için "mezillet-i akdam" (ayaklarin kaydigi yer) olan bir meseledeki izahatini paylasalim istedim bugün.

Dinlerarasi diyalog meselesiyle de yakindan alakali olan "Lâ ilâhe illallâh diyen Cennet'e gider" anlamindaki hadis ile yakindan iliskili olan
ve Allah'tan baska ilah olmadigini söyleyip de kalbinde kil agirliginca hayir bulunan kimsenin Cehennem'den çikarilacagini bildiren hadis ile ilgili olarak el-Kesmîrî merhumun söylediklerine,
yer yer kendi degerlendirmelerimi de katmakta bir sakinca görmedim:

Bu hadiste anlatilan kimselerin, kurtuluslari sadece Allah Teala'nin tek oldugunu ikrara bagli bulunan ehl-i fetret olmasi söz konusu olamaz.
Zira kavî bir hadiste ehl-i fetretin mahserde imtihan edilecegi, bu imtihani kazananlarin kurtulusa erecegi, kaybedenlerin ise kurtulusu kaybedecegi bildirilmistir.

Keza burada kastedilenlerin, sadece "Lâ ilâhe illallâh" deyip, risaleti ikrar ve tasdik etmeyen kimseler oldugunun söylenmesi de hatadir.
Zira Seriat'te buna itibar yoktur.
Öyleyse bu kimseler, "kelime-i sahadet"in her iki cüz'üne de iman ve bunlari tasdik ettigi halde, "ameli bulunmayanlar" olmalidir.

Bu hadiste sadece "Lâ ilâhe illallâh" cümlesinin zikredilmis olmasindaki incelik sudur: Cehennem'den çikarilacak olanlar, sadece Ümmet-i Muhammed (s.a.v)'den olanlar degildir;
diger peygamberlerin ümmetlerinin –iman ettigi halde ameli bulunmayan– fertleri de bu manaya dahildir.
Bunlarin Cehennem'den çikarilmalari, herhangi bir peygamberin ümmeti olmalari cihetiyle degil, "kullukta Tevhid" (Tevhid-i ubudiyet) cihetindendir.
Dolayisiyla burada münasip olan, bunlarin hepsi arasindaki müsterek hususiyetin zikridir.

Öte yandan "Lâ ilâhe illallâh" cümlesi, öncelikle "kullukta sirk"in kökünü kazimaya yöneliktir.
Çünkü Allah Teala'nin zatina sirk kosan müsrikler, sirkin diger çesidini irtikap edenlere oranla oldukça azinliktadir.
Islam'in ilk dönemlerinde "Lâ ilâhe illallâh" cümlesiyle, "kullukta sirk"in reddi kastediliyordu.
Nitekim Allah Teala, müsriklerin, "Onlara, bizi sadece Allah'a yaklastirsinlar diye kulluk ediyoruz" (39/ez-Zümer, 3) dedigini bildirmektedir.
Dolayisiyla müsrikler, Allah Teala'nin tek oldugunu ikrar etmekle birlikte, putlari O'na yaklasmada araci olarak kabul etmislerdi ki, bu, "kullukta sirk"ten baskasi degildir.

Hz. Ibrahim (a.s), Nemrut ve kavminin "kullukta sirk"i ile mücadele etmistir. (Ondan önce Hz. Nuh (a.s) küfürle mücadele etmisti.
Hz. Nuh (a.s) öncesinde ise sadece iman vardi.) Dolayisiyla "Ibrahim milleti"nin ayirt edici vasfi, "kullukta sirk" ile mücadeledir.

Hz. Peygamber (s.a.v)'in bi'seti dönemine gelindiginde ise, "Lâ ilâhe illallâh" inancinin izinin kalmadigi görülmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.v)'in bu inanci ihya etmesiyle onu söyleyenler, Hz. Peygamber (s.a.v)'e ittibaen söylemislerdir.
Hz. Peygamber (s.a.v)'in "Millet-i Ibrahim" üzere bulunmasinin anlami budur.
Dolayisiyla "Lâ ilâhe illallâh" sözü, Hz. Peygamber (s.a.v)'in peygamberliginin ikrar ve tasdikini de tazammun etmistir.

Su halde "Lâ ilâhe illallâh diyen Cennet'e gider" hadisinin, "Peygamber'e inanmasa da böyledir" tarzinda anlasilmasi dogru degildir.
Aksine bu hadisin anlami, "Bu sözü, Hz. Peygamber (s.a.v)'e ittiba ve iktida ederek söyleyen kimse Cennet'e gider"dir.

"Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona söyle vahyetmis olmayalim: "Benden baska ilah yoktur; onun için sirf bana kulluk edin." (21/el-Enbiyâ, 25) ayeti
(ki benzer muhtevada pek çok ayet mevcuttur) bu noktada ilgi çekici ayetlerden biridir.

Zira bu ayette bir taraftan insanlarin "kullukta sirk"ten sakinmalari emredilirken, diger taraftan "Peygamber'e iman" unsuru yer almamaktadir.
Acaba bir peygambere iman ve ittiba olmadan onun, "Sadece Allah'a kulluk edin" tarzindaki telkin ve tebliginin makes bulmasi söz konusu olabilir mi?

Hasili, bahsimizin konusu olan rivayet tek basina ele alindiginda, burada "zikru'l-cüz' iradetu'l-küll" (parçayi zikrederek bütünü kasdetme) tarzinda bir anlatim oldugu görülmektedir.

Öte yandan pek çok sahih rivayette Hz. Peygamber (s.a.v)'in, Cennet'e gidis/Cehennem'den kurtulus için "Allah Teala'ya iman" yaninda kendisine de imani sart kildigi nakledilmistir.
Durumu bu rivayetlerle birlikte degerlendirdigimizde ortada herhangi bir iskâl kalmaz.

(alinti-Milli Gazete)
Gönderen: 18.12.2009 - 00:00
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
SÜNNET INKARCILARININ BAHANELERI
922 Mesaj -
Sünneti inkar edenler veya sünnet ve hadiste "ayiklama" yapmak isteyenler, maksatlarina ulasmak için iki yol takip ediyorlar. Bunlar:

a) Hadislerin Resûlullah’a (sav) âit olup olmadigi hususunda kalplerde kusku uyandirmak.

b) Buna ragmen ilmî usullerle yapilan arastirmalar sonucunda, bir sözün Resûlullah’a âit oldugu kesinlestiginde de
"Bizim ona uymamiz ve onu uygulamamiz sart degil" gibi hezeyanlar ortaya atarak -hâsâ- Peygamberimizi siradan bir beser konumuna indirgemek.(1)

Bunun için de degisik gerekçelerle sünneti reddetme yoluna gidiyorlar.

Sünneti Inkar Edenlerin Gerekçeleri

Bu gerekçeleri söyle maddelestirebiliriz:

I- Her Seyin Kur'ân'da Açiklandiginin Bildirilmesi:

Sünneti inkar edenler, hiç alakasi olmayan âyetleri görüslerine delil olarak ileri sürmektedirler.
Bu âyetler sunlardir: "Biz Kitap'ta hiçbir seyi eksik birakmadik."agla2) "Biz Kur'ân'i her seyin bir açiklamasi olarak indirdik." (3)

Iste bu âyetleri delil göstererek, Kur'ân'in dinle ilgili her seyi açikladigini, sünnetin veya baska bir seyin dinî hükümlere kaynaklik etmesine,
Kur'ân'i açiklamasina gerek kalmadigini iddia ediyorlar ve aksini savunmanin Kitab'in din konusunda yetersiz kaldigini söylemek demek olacagi hezeyaninda bulunuyorlar.

Böyle kimseler, kendilerinden önce sünneti inkar eden, Haricîlerin "Hüküm ancak Allah'indir" hak sözü ile,
Hz. Ali'ye (ra) karsi bâtil bir dava ileri sürdükleri gibi, bu âyetlerle bâtil bir mânâ kast etmekte, bâtil bir dâvanin pesinde gitmektedirler.
Bu âyetler hiç bir sekilde sünnetin inkârina gerekçe gösterilemez.

Söyle ki: Ileride yer verecegimiz gibi, Müslümanlara Peygambere uymayi, onu örnek almayi, hükmüne razi olmayi, sözlerine tâbi olmayi emreden, onun Kur'ân'i açiklama görevi oldugunu bildiren pek çok âyet vardir.
O âyetleri hiç nazara almadan, bu âyetleri sünnetin reddine gerekçe göstermek, son derece yanlistir.

Kaldi ki, "Biz Kitap'ta hiçbir seyi birakmadik, açikladik" âyetinde geçen "Kitap"tan maksat, Kur'ân degildir. Çünkü her seyin sadece Kur'ân'da açiklanmasi imkansizdir.
Dine ve dünyaya âit bütün hükümlerin ayrintilarina kadar Kur'ân'da açiklanmis oldugu dogru degildir.
Ve bunu hiç bir akl-i selim kabul etmez.

Bu durumda da âyete "her seyin bütün ayrintilariyla, Kur'ân'da açiklandigi" mânâsi verildiginde, bu, -hâsâ- Allah'i yalanci çikarmak demek olur.
Kur'ân'da her seyin açiklanmis olmasi, insanligi hidâyete ulastiracak ilkelerle ilgilidir. Bu konuda Kur'ân'da gerekli olan her sey açiklanmistir.

Buradaki "Kitap," Levh-i Mahfuz’dur.
Levh-i Mahfuz'da, büyügüyle-küçügüyle, geçmisiyle-gelecegiyle bütün varliklar ve olaylar en ince ayrintilarina kadar kaydedilmistir.
Nitekim bütün tefsirlerde bu âyette geçen "Kitab"a, ‘levh-i mahfuz’ açiklamasi getirilmistir.
Zaten âyetin öncesiyle beraber düsünüldügünde "Kitab"a Kur'ân mânâsi vermek mümkün olmamaktadir.
Ayetin öncesi söyledir:
"Yerde hareket eden hiçbir hayvan, havada kanat çirpan hiçbir kus yoktur ki, sizin gibi bir ümmet (topluluk) olmasin.
Biz Kitap'ta hiçbir seyi birakmadik, açikladik."

Burada Yüce Allah, insanlar gibi hayvanlarin da birer ümmet oldugu,
dolayisiyla onlarin da ölüm, rizik, ömür, saadet ve benzeri gibi hayat kanunlarina bagli bulundugu
ve bütün bunlarin levh-i mahfuz'da yazili oldugunu ifâde buyurmaktadir.

"Biz Kur'ân'i her seyin bir açiklamasi olarak indirdik" âyetine gelince:

Buradaki "açiklama" genel olarak iki sekildedir.
Gönderen: 19.12.2009 - 05:19
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
922 Mesaj -
Bunlar:

a. Yüce Allah, bir kisim hükümleri Kur'ân'da bizzat kendisi açiklamistir.
Meselâ inanç esaslarinin neler oldugu; namaz, zekât, oruç ve haccin farz; zina, içki, domuz eti, kumar ve faizin haram oldugunun açiklanmasi gibi.
Bu tür açiklamada Kur'ân'dan baska bir seye ihtiyaç duyulmaz.

b. Kitabinda kullari için baglayici birer delil ve hüccet kabul ettigi diger delillere havale etmek suretiyle yapilan açiklama.
Meselâ yüce Allah ileride de genisçe yer verecegimiz gibi, Kur'ân'da Peygamberimize itaati ve hükmüne müracaat edip razi olmayi farz kilmistir.
Dolayisiyla onun Allah'in Kur'ân'da yer almayan vahyine istinaden koydugu hükümler, getirdigi açiklamalar,
tefsirler de yine Allah'in Kur'ân'da açiklamasi demektir.

Bunlar da:

1. Farziyeti kitapla hükme baglanmakla birlikte nasil yapilacaginin izahi Peygamberimize birakilan açiklamalar.
Namazin rekati, sayisi, nasil kilinacagi, zekâtin neyden verilecegi, nasil ve kimlerin verecegi, haccin nasil yapilacagi, orucun nasil tutulacagi gibi.

2. Hakkinda her hangi bir hüküm bildirilmeyen konularda Resulullah’in sünnetiyle hükme baglanan hususlar.
Kadinin teyzesinin ve halasinin, süt kardesin, süt annenin, teyzenin nikahinin haram olmasi, bâzi hayvanlarin etlerinin haram kilinmasi,
evli biri zina ettiginde verilecek ceza gibi hususlardir.

Bunun içindir ki, gerek Sahabîler, gerekse sonraki devir âlimleri, Peygamberimizin sünnetiyle verdikleri cevabi da "Kur'ân'dan" diye ifâde etmislerdir.

Diger bir husus, Kur'ân, genel hatlariyla dinle ilgili hiçbir seyi eksik birakmamis, teferruata inmeden seriatin temel prensiplerini açiklamistir.
Öz olarak açiklanan konularin tafsil edilmesini ise Peygamberimizin söz ve fiillerine, yani sünnete birakmistir.
Bunun böyle oldugu, son derece açik bir husustur.

Müfessir Âlusî (1270/1353) bâzi âlimlerin bu konuyla ilgili olarak söyle dediklerini nakleder:
"Isler, dinî ve dünyevî olmak üzere iki kisimdir. Dünyevî olanlari ile Peygamberin bir ilgisi yoktur. Çünkü o, aslen onlar için gönderilmemistir.
Dinî olanlar ise ya asla taalluk eder veya fer'idir; asla bakmaz. Aslî olanlarin yaninda fer'i meselelerin pek önemi yoktur.
(...) Kur'ân-i Azimüssan, dinin aslî meselelerini en güzel ve en kâmil mânâda açiklamayi üzerine almistir.
Âyette geçen 'her seyden' maksat da bu olsa gerektir." (4)
Gönderen: 19.12.2009 - 05:20
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
922 Mesaj -
II- Sünneti Korumanin Allah Tarafindan Üstlenilmemis Oldugu Iddiasi:

Sünneti toptan inkar edenler söyle bir akil yürütüyorlar: "Yüce Allah, 'Kur'ân'i Biz indirdik, onu koruyacak olan da Biziz' (5) buyuruyor.
Buradan Allah'in, sünnetin degil, sadece Kur'ân'in korunmasini üstlendigi anlasiliyor.
Eger sünnet de Kur'ân gibi delil olsaydi, Allah Teâlâ onun korunmasini da üzerine alirdi."

Her seyden önce bâzi müfessirler, "Kur'ân" diye mânâlandirilan "ez-Zikr" kelimesini Kur'ân ve sünnet olarak yorumlamislardir.
Buna göre böyle bir iddia kendiliginden düsmüs olur.

Bu âyetteki garantinin Resûlullah’in agzindan çikan seyler için de garanti oldugunu söyleyen Ibni Hazm, (6)
baska bir yerde de zikir kelimesiyle sadece Kur'ân'in kast edildigini söyleyenlerin hiçbir delilinin olmadigini,
bu kelimeden vahyin kast edildigini, vahyin ise hem Kur'ân'i, hem de sünneti içine aldigini söyler.
Ona göre, sünnet Kur'ân'i açiklar. Meselâ Kur'ân, sadece namazin farz oldugunu bildirir.
Namazin nasil kilinacagi ve rükünleri sünnette bildirilmistir. Sünnetin korunmamis oldugunu düsünürsek namazla ilgili ne kalir? (7)

Dinin tamaminin vahiy oldugunu söyleyen Ibni Kayyim da "zikr" kelimesinin sünneti de içine aldigi görüsünü benimser. (8)

"ez-Zikr" Kur'ân olarak yorumlandiginda da, iddia geçersizdir.
Çünkü âyette, "Biz sadece Kur'ân'i koruyacagiz" denilmemistir ki, Kur'ân disindakilerin, meselâ sünnetin Allah'in korumasi altinda olmadigi neticesi çiksin.

Diger taraftan, sahih sünnet de Kur'ân'nin içindedir.
Yüce Allah, Kur'ân'da Resulüne itaati, onun hükümlerine boyun egmeyi emrettigine, onu her bakimdan örnek olarak gösterdigine göre
ve o Yüce Resulün söz ve fiilleri yukarida da ifâde ettigimiz gibi, Kur'ân'in açiklamasi olduguna göre, Allah, sünneti korumayi da üzerine almis demektir.

Nitekim bu va'dini de gerçeklestirmistir.
Peygamberimizin söz, fiil ve görüp de ses çikarmadigi seyler,
tarihte hiçbir besere nasip olmayacak bir sekilde ve büyük bir titizlikle bize kadar ulasmistir.

Bu bir koruma degilse nedir?
Evet, Yüce Rabbimiz Kur'ân'i insanlar araciligiyla korudugu gibi,
sünneti de basta Sahabîler olmak üzere, Tabiîn, Tebe-i Tabiînin ve asirlarca yetisen sayisiz âlimler vasitasiyla,
diger bir ifâdeyle; Kur'ân'i koruma vazifesi yükledigi insanlar kanaliyla, büyük bir hassasiyetle korumustur.

Diger bir husus, âyetin önü ve sonu incelendiginde; burada konunun "sünnet"e yer vermeye müsait olmadigi görülür.
Çünkü ayet, Kur'ân'in gerçekliligi tartismasiyla ilgili olarak inmistir.
Öyle ise sünneti bu iddia ile reddeden ‘demegog’larin dayandiklari bu asil da çürüktür.
Gönderen: 19.12.2009 - 05:20
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
922 Mesaj -
III- Dinin Tamamlanmis Olmasi:

Sünneti toptan inkar edenlerin inkarlarina gerekçe gösterdikleri bir baska âyet, "Bugün sizin için dininizi tamamladim"aglaMaide Suresi, 3) âyetidir.
Âyette dinin tamamlandigi bildirildigi için, dinde bir eksiklik söz konusu olamayacagi seklinde bir akil yürütme ile sünnete gerek ve ihtiyaç olmayacagi sonucu çikarilmaktadir.

Oysa bu âyette dinin tamamlanmasinin sadece Kur'ân'la yapildigini gösteren en küçük bir isaret bulunmamaktadir.
Dinin tamamlanmasi, Kur'ân ve Kur'ân'in yasayan yorumu olan Peygamberimizin (sav) sünnetiyle yapilmistir.

Diger taraftan, dinin tamamlanmasi, müfessir tarafindan farkli olarak yorumlanmistir.
Bu âyetle dinin esaslarinin ve hükümlerinin tamamlandigini söyleyen müfessirlerin yani sira, (9)
bu âyetten sonra da birçok hüküm âyetinin nazil oldugunu söyleyerek âyetten maksadin dinî hükümlerin tamamlanmasi olamayacagini savunan,
dinin tamamlanmasindan maksadin müsriklerin Mekke'deki hâkimiyetlerinin sona ermesi,
Kabe'nin onlardan temizlenmesi, Kabe'yi ancak Müslümanlarin tavaf edebilmesi oldugunu söyleyen müfessirler de vardir. (10)

Âyeti, baska bir bilgiye gerek kalmaksizin tafsilat ve teferruat da dahil her konunun Kur'ân'da açiklandigi,
dinin anlasilmasi için baska bir seye ihtiyaç kalmadigi seklinde anlamanin mümkün oldugunu savunmak, gerçeklerden çok çok uzaktir.
Kur'ân'da ancak temel ilkeler açiklanmistir, detaylandirma ise sünnete birakilmistir.

Dipnotlar:

2- En’am, 38.

3- Nahl, 89.

4- Alusi, Ruhul-Me’ani, 14:216.

5- Hicr, 9.

6- Ibn-i Hazm, en-Nebel el-Kafiye fi Usulü Ahkam’id-Din; s.46.

7- Ibn-i Hazm, el-Ihkam, 1:116-119.

8- Ibn-i Kayyim, es-Sevaik, 534.

9- Tefsiru’t-Tebari, 9:518,519.

10- Kurtubi, 6:63-64.
Gönderen: 19.12.2009 - 05:21
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1301 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71265 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.