0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Gerçek Adaletin Yaşandığı Toplumlardaki Huzur

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Gerçek Adaletin Yaşandığı Toplumlardaki Huzur
Moderator


4254 Mesaj -
Gerçek Adaletin Yaþandýðý Toplumlardaki Huzur

Bir ülkede toplumsal barýþýn ve huzurun tesis edilmesi, ancak adaletin tam olarak saðlanmasýyla mümkün olur. Bu da, her þeyden önce yürürlülükte bulunan hukuk kurallarýnýn tüm vatandaþlara hiçbir ayrým yapýlmaksýzýn eþit bir þekilde uygulanmasýyla saðlanabilir. Aksi yönde uygulamalar söz konusu olduðunda, toplumun adalet sistemine olan güveni azalýr.

Adaletin ihtiyaç duyulduðu þekilde uygulanabilmesi içinse, insanlara, adalet uðruna kendi çýkarlarýný bir kenara býraktýrabilecek bir ahlaka ihtiyaç vardýr. Bu ahlak, Yüce Rabbimiz`in bizlere bildirdiði Kuran ahlakýdýr. Çünkü Kuran ahlaký insanlar arasýnda hiçbir ayrým gözetmeden, sadece haktan ve doðrulardan yana, katýksýz bir adaleti emretmektedir.

Yüce Allah Kuran`da gerçek adaleti, insanlar arasýnda hiçbir ayrým yapmadan adaletle hükmetmek, insanlarýn hakkýný korumak, zulme asla rýza göstermemek, zalime karþý mazlumdan yana tavýr almak, ihtiyaç içinde olanlara yardým eli uzatmak olarak emretmektedir. Bu adalet, bir karar vermek gerektiðinde her iki tarafýn da hakkýný korumayý, olaylarý çok yönlü deðerlendirmeyi, ön yargýsýz düþünmeyi, tarafsýzlýðý, hakkaniyeti, dürüstlüðü, hoþgörüyü, merhameti ve þefkati gerektirir. Bunlardan birinin eksikliðinde gerçek adaleti uygulamak zorlaþýr. Örneðin olaylarý itidalli deðerlendiremeyen, heyecanýna ve hislerine kapýlan bir insan, saðlýklý karar veremez, bu duygularýnýn etkisinde kalýr. Oysa adaletle hükmeden bir kiþi, tüm kiþisel duygu ve düþüncelerini bir tarafa býrakmayý, kendisinden yardým talep eden iki tarafa da hakkaniyetli davranmayý, her þart ve durumda doðrulardan yana olmayý, dürüstlükten ve doðrulardan asla taviz vermemeyi Kuran ahlaký ölçüsünde kendine yol edinmelidir. Kiþi, öyle bir ahlaka sahip olmalýdýr ki, kendi çýkarlarýndan önce karþý tarafý düþünmeli, kendisine bir zarar gelecek olsa dahi, eðer hak karþý taraftan yanaysa, adil olabilmelidir.

Ýnsanýn Allah`ýn rýzasýný kazanmasý, cehennem azabýndan kurtulmasý ve Allah`ýn sonsuz nimetlerine kavuþabilmesi için yapmasý gereken, Kuran ahlakýný eksiksiz bir þekilde yaþamaktýr. Bunun için her insanýn, bu ahlaka ulaþmak için bireysel olarak çaba sarf etmesi, tüm bencil isteklerini ve kiþisel menfaatlerini bir yana býrakýp, adaleti, merhameti, hoþgörüyü, þefkati ve barýþý kendine yol edinmesi gerekir. Allah Kuran`da gerçek adaleti ayrýntýlý olarak bildirmekte, her türlü anlaþmazlýðýn adaleti ayakta tutmakla çözüleceðini haber vermektedir.

Adil yöneticilerden ve adil insanlardan oluþan bir toplumda her türlü anlaþmazlýðýn kolaylýkla çözüleceði açýktýr. Kuran`da adaletin eksiksiz olarak tarifi yapýlmýþ, iman edenlere olaylar karþýsýndaki tutumlarý ve adaletin nasýl uygulanacaðý açýkça bildirilmiþtir. Bu, iman edenler için çok büyük bir kolaylýk ve Allah`tan bir rahmettir. Bu nedenle de iman edenler hem Allah`ýn hoþnutluðunu kazanmak, hem de huzurlu, güvenli ve barýþ içinde bir hayat yaþayabilmek için insanlar arasýnda eksiksiz bir þekilde adaleti uygulamakla sorumludurlar.

Bu önemli hüküm, Kuran`da þöyle bildirilmiþtir:

`Þüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasýnda hükmettiðinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öðüt veriyor!.. Doðrusu Allah, iþitendir, görendir.`(Nisa Suresi, 58)

Yalnýca; insanlar arasýnda hiçbir ayrým gözetmeden, sadece Allah rýzasý gözetilerek, Allah`tan korkarak saðlanan adalet gerçek adalettir. Böyle bir adalet hedeflendiðinde, ne þahsi bir menfaat, ne dostluk, ne düþmanlýk, ne de kiþinin hayata bakýþ açýsý, dili, ýrký, teninin rengi kararlarýna etki edemeyecek, sadece ve sadece haktan yana karar verilecektir. Kuran ahlakýnýn yaþandýðý toplumlarda gerçek adaletin, gerçek huzurun ve güvenin de yaþanacaðý mutlaktýr. Çünkü ancak Allah`tan korkan, hesap gününde yaþamý boyunca tüm yaptýklarýndan hesaba çekileceði bilen bir insan, gerçek adaleti saðlayabilir.

Ýdeolojik Ayrýlýklar Müminleri Adaletten Alýkoymaz

Bir insanýn adil karar vermesini, saðduyulu düþünmesini ve akýlcý davranmasýný engelleyebilecek etkenlerden biri, karþýsýndaki kiþiye ya da topluluða olan kýzgýnlýðý ve kinidir. Aslýnda bu, din ahlakýnýn yaþanmadýðý toplumlarda oldukça yaygýn bir bakýþ açýsýdýr. Bu toplumlarda insanlar ideolojik ayrýlýklar yaþadýklarý kiþilere karþý her türlü adaletsizliði, ahlaksýzlýðý kolaylýkla yapabilirler. Fikren karþý olduklarý kiþinin üzerine iþlemediði suçlarý atar, masum olduðunu bilseler dahi bu kiþi aleyhinde þahitlik yapabilirler. Günümüzde dahi sadece bu gibi düþmanca tutumlardan dolayý birçok insan suçsuz yere çok büyük maðduriyetler yaþayabilmektedir. Bazý kiþiler doðruyu bilmelerine raðmen kendilerine düþman gördükleri kiþilerin lehinde þahitlik yapmaz, ellerinde bu kiþinin suçsuzluðunu kanýtlayacak delil olsa bile ortaya çýkarmazlar. Hatta bu kiþinin baþýna kötü bir olay gelmesi, haksýzlýklarla karþýlaþmasý ya da zulüm görmesi, söz konusu kiþilerde büyük bir sevinç uyandýrýr. En büyük tedirginlikleri ise adaletin üstün gelmesi ve bu kiþinin suçsuzluðunun ortaya çýkmasýdýr.


Ýþte bu nedenle de Kuran ahlakýnýn yaþanmadýðý toplumlarda insanlarýn birbirlerine güvenmeleri çok zordur. Herkes bir an sonra karþýsýndaki kiþiden kötülük göreceði endiþesiyle yaþar. Birbirlerine karþý güvenlerini kaybetmelerinin sonucunda ise yardýmlaþma, hoþgörü, þefkat, merhamet, kardeþlik gibi insani özelliklerini zamanla yitirir, birbirlerinden nefret eder hale gelirler.


Oysa bir topluluðun ya da kiþinin karþýt fikirden olmasý, iman eden bir kiþinin aldýðý kararlarda kesinlikle etkili olmaz. Karþýsýndaki kiþi ne kadar kötü ahlaklý olursa olsun, ne kadar düþmanca bir tutum içinde olursa olsun, iman eden kiþi bir karar vermesi gerektiðinde tüm bu duygularýný bir kenara býrakýp, adaletli davranýr, adaletle karar verir, adaleti tavsiye eder. O kiþiye karþý hissettikleri aklýnýn ve vicdanýnýn önüne geçemez. Vicdaný ona her zaman Allah`ýn emirlerine uymayý, güzel ahlaktan asla taviz vermemeyi söyler. Çünkü bu, Allah`ýn iman edenlere Kuran`da bildirdiði bir emirdir. Maide Suresi`nde þu þekilde bildirilir:


`Ey iman edenler, adil þahidler olarak, Allah için, hakký ayakta tutun. Bir topluluða olan kininiz, sizi adaletten alýkoymasýn. Adalet yapýn. O, takvaya daha yakýndýr. Allah`tan korkup-sakýnýn. Þüphesiz Allah, yapmakta olduklarýnýzdan haberi olandýr.`(Maide Suresi, 8)


`Söylediðiniz zaman â€`yakýnýnýz dahi olsa- adil olun. Allah`ýn ahdine vefa gösterin. Ýþte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öðüt alýp-düþünürsünüz.`(Enam Suresi, 152)


Adalet, Dil, Irk, Etnik Köken Gözetilmeden, Tüm Ýnsanlar Arasýnda Eþit Olarak Uygulanmalýdýr


Dünya üzerinde geliþen olaylarý incelediðimizde adaletin yer, zaman ve kiþilere göre farklý þekilde uygulanabildiðine þahit oluruz. Örneðin bazý toplumlarda kiþilerin tenlerinin rengi adaleti uygulayan kiþilerin kararýna etki eder. Beyaz ten rengi olan bir kiþiyle siyah ten rengi olan kiþiye ayný durumlarda, ayný kararla hükmedilmez. Geçtiðimiz yüzyýlda Hitler`in Ari ýrký diðer ýrklardan üstün görüp, milyonlarca insaný sýrf ýrklarý nedeniyle yok etmek istemesi de bu adaletsizlik anlayýþýnýn ve vicdansýzlýðýn bir örneðidir. Oysa Kuran ayetlerinde farklý halklarýn ve kabilelerin yaratýlmasýnýn hikmetlerinden biri, insanlarýn `birbirleriyle tanýþmalarý` olarak bildirilir. (Hucurat Suresi, 13)


Farklý ýrk ve milletlerin var olmasýnýn amacý, çatýþma ve savaþ deðil, kültürel bir zenginliktir. Bu çeþitlilik Allah`ýn yaratýþýndaki bir güzellik ve hikmettir. Bir insanýn daha uzun boylu, birinin kýsa boylu olmasý, bir kiþinin teninin beyaz diðerinin sarý renk olmasý bu kiþiye herhangi bir üstünlük getirmediði gibi, bir eksiklik olarak da nitelendirilemez. Bunlarýn her biri Allah`ýn takdir etmesiyle ve çok büyük hikmetlerle yaratýlmýþtýr. Ancak bu farklýlýklarýn Allah Katýnda hiçbir önemi yoktur. Ýman eden bir insan tek üstünlüðün takva ile, yani Allah korkusu ve Allah`a imandaki üstünlükle olduðunu çok iyi bilir. Allah, Hucurat Suresi`nde bu gerçeði þu þekilde bildirir:

`Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir diþiden yarattýk ve birbirinizle tanýþmanýz için sizi halklar ve kabileler (þeklinde) kýldýk. Þüphesiz, Allah Katýnda sizin en üstün (kerim) olanýnýz, (ýrk ya da soyca deðil) takvaca en ileride olanýnýzdýr. Þüphesiz Allah, bilendir, haber alandýr.`(Hucurat Suresi, 13)

Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav) de, kavmine, Kuran ahlakýna uygun davranýlmadýðýnda insanlarýn sadece renkleri ya da ýrklarý farklý olduðu için birbirlerine karþý düþmanca duygular besleyebildiklerini hatýrlatmýþ ve Müslümanlarý Kuran`da uygun olmadýðý bildirilen bu davranýþtan sakýnmaya davet etmiþtir. Bundan 1400 yýl önce Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) aracýlýðýyla insanlara bir rahmet olarak gönderilen Kuran`da, tüm bu ilkel mantýklar ortadan kaldýrýlmýþ, rengi, ýrký, dili ne olursa olsun tüm insanlarýn eþit olduðu bildirilmiþtir. Peygamberimiz (sav) iman etmeyen toplumlarda var olan, insanlarý ýrka ve renge göre deðerlendirme anlayýþýnýn basitliði üzerinde durmuþ ve Veda Hutbesinde Arap kavmine hitaben þöyle söylemiþtir:

`Soylarla övünülmez. Araplar, Arap olduklarýndan Acemlerden; Acemler de, Acem olduklarýndan Araplardan üstün sayýlamazlar. Çünkü Allah Katýnda en yüce olanýnýz, ona karþý gelmekten en fazla kaçýnanýnýz (en takvalýnýz)dýr.`

Kuran Ahlakýnda Kiþinin Zengin Ya da Fakir Olmasý Uygulanan Adalet Anlayýþýný Deðiþtirmez

Kiþinin fakir ya da zengin olmasý da müminin adaletle hükmetmesini engellemez, kararlarýný etkilemez. Bir insanýn sadece maddi güç sahibi olduðu için diðer insanlara haksýzlýk yapmasý, zulmetmesi ve bundan da hiçbir karþýlýk görmeden kurtulmasý çok büyük bir adaletsizliktir. Oysa günümüzde bazý dünya devletlerine baktýðýmýzda, zenginleri kollayan, fakirlere ise ikinci sýnýf insan muamelesi yapan bir anlayýþýn hakim olduðu görülmektedir. Buna göre bazý zenginler adaletten daha fazla faydalanmakta, fakirlerden üstün tutulmayý kendilerinde bir hak gibi görmektedirler. Dahasý, adalet mekanizmalarýný kendi menfaatleri için yönlendirmeye çalýþmaktadýrlar. Bu anlayýþ din ahlakýnýn yaþanmadýðý toplumlarda çok büyük adaletsizliklere neden olmakta, insanlarýn bir bölümü çok büyük bir sefaletle mücadele ederken, diðerleri zenginliklerinin verdiði ayrýcalýklarý kullanmaktadýr.


Ancak tüm bunlara raðmen adaletin hakim olmasý, insanlar arasýnda toplumsal barýþýn saðlandýðý bir hayatýn hakim kýlýnmasý mümkündür. Bu da, Kuran ahlakýnýn yaþanmasýyla ve insanlarýn Kuran ahlakýndan taviz vermemeleriyle olabilir. Çünkü Allah bir ayetinde þu þekilde emreder:

`... Allah için þahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakýndýr. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkularýgöz kırpmanýza uymayýn. Eðer dilinizi eðip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, þüphesiz Allah, yaptýklarýnýzdan haberi olandýr.`(Nisa Suresi, 135)

Allah`ýn bu emri uyarýnca Allah`tan korkan mümin, karþýsýndaki kiþi fakir de olsa zengin de olsa, her ne þart olursa olsun, mutlaka adaletle hükmeder, o kiþinin maddi durumu nedeniyle farklý bir tutum içine girmez. Çünkü zenginlik ya da fakirliðin Allah`ýn insanlarý denemek için yarattýðý geçici dünya þartlarý olduðunu bilir. Ýnsan öldüðü zaman dünyadaki malýnýn ve mülkünün hiçbir deðeri kalmayacak, sadece takvasýyla karþýlýk bulacaktýr. Allah`ýn hoþnut olacaðýný bildirdiði tavýr ise hakkaniyettir, adalettir, dürüstlüktür, doðruluktur ve bu güzel ahlakýn karþýlýðý, sonsuz ahiret mükafatlarý olacaktýr.

Toplumdaki her türlü kötülüðün kökeni adaletsizliktir. Adaletsizliðin yaygýnlaþtýðý toplumlarda ahlaksýzlýk, suç ve kargaþa da yaygýnlaþýr.

Verilecek Karar Kendi Yakýnlarý ile Ýlgili Olsa Dahi, Mümin Adaletle Hükmetmekle Sorumludur

Din ahlakýnýn yaþanmadýðý toplumlarda bir kiþi sevdiði bir kiþiye, baþka birine olduðundan daha toleranslý davranabilir, bir an olsun bazý gerçekleri görmezden gelebilir. Ancak asýl önemli olan insanýn her þart ve durumda adaletten hiçbir þekilde taviz vermemesi, Allah`ýn `Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanýz ve yakýnlarýnýz aleyhine bile olsa, Allah için þahidler olarak adaleti ayakta tutun...`(Nisa Suresi, 135) ayetine titizlikle uymasýdýr. Ýnsanlarda güven duygusu oluþturacak olan da karþýlarýndaki kiþinin her þart altýnda doðrulardan yana tavýr alacaðýný bilmektir. Sadece kan veya dostluk baðý olduðu için yakýnlarýn korunup-gözetilmesinin, adalet bekleyen kiþilerde huzursuzluk oluþturacaðý ve güvensiz bir ortam meydana getireceði kesindir. Özellikle de yönetici konumundaki kiþilerden bu yönde bir tavýr görmek, toplumda çok büyük bir tahribat meydana getirir.

Ancak Kuran`ýn hükümlerine göre hareket eden bir kiþi, Allah`ýn ` Söylediðiniz zaman -yakýnýnýz dahi olsa- adil olun. Allah`ýn ahdine vefa gösterin. Ýþte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öðüt alýp-düþünürsünüz.`(Enam Suresi, 152) þeklinde bildirdiði emirlerine uyar. Bu tavýr, onun Allah`a olan güçlü imanýnýn ve güzel ahlakýnýn bir göstergesidir.

Türk Ýslam Tarihinden Adalet Örnekleri

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)`den sonra da Kuran ahlakýndan taviz vermeyen ve elçilerin yolunu izleyen adil yöneticiler, barýþ ve huzur dolu toplumlar oluþturmayý baþarmýþlardýr. Kuran`da haber verilen gerçek adalet, doðruluk ve dürüstlük, bu yöneticiler döneminde de hüküm sürmüþ ve bu yönetimler kendilerinden sonra gelecek insanlara birer örnek teþkil etmiþlerdir. Çok þerefli bir geçmiþe sahip olan Türk halký da adaletli, hoþgörülü ve dürüst yönetimiyle tarihe geçmiþ bu ender topululuklardan biridir. Bu gerçek, Batýlý pek çok tarihçi tarafýndan teyit edilmekte, geçmiþte Türklerin yönetiminde asýrlarca yaþamýþ halklara mensup araþtýrmacýlar tarafýndan da samimiyetle dile getirilmektedir. Ýki büyük Türk imparatorluðu olan Büyük Selçuklular ve Osmanlý Ýmparatorluðu bu konuda akla gelen ilk örneklerdir. Bu imparatorluklarýn yönetimi altýnda asýrlar boyunca yaþayan çeþitli halklar arasýnda gerçek adalet saðlanmýþ, toplumda barýþ ve hoþgörü hakim olmuþtur.

Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu`nun Adaletle Hükmeden Hakanlarý

Türklerin Ýslamiyet`i kabulüyle birlikte hakanlarýn, padiþahlarýn yönetimi de Ýslam ahlakýna göre olmuþtur. Kuran`da Allah`ýn bildirdiði adaleti uygulayan yöneticiler, bu tutumlarý neticesinde çok büyük baþarýlar elde etmiþ, büyük fetihler gerçekleþtirmiþ ve Ýslam`ýn yayýlmasýnda önemli katkýlarda bulunmuþlardýr.

Örneðin Selçuklu Ýmparatorluðu`nun en parlak devrinde yönetimde olan Melikþah, Kuran`ýn hükümlerini uygulama konusunda oldukça hassas davranmýþtýr. Ele geçirdiði topraklardaki halka karþý büyük bir hoþgörü ve merhametle yaklaþmýþ, bunun neticesinde de fethettiði ülkelerin halklarý tarafýndan büyük bir sevgi ve saygýyla anýlmýþtýr. Ermeni tarihçisi Urfalý Mathiu, Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu`nu þu þekilde anlatýr:

`Melikþah`ýn saltanatý Allah`ýn lütfuna mazhar oldu. Hakimiyeti uzak ülkelere kadar yayýldý ve Ermenilere huzur verdi. Kalbi Hýristiyanlara karþý þefkatle dolu idi. Geçtiði ülkelerin halklarýna karþý bir baba gibi davrandý. Birçok þehir ve vilayetler kendi arzularý ile onun idaresine girdi; bütün Rum ve Ermeni beldeleri onun kanunlarýný tanýdý.`(Osman Turan, Türk Dünya Nizamýnýn Milli, Ýslami ve Ýnsani Esaslarý, Cilt 2, s. 138)

Tüm tarafsýz tarihçiler Melikþah`ýn adaletini ve hoþgörülü tavrýný içtenlikle dile getirmektedirler. Onun hoþgörüsü Kitap Ehlinin kalbinde de kendisine karþý bir yumuþama oluþmasýna vesile olmuþtur. Hatta bu nedenle tarihte eþine az rastlanýr þekilde, birçok þehir kendi isteðiyle Melikþah`ýn idaresi altýna girmeyi kabul etmiþtir. Tarihçiler tarafýndan yazýlan bu satýrlar, Ýslam ahlakýnýn savaþ ya da zorluk döneminde de adaleti gerektirdiðinin örnekleridir. Türklerin -tüm dünyanýn zorba imparatorlarla yönetildiði, zulmün hüküm sürdüðü bir dönemde- gösterdiði bu üstün tavýr, Kuran ahlakýna olan baðlýlýklarýnýn ve yüksek karakterlerinin önemli göstergelerinden biridir.

Fatih Sultan Mehmet Döneminde Gerçek Bir Adalet Saðlanmýþtýr

Fatih Sultan Mehmet döneminde yapýlan fetihlerle Ýmparatorluk üç kýtaya yayýlmýþ, Ýstanbul`un fethi ise bir çaðýn kapanýp, yeni bir çaðýn açýlmasýna neden olmuþtur. Bu fetih Osmanlý`da olduðu gibi, Avrupa tarihinde de bir dönüm noktasýdýr. Ýstanbul`u olaðanüstü bir askeri deha ile fetheden ve böylelikle dünyada bir çaðý deðiþtiren Fatih, gittiði her yeni ülkeye Ýslam ahlakýnýn adaletini ve hoþgörüsünü götürmüþtür.

Fatih Sultan Mehmet`in Ýstanbul`u fethi, ilk baþlarda gayrimüslim halk arasýnda büyük bir korkuya neden olmuþtur. Baskýlara ve saldýrýlara maruz kalacaklarýný düþünen bu kiþilerin büyük bir bölümü ya firar etmiþ ya da Ayasofya`da toplanmýþtýr. Ancak Fatih Sultan Mehmet onlara hoþgörü ve adaletle yaklaþmýþ, her türlü korkudan uzak olarak evlerine dönmelerini ve iþleriyle rahat bir þekilde uðraþmalarýný istemiþtir.(Prof. Dr. Bilal Eryilmaz, Osmanlý Devletinde Gayrimüslim Tebaanýn Yönetimi, Risale Basýn-Yayýn LTD. Mart, 1996, s. 29-30) Onlara dinleri konusunda hiçbir baský yapmamýþ, aksine birçok din mensubunu büyük bir hoþgörüyle karþýlayarak, onlarýn dinlerini rahatça yaþayabilecekleri bir ortam hazýrlamýþtýr.(Cumhuriyet Gazetesi, Fatih ve Fetih 4, Erdoðan Aydýn, 31 Mayýs 2000, s. 9)


Allah Korkusu Adaletin Temel Kaynaðýdýr

Allah`tan korkmayan insanlar, Allah`ýn beðenmediði her türlü tavrý gösterebilirler. Allah`a hesap vereceðini unutmuþ insanlardan oluþan bir toplumda kiþilerin dürüst olmasý, insanlara fedakarlýkta bulunmasý, adil ve namuslu olmasý, kýsacasý güzel ahlaklý olmasý için hiçbir neden yoktur. Oysa `… Allah`tan korkup-sakýnýn ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakýnanlarla beraberdir.` (Bakara Suresi, 194) ayetinin hükmü gereði Yüce Allah`tan korkan ve vicdanýný dinleyen insanlarýn oluþturduðu bir toplumda insanlar hangi mevkide ya da kesimde olurlarsa olsunlar kendi aralarýndaki iliþkilerinde adaletsizlik yapmaktan titizlikle sakýnýr, hukuk sisteminin uygulayýcýlarý da toplum baskýsý, kiþisel husumetler ve ideolojik farklýlýklar gibi nedenlerden hiçbir þekilde etkilenmezler.

Böyle bir adaletin ve hoþgörünün hüküm sürdüðü bir toplum yapýsý, günümüzde dünyada en çok özlenilen modeldir. Bunun için de tek çözüm, Kuran ahlakýný eksiksizce yaþamaktýr. Yukarýdaki örneklerde de görüldüðü gibi Müslüman Türk halký da tarih boyunca adaletiyle, hoþgörüsüyle, merhametiyle, vicdanýyla, haysiyetiyle dünyaya nizam vermiþ þerefli bir geçmiþe sahiptir. Kuran`da emredilen ahlak yaþandýðý için, toplumun her kesiminden ve seviyesinden insanýn adaletli, merhametli, hoþgörülü, sevgi dolu, saygýlý, affedici, dürüst olmasý, toplumlara huzuru ve barýþý getirmiþtir. Bu huzur dolu ortamýn bugün de yaþanmasý ve devamlýlýðýnýn saðlanabilmesi için tek yapýlmasý gereken, milli birlik içinde olmak ve Kuran`da bildirilen gerçek adaleti hakim kýlmak için ciddi bir çaba göstermektir. Adl(adil olan, adaleti emreden) isminin sahibi ve adalet yapanlarýn en hayýrlýsý olan Rabbimiz, adaletin Kendi Katýndaki önemini Kuran`da þöyle haber vermiþtir:

`… Aralarýnda hükmedecek olursan adaletle hükmet. Þüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever.`(Maide Suresi, 42)

Hz. Muhammed (sav)`in Tüm Ýnsanlýða Örnek Adaleti

Hz. Muhammed (sav)`in peygamberlikle görevlendirildiði dönemde, Arabistan`da, özellikle de Mekke`nin toplumsal düzeninde, birçok sorunlar vardý. `Cahiliye dönemi` olarak adlandýrýlan Ýslamiyet`ten önceki bu zamanda, ýrklar ve dinler arasýnda çok þiddetli bir ayrým ve bu ayrýmdan kaynaklanan huzursuzluklar, farklý dinlere mensup kavimler arasýnda hoþgörüsüz bir ortam, aþiret kavgalarý, adaletsiz bir ekonomik düzen, yaðmalamalar, zengin ve fakirler arasýnda çok büyük uçurumlar ve daha pek çok adaletsiz uygulamalar mevcuttu. Adalet saðlanamýyor, zayýf olanlar gücü ve parasý olanlar tarafýndan olabildiðince eziliyor, insanlara ýrklarý, dinleri ve dilleri yüzünden zulmediliyordu.

Ancak bu olumsuz þartlarýn yaþandýðý dönemde Hz. Muhammed (sav)`in tebliði ve güzel ahlaký, tüm Arap Yarýmadasýnda çok büyük bir etki uyandýrmýþ ve onun döneminde insanlar akýn akýn Ýslam`ý kabul etmiþlerdir. Kuran`da bildirilen adil hükümler, güzel ahlak, hoþgörü ve barýþ, sosyal hayata bir düzen ve huzur getirmiþtir. Bunun en önemli sebeplerinden biri de Hz. Muhammed (sav)`in, `...insanlar arasýnda hükmettiðinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor`(Nisa Suresi, 58) ayeti gereði, insanlar arasýnda hiçbir ayrým yapmaksýzýn adaleti korumasýdýr.

Peygamber Efendimiz(sav)`in Kitap Ehlinden Necran Halký ile yaptýðý bir sözleþme de bunun bir örneðidir. Bu metin Hz. Muhammed (sav)`in o dönemde benzerine rastlanmayan bir adalet anlayýþýný insanlar arasýnda uyguladýðýný göstermektedir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)`in `Adalet isteyen bulacaktýr, ne zalim ne de mazlum olacaktýr...`(Majid Khoduri, Ýslam`da Savaþ ve Barýþ, Fener Yayýnlarý, Ýstanbul, 1998, s. 209) þeklindeki sözü, insanlar arasýnda nasýl bir adalet uyguladýðýnýn da ifadesidir. Ýþte bu benzersiz yönetiminden dolayý Allah`ýn elçisine karþý o dönemde çok güçlü bir güven oluþmuþ, hatta en þiddetli düþmanlarý dahi, onun dürüstlüðünü kabul etmiþlerdir.

Peygamberimiz (sav)`in Allah`ýn emirlerini eksiksizce uygulamasý sonucunda ortaya çýkan bu güzel ahlak örnekleri, elçilerin sosyal hayata getirdikleri adil, hoþgörülü, barýþçý, huzurlu düzeni de tarif etmektedir. Kuran ahlakýnýn eksiksizce yaþandýðý bir ortamda ise ayný yukarýdaki örnekte gördüðümüz gibi kardeþçe ve huzur içinde bir yaþam saðlanacaðý açýktýr.

Ýman Edenlerin Adaleti Her Kesimden Ýnsanýn Saygýsýný Kazanýr

Ýman eden bir kiþi, ancak adaletle davrandýðý zaman Allah Katýnda bir hoþnutluk kazanacaðýný bilir. Bir müminin güzel ahlakýna þahit olan her insan bu kiþiye güvenir, yanýnda rahat eder, her türlü sorumluluðu ve görevi gönül rahatlýðý ile kendisine verebilir. Böyle kiþiler, düþmanlarý tarafýndan dahi saygý ile karþýlanýr. Hatta onun bu tavrý, iman etmeyen birçok insana örnek olarak iman etmelerine vesile olabilir. Nitekim bu konuda bizim için en güzel örnek Hz. Muhammed (sav)`dir. Peygamberimiz (sav)`in, hiçbir ayrým yapmadan, hoþgörü ve merhameti herkese göstermiþ olmasý, o dönemde yaþayan Hýristiyan, Yahudi, dinsiz, müþrik her kesimden insanýn kalbinin Ýslam ahlakýna ýsýnmasýna vesile olmuþtur.
Bu makale, Ýlmi Mercek Dergisi 50. sayý (Aðustos 2008) 12. sayfada yayýnlanmýþtýr.
Gönderen: 03.05.2009 - 23:57
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1420 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.86990 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.