Namazýn kazaya kalma sebebi önemlidir. Eðer namaz þer'i bir özürle kazaya kalmýþsa, mesela, seferde; sel, yýrtýcý hayvan, eþkýya, anarþist gibi bir tehlike varsa, namazý oturarak veya hayvan üzerinde ima ile de kýlmak mümkün deðilse, annenin veya çocuðunun telef olacaðý zaman ebenin ve acil ameliyatlarda doktorun müdahalesi esnasýnda kýlýnamamýþsa ve uyku, unutmak gibi bir özürle namaz kaçýrýlmýþsa, kazayý önce kýlmak gerekmez, bahsedilen nafile namazlarý kýlmakta hiç mahzur olmaz. Çünkü namazýn bu özürle kazaya kalmasý günah deðildir.

Böyle bir özürle kaçýrýlan namazlara faite namaz denilmektedir. Çünkü, bir Müslüman namazlarýný terk etmez. Ancak yukarýda bildirilen bir özür ile kaçýrabilir. Bir özür ile kaçýrýlmýþ namaz ile özürsüz, kasten terkedilmiþ namazýn hükmü ayný deðildir. Namazlarý, bir özürle fevt ederek kazaya býrakmak günah olmadýðý için, bunlarýn kazalarýný, nafile kýlacak kadar geciktirmek de günah olmaz. (Redd-ül muhtar, Halebi, Hindiyye)

Terk edilmiþ namazýn hükmü ise þöyledir:

Büyük âlim Ýbni Nüceym'e soruldu ki, kaza namazý olan kimse, sünnetleri kýlarken kazaya niyet ederek kýlsa, sünnetleri terk etmiþ olur mu?

Cevabýnda, (Sünnetleri terk etmiþ olmaz. Çünkü sünnetleri kýlmaktan maksat, o vakit içinde farzdan baþka bir namaz daha kýlmaktýr. Kaza kýlmakla, sünnet de yerine getirilmiþ olur.)

[Nevâdir-i fýkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye s.36]

Hamza Efendi hazretlerinin Bey' ve Þir'a risalesinin þerhinde, (Kaza borcu var iken, nafile kýlmak ahmaklýktýr) buyuruluyor. Sünnetlere nafile denir.

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Kaza borcu olan, sünnetleri kýlarken, kazaya da niyet etmelidir.)
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer'e yaptýðý vasiyetinde, (Farz olan ibadetler ödenmeden nafileler kabul olmaz) buyurdu. (Kitab-ül Harac)

Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kaza namazý olanýn, kýldýðý nafile namaz kabul olmaz.) [Dürret-ül-fahire]

(Herkes nafile ile meþgul iken sen farzlarý tamamla!) [Miftah-ün-necat]

(Hak teâlâ, farz ibadetle bana yaklaþýldýðý gibi, hiçbir þeyle yaklaþýlamaz buyurdu.) [Buhari]

(Farz namaz borcu olanýn nafile kýlmasý, doðurmak üzere olan hamileye benzer. Doðumu yaklaþmýþken, çocuðu düþürür. Artýk bu kadýna, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarýný ödemedikçe, nafile namazlarý kabul olmaz.) [Fütuh-ul gayb m.48]

Bu kitabý þerh eden Hanefi âlimi Abdülhak-ý Dehlevi, (Bu hadis, farz borcu olanýn, sünnetlerinin de kabul olmayacaðýný bildiriyor) buyuruyor. Abdülkadir-i Geylani hazretleri (Farz borcu varken sünnet ile meþgul olmak ahmaklýktýr. Çünkü sünnetleri kabul olmaz) buyuruyor. (Fütuh-ul gayb ve þerhi)

Farzýn yanýnda nafile ve sünnet, deniz yanýnda bir damla bile deðildir. (Mekt. Rabbani)

Bu vesikalara raðmen, Allah'ýn emri olan farzý býraktýrýp, Duha, Tesbih, Teheccüd gibi nafileleri kýldýrmaya çalýþýyorlar. Bir kimse, ömründe hiç nafile kýlmasa, ahirette ceza verilmez. Fakat bir farzý terk etmenin cezasý çok büyüktür. Düþman karþýsýnda, bir farz namazý kýlmak mümkün iken, terk etmenin cezasý, 700 büyük günaha bedeldir.