0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » Padisah ve Hasta cariye

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Padisah ve Hasta cariye
Moderator


4254 Mesaj -
Padiþah Ve Hasta Cariye
Çok eski zamanlarda bir padiþah vardý. Bu padiþah, maddi yönden de,manevi yönden de çok üstün bir durumda idi.
Bu padiþah bir gün atýna bindi. Kendine yakýn olan bazý Saraylýlar ile beraber ava çýktý.Yolda giderken bir cariye gördü, o, cariyenin kulu kölesi oldu.Bir kuþ kafeste nasýl çýrpýnýrsa, padiþahýn da ruhu, beden kafesinde öyle çýrpýnmaya baþladý. Bu sebepten para verdi, o cariyeyi satýn aldý.Onu alýp arzusuna kavuþtuðu için mutlu oldu. Fakat ilahi takdir neticesi cariye hastalandý. Padiþah saðdan soldan hekimler topladý. Onlara dedi ki: “her ikimizin hayatý da sizin elinizdedir. Benim hayatýmýn önemi yoktur. Benim hayatýmýn caný O’dur. Ben, dertliyim, hastayým, benim ilacým,benim dermaným odur. Kim, benim canýma derman ederse, her þeyimi, inci ve mercan hazinemi ona vereceðim.”Hekimlerin hepsi de dediler ki: “Bu uðurda canýmýzý feda edercesine çalýþalým. Zekamýzý, tecrübemizi, hünerimizi bir araya getirelim, beraberce düþünüp, beraberce tedavi edelim. Her birimiz hasta tedavisinde, zamanýn Ýsa’sýyýz, elimizde her derdin devasý, her hastalýðýn ilacý vardýr.”Hekimler, guruplara benliðe kapýldýlar da her þeyi kendi ellerinde sandýlar. Ýnþaallah (Allah’ýn izniyle) iyi ederiz demediler. Bu yüzden Cenabý Hakk onlara, insanlarýn acizliðini, Allah’ýn izni olmadan insanlarýn bir þey yapmadýklarýný gösterdi. Hekimler ilaçlardan ne verdilerse, tedaviden ne yaptýlarsa, beklenen þifa elde edilemedi. Hastalýk arttý.Zavallý cariye, hastalýktan kýl gibi zayýfladý. Padiþahýn gözleri de aðlamakdan ýrmak halini aldý.Padiþah, hekimlerin hastalýða karþý aciz kaldýklarýný görünce, yalýn ayak mescide koþtu.
Mescide girip, mihrapta secdeye kapandý. Secde yeri, göz yaþlarýndan sýrýlsýklam oldu. Padiþah, Hakk’ýn huzurunda kendini kaybetti. Bir muddet sonra kendine gelince, güzel bir ifade ile, can ve gönülden Allah’ý medh ü senaya baþladý.“Ey en az bahþiþi cihan mülkü, cihan hükümdarlýðý olan Allah’ým! Ben ne söyleyeyim? Zaten sen kalblerdeki bütün gizli istekleri bilirsin. Ey Allah’ým; bütün isteklerimizde, daima sana sýðýnýp, senden yardým dilememiz gerekirken, biz, yine yolumuzu þaþýrdýk. Bir fani cariyeye gönül verdik. Sonra tuttuk, sen var iken hekimlere baþ vurduk. Gerçi sen: ‘Ey kulum, ben senin gizlediðin sýrlarý bilirim, ama sen, yine o sýrlarý meydana dök, isteklerini açýða vur”, buyurdun” Padiþah can-ü gönülden yalvararak coþunca, Allah’ýn lutuf ve iyilik deryasýnda coþmaya baþladý.Allah’a göz yaþlarý ile niyazda bulunurken, padiþah bir ara kendinden geçti, uykuya daldý. Rüyasýnda ona bir pir göründü.
O pir diyordu ki: “ Ey padiþah, sana müjde, dileklerin kabul edildi. Yarýn sana bir garip gelirse, bilesin ki o bizdendir, bizim tarafýmýzdan gönderilmiþtir.
O gelecek garip, çok deðerli bir hekimdir. Gerçek bir hekimde bulunmasý gereken bütün vasýflar onda vardýr. O, doðru, emniyetli, güvenilir, inanýlýr bir kiþidir.
Onun vereceði ilaçtaki kat’i sihir tesirini gör. Mizacýnda hakk’ýn mizacýný müþahede et.”
O rüyada vaad edilen zaman gelip de gündüz olunca, güneþ yükselipte yýldýzlar sönük, görünmez býrakýnca,
Padiþah rüyayý kendine gizli olarak gösterilen zatý, görmek için pencere önünde beklemeye baþladý.
O, gölge içinde güneþ gibi parlayan, faziletli, hünerli, bir zatýn geldiðini gördü.
Bu gelen zat, ufaktan hilâle gibi görünür görünmez bir halde geliyordu. Adeta yok edilebilecek ve hayal edilebilecek bir halde görünmekte idi.
Padiþah, kapýcý ve perdecilerin yerine kendi koþtu, o gaipten, ötelerden gelen misafiri karþýladý.
Padiþah da, gelen misafirde birbirini tanýmýþ, bilmiþ birer mana denizi idiler. Her ikisininde ruhu, ayrý ayrý vücutlarda tek bir ruh olarak bulunuyordu. Onlar sanki birbirlerine dikilmeksizin birbirlerine dikilmiþ ve baðlanmýþ idiler.
Padiþah; “Benim asýl sevgilim, o cariye deðil, sensin, fakat dünyada iþ iþten çýkar, Allah’ýn hikmeti ile sebeplerden sebep doðar.” Dedi.
“Ey ötelerden gelen aziz varlýk, sen bana Hz Muhammed (sav) gibi ben de kendimi, senin hizmetine adamýþ Hz. Ömer gibiyim.”
Padiþah ellerini açýp o hekimi kucakladý. Aþk gibi onu gönlüne aldý. Canýn içine soktu.
Elini alnýný öpmeðe, ne taraftan geldiðini, nerede bulunduðunu sormaya baþladý.
Sora sora adanýn baþ köþesine çekti, götürdü ve; “Nihayet sabýrlý bir manevi bir hazine buldum.” dedi.
“Ey Allah’ýn hediyesi, zahmetin sýkýntýnýn, kederin gidericisi,’sabýr sevinç anahtarýdýr’ hadisinin canlý manasý
Ey mübarek yüzü, görünüþü her sualin cevabý olan kamil insan, uzun uzun konuþmak gerekmeden seni görmekle, bütün zorluklar halloluverir.
Sen gönlümüzde bulunan sýrlarýn tercümanýsýn. Ayaðý günah çamuruna saplanmýþ olanlarýn yardýmcýsý, kurtarýcýsýsýn.
Ey seçilmiþ beðenilmiþ Allah’tan razý olmuþ ve Allah’ýn rýzasýný kazanmýþ büyük insan, hoþ geldin. Sen kayýp olursan, baþýmýza kazalar, belalar yaðar, pek geniþ olan feza daralýr, bizi sýkar, bunaltýr.”
Bulaþma, aðýrlama, hatýr sorma, yemek yeme iþi bitince, padiþah o aziz varlýðýn elinden tuttu, harem dairesine götürdü.
Hastanýn ve hastalýðýn durumunu anlattýktan sonra onu, hasta cariyenin karþýsýna oturttu.
Hekim hastanýn yüzünü, benzini görüp, nabzýný saydý. Ýdrarýný muayene etti. Hastalýðýn alâmetlerini sebeplerini dinler.
Dedi ki: “öbür hekimlerin çeþitli tedavileri yararlý ve þifalý bir tedavi olmamýþ, iyi edecek yerde, hastayý harap etmiþler ve zayýf düþürmüþler.”
Hekim hastalýðý anladý. Gizli hastalýk ona belli oldu. Fakat anladýðýný, bildiðini gizledi, padiþaha söylemedi.
Hüznünün mealinin çokluðundan gönül hastasý olduðunu anladý çünkü onun vücudu saðlamdý, fakat gönlü yaralý ve vurgundu.
Hekim dedi ki: “Akrabayý da, yabancýyý da uzaklaþtýrmak suretiyle, sarayý boþalt, içeride kimsecikler kalmasýn.
Ben bu hasta cariyeye bir þeyler soracaðým, koridorlarda, köþe bucakta kimse bulunup ta bizi dinlemesin...”
Ev boþaltýldý. Ýçinde hekim ile hastadan baþka kimse kalmadý.
Hekim, tatlý ve yumuþak bir sesle hastaya; “nerelisin?” diye sordu. Her memleket halkýnýn ilacý baþka baþkadýr.
“O þehirde akrabalarýndan kimler var? Kime yakýnsýn? Baðlý bulunduðun özlem duyduðun arkadaþlarýn var mý?”
Elini cariyenin nabzýna koydu. Feleðin cevr ü cefasýný, baþýna gelen dertleri, belalarý birer birer sordu.
Bir kimsenin ayaðýna diken batýnca, dizinin üstüne kor.
Önce, iðne ucu ile dikenin baþýný arar, bulamassa, diken batan yeri tükrüðü ile ýslatýr.
Ayaða batan diken böyle güç bulunursa, gönüle batan diken nasýl bulunur? Cevabýný sen ver.
Eðer gönüllere batan dikeni herkez göre bilseydi, insanlara gamlar, kederler gelebilir mi idi?
Gönüllere batan manevi dikenleri çýkaracak o hekim çok mahirdi çok üstaddý. Cariyenin üstünde elini gezdiriyor, onu dikkatle muayene ediyordu.
Laf, olsun diye, hikaye yolu ile cariyeden, dostlarýnýn arkadaþlarýnýn halini, ne iþ yaptýklarný sordu.
Cariye, memleketine, efendilerine, hemþehrilerine ait bazý vak’alarý açýkca hikaye etti.
Hekim bir taraftan cariyenin anlattýklarýný dinliyor., bir taraftanda, nabzýnýn yüzaltmýþ atýþýna dikkat ediyordu.
Hastanýn nabzý, hangi isim söylendiði zaman hýzlanýrsa dünyada canýnýn o kiþiyi istediði anlaþýlacaktý.
Cariye memlekitini dostlarýný saydýktan sonra baþka bir þehir ismi söyledi.
Hekim; “Kendi memleketinden nasýl çýktýn? Daha evvel hangi þehirde idin?” diye sordu.
Cariye, bir þehir adý söyledi ve geçti. Yüzünün renginde ve nabzýnýn atýþýnda bir deðiþiklik olmadý.
Efendilerini ve þehirde bulunanlarý birer birer anlattý. Oturup tuz ekmek yediði yerleri söyledi.
Þehir þehir, ev ev anlatýp durduðu, hikaye ettiði halde cariyenin ne nabzý hýzlandý nede yüzü sarardý.
Hekim çok hoþ bir þehir olan Semerkand’dan soruncaya kadar, cariyenin nabzý, saðlýklý bir insanýn nabzý gibi, normal bir halde atýyordu.
Fakat Semerkant adý geçince, nabzýn atýþý arttý. Yüzü kýzardý. sarardý. Çünkü, o, Semerkand’lý bir kuyumcudan ayrý düþmüþtü.
O hekim hastadan bu sýrrý öðrenince, onu yataða düþüren derdin, belanýn aslýný, sebebini bulmuþ oldu.
O’ndan kuyumcunun þehrin, hangi semtinde, hangi mahallesinde oturduðunu sordu. Cariye: “köprü baþýnda, gatfer mahallesinde oturur.” Cevabýný verdi.
Hekim, cariyeye; “Senin hastalýðýnýn ne olduðunu þimdi anladým, seni bu hastalýktan kurtarmak için elimden geleni yapacaðým ve Allah’ýn inayeti ile seni kurtaracaðým.” Dedi.
“Sevin neþelen, üzüntülerini üzerinden at, bana güven, yaðmurun çimenlere yaptýðýný yapacak, seni yeniden hayata kavuþturacaðým.
Sen, gam yeme, ben senin gamýný, kederini düþünür, onlarý giderme çarelerini ararým. Ben sana bir babadan deðil yüz babadan þefkatliyim.
Ama, sakýn ha, bu sýrrý hiç kimseye söyleme, padiþah neler konuþtuðumuzu sorup soruþturursa ona dahi açma....
Þunu iyi bilki; eðer gönlün sýrlarýna mezar olursa muradýn çabucak hasýl olur.”
Hz. Peygamber buyurmuþtur ki; “Her kim sýrrýný gizlerse muradýna çabuk erer.”
Tohum toprak içerisinde gizlendiði, zahmetlere katlandýðý için, bostan yeþerir ve güzelleþir.
O hekim vaadleri lutuflarý hastayý korkudan kurtardý, içine rahatlýk verdi.
Hekim cariyeden bu bilgileri aldýktan sonra, kalktý, padiþahýn huzuruna cýktý, onu, durumdan birazcýk haberdar etti.
Dedi ki: “Bu derdin tedavisi için, þimdilik gereken tedbir, o adamý buraya getirmemizdir.
Altýnlar, süslü elbiseler göndererek kuyumcuyu kandýr, onu, o uzak þehirden buraya davet et.” Bunun üzerine padiþah,
O tarafa ehliyetli, becerikli, bilgili ve dürüst iki kiþiyi elçi olarak gönderdi.
O, iki kiþi Semerkand’a kadar geldiler. Kuyumcuyu buldular. Ona padiþahýn daveti müjdesini verdiler.
Ona dediler ki: “Ey hünerde, ma’rifette ileri gitmiþ kiþi, ey kuyumculukta eþsiz olan ve en üstün dereceye ulaþan, varlýk... Senin san’atta þöhretin þehirlere yayýlmýþ ve herkesçe duyulmuþtur.
Ýþte felan padiþah kuyumcu baþlýðýna seni seçti. Çünkü sen pek meþhur, pek büyük bir sanat karsýn.
Þimdilik þu süslü elbiseleri altýnlarý, gümüþleri al, padiþahýn yanýna gelince, onun en hassas bendelerinden, sarayýn ileri gelenlerinden nedimlerden olacaksýn.
Kuyumcunun gözleri kýymetli elbiseleri, altýnlarý görünce kamaþtý, gurura kapýldý, þehirden, çoluk çocuðundan ayrýldý.
Padiþahýn, canýna kastettiðinden habersiz, neþ’e içinde yola düþtü.
Zavallý kendi kanýnýn diyetini, elbise sandýda sýrtýna giydi. Arap atýna bindi, neþeli bir þekilde koþturdu.
O garip kuyumcu, yolculuðunu tamamlayýp da þehre gelince, hekim onu padiþahýn huzuruna çýkardý.
Padiþah onu görünce, ona iltifatta bulundu, onu pek aðýrladý, altýn hazinesini ona teslim etti.
Sonra hemen padiþaha dedi ki : “Ey büyük sultan, o cariyeyi bu kuyumcuya ver.
Ver ki, ona kavuþunca, cariye iyileþsin zevkinin ateþi hastalýðýnýn ateþini gidersin.”
Padiþah o çok güzel, ay yüzlü cariyeyi kuyumcuya baðýþladý. Bir birini özleyen bu iki dostu birleþtirdi.
Böylece onlar altý ay kadar muratlarýna erdiler, cariye de tamamiyle iyileþti.
Ondan sonra, hekim, kuyumcu için bir þerbet yaptý. Kuyumcu þerbeti içince, kýzýn önünde erimeye baþladý.
Hastalýk yüzünden. Kuyumcunun güzelliði gidince, cariyenin ona karþý ilgisi kalmadý .
Kuyumcu zayýflayýp çirkinleþti. Yüzü sararýp soldu. Kýzýn gönlüde ondan soðudu.
Keþke kuyumcu baþtan baþa ayýp, ar ve tamimiyle çirkinlik timsali olaydý da, baþýna böyle kötü hal gelmeyeydi.
Kuyumcunun gözlerinden dere gibi kanlý yaþlar akýyor. Çünkü onun yüzünün güzelliði, canýnýn düþmaný olmuþtu.
“Tavus kuþunun kanadý, canýnýn düþmaný olmuþtur. Bir çok padiþahlarýn da kuvvet ve azametleri helaklarýna sebep olmuþtur.
Ruhumdan ve gönlümden aþaðý olan, benim gerçek varlýðým olmayan için beni öldüren, bilmiyor mu ki kanýn uyumaz ve mazlumun kaný yerde kalmaz.
Bu gün benim baþýma gelen, yarýn onunda baþýna gelecektir. Benim gibi bir adamýn kaný nasýl boþ yere akar?
Bu dünya, bir daða benzer. Ýþlerimiz, yaptýklarýmýzda seslenmek gibidir. Seslerimiz, güzelde olsa, çirkinde olsa, daða çarpar, döner yine bize gelir.”
Kuyumcu bu sözleri söyledi ve hemen toprak altýna gitti. O cariyede aþktan ve hastalýktan arýndý, tertemiz oldu.
Açýklama : Bu hikayede geçen padiþah, Allah tarafýndan insanlara nefhedilmiþ, verilmiþ, en kýymetli varlýðýmýz, özümüz olan ruhumuzu temsil eder. Cariye daha doðrusu, varlýðýmýzýn en aþaðý, en bayaðý duygusu olan nefs; hislerimizin, þehvetimizin sembolüdür. Hekim, Ýlahi tabib, mürþid-i kamili göstermektedir. Kuyumcu; dünya sevgisini altýný, gümüþü, maddi zenginliði, heva ve heves-i ifade eder.
Ruh her bakýmdan üstün bir varlýk olduðu halde, kendi mevkiini, þerefini düþünmeden, bir cariyeye (=nefis)gönül vermiþtir. Böylece ruh aslýnýn ne olduðunu hesaba katmadan nefsin esiri olmuþ ve þehveti sevgili olarak seçmiþtir. Nefs tineti icabý gözü aþaðýlardadýr. Heva ve hevesine kapýlmýþtýr. Onun dünyevi istekleri, altýn ve gümüþü sevmesi, hastalýðý, kuyumcuya olan aþký ile sembolize edilmiþtir. Cariyenin yani nefs’in maddeye karþý duymuþ olduðu þiddetli arzu, onu padiþah ruhtan uzaklaþtýrmaktadýr. Ruh; gönül verdiði nefsin kendisine yar olmayýþýndan ve hastalýðýndan çok üzgündür. Onu bir çok hekimlere gösterir tedavi edemeyen hekimler, sahte þeylerin sembolüdür. Ruhun nefs-i sýhhate kavuþturmasý için becerikli bir hekime yani Mürþidi Kamile ihtiyacý vardýr. Allah’ýn lutfuyla gerçek bir hekime Mürþid-i Kamile kavuþunca hakikati anlar ve ona ; “Benim gerçek sevgilim sensin.” Der. Çünkü Mürþid-i Kamilin yüzündeki ilahi nuru, ilahi güzelliði bulur. fakat gönül verdiði cariye (=nefs)’in, aþaðý duygulardan, manevi hastalýklardan kurtulmasýný istemektedir. Padiþah (=ruh) Mürþid-i Kamilin tavsiyesine uyarak cariye (=nefs)’i vaktiyle gönül vermiþ olduðu cismani arzu ve þehveti temsil eden kuyumcu ile evlendirir. Nefsin maddi sevgiliye kavuþmasý, onun þehvetten býkmasýný saðladý. Neticede dünyevi arzularýn maddi zenginliðin sembolü olan kuyumcu yok olunca , nefs, düþtüðü hatayý anladý. Þehvetten, ihtirastan yakasýný sýyýrdý, temizlendi ve ruha layýk bir sevgili oldu.
Bu güzel hikayenin hakikatini anlar ve üzerinde biraz düþünür isek insan kendinden birþeyler bula bilir.
Mesneviden
Gönderen: 11.01.2008 - 23:13
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1225 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
aliye72 (49), maliyeter (45), Mehmet Ögretmis (66), REHBER2 (60), meltem35 (54), banazli (48), kardelen55 (53), rojda (39), yakobus (48), ibo13 (47), zeyd82 (42), erhan baker (50), seferistan (53), rufat (43), KAMCILI_MIZRAK (52), ejderha (57), Sofican (44), ofluenes61 (39), manly (51), boncell (53), zümer (44), ferdi33 (54), recai (47), Hidayet Demir (67), yelizyagci (48), doxan1 (45), imparator_57 (43), DELÝVELÝOGLU (60), KURTBEY66 (47), Murtaza GÜRSOY (38), yalovalifurkan7.. (34), durak1 (69), sinos (52), isik_67 (38), DaMLaM (47), EnDeRuN (53), Baha_RIP (35), cristor (46), AVLAYANHASAN (51), seyyid_emin (46), beyzanur61 (45), sekkos (42), necla caltekin (72), ekrem1992 (32), MuhammetColak (42)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.72905 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.