0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » İSTANBULDA BİR YAHYA EFENDİ

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
MELIKSAH04** su an offline MELIKSAH04**  
İSTANBULDA BİR YAHYA EFENDİ
328 Mesaj -
--------------------------------------------------------------------------------
Beþiktaþ'ta bir Ýstanbul Efendisi Yahya Efendi

Ýstanbul'lu denizciler Boðaz’ýn dört manevi bekçisi olduðuna inanýrlar. Bunlar Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayi, Beykoz’da Yuþa Aleyhisselam, Sariyer’de Telli Baba ve Beþiktaþ’ta Yahya Efendi’dir.

Hâl böyle olunca Yahya Efendi’nin dergâhýna denizciler sýk gelir, giderler. Ýþte Karadeniz’de amansýz bir fýrtýnaya yakalanan Apostol adlý Rum, zor anlarýnda “Aman Ya Rabbi!” der, “Þu sikintidan bir kurtulayim, Yahya Efendi’nin dergâhýna en pahalýsýndan bir fýçý þarap...”

Eh, o telâþede Müslümanlarin þarap içmedikleri hatirina gelmez tabii. Yine ayni dalginlikla yüklenir fiçiyi gelir dergâha. Müridler bu iþe bayagi bozulurlar. Hatta içlerinden ters ters bakanlar olur. Apostol yaptigi gafin farkina vardiginda, çok geçtir. Tam fiçiyi açmakla, kaçmak arasinda tereddütler geçirdigi anda Yahya Efendi görünür. “Aman efendim! Niye zahmet ettiniz.” der, “Hadi açýn da misafirlerimizin aðzý tatlansýn!” Garibim fýçýyý korka korka açar, ama içinden mis gibi nar þerbeti çýkar. Büyük veli onu mahçup etmez, hatasýný, ama samimi hatasýný kerametiyle örter. Ýþte bu müþfik tavýr üzerine Rum gemici “Ey yol güneþi” der,” Vallahi senin dinin haktýr!”

MAHLUKATA ÞEFKAT
Yine bir gece Yahya Efendi telaþla kayikhaneye koþar ve âcele ile sandali indirip denize açilir. Ortalik savaþ meydani gibidir. Rüzgâr islik çalar, dalgalar kubbe kubbe gelir, sahilde patlar. Çok geçmez Yahya efendi batmakta olan bir kayiktan iki papazi kurtarir döner geriye. Onlara kuru giyecekler verir, ateþ baþina oturtur. Sonra sicak bir çorba koyar önlerine. Adamcagizlar bu olaydan öylesine duygulanirlar ki, anlatilamaz. Nitekim bizzat Beþiktaþ Metropoliti ziyarete gelir teþekkür eder.

Yahya Efendi dergâhin misafirlerine mutlaka bir þeyler ikrâm eder. Talebelerine yemek çikarmakla kalmaz, harçlik da verir. Saray ricali burayi sikça ziyaret eder, degerli hediyeler getirirler. Mübarek onlarin tamamini fakirlere dagitir.

Yahya Efendi her meslekten ve her meþrepten insani muhatap alir, onlarla sofraya oturur. Kim olursa olsun “aþik” diye hitap eder.

Baba Tarýk adlý bir balýkçý zor günler yaþar. Nedendir bilinmez her gün balýða çýkar, ama denizden diþe dokunur bir þey alamaz. Karýsý açar aðzýný yumar gözünü. “Miskin herif!” der, “sen dergâh dergâh dolaþ bakalim. Kizinin dügünü yaklaþti, daha çeyizi bile yapilmadi.”

Yahya Efendi, Tarýk Babanýn sýkýntýsýný hisseder, iþini gücünü býrakýp onunla denize açýlýr. Balýkçý “Aman efendim deryada balýk mý kaldý?” dese de Halýk’a güvenir, að salar. Eh onun attýðý aðlar elbette balýk dolar.

BALA BAN BALA BAN
Günün birinde, Rum çocuðunun biri soluk soluða dergahýn bahçesine girer. Kan ter içinde “Koyunlarým...” der “koyunlarým bu tarafa kaçtýlar” Derviþler arar, tarar, ama bulamazlar. Çocukcagiz bitkin ve aglamaklidir. Tam bu esnada Yahya Efendi görünür. “Bu delikanlý yorulmuþ” der, “sanýrým acýkmýþtýr da. Koþun ekmek, yað, bal getirin!” Garibim hâlâ ürkektir. Mübarek sofraya katýlýr ve ona cesaret verir.

“Ýþte sana tereyaðý, bal, taze nan (ekmek)
Dilersen yaða ban, dilersen bala ban!”


...Balaban! Ýþte bu son kelime çocuðu þaþýrtýr. Çünkü adý Balaban’dýr. Bu þiirli ikram çok hoþuna gider. Tam o sýra derviþler küçük çobana koyunlarýnýn bulunduðunu müjdelerler. Sonraki günlerde Balaban ve babasý tekkenin müdavimlerinden olurlar.

KÝME GÖLGE?
“Þimdi bunlar iyi, güzel de konumuzla ne alâkasi var?” dediðinizi duyar gibiyim. Öyle ya, Yahya Efendi’nin gölgesine sýðýnan padiþahlar kimdir acaba? Mübarek hangi ufuklarý açmýþtýr onlara?

Peki oraya gelelim. Yahya Efendi, Trabzon Kadýsý Ömer Efendi’nin oðludur. O Kanuni Süleyman ile ayný günlerde doðar. Hatta minik þehzadeyi Yahya Efendi’nin annesi Afife Haným emzirir. Hasýlý ikisi süt kardeþ olurlar.

Yahya Efendi balýkçýya, kayýkçýya bile kýymet verir, çoluk çocuðu muhatap edinir. Hâlimdir, selimdir, ama yeri geldiðinde Kanuni gibi bir cihan imparatoruna “Bakasýn bre süt kardeþ!” diye çýkýþacak kadar yüreklidir. Nitekim günün birinde papazýn biri atýnýn yularýna yapýþýr. “Bu da adalet mi yani?” der, “Doðru dürüst defter tutulmuyor, ölülerimizden bile haraç istiyorlar!” Yahya Efendi derhal sultana çýkar. “Yazýklar olsun” der, “Böyle ele geçen mal helâl deðildir. Yediðin, içtiðin, sarayýn, saltanatýn, haram sana!”

Kânuni aðlamaklýdýr. “Aðabey; halimi Allah biliyor ki bunlardan haberim yok!” diye sýzlanýr ve ikinci azarý yer “O halde gaflettesin. Allahü teâlâ’nýn huzuruna çýktýðýnda ne cevap vereceksin? Korkarým yakaný kafirlerin eline verecekler. Sürüm sürüm sürünecek, cehenneme itileceksin. Unutma tacýn, tahtýn, burada kalýr, seni þöhretin deðil, adaletin kurtarýr!”

Yahya Efendi sýký bir tedristen geçer. O, çölde su arayan seyyah gibi ilim arar. Çiçekten, çiçeðe konar. Hem çok okur, hem ilim meclislerine koþar. Disiplinli ve çalýþkandýr. Çok beðenilir, hýzla yükselir. Gün gelir Osmanlýnýn zirve medreselerinden Fatih Medresesi'ne atanýr ki, görevi devraldýðý zat, Kadýzâde Hazretleri gibi bir zirvedir. Ancak özlediði makam bu deðildir. Onun rüyalarýný, bir Allah dostunun dizi dibinde manevi mertebelere yürümek süsler. Aradýðýna yýllar sonra kavuþur. Zembilli Ali Efendinin feyzli sohbetleriyle...

Yahya Efendi güçlü bir þair, ünlü bir tabiptir. Hendeseyi, riyaziyeyi yani matematik ve geometriyi iyi bilir.

Eh, her medreseli gibi astronomiden anlar. Hoþ, onlar için gökleri satýr satýr okumak maharet deðildir.
Yahya Efendi para, pul peþinde koþmaz, ama Osmanlý müderrisine iyi para verir. Bir evin üç akçeye geçindiði günlerde eline 50 akçe geçer. Yahya Efendi bu para ile o zamanlar kuytu bir yer olan Beþiktaþ'ta bir arazi alýr ve dergâhýný yaptýrýr. Kâh kayalarý oyar, kâh denizi doldurur. Ýnþaat iþlerinde çok mahirdir. Ýþte ömrünün son yýllarýnda, sevenlerini burada aðýrlar.

"GÖRDÜN DEÐÝL MÝ?"
Yahya Efendi'nin Hýzýr Aleyhisselam ile imrenilecek bir dostluðu vardýr ve sýk sýk bir araya gelirler. Kanuni nereden duyar bilinmez, ýsrarla sohbete katýlmak ister. Yahya Efendi sadece "Nasip" der. Bir gün padiþahla birlikte tebdil-i kýyafet gezintiye çýkarlar. Kayýkçýnýn birine takýlýp, boðaza açýlýrlar. Tekneye Salý Pazarý'ndan boylu poslu, temiz tertipli, insan güzeli bir genç biner. Yanlarýna iliþir. Yahya Efendi ile muhabbete baþlar.

Koca devletin yükü aðýr olmalýdýr. Kanuni o gün neyi düþünür bilinmez, dalgýndýr. Elini suya sokar, dalgalarý okþar. Ama olacak bu ya yüzüðünü denize düþürür. Sandaldakilere belli etmez, ama çok üzülür. Yüzüðün hatýrasý olmalýdýr, aklý denizde kalýr. Kayýk tam Kuruçeþme iskelesine yaklaþýrken genç elini suya daldýrýr ve yüzüðü alýp sultanýn avucuna býrakýr. Kanuni þaþkýn þaþkýn ýslak yüzüðe baka dursun, o çoktan kaybolmuþtur.

Yahya Efendi sorar.
-Hadi bakalým gözün aydýn. Aradýðýný gördün iþte.
-Kimi?
-Hýzýr Aleyhisselam'ý.
-Hani nerede?
-Bir saattir yanýmýzdaydý.
-Yoksa o genç miydi?
-Ta kendisi!

BULGAR PEHLÝVANI
Kanuni spora meraklýdýr. Bir gün saltanat kayýðý ile dergahýn iskelesine yaklaþýr ve Yahya Efendi'yi alýp, Yeniköy Çayýrý'na götürür. Burada güreþler vardýr. Ancak hiç hesapta olmayan þeyler olur. Nereden geldiði bilinmeyen Bulgar asýllý bir pehlivan bizimkileri duman eder. Adam insan azmanýdýr, bacaklarý kök salar çýnar gibi. Koca koca yiðitler çaresiz kalýrlar. Býrakýn yenmeyi, yerinden kýpýrdatamazlar. Adam her yýktýðý Türkün ardýndan kahkahalar atar, haçýný öperek tamenna çakar. Yerli Rumlar sevinçten çýldýrýrlar.
Kanuni mi? Kahrolur tabii.

Yahya Efendi bakar Padiþah fena bozuluyor, çýkar meydana ve akýllara durgunluk bir pazarlýk yapar. "Yenilen, yenenin dinini kabul edecek" der, "tamam mý?" Bulgar pehlivaný býyýklarýný burarak güler, teklifi kabul eder. Ancak bu aksakallý ihtiyar karþýsýnda eli ayaðý tutmaz olur. Adalelerinde güç, derman kalmaz. Yahya Efendi onun sýrtýný yere vurur mu bilmiyoruz, ama nefsini ve kibrini yerden yere vurur. Gözünü ve gönlünü açar. Sayfa sayfa hakikatleri aralar. Pehlivan diz çöker, iman eder.

NEME GEREK
Bir gün Kanuni, Yahya Efendi'ye "Aðabey sen ilahi sýrlara vakýfsýn" diye haber yollar. "Acaba devletimizin encamý n'ola?" Yahya Efendi iki kelime yazar, üstelik altýný çizer: "Neme gerek!" *Kanuni bu cevaba bozulur. Halbuki sýr o kelimelerde gizlidir.

Eðer zulüm yayýlýr, fukaralar feryada baþlarsa ve þahýslarýn menfaati devletin çýkarýnýn üstüne çýkarsa. Üstelik görüp iþitenler "Amaaan neme gerek" derlerse bil ki yýkýlýþ yakýndýr! Gün gelir Kanuni vefat eder. 2. Selim kendini bir anda devletin baþýnda bulur. Saltanat yükü omuzlarýný çökerttiðinde sýðýnacak gölge, tutunacak dal arar. Birden aklýna baba dostu Yahya Efendi gelir. Yüce Veliyi gördüðü an içi bir hoþ olur. Onun bir bakýþý ile öylesine rahatlar ki tarifi ne mümkün. Devletini ve milletini güvende hisseder ve ayaklarýna kapanmamak için zor tutar kendini. Mübarek onu kulaklarýndan yakalar. "Söyle bakalým!" der, "abdestin var mý?" Sultan edeple baþýný eðer, zor duyulan bir sesle "Var efendim" der. Yahya Efendi, tonunda þefkat hissedilen bir sesle "Hayýr!" der, "benim sorduðum tövbe abdestidir. Þimdi seninle tövbe edeceðiz ve bundan böyle birbirimize eksiklerimizi söyleyeceðiz tamam mý?"
Ve öyle de olur.

Yahya Efendi mükemmel bir þairdir. Þiirlerini "Müderris" mahlasý ile yazar ve her bahane ile ölümü hatýrlatýr, ölüme hazýrlanýr.
Mübarek, kabrini elceðizi ile kazar ve döner dolaþýr kendi mezarýna okur. Ona göre müminin ölümü bayram olmalýdýr. Bakýn þu iþe ki bir bayram gecesi vefat eder, cenaze namazý bayram namazýný müteakip kýlýnýr ve defnolunur bayram günü.

2. Selim bu nurlu kabrin üzerine nefis bir türbe yaptýrýr. Derken þehzadeler, paþalar ona komþu olmak isterler. Aþýklarý kutlu eþiðe gömülmeyi vasiyyet ederler ki gün gelir koca bahçe mezarlýða döner.

Bu kapýdan giren dünyadan sýyrýlýr. Ama o mekânda ölüm ürkütücü deðil, þirindir. Ziyaretçiler duygu seline kapýlýrlar. Ýþte edipleri yazdýran, ozanlarý söyleten hava bu olmalýdýr. Ki Evliya Çelebi'den, Tanpýnar'a onlarca yazar bu dergahý anlatýrlar.

ORTAKÖY'ÜN ÇOCUKLARI
Ortaköy'ü bilirsiniz. Cafeler, publar, gazinolar... Bol ýþýklý, cývýl cývýl bir dünya. Burasý ressamlarýn, yazarlarýn, müzisyenlerin hasýlý yaþamayý sevenlerin buluþtuðu adres gibi. Yahya Efendi'nin dergahý baþka alem. Merkezde bir ahþap mescid. Etrafýnda binlerle kabir. Dolu dolu ölümü hatýrlatýyor insana. Ýki adým ötede iki farklý dünya.

Ama ikisinin de müdavimleri ayný. Dergâha bakan, onaran, yaþatan yine Ortaköy'ün çocuklarý. Onlar içlerini hüzün kapladýðýnda da buraya koþuyorlar, yüreklerinde sevinç kabardýðýnda da...Ve inanýn buluyorlar huzuru.
"Nerden biliyorsun?" diyeceksiniz.
Tam dergahtan ayrýlýyorum, dev gibi bir Harley duruyor önümde. Güçlü motor güp güp vuruyor, nikelajlarý göz alýyor. Üstünde kotlu, montlu iki genç. Hani adres sorulacak yer de deðil ama...? Ýniyorlar, önce kasklarýný çýkarýyor, çizgisi uçuk gözlüklerini katlayýp ceplerine koyuyorlar. Sonra parmaklarýný tarak yapýyor, saçlarýný atýyorlar geriye. Biri "Ama takkem yok" diye sýzlanýyor. Motoru süren "Olsun" diyor, "benim de yok!"
-Þu üstümüz, baþýmýz...
-Boþver oðlum. Allah dostlarý kalbe bakarlar, kalýba deðil.
Ýçim ýlýcýk oluyor. Bu çok büyük bir söz! Erbabýnýn elinde kitap olur. "Söyleyene deðil, söyletene bak" diyesim geliyor, "Feyz" denen þey bu belki.
Kimbilir?
Gönderen: 28.07.2007 - 21:40
Bu Mesaji Bildir   MELIKSAH04** üyenin diger mesajlarini ara MELIKSAH04** üyenin Profiline bak MELIKSAH04** üyeye özel mesaj gönder MELIKSAH04** üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1657 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
AJAN (27), karakabus (27), skalender (52), batitrakyali (51), handenur (46), c-b-t (40), nazli571 (40), zelin1 (60), KÜBRA333 (36), alperen_38 (59), nur_talebesi (35), fevzikilic (54), my_ask1903 (42), ^^DAYI^^ (37), ^^Berkan^^ (30), feyzan (46), ahmetharmankaya (38), gürcikizi_52 (35), laz_kizi52 (35), eslem13 (38), Ruzgar90 (35), gvs025 (40), mkoyuncu (50), Ismetcan (51), yikici (44), ismail özalp (73), metin1980 (45), beren.baymak (22), hhmail (58), Safama (51), medine_N (40), *cem* (64), mukmuk (50), toprak42 (48), DORUK (48), YADELER (49), muratuysal78 (43), SiniZeR (38)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.93066 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.