0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » İçimizdeki Cehennem: Öfkesi

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Ônder23 su an offline Ônder23  
İçimizdeki Cehennem: Öfkesi
569 Mesaj -
ÞÝDDETÝN Kaynaðý

Þu güzelim hayatý zehreden bir kavgadýr yaþanýr zaman-ý Âdem'den beri. Benlerin benliðinin hýrçýnlýðýnýn zýddýna, Mevlâ ne kadar da halîmdir; kahretmez kavgaya tutuþmuþ benleri, benlikleri...


Öfke, bir orman yangýný gibi yandýkça büyüyen bir ateþtir; sarar benliðinizi. Damarlarýnýzda kan yerine hiddetin aktýðýný, öfkenin duygularýnýzýn ve egonuzun girdaplarýnda büyüyerek ruhunuzu sardýðýný hissedersiniz. Öfkeniz, hayatý koruyan ve hep var olan sýnýrlarý da aþýnca, hayatýnýzý tanýmlayan herþeyi riske etmeye baþlarsýnýz. Gelip geçici, fani olan hiçbir þeyle tatmin olmayan duygularýnýz, öfkeyle tutulduðu bir girdabýn etkisiyle, faniden de fena olan bir küçücük olayýn içerisinde yok olur gider. Kâinatýn zerrede boðulmasý gibi dehþetli, akýl almaz birþeydir bu.




Öfkenin bu garip yönünü düþüncelerimde tanýmlamaya çalýþýyordum, aklým almýyordu. Duygularýmý yokluyordum, evet kesinlikle böyle bir yön, bir yöneliþ vardý benim benliðimde. Yapýlan hatadan çok daha büyük cezalar vermeye insaný iterek adaleti mahveden bir yöneliþ vardý duygularýmda. Bunun adý, þiddet, öfke, gazap, gayz idi iþte.




Ýnsanýn yaratýlýþýnda bir sükunet hali, bir merhamet duygusu vardý aslýnda. Öfke ise, sükunetin bozulduðu, merhametin perdelendiði durumlarda ortaya çýkýyordu. Halim ve sakin bir insanýn hilm halini ortadan kaldýran, öfkeli bir mizaca sahip olan insanýn öfkesini kontrol altýna alamayacaðý kadar þiddetlendiren, dengeli bir ruhsal yapýya sahip insanýn ise tüm dengelerini altüst eden problem elbette ki tek bir baðlamda açýklanamazdý. Fakat en temel etkenleri arýyordu zihnim. Sükuneti bozarak hilm halini tahrip eden, aceleciliði tahrik ederek sabrý törpüleyen asýl etken neydi? Bu noktada, yaþadýðýmýz sosyal yaþantý içerisinde karþý karþýya kaldýðýmýz ve fýtratýmýzla baðlantýsýný fark edemediðimiz bazý problemler mevcut olmalýydý.




Duygularým hüzün ile öfke arasýnda gel-gitler yaþýyordu. Kendi küçük haklarýmýzýn hatýrý için çok büyük hukuklarý mahvedebildiðimize tanýklýk ediyordum. Bir insan olarak benliðimizde yanan ateþ ile insanlýðý ateþlere salan firavunlarýn benliðinde yanan ateþi kýyasladýðým zaman dehþete düþüyor ve utanýyordum. Ýçimizdeki bu ateþ ile insanlýðý mahveden zalimlerin çýkardýðý ateþ, nitelik olarak tamamen aynýydý. Fark nicelik itibarýyla idi sadece. Oysa kalbim, onlarla ayný düzleme kesinlikle düþmek istemiyordu. Ýçimizden çýkarma imkânýmýz olmayan bu cehennem, hiç olmazsa Rabbimin cehennemi kadar adil olsun istiyordum. Ýstiyordum ki, bu ateþ masumlarý yakmasýn; yapýlan haksýzlýklarý affedecek olgunluðu, erdemi gösteremiyorsa bile, yapýlan haksýzlýðýn gereði olan cezadan çok daha fazlasýný vermeye kalkarak, hak arayýþýnýn içerisinde dehþetli haksýzlýklara, zulümlere düþmesin. Aradýðým þey itidaldi; içsel bir denge ve hayata yansýyan bir adaletti.




Ýþte bu sorgulamanýn daha baþýndayken keþfettiðim kavramsal bir baðlantý, sorgulamanýn seyrini etkileyecek ve zihnimin ilgi alanýný geniþletecekti. Hayat ile haya arasýnda ciddi bir iliþkinin varlýðýný keþfetmem, öfke ile haya perdesinin yýrtýlmasý arasýndaki baðlantýyý da reddedilemeyecek derecede açýklýyordu:




Ýnsana þer alanýna açýk olan arzular verilmiþti. Ýnsana verilen bu hazýra müptela yakýnsak duygular, elbette ki Rabbimizin ikramý olan nimetlerden istifade edebilmemiz için oldukça gerekliydi. Hem, bu fani ve musibetli dünyada böyle yakýna sevdalý duygularýmýz, arzularýmýz olmasa geçmiþin elemi ve geleceðin kaygýlarý içerisinde hiçbir nimetin lezzetini alma imkânýmýz olamayacaktý. Rabbimiz bu dünyaya sevdalý arzularý, hisleri, ikramý olan nimetleri tadarken hayatýn sýkýntýlý yönlerini sürekli hatýrlayarak ikramýn içerisine gözyaþlarýmýz dökülmesin diye vermiþti. Bu cihetlerle baktýðým zaman bu arzularýn dahi birer ikram olduðunu farkediyor, þükredilmesi gereken birer nimet olduðunu görebiliyordum.




Ancak insanýn önüne, bu yakýnsak arzular hazýr nimetlere dalarak ruhun ulv' hislerini yokluk derelerinde boðmasýn diye, yasaklar da konulmuþtu. Hayanýn günahlardan kaçýnmak için bir perde, sosyal hayatýn içerisinde insanýn muhafazasý için bir kalkan olduðunu farkediyordum. Haya perdesini gerek öfke ile, gerek þehvetlerle, yoðun arzularla yýrttýðýnýz her yer ve her anda, korunmasýz ve savunmasýz da kalýveriyordunuz. Atýlan oklar perdesiz kaldýðýnýz vasatlarda kalbinize saplanma riskini taþýyordu. Ve ilk okla yüreðinizden yaralanýyordunuz. Sonra gelsin öfke, hiddet. gazap, öldüren kýsýr döngüler... Oysa bu fecr-i kazip diyarý olan dünya hayatýnda sýðýnabileceðimiz bir kalkana ne kadar da ihtiyacýmýz vardý. Bu ahirzamanýn hýrçýn yüzünün arkasýnda küçük cenazeler misali açýk saçýk fotoðraflarýn rolünün çok büyük olduðunu söylüyordu Risale müellifi. Bu problemde, sürekli tahrik olup doyuma ulaþamamýþ bir nefsin yanýsýra, yýrtýlan haya perdesinin de rolü çok büyüktü gördüðüm kadarýyla.




Doyumsuzluk hýrçýnlýðýn temel nedenlerinden birisiydi kesinlikle. Þu ahirzaman medeniyetinde, arzularýn tahriki özel bir sanat kolu olmuþtu artýk. Vitrinler arzularý körükleyen þeylerle doluydu. Ve hepimiz, vitrine konulmuþ mankenler gibi süslenerek sosyal hayatýn vitrinine çýkmamýz doðrultusunda ciddi bir telkin altýndaydýk. Bir taraftan hazýra yönelik isteklerde ciddi bir tahrik ve zihinlere böyle olmasý gerektiðine dair ciddi bir telkin vardý. Diðer taraftan imkânlarý kýsýtlý olan insanlarýn imkânýný arttýrmak için hiçbir þey yapýlmýyordu. Zaten dünyayý yutsa doyma imkâný olmayan arzularýmýz karþýsýnda gerçekte her türlü imkân kýsýtlýydý. Dünya gerçekte doyma diyarý olarak deðil, ikram sahibi Zât-ý Zülcelâlin nimetlerini tadarak enfüsi bir derinlikle O'nu tanýma, gideceðimiz diyar hakkýnda içsel bir yakýnlýk oluþturmak için var edilmiþti. Oysa reklamlarda dünya gerçeðin kendisi olarak sunuluyordu. Reklamý yapýlan þey ise, mutluluk için insanýn mutlaka ulaþmasý gereken yegâne gerçek olarak yansýtýlýyordu. Ýþte tüm bu tahrikler ve sorunlar içerisinde duygularda meydana gelen boþluk müthiþ bir tatminsizlik oluþturuyordu iç dünyalarda. Bu tatminsizlik huzursuzluða dönüþüyordu. Bu hal ise gelip sosyal hayatýn içerisinde ve onun temel taþý olan aile hayatýnda hýrçýnlaþmýþ birer nefis ve asabileþmiþ birer benlik olarak sonlanýyordu.




Ýnsanýn bir yönü bekaya bakýyordu ve bu yönüyle baki olan þeylerden baþkasýyla tatmin olmasý imkânsýzlaþýyordu. Bu bekaya aþýk hisler, þu fenalýklar diyarýnda fani olaylarla daðýlmaya yüz tutan insanýn yönünü sürekli olarak bekaya çevirmek için verilmiþti. Diðer yönü ise fani olan dünyaya bakýyordu. Bu ciheti itibarýyla da, fenanýn içerisinde dahi lezzet alabilmesi için hazýra aþýk, bekaya karþý perdeli bir donanýmla yaratýlmýþtý insan. Bizi yaratan Rabbimizin izin verdiði dairede, bir ölçü içerisinde dünyanýn bu fani yönünden istifade etmek ruhun ulv' emellerini tahrip etmiyordu. Zira, baki diyarýn Rabbi olan Zât ile çeliþmiyordunuz, bekanýzý riske ederek tatmin yollarýna koyulmuyordunuz. Fakat günahýn içerisinde âlemlerin Rabbinin izni haricinde bir tatmin yolu seçtiðinizde, o haramý, bekanýzý da riske ettiðinizi bilerek iþliyordunuz. Ýþte bu, insaný mahvediyordu. Beka hisleri yaralanýyor, bir geleceði olmayan insan hazýr gününü de rahatlýkla riske edebileceði tehlikeli bir zemine geçiþ yapmýþ oluyordu.




Oysa, çöldeki serap misali, tatminsiz lezzetlerin peþinde bekanýzý riske etmeye deðer miydi? Bekaya aþýk duygularýnýzý yetim, nefsinizi hýrçýn, kalbinizi paramparça etmenize gerçekten deðer miydi? 'Gerçekleri görmezden gelip örterek geçip gidenlerin amelleri dümdüz engin arazideki bir serap gibidir' mesajýný veriyordu Rabbim. 'Susayan onu su zanneder. Oysa yanýna vardýðý zaman hiçbir þey bulamaz' (Nur sûresi, âyet: 39) diyordu. Haramlarýn kýsa devreleriyle manev' yangýnlardan baþka birþey çýkmýyordu. Haram fiillerin içerisinde tatminsizlik büyüyerek artýyordu.




Buna karþýlýk meþru olan bir zeminde ihtiyaçlarýn ölçülü bir þekilde karþýlanmasý, bir perde yýrtýlmasý ile sonuçlanmadýðý için, tehlikeye de meydan vermemiþ oluyordu. Siz dýþarýdan gelen ve nefsinize güzel gelen þeyin hatýrý için haya perdesini yýrtýp kapalý kapýyý kýrmak zorunda kalýnca, farkýna dahi varmaksýzýn, içeriden dýþarýya doðru yönelmiþ olan öfkenin de önündeki perdeyi kaldýrmýþ oluyordunuz. Ýçinizdeki ateþin önündeki seddi parçalayarak, istemediðiniz yangýnlarýn önünü açmýþ oluyordunuz.




Diðer taraftan bu yoðun arzular, hazýr olaný þiddetle tercih etmek anlamýný taþýyordu iç dünyanýzda. Baki olan herþeyi bir tek fani lezzet için feda ettirecek derecede yakýnlaþtýran bir yönü vardý arzularýn. Yani, þehvetin içerisinde, fani olaný baki, geçici olaný ebed', sonlu olaný sonsuz gibi görme, gösterme talimine maruz kalýyordunuz. Hangi duygu gözle görünür olaný istiyorsa, o duygunun çekim alanýnda kaldýðýnýz müddetçe sonlu olaný sonsuz, geçici olaný ebed' görecek derecede yoðun bir talim yaþýyordunuz. Bu talim, yaþandýðý anla sýnýrlý kalmýyordu elbette, yaþantýnýzýn sonraki anlarýnda da takip ediyordu sizi. Bir azalma sürecine, duygularýnýzda bir rehabilitasyona izin vermeyen ard arda gelen tahrikler ise, yakýný önemseyen duygularýnýzý daha da kuvvetlendiriyordu. Bu asabileþmiþ duygusal zeminde maruz kaldýðýnýz bir küçük haksýzlýk, fani küçük bir olay, hassaslaþan ve asabileþen duygularýnýzda normalin çok üzerinde bir yansýmaya yol açýyordu. Neticede, barut gibi hazýr bekleyen yakýnsak duygularýnýz tahrik oluyor, baki olan hayatý ve ruhu feda eder hale geliyordunuz. Arzu ile öfkenin yolu iþte tam bu noktada, sabrýn bittiði ve aceleciliðin baþladýðý yerde buluþuyordu. Dolayýsýyla, bu iki duygu birbirini besliyor ve bu ortak zeminden bir diðerine geçiþler vuku buluyordu.




Bir taraftan haram arzularla haya perdesi yýrtýlýyor ve böylece korunmasýz kalýyordunuz. Diðer taraftan hazýrý tercih eden yoðun isteklerin sürekli tahrikiyle acelecilik damarý kuvvetleniyor, buna karþýlýk hilm azalýyor, sabýr yitip gidiyordu. Neticede ölçülü hareket etme yetisini, yani itidali ve dengeyi kaybediyordunuz. Bu kayýp sadece ilgili alanla sýnýrlý kalmýyor; hilme, itidale ve dengeye ihtiyacýnýz olan her alanda ciddi bir kayýpla karþý karþýya kalýyordunuz. Öfkeyi tahrik eden küçük bir olayla karþýlaþtýðýnýzda, olayla orantýsýz büyüklükte bir öfke açýða çýkýyor ve fiillerinize beklemeksizin dökülüveriyordu. Öldüren bir kýsýr döngüdür baþlýyor, hayatý az-çok tahrip edinceye kadar da yakanýzý býrakmýyordu. Sonra gelsin piþmanlýklar, ahlar, vahlar... Oysa acelecilik damarýný sürekli tahriklerle kuvvetlendirmiþ olmasaydýnýz, olayla orantýsýz büyüklükte bir öfke açýða çýkmayacaktý benliðinizde. Ve haram fiillerle haya perdesini yýrtmasaydýnýz, öfkeniz fiillerinize beklemeksizin dökülmeyecekti. Dýþ dünya ile iç dünyanýz arasýnda sapasaðlam duran haya perdesi, öncelikle sizi utandýrarak içe kapatacak, böylece olaydan etkilenmenizi azaltacak, diðer taraftan size kendinizi yeniden deðerlendirip öfkenizi azaltmanýza imkân saðlayacak bir süreç kazandýrmýþ olacaktý.




Ýnsanlýk tarihinde öldürücü boyuta ulaþan ilk öfkenin arkaplanýnda da perdeyi yýrtan bir istek vardý. Hz. Âdem'in oðlu Kabil, öz kardeþi Habil'i bu nedenle öldürmüþtü. Hz. Havva bir seferde iki çocuk dünyaya getiriyordu. Bunlardan biri kýz biri de erkek oluyordu her seferinde. Allah'ýn emri ile ayný seferde doðan kardeþler birbirine haram kýlýnmýþtý. Kabil ise, kendisi ile birlikte doðan kýzkardeþini istiyordu. Ýþte bu istemenin içerisinde birinci perdeyi yýrtmýþtý Kabil. Kendisine itiraz eden Habil'i öldürmesi, bu perdenin yrtýlmasýyla, neredeyse kaçýnýlmaz olmuþtu. Yakýný önemseyerek perdeyi yýrtmýþ, Rabbi ile kendisi arasýndaki ahdi bozmuþtu. Harama meyletmesiyle, asýl insan' niteliðini yitirmiþti Kabil. Ve, bir harami gibi, niteliksizce öldürmüþtü kardeþini.




Ýmandan süzülen bir mânâ ile insanda hayat bulan haya, ayný zamanda hayatýn da garantisi idi. Ýmanýn aydýnlýðýnýn ve emniyetinin perdelenerek, þehvetin her çeþidinin, yani her türden iþtihanýn serbestçe ilan edildiði þu ahirzaman medeniyetinde, öldürmelerin her çeþidinin de artmasý, elbette ki bir tesadüf deðildir. Gazetelerin üçüncü sayfalarýnda tel'in edilen tablolarda, diðer sayfalarda tahrik edilen duygularýn rolü bulunuyor. Haber diye sunulan her türden kötülüðün þehvetin þu veya bu biçiminin þu veya bu þekilde tahrikiyle irtibatýný görebilsek, gördüðümüz her haram tabloya midemiz bulanarak lanetler yaðdýrýr, hazýra yönelik her türlü duygu tahrikine karþý zaruret miktarýyla yetinip 'yaðuddu min absârihim'[1] ilan eden Kur'ân'ýn kalesine girerdik.




Açýkçasý, akýtýlan kanlarýn ve bu yüzden akan gözyaþlarýnýn arkasýnda, þehvetlerin tahrik ettiði perdesiz öfkeler vardýr. Bu dengesiz ve perdesiz öfkedir ki, çaðlarý, asýrlarý kana bulamýþ, þu dünya hayatýný cehenneme çeviren þiddetin kaynaðý olmuþtur.




Dolayýsýyla, öfkeli bir mizaca sahipsek, hüzünlenmek için yeterince nedenimiz var demektir. Üzülebilmek ise, öfkemiz yeryüzüne daðýlarak hayatý tahrip etmesine bedel, hüzünlü bir dua olarak gökyüzüne yükselmesi imkânýný bize vermektedir.
Gönderen: 16.06.2007 - 15:16
Bu Mesaji Bildir   Ônder23 üyenin diger mesajlarini ara Ônder23 üyenin Profiline bak Ônder23 üyeye özel mesaj gönder Ônder23 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1776 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
bcýng&#253.. (48), cguray (44), é ismail é (55), FatihBaba (49), Haci 1953 (71), Irina (59), Bidik (60), Habip35 (66), arayış (55), GönülDostu23 (40), Karabey (49), hayrunisa (40), necati52 (54), mfcandas (45), cem55 (55), orhan karasu (37), smasher (41), aliturac (49), firdevs (41), maygen (41), kuyumcu (55), gýyas (60), Kore53 (71), eren58 (47), RaMo_CaN (52), coolboy (53), mtg_turk (55), NURYÜZLÜM (30), S67 (35), gökhan dalc&yac.. (31), mycolor (52), Setna (47), h_ethem (55), kudret35 (52), gunesay (53)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.88186 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.