0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » VEHL OLSUN ÜMMETİ PARÇALAYANLAR

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Suayb su an offline Suayb  
VEHL OLSUN ÜMMETİ PARÇALAYANLAR
154 Mesaj -

Birlik Þimdi Deðilse Ne Zaman?


Veyl Olsun Ümmeti Paramparça Edenlere!


Bir musîbet, bin nasihatten yeðdir, ama bin musîbetten bir ders bile almayanlar için korkarým dünyevî cezalar, uhrevî büyük cezanýn habercisidir. Irak'taki ve yakýndaki, dýþtaki ve içteki zilletin en önemli sebeplerinden biri, Ýslâm âleminin kýrk küsür parçadan oluþan yamalý bohça görüntüsüdür. Dinlerini bölük pörçük edenlerden, el yordamýyla tuttuðu filin bir parçasýný bütün gibi tanýmlayanlardan farklý bir þey de beklenmez aslýnda. Avrupa ülkelerinin birbirleriyle her konuda ittifak yapýp Avrupa Birliði adý altýnda tek devlet haline geliþi, küfrün tek millet olarak gücünü birleþtirmesi, emperyalizm ve fesadýn globalleþmesi, artýk ulusal devlet anlayýþý modasýnýn çoktan geçtiðini haykýrmaktadýr.

Ya birleþeceksin, ya bir leþe döneceksin! Bir leþ olmaktan kurtulmak için bir'leþmek, olmazsa olmaz þarttýr. Bir Allah'a inanan tevhid eri müslüman, her þeyde tevhidi / birlemeyi öncelikler. Tevhidin bir tanýmý da, her þeyi birbiriyle irtibatlandýrmak ve her þeyin bir olan Allah'la irtibatlý olduðunu kavramaktýr. Önce kendimizle, iç dinamiklerimizle birleþmek, fýtratýmýzla ve inancýmýzla kopan baðýmýzý yeniden saðlamlaþtýrmakla iþe baþlamalýyýz. Ayný dinin, ayný dâvânýn insaný olan tüm ümmetle birleþmek dünyevî ideallerimizin baþýnda gelmeli. Bütün bunlar için de Rabbimiz'le irtibatýmýzý saðlamlaþtýrmak gerekiyor.


Zorba müstekbirlerin ittifak ve koalisyon yapmaya mecbur olduðu bir dünyada, müstaz'af mü'minlerin yaþadýklarý topraklarda bile ciddi mânâda birliktelikler oluþturamayýþlarý hangi nakil ve akýlla izah edilebilir? Küresel bir yangýn alanýna dönen müslümanlarýn yaþadýðý ülkelerde, cehennemî yangýnlarý söndürmek için güç birliði oluþturmayan felâketzedelerin gözyaþlarý, yangýnlarý söndürmek bir tarafa, benzin görevi yapmaktadýr. Hem mevcut müslümanlarýn konumu hem de Ýslâm düþmanlarýnýn tavrý vahdeti, "hemen þimdi" þiarýyla kulak zarýný patlatacak sesle çaðýrmaktadýr. Dün Irak'ýn, evvelki gün Afganistan, Çeçenistan ve Bosna Hersek'in ve her gün Filistin'in insanlýk düþmanlarý tarafýndan resmen iþgali bizi birleþip dayanýþmaya zorlamýyorsa demek ki, biz de iþgale uðramýþýz demektir. Bir ülke topraklarýnýn iþgalinden çok daha kötü olaný, gönüllerin ve kafalarýn iþgalidir. Savaþ, öncelikle, insanýn içinde kazanýlýr veya kaybedilir. Ýþgal güçlerinin ajaný olarak faâliyet yapan uzaktan kumandalý medyanýn, câhilî eðitimin ve çevre þartlarýnýn oluþturduðu fitne ve fesadýn mü'minlerin gönüllerini ve kafalarýný iþgali, onlarýn birleþmelerinden baþka yollarýnýn olmadýðýný haykýrýyor. Emperyalizmin orta doðunun kalbine hançer gibi sapladýðý kan içici Ýsrail'in ve dünyaya yayýlmýþ siyonizmin vahþeti, vahdetin hemen ve her yerde gerçekleþmesini farzý ayýn kýlýyor. Mü'minler birleþip birer kova su dökseler, Ýsrail'i sel alýp götürür, ama bundan önce, dünyevîleþip yahûdileþen iç dünyalarýný arýndýrmak için suyu kendi temizlikleri için kullanmalýdýrlar. Ýçimizdeki Ýsrail ve Amerika ile savaþamadan dýþýmýzdaki görüntüleriyle savaþmak mümkün deðildir. Kendi mescidlerini iþgalden kurtaramayanlarýn Mescid-i Aksâ'yý kurtarmaya kalkmalarýnýn mümkün olmadýðý gibi.

Ýslâm'a hâkimiyet hakký vermeyen bugünün dünyasý, bütün cepheleriyle beþerî ideolojiler bataklýðýna dönüþmüþtür. Modern uygarlýk, temel insanlýk sorunlarýna cevap verememiþtir. Modern uygarlýk etnik çatýþmalara ve savaþlara çözüm bulamamýþ, tam tersine emperyalizmi globalleþtirmeye çanak tutmuþtur.

Ýlâhî vahiy, evrensel özelliklere sahiptir. Ýslâm, birleþtirici tüm deðerleri içerdiði için, tüm insanlýk âilesine ulaþmak ister. Ümmet gerçeðinin tarihte karþýlaþtýðý en büyük tahribat, ulusdevlet olgusu olmuþtur. Ümmet bilincinin yeniden kurulabilmesi için yerel, bölgesel, ulusal farklýlýklarýn aþýlabilmesi gerekir. Ýslâm toplumunun yeniden inþâsý, kâmil insanýn, kiþilikli, bilinçli bireylerin yetiþmesiyle baþlar. Saðlýklý bir toplumsal bünye, nitelikli, derinlikli, ufuklu, erdemli bireylerden oluþur. Kliþelerle, sloganlarla, tarafgirlikle köklü bir cemaat teþkil edilemez. Gerçek bir cemaat yapýsý güçlü kiþiliklerle inþâ edilebilir. Saðlýklý bir cemaat için bireylerin benliklerini arýndýrmalarý gerekir. Bireyler, hayatýn her alanýnda Allah'a yönelen bir bilinçle, eylemle, davranýþla mükemmelliðe ulaþýrlar. Saðlýklý, tutarlý bir kiþilik bilincine sahip olanlar, saðlýklý bir cemaat bilinci oluþtururlar. Saðlýklý bir ümmet bilincine, ancak saðlýklý bir cemaat bilinciyle ulaþýlabilir.

Ýçerisinde bulunduðumuz dönemde hem bireyin, hem cemaatin ve hem de ümmetin yapýsý parçalandý. Ýslâm ruhunun ifadesi olan merkez kurumlar, hayatiyetini kaybetti. Câmiler ve mescidler toplumun yüreði olmaktan çýktýlar. Ýslâm'ýn ilk dönemlerinde mescidlerin sosyal, toplumsal, kültürel ve siyasal iþlevleri vardý. Bugün câmiler, sadece namaz kýlýnan mekânlar haline dönüþtürülmüþtür.1

Ümmet ve cemaat anlayýþý, hiç ihtilâf ve farklýlýðýn olmadýðý despotik ve robot üreten bir yaklaþým deðildir. Ýnsanlarýn olduðu her yerde, kesinlikle ihtilâflar da olacaktýr. Ýslâm'ýn aslî meselelerinde müslümanlar ihtilâf edemez. Müslümanlar arasýnda vuku bulacak olan ihtilâflardan, makul ve normal karþýlamamýz gereken ihtilâflar, Ýlâhî vahyin müslümanlara seçme muhayyerliði, tasarruf yetkisi, ictihad, yorum ve tercih hakký verdiði meselelerdeki ihtilâflardýr. Yarattýðý insanýn ne olduðunu ve bizlerin sözkonusu meselelerde hangi ihtilâflara düþeceðimizi hakkýyla bilen Yüce Rabbimiz, hiç kuþkusuz ki bu gibi ihtilâflarla bizleri sýnamakta, denemektedir. Bu ihtilâflar karþýsýndaki kulluk mükellefiyetimiz, bu ihtilâflarý birer fitne ve fesat sebebi durumuna getirmemek hususundadýr.

Falan hocanýn veya filan imamýn bir görüþünü, Ýslâm'ýn olmazsa olmaz bir unsuruymuþ gibi din adýna ileri sürmek, bu görüþ doðru olsa dahi, çok yanlýþ bir yaklaþýmdýr. Çünkü beþer kaynaklý böyle bir görüþü din adýna mutlak doðru olarak ileri sürmek, dinde tevhide deðil; tefrikaya sebep olacaktýr. Çünkü müslümanlarýn din adýna gerçekleþtirecekleri vahdet, aklî deðerlendirmeler ve kavrayýþlarla deðil; kalbî tasdik ve imanla gerçekleþtirebilecekleri bir vahdettir. Yani, tüm müslümanlarý bir araya getirebilecek olan hakikatlerin, bütün müslümanlarýn iman etmekle yükümlü olduklarý doðrular olmasý gerekmektedir. Dolayýsýyla kendisine karþý imanî bir sorumluluðun olmadýðý bir hocanýn veya bir imamýn görüþü, doðru olsa bile, dünya müslümanlarý için imanî bir baðlayýcýlýðý olmayan böyle bir görüþü Ýslâm adýna mutlak doðru olarak ileri sürmek, hiç þüphesiz ki, Ýslâm'da tefrikaya sebep olacaktýr.

Beþerî kaynaklara ilâhîlik vasfý verildiði ve ilâhî zannedilen bu kaynaklara, Allah'a iman eder gibi iman edildiði zaman, bu kaynaklara dayalý ihtilâflar, kesinlikle çözüme ulaþabilecek ihtilâflar deðildir.

Tüm dünya müslümanlarý için yegâne ilâhî kaynak Kur'ân-ý Kerim'dir, böyle olmak zorundadýr. Mü'minlerin din adýna faydalanacaklarý ikinci kaynak ise korunmuþ olan Kur'ân-ý Kerim'in tasdik ve teyid ederek koruduðu sahih sünnettir. Bu ikinci kaynaktan istifade ederken karþýlaþýlan ve daha çok mezhebî yaklaþýmlarýn neticesi olan farklýlýklarýn makul karþýlanmasý ve müslümanlarýn ayrýlýðýna sebep olacak bir ihtilâf durumuna getirilmemesi gerekir. Dünya müslümanlarýnýn vahdetini saðlayabilecek olan kaynak, sadece Kur'ân-ý Kerim'dir. Bu gerçeði kabul etmeyip birçok beþerî kaynaðý ilâhî zanneden ve mutlak doðru kabul ettiði bunlara bilinçsizce iman eden kimselerin, böylesi kaynaklardan hareket ederek sürdürdükleri ihtilâflar, mutlak Hakim olan Rabbimizin kýyâmet günü hükme baðlayacaðý ihtilâflardýr. Kaynak meselesinin çözümlenemediði bu gibi ihtilâflar çerçevesinde uzun uzadýya tartýþmaya ve cedelleþmeye hiç gerek yoktur. Oysa beþerî aklý, ilâhî vahyin önüne geçirmek, akýllýlýk, hatta akýlcýlýk deðil; akýlperestliktir. Akýlperestlik (akla tapmak, aklý putlaþtýrmak) ise, gerçek düzlemde, en büyük akýlsýzlýktýr. Çünkü ilâhî vahyin denetiminde olmayan akýl, nefs ve hevânýn denetiminde olup, ister istemez nefsin bencilliðini, nefsin maslahatýný gözeten bir uþak durumuna düþmüþtür.2

Ýhtilâfýn en önemli sebeplerinden biri, yanlýþ emirlik telâkkisi, yanlýþ bir "baðlanma" anlayýþýdýr. Emirlerimize, örgütlerimize, yöntemlerimize biat ediyoruz. Yani dinimizle bazý þeyleri, hatta nefsimizi sentez ediyoruz. Oysa, kim dinine bir þey ekler, ya da ondan bir þey çýkarýrsa, eklediði ve çýkarttýðý ile baþ baþa kalýr ve din ortadan çekilir gider. Vahdet, bir ahlâk konusu olduðu kadar, bir entelektüel seviye meselesidir de. Ancak, Ýslâm'ý bilen, yaþayan ve mes'ûliyetinin idrâkindeki ahlâklý insanlarýn toplum üzerindeki velâyetleri ile vahdet gerçekleþtirilebilir. Vahdet, tek bir emirkomuta zinciri altýndaki insanlar topluluðu deðildir. Bu, biraz da militarist bir tavýrdýr. Ýslâm toplumu, sýký bir hiyerarþi ve örgütlenmenin ürünü deðildir. Tek tip standart insan isteði, robotlaþmýþ, sadece evet deyip kafa sallayanlar oluþturan bir gayrý fýtrî ideoloji deðildir Ýslâm. Özgür irâdeleri ile Allah'ýn ipine sýmsýký sarýlan ve kendi aralarýndaki iþleri müþâvere ile halleden, âlimlerin yol göstericiliði, emir sahiplerinin nezâretleri ile Ýslâmî sorumluluklarýnýn idrâkinde, tabiî uyum ve Allah'a doðru, O'nun rýzâsý istikametinde sürekli bir tekâmül prensibine baðlý insanlar, bu toplumun müslüman kanadýný oluþtururlar.

Ýslâm'ýn, vahdet, cemaat ve ümmet bilinci açýsýndan temel hususlardan biri olan lider anlayýþý, maalesef günümüzde tam tersi bir konuma düþürülmüþtür. Liderlik anlayýþý, ihtilâflarýn kaynaðýný, hatta tefrikanýn temelini oluþturan ve ahlâkî problemleri de içeren bir yanlýþlar yumaðýdýr günümüzde. Nice cemaatlerde görülen odur ki, din ve dâvâya bakýþla nefis veya grup/cemaat çýkarlarý birbiriyle karýþmýþ, araçlar amaçlaþmýþ, metotlar yüceltilmiþ, gaye için her yol, dolayýsýyla gayrý meþrû yöntemler bile savunulur olmuþtur.

Ýhtilâf konusunda en önemli husus; hangi konuda ihtilâf edildiðidir. Bu alan, ihtilâfýn meþrû ve yasak olanýný belirlemek açýsýndan temel bir ölçüdür. Ýhtilâf ettiðimiz þey nedir? Gerçek ve mutlak hakikati iyi anlamak gerek. Bazý gerçekler vardýr ki, insanlara göre, zamana ve mekâna göre deðiþiklik gösterir. O, hayatýn özünde var olan bir deðiþkenlikten kaynaklanan konjonktürel bir konudur. Ýhtilâflarýn özünde büyük ölçüde, mutlak hakikat ile deðiþken gerçeklik arasýna bir çizgi çekememe konusu yatýyor. Ayrýntýda ihtilâf etmek, gerçeði yakalamak açýsýndan, kolaylýk ve maslahat yönünden büyük önem taþýmaktadýr. Dolayýsýyla bu anlamda ihtilâf, kolaylýk ve rahmettir. Ýkinci hakikat ise, mutlak hakikatte anlayýþ konusunda düþtüðümüz ihtilâftýr. Bu da beþer olmanýn zaafýndan kaynaklanan bir konudur. Bu konudaki ihtilâfýn meþrûiyet sýnýrý olarak üç mesele üzerinde durmak icap eder. Ýleri sürülen bir görüþün dayandýðý temeller saðlam ise, vahiy ve mütevâtir sünnet ile te'yid ediliyorsa, aklî ve ilmî delilleri saðlam ise ve meþrû bir gerekçe ile ortaya konuluyorsa, bu görüþü doðru kabul edebiliriz. Zaten ictihadlar da, ya da ictihadlar arasýndaki farklýlýklar da buradan kaynaklanmaktadýr. Yine bu da insanlarýn anlayýþlarýný geliþtirmeleri, akledip fikretmeleri açýsýndan, tekâmülleri açýsýndan bir zarûrettir.

Burada, dikkat etmemiz gereken husus; Kur'an'ý anlamaya çalýþmamýzdýr. Yoksa, kendi zanlarýmýzý ve kanaatlerimizi te'vil yolu ile Kur'an'a isbatlatmak deðil. Yine kendi kanaatlerimizi emretmekten/dayatmaktan kaçýnmalýyýz. Bu gibi konularda gereksiz ve özellikle kýrýcý tartýþmaya girmeme konusunda ihtiyatlý hareket etmemiz gerekir. Herkesin kendi fikri ile kiþiliðini oluþturmasý ve özgür irâdesi ile Allah'ýn ipine sýmsýký sarýlmasý sûretiyle gerçek bir cemaat yapýsý ortaya çýkabilir. Bu anlamda meþrû bir ihtilâf, cemaatin oluþmasý açýsýndan zarûrettir. Herkesi aklî anlamda tek bir fikre getirmek, esasen mümkün deðildir ve bu yönde vahdet adýna giriþilecek dayatmalar vahdeti parçalar.

Farklý Metotlar

Metot farklýlýðý mümkün. Ýnsanlarýn bilgi düzeyleri, kültürleri, meslekleri farklý, yetenekleri farklý. Dolayýsýyla farklý metotlar kullanýyor olabilirler. Bir ölçüde kategorik olmak iyi olabilir. Tabii, temel metoda ters düþmemeli; Yani, Ýslâmî metodun dýþýnda gayrý meþrû bir metot kullanamayýz. O genel metot içinde kalmak kaydýyla, kendimize yeni metotlar geliþtirebiliriz. Ne var ki, farklý metot sahipleri, sonuçta Ýslâm'ýn metodu içinde birbirlerinin varlýðýný ve meþrûiyetini kabul etmeleri, ayný bütünün birer parçasý olduklarýnýn þuurunda olmalarý gerekir. Kanaat farklýlýklarý sebebiyle, gruplar birbirlerinin metotlarýna sýcak bakmayabilirler. Ama bir ihtilâf zannî ise, yani ictihadî ise, yine de birbirlerine karþý hoþgörülü bakmak zorundadýrlar.

Maalesef yaþadýðýmýz coðrafyada müslümanlar kendi aralarýnda bir þûrâ teþkil edemedikleri için, birtakým fýrka ve hizipler kendi zannî hükümlerini müslümanlar için tek kurtuluþ reçetesi olarak takdim etmek sûretiyle vahdet adýna ihtilâfý körüklemektedirler. Müslümanlar Allah'a, Rasûlüne ve Kitaba imandan baþka, neredeyse örgütlerine, liderlerine ve metotlarýna iman etmekte; dinleri ile örgüt, lider ve yöntemlerini sentez yapmaktadýrlar.

Haram ve helâlle sýnýrlý metot içinde, birçok metot farklýlýklarý mümkündür; hatta lüzumludur. Her sahada hareket edecek farklý gruplar gereklidir. Bilgi, beceri ve fýtratla ilgili bir konudur bu. Ancak hiç kimse kendini tek çözüm yolu olarak gösteremez. Bu, farklý bir sentezciliktir. Herkesin doðru yaptýklarýnýn yaný sýra, pek çok yanlýþlarý da olabilir ve olmaktadýr. Mâsûmiyet kavramýný hiç kimse kendinde taþýyamaz. O halde herkesin hatalarý olabilir. Bu yanlýþlar, o kiþi için ayýp deðildir. Ayýp olan hatada ýsrardýr. Yoksa, yanlýþýn farkýna varýp dönülürse, o ayrý bir fazilettir. Bunlara ilâveten, vahiy kesilmiþtir. Öyleyse hepimiz kendi düþünce ve irâdelerimizle inandýðýmýz þeyleri doðru olarak kabul ediyoruz demektir. Bu doðru kabul ettiklerimizin eksik ya da yanlýþ olma ihtimalini göz önünde bulundurmalýyýz.

Müslümanlar dinleri üzerinde tartýþmaya girmeyecekleri gibi, ihtilâf ettikleri konularda da birbirlerini mâzur görmek, ittifak ettikleri konularda örgüt, lider ve yöntemleri ne kadar farklý olurlarsa olsunlar birlikte hareket etmek durumundadýrlar. Müslümanlar, makro planda, Allah'a, Rasûlüne ve Kitaba iman edenler tek bir cemaattirler. Ýyiliði emreder ve kötülükten sakýndýrýrlar; yaratýlmýþlýðýn hukukunu korurlar, nerede bir iyilik görürlerse ona destek verirler. Nereden bir kötülük görürlerse görsünler, kimden geliyor olursa olsun, kime yönelik bulunursa bulunsun, kötüye ve kötülüðe karþý çýkarlar, zulme tavýr alýrlar. En genel anlamdaki Ýslâmî vahdetin temeli de budur. Bizim örgüt, lider ve yöntemlerimiz hakikatin ta kendisi, kaynaðý ve ölçüsü deðil; hakikati anlamak ve hayata geçirmekte bir yöntem konusudur.

Müslümanlarý, kendi aralarýnda bölen, onlarý birbirlerine yabancýlaþtýran, kendi örgüt, lider ve yönteminin üstünlüðü tartýþmasýna götüren ve kendisi gibi düþünmeyenleri tekfir eden yapýlanma, Ýslâm'ýn ruhuna yabancý bir yapýlanmadýr. Cehennemin yollarýnýn iyi niyet taþlarý ile döþeli olduðunu unutmamalýyýz. Vahdet adýna kimi zaman vahdeti yok eden bir tavrýn içine girdiðimizi hesaba katmak zorundayýz. Arzu ve mizaçlarýmýzýn farklý oluþu, ya da zekâ farklýlýklarý, farklý mesleklerden oluþumuz tefrikanýn sebebi olamaz. Cemaat, farklý eðilimleri içinde barýndýran bir topluluktur.

Ýhtilâflarýn Kaynaðý

Günümüzdeki ihtilâflarýn kaynaðý, temelde nefsîdir. Grup taassubunun da aslýnda hevâlardan kaynaklandýðýný belirtmek gerekir. Ýslâm cemaatine yaklaþtýkça siyasî ihtilâflar da ortaya çýkacaktýr. Kimin kime tâbi olacaðý, liderin âlim mi, emir mi olduðu, toplumun velâyet hakkýnýn kime ait olduðu sorularý o zaman daha öne çýkacaktýr. Her grubun Ýslâm cemaatini kendisinin temsil ettiðini, kendi dýþýndakilerin sapma içinde olduðunu zannetmesi, hatta buna inanýp baþkalarýna dayatmasý þimdiden problem olmaktadýr. Hele, Ýslâm'ýn hâkim olmasý durumunda, ihtilâfýn tefrikaya, tefrikanýn tekfire, tekfirin savaþa dönüþebildiðini Afganistan aynasýnda müslümanlarýn görmeleri ve kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyor.

Aslýnda ihtilâf edilen noktalar, sanýldýðý kadar çok deðil. Birtakým yanlýþ din telâkkilerinden kaynaklanan sorunlar sözkonusudur. Onun da temelinde câhillik yatýyor. Nice ihtilâf gibi gözüken sorunlarýn temelinde de ahlâksýzlýk yatýyor. Müslümanlarýn kendi kanaatlerini, üstad, lider ve âlimlerinin yorumlarýný din zannetmeleri, bugünkü ihtilâflarýn temelini teþkil ediyor. Atalarýmýzýn yolunu kutsal kabul eden bir anlayýþ gibi, her mirasý reddeden modernist ve roformist çizgi de çözüm deðildir. Kaynaklara inme ve bu gün o hükümleri, Allah'ýn rýzâsýna uygun bir þekilde nasýl yaþayacaðýmýz gündemde olmalý. Yani, dini zamana uydurmak deðil; bu zamanda Ýslâm'ý yaþama ve takdim etme gayreti. 3

Metot Farklýlýðý

Metot farklýlýklarý aslýnda sorun deðildir. Ýslâmî hareketin her sahada çalýþanlara ihtiyacý var. Ýslâm, tek baþýna bir entelektüel hareket, ya da halk hareketi deðildir. Tek baþýna siyasî bir toplum da deðildir. Bu tür farklýlýklar, bu gruplarýn birbirini red ve mahkûm etmemesi halinde, kültürün zenginliðini gösterir. Baþarýya giden yolu kýsaltýr. Allah hepimizi ayrý ayrý özelliklerde yarattýðýndan farklý mesleklere ve yeteneklere sahibiz. Farklý deneyimlere, izlenimlere, kültürlere sahibiz. Bu, dinimizi formalara ayýrarak kategorize edilmiþ bir din anlayýþý haline getirmemeli, fili ayrý yerlerinden tutan cemaatler, sadece kendi tuttuklarý yerin fil olduðu iddiasýna kapýlmamalýdýr. Bu konuda önemli ölçü; ayný Allah'a, Peygamber'e, Kitab'a iman edenlerin, kaynaklarý, niyet ve yöntemleri meþrû olduðu sürece birbirlerinin varlýklarýný ve meþrûiyetlerini kabul etmeleridir. Tabii, bunun alt yapýsýný da, dinin temel meselelerinde, tevhidi özümseyip ondan tâviz vermemek ve tâðuta karþý tavýr gibi konularda farklýlýðýn olmamasý gerekmektedir. Bu dinin ilâhî olduðu gibi; dinin hâkimiyetine giden yolun, yani temel metodun da rabbânî olmasý gerekiyor. Ýslâm'ýn hâkimiyeti için, yalnýz meþrû araçlarýn kullanýlmasýnýn zarûrî olduðu unutulmamalýdýr.

Bir dahaki yazýmýzda ümmetin can simidi olan vahdetin nasýl gerçekleþebileceðini iþlemek ümidiyle...



DÝPNOTLAR
1- Atasoy Müftüoðlu, Ümmet Bilinci, Denge Yayýnlarý

2-Mehmed Alagaþ, Vahdete 7 Adým, s. 83-101 /,

3-Abdurrahman Dilipak, Ýslâm Cemaatine Doðru, Risale Y. s. 106-11
Gönderen: 12.06.2007 - 21:25
Bu Mesaji Bildir   Suayb üyenin diger mesajlarini ara Suayb üyenin Profiline bak Suayb üyeye özel mesaj gönder Suayb üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1280 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.73036 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.