0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » "Tağuti sistemlerde Askerlik Görevi ve İkrah" ...

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
buharii su an offline buharii  
"Tağuti sistemlerde Askerlik Görevi ve İkrah" ...
47 Mesaj -
Beþeri sistemlerin, taðuti düzenlerin askerliðini yapmak, böyle kurumlarýn askerliðinde bulunmak sizinde belirttiðiniz gibi kiþiyi Ýslam milletinden çýkaran amellerdendir. Bu üzerinde zerre kadar dahi ihtilafýn olmadýðý bir husustur. Burada aslen böyle bir fiilin küfür olmadýðý bilakis içerisinde mevcut küfür fiillerinden dolayý küfür olduðu, askerlik ve benzeri kurumlarda küfre düþülmediði sürece kiþinin kafir olmayacaðý görüþü ise kesinlikle itibara alýnacak bir görüþ deðildir. Taðuti düzenlerde askerlik yapmanýn küfür olduðu hususunda deliller pek çoktur. Sizin sorunuz aslen bu yönde olmadýðý için biz burada uzun uzadýya bunun delillerini zikretmeyi gereksiz görüyoruz. Ancak konuya dair pek yakýnda çýkacak kitaplarýmýzdan detaylý bilgi edinilebilir.

Burada asýl mesele ise taðuti sistemlerin bu hususta fertlere yapmýþ olduklarý baskýlarýn muteber ikrah sýnýrlarýna girip girmemesidir. Ve anladýðýmýz kadarýyla sizin de sorunuz bu yöndedir. Acaba þu an beþeri sistemlerin askerlik konusunda yaptýklarý baský ve zorlama Ýslam Hukukuna göre muteber bir zorlamamýdýr?

Konuya dair fýkýh kitaplarýna baktýðýmýzda çok farklý görüþleri bulmak mümkündür. Alimlerin bir kýsmý ikrah halinde verilen ruhsatýn ancak söz ile olacaðýný ameli tasarruflarda ise ikrah halinde kesinlikle bir ruhsatýn olmayacaðýný söylemiþlerdir. Hasan el’Basir, Evzai ve Maliki alimlerinden Suhnun’un görüþü bu yöndedir. Bu durumda ikrah halinde, bir kiþinin putlara secde etmesine kesinlikle ruhsat verilmemiþtir. (Kurtubi, 10/280) Ýkrahý sadece söz ile sýnýrlý tutun alimler bu hususta kendi aralarýnda ihtilaf etmiþler, kinaye ve tevriye yolu açýk olan sözlerde ikrahýn muteber olacaðýný ancak kinayeli bir ifade kullanmak mümkün deðilse ikrahýn muteber olmayacaðýný söylemiþlerdir. Ýkrah halinde ameli tasarruflarýn yapýlmasýna ruhsat veren alimler de burada iki farklý görüþ zikretmiþlerdir. Þayet yanýltma durumu varsa ikrahýn muteber olacaðýný ancak yanýltma durumu yoksa ikrahýn muteber olmayacaðýný söylemiþlerdir. Buna göre bir kýsým alimler kýbleye doðru bir puta secde etmenin ruhsat hükmü içerisine gireceðini ancak puta secde eden kimsenin secde esnasýnda kýbleye yönelme durumu yoksa bunun ruhsat kapsamýna girmeyeceðini söylemiþlerdir. Bu Muhammed b. Hasen’in görüþüdür. (Kurtubi, 10/281) Kadý Ebu Bekir Ýbn’ul Arabi, Kurtubi gibi Maliki alimlerinin ve bununla beraber daha bir çok alimin görüþü ise ikrah halinde verilen ruhsatýn söz ya da amel olarak ayrýlamayacaðýný yine kinaye ya da tevriye yolu ile yapýlýp yapýlmamasýnýn arasýnda bir fark olmayacaðýdýr. Bu ayný zamanda Ömer Ýbn’ul Hattab ve Mekhul’ün görüþüdür. (Kurtubi, 10/289, Hazin Tefsiri 4/117) Þevkani, Nahl Suresi’nin tefsirinde Kurtubi’den bu konuda nakilleri getirdikten sonra ayetin nuzul sebebinin hususi olmasýnýn itibara alýnmayacaðýný bilakis lafzýn umumi hükmünün itibara alýnacaðýný söyleyerek ikrah halinde verilen ruhsatýn hem kavli hem de ameli olabileceðini belirtmiþtir. (Fethul kadir 3/248)

Ýmam Þafi ise “Kiþi öyle bir kimsenin eline düþer ki artýk ondan yakasýný kurtaramaz.” (Kitab’ul Umm 4/221) diyerek ikrah halini oldukça geniþ tutmuþtur. Ýkrah kavramýný bu þekilde geniþ tutan þafiler korkunun hasýl olmasýyla ikrah halinin de baþladýðýný belirtmiþlerdir.

Mükreh’in (zorlanan kimsenin) ikrah halinde ruhsat sahibi olduðu fiiller noktasýnda yukarýda aktardýðýmýz ihtilaflar zorlamanýn mahiyeti noktasýnda da mevcuttur. Hanefiler bu hususta sýnýrlarý oldukça dar tutarak zorlamanýn ancak kiþinin üzerinde ya da etrafýnda tahakkuk etmesi halinde ruhsatýn olabileceðini (Feydu’l Bari Þerhi Sahihi Buhari, Keþmiri 8/135), birkaç günlük hapis ve baðlama türünden, ya da birkaç kýrbaç ile dövmenin bir ruhsatý gerektirmeyeceðini, bunun insanlarýn durumuna göre deðiþeceðini bazý kimselerin uzun süre dövülmedikçe hiçbir zarar görmeyeceðini söylemiþlerdir. (Fetavayý Hindiyye, 10/272) Ölümle tehdit edilmesi halinde ise, ruhsat halini kiþinin zanný galibine býrakmýþlardýr. (Fetavayý Hindiyye, 10/281) Yine Ýmam Ebu Hanife ikrahýn ancak sultan eliyle olursa muteber olacaðýný akse halde ikrah halinde kiþi için bir ruhsatýn olmayacaðýný söylerken Ýmam Ebu Yusuf, Ýmam Muhammed ve diðer hanefi alimlerine göre ikrahýn sultan eliyle ya da baþka bir güç tarafýndan yapýlmasý arasýnda fark yoktur.

Burada diðer alimler ve özellikle de þafiler zorlanmanýn mahiyetini biraz daha geniþ tutarak korkunun hasýl olmasýný, mükrihin azminin açýða çýkmasýný ruhsat için yeterli görmüþler, ölüm tehdidi ya da aþýrý darp ve malýn telef edilmesi gibi sýnýrlý þartlar getirmemiþler bilakis her türlü baský ve zorlamanýn sahibi için bir ruhsat olacaðýný belirtmiþlerdir. Özellikle þafiler sahabeden gelen kavillere dayanarak þerefli bir kimsenin halk arasýnda istihfaf edilmesini dahi ikrah hali olarak deðerlendirmiþlerdir. (Kitab’ul Umm, 4/222, Büyük Þafi Fýkhý, 4/70)
Ýbn-i Hazm bütün bu ihtilaflarý hiç itibara almamýþ ikrah halinde verilen ruhsatýn hem sözlü hem de ameli olabileceðini, bir iki kýrbaç ile vurmanýn ya da çok daha þiddetli bir darbýn arasýnda hiçbir fark olmadýðýný, yine bir gün hapis ile uzun süreli hapis arasýnda bir fark olmadýðýný, zorlayanýn ister sultan olsun isterse bir baþkasý olsun fark etmeyeceðini belirttikten sonra bu þekilde yapýlan taksimlerin fasid olduðunu ve Kur’an ve Sünnet’te hiçbir nassa dayanmadýðýný belirtmiþtir. (Muhalla 7/212)

Diðer bir noktada ise Þafiler ikrahýn anlýk olmasý gerektiðini yapýlan tehdidin gelecek bir zamanda vuku bulmasý halinde ikrahýn muteber olmayacaðýný söylerlerken (Þafi Fýkhý 4/71) Ýbn-i Hacer bunu mükrihin azmetmesi, bunu adet edinmesi ya da sürenin azlýðý ile kayýtlandýrmýþtýr. (Feth’ul Bari: 14/322) Yani Ýbn-i Hacer “zorlayan kimse devamlý surette bir baþkalarýný bir fiile zorluyor ve de tehdidini gerçekleþtiriyorsa ve mükrehe verdiði süre çok az ise bu durumda ikrahýn acil olma þartý yoktur” demektedir.

Görüleceði üzere konu üzerinde ihtilaflar oldukça geniþ ve de uzundur. Burada görüþlerin bu þekilde muhtelif olmasýnýn sebebi kanaatimizce konuya dair Kur’an ve sünnetten gelen nasslarýn umum ifade etmesi ve bu durumu tahsis edecek baþka bir karinenin de bulunmamasýdýr. Zira Kur’ana baktýðýmýzda konu hakkýnda gelen naslar “...ancak baský altýnda kalanlar hariç...” (Nahl Suresi: 106), “Ancak çare ve yol bulamayan güçsüzler...” (Nisa Suresi:9 þeklinde tamamen umumi bir ifade taþýmaktadýrlar. Yine Rasulullah’ýn “Ümmetimden iþlemek üzere zorlandýklarý þeyin sorumluluðu kaldýrýlmýþtýr.” (Ýbn-i Mace, Talak 16) hadisi de konu hakkýnda detaylý bir bilgi vermemektedir. Alimlerin konu üzerindeki muhtelif görüþleri ise, kesinlikle nass esaslý olmayýp tamamen fýkýh usulünün maslahat, seddü-z zerai ya da mekasýdü-þ þeria gibi temel ilkelerinden çýkartýlmýþtýr.

Burada anlatmak istediðimiz þudur: Yukarýda yer verdiðimiz muhtelif görüþlerin hiç biri aslen bir nass hükmünde deðildir. Bundan dolayý da umumi olarak fertleri baðlayýcý nitelik taþýyamazlar. Hiç kimsenin bu görüþlerden bir kýsmýný tercih ederek “kesinlikle ikrahýn sýnýrlarý bunlardýr, bunun haricinde ortaya atýlan bütün þartlar fasittir” deme ve karþýt görüþte bulunan müslümanlarý tekfir etme hakký yoktur. Zira böyle bir iddia da bulunan kimse kendi kabul ettiði ikrah þartlarýný dahi Kur’an ve Sünnetten kesin naslara dayandýramaz. Bu sebepledir ki, ilim sahibi herkesin genel naslardan anladýð esas gayeye uygun gördüðü görüþü tercih etme hakký vardýr. Bu kadar geniþ çaplý ihtilaflarýn bulunduðu bir konuda muhalif görüþ sahiplerinin birbirilerini tekfir etmeleri dinin apaçýk bir þekilde haram kýldýðý bir husustur.

Bu açýklamalardan sonra günümüzdeki duruma gelecek olursak yazýmýzýn hemen baþýnda da belirttiðimiz gibi taðuti sistemlerin askerlik hizmetinde bulunmak kesinlikle kendisinde zerre kadar dahi þüphenin bulunmadýðý bir küfür amelidir. Ancak taðuti sistemlerin bu hususta bir zorlamalarýnýn olduðu da aþikârdýr. Acaba taðuti sistemlerin ve özellikle de üzerinde yaþadýðýmýz T.C’nin bu husustaki baskýlarý muteber bir ikrah mýdýr ve bu hususta bir ruhsat var mýdýr? Bu durumu üç aþamada incelemek mümkündür:

1- Ýlk baþlangýç itibarý ile sistemin vatandaþlarýný askerlikle zorunlu tutmasý kesinlikle muteber bir ikrah nevinden deðildir. Ýlk aþamada askerlik çaðýna gelmiþ ancak yoklama kaçaðý konumunda bulunan kimselere yönelik sistem tarafýndan ne bir zorlama ne de bir tehdit vardýr. Böyle bir fiil sistemin kendi kanunlarýnda dahi cezai bir müeyyide uygulanmasý gereken bir suç olarak tarif edilmemektedir. Zorlamanýn ve tehdidin olmadýðý yerde ikrah halinden ve ruhsattan bahsetmek ise ancak þeytanýn zayýf nefisleri kandýrmasýndan baþka bir þey deðildir.

2- Yoklama kaçaðý durumundaki kiþi þayet yakalanýr ve askerlik yapacaðý yere kadar mükrih (zorlayan ki bugün polis ya da askerdir) tarafýndan götürülüyorsa ve birliðine teslim olduktan sonra da kaçma durumu mümkün deðilse bu kimse esir hükmündedir. Herhangi bir tercihi söz konusu deðildir. Bu kimse üzerinde ikrah halleri bütünüyle tahakkuk etmiþtir.

3- Yukarýda bahsi geçen bu kimse kaçma imkaný bulduðu zaman (örneðin çarþý izni gibi bir durumda) ne yapmalýdýr? Acaba hala ikrah altýnda mýdýr, deðil midir? Ýþte günümüzde en çok ihtilaf bu noktada yaþanmaktadýr.

Alimlerin ekserisine göre böyle bir kimse ikrah altýndadýr. Zira böyle bir durumda kaçan kimse askeri ceza kanununa göre yedi gün içinde yakalanýrsa 3 aya kadar, yedi ile 3 ay içerisinde yakalanýrsa dört aydan bir buçuk yýla kadar, üç aydan sonra yakalanýrsa altý aydan üç yýla kadar tecili olmayan aðýr hapse çarptýrýlmaktadýr. Mükrih bu tehdidini yerine getirmeye muktedirdir ve azmetmiþtir. Böyle bir durumda þafilerin þart olarak öne getirdikleri ikrahýn anlýk olmasý durumu da kendiliðinden kalkmýþtýr. Ýkrah altýnda yapýlmasý istenilen þeyin zamanla kayýt altýna alýnmasý diye bir þart ise hiçbir alim tarafýndan getirilmemiþtir.

Bununla beraber hanefi alimlerine göre, böyle bir durumda kesinlikle ikrah halleri mevcut deðildir. Zira hanefi alimleri tehdidi ve zorlamayý bir ikrah hali olarak kabul görmemiþler, bilakis bunun bizaat mükreh (zorlanan) üzerinde tahakkuk etmesi þartýný öne sürmüþlerdir. Ýmam Ahmed b. Hanbel’in iki görüþünden biriside bu þekildedir.

Bizim kanaatimize göre de kiþi böyle bir durumda ruhsat sahibi deðildir. Bizi bu kanaate iten en önemli husus ise Allah Tealâ’nýn þu ayetidir:

“Melekler, kendilerine zulmettikleri bir durumda bulunurken canlarýný aldýklarý kimselere: "Siz ne iþ yapmaktaydýnýz?" diyecekler. Onlar: "Biz yer yüzünde zayýf ve güçsüzdük" diye cevap verecekler. Melekler: "Allah'ýn arzý geniþ deðil miydi, oraya hicret etseydiniz ya!" diyecekler. Ýþte bunlarýn barýnaklarý cehennemdir. Ona gidiþ de ne kötü þeydir!” (Nisa Suresi: 97)

Görüleceði üzere bu ayette Allahu Tealâ hicret etmeye imkan ve güçleri olduðu halde bundan geri kalýp daha sonra müþriklerin eline esir düþen kimselerin kendi nefislerine zulmeden kimseler olarak isimlendirmekte ve içinde bulunduklarý mustazaflýk durumunu hesaba almamaktadýr. Ve þu anda da durum aynýdýr. Kiþiler kendi acziyetleri yüzünden hicret ederek mücahidlerin safýna katýlmamalarý sebebiyle kendi nefislerine zulmetmekte ve daha sonra da kafirlerin eline esir düþmektedirler. Ve her an bu esaretten kurtulup, kaçma imkanlarý da mevcuttur.

Bugün dünya küreselleþmiþ, ordular Ýslam ordusu ve küfür ordusu olmak üzere ikiye ayrýlmýþlardýr. Bir tarafta Allah’ýn dininin ikamesi için savaþ veren mücahidler diðer tarafta ise müslümanlarla tek bir millet halinde savaþan þeytanýn ordularý... Bugün kafirlerin ordularý top yekun olarak Afganistan’da, Irak’ta Müslümanlara karþý büyük bir savaþ vermektedirler. Kiþilerin her türlü güç ve imkana sahip iken Allah yolunda hicret ederek mücahidlerin safýna katýlmayýp, kendi zaafiyetleri sebebiyle kafirlerin ellerine esir düþmeleri, daha sonra kaçma imkanlarý olduðu halde ileride vuku bulabilecek bir takým tehditleri bahane olarak ileri sürerek kafirlerin ordularý arasýnda kalmalarý ve bunu da ruhsat olarak görmeleri (Allah en doðrusunu bilir) geçerli bir mazeret deðildir. Bizim bu hususta tavsiyemiz, böyle bir durumla karþý karþýya kalan kimselerin baský ya da zorlama altýnda dahi olsa ruhsatlara sarýlarak taðuti sistemlere destekçi olmamalarý, hicret ederek kendi hür iradeleriyle Allah’ýn davasýna ve mücahidlere yardým etmeleridir. Böyle bir tutum sergileyen kimse hem ihtilaflar dolu bir fýkhýn getirmiþ olduðu ruhsatlara sarýlmamýþ olur, hem azimetle amel etmiþ olur hem de zafer ya da þehadet gibi iki büyük mükafattan birisini kesin olarak elde etmiþ olur. Hiç þüphesiz ki hamd alemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur.
Gönderen: 16.04.2007 - 09:21
Bu Mesaji Bildir   buharii üyenin diger mesajlarini ara buharii üyenin Profiline bak buharii üyeye özel mesaj gönder buharii üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
evranakyolu su an offline evranakyolu  
10 Mesaj -
ALLAH RAZI OLSUN KARDEÞÝM ÇOK FAYDALI BÝLGÝLERDÝ.
Gönderen: 28.07.2007 - 14:01
Bu Mesaji Bildir   evranakyolu üyenin diger mesajlarini ara evranakyolu üyenin Profiline bak evranakyolu üyeye özel mesaj gönder evranakyolu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1703 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
33mya (63), turkishdanger (36), LeeNa (56), avara (34), @KIN (43), Sedat KAYHAN (61), burcuburcu (49), emelim (52), yahia (49), huzur (52), nazarboncuð.. (44), fettah (42), asafusta (41), Selim54 (35), excelleron (53), SeHZaDeM (34), sofiumit (41), remzi82 (54), iskender_1 (44), Ibrahim_Kerim (43), ÝSU (31), sadozaydin (38)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.31290 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.