0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Gül Muhammedim

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
SaYaCGIN su an offline SaYaCGIN  
Gül Muhammedim
Admin


1760 Mesaj -
Tan yeri aðarýrken Amine uyandý. Aðlayan yavrusunu sevgiyle kucakladý.
- Gül Muhammedim acýkmýþ, dedi. Mis gibi kokusunu ciðerlerine çekti. Emzirmeye baþladý. Ne yazýk ki göðsü, suyu çekilmiþ pýnarlar gibiydi. Bir damla süt kalmamýþtý. Çünkü gencecik kocasý Abdullah, bir ticaret yolculuðundan dönerken Medine'de hastalanmýþ, sevgili yavrusunu göremeden dünyadan göçüp gitmiþti. O zaman Amine, Abdullah'ýn ölümüne günlerce aðlamýþtý. Bu yüzden sütü büsbütün çekilmiþti. Þimdi sevgili yavrusunu, süt anneye vermek zorundaydý. Zaten Mekkeliler hep böyle yaparlardý. Körpecik yavrularý Mekke sýcaðýndan korumak için, köylerde yaþayan süt annelere verirlerdi.
Mekke yakýnlarýnda Sad Oðullarý kabilesi vardý. Babasý suyu güzel bir yerde yaþardý. Fakat o yýl kurak gittiði için Sad Oðullarý zor durumdaydý. Tek ümitleri Mekke'ye gitmek, zengin aile çocuklarýna süt annelik etmekti. Halime ile kocasý köylülerle birlikte bu düþünceyle yola çýkmýþlardý. Eþþekleri çok zayýf olduðu için kafileden geri kalmýþlardý. Mekke'ye vardýktan zaman, öðlen olmuþtu. Zengin çocuklarý paylaþýlmýþ, Halime ortada kalakalmýþtý.
Üzülme Halime, geriye yetim bir çocuk kaldý. Ailesi zengin deðil, ama oldukça soylu dediler.
Onu Amine'ye götürdüler. Halime kundakdaki yavruyu görünce parayý pulu unuttu:
- Aman Allahým bu ne güzellik?
O güzeller güzeli yavruyu baðrýna bastý. Köyünün yolunu tuttu. Halime ile kocasý hallerinden çok memnundu. Bu yavru evlerine bereket getirmiþti. Develerin, koyunlarýn sütü artmýþtý. Kendilerini öteki köylülerden daha bahtiyar görüyorlardý. Süt yavrularý da çok mutluydu. Süt ablasý Þeyma ve diðer kardeþleriyle birlikte oynamayý pek seviyordu. Halime her yýl onu annesine getiriyor, bir müddet Mekke'de kaldýktan sonra tekrar köye dönüyorlardý. Dört yýl böyle geçti. Bir gün Halime çocuklarla pazara gitmiþti. Yaþlý bir Yahudi bilgini onun yanýndaki çocuða dikkatle baktý.
- Bu çocuðu öldürmek lazým, ileride fena þeyler yapacak, diye baðýrýnca, Halime çok korktu, çocuðu kaptýðý gibi kaçtý. Mekke'ye gittiðinde olanlarý Amine'ye anlattý. Dikkatli olmasýný tenbih etti. Amine yetiminin üzerine titriyor, gözünü ondan ayýrmýyordu. Hizmetkarý Ümmü Eymen'den baþkasýna emanet etmiyordu. Aradan iki yýl geçti. Yetim, artýk altý yaþýndaydý.
Amine yavrusuyla birlikte Medine'ye gitmek, sevgili kocasýnýn mezarýný ziyaret etmek, yetimini dayýlarý tanýþtýrmak istedi. Yanlarýna Ümmü Eymen'i alarak Medine'ye giden kervanla yola çýktýlar. Günler sonra Medine'ye vardýlar. Medine'nin havasý Mekke'ye göre daha güzeldi. Gürül gürül akan sularý, yemyeþil meyve bahçeleri, bahçelerin kenarýnda, içinde çocuklarýn yüzdüðü havuzlan vardý. Amine'nin yetimi Medine'yi çok sevdi. Dayýlarýnýn çocuklarý ile oynadý. Yüzmeyi öðrendi, nihayet ayrýlýk günü geldi.
Mekke'ye giden kafileyle birlikte yola çýktýlar. Ebva köyüne geldiklerinde, Amine ansýzýn hastalandý. Sarardý, soldu. Sevgili yavrusunu kucaðýna alarak aðladý. Kafilenin yola çýkmasýna kalmadan ruhunu teslim etti. Baba yetimi olmayý pek farkedemeyen yavru, anneden öksüz kalmanýn derin acýsýný hissetti. Annesinin mezarý baþýnda aðladý. Ümmü Eymen onu alarak Mekke'ye döndü. Dedesi Abdülmuttalib'e teslim etti. Abdülmuttalip Mekke'nin en ileri geleni idi. Onun iyiliðini görmemiþ kimse yoktu. Artýk iyice yaþlanmýþtý. Torununa sevgiyle sarýldý, onu kimselere býrakmadý. Ýki yýl boyunca onunla oturdu onunla kalktý. Birgün Abdülmuttalip hastalandý. Oðullarýný etrafýna topladý. Torununa sahip çýkmalanný vasiyet etti. Sevgi ve þefkatine en güvendiði oðlu Ebu Talib'e bakarak:
- Çocuklarýn fazla, nüfusun kalabalýk, biliyorum, ama Muhammedi yine de sana emanet ediyorum.
Dünyaya gözlerini yumdu. Ebu Talip, hýçkýra hýçkýra aðlayan sevgili yeðenine sarýldý, baðrýna bastý. Onu kendi çocuklarýndan ayýrmadý. Dört yýl böyle geçti.
Ebu Talip, babasý gibi tüccardý. Uzak ülkelere ticaret yapmaya giderdi. Suriye'ye bir ticaret kervaný hazýrladý.
Yakýnlarýna veda ederken sevgili yeðeni:
- Beni kime býrakýyorsun amca, diye aðlamaya baþlayýnca, onu kucakladý devesinin arkasýna bindirdi. Amcasý:
- Seni kimseye býrakmam, Muhammed'im.
On iki yaþýndaki yeðeniyle birlikte Suriye'ye doðru yola çýktý. Ürdün'ün doðu tarafýndaki Busra'da konakladýlar. Busra, büyük bir ticaret kentiydi. Þehrin kýyýsýnda kocaman bir kilise vardý. Kilisenin yaþlý papazý, Hz. Muhammed'i görünce dona kaldý. Kutsal Kitap'ta anlatýlan gelecek peygambere çok benziyordu. Sýrtýný açýp, orada kuþ yumurtasý gibi bir et benini görünce, Ebu Talip'in ellerine sarýldý.
- Aman bu çocuðu Suriye'ye götürmeyin. O'nu Yahudiler'e göstermeyin, dedi. Yahudiler'in onu tanýyýp öldürmeye kalkýþacaklarýný söyledi. Son Peygamber'in Araplardan çýkmasýna dayanamazlar, kýskanýrlar, dedi. Ebu Talip, Suriye'ye gitmekten vazgeçti. Bütün mallarýný Busra'da satarak Mekke'ye döndü.
Günler geçiyor, yetim büyüyordu. Bazen kýrlarda koyun otlatýyor, bazen ticaret iþlerinde amcasýna yardým ediyordu. On yedi yaþýna basýnca, amcasýnýn ticaret kervanýyla Yemen'e gitti. Artýk ticareti iyice öðrenmiþ, baþarýlý ve güvenilir bir tüccar olmuþtu. Daha sonra mazlumlarý korumak maksadýyla kurulan Hýlful fudul cemiyetine üye oldu.
Mekke'de Hatice adýnda zengin bir haným vardý. Ýki defa evlenmiþ, iki kocasý da ölmüþtü. Güvendiði tüccarlara para verir, ortak ticaret yapardý. Yine birgün böyle birini ararken ona: Ebu Talib'in yeðeni Muhammed çok baþarýlý, üstelik güvenilir bir tüccar; onunla anlaþ" dediler.
Hatice buna sevindi:
- Muhammed'i iyi tanýrým, zaten akraba oluruz. Ortaklýklarý böyle baþladý.
Hatice hem akýllý, hem de güzel bir hanýmdý. Yaþýnýn kýrkýna yaklaþtýðýna kimse inanmazdý. Dürüst ortaðýna duyduðu hayranlýk, zamanla derin sevgiye dönüþtü. Hatice'nin Meysere adýnda bir kölesi vardý. Ona çok güvenirdi. Birgün Meysere'ye: Muhammed seni çok sever. Evlenmeyi düþünüyor mu, belli etmeden bir sor" dedi, Doðrusu Meysere çok becerikliydi. Hatice'nin ticaret kervanýnda, onunla nice yolculuklar yapmýþtý. Ahlâkýna, geçimine hayran kalmýþtý.
- Muhammed! dedi. Yaþýn yirmi beþi buldu. Evlenme çaðýn geldi. Hatice ile evlensene!
- Ýyi ama ben fakirim; Hatice ise çok zengin. Birçok evlenme teklifini de geriye çevirdi.
- Fakirlik engel sayýlmaz. Senin üstün taraflarýn var. Eðer istersen, ben bu iþi hallederim.
- Peki, öyleyse bir dene bakalým. Meysere dediðini yaptý. Onun aracýlýðýyla yuvalarýn en mutlusu kuruldu.
Mekke'nin ortasýnda kutsal bir bina vardý. Adýna Kabe derlerdi. Daha önce Kabe'yi Ýbrahim Peygamber yapmýþtý. Bina iyice eskimiþ ve yýpranmýþtý. Mekkeliler onu yýkýp, yerine yenisini yapmak istediler. Kýymetli taþlar, saðlam aðaçlar getirdiler. Ýnþaata baþladýlar.
Sýra, Hacer-i Esved denen kara taþý yerine koymaya gelince, büyük bir anlaþmazlýða düþtüler. "Hacer- i Esved'i yerine koymak, büyük bir þereftir, bu þerefi kimseye vermeyiz" dediler içlerinden biri: "Kabe'ye ilk defa kim gelirse, onu hakem yapalým" dedi. Bu teklifi çok beðendiler. Ýlk geleni görünce sevindiler.
- Muhammedü'l Emin geliyor. Güvenilir Muhammed, güzel bir çare buldu. Bir kilimin üstüne Hacer-ül Esved'i koydu. Her kabileden bir kiþiyi, kilimin ucundan tutturdu. Kara taþý yerine götürdüler. Hakem taþý alýp duvara yerleþtirdi. Böylece anlaþmazlýk son buldu.
Kabe yenilenmiþti ama, içi putlarla doluydu. Bu hal Hz. Muhammed'i çok üzüyordu. Çocukluðundan beri putlardan nefret ediyordu. "Bunlar yapmacýk tanrý. Gerçek bir ilah olmalý" diyordu. Gökyüzüne bakýyor, yeryüzünü geziyor, her yerde gerçek tanrýyý arýyordu. Nur Dað'ýna çýkýp, Hira Maðarasý'nda düþünmeyi çok seviyordu. Rabb'ine böyle ibadet ediyordu. Ramazan ayý gelince, Hira'ya çekiliyordu. Sevgili hanýmý Hz. Hatice, onu anlayýþla karþýlýyor, Hira'dan dönmediði zamanlar, ona yiyecek getiriyordu. Sevgili kocasý onunla sohbet ediyor, gördüðü rüyalarý anlatýyordu. Bu rüyalarýn aynen çýkmasýna Hatice çok seviniyordu. 'Muhammed, her zamanki Muhammed deðil" diyordu. Yine bir Ramazan ayý idi. O yýl Muhammed'ül Emin 40 yaþýna girmiþti. 27 günden beri Hira Maðarasý'ndaydý. Ýki gün önce gelmesi gerekirken eve gelmemiþti. Hatice hazýrladýðý yiyeceði bir adamý ile gönderdi. O sýrada Hz. Muhammed tatlý bir uykuya dalmýþtý. Birinin kendini kucakladýðýný hissetti. Bu Cebrail adlý melekti. Ona:
- Oku, dedi. Okuma yazmasý yoktu ki, ne okuyacaktý. Ben okuma bilmem, dedi. Melek onu kuvvetle sýktý.
- Oku, dedi bir daha.
- Ben okuma bilmem ki, dedi yine. Bu defa melek nefesini kesercesine sýktý.
- Oku, dedi.
Hz. Muhammed nefes nefese sordu:
- Ne okuyayým?
O zaman Cebrail Aleyhisselam, Allah'tan alýp getirdiði þu Ayetleri okudu.
"Yaratan Rabbinin adý ile oku
O insaný kandan yarattý
Oku! Rabbin cömertlerin cömert!
Kalemle yazmayý o öðretti.
Ýnsana bilmediðini belletti."
Hz. Muhammed korku ile doðruldu. Her yaný titriyordu. Maðaradan dýþarý çýktý. Ayný ses bu defa gökyüzünden geldi, Cebrail bütün ufku kaplamýþtý. Gür sesi her yanda çýnlýyordu;
- Muhammed! sen Allah'ýn elçisisin, ben de Cebrailim.
Bu heybetli manzara karþýsýnda, Hz. Muhammed dondu kaldý. Ne bir adým ileri, ne de bir adým geri atabiliyordu. Ýþte o sýrada Hz. Hatice'nin adamý göründü. Efendisini alýp eve götürdü. Hz. Muhammed hâlâ titriyordu. Yataða uzandý.
- Beni örtün, beni iyice örtün, dedi. Derince bir uykuya daldý. Kendine gelince olanlarý sevgili eþine anlattý. Çok korktuðunu söyledi.
Hatice kocasýný çok iyi tanýyordu. Ve Hz. Muhammedi þöyle teselli etti.
- Müjdeler olsun, müjdeler olsun. Allah sana peygamberlik verdi. Korkmana gerek yok. Allah seni utandýrmaz, bundan eminim, dedi. Çünkü sen;
Akrabalarýna iyi davranýrsýn,
Her zaman doðru konuþursun,
Zorluklara göðüs gerersin,
Misafire ikram edersin,
Felakete uðrayanlarýn yardýmýna koþarsýn,
Hz Hatice'nin bu tatlý sözleri Allah'ýn elçisini çok sevindirdi. Sonra birlikte Hz. Hatice'nin amcasýnýn oðlu, yaþlý Varaka'ya gittiler. Varaka, Tevrat'ý ve Ýncil'i iyi bilen bir bilgin idi.
Hz. Muhammedi dinleyince çok heyecanlandý.
- Yemin ederim ki sen bu ümmetin peygamberisin. Gördüðün melek Cebrail'di, Musa ve Ýsa peygamberlere de Allah'ýn buyruklarýný O getirmiþti. Hz. Muhammed çok rahatladý. Gönül huzuru ile evlerine döndüler. Bir müddet sonra Cebrail Aleyhisselam, Allah'tan aldýklarý yeni buyruklarý Hz. Muhammed'e getirmeye baþladý. Ona ilk önce sevgili eþi Hz. Hatice iman etti. Amcasý Ebu Talib'in oðlu Ali hep onlarýn yanýnda kalýyordu.
- Ben de Müslüman olacaðým, dedi. Ýslam dinine girdi.
Daha sonra Peygamberimiz'in yakýn dostu Ebu Bekir Ýslamiyet'i kabul etti. Küçük köle Zeyd de Allah'a inandý. Acaba diðer insanlar ne diyeceklerdi. O'nun Peygamber olduðuna inanacaklar mýydý?
MEDÝNE YOLLARINDA
Müslümanlar'ýn sayýsý, iki elin parmaklan kadardý. Bu yüzden ortaya çýkamýyorlardý. Mekke'nin dýþýnda, gözlerden uzak bir yerde toplanýyorlar, gizlice ibadet ediyorlardý. Aradan üç yýl geçti. Müslümanlar'ýn sayýsý otuza ulaþtý. Dördüncü yýl yeni bir ayet geldi: Allah Teala sevgili peygamberine, yakýn akrabalarýný dine davet etmesini emrediyordu. Hazreti Muhammed ev ev dolaþtý.
- Yarýn Safa tepesinde buluþalým. Size önemli birþey söyleyeceðim, dedi.
Akrabalarý onu çok severdi. En doðru, en dürüst kim, diye sorulsa, düþünmeden "Muhammed" derlerdi. Ertesi sabah Safa tepesinde Hz. Muhammed'in akrabalarý toplandý. Kureyþ Kabilesi'nin hemen hepsi geldi. Allah'ýn elçisi onlarý þefkatle süzdü. Çok heyecanlýydý. Sözlerine þöyle baþladý:
- Þu tepenin ardýnda düþman askerleri var, size saldýracaklar, dersem, bana inanýr mýsýnýz? Birbirlerine hayretle baktýlar:
- Sen hiç yalan söylemedin ki, elbette inanýrýz, dediler. O zaman Hz. Muhammed þunlarý söyledi:
- Ben Allah'ýn elçisiyim. La Ýlahe Ýllallah derseniz, kurtulursunuz. Bana inanýrsanýz, mutlu olursunuz. Amcasý Ebu Leheb daha fazla dinleyemedi. Yerden kaptýðý taþý yeðenine doðru fýrlattý.
- Mahvettin günümüzü. Bunun için mi topladýn bizi, diye baðýrdý. Sonra da öfkeyle yürüdü gitti. Diðerleri de peþinden gittiler. Hz. Muhammed oracýkta kala kaldý. O günden sonra Ebu Leheb ile karýsý Hz. Muhammed'in en büyük düþmaný oldular.
Artýk zor günler baþlýyordu. Ok yaydan çýkmýþtý. Ne yazýk ki Müslümanlar'ýn çoðu, ya köle, yahut da fakirdi. Kendilerini koruyacak kimseleri yoktu.
Bunlardan biri de Bilal- i Habeþi idi. Bilal zalim bir adamýn kölesiydi. Onun Müslüman olduðunu duyunca öfkesinden kudurdu:
- Dinimizi býrakýp, yeni bir dine girerken, nasýl olur da bana danýþmazsýn? Derhal dinine geri dön; yoksa seni öldürürüm, dedi. Bilal bütün varlýðý ile Müslüman olmuþtu. Ýslamiyet onun iliklerine iþlemiþti.
- Ölürüm de dinimden dönmem, dedi. O zaman zalim efendisi Bilal'i kýzgýn kumlara yatýrdý. Göðsünün üzerine aðýr taþlar koydu.
- Allah'ý inkar etmezsen, kaburgalarýný kýracaðým, diye baðýrdý. Bilal ne iþkenceden, ne de ölümden korkuyordu. Durmadan "Allah bir, Allah bir" diyordu. Kimsesiz Müslümanlardan biri de Yasir ailesiydi. Anne, baba, oðul, üçü de köleydi. Yasir'in genç oðlu Ammar ilk Müslümanlardan biriydi. Ammar, babasý Yasir ile annesi Sümeyye'ye Ýslamiyet'in güzelliðini anlatýnca, onlar da Müslüman olmuþlardý. Bunu haber alan efendileri, üçünü birbirine baðlayýp çöle götürdü. Kýzgýn güneþin altýnda aç, susuz býraktýlar. Müslümanlýk'tan vazgeçmediklerini görünce, onlarý alev alev yanan kuma gömdüler. Ýhtiyar Yasir'in zayýf vücudu, bu aðýr iþkencelere daha fazla dayanamadý. Dini uðruna þehit oldu. Müslümanlar'ýn amansýz düþmaný Ebu Cehil:
- Sümeyye'yi ben yola getireceðim, diye atýldý. "En büyük Lat ve Uzza putlarýdýr" demesini istedi. Sümeyye:
- En büyük Allah'týr, diyerek Ebu Cehil'in çirkin suratýna tükürdü. O da elindeki mýzraðý Sümeyye'ye sapladý. Sümeyye de þehadet þerbetini içti. Aslýnda Ebu Cehil korkaðýn biriydi. Zengin Müslümanlar'a dokunamaz, öfkesini fakirlerden alýrdý. Birgün Hz. Peygamber'e hakaret etti. Aðýr sözler söyledi. Fakat O, aðzýný bile açmadý. Bunu gören biri, Hz. Peygamber'in sabnna þaþtý kaldý. O sýrada avdan dönen amcasý Hamza'ya:
- Ebu Cehil yeðenine hakaret etti, diyerek olup biteni haber verdi. Hamza, atýný Ebu Cehil'e doðru sürdü. Elindeki yayý, var gücüyle kafasýna vurdu. Korkak Ebu Cehil'in baþýndan kanlar akarken;
- Yeðenime hakaret etmek ha! diye gürledi Hamza. Bu andan sonra ben de Müslümaným. Engel olacak varsa, çýksýn karþýma, diye baðýrdý. Ebu Cehil'in aðzýný býçak açmadý. Hz. Hamza'nýn Ýslamiyet'i kabul etmesi, Müslümanlar'ý çok sevindirdi. Kafirlerin iþkencesi dayanýlmaz olunca, Müslümanlar Hz. Peygamber'e baþvurdular:
- Artýk sabrýmýz kalmadý; bize çare göster, dediler Hz. Peygamber de hep bunu düþünüyordu:
- Habeþistan'a göç edin. Orada adil bir kral var. Umarým size iyi davranýr, dedi.
Aralarýnda damadý Hz. Osman ile kýzý Rükiye'nin de bulunduðu kalabalýk bir Müslüman topluluðu, bir gece vakti Mekke'den çýktýlar. Bunu haber alan kâfirler peþlerine düþtüler. Ýzlerini bulamadýlar. Müslümanlar uzun bir gemi yolculuðundan sonra Habeþistan'a vardýlar. Orada huzur içinde yaþamaya baþladýlar. Fakat Ýslam düþmanlarý Habeþistan Kralýna bir heyet gönderdiler:
- Müslümanlarý bize teslim edin, dediler. Habeþistan Kralý Müslümanlar'ý dinledi. Dinlerinin hak olduðunu anladý. Müslümanlar'ý kâfirlere teslim etmedi. O zaman kâfirlerin hýncý daha fazla arttý. Zulümleri daha da çoðaldý. Hz. Peygamber:
- Ah Ömer bir Müslüman olsa diyordu.
O sýrada Ömer kýlýcýný almýþ, Hz. Muhammedi öldürmeye gidiyordu. Yolda bir adama rastladý. Ondan kýz kardeþinin Müslüman olduðunu duyunca, doðruca onun evine gitti. Ýçeride Kur'an okunduðunu duydu. Hýþýmla eve girdi.
- Verin bana okuduðunuz þeyi! diye baðýrdý.
Eniþtesiyle kýz kardeþini hýrpaladý. Kur'an yazýlý sayfayý buldu, okumaya baþladý. Ýçi bir tuhaf oldu. Gönlüne derin bir haz doldu.
- Beni Muhammed'e götürün; ben de Müslüman olacaðým, dedi. Hz. Muhammed'in arzusu gerçekleþti. Ömer ile Müslümanlar biraz daha güçlendiler. Mekkeli putperestler, uzun uzun düþündüler:
- Bu böyle olmayacak, dediler. Müslümanlar'ý bir mahallede toplamaya, onlarla bütün iliþkileri kesmeye ve kimseyle görüþtürmemeye karar verdiler. Bu kararý yazýp, Kabe duvarýna astýlar. Üç yýl boyunca Müslümanlarla konuþmadýlar. Alýþ-veriþ etmediler. Onlarýn aç kalmasýna, açlýklarýný bastýrmak için aðaç yapraðý yemesine, karýnlarý doymadan çocuklarýn sabahlara kadar aðlamasýna aldýrmadýlar. Fakat bir gün, Kabe duvarýna astýklarý anlaþmayý böceklerin yediðini görünce korktular. Verdikleri karardan vazgeçtiler. Ama ýzdýraplarla dolu bu üç yýl, bütün Müslümanlar'ý, özellikle de Hatice annemizi çok sarstý. Efendimiz'in bu vefalý eþi, can yoldaþý, hastalanýp yataða düþtü; bir daha da kalkamadý. O'nun vefatý, Efendimiz'i derin bir acýya gömdü. O yýl hüzünler bitip tükenmedi. Çok geçmeden Ebu Talip de öldü. Ebu Talip Müslüman olmamýþtý; ama yeðenini korumaktan geri durmamýþtý. Hatýrý sayýlan bir adam olduðu için de Mekkeliler ondan çekinirlerdi. Bu yüzden Hz. Peygamber'e fenalýk yapamazlardý. Ebu Talib'in ölmesine kâfirler çok sevindiler. O günden sonra Hz. Muhammed'e binbir hakaret ettiler. Bir gün Allah'ýn sevgili elçisi Kabe'de namaz kýlýyordu. Bunu gören Ebu Cehil, yeni kesilen bir devenin kanlý iþkembesini getirtti. Secdeye vardýðý zaman, onu Hz. Muhammed'in omuzlarýna koydu. Kafirler gülmeye, alay etmeye baþladýlar. Bu korkunç manzarayý gören biri koþarak Hz. Peygamber'in evine gitti. Olanlarý haber verdi. Efendimizin sevgili kýzý Fatýma, iki gözü iki çeþme aðlayarak geldi. Babasýnýn üzerine konan pislikleri alýp attý. Kafirlere acý sözler söyledi. Mekkeliler'in zulmü artýnca, Efendimiz, Taife gitmeye karar verdi. Oranýn ileri gelenlerine Ýslamiyet'i anlatýnca belki Müslüman olurlar, doðru yolu bulurlar diye düþündü. Taif'teki zenginlerin, Mekke'dekiler'den farký yoktu. Hz. Peygamber'i kötü karþýladýlar.
- Bizim gibi zenginler dururken, Allah seni niye elçi yapsýn, dediler. Sonra da çocuklarla birlikte onu taþa tuttular. Mübarek ayaklarýný kan içinde býraktýlar. Sevgili Efendimiz yine de onlara kýzmadý. Müslüman olmalarý için dua etti. O sýrada yol kenarýndaki bir baðýn sahipleri ona yapýlanlarý görüp acýdýlar. Köleleri Addas ile üzüm gönderdiler. Addas Hýristiyandý. Efendimiz'in üzümü 'bismillah' diye yemeðe baþladýðýný görünce hayret etti. Onun Peygamber olduðunu anlayýnca ayaklarýna kapandý, ona inandý. Müslüman oldu, kurtuldu. Bu kadar çileden sonra, bir kiþinin Müslüman olmasý bile Efendimiz'i çok sevindirdi.
O zamanlar Kabe'nin içi putlarla dolu idi. Bu putlara tapan Arabistan halký, Hac mevsiminde onlarý ziyarete gelirlerdi. Birgün Peygamber Efendimiz putlarý ziyarete gelen Medinelilerle görüþtü. Onlara Kur'an okudu. Müslüman olmalarýný istedi. Kur'an'ýn tatlý naðmeleri onlarýn gönlünü yakaladý. Ýslamiyet'i kabul ettiler. Hz. Peygamber Mus'ab Bin Umeyr'i onlara öðretmen olarak verdi. Medine'ye dönünce, orada Müslümanlýðý yaymaya baþladýlar. Ertesi yýl yeni Müslümanlarla beraber geldiler. Hazreti Peygamber'e baðlýlýk yemini ettiler. Bir sonraki yýl geldiklerinde:
- Ey Allah'ýn sevgili elçisi! Yurdumuz, yuvamýz sana ve Müslümanlar'a açýk, bize gelin, sizi canýmýz gibi koruruz, dediler. Hz.
verdi. Müslümanlar'ýn hicret ettiðini gören kâfirler:
- Aman Muhanýmed'i elden kaçýrmayalým, Medine'ye giderse, orada güçlenir. Hatta Mekke'yi bile elimizden alýr, dediler. Hz. Peygamber'i öldürmeye karar verdiler. Her kabileden birer adam seçtiler. Onlarýn tuzak kurduðu gece, Allah Teala elçisine hicret izni verdi. Sevgili Efendimiz Hz. Ali'yi kendi yataðýna yatýrdý:
- Hiç korkma, sana birþey yapamazlar, dedi. Dýþarý çýktý; yerden bir avuç toprak aldý. "Bismillah" diyerek, kâfirlerin yüzlerine serpti. Onun evden ayrýldýðýný göremediler, Efendimiz, doðruca Hz. Ebu Bekir'e gitti.
- Hicret iznimiz çýktý, hazýr ol, dedi. Ebu Bekir çoktan hazýr idi. Kýzlarý Ayþe ile Esma onlara yol azýðý hazýrladýlar. Ýki samimi arkadaþ Allah'a sýðýnarak, Mekke'den sessizce uzaklaþtýlar. Sevr Daðý'ndaki bir maðaraya sýðýndýlar. Hz. Peygamberin can düþmanlarý, ellerinde kýlýç, kapýda beklerken, bir adam yanlarýna geldi.
- Daha ne duruyorsunuz, diye çýkýþtý.
- Sus, bak içeride uyuyor, dediler. Adam;
- Onu elinizden kaçýrdýnýz akýlsýzlar deyince, yalýn kýlýç içeri daldýlar. Yatakta Hz. Peygamber yerine Hz. Ali'yi görünce afalladýlar. Mekke'nin dört bir tarafýný aradýlar.
Fakat onlarý bulamadýlar. Çok iz süren bir adama:
- Eðer bize Muhammedi bulursan, sana istediðini veririz, dediler. Hep beraber iz takibine baþladýlar. Çok geçmeden Sevr Daðý'ndaki maðaraya vardýlar. Hz. Ebu Bekir ayak seslerini duyunca:
- Eyvah bizi buldular, diye endiþelendi. Hz. Peygamber onu teselli etti:
- Üzülme, Allah bizimledir, dedi. Maðaranýn aðzý örümcek aðý ile kapalý idi. Mekkeliler hayal kýrýklýðýna uðradýlar
- Yanlýþ iz sürdük, burada olamazlar, diyerek süratle oradan ayrýldýlar. Hz. Peygamber'i bulamayan kâfirler ne yapacaklarýný bilemediler:
Kaçaklarý bulup getirene 100 deve vereceðiz, diye ilan ettiler. Süraka adlý yiðit bir adam vardý. Çok iyi ata biner, iyi iz sürerdi. Atýna atladý, Medine'ye doðru atýný sürdü. Çölde Efendimiz'e yetiþti. Yanlarýna yaklaþtýðý zaman, atý yere kapaklandý. Kalktý, atýna bindi, ileri doðru sürdü. Bu defa atý dizlerine kadar kuma gömüldü. Süraka, bir daha yere yuvarlandý. Aklýnda hep 100 deve vardý. Dizginlere iyice sarýldý. Hayvaný mahmuzladý. Atý bir daha devrilince, yaptýðý hatanýn farkýna vardý. Hz. Muhammed'in Peygamber olduðunu anladý. Geri döndü. Yolda rastladýklarýna:
- Bu tarafta yoklar, baþka tarafa bakýn, dedi. Medine tarafýna kimseyi göndermedi.
Medineli Müslümanlar, Hz. Peygamber'in yola çýktýðýný duymuþlardý. Günlerdir onu bekliyorlardý. Hurma aðacýnýn tepesindeki gözcü;
- Geliyorlar! diye baðýnnca, dünya onlarýn oldu. Gönülleri sevinçle doldu.
- Allahu Ekber! Allahu Ekber! Þükür, geldi Peygamber diye koþup, etrafýný sardýlar. Aðlayarak mübarek ellerine sarýldýlar. Ýlk iþ olarak Hz. Peygamber, Muhacirun denen Mekkeliler'e Ensar denilen Medineliler'i ikiþer ikiþer kardeþ ilan etti. Sonra el birliði ile güzel bir mescid yaptýlar. Artýk düþman korkusu olmadan mescidlerinde ve Hz. Peygamber'in arkasýnda hep beraber namaz kýlmaya baþladýlar. Her þeylerini Mekke'de býrakýp gelmelerine hiçbir zaman üzülmediler. Peygamber ile olmayý en büyük mutluluk bildiler. Daha sonra Medine'deki Yahudilerle iç barýþý saðlamak ve Medine'yi birlikte müdafaa etmek için bir anlaþma yaptý.
KABE'DEN DÜNYAYA
Mekkeli kâfirler, Muhammedi elimizden kaçýrdýk, diye üzüldüler. Geride kalan Müslümanlar'a çok fenalýk yaptýlar. Hicret eden Müslümanlar'ýn mallarýný yaðma ettiler. Sonra da büyük bir kervan hazýrlayýp Ebu Süfyan'ýn baþkanlýðýnda Suriye'ye gönderdiler. Medine'de mutlu bir hayat süren Müslümanlar, Hicret'in ikinci yýlýnda, bu kervanýn geri dönmekte olduðunu duyunca, yolunu kesmeye, haklarýný almaya karar verdiler. Bunu öðrenen Mekkeliler ise, kervanlarýný korumak ve Müslümanlarla savaþmak için yola çýktýlar. Hz. Peygamber de Müslümanlar'ý topladý. Savaþa hazýrlanmalarýný söyledi. Ýki taraf, Bedir denen bir yerde karþýlaþtý. Kâfirler 950 kiþiydiler. Ýki yüz tane atlarý vardý. Kendilerine cesaret versinler diye kadýnlarý da yanlarýna almýþlardý. Müslümanlar ise 314 kiþiydiler. Ýki tane atlarý vardý. Sayýlan çok azdý, ama göðüslerindeki iman daðlar kadardý.
Kafirlerden üç kiþi ortaya çýktý. Her biri iri yarý adamlardý.
- Ýçinizde yiðit varsa, karþýmýza çýksýn, diye meydan okudular.
Peygamberimiz'in amcasý Hz Hamza, Ebu Talip amcasýnýn oðlu Hz. Ali ve Haris amcasýnýn oðlu Ubeyde ileri atýldýlar. Kafirleri vurup devirdiler. Daha sonra iki ordu birbirine girdi. Savaþ uzun sürmedi. Mekkeliler bozguna uðradýlar. Geri dönüp kaçmaya baþladýlar. Müslümanlar, baþta Ebu Cehil olmak üzere birçok kâfiri doðradýlar. Bu sýrada Bilal Habeþi eski zalim efendisini gördü. O da Bilal'i görünce, geri dönüp kaçmaya baþladý. Bilal o gün rüzgar gibi idi. Elinden kimse kurtulmuyordu. Ýþkenceci zalimi ensesinden yakaladý. Bir vuruþta canýný cehenneme yolladý. Arkasýna bakmadan kaçanlar canlarýný zor kurtardýlar.
Mekkeliler Bedir yenilgisini unutamadýlar. Bu kadar az Müslüman'a nasýl yenildiklerini hiç anlayamadýlar. Yeniden güç toplayýp, onlara saldýrmayý akýllarýna koydular. Kaçýrdýklarý kervanýn 50.000 dinara ulaþan kýsmýyla yeni bir ordu kurdular. Kaybettikleri büyüklerinin intikamýný mutlaka almalýydýlar. Büyük bir hazýrlýða giriþtiler. Ýntikam ateþi ile yananlarýn biri de Mekke'nin ileri gelenlerinden Ebu Süfyan'ýn karýsý Hind idi. Kardeþini Bedir'de Hz. Hamza öldürmüþtü. Bu yüzden ona diþ biliyordu. Mekke'de Vahþi adlý siyahi bir köle vardý. Çok iyi mýzrak atardý. Hind onu evine çaðýrdý:
- Eðer Hamza'yý öldürürsen, seni hürriyetine kavuþturur, üstelik servete boðarým, dedi.
Vahþi bu teklifi kabul etti. Kâfirlerin Medine'ye yaklaþtýðý duyulunca, Müslümanlar kýlýçlarýný kuþanýp, yola çýktýlar. Hz. Peygamber bunu haber alýr almaz ashabýyla istiþare etti. Medine dýþýnda savaþmaya karar verdi. 950 kiþilik bir güçle Uhud'a doðru yola çýktý. Fakat yolda Abdullah Ýbn-i Ubey adlý münafýk 300 kiþi ile geri döndü, Müslümanlar 650 kiþi kaldý. Ýki ordu Uhud'da karþýlaþtýlar. Kâfirler 3.000 kiþi idiler. Çok önemli bir tepeye Hz. Peygamber okçularý dikti.
- Buradan asla ayrýlmayýn, diye tembih etti.
Fakat bir ara kafirler kaçmaya baþlayýnca, tepedeki okçular buna çok sevindiler. Yerlerini býrakýp, düzlüðe indiler. Bunu gören Halid Bin Velid komutasýndaki 200 kiþilik müþrik birliði, tepeyi dolandýlar. Müslümanlar'a arkadan çullandýlar. Peygamber sözünü unutanlar, zor durumda kaldýlar. Savaþý kazanmýþken kaybedemezdiler. Bu sýrada Vahþi Hz. Hamza'yý gördü. Mýzraðýný fýrlatýp, onu karnýndan vurdu. Bunu gören Hind deliler gibi koþarak geldi. Vahþi'den de vahþi idi. Hz. Hamza'nýn göðsünü yardý. Ciðerini çýkarýp, çiðnemeye baþladý.
- Ýntikamýmý aldým, diye homurdandý. Aradan iki yýl geçti. Mekkeli kâfirler Yahudiler ile anlaþtýlar.
- Müslümanlar': ortadan kaldýralým, dediler. Komþu kabilelerle birleþtiler. Büyük bir ordu hazýrladýlar. Müslümanlar'ýn iþi gerçekten de zordu. Bunca kâfire nasýl karþý koyacaklardý? Günlerce düþündüler. Selman-ý Farisi bir teklifte bulundu.
- Medine'nin çevresinde hendek kazalým. Düþmaný þehre sokmayalým, dedi.
- Hz. Peygamber bu görüþü beðendi. "Bismillah" diyerek ilk kazmayý vurdu. Müslümanlar gece gündüz çalýþtýlar. Medine'nin etrafýný 7 km. uzunluðunda, yer yer 10 metre geniþlikte ve 10 metre derinliðinde hendekle çevirdiler. Sonunda kâfirler, onbin kiþilik bir orduyla geldiler. Müslümanlar ise 3000 kiþiydiler. Hendeði görünce, þaþýrýp kalan kâfirler:
- Hayret, bu görülmemiþ bir þey, dediler. Hendeði bir türlü geçemediler.
- Geçmeye kalkanlar ok yaðmuruna tutuldular. Ýki aylýk bir kuþatmadan sonra periþan bir durumda, dönüp gittiler. Peygamberimiz "Ey Ashabým, bundan böyle Mekkeliler artýk sizin üzerinize bir daha gelemeyeceklerdir. Sýra sizdedir" buyurdular. Mekke'den ayrý kalmak, Kabe'nin hasretiyle yanmak Müslümanlar'ý çok üzüyordu. Uhud Savaþý'ndan iki yýl sonra, Hz. Peygamber Kâbeyi ziyarete karar verdi. 1400 Müslüman yanlarýna kýlýçtan baþka hiçbir silah almadan Mekke'ye doðru yola çýktýlar. Bunu haber alan Mekkeliler, silaha sarýldýlar. Müslümanlar'ý Mekke'ye sokmayýz, dediler. Ýki taraf elçileri karþýlýklý gidip, geldiler. Sonunda Hudeybiye denilen yerde, Mekkeliler'in temsilcisi Süheyl ile, on yýllýk bir anlaþma imzalandý. Bu anlaþmaya göre; o yýl Müslümanlar Mekke'ye girmeyeceklerdi. Kabe'yi ertesi yýl ziyaret edeceklerdi. Bir de Mekkeliler Müslüman olursa ve Medine'ye gelirse, geri teslim edilecekti. Bu sonuncu þart Müslümanlar'ý çok üzdü. Tam bu sýrada yürek paralayan bir olay meydana geldi. Mekkeliler'in sözcüsü Süheyl'in Ebu Cendel adlý bir oðlu vardý. Ebu Cendel Müslüman olmuþtu. Bu yüzden babasý ona çok iþkence yapmýþ ayaklarýna zincir vurmuþtu. Hz. Peygamber'in Mekke'ye geldiði duyulunca, Ebu Cendel bir yolunu bulup kaçmýþ, zincirleri sürükleye sürükleye Müslümanlar'ýn yanýna gelmiþti. O sýrada anlaþma imzalanýp bitmiþti. Ebu Cendel Hz. Peygamber'in ellerine kapandý:
- Kurtar beni ya Resûlûllah, diye inledi. Kanayan yaralarýný gösterdi. Zincirler ayaklarýný parçalamýþ, kamçý darbeleri sýrtýný yýrtmýþtý. Ebu Cendel'in babasý ileri atýldý.
- Oðlumu bana vermezseniz, anlaþmayý bozarým, dedi.
Hz Peygamber'in ricasýný kabul etmedi. Müslümanlar aðlaþtýlar.
- Ebu Cendel'i geri verme ya Rasûlüllah, diye yalvardýlar.
Hz. Peygamber çaresizdi. Sözünde durmak, Ebu Cendel'i vermek zorunda idi. Müslümanlar'ýn içinde en çok Hz. Ömer üzgündü.
- Kâfirlere baþ eðmeyelim, Ebu Cendel'i vermeyelim, diye sýzlandýysa da, Hz. Peygamber onlarý teselli etti.
Bu anlaþmanýn iyi sonuçlar vereceðini söyledi. Gerçekten de öyle oldu. Çok geçmeden binlerce insan bu barýþý fýrsat bildi; kafileler halinde gelip, Müslüman oldu. Müslümanlar'ýn sayýsý kýsa zamanda iki misline çýkmýþtý. Allah elçisinin yaptýðý her iþte binlerce hikmet, sayýsýz incelik vardý. Hudeybiye anlaþmasýný yenilgi sananlar, bunu daha iyi anladýlar. Peygamber Efendimiz'e daha çok baðlandýlar. Müslümanlar güçlenmeye baþladýlar. Puta tapan diðer kabilelerle savaþtýlar. Hemen hepsini dize getirdiler. Hz. Peygamber komþu krallara mektuplar yazdýrdý, elçiler gönderdi, onlarý Ýslamiyet'e davet etti. Allah adý her yanda duyulmaya baþladý.
Bir savaþtan dönüyorlardý. Aðaçlýk bir yerde mola verdiler. Hz. Peygamber kýlýcýný aðaca astý. Yere uzanýp uyumaya baþladý. Fýrsat kollayan düþmanlardan biri, aðaca asýlý kýlýcý kaparak:
- Muhammed seni elimden kim kurtaracak, diye baðýrdý.
Sese uyanan efendimiz
- Allah, diye cevap verdi.
Onun Allah'a bu kadar güvenmesine yabancý adam þaþtý kaldý. Korkudan titremeye baþladý. Elindeki kýlýç yere düþtü. Hz. Peygamber yerdeki kýlýcý alarak;
- Þimdi seni elimden kim kurtaracak, diye sordu?
Adam ümitsizce sýzlandý:
- Hiç kimse dedi.
Hz. Peygamber onu affettiðini söyleyince, ölümden dönen adam, Efendimiz'in merhametine hayran kaldý. Kelime- i þehadet getirerek Müslüman oldu. Mekkeliler sözlerinde durmadýlar. Hudeybiye Anlaþmasý'na uymadýlar. Müslümanlar'ýn tarafýný tutan bir kabileye ansýzýn saldýrdýlar. Hz. Peygamber bu fýrsatý deðerlendirdi. Müslümanlar'a savaþ emir verdi. Ama savaþýn nereye olduðunu söylemedi. Çünkü Mekkeliler bunu bilmemeliydi. Kutsal topraklarda kan dökülmemeliydi. On bin kiþilik Ýslam ordusu Mekke'ye doðru yola çýktý. Bir akþam üzeri Mekke'ye vardýlar. Þehre yakýn bir yerde karargah kurdular. Tepelerde yüzlerce ateþ yaktýlar. Mekkeliler'in yüreðine korku saldýlar. Ertesi sabah Hz. Peygamber orduya þu emri verdi.
"Kýlýç çekmeyene kýlýç çekilmeyecek, Mekke'de kan dökülmeyecek"
Ýslam ordusu dört kola ayrýldý. Mekke dört bir yandan sarýldý. Hz. Peygamber çok mutluydu. Kusva adlý devesinin üzerinde Mekke'ye girerken, sekiz yýl öncesini düþünüyordu. Bir gece arkadaþý Ebu Bekir ile birlikte çok sevdikleri bu þehirden gizlice ayrýlmýþlardý. Þimdi ise muzaffer bir kumandandý. Þanlý ordusu Mekkeliler'in gözlerini kamaþtýrýyordu. Bu ne bahtiyarlýktý. Devesinin üzerinde secdeye kapandý.
"Sana sayýsýz þükürler olsun Allah'ým" dedi. Mekkeliler büyük bir þaþkýnlýk içinde idiler. Acaba Hz. Peygamber kendilerine nasýl davranacaktý? Ona yaptýklarý fenalýklarýn intikamýný nasýl alacaktý? Gözleri yerde baþlarý önlerindeydi. Fakat Hz. Peygamber çok asil bir insandý. Müslümanlara görülmedik iþkenceler yapan, kendine aðýr hakaretler eden bu insanlarý, bir çýrpýda baðýþladý.
- Hepiniz hür ve serbestsiniz, dedi. Mekkeliler onun büyüklüðüne hayran kaldý.
Müslümanlar doðruca Kabe'ye koþtular. Kapýsýný açtýlar. Ýçindeki ve etrafýndaki 360 putu kýrýp parçaladýlar. Allah'ýn yüce evini, ona yakýþmayan çirkin þeylerden temizlediler. Kabe'yi hürriyetine kavuþturdular. Bilal'i Kabe'nin üzerine çýkardýlar. Hz. Peygamberin bu yanýk sesli müezzini, "Allahu Ekber, Allahu Ekber" diye ezan okumaya baþlayýnca, Müminler sevinç gözyaþlarý döktüler, Allah'a hamd ettiler, þükrettiler. Kabe'nin etrafýnda pervaneler gibi döndüler. Tavaf ettiler, onlarýn derin imanýný görenler koþup Hz. Peygambere geldiler
- Biz de Müslüman olduk ya Rasûlüllah, dediler. Allah'ýn elçisini sevindirdiler. Sonsuz bahtiyarlýða erdiler.
Kabe'deki putlarýn kýrýldýðý duyulunca, Müslüman olmayan Araplar çok üzüldüler. Hem kendi putlarýný kurtarmak, hem de Ýslamiyet'i ortadan kaldýrmak için yirmi bin kiþilik büyük bir ordu hazýrladýlar. Bunu haber alan Hz. Peygamber, on iki bin kiþilik ordusuyla düþmanýn üzerine yürüdü. Önlerinde Huneyn Geçiti vardý. Düþman askerleri burayý tutmuþlardý, Ýslam ordusunu gafil avladýlar. Fakat Müslümanlar çabuk toparlandýlar. Düþmaný büyük bir bozguna uðrattýlar. 6000 kiþiyi esir aldýlar. Esir kadýnlardan biri:
- Beni, Peygamber'e götürün, o beni tanýr, deyince, kadýný alýp Hz. Peygamber'e götürdüler. Efendimiz süt kardeþi Þeyma'yý görünce, sevinçle ayaða kalktý. Hýrkasýný çýkarýp yere serdi. Þeyma'yý onun üzerine oturttu. Çocukluk günlerini dile getirdiler. Þeyma'nýn hatýrý için altý bin esiri serbest býraktýlar. O günden sonra Ýslamiyet büyük bir hýzla yayýlmaya baþladý. Koskoca Arabistan'da puta tapan kimse kalmadý. Hz. Peygamber'i öldürmeye, getirdiði dini söndürmeye çalýþan Yahudiler ve Hýristiyanlar dize geldiler. Müslümanlar'a boyun eðdiler. O güne kadar Müslüman olmayan Arap kabileleri, Hz. Peygamber'e elçiler gönderdiler. Ýslamiyet'i kabul ettiklerini bildirdiler. Medine yabancý heyetlerle dolup taþtý. Ýnsanlar hak dine koþtu. Allah'ým! Bu ne güzel sonuçtu!.. Hac mevsimi gelince, Efendimiz Müslümanlarla birlikte, Mekke'ye doðru yola çýktý. Bu onun ilk ve son haccý olacaktý. Tarih boyunca bu hac, veda haccý olarak anýlacaktý. Ýki yýl önce, 1400 kiþi ile giremediði Mekke'ye, yüzbinden fazla Müslümanla girdi. Devesi Kusva'nýn üzerinde mukaddes evin ziyaretçilerini sevgiyle süzdü. Onlara þöyle hitap etti:
"Ey Ýnsanlar!
Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bulunamayacaðým."
"Ýnsanlar!
Bugünleriniz nasýl mukaddes bir gün ise, bu aylarýnýz nasýl mukaddes bir ay ise, bu þehriniz (Mekke) nasýl mübarek bir þehir ise, canlarýnýz, mallanýnýz, namuslarýnýz da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuþtur."
"Ashabým!
Muhakkak Rabbiniz'e kavuþacaksýnýz. O da sizi yaptýklarýnýzdan dolayý sorguya çekecektir. Sakýn benden sonra eski sapýklýklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayýnýz! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaþtýrsýn. Olabilir ki, burada bulunan kimse, bunlarý daha iyi anlayan birisine ulaþtýrmýþ olur."
"Ashabým!
Kimin yanýnda bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeþidi kaldýrýlmýþtýr. Allah böyle hükmetmiþtir. Ýlk kaldýrdýðým faiz de Abdülmuttalib'in oðlu (amcam) Abbas'ýn faizidir. Lakin anaparanýz size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uðrayýnýz."
"Ashabým!
Dikkat ediniz, Cahiliye'den kalma bütün adetler kaldýrýlmýþtýr, ayaðýmýn altýndadýr. Cahilliye devrinde güdülen kan davalarý da tamamen kaldýrýlmýþtýr. Kaldýrdýðým ilk kan davasý Abdülmuttalib'in torunu Ýyas bin Rabia'nýn kan davasýdýr."
"Ey insanlar!
Muhakkak ki, þeytan, þu topraðýnýzda kendisine tapýnmaktan tamamen ümidini kesmiþtir. Fakat siz bunun dýþýnda ufak tefek iþlerinizde ona uyarsanýz, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakýnýnýz."
"Ey insanlar!
Kadýnlarýn haklarýný gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanýzý tavsiye ederim. Siz kadýnlarý, Allah'ýn emaneti olarak aldýnýz ve onlarýn namusunu kendinize Allah'ýn emri ile helal kýldýnýz. Sizin kadýnlar üzerinde hakkýnýz, kadýnlarýn da sizin üzerinizde hakký vardýr. Sizin kadýnlar üzerindeki hakkýnýz; yataðýnýzý hiç kimseye çiðnetmemeleri, hoþlanmadýðýnýz kimseleri izniniz olmadýkça evlerinize almamalarýdýr. Eðer gelmesine müsaade etmediðiniz bir kimseyi evinize alýrlarsa, Allah size, onlarý yataklarýnda yalnýz býrakmanýza ve daha olmazsa, hafifçe dövüp sakýndýrmanýza izin vermiþtir. Kadýnlarýn da sizin üzerinizdeki haklarý, meþru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir."
"Ey mü'minler!
Size iki emanet býrakýyorum, onlara sarýlýp uydukça, yolunuzu hiç þaþýrmazsýnýz. O emanetler, Allah'ýn kitabý Kur'an- ý Kerim ve Peygamberi'nin (SAV.) sünnetidir."
"Mü'minler!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ýn kardeþidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeþtirler. Bir Müslüman'a kardeþinin kaný da, malý da helal olmaz. Fakat malýný gönül hoþluðu ile vermiþse o baþkadýr."
"Ey insanlar!
Cenab-ý Hakk her hak sahibine hakkýný vermiþtir. Her insanýn mirastan hissesini ayýrmýþtýr. Mirasçýya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döþeðinde doðmuþsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyetler vardýr. Babasýndan baþkasýna ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baþkasýna intisaba kalkan köle, Allah'ýn, meleklerinin ve bütün insanlarýn lanetine uðrasýn. Cenab-ý Hakk, bu gibi insanlarýn ne tevbelerini, ne de adalet ve þahadetlerini kabul eder."
"Ey insanlar!
Rabbiniz birdir. Babanýz da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarýsýnýz, Adem ise topraktandýr. Arab'ýn Arap olmayana, Arap olmayanýn da, Arap üzerine üstünlüðü olmadýðý gibi; kýrmýzý tenlinin siyah üzerine, siyahýn da kýrmýzý tenli üzerine bir üstünlüðü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadýr. Allah yanýnda en kýymetli olanýnýz, ondan en çok korkanýnýzdýr."
Azasý kesik siyahi bir köle, baþýnýza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ýn kitabý ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz."
"Suçlu kendi suçundan baþkasý ile suçlanamaz. Baba, oðlunun suçu üzerine, oðlu da babasýnýn suçu üzerine suçlanamaz."
"Dikkat ediniz!
Þu dört þeyi kesinlikle yapmayacaksýnýz: Allah'a hiç bir þeyi ortak koþmayacaksýnýz. Allah'ýn haram ve dokunulmaz kýldýðý caný, haksýz yere öldürmeyeceksiniz. Zina etmeyeceksiniz. Hýrsýzlýk yapmayacaksýnýz."
"Ýnsanlar,
Lâilâhe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarýný ve mallarýný korumuþ olurlar. Hesaplarý ise Allah'a aittir."
"Ýnsanlar!
Yarýn beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?"
Sahabe- i Kiram hep birden þöyle dediler
"Allah'ýn elçiliðini ifa ettiniz, vazifenizi hakkýyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz diye, þehadet ederiz"
Bunun üzerine Resul-u Ekrem Efendimiz (S.A.V.) þehadet parmaðýný kaldýrdý, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve þöyle buyurdu:
"Þahid ol, ya Rab! Þahid ol, ya Rab! Þahid ol, ya Rab!"
Gönderen: 26.01.2007 - 01:33
Bu Mesaji Bildir   SaYaCGIN üyenin diger mesajlarini ara SaYaCGIN üyenin Profiline bak SaYaCGIN üyeye özel mesaj gönder SaYaCGIN üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1639 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
bidenem2727 (51), seyma köse (32), Frankfurtlu (58), Rahmetli (54), adem hoca (39), Fatihcrs (39), miractas (52), kadir isik (57), semiz55 (50), huseyinkoymen (54), a.zade (46), burakcan42 (47), YETÝMKIZ (38), demir19 (48), Yusuf KALE (64), enis1616 (34), m.tarik (23), a.erbil (50), cerdogan53 (38), sefaköylü (61), cihat78 (33), dursuni (40), ademylmz (62), Eternity (50), fatmas (35), rayiha (44), metinyuksel (42), biat (48), MuhammedBurak (57), atahoca (43), nsarikilic (85), nurleyla (61), ercomert (66), yselimk (47), salipazari_55 (47), mukreminabi (59), yaman55 (53), hanedar (53), serwtac (51), zeycan.T (48), Hamdi SEM&Yacut.. (50), nurcemalin55 (45), suyuti (46), kayýpcicek (39), kobra28 (50), z_ates (49), a_hisar (35), nihade (49), Sehle (53), hacer (50), Ayhan75 (50), meliksah (), s_mavus (49), gulum58 (39), delikanli55 (49), masterkan84 (41), Safiye_ (43), aktas1 (45), rahmana_kulum (41), nuraniyüz (37), nevra_nevra (37), mbildir (53), mg_ali61 (41), fatmasurek (50), cemalettin (44), beylik (46), tiryakiyim (55), oliverim (48), ibrahimer (61), ahmetmeydan&yac.. (32), gezgintas (33), emrullahasik (42), inces (63), ahmetzg (32), halvet (59), werker (57), meliksahgazi (45), hizan (53), halit 2 (), EFSU (41), esnur@ (38), tutukluyurek1 (43), kadir.46 (50), akin (56), Abdulaziz1 (57), arslan71 (54), hakan252525 (48), abdulvekil (41), celalim (43), cingirt (45), ahmethira (61), atasever (35), syfbeyhan (47), bladenfr (53), Bulduklu (53), zeynep73 (52), ülkücü genc 67 (41), ruhat (41), kubi187 (36), ateþ_su (44), Hanedaroglu (53), 0455 (49), uveyk (52), yesevi06 (49), civansirli (65), Yusuf 55 (43), sehid_2000 (42), carizma55 (45), ismail61 (50), kazakh65 (60), inansumer (47), miro_can (45), mavibirölüm (41), Tuncay20 (48), Cennetim (34), KIVILCIM (59)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.69709 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.