0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » KISSADAN HiSSE CIKARALIM iNS.

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
TuZsuzDeliBekiR su an offline TuZsuzDeliBekiR  
KISSADAN HiSSE CIKARALIM iNS.
43 Mesaj -
ÝYÝLÝÐÝ DÜÞÜNMEK YAPMAK GÝBÝ SEVABTIR


Geçmiþ peygamberlerden biri zamanýnda ortaya çýkan þiddetli bir kýtlýk, insanlarý kasýp kavuruyordu O kadar ki, bir lokma ekmek,bulmak, bir kese altýn bulmaktan daha sevindirici oluyordu

Ýnsanlarýn çektiði açlýk merhamet sahibi kimselerin yüreklerini paralýyordu Böyle bir ortamda yoksul bir derviþ, çölde yaptýðý bir yolculuk sýrasýnda dað gibi bir kum yýðýnýna rastladý Kum yýðýnýnýn önünde durup içinden "Ey Rabbim, ne olurdu þu yýðýn kumdan oluþacaðýna undan oluþsaydý da ben onu büyük bir zevk ve cömertlikle aç insanlara daðýtsaydým" diye geçirdi Bunu o kadar samimi olarak düþünmüþtü ki, zamanýn peygamberine Allah Teâlâ þöyle vahyetti: "Falan derviþe haber ver ki' onun halisane niyeti, gördüðü kum yýðýný, ona ait bir un yýðýný imiþ de onu benim rýzam için açlara daðýtmýþ gibi kendisine sevap yazmama vesile olmuþtur"



BASÝT BÎR TERCÝH



ilk Müslüman Türk Devletlerinden biri olan Gazneliler devletinin en büyük ve deðerli hükümdarlarýndan biri olan ve tarihte ilk defa "sultan" adýný alan Sultan Mahmud, Ýslamý yaymak için Hindistan'a on sekiz sefer düzenlemiþti Ýþte bu seferlerden birinde çok þiddetli bir direnme ile karþýlaþmýþ, zafer kazanacaðýndan þüpheye düþmüþtü Tam bu zor durumda iken Allah'a þöyle yalvardý: "Ey Rabbim, bu savaþtan galip çýkarsam, aldýðým bütün ganimetleri yoksullara daðýtacaðým "

Neticede Sultan Mahmud galip geldi ve çok kýymetli ganimetlere sahip oldu Gazne'ye döndüklerinde elde ettikleri bütün ganimetleri yoksullara, muhtaçlara daðýtmaya baþladý Fakat bazý vezir ve komutanlar araya girip, "Aman Sultaným ne yapýyorsunuz, bunca deðerli ganimetler, altýnlar, inciler fakir fukaraya daðýtýlýr mý? Hem onlar bunlarýn kýymetini ne bilecek? Üstelik devletin hazinesinin bunlara ihtiyacý var" diyorlardý Sultan Mahmut bunu Allah'a verdiði sözün gereði olarak yaptýðýný, kendisi için bir adak olduðunu söyledi Adamlarý yine itiraz ettiler: "Efendimiz önemsiz olanlarý daðýtýn, deðerli olanlarý hazineye ayýrýn, bütün memleketin bunlara ihtiyacý var" dediler Sultan Mahmut'un kafasýný karýþtýrdýlar O zamanda Gazne'de yaþayan, doðruyu ve hakki kellesi pahasýna söylemekten çekinmeyen âlim ve fâzýl büyük bir zat vardý Sultan Mahmud onu ça ðýrtýp durumu anlattý ve fikrini sordu O büyük zat þöyle dedi:

"Sultaným bunda kararsýzlýða düþecek bir taraf yok Çok basit bir tercih karþýsýndasýnýz Eðer Allah'a bir daha iþiniz düþmeyecekse hemen adamlarýnýzýn dediðini yapýn, ganimetleri hazineye koyun Ama Allah'a tekrar iþiniz düþecekse verdiðiniz sözü tutun, adaðýnýzý yerine getirin, ganimetleri yoksullara daðýtýn"


ARPA VE SAMAN



Eski Ramazanlardan birinde iki molla âdet olduðu üzere Anadolu köylerine ramazan hocalýðý yapmaya çýktýlar Rahat birer köy bulmak için yollarýna devam ederken bir akþam vakti yollarý üzerindeki bir köyde misafir oldular Ev sahibi köylü irfan sahibi, umur görmüþ biriydi Mollalar akþam namazý yaklaþtýðý için hazýrlanmak istediler Biri abdest almak için dýþarý çýktý Ev sahibi köylü içerde kalana sordu:

- Arkadaþýnýn tahsili, terbiyesi yeterli midir, Kur'an'ý iyi okur mu, tefsir ve hadis öðrenmiþ midir?

Odada kalan cevap verdi:

- Yok caným, ne tahsil ve terbiyesi, ne ilmi?

Eþeðin biridir, bir þeyden anlamaz Biraz þarlatandýr, ona güveniyor

Bu arada dýþarý çýkan içeri girdi ve içerdeki dýþarý çýktý Köylü içeri girene de arkadaþý için ayný soruyu sordu O da arkadaþý için þöyle dedi:

- Sýðýrýn biridir Ýlim ve edepten hiç nasip almamýþtýr Ýstanbul'da boþuna kaldýrým çiðnemiþtir

Mollalarýn hazýrlanmasý bitince birlikte akþam namazý kýldýlar Namazdan sonra ev sahibi akþam yemeði getirdi ve mollalarý sofraya buyur etti Sofrada aðzý kapalý üç tabak yemek vardý Ev sahibi bunlardan ikisini birer tane mollalarýn önüne, diðerini de kendi önüne koydu ve "Haydi buyurun" deyince herkes önündeki tabaðý açtý Mollalardan birinin tabaðýnda arpa diðerinin tabaðýnda saman vardý Ev sahibi köylünün tabaðýnda ise nefis bir tas kebabý bulunuyordu Mollalar þaþýrdýlar, kýzarýp bozardýlar Ev sahibi onlarýn bir-þey söylemesine fýrsat býrakmadan durumu aydýnlatmaya baþladý Önce önünde arpa olana dönüp þöyle dedi:

- Arkadaþýn senin için eþeðin biridir dedi Bunun için sana arpa koydurdum Çünkü bir kimseyi en iyi arkadaþý tanýr Kiþiyi arkadaþýndan sorarlar

Sonra önünde saman olana döndü ve,

- Senin için de arkadaþýn "sýðýrdýr" dedi En iyi sýðýr yiyeceði saman olduðu için senin tabaðýna da saman koydurdum Buyurun, afiyet olsun, dedi



ÝMTÝHAN



Geçmiþin herkesin saygýsýný kazanmýþ derin hocalarýndan biri, yýllarca ders verdiði bir öðrencesini birgün karþýsýna aldý ve þöyle dedi:

- Sen artýk yýllarýn tahsil ve terbiyesi sonucu belirli bir düzeye geldin Gerekli bilgileri nazari olarak kavradýn Ama bu öðrendiklerinden sonuç çýkaracak yorum yapacak, gerektiðinde bunlardan yararlanacak hâle geldin mi bunu öðrenmek için sana bir soru soracaðým Doðru cevap verdiðin takdirde sana icazet (diploma) vereceðim Öðrenci:

- Peki hocam, sorunuzu sorun, bilirsem beni serbest býrakýn, ben de zaten bunu istiyorum, dedi

Hoca sorusunu þöyle yöneltti:

- Diyelim ben seni serbest býraktým, ilk önce bir sýla-i rahim (yakýn akraba ziyareti) yaparsýn Memleketine giderken elbette köylerden yaylalardan geçeceksin Yolun üstünde davar sürülerine, çoban köpeklerine rastlayacaksýn Varsayalým ki böyle bir yerde beþ altý tane köpek birden sana saldýrdý Nasýl kurtulursun?

Öðrenci cevap verdi:

- Elimdeki sopa ile karþý koyarým

- Sopa ile beþ altý köpekle baþ edemezsin

- Köpekleri taþa tutarým

- Yine kurtulamazsýn

- Silahýmý çeker öldürürüm

- O zaman köpek sahipleri seni oradan sað salim býrakmazlar Öldürmeseler bile iyice döverler, pestilini çýkarýrlar ve köpeklerin parasýný da tazmin ettirirler

Öðrenci pes etti:

- Hocam bilemeyeceðim Anlaþýlýyor ki bir süre daha sizden feyz almam gerekecek Fakat nasýl kurtulabileceðimi siz söyler misiniz?

Hoca açýkladý:

- Daðda, bayýrda, yaylada nerede olursa olsun böyle birkaç köpeðin birden saldýrýsýna uðrayýnca ilk yapýlacak þey köpeklerin sahiplerine veya köpekler kimin denetiminde ise ona haber vermektir Çünkü köpekler daima sahiplerine yakýn yerlerde bulunurlar ve sahiplerinin bir sözüyle, bir ýslýðýyla saldýrýdan vazgeçerler


ALLAH RIZASI


Vakti zamanýnda odunculukla geçinen, çalýþ kan, dürüst, dindar bir adam vardý O zamanda yaþayan bazý insanlar, yakýn bir çevrede bulunan ve nadir yetiþen bir aðaca kutsallýk izafe etmiþlerdi Adaklarýný, dileklerini o aðaç aracýlýðýyla yapýyorlardý Bu oduncu anýlan aðacý þirk (Allah'a ortak koþma) sebebi olarak görüyordu ve bunun için kesmeye karar verdi O zamana kadar kimse buna cesaret edememiþti Oduncu bir gün baltasýný aldý ve verdiði kararý uygulamak üzere yola koyuldu Yolda karþýsýna acayip görünüþlü, insana güven vermeyen biri çýktý Oduncu "sen kimsin?" diye sordu, o da "Ben þeytaným" diye cevap verdi Oduncu "Vay alçak vay hain demek insanlarý yoldan çýkaran sensin, þimdi seni geberteyim" diye söylenip üstüne çullandý Bir anda þeytaný altýna alýp boðazýna abandý "Demek ki insanlarý kandýrýp o aðacý kutsallaþtýran da sensin alçak herif" dedi Þeytan, "Boþuna uðraþma, çabalama, beni öldüremezsin, çünkü Allah tarafýndan kýya mete kadar insanlarý saptýrmak için bana mühlet verildi Sen o aðacý kesmekten vazgeç sana bir öneride bulunacaðým" diye karþýlýk verdi Oduncu "Kabule þayan ne önerin olabilir muzýr herif?" diye çýkýþtý Þeytan þu öneride bulundu:

- Sen o aðacý kesmekten vazgeçersen sana her sabah bir altýn getirir yastýðýnýn altýna koyarým Böylece seni geçindirmeye bile yetmeyen odunculuktan kurtulmuþ olursun

Oduncu biraz yumuþar gibi oldu ve sordu:

- Peki vadettiðin bir altýný getirmezsen ne olacak?

- O zaman bana dilediðini yap

Oduncu öneriyi, kabul etti, aðacý kesmeden geri döndü O gece yattý Sabah olunca yastýðýnýn altýna baktý ve gerçekten bir altýn konmuþtu Buna çok memnun oldu Merakla ertesi günü bekledi Ertesi gün oldu ama yastýðýnýn altýna para konmamýþtý Belki baþka bir yere koymuþtur diye her yaný alt üst etti yine altýn çýkmadý Buna çok içerleyen oduncu hemen býçaðýný baltasýný alýp þeytaný bulup öldürmek üzere yollandý Ayný yerde þeytanla yine karþýlaþtýlar Oduncu þeytaný görür görmez hemen üzerine atýldý Ama önceki nin tersine þeytan kendisini bir un çuvalý gibi savurdu Adam kalktý, þeytanýn üzerine yeni bir hamle yaptý Ama elini bile süremedi Artýk insiyatif þeytana geçmiþti Þöyle dedi:

- Boþuna uðraþma arkadaþ, sen geçen sefer beni neredeyse haklýyordun, çünkü o zaman Allah rýzasý için yola çýkmýþtýn Þimdi ise bana kýzgýnlýðýn kendi nefsin için Bundan dolayý artýk bana gücünü geçiremezsin, aksine sen maðlup olursun



UYARAN RÜYA


Garibanýn biri, çevresinde cimriliði, eli sýkýlýðý ile tanýnan birinden kalabalýk bir yerde bir kase yoðurt parasý istedi "Çok caným istiyor" dedi Bu garibana yarý ermiþ biri diye bakýlýyordu Cimri adam garibaný tersledi Yine istedi Cimri yine yanýndan uzaklaþtýrdý Orada bulunanlardan birkaç kiþi bu yoksula para vermeye, yardým etmeye kalkýþtý Hiç birinden kabul etmedi Eli sýký adama gidip bir defa daha sýrnaþtý Adam da "Al þunu da defol!" der gibi, önüne birkaç lira atýverdi

Bu olaydan kýsa bir zaman sonra cimri adam, bir gece rüyasýnda kendisini cennette gördü Her yanda, dünyada görmediði güzelliklerden oluþan bir manzara gözlerini kamaþtýrýyordu Bu arada acýktýðýný hissetti Kendisine hemen bir tabak yoðurt ikram edildi Adam bir tabak yoðurtla doymadý "Burada yoðurttan baþka birþey yok mu, bari bir-iki dilim de ekmek verseydiniz" dedi Kendisi ne þöyle söylendi: "Sen birkaç gün önce buraya yalnýzca yoðurt göndermiþtin O önüne çýktý Eðer baþka þeyler de gönderseydin onlar da seni karþýlar, sana ikram edilirdi"

Bu rüyadan sonra adam cimrilikten, pintilikten tümüyle sýyrýldý Eli açýk, yediren, içiren, gerektiði zaman kesenin aðýzýný kolayca açan biri oldu



GÖZ ÇUKURU

Halinden yoksul olduðu anlaþýlan bir adam, deniz kenarýnda oltayla balýk tutuyordu Tesadüfen oradan geçmekte olan ülkenin padiþahý bu

gariban adamla ilgilendi ve ona, "Oltana ben burada iken ilk takýlan þey ne olursa sana onun aðýrlýðýnca altýn vereceðim" dedi Biraz sonra oltaya takýla takýla ortasý delik bir kemik takýldý Hükümdar balýkçýya, "Ne yapalým, þansýn bu kadar, oltana aðýr bir þey takýlmadý" diyerek alýp sarayýna götürdü Saraya varýnca adamlarýna, balýkçýya elindeki kemiðin aðýrlýðýnca altýn vermelerini emretti Kemiði terazinin kefesine koydular, öbür kefesine de altýn koymaya baþladýlar Beþ, on, yirmi, elli diyerek altýnlarý koydular ama kemik yerinden oynamýyordu Görünüþte dört beþ altýný zor tartar göründüðü halde, tahminlerin on misli üzerinde altýn koydular kemik bana mýsýn demedi Altýný doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taþtý ama kemik tarafý yerinden kýmýldamýyordu Bunda bir sýr olduðunu anladýlar Bir bilgeyi çaðýrýp bu sýrrýn ne olduðunu sordular Bilge kemiði eline alýp þöyle bir baktýktan sonra þu açýklamada bulundu:"Bu kemik açgözlü bir insanýn göz çukurudur Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanýz yine yerinden oynamaz Çünkü doymaz Ama bir avuç toprak bunu doyurur"

Nitekim bir avuç toprak alýp terazinin kefesine koydu ve kemik yukarý kalkýverdi



EÐRÝ MÝNARE

Süleymaniye Camiinin inþasý tamamlanmýþ, ibadete açýlacaðý gün ilan edilmiþti O gün gelince istanbul'un her yanýndan insanlar bu eþsiz eserin açýlýþýnda bulunmak için þehrin bu noktasýna akýn etmiþti Herkes hayranlýkla bu Türk mucizesini seyrediyordu Fakat bunlar arasýnda bulu nan bir çocuk, "Aaa þu minareye bakýn nasýl eðri!" diye baðýrýyordu Herkes de bakýyordu ama bir eðrilik görmüyordu Çocuðun minarelerden biri için eðri dediði Mimar Sinan'a kadar ulaþtý Koca mimar hemen çocuðun yanýna geldi ve ona, "Yavrum hangi minare eðri göster bana" dedi Çocuk da "Ýþte þu" diye minarelerden birini gösterdi Mimar Sinan hemen adamlarýný topladý Uzun halatlarý biribirine ekletip minareye baðlattý "Çekin yukarý doðru!" diye çektirmeye baþladý Çocuða da, "Oðlum, bak bu minareyi doðrultturuyorum, sen dikkat et, dosdoðru olunca haber ver"

dedi Adamlar gerçekten düzeltiyormuþ gibi çekiyorlardý Çocuk bir süre sonra, "Tamam, minare doðruldu" diye baðýrdý Ýþçiler çekme iþini býrakýp halatlarý çözdüler Baþýndan beri olaya tanýk olan Sinan'ýn ustalarýndan biri herkesin kafasýný kurcalayan soruyu Mimar Sinan'a yöneltti:

- Ulu mimarbaþýmýz, sen herkesten iyi biliyorsun ki, minarede eðrilik falan yok O halde niçin düzeltmeye kalkýþtýn?

Mimar Sinan'ýn cevabý inceliðin, anlayýþýn, hoþgörünün simgesi idi:

- Ben bilmez miyim minarede eðrilik olmadýðýný Ama çocuðun kafasýndaki "minare eðri" intibaýný da öyle býrakamazdým Bu yönteme baþvurdum ki çocuðun kafasýndaki "eðri" kanaati silinsin Yoksa her yerde çocuk aklýyla minarenin eðri olduðunu söyler, sonra gerçekten eðri olduðu þeklinde bir inanç yayýlýrdý



DOÐRU YOLDAN AYRILMAMAK



Aylaklýktan, baþýboþluktan usanan, bunun çýkar yol olmadýðýný anlayýp doðru yola gelmeye karar veren mirasyedi bir adam, ülkesinin kralýna çýkýp, doðruluktan ayrýlmadan, dürüstçe yaþamak için kendisine bir yol göstermesini istedi Kral adama aðzýna kadar dolu bir fýçý zeytinyaðý verdi Bunu tek bir damla bile dökmeden þehrin bir ucundan öbür ucuna götürmesini, bir damla dahi döktüðü takdirde hemen orada boynunun vurulacaðýný söyledi Yanýna da kontrol için yalýn kýlýç iki gözcü verdi Adam fýçýyý kralýn buyruðuna uygun þekilde, bütün gücünü, dikkat ve zekasýný kullanarak bir damla bile dökmeden þehrin bir baþýndan öbürüne götürdü Sonra geri dönüp kralýn huzuruna yeniden çýktý Verilen görevi eksiksiz yerine getirdiðini söyledi Kral adama sordu:

- Þehirde ne gördün, neye þahit oldun?

O gün þehirde pazar kurulduðu, her yanýn iðne atýlsa yere düþmeyecek kadar kalabalýk olduðu bir gündü Buna raðmen adam þu cevabý verdi

- Efendimiz, ucunda can kaygýsý da bulunduðundan fýçýdaki yaðý dökmemek için öylesine bir dikkat içindeydim ki, bir an bile gözümü fýçýdan ayýrýp çevreye bakamadým Bu nedenle ne kimseyi gördüm, ne de bir olaya þahit oldum

Kral bu dersten sonra gönül rahatlýðý ile tavsiyesini yaptý:

- iþte, yaptýðýn her iþte, sana verilen her vazifede böyle dikkatli olur, kendini iþine verirsen, Allah'ýn her an seni kontrol ettiðini de aklýndan çýkarmazsan, hiç bir zaman doðru yoldan ayrýlmazsýn


HERKES SOYUNA ÇEKER

Bir padiþah Hýzýr'ý görmek istiyordu Bir gün bunun için tellallar çaðýrttý "Kim bana Hýzýr'ý gösterirse onu armaðanlara boðacaðým" dedi Birçok oðlu uþaðý olan fakir bir adam bu iþe talip oldu Karýsýna dedi ki: "Haným ben padiþaha Hýzýr'ý bulacaðýmý söyleyip ondan kýrk gün müsade alacaðým Bu kýrk gün için padiþahtan size ömrünüz boyunca yetecek yiyecek, içecek ve para alýrým

Kýrk günün sonunda Hýzýr'ý bulamayacaðým için benim kelle gider, ama siz rahat olursunuz"

Adamýn karýsý kanaatkar biriydi "Efendi biz nasýl olsa alýþtýk böyle kýt kanaat geçinmeye Bundan sonra da idare ederiz Vazgeç bu tehlikeli iþten" dedi Ama adam kafaya koymuþtu Padiþaha gidip Hýzýr'ý bulacaðýný söyledi Bunun için kýrk gün izin istedi Hýzýr'ý bulmak için koþuþturacaðý kýrk gün zarfýnda ailesinin geçimi için sarayýn ambarýndan tonlarca yiyecek, içecek ve nakit para aldý Bunlarý evine teslim edip kýrk gün ortalýktan kayboldu Kýrk günün bitiminde padiþahýn huzuruna çýkýp herþeyi itiraf etti: 'Benim aslýnda Hýzýr'ý falan bulacaðým yoktu Ailece sýkýntý çekiyorduk Hýzýr'ý bulacaðým diye sizden dünyalýk almak istedim" dedi Padiþah buna çok kýzdý: "Padiþahý kandýrmanýn cezasýný hayatýnla ödeyeceðini hiç düþünmedin mi?" diye baðýrdý Adam da her þeyi göze aldýðýný söyledi Bunun üzerine padiþah yanýnda bulunan üç veziriyle görüþ alýþ veriþinde bulundu Birinci vezire sordu:

- Padiþahý kandýran bu adama ne ceza verelim?

- Efendimiz, bu adamýn boðazýný keselim, etini parçalayýp çengellere asalým

Bu sýrada peyda olan, nurani, ak sakallý bir ihtiyar I vezirin sözleri üzerine söyle dedi: Küllü þeyin yerciu ila asýhý"

Padiþah ikinci vezirine sordu:

- Bu adama ne ceza verelim?

- Hükümdarým bu adamýn derisini yüzüp içine saman dolduralým

Biraz önce ansýzýn ortaya çýkan ihtiyar yine "Küllü þeyin yerciu ila aslýný" dedi

Padiþah üçüncü vezire sordu:

- Ey vezirim sen ne dersin, beni kandýran bu adama ne ceza verelim?

- Padiþahým bana göre, bu adamý affedin Size yakýþan, sizden beklenen budur Bu adam önemli bir suç isledi ama sanýldýðý kadar da kötü biri deðil Çünkü çoluk çocuðunun rahatý için kendini feda edebilecek kadar da iyi yürekli

Nurani ihtiyar yine söze karýþtý: "Küllü þeyin yerciu ila asýhý"

Bu defa padiþah o yaþlý zata yöneldi:

- Sen kimsin? Ýkide bir tekrarladýðýn o laf ne demektir?

ihtiyar cevap verdi:

- Senin birinci vezirinin babasý kasaptý Onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bah setti Yani aslýný gösterdi Ýkinci vezirin babasý yorgancý idi Yorgan yastýk, yatak yüzlerine yün, pamuk vb doldururdu O da babasýna çekti

Üçüncü vezirin ise babasý da vezirdi O da soyuna çekti, büyüklüðünü gösterdi Benim söylediðim söz "Herkes aslýna çeker" demektir Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) iþte vezir, Hýzýr istersen (kendini göstererek) iþte Hýzýr, bu adamý mahcup etmemek için sana göründüm, dedi ve kayboldu



TERBÝYE YARATILIÞA BAÐLIDIR



Eski iran hükümdarlarýndan biri vezirine oðlunun hocasýndan yakýnýyordu:

- Ben istiyorum ki oðlum ilim öðrensin, benim yerime iyi bir hükümdar olsun, o ise devamlý müzikle, sesle, sazla meþgul Demek ki hocasý buna iyi bir yön veremiyor

Vezir ayný görüþte deðildi:

- Hükümdarým hocanýn elinde mucize yok Çocuðun kabiliyeti neye ise hocasý ancak onda ilerlemesine, olgunlaþmasýna yardým edebilir Ýnsanýn tabiatý deðiþtirilemez Terbiye yaratýlýþa tabidir

Hükümdar aksi görüþteydi Terbiye ile yaratýlýþa yön verebileceðini iddia ediyordu Bunu kanýtlamak için bir akþam sarayýnda bir eðlence düzenledi Bu eðlence sýrasýnda eðitilmiþ kedilerin bir gösterisi de yer aldý Bu kediler, sýrtlarýnda, bir tabak içinde yanan mumlarý taþýyorlar ve onlarý

düþünmüyorlardý Hükümdar vezire bu kedileri göstererek:

- Görüyorsunuz, terbiyenin nelere gücü yetiyor, dedi

Vezir karþýlýk vermedi Olumlu, olumsuz bir þey söylemedi Yeni bir eðlence gecesini bekledi Bir baþka gecede düzenlenen eðlenceye gelirken yanýnda gizlice bir kaç tane fare getirdi Kediler gösteriye baþladýðý zaman bu fareleri kedilerin ortasýna doðru salýverdi Fareleri gören kediler sýrtlarýndaki tabaðý, mumu unutup farelerin peþine takýldýlar Mumlar, tabaklar hepsi bir yana yuvarlandý Yanan mumlardan yerdeki halýlar tutuþtu Ortalýk bir anda ana-baba gününe döndü Tam bu esnada vezir padiþaha yanaþýp iddiasýný kanýtlamanýn gururuyla þöyle dedi:

- Gördünüz mü padiþahým terbiye yaratýlýþa tabidir



SORUMLULUK

Vaktiyle her türlü maddi imkâna sahip olmasýna raðmen can sýkýntýsýndan, hayatýn yaþanmaya deðmez olduðundan yakman bir prens vardý Kardeþleri, arkadaþlarý gezer, ava gider, eðlenirken o odasýna kapanýr, sürekli düþünürdü Oðlunun bu haline hükümdar babasý çok üzülüyordu Birgün hükümdar, ülkesinin en bilge kiþisini sarayýna çaðýrtýp ona oðlunun durumunu anlattý ve buna bir çözüm bulmasýný istedi Bunun için bilgeye bir hafta mühlet verdi Bir hafta içinde bir formül bulamazsa bunun hayatýna mal olabileceðini de hatýrlattý

Yaþlý bilge üç beþ gün düþünüp taþýndý; aklýna hiç bir çözüm gelmedi Bu nedenle canýný olsun kurtarmak için ülkeyi terketmeye karar verdi Üzgün, dalgýn bir þekilde ülkeyi terkederken, bir köyün yakýnýnda koyunlarýný, keçilerini otlatan küçük yaþta bir çobanla bir süre ahbaplýk etti Bundan cesaret alan küçük çoban yaþlý dostuna "Amca þu hayvanlarýma biraz göz kulak oluver de, ben de þu görünen köyden azýk alýp geleyim, bugün azýk almayý unutmuþum" dedi Bilge de zevkle kabul etti Bilge, kafasý, karþýlaþtýðý olaylarla meþgul bir halde hayvanlara göz kulak olurken, bir keçi yavrusu kenarýnda oynamakta olduðu uçurumdan aþaðý yuvarlanýverdi Aþaðý inip onu kurtarmadýkça kendi kendine kurtulmasý da mümkün deðildi Bilge küçük çobana verdiði sözü doðru dürüst tutabilmek için kuzuyu kendisi kurtarmaya karar verdi Bu amaçla uçurumun dibine indi Önce kuzuyu sýrtýna baðladý, sonra týrmanmaya baþladý Birkaç týrmanma baþarýsýzlýkla sonuçlandý Ama bilge yýlmadý Uðraþtý, didindi, zorlandý ama sonunda kuzuyu yukarý çýkarmayý baþardý Küçük dostuna verdiði sözü tutabilmek, bunun için de kuzuyu uçurumdan çýkarmak bir süre kafasýný öyle meþgul etti ki, kendini bu iþe o kadar

verdi ki baþýndan geçmekte olan olayý, canýný kurtarabilmek için ülkeyi terketmekte oluþunu unuttu Fakat bu durum onun kafasýnda bir þimþek çakmasýna sebep oldu Þöyle düþündü: "Bir kimse ciddi olarak bir iþle meþgul olur, bir giriþimde bulunup onu baþarý ile sonuçlandýrmak arzusu benliðini tam olarak kaplarsa, o kimse için can sýkýntýsý, eften püften olaylarý kafasýna takmak diye birþey söz konusu olamaz" Bu gerçek herkes, dolayýsýyla hükümdarýn oðlu için de geçerlidir Bilge artýk kaçma fikrinden vazgeçip hemen geri döndü ve hükümdarýn huzuruna çýkarak þu çözümü sundu:

"Hükümdarým, eðer oðlunuzun can sýkýntýsýdan kurtulmasýný, hayata baðlanmasýný istiyorsanýz ona bir sorumluluk yükleyin, zamanýný kaplayýcý bir meþguliyet verin Can sýkýntýsýnýn, yaþamaktan þikayet etmenin ana sebebi baþýboþluktur Oðlunuza yükleyeceðiniz sorumluluk ne derece ciddi, sonucu ne derece aðýr olursa, kendini o ölçüde can sýkýntýsýndan kurtaracak, yaþama mücadele ve azmi o derece artacaktýr"


DARI EKMEK


Bir hükümdar maiyetiyle birlikte ülkesinde bir gezintiye çýkmýþtý Yolu üzerindeki bir köyde çok yaþlý bir adamýn tarlasýna fidan dikmekle meþgul olduðunu gördü Ýhtiyara uzaktan seslendi:

- Baba, sen ne diye fidan dikmeye uðraþýyorsun? Maþallah yaþýný yaþamýþsýn, bu diktiðin fidanlarýn meyvesinden herhalde yiyemezsin

Ýhtiyar cevap verdi:

- Bu diktiðim fidanlarýn meyvesini bizim yememiz þart deðil evlat Biz nasýl bizden öncekilerin diktiði fidanlarýn meyvesinden yedikse, bizim diktiðimiz fidanlarýn meyvesini de bizden sonrakiler yer

Bu cevap hükümdarýn hoþuna gitti ve ihtiyara bir kese altýn verilmesini emretti

Ýhtiyar bu ihsaný karþýlýksýz býrakmadý:

- Gördün mü evlat, bizim diktiðimiz fidanlar þimdiden meyve verdi

Bu cevap da hükümdarýn hoþuna gitti, bir kese daha altýn verilmesini emretti

Yaþlý köylü sýradan biri deðildi Çarýklý erkâný harp diye nitelenen kiþilerden biriydi:

- Evlat herkesin diktiði fidan yýlda bir defa meyve verir, bizim diktiðimiz fidan yýlda iki defa meyva verdi

Bu diplomatça cevap da hükümdarýn hoþuna gitti ve bir kese daha altýn verilmesini emretti Ama bu defa vezir araya girdi ve hükümdarý uyardý:

- Aman sultaným bir an önce buradan uzaklaþalým Bu ihtiyar bu gidiþle tarlasýna fidan dikmek yerine, devletin hazinesine darý ekecek


ANA GÝBÝ YAR

Vaktiyle bir vezir, padiþah katýnda hatýrýnýn kýrýlmayacaðýna inanarak kendisinden þöyle bir ricada bulundu:

- Sultaným benim iki tane karým, her birinden de üçer çocuðum var Karýlarýmýn hangisinin analýk duygularýnýn daha kuvvetli olduðunu merak ediyorum Malýmý da buna göre vasiyet edeceðim Þunlarý bu konuda bir sýnamanýz mümkün mü?

Padiþah, veziri sevdiði için gönlünü yapmak istedi Hanýmlarýndan birini çaðýrttý ve dedi ki:

- Ey hatun, benim vezirim olan senin kocan, gözdelerimden birini baþtan çýkarmýþ Bunun cezasý aslýnda ölümdür Ama sen kocaný affedersen idamdan vazgeçip onu sevgilisiyle beraber ülke dýþýna sürgün edeceðim

Kadýnýn gözlerinde intikam alevi parladý:

- istemem, bana yar olmayan baþkasýna da yar olmasýn! Asýn, ipini de bana çektirin!

Padiþah daha sonra vezirin öbür karýsýný çaðýrttý Ona da ayný þeyi söyledi Vezirin ikinci karýsý tam tersine bir tavýr takýndý:

- Aman sultaným, ben kocasýz kalmaya razýyým, ama çocuklarým babasýz kalmasýn, idam edeceðinize sürgün edin de çocuklarým babalarýyla bir gün kavuþma ümidini kaybetmesinler,



ÝÞ BÝLENE CAN KURBAN


Gazneli Sultan Mahmud, bir av merasiminden dönerken bir köyde, Ayas adýnda bir delikanlý ile tanýþmýþtý Ayas'ýn söz ve davranýþlarýndaki farklýlýk, bunlardan yansýyan zeka parýltýlarý karþýsýnda Sultan Mahmud, bu delikanlýda bir cevher olduðunu sezmiþ ve onu kendi rýzasý, ana-babasýnýn izniyle Gazne'deki sarayýna götürmüþtü

Ayas, sarayda sultanýn emriyle yoðun bir eðitim ve öðretime tabi tutuldu Tahminlerin ötesinde zeki ve baþarýlý bir genç olduðu görüldü Her öðretileni hemen belliyor, köyden gelmiþliðini hissettirmemek için bir yanlýþlýk yapmamaya aþýrý dikkat gösteriyordu

Sonuçta Ayas, Sultan Mahmud'un istediði nitelikte bir elaman olarak yetiþti ve sultanýn emrine girdi Kendisine hangi görev verilse hakkýndan geliyor, her iþte hükümdardan tam not alýyordu Sultan Mahmud Ayas'ý keþfettiðine içten içe memnun oluyordu

Ayas, sarayda liyakat ve yetenek isteyen görevler için adý akla ilk gelen kimse olmuþtu Sultanýn bir paye verdiði kimseler içinde en güvendiði, en gözde kiþi Ayas'tý Bunun için Sultan'ýn maddi ve manevi iltifatlarýna mazhar oluyordu Bu durum Ayas'la ayný rütbedeki vezirler ve diðer yüksek dereceli memurlarýn kýskançlýðýna, Ayas hakkýnda ileri geri konuþmalarýna sebep oluyordu Ama Sultan Mahmud herþeyden haberdardý Bir gün vezirlerinin kumandanlarýnýn katýldýðý bir gezi düzenledi Bu gezi sýrasýnda yakýnlarýndan geçmekte olan bir kervan Sultan Mahmud'a, Ayas'ýn deðerini kanýtlamak için aradýðý fýrsatý verdi Sultan Mahmud, vezirlerinden birini çaðýrdý ve ona,

- Git, þu kervan nereden geliyormuþ sor, dedi Vezir gitti sordu ve döndü:

- Sultaným, bu kervan Çin'den geliyormuþ

- Peki nereye gidiyormuþ?

- Onu sormadým efendim

Sultan Mahmud bunun için bir baþka vezir çaðýrdý ve ona,

- Git þu kervan nereye gidiyormuþ öðren dedi Vezir öðrenip geldi:

- Sultaným Mýsýr'a gidiyormuþ

- Anlaþýldý, yükü neymiþ?

- Onu öðrenmedim efendim

Böyle kaç tane vezir denedi, kervan hakkýnda tatminkâr bilgi edinemedi Bunun üzerine mevcut vezir ve diðer yetkililere þöyle dedi:

- Ayas'ý çekemediðinizi, hakkýnda ileri geri konuþtuðunuzu, gözden düþürmeye çalýþtýðýnýzý biliyorum Benim Ayas'a deðer veriþim sahip olduðu engin kabiliyetlerden, verilen her görevde gösterdiði ustalýk ve beceriklilikten dolayýdýr Beþinizin, onunuzun birlikte üstesinden gelemediði bir iþi tek baþýna hak edebilmesi sebebiyledir En basiti þu kervan hakkýnda hanginizi görderdimse yeterli bilgileri edinemediniz Halbuki daha önce böyle bir konuda Ayas'ý denedim, bir seferde tekmil bilgiyi, akla gelebilecek tüm sorularýn cevabýný öðrenip beni aydýnlatmýþtý Ýþte benim Ayas'ý tutmamýn, ona farklý muamele yapmamýn sebebi budur



CENNET KÖÞKÜ



Halife Harun Reþid döneminin ermiþlerinden Behlül Dana bir gün düzgünce kesilmiþ tahta parçalarýndan eve benzer birþey yapýyordu Bunu Harun Reþidin hanýmý Zübeyde görüp ne yaptýðýný sordu Behlül:

- Cennet köþkü yapýyorum efendim, diye cevap verdi

Dindar bir kadýn olan Zübeyde köþke müþteri çýktý:

- Bu köþkü bana satar mýsýn?

- Ýsterseniz satarým

- Kaç paraya satarsýn?

- Sana bir akçeye veririm

Halifenin hanýmý hemen bir akçeyi verip köþkü satýn aldý

Harun Reþid ve hanýmý o gece rüyalarýnda kendilerini cennette gördüler Zübeyde lüks bir köþkte oturuyordu Harun Reþid sordu:

- Haným, sen bu köþke ne zaman sahip oldun?

- Dün bir akçeye Behlül'den satýn almýþtým

Sabah oldu, hükümdar hemen Behlül'ü çaðýrttý

- Dün hanýma sattýðýn köþkten bir tane de bana yapsana, dedi

- Olur, yaparým, dedi Behlül

- Kaça yapacaksýn?

- Bin akçeye yaparým

- Ama hanýma bir akçeye vermiþsin

- Evet bir akçeye verdim Ama o köþkün deðerini bilmeden aldý Sen ise dün gece onun nasýl görkemli bir köþk olduðunu gördün Ben buna göre fiat istiyorum



ÝYÝLÝK ÝÇÝN SÖYLENEN YALAN


Vaktiyle bir padiþah, ellerindeki esirlerden birini, diðer esirleri kýþtýrtýyor, isyana teþvik ediyor, diye cezalandýrmak istedi Bu tür suçlarýn cezasý da idamdý Esir bunu bildiði için, "Ölümden öte yol yoktur" felsefesiyle, kendi dilinde padiþaha sövüp saydý, iyice içini döktü

Padiþah esirin dilinden anlayan bir vezire, "Neler söylüyor bu adam?" diye sordu Vezir, temiz yaratýlýþlý, iyilik yanlýsý biriydi Esirin küfürler savurduðunu deðil de "Ben bir hata ettim bir padiþah olarak sana yakýþan ise affetmektir Allah da baðýþlamayý ve baðýþlayanlarý sever, diyor" dedi Vezirin bu sözleri üzerine padiþah merhamete geldi ve esiri affetti Fakat esirin dilinden anlayan kötü yürekli bir baþka vezir müdahale etti:

- Padiþahým, bu esir söylenenlerin tam tersine size en aðýr küfürleri savurdu, aðzýna geleni söyledi dedi

Padiþah yerinde bir soyluluk gösterisinde bulundu Kötü yürekli vezire hitap ederek, "Önceki vezirimin söylediði yalan, senin söylediðin doðrudan daha çok hoþuma gitti Senin gammazlýðýna itibar etmiyorum" dedi ve af kararýný geri almadý



YAPILAN ÝYÝLÝK KONUÞULMAMALIDIR


Vaktiyle bulunduðu küçük yerde geçim sýkýntýsý çeken dürüst ve temiz yaratýlýþlý genç bir adam, bir gün memleketine çok uzakta bulunan bir þehir merkezine giderek iþ bulup çalýþmaya, kendine yeni bir hayat düzeni kurmaya karar verdi Bu niyetle vakit kaybetmeden hazýrlanýp yola koyuldu Genç adam bu yolculuðu sýrasýnda yorum ve açýklamasý kendisi için imkânsýz olan bir takým olaylarla karþýlaþtý

Bunlardan biri þuydu: Bazý kimseler bir tarlaya buðday ekiyorlar, ekilen buðdaylar hemen yetiþip olgunlaþýyor, onlar da hiç vakit kaybetmeden hasat ediyorlar, sonra bunlarý ateþe verip yakýyorlardý

Ýkinci olarak þuna þahit olmuþtu: Bir adam büyük bir taþý kaldýrmaya çalýþýyor, kaldýramýyor; ama bu taþa bir tane daha ekleyince kaldýrabiliyor, bir üçüncüyü ekleyince daha da rahat kaldýrabiliyordu

Þahit olduðu bir baþka olay da þu idi: Bir adam bir koyuna binmiþ, onun üzerine birkaç kiþi daha binmiþ koþturuyorlar, arkalarýndan birileri de onlara yetiþmek için çabalýyor ama yetiþemiyorlardý

Adam bunlarla kafasý Karýþmýþ birhalde uzun yolculuðun nasýl geçtiðini anlamadan þehrin kapýsýna geldi Burada nurani bir ihtiyar kendisini durdurup nereden geldiðini, niçin geldiðini yolculuðun nasýl geçtiðini sordu Adam herþeyi anlattý ve yolda karþýlaþtýðý alýþýlmamýþ hadiseleri de serüvenine eklemeyi unutmadý Bunun üzerine ihtiyar bu genç adama rastladýðý olaylarý bir bir açýkladý:

"Senin yolda ilk rastladýðýn buðday ekip hemen hasat eden ve sonra ateþe verip yakan insanlar, iyilik edip de onu saðda solda konuþarak deðerini sýfýra indiren insanlarý simgeler

Taþ kaldýrmaya çalýþan kimse de þunu anlatýr: Ýnsana ilk iþlediði günah aðýr gelir, onun altýnda ezilir Ama ona tevbe etmeden baþka günahlar iþlemeye devam ederse artýk o günahlar ona hafif gelmeye baþlar

Koyun ve ona binenlere gelince, koyun cennet hayvanýdýr Sýrtýndakileri cennete taþýmaktadýr Koyuna ilk defa binen alimlerdir Ondan sonra binenler her sýnýftan müminlerdir Bunlara yetiþmek için koþanlar ise inançsýzlardýr


Gönderen: 12.02.2006 - 07:59
Bu Mesaji Bildir   TuZsuzDeliBekiR üyenin diger mesajlarini ara TuZsuzDeliBekiR üyenin Profiline bak TuZsuzDeliBekiR üyeye özel mesaj gönder TuZsuzDeliBekiR üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1095 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Lübe (48), umut_cml (39), egskasap (43), batincan (44), beniadem (55), karatasx66 (34), Melody of ISLAM (38), avicenna13 (46), vuslat32 (51), micingirt (60), kadir zafer gül (42), sybusram (46), scaler (37), isaltan (41), gonulkusum (38), ebrar-1 (56), Sahih (41), asil_amedli (45), Bastuhan (38), ravza71 (49), hattab20 (51), sade-1 (36), mergun (33), mustafagec&yacu.. (46), mustafacihan200.. (38), yusufi21 (44)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.67234 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.