0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » Ölümü çok hatırlamak lâzımdır:

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Yusuflu su an offline Yusuflu  
Ölümü çok hatırlamak lâzımdır:
428 Mesaj -
Ölümü çok hatýrlamak lâzýmdýr:

Ölümü çok hatýrlamak lâzýmdýr:
Kâinatýn Efendisi Aleyhissalâtü vesselâmýn lâl ü güher beyanlarý içinde, lezzetleri acýlaþtýran ölümü çok zikretmek gerekir. Bundan maâda, yine Efendimiz bizzat kabirleri ziyaret etmiþ ve ziyaret tavsiyesinde bulunmuþlardýr. Ýnsan, ölümün hakikatýna inandýðý gibi, onu his, duygu ve aklýna nakþederek, hayâl ve düþünce dünyasýna da hakim kýlar ve kýyamete kadar sürecek olan kabir hayatýna da kendini ikna ederse, bu takdirde dünyaya ve ukbaya bakýþý ve davranýþlarý farklýlaþýr ve deðiþik olur. Onun içindir ki, söz Sultaný, “Benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok aðlardýnýz” buyurmuþlardýr.

Ölüm düþüncesi, insanýn mânevî damarlarýnda meydana gelebilecek ülfet ve vesveseyle birlikte, þeytanýn süslü gösterdiði günah virüsünün ve benzeri mikroplarýn en azýndan tesirlerini ve zararlarýný giderecek bir antikor gibidir. “Madem öleceðim ve öldükten sonra da hesaba çekileceðim; öyleyse, þu fani dünyânýn elemli lezzetlerine kapýlýp, günah iþlemenin ne manâsý var!” düþüncesi içinde ölüm, bir yönüyle güçlü bir vazgeçirici, bir yönüyle de coþturucu bir tesire sahiptir. Fakat, eðer mânevî damarlarýmýz, antikorlarýn hiç fayda temin etmeyeceði ölçüde günahlarla, dünyânýn haram lezzetleri olan mikroplarla dolmuþ ve artýk vücudun her yanýnda bir hücre anarþisi meydana gelmiþ ve ölüm antikorlarýnýn bile tesir edemeyeceði bir duvar teþekkül etmiþse, o zaman ne ölüm, ne de ölüp gidenler ruhta hiç bir þey uyandýrmayacak ve yakýnlarýmýzýn birer birer göçüp gidiþi, bizde sadece bir kaç günlük geçici bir elem hasýl edecektir. Sonra da, “Caným, ölenle ölünmez ki! Hepimizin yeri de orasý; Allah iman, Kurân nasip etsin!” þeklindeki kliþeleþmiþ teselli ve temennilerle bütün göz ve gönüller yeniden gaflete gömülüp gidecektir.

Niçin hatýrlanmaz ölüm? Nefsin hoþuna giden pek çok haram lezzetleri acýlaþtýrarak aðzýn tadýný kaçýrdýðý, keyfi bozduðu, insaný nefsanî isteklerden vazgeçmeye, bir kýsým bedenî haz ve alýþkanlýklardan kopmaya zorladýðý, peþin lezzetlere raðmen ruha öteler hesabýna zâhidlik aþýladýðý, dünyaya bakan yönüyle kalbi daralttýðý ve düþünceyi buðulandýrarak süslü, toz-pembe dünyâlarý kararttýðý içindir ki, ölüm hatýrlanmak istenmez.

a) Hiç ölmeyecekmiþ gibi yaþamak, ölümü unutturur:
Ölüm neden tesir etmez? Tevehhüm-ü ebediyetten.. hiç ölmeyecekmiþ gibi dünyaya baðlanmaktan ve yaþamak için yaþamaktan.. çocuk oyuncaklarý mesabesindeki peþin ücretlerle avunmaktan.. kalb ve fikrin geçmiþ ve geleceðe dönük gözlerini kapamaktan...

Bir insan düþünün; her tarafý altý cihetten de komple endam aynalarýyla kaplý bir odaya giriyor. Bulunduðu istikamette geriye dönüp bakýyor; gerilere doðru upuzun uzayýp giden iç içe bir aynalar koridoru, yani yaþanmýþ koca bir ömür.. evet, þu kadar yaþamýþtým, þu kadar görmüþ-geçirmiþtim duygularýyla kanatlý hâtýralarýn atlas iklimlerinde dolaþma... Bir de ileriye dönüp bakýyor; ayný þekilde o kadar da ileriye doðru uzayýp giden bir ömür. “Yaþým ne ki, daha gencim! Emsallerime göre fena da sayýlmam! Malým mülküm var; gelirim yerinde; eþim, dostum ve çevrem.. makamým.. mesleðim...” Esasen, küçücük bir odada, dört duvar arasýnda sýkýþýp kalmýþ bulunmasýna raðmen, kendini dev aynalar arasýnda, renkli bir hayatýn içinde görüyor ve yüzü soðuk olduðundan ölüme soðuk bakýyor; onu görüyor, ona uzak duruyor. Bunun da ötesinde, ölüm düþüncesini günlük düþünceleri arasýnda boðmak ve öldürmek için nice çýlgýnlýklar yapýyor; akla hayâle gelmeyen yiyecek, giyecek çeþitlerinde teselli arýyor; içki âlemlerine, müzik çýlgýnlýðýna, moda ve model dünyalarýna, uyuþturucu alemlerine sýðýnýyor..

Bizim müslümanca hayatýmýzda edîbâne, nezihâne ve dünyâ ve ukba adýna çok faydalarý tekeffül eden iki bayramýmýz vardýr: Ramazan ve Kurban Bayramlarý. Þimdi bir bunlara, bir de meselâ Almanlarýn bir yýl içinde kutlamaya çalýþtýklarý -biz bayramlarýmýzý tesîd ederiz- eðlence günlerine bakýnýz! Ýki hafta, hattâ bir ay geçer, bilmem ne yortusu; bir ay sonra bir faþing, arkasýndan bir baþkasý, arkasýndan bir diðeri... Bu insanlarýn her birini tek tek psikolojik bir tahlil ve tetkikten geçirecek olsanýz görürsünüz ki, hepsi birer eðlence insaný ve sanýrsýnýz ki, son derece neþeliler.. gülmek ve gülüþmek için yaratýlmýþlar... Oysa ki bu ve benzeri hâdiseler, ölümü öldürme düþüncesi ve onu unutmaya çalýþma gayretinden baþka bir þey deðildir. Evet, müslümanýn da kendi çizgileri içinde ve meþrû dairede dünyâ adýna bir sevinç ve neþe hayatý vardýr; ne var ki, onun neþe dünyasýnda bile ölüm ve ölüm ötesine ait ürpertici, fakat ayný zamanda imrendirici esintiler, manâlar ve buðular bulunur. Sonra, müslümanýn iç dünyâsý ve ruhî saadeti, dünyalýk eðlencelere ihtiyaç bile hissettirmez.

b) Ebedi saadet saraylarýnýn kapýsý ölümle açýlýr:
Ölümün alnýndan öperiz biz: “Sen ne mübârek arkadaþ ve refakatçisin” deriz ölüme. Varsýn, baþkalarý sana dikenli nazarýyla baksýn, sen gülün ta kendisisin. Býrak, bazýlarý sana “kara yüz” yakýþtýrmasýnda bulunsun, sen, bizim için bizi aydýnlýk ülkelere uçuran ötelerden iki ýþýk kanatsýn. Bakma sana “soðuk yüz” dediklerine; sen bizim için, müjde çiçekleriyle kar gibi beyaz ve berraksýn. Onlar sana “çukur” derler, “dehliz” derler; fakat biz, “ebedî saadet saraylarýna açýlan koridorsun” deriz. “Ayýran” da derler sana; fakat sen, haddizatýnda, ebedî âlemlere intikal etmiþ binlerce ahbaba, dost ve yârâna kavuþturansýn. Baþta, sîmalarýna meleklerin hayran olduðu nebîlere, sonra Sahâbeye, salihlere, hýsým ve akrabaya bizi ulaþtýransýn. Cemalullaha yaklaþtýransýn!...

Evet, ayýransýn da, fakat, elemli, sýkýntýlý ve ayrýlýk hasreti yüklü þu dünyâ talimgâhýndan, hayatlarýn en hasý hakiki hayata intikal ettiren bir terhis tezkeresisin! Sen, bizi Gönderene dönme anýnda, cismimizi nura garkedecek bir ebed þerbetisin! Ve sen, bir son deðil, sonun sonusun; sonsuzluða eþ ve baþ olabilecek son bir sonsun. Son ile sonsuzluðu dudak dudaða getiren bir ufuk ve Cemale açtýðýn gözlere çekilen bir sürmesin.. Ve yine sen, dertli bir neslin dert yüklü Tercümanýna, “Eyvah, bugün yine ölmemiþim” dedirtensin. Ýþte ölümün iki yaný: Önce terhib düþüncesiyle ölüm, sonra da terðib düþüncesiyle ölüm...

Ölüm düþüncesi, arzettiðimiz gibi hem caydýrýcý, hem de teþvik edici yönleriyle bir yandan seyyiatýmýz, mesuliyet hissimiz ve Rabbimize karþý yaptýklarýmýzdan hesap verme endiþesiyle bizi iki büklüm ederken, bir yandan da ümit-reca münasebeti içinde kalbimizi hoplatýp bizi canlandýrmakta, þahlandýrmakta ve kalbimizle beraber duygularýmýz ve düþüncelerimizle beraber davranýþlarýmýz üzerinde müsbet tesir icra etmektedir. Rabýta-ý Mevt denilen ölümü sürekli hatýrlama ameliyesiyle, kabirleri ziyaret ve hastalarla sakatlardan ibret almakla -Ýnþaallah- ülfetten kurtulmuþ, iç gerilimimizi ve canlýlýðýmýzý muhafaza etmiþ ve þeytan ve günahlarýn zararýndan korunmuþ olacaðýz.

Bu Makale, Fethullah GÜLEN Hoca efendinin “Ýnancýn Gölgesinde- 2” adlý eserinden alýnmýþtýr.
Gönderen: 05.12.2005 - 15:36
Bu Mesaji Bildir   Yusuflu üyenin diger mesajlarini ara Yusuflu üyenin Profiline bak Yusuflu üyeye özel mesaj gönder Yusuflu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Gast ahmet gunay  
Misafir
Ölüm deyince hep aklýma þukýsa dörtlük gelir

Minarede hoþ bir sela
saf saf namaz ne ala
böyledirde ölüm
inanmazlar hala
ne mezarý kazan
nede tabutu taþýyan.

Aklýmda kaldýðý kadarýyla yazdým þaþýrmýþ olabilirim.Necip Fazýl üstaddan
Gönderen: 05.12.2005 - 23:38
Bu Mesaji Bildir   Yukari
Yusuflu su an offline Yusuflu  
AZRAİL'E TEBESSÜM EDEN ŞAİR
428 Mesaj -
AZRAÝL'E TEBESSÜM EDEN ÞAÝR

Ölüm fikri edebiyat tarihi boyunca birçok esere konu oldu. Þair ve yazarlar için ölüm daima düþündüren ve yazdýran bir temadýr. Herkes, ölümü anlatmaya çalýþtý kalemince.. kimi ölümden korktu, kimi ölüme koþtu.. kimi özledi ölümü, kimi penceresini kapattý, ‘sela sesi’ duyduðunda. Ölümsüz sanatçýlarýn hiçbiri ölümü düþünmeden edemedi..


Ölümü eserlerinde en yoðun iþleyen þairlerden biri hiç þüphesiz Necip Fazýl Kýsakürek’tir. O, þiirlerinde kendi mezar taþýnýn da birgün oyulacaðýnýn bilincinde bir mermerci hassasiyetini taþýr. Ölümü kendi üzerinde tutarak yorumlamýþ ve onu kendine yakýþtýrmýþtýr.Þiirlerinde Allah’ýn varlýðýný sorgularken ölüm gerçeðini unutmaz; bu 'var'lýðý eserlerinde sýk sýk vurgular:

“Bu dünyada nakýþ, lezzet, ne varsa küsüm;
Gözümde son marifet, Azrail’e tebessüm.”


O, zamanlar üstü bir zamana inanmýþ ve ömrü boyunca kendini yarým hissetmiþti. Kuvvetli inancý onda bir 'öte' düþüncesi oluþturuyordu. Ölümü, öteye gitmiþ ahbap ve akrabasýna ve bilhassa peygambere kavuþma olarak görüyordu. Necip Fazýl için dünya hayatý bir ‘gurbet’, ahiret ise ‘sýla’ demekti.

“Büyük randevu.. bilmem nerede,saat kaçta?
Tabutumun tahtasý bilmem hangi aðaçta?”


Necip Fazýl’ýn hayatýnda bir milad olduðu ve yaþam biçiminin büyük ölçüde deðiþtiði onu tanýyanlarca malumdur. Önceden dine uzak olan, bohem bir hayatý tercih eden, hatta kötü alýþkanlýklarý olan bir insandýr. Bu dönemde yazdýðý þiirlerinde müthiþ bir yalnýzlýk, baþýboþluk ve korku hissedilir. 1940’lý yýllarýn baþýnda ‘hayatýmýn dönüm noktasý’ dediði bir insanla tanýþýr. Gayesiz, buhranlarla ve çilelerle geçen hayatý býrakýp bambaþka ve huzur dolu bir düþünceyi benimser. Artýk eserlerinde ‘ilahi aþkýn’ yansýmalarýný rahatlýkla hissedilir. Bu deðiþimin ardýndan Necip Fazýl, þiiri; “Allah’ý sýr ve güzellik yolunda arama iþi” olarak tarif eder. Bunu en güzel ifade eden þiirlerinden biri þudur:

“Seni aramam için beni uzaða attýn;
alemi benim, beni kendin için yarattýn.”


O, ölümü güzel görmüþ, güzel hissetmiþ ve güzel anlatmýþtýr. Necip Fazýl’ýn büyük zekasýyla sanatçý ruhu bir sentez oluþturmuþtur:
“Ölüm güzel þey, budur perde arkasýndan haber.
Hiç güzel olamsaydý ölürmüydü peygamber?”

Üstad Necip Fazýl, günü geldiðinde Azrail’i “hatýrlý bir misafir” gibi karþýlama niyetindedir:

“ O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail’e hoþ geldin diyebilmekte hüner.”


Necip fazýl’ýn kendine has üslubu yazdýðý tüm eserleri birer ‘klasik’ haline getirmiþtir. Þiirlerindeki hece ve kafiye uyumuyla fikri derinlikteki yoðunluðu bazý kavramlar için ‘Necip Fazýl’a aidiyet’ kazandýrmýþtýr. Kelimeler, onun kaleminde yeni anlamlar kazanmýþlardýr. ‘Ölüm’ kavramý onun kaleminde þekillenmiþ ve "büyük randevu, bayram, o dem, müjde, kapý ve güzel þey" kelimelerinde farklý bir boyut kazanmýþtýr. ‘Kabir’ onun için; has oda ve dipsiz kuyu; tabut’ zafer arabasý ve tahta at;‘amel’ ise mezarda geçer akçe ifadelerine bürünmüþtür.

Üstad, uzun süre ölümsüzlüðü arar ancak sonunda ölümlülüðe teslim olur. Fani ve geçici olduðunu anladýðý an tüm yazýlarýndaki vurgusu bu olmaya baþlar. ‘Hikayelerim’ kitabýndaki ‘Ses’ ve ‘Yolcu’'da ölümü ‘daðýn arkasýndan gelen ses’ olarak tanýmlar. Ölümü anlamlandýrmaya baþlar. Bu arayýþýna ‘Yolcu’ hikayesinden þu satýrlar güzel örnektir:

“Hintli devam ediyor:
'Hindistan’da bir adam; eski, tarih kadar eski bir adam, sizinkine benzer bir iþ yapmýþ. Bir ömür, ölümün olmadýðý bir memleketi aramýþ. Bakmýþ ki; her köye mezarlýktan giriliyor ve her köyden mezarlýk yoluyla çýkýlýyor. Ölümsüz yer yok. Gitmiþ, az gitmiþ, dere tepe düz gitmiþ, nihayet mezarlýksýz bir köye rastlamýþ. Sormuþ:
-Burada ölenler yok mu?
Demiþler;
-Ölmek de ne demek?
Dünyanýn en büyük keþfine ermiþcesine sevinen adam yine sormuþ:
-Görüyorum ki, aranýzda fazla ihtiyar yok, sizde insanlar yaþlandýktan sonra nereye gidiyor?
Gülmüþler:
-Ha, evet. Þu daðýn arkasýndan bir ses gelir ve köylülerden birinin ismini haykýrýr. O da sesin geldiði tarafa doðru kaybolur ve bir daha geri dönmez.
Ve hemen o anda, ölümsüz memleketi arayan insanýn, dað arkasýndan adý haykýrýlmýþ. Adam da baþý önünde, ölümsüzlüðü arayýp da bulur gibi olduðu yerde Allah’ýn kanununa teslim olmuþ...'
-Müthiþ!
-Demek ki, insan kendisini saran kudrete karþý dýþýndan hiçbir çare sahibi deðildir.
-Çare ne öyleyse?
-Teslim olmak..."


Necip Fazýl’ýn ölümü adeta sevinçle beklediði þu satýrlarda nasýl da aþikardýr: br>

“Ölüm ölene bayram, bayramda sevinmek var,
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var.”


Ve yine;

“O dem çocuklar gibi sevinçten zýplar mýsýn?
Topraðýn altýndaki saklambaçta var mýsýn?”


Þair, "Çile" sinin hacimli bir bölümüne ‘ölüm’ ismini verirken, ölümden þöyle bahsetmiþtir;

“Minarede ‘ölü var’ diye acý bir sela.
Er kiþi niyetine saf saf namaz.. Ne ala!
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hala!
Ne tabutu taþýyan, ne de topraðý kazan.”


Þair, ölüm üzerine düþünürken onun ötesini de düþünüyordu;

“Ben ölünce etsin dostlarým bayram;
Üstüste tam kýrk gün, kýrk gece düðün,
Açý doyurmaksa kabirdeki meram,
Yemeðim Fatiha, günde beþ öðün.”


Yalnýzca þiir ve romanlarýnda deðil, hemen hemen bütün eserlerinde ölümü tema olarak iþleyen Necip Fazýl, ‘Reis Bey’ isimli tiyatro eserinde de merhametle ölümü yan yana iþlemiþtir. Senaryoda Reis Bey, merhametten yoksun, kararýný kolaylýkla verip kalemi kýrabilen bir hakimdir. Cinayetle suçlanan ama aslýnda masum olan bir gencin idamýna acýmasýzca karar verir ve eser bu konu üzerinde yoðunlaþýr.

Genç, inançlý biridir ve idam kararýný büyük bir metanetle karþýlar. Reis, genci odasýna çaðýrýr ve ona “Yarýn sabah idam sehpan kurulacak.”, der. Genç de; “Reis Bey, buz çölünde yol alýyorsunuz. Mühürlü kalbinizin açýlmasýnýdilerim.” þeklinde dua eder. Çocuk idam edilir ve kýsa bir süre sonra gerçek katil bulunur ve suçunu itiraf eder. Reis Bey, baþta ölüm ve merhamet olmak üzere birçok kavramý sorgulamaya baþlar. Merhameti öðrendiðinde ölüm de onun için daha anlamlý olmaya baþlar. Kolayca insanlarýn idamýna karar veren Reis gitmiþ, yerine hayata ve ölüme deðer veren Reis gelmiþtir artýk. Gencin annanesinden çok etkilenir ve Allah’ý tanýr. Artýk Reis Bey’in ömrünün geri kalan kýsmý ölüme hazýrlýkla geçer; bu hazýrlýðý da ‘amel’ anlamýna gelen ‘Geçer Akçe’ þiirinde þöyle anlatýr;

“Hasis sarraf, kendine bir baþka kese diktir!
Mezarda geçer akçe neyse, onu biriktir..!”


Necip Fazýl, ölümü ve onun için yapýlan maddi hazýrlýðý “Ýnanmaz” þiirinde þöyle özetler:

“Ticaretin tüm ziyan! Diye bir ses rüyada;
Mezarýna birlikte girecek þeyi kazan;
Seni gözleyen eþya, bitpazarý dünyada,
Patýska kefen, çürük teneþir,isli kazan.”


Tabut, ölü odasý, mezar gibi ölüme dair ayrýntýlarý da þair sýk sýk iþlemiþ ve onlara özel bir felsefe yüklemiþtir:

“Tahtadan yapýlmýþ bir uzun kutu,
Baþ tarafý geniþ, ayak ucu dar.
Çakanlar bilir ki bu boþ tabutu,
Yarýn kendileri dolduracaklar
Cýlýz vücuduma tam görünse de,
Ýçim, bu dar yere sýðýlmaz diyor.
Geride kalanlar hep dövünse de,
Ýnsan birer birer yine giriyor.
Ölenler yeniden doðarmýþ; gerçek
Tabut deðildir bu, bir tahta kundak
Bu aðýr hediye kime gidecek?
Çakýlýr çakýlmaz üstüne kapak?”


Necip Fazýl, hayatý doðarken ve ölürken okunan iki ezan arasýndaki çizgi olarak tanýmlar. Ýnsanýn doðmadan önceki ana rahmindeki halinin, hayatýnýn ve ölümden sonrasýnýn ardý ardýna açýlan kapýlar olduðunu söyler. Necip Fazýl’a göre; bir daha ölmemek için ölünür. Ve ruhun bedenden ayrýlýþý sonsuzluk kapýsýnn aralanýþýdýr.

Ýskender Pala der ki; “Sen ölmekten deðil, yaþayamamaktan kork dostum ve Azrail elma derse çýk git hayattan, ardýan hiç bakmadan.”

Ve...25 Mayýs 1983 günü Azrail üstada “elma” der.. o da hiç tereddütsüz Azrail’e “hoþ geldin” diyerek son bir tebessümle ruhunu teslim eder.

Yüsra Mesude
Gönderen: 06.12.2005 - 22:55
Bu Mesaji Bildir   Yusuflu üyenin diger mesajlarini ara Yusuflu üyenin Profiline bak Yusuflu üyeye özel mesaj gönder Yusuflu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 988 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
Lübe (48), umut_cml (39), egskasap (43), batincan (44), beniadem (55), karatasx66 (34), Melody of ISLAM (38), avicenna13 (46), vuslat32 (51), micingirt (60), kadir zafer gül (42), sybusram (46), scaler (37), isaltan (41), gonulkusum (38), ebrar-1 (56), Sahih (41), asil_amedli (45), Bastuhan (38), ravza71 (49), hattab20 (51), sade-1 (36), mergun (33), mustafagec&yacu.. (46), mustafacihan200.. (38), yusufi21 (44)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58903 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.